@payidar2018
|
Karşında yüreğim titrerdi Sen bilmezsin... Gülüşünün sesi hala aklımın bir köşesinde Sen bilmezsin... Sen bilmezsin, seni ne kadar özlediğimi Sen bilmezsin, seninsizliğin beni kaç kere öldürdüğünü Sen bilmezsin Sen bilmezsin Haydan geldim Huya giderim. Seda Hanım gideli bir saati geçmişti. Zeynep odasını temizlemek bahanesiyle odasına kapandı. Bir saattir yatağında uzanmış tavanı izliyordu. Halil gelecek yine altüst edecekti herşeyi. Bir terkedilişi daha kaldırmaz bu yüreğim diye düşündü. Daha kaç kere yenileceğim. Biliyordu yine onu görünce içinde bir yerlere gömdüğü o sevda gün yüzüne çıkacak başına bela olacaktı.Kafasını iki yana sallayıp düşüncelerini kovdu. Yastığa dağıttığı uzun kahverengi saçlarını topladı bir hamlede. Zaten içinde vardı, tesettüre girmişti. Halil gittikten sonra ne bir daha birisi görsün, ne de iç çekerek baksın istemedi saçlarına. Onun saçlarına hayranlık duyardı mahalledi kızlar parlak, beline kadar uzanan saçları ipek gibi yumuşacıktı. Çok kesmek istemişti ama kıyamadı. Saçlarını at kuyruğu ya da topuz yaptığında Halil çok kızardı ona bırak zülüflerin açık kalsın derdi. Kapısı aniden açılınca kendine geldi. "Zeynep çamaşır dürecektin hadi" dedi annesi. Oflayarak yataktan indi. Ağız tadıyla bir melankoli de yaptırmıyorlar dedi içinden. Kapıyı geri kapatmak istedi ama annesi hala kapının önünde dikiliyordu. O genelde bir şeyi söyler, ardından söylenir ve giderdi. "Tamam yaparım şimdi" dedi. "Sende bir haller var ama hadi hayırlısı" dedi annesi onda olan her değişikliği anında sezerdi hep. Zeynep'i ondan daha iyi biliyordu. Zeynep de bunun farkındaydı. "Yok bir şeyim ya uğraşma benimle" dedi. Serili çamaşırlara doğru ilerlerken "temizlik bitti sayılır ben banyoya giriyorum, baban gelince de yemek yeriz" dedi annesi. Aslında olanı biteni en yakın arkadaşı Esma'ya anlatması gerekiyordu. Hem kafa dağıtmaya çok ihtiyacı vardı. "Ben Esma'ya söz vermiştim aslında anne akşam yemeğini onlarda yesem" dedi beklenti dolu gözlerle. Ayşe hanım kızının bir ev bir iş sıkıldığını biliyordu. Esma'yı tanıyordu zaten iyi bir kızdı. "Tamam madem git bakalım ama geç kalma" dedi. Zeynep gözlerini devirmekten başka bir tepki vermedi. Yahu kaç yaşına gelmişti hala ilkokul muamelesi görüyordu. Çamaşırları halledip odasına yöneldi. Gardırobunu açıp bakındı. "Off giyecek hiçbir şeyim yok" dedi. Kendisi de biliyordu, kıyafetleri dolaba sığmıyordu artık. Nasıl olsa Esma'ya gideceğim diyerek altına siyah, bol paça bir eşorfman giydi. Üzerine beyaz, erkek reyonundan aldığı oversize tişörtlerinden birini giydi. Ankara yazın sonuna geldiği için yavaş yavaş soğuğu hissetiyordu. O yüzden riske atmayıp siyah kapşonlu hırkasını da üzerine geçirdi. Her zaman giy-çık olan penye siyah şalını da yaptığında hazırdı.Yüzüne bir şey sürmesine gerek yoktu. Kapıdan kafasını sündürüp içeriye baktı. Annesi banyodan çıkmış mutfaktaydı. Her an fikrini değiştirir diye parmak uçlarında ama seri bir şekilde kapıya yöneldi. Vestiyerdeki çantasından cüzdanını aldı. Telefonu da cebindeydi. Artık hiçbir engel yoktu. Ayağına da vazgeçilmez sabo terliklerini giydi. Hızla üçer beşer indi merdivenleri. Apartman kapısnı açtığında yüzüne vuran soğuk rüzgarla sendeledi. "Amma da soğukmuş aferin kız Zeynep iyi