Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm

@payidar2018

O gün orada yanımda yoktun. Sonra hiçbir zaman başımı kaldırıp göz ucuyla seni aramadım.


Esmalar da yemek yedikten sonra daha fazla duramadı. Kendini dışarı attı.Uzun süre öylece yürüdü durdu. Yüdükçe mahalleden uzaklaştı. Ama içi hala daralıyor, hiçbir yere sığamıyordu. Yürüdüğü sokaklar dar geliyordu. Göğsünün üzerine koca bir taş yerleşmiş yerinden milim kıpırdamıyordu. "Öküz oturdu içime adı Halil olan bir öküz" dedi kendi kendine. Derin bir nefes aldı ama veremedi. Kafasını ayaklarından havaya kaldırdığında havanın iyice karardığını fark etti. Saat epey geç olmuştu. Annesi sürekli aramıştı ama açamamıştı. Eve gitmeye korkuyordu. Annesi yeri göğü birbirine karıştıracaktı. Emindi ki bir adah uzun bir süre dışarıya çıkmasına izin vermeyecekti. 'Ulan Halil' diye geçirdi içinden. Varlığın sıkıntı yokluğun ayrı sıkıntı. Bir yanan bir sönen belediye ışıkları zaten karanlık olan sokakları daha da ürkütücü yapıyordu. Geri dönmeye karar verdi. Duyduğu sesle olduğu yerde kaldı. Gelen sesi algılamaya çalıştı. İçinden bir ses arkasına bakmadan kaçmasını söylerken başka bir ses de durup sesin geldiği yere bakmasını söylüyordu. Kendi kendine daha fazla durursa Anne ve babasını Müge Anlı'ya çıkmak zorunda kalacaklar diye düşündü. Önünden bir anda hızla geçen bir şeyle çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Casaretin yarısı kaçmaktır mıydı neydi? Y ada erkekliğin yarısı mıydı o? Bunu düşünecek vakit yoktu. Topuklarına vura vura koşmaya başladı. Ağlayarak anneee diye bağırmak istiyordu. Gözleri buğulandığında önünü doğru düzgün göremiyordu. Koştukça koştu dalağı şişmiş ve patlamıştı yani ona göre. Aldığı nefesler hırıltıya dönüştü. Halbuki iyi koşardı hep.


Mahalleye geldiğini bu devirde hala inatla dik duruşundan ödün vermeyen Hüseyin amacanın bakkalını görünce anladı. Adam kendisini süper market olduğuna inandırmış bunu da her yerde savunuyordu. Moderniteye reddet geleneklerine sahip çık! Dedi içinden Zeynep. Artık pek kimse mahalle bakkalından alışveriş yapmıyordu, yüz metre ileride A101 vardı. Bence Hüseyin amca bile A101'den alışveriş yapıyor diye geçirdi içinden. Buna durup gülerdi ama durmak yoktu yola devam. Yol ayrımına geldğinde sol tarafa doğru ilerledi. Yani herhalde soldu orası gözlerindeki yaşlar görüşünü engelliyordu. Bir yandan da arkasını kontrol ediyordu. Birden sert bir şeye çarptı kaya mübarek dedi kendi kendine. Geriye doğru düştüğünde gözlerini sımsıkı kapattı.


"Beş kuruş param yok kardeş bırak beni gideyim" dedi. Ardından nefeslenmeden devam etti. "Böbreğimde bir işe yaramaz zaten hiç su içmem ben o yüzden iki böbreğim bir avucuna sığmaz büzüşük bir şeyler, euzubillahiminneşşeytanirracim" dedi. İçinden bildiği bütün duaları ediyordu. Bu böyle olmaz diye düşündü. Kendi kendine verdiği büyük cesaretle gözlerini açıp etrafına bakındı. Yerde bulduğu küçük bir çakıl taşını sanki koca bir kaya tutuyor gibi önünde heybetiyle duran adama attı. Taş adamın göğsüne doğru gidip kendini yere bıraktı. En azından inanmıştı o minicik taş onun gözünden kocamandı. Kafasını korka korka kaldırdığında Gördüğü yüz dumura uğramasına sebep oldu. Günlerdir hayatını zehir eden adam karşısındaydı. Güya kafasını toplayacaktı. Al sana kafa dedi kendine. Gözleri kocaman olmuş ona bakıyordu. "Halil?" dedi. Halil iri ve cüsseli vücuduyla ve yanında heybetiyle karşısındaydı. "Daha duracak mısın orada?" dedi erkeksi kalın sesiyle Halil. Zeynep kaşlarını çatıp "Aaaa sana ne be adam istersem ömrüm boyunca burada kalırım" dedi bu çıkışın yersiz olduğunu biliyordu. Ama yiğitliğe çamur sürdüremezdi. Başını dikleştirip yerden destek aldı. Büyük bir atiklikle ayağa kalktı. Ellerini çırptı. Bu adam hala ona bakıyordu. O da istemeden inceledi onu.


