Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm

@payidar2018

Beni çağırdı diye gitmiştim aşkın peşinden

Aldanıp sesine izledim onu

Hangi fedakarlığı istediyse yaptım

Sevgisine diyet hangi acıyı istediyse tattım

Son bir umuttu aşk benim için

Usanmadan peşinden koştum

Ve onu gördüm, aşık oldum

Çağırdığında baktım

Konuştuğunda inandım

Oysa göremedim

Kirpikleri ardına gizlenmiş

Kılıçları,hançerleri,okları

Taç giydirir demişlerdi

Benim tahtımı yerle bir etti aşk

Huzur bulursun demişlerdi

Gönül yurdumu tarumar etti aşk

Sonunda ben de anladım

Ne sahip olunurmuş aşka

Ne de kendine sahip olunsun istermiş aşk


"Ao, hala orda mısın sen bıraktığım yerde?
Gözlerime inanamıyorum Allah'ım gerçek mi bu?
Dağ gibi bi' gurur dimdik mağrur heybeti kalıbı meşhur
Şaka gibi bi' durum dur daha alışamadım rüya mı bu?"

Elindeki süpürgeyi bir ileri bir geri iterken bir yandan da şarkıya eşlik ediyordu. Poposunu bir sağa bir sola kıvırıp kendine özgü dans figürleri sergiliyordu.

Tavan bile tutamıyordu seni halbuki uçuyo'dun göklerde
Tersine mehter bi' ileri iki geri şimdi bu halin ne?
Kızma hayata baktığın ayna bile sana küsmüşse
Sormadın ama sen ben söyl'iycem cevabı da sende

Ellerini kulaklarının yanına tutmuş İcardi gibi duruyordu salonun ortasında bir yandan da ayaklarını bir ileri iki geri yapıyor şarkıyı canlandırıyordu.Kulaklığı son ses açmıştı. Dışarı taşan müzikle zaten evdeki herkes dinliyordu onu.

N'aber?
Gelmedi senden bi' haber merak ettik
Öldün mü? Kaldın mı? Endişelendik
Bu hayat çok zor malum, hele yalnızsan
Düşünecektin onu başında

Klip çekiyor gibi ellerini sağa sola sallıyordu. Omuzuna dokunan elle olduğu yerde sıçradı. Baş parmağını damağına koyup başını yukarı kaldırdı. "Ödümü kopardın anne ne yapıyorsun?" "Ne biçim temizlik yapıyorsun Zeynep" dedi annesi sinirli sesiyle. "Nesi varmış? Yapıyorum işte" dedi. Oflayarak telefondan müziği kapattı. Kulaklığını çıkarıp masanın üzerine koydu. Zaten temizlik yeterince zulümdü istediği gibi de yapamıyordu temizliği hep bir müdahale hep diye söylendi içinden. Nöbetten gelmiş birkaç saatlik uykuyla eline süpürge ve toz bezi tutuşturulmuştu. Bu sefer şarkıyı kendi kendine mırıldanmaya başladı "Sıfır tolerans, hadi git, durma" ellerini git git der gibi salladı. "Yüreğim soğudu, yakamam bi' daha" parmağını salladı bu kez. "Kısasa kısas, aşk alır verdiğini acısı kalır son sözü söyleyenin" kendi kendine mırıldandı bir süre daha dans etmeyi de unutmadı. Başında savaştan çıkmış gibi yamulmuş olan yazmayı düzeltti keçik yapmayı hiç sevmiyordu. Ama önünden bağlayınca da boğuluyor gibi oluyordu.