ki hırka giymişim" dedi kendi kendini tebrik ederken. Yaylana yaylana bir mahalle aşağıda olan Esma'ların evine gitti. Zili çalıp bekledi. Esma'nın kibarcık 'kim o' demesine kıkırdadı. İçinden 'ben kapıcı ibo' dedi. Küçükkken hep böyle derlerdi. Ne salakmışız küçükken diye geçirdi içinden. "Benim kız benim" dedi Zeynep, Esma kapıyı açtığında, onlar da sanki daha birkaç gün önce buluşmamış gibi büyük bir sevinç gösterisiyle sarıldı. Esma Zeynep'i sürüklüye sürüklüye odasına götürdüğünde, Zeynep anlamıştı olanlardan haberi vardı arkadaşının. Olmasa şaşardı zaten. "Kııız neler olmuş" dedi heyecanlı sesiyle Esma, Zeynep suratını astı. "Ay ne olmuş alt tarafı mahalleye geri dönüyor kıçımın kenarı" dedi, sanki hiç umursamıyor gibi. "Hem senin nerden haberin oldu" "biliyorsun yavrum bana haberler çabuk düşüyor" dedi Esma, çok büyük bir iş başarmış gibi. 'Hıh' gibi bir ses çıkardı Zeynep, omuzlarını silkmeyi de unutmadı. Kollarını göğsünde bağlayıp "madem haberin var niye bana söylemedin?" Diye sordu. Esma köpek yavrusu bakışlarını takınarak "söyleyecektim kankarın gülü ama ne bileyim öyle dan diye de söyleyemedim" dedi. Zeynep'e sırnaşıyordu. "Yemezler canım" dedi Zeynep, ama yiyor gibiydi de, uzun süre küs duramazdı Esma da bunu pek ala biliyordu. "Var mı başka dedikodu" dedi Zeynep, Esma kaşlarını çatarak "Estağfurullah kız ne dedikodusu bilgi aktarımı diyelim biz ona" dedi hızını kesmeden devam etti. "Bizim şu yan apartmanda ki Rana abla var ya onlar dün bir kavga etti bir kavga etti görmen lazımdı" dedi heyecanla ellerini birbirine vurarak "eee" dedi Zeynep devamını anlatması isteyerek "sonra Rana abla bağırdı 'yeter çektiğim annemin evine gideceğim bu iki çocğu da ne yaparsan yap' diye Ahmet abi de durur mu o da bir sürü saydırdı da saydırdı en son kapıyı çekti çıktı. Yazık Rana ablaya, bize getirdi annem bir ağladı kadın bir ağladı." dedi derin bir nefes alıp devam etti. "Aldatıyormuş öyle diyorlar" dedi sesini alaçaltarak. "Ben demedim ama öyle diyorlar" dedi sonuçta dedikodu yapmıyordu bilgi akatarıyordu arkadaşına. Zeynep de kafasını salladı hiç yorum yapacak hali yoktu. Aklı hala Halil'deydi. Esma arkadaşının uzak diyarlara sessiz sessiz dalmasına küçük bir öksürükle tepki verdi. "Alooo kime diyorum Zeyno, ohooo senin kafalar terelli belli" dedi kıkır kıkır gülerken. Zeynep Esma'nın koluna şamarı geçirdi. "Ne biçim arkadaşsın sen be bir müşkülümüz var belli ki sen burada gülüyorsun, gülme komşuna gelir başına ha" dedi. Esma daha da gülerek "aşk mı o beni öldürür" dedi sesini Kurtlar Vadisi'deki Memati gibi yaparak. "Seni de görürüz arkadaşım" dedi Zeynep imalı bir sesle. "Yok anam yoook ben elin adamının nazını çekemem" dedi Esma bu seferde, sanki beş koca eskitmiş gibi bir tavırla. Zeynep'in keyfi yerine gelmişti. Arkadaşına sataşmaktan asıl mevzuyu unutmuştu."Bak ne güzel Halil'i de unutturdum sana " dedi Esma bayağı bir şey başarmış gibi gururla dik durdu. Zeynep'in gülen yüzü soldu. "Şimdi de geri hatırlattın aferin sana" dedi. Dudaklarını büküp kollarını önünde birleştirdi. Esma'nın annesi Fatma Hanım odanın kapısını tıklatıp"yemek hazır kızlar" diye seslenip gitti. Zeynep'in şaşkınlıkla ağzı açık kaldı. "Ohaaa sizin evde medeniyet var, kadın kapıyı tıklattı diyeceğini diyip