Koyu kahverengi saçları kısacıktı. Ela gözleri yüzüne vuran sokak lambasıyla parlıyordu. Sakalsız yüzü pürüzsüz küçük bir çocuk gibi görünüyordu.Uzun boyu yine ona ulaşılmasını güçleştiriyordu. Üzerinde serin havaya rağmen olan tişörtü vücudunu sarmış kaslarını belli ediyordu.Görmeyeli kas yapmıştı. Altında kargo pantalonu ve postalları vardı. Kafasını iki sallayıp kendine gelmeye çalıştı Zeynep "Estağfurullah" diye fısıldadı. Amma da süzmüştü onu kim bilir ne düşünmüştü bunca zaman sonra. Halil de ise durumlar farklı değidli. Karşısında duran kız lisedeki Zeynep'ten oldukça farklıydı. Başörtüsü takıyordu. Halbuki Zeynep saçlarını da onları savurarak gezmeyi de çok severdi. Yine aynı kocaman kahverengi gözler, uzun kirpikler, küçük burnu, Utanınca veya heyecanlanınca kızaran tombul yanakları, rengi asla kendi rengi gibi durmayan küçük kırmızı dudakları. Gözlerini başka yöne çevirdi Halil. Olmaz dedi kendi kendine. O Zeynep'i bırakıp gitmişti. Hem de mantıklı hiçbir açıklama yapmadan.

İki genç de birbirlerini süzmeyi bırakıp etrafı izlemeye başladı."Senin anan baban bu saatte kızmıyor mu dışarıda olmana?" dedi ters bir şekilde Halil. "Sen de yarın gelmeyecek miydin ne işin var mahallede hırsız gibi geziyorsun" dedi Zeynep ikisi de birbirini sindirmeye çalışıyordu. "Sen nereden biliyorsun benim yarın geleceğimi?" dedi Halil. Bir önceki sorusu da arada kaynamıştı fark etti. "Mahallede konuşuyorlar annen söylemiş galiba yoksa banane senden" dedi Zeynep gözlerini devirdi. Anladım der gibi kafasını salladı Halil. Çok merak ediyordu ne yapmıştı yokluğunda. Hemşirelik kazandığını annaesinden duymuştu. Nişanlanmış mıydı belki de evlenmişti. Kim alır bunu adam başına bela mı alsın dedi kendi kendine biliyordu eğer aklından geçenler gerçekse diye duramazdı burada yine giderdi. Zeynep'e dönüp bir süre baktı. Genç kız onun dışında her yere bakıyordu. "Hadi eve bırakayım seni" dedi. "istemez" diye yanıt verdi Zeynep. Bir de onunla eve mi gidecekti daha neler dedi içinden. "Uzatma saat geç olmuş" dedi Halil. Zeynep kaşlarını çatarak dümdüz bir yüz ifadesiyle baktı. Bir yani Esma'nin okuduğu o saçma kitaplardaki gibi 'ohaaa errrkek, bad boy' diyordu bir yanı da feminist bir şekilde 'seni biz bırakalım koçum' diyordu. İki tarafa da uymamaya karar verdi. Yürümeye başladı. Poposu da acıyordu sert düşmüş olmalıydı olayın heyecanından anlamamıştı kesin moraracak dedi içinden. Halil bir adım önüne geçtiğinde küçük bir çocuk gibi kendince yarıştı onunla bir o öne geçti bir Halil. Böylece eve geldiklerini anladı. Apartmanın kapısından girerken ardından Halil de gelmeye başladı. "Bıraktın eve işte anladım tamam dahasına gerek yok" dedi. Halil erkeksi bir kahkaha koyverdi. Zeynep anlamaz gözlerle onu izliyordu. "Ne gülüyorsun be" dedi çirkefce. "İzin verirsen evime gireceğim" dedi yukarıyı gösteriyordu. "Sen bizim apartmanda mı yaşıyorsun nasıl ya?" dedi. İnanmak istemiyordu. "Sizin eviniz vardı burada zaten neden orada kalmıyorsun?" dedi Halil'in konuşmasına fırsat vermden o Halil'den kaçıyordu. Bu da neyin nesiydi. Zaten kalbi işini zorlaştırıyordu.Evrende sağolsun hiç yardımcı olmuyordu. "O ev biz giderken satılmıştı unuttun mu?" dedi beklentiyle. Evi değilde beni unuttun mu? Diye soruyor gibiydi."Unutmuşum" diye mırıldandı Zeynep. Halil gözlerinde birikmeye başlayan hayalkırıklığını belli etmemeye çalıştı. O duygularını gizlemeyi iyi becerirdi. "Bende unuttum" dedi. Zeynep'i ardında bırakırken. Halbuki sen arkamdan bakma dayanamazsın demişti bir kere sürekli onu arkasında bırakıp gidiyordu. Zeynep yine baktı ardından burukça...


Bir bölüm daha sona erdi. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın...


Loading...
0%