Zilin çalmasıyla komutsuz kapıya ilerledi. Annesi içeriden "Zeynep kapıya bak!" diye bağırdı. Zaten yapacağı işi bir başkası söyleyince yapası gelmiyordu. Olduğu yerde bekledi bir süre zil durmadan alacaklı gibi çaldı."Zeynep kime diyorum açsana kapıyı illa söyleteceksin bir işi de ben demeden yapsan olmaz mı?" dedi annesi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı içinden de ya sabır demeyi unutmadı. Kapıyı açtığında karşısında komuşuları Seda hanım elinde üstü peçete ile örtülü bir tabak tutuyordu. "Zeynep ayol duymuyor musunuz? Yarım saattir zili çalıyorum" dedi cilveli bir sesle üzerinde her zamanki gibi çiçekli elbiselerinden biri vardı. Gözleri kocaman ve yemyeşildi. Ayağında otuz yedi buçuk numara olduğunu idda ettiği ama parmaklarının dışına fırladığı şipidik terliklerden vardı. "Temizlik yapıyorduk Seda abla" dedi Zeynep Seda hanım anladım der gibi kafasını salladı "Ayşe abla yok mu?" "İçeride gel buyur" dedi Zeynep geri çekilirken Seda Hanım hiç itiraz etmeden içeri girdi elindeki tabağıda Zeynep'in eline tutuşturuverdi. Zeynep buna gözlerini devirdi.Seda Hanımı pek sevmezdi ama ıslak kekleri çok güzel olurdu. Peçeteyi kaldırıp kendisine ye beni diye göz kırpan keke baktı. Seda Hanımın arkasından salona ilerledi. Annesi içeriden üstü başı dağınık geldiğinde salon kapısında Zeynep'i gördü, elindeki tabağa iştahla bakıyordu "Kim gelmiş?" dedi. Seda Hanım içeriden "Gel Ayşe abla gel kız" dedi. Ayşe Hanım Zeynep'e bakıp "çamaşır var dürülecek" dedi Zeynep'in gözü hala tabaktaydı. "Anca ye" diye söylenmeyi de ihmal etmedi. Zeynep, kaşlarını çatıp annesine baktı. Evlatlıktı anlamıştı artık bunu başka izahı yoktu çünkü bunun. İki kadın birbirlerini sanki uzun zamandır görmemiş gibi selamlaştı. Ayşe Hanım Zeynep'e dönüp "bize bir kahve yap Zeynep" dedi. Yok gerçekten kanaat getirmişti kesinlikle evlatlıktı. Zeynep oflaya poflaya mutfağa ilerledi elindeki kek de boynu bükük masum masum duruyordu. "Sen beni burada bekle gelip yiyeceğim seni" dedi keki masanın üzerine koyarken. Birer kahve yapıp annesi ve Seda ablasına götürdü. Yanına da annesinin misafirlere ayırdığı kendisine bir tane bile koklatmadığı kuş lokumlarından koydu. Koyarken kendi ağzına da bir tane atmayı ihmal etmedi. Bir tanecikti ardı kökü kimse fark etmezdi o bir lokumun yokluğunu.Salona elinde tepsiyle ilerlediğinde iki kadın koyu bir sohbete dalmış onu görmüyorlardı. Seda Hanım kendisine kahve uzatan Zeynep'e içten bir tebessüm sundu. Genç kızı baştan aşağı süzdü. Beğeniyle gülümsedi. Uzattığı kahveyi aldı, "Ayy Zeynepcim kimse senin gibi güzel kahve yapamıyor maşallah" dedi bir kahkaha koyverdi. Zeynep'in aklı hala kekteydi. Afiyet zehir zıkkkım olsun dedi içinden sonra da tövbe etti. "Afiyet olsun Seda ablacığım" dedi. Sonra annesine de kahveyi uzattı. "Ay Ayşe abla bizim şu Emine vardı ya onun oğlunun tayini buraya Ankara'ya çıkmış" dedi heyecanlı heyecanlı "Halil mi?" dedi annesi. Zeynep duyduğu isimle olduğu yerde kaldı. Kek de yalan oldu. Gözleri duvarda bir yere daldı gitti. Halil onun için hem sevinç demekti hem de hüzün. Hem Yar'dı hem de Yara. Bütün gençliğiydi. Annesi, gözlerini onlara döndürecek soruyu sordu. "Evlendi mi o, ne yaptı?" dedi.Zeynep gözlerini kocaman açmış Seda Hanıma bakıyordu. Alacağa cevaba hazır mıydı? Eğer evetse kesinlikle hayırdı.