gitti." dedi çok bir olay olmuş gibi. Esma onun bu haline güldü. "Bizim evde annem kapıyı destursuz açıyor diyeceğini diyor kapıyı da açıp gidiyor" dedi kapıyı açarken "Valla ağlayacağım hasret kalmışım" dedi ağlamaklı bir sesle iki kız şakalaşıp bir yandan da gülerek salona ilerledi. "Yapılacak bir şey var mı Fatma teyze?" dedi Zeynep. "Yok güzel kızım hadi geçin sofraya" dedi yumuşak, anaç tavrıyla Fatma Hanım. Zeynep Esma'ya bakıp gözleriyle 'valla medeniyet abidesi bir anan var' dedi. İki kız aynı anda bir kahkaha koyverdi. Fatma Hanım onların bu haline güldü. "Ali amca yok mu?" dedi Zeynep bir yandan çorbaları koyuyor yardım ediyordu. Becerikli kızdı Allah var. "Yok o bugün nöbette" dedi Fatma Hanım. Ali Bey polis memuruydu. Fatma Hanım da Öğretmendi. Esma diş hekimliği bitirmişti. Babası klinik açmıştı Esma'ya işi de Zeynep'in bildiği kadarıyla iyiydi.Güzel kazanıyordu yani. Zeynep aklından geçenlere gülümsedi. Sofraya oturup mis gibi kokan mercimek çorbasına kaşığını daldırdı. İçine ekmek doğrayıp tıka basa tıkındı. Bu kadın harbi güzel yapıyor dedi içinden, annesi de güzel yemek yapardı. Zeynep herkesin elinden yiyemezdi. Halil'in annesi Emine Hanım onlara bir kere börek göndermişti de soğandan yiyememişti. Hiç sevmezdi soğanı. O zaman Esma onunla dalga geçmişti 'kaynananın yemeklerini şimdiden yiyemiyorsan evlenince ne yapacaksın sen' demişti. Kurmuşlardı öyle hayaller evleneceklerdi. Sadece hayaldi işte. Gözleri maziye dalarken kaşığı havada kaldı. Sırf o çok seviyor diye börek açmayı öğrenmişti. Annesi bile hayret etmişti kızı ilk defa mutfağa girince. Zeynep güzel yemek yapardı ama pek sık girmezdi mutfağa hatta hiç girmezdi. Gözünden masaya doğru akan yaşla kendine geldi. Gördüler mi diye masadakilere baktı. Fatma Hanım çorbasıyla ilgileniyordu ama canı arakadaşı görmüştü. "Ben bir bardak su alayım" diye ayaklandı. Fatma Hanım "getirmemiş miyim? Dur sen, ben getiririm kızım" dedi. Zeynep eliyle engelledi onu. "Dur sen Fatma sultan ben varken sana su mu getirteceğim" "Peki madem öyle olsun" dedi Fatma Hanım. Zeynep kalktıktan sonra Esma da ayaklanıp kalktı. "Ben de tuz getireyim anne" dedi bir çırpıda Fatma Hanıma söz hakkı vermeden salondan çıktı. Zeynep'i mutfakta tezgaha yaslanmış öylece yere bakarken buldu. Anlamıştı arkadaşının neyi ve kimi düşündüğünü. Onun için çok üzülüyordu ama elden bir şey gelmiyordu. Zeynep'in onlara geldiği o günü hatırladı 'gitti' diyebilmişti genç kız. Sabaha kadar içi çıkarcasına ağlamıştı. Kimseye bir diyememişlerdi. Sınavı düşükmüş falan diye geçiştirmişlerdi. Zeynep uzun bir süre kimseyle konuşmamış. En sevdiği yemek yeme eylemini bile yapmamıştı. Buna herkes hayret etmişti. Esma kendisinin geldiğini fark etmeyen arkadaşının yanına ilerleyip kolunu omuzuna sardı. "Onu düşünüyorsun değil mi?" dedi. Cevabını biliyordu aslında yine de sormuştu. Zeynep kafasını sallamakla yetindi sol gözünden bir damla yanağına doğru süzülürken. Esma arkadaşının yaşını sildi. Sarıldı. Zeynep biliyordu ne zaman düşse kimse olmasa yanında Esma vardı. "Ben onu çok özledim" dedi. Masum çıkan bir sesle artık gücü kalmamış gibi hissediyordu Zeynep. Bu içindeki aşk onu hep kemirmeye devam mı edecekti? Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın... |
0% |