İstanbul'daydı en son. Ailesi de kendisiyle birlikte gitmişti Halil'in. Çok uzun zaman olmuştu görmeyeli. Ne ara bulutlandığını bilmediği gözlerini kırpıştırdı. "Bildiğim kadarıyla daha evlenmedi" dedi Seda Hanım. Zeynep ne zamandır tuttuğunu anlamadığı nefesini bir kerede verdi. Salondan hızlıca çıktı. Halil adı beyninde yankılandı. Kendini mutfağa attığında kalçasını tezgaha yaslayıp derin nefesler alıp verdi. Geliyordu. Geliyor iki gözü. Titreyen ellerine rağmen musluktan bir bardak su doldurup içti. Annesi mutfağa girdiğinde daldığı halıdan kafasını kaldırdı. "Ne oldu kız bembeyaz olmuşsun" dedi Ayşe Hanım "kahve tamam yanına lokumda koymuşsun Allah razı olsun ama ne eksik bil bakalım? Su" dedi kızının konuşmasına fırsat vermeden devam etti. Bardaklara su doldururken "yok ben öğretemedim bu kıza hayır evlenince ne yapacaksın acaba" dedi. Suları alıp mutfaktan çıktı. Zeynep hala az önce olanları idrak etmeye çalışıyordu. Annesinin söylenmeleri bir kulağından girdi diğerinden çıktı. Kalbi sanki maraton koşmuş gibi gümbür gümbürdü. Gözlerinin önüne gelen görüntüyle gülümsedi. Halil, ela gözleri, uzun boyu, şekilli ve güzel parmakları ayrıca sesi de çok güzeldi. Aklına anılar doluştu.

"Bekle kızım nereye gidiyorsun?" dedi Halil. "Gitmem lazım babam evde hem hava karardı biraz daha oyalanırsam annem bacaklarımı kırar" dedi Zeynep hüzünlü bir sesle hiç gitmek istemiyordu. Uzun kahverengi saçları esen rüzgarla uçuştu. Halil bu görüntü karşısında nefesini tuttu. Gözlerini kaçırdı. Mahalleyi taradı. Kimse yoktu."Dershaneden aldın beni sağol ama geç oldu gelene kadar da sohbet ettik işte yarın okul çıkışında yine buluşuruz olmaz mı?" dedi Zeynep. Halil Zeynep'e baktı koyu kahverengi gözleri başını döndürüyordu genç adamın. Kökleri içinin derinlerine işlemiş geniş dalları olan bir ağaç gibiydi onun için. Bir dakika yanından ayırmak istemiyordu. "Okul bitsin alacağım seni o zaman anam babam merak eder diyemezsin" dedi Halil. Zeynep önce gözlerini şaşkınlıkla araladı. Sonra kocaman gülümsedi. "Olur valla bende bıktım bu ayrı gayrılıktan" dedi. Halil Zeynep'in gözlerine bakıp eridi gitti. Ne yapacaktı bu kızla. Alıp içine saklasa, kimse almasa onu ondan, bir ömür el ele, göz göze, diz dize yaşasalar bıkmazdı. "Tamam şimdi git ama yarında okuldan sonra eve beraber döneceğiz" "olur" dedi kısaca Zeynep daha fazla kalırsa gidemezdi. "Gidiyorum" dedi ama Halil'e mi dedi kendine mi belli değil.Halil kafasını sallamakla yetindi. Genç kız ağır ağır ilerlerken Halil elini tuttu kendisine döndürdü. "Bir kerecik sarılsak" dedi, beklenti dolu gözlerle "Olmaz" dedi Zeynep, net bir şekilde "Biri görür". Halil el mecbur bir şey diyemedi."Önden sen git" dedi Zeynep. Halil kaşlarını çatıp "olmaz öyle şey sen git sağ salim eve girdiğini görücem öyle" derin bir nefes verdi. "Hem sen ben giderken arkamdan bakma dayanamazsın ben bakarım ardından" dedi genç adam. Zeynep hafif nemlenmiş gözlerle "sende gitmezsin olur biter" dedi. Beraber gülüştüler.

"Yalan" diye mırıldandı Zeynep, bana dediğin ne varsa yalan...

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere


Loading...
0%