Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm

@payidar2018


Birisinin hüngür hüngür ağlayarak kurduğu bir cümlenin, hiç kimsenin gönlüne değmemesi kadar canım yandı o gece.


Sonra, gırtlağımda yüklemi olmayan bir cümle ile eve döndüm. İnsan aptal olduğunu öğrenince eve döner hep.


ALİ BAYRAM


Zeynep'ten...


O gece ardından baktım yine tıpkı daha önceki gibi. Ama alıştım ya da artık yadırgamadım. Benim kitabımda bir kararktersin sen. Tek bildiği gitmek olan bir karakter. Bende ardında kalıyorum her seferinde. Yangında ilk vazgeçilecek eşya gibiyim senin için ne zaman hayatında bir şeyler olsa ilk benden vazgeçiyorsun.


Yağmurlu bir güne uyanmıştık o gün ikimizde. Sen bilirsin ben yağmurlu havaları hiç sevmem. Yağmurlu bir günde terketmen, beni daha da nefret ettirmişti yağmurdan. Ne zaman öyle bir gün olsa seni hatırlatır bana, sen artık benim sevmediğim her şeysin. Yağmurlu günler, gri renkler, soğanlı yemekler, böcekler, insanlar ve sen. Bütün sevmediğim şeyleri bir kutuya koydum. Bir de ıslanmayı sevmezdim. Yağmurda olsa kar da yağsa seni görmeden edemezdim.


Her zaman sizin apartmanın önünden geçerek giderdim eve, her ne kadar yolumu uzatsa da. Sen hep apartmanın girişindeki merdivenlerde otururdun. Göz göze gelirdik önce, ben seni görmenin verdiği heyecan ve sevinçle kocaman gülümserdim. Sen ağır başlı halinden ödün vermezdin hiç. Ne zaman bundan yakınsam 'koca adamım ben ne o öyle liseli aşıklar gibi' derdin. Sonra polis akademisini kazandın. Ben artık göremedim seni o merdivenlerde, ama her seferinde görecek gibi sizin apartmanın önünden geçtim. Aynı heyecanla. Sen olmasan da gülümsedim sana. Biz çok anı biriktirdik, sen yoktun. Sen belki de hiçbir zaman olmadın. Ama yokluğun bile yeterdi bana. Sana ne varlığım, ne de yokluğum yetmedi. Senin geldiğini duyunca, koşa koşa sizin apartmanın önüne gelmiştim. O yağmurlu günde, sen her zaman ki gibi merdivenlerde oturuyordun. Sırılsıklam olmuştun ben de öyle. Göz göze gelmiştik ama gülmemiştik ikimizde. Sanki anlamış gibi yüreğim sıkışıvermişti. Ayaklarım gitmemişti bir türlü. Yanına oturup neyin var diyemedim. Sende öylece baktın bana. Sonra annen çıkmıştı kapıdan 'hazırız gidelim mi?' demişti. Sen yine tek kelime etmeden arkanı dönmüştün bana. Bir hoşçakal bile dememiştin. Ona bile layık görmedin beni belli. Ben öylece kalmıştım olduğum yerde. Araba gözden kaybolunca sarsıla sarsıla ağlamıştım. İki hafta yatak döşek yatmıştım 'yağmurda üşütmüş hasta olmuş' demişlerdi. Bence senin yokluğundandı. Senin sıcaklığının gidişi üşütmüştü beni. Sonra toparladım kendimi. Hem de bir daha yıkılmamak üzere.


Kapıya geldiğimde elim zile uzandı ama çalmaya cesaret edemedim. Annem mahvedecekti beni apartmanı ayağa kaldırıp kaldırıp indirecekti. 'Yaparsın kızım sen neleri başardın' dedim kendime kuru bir cesaretle. Ayşe sultandı bu şakası olmaz. Bu yaşımda bile dövebilirdi. Babam da elinden alabilecek gibi durmuyordu bu sefer. Korkunun ecele faydası yok diye düşünerek bastım zile. Kapı anında açıldığında babamı görmek bir nebzede olsa rahatlatmıştı. Ama hala korkuyordum. "Neredesin sen bu saat olmuş?" Dedi babam. Sesimi bile çıkarmadım. Bebek adımlarıyla salona ilerlediğimde annemin sessiz sedasız televizyon izliyor oluşu daha da ürkmeme sebep oldu. Bu sefer kesin bitmişti. Evlatlıktan bile reddedebilirdi.Ürkek ürkek ilerleyip koltuğa oturdum. "Özür dilerim baba ben Esma'lar dan çıktım öyle yürüye yürüye eve gelirken herhalde dönüşü kaçırmışım aşağı mahalleye gitmişim, geri dönerken de biraz uzun sürdü haliyle." dedim. Yalan da sayılmazdı. Babam gözümün içine bakıyordu. Sanki yalan söylersen anlarım der gibi. Annem sessiz sedasız dinledi beni yorum bile yapmadı. Ağlayacak gibi oldum. Alışmıştım annemin bağırıp çağırıp, söylenmesine böyle sessiz oluşu beni huzursuz etmişti. "Kocaman kızsın bu saatten sonra da akşam ezanından önce evde ol diyemeyiz. Ama biraz dikkat et merakta bırakma bizi olur mu yavrum?" dedi ılıman tavrıyla babam. Anneme yavru köpek bakışları sunup "ö-özür dilerim anne" dedim titreyen sesimle. Babam yanıma geldiğinde ona doğru sokuldum."Özür dilerim baba" dedim ona da ne kadar mahçup olduğumu belirtmek istedim.


Annem bana bakıp "Halil'le nerede karşılaştınız?" dedi bu soruyu beklemediğimden şaşırdım önce. Babama döndüğümde kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Ben geç oldu diye hızlı hızlı gelirken, yolda karşılaştık o da bu apartmana taşınıyormuş galiba beraber geldik, ne var bunda?" dedim sonunda suç bastır yapmak için. Anneme kaşlarımı çatıp baktım neyi anlamaya çalışıyordu. Ne gerek vardı babamın yanında böyle bir şey ima etmesine hem o kazuletle ben oluyor muydu hiç. Ölsem bakmam ona 'pis' dedim içimden. "Anladım hadi ben yatıyorum artık başım tuttu benim senin yüzünden" dedi bana ve arkasına bakmadan hızla kalkıp gitti. Ben de sinirli bir şekilde babamın omuzuna yasladım kafamı gözlerimi kapatıp en huzurlu olduğum yere bıraktım kendimi.


Bilincim yavaş yavaş kaybolurken kendimi mahallede buldum. Ne ara buraya geldim ben yahu. Annem ileride birine bakıyordu. Kafamı oraya çevirdiğimde Halil karşısındaydı. İkisi de birbirine öldürecek gibi bakıyordu. Annem bana döndü. "Nasıl yaparsın bunu Zeynep?" dedi sesi alev saçıyordu adeta. Bense konuşup kendimi anlatamıyordum. Gözlerimden sicim gibi yaşlar akıyordu. Halil arkasını dönüp gidiyordu. "Gitme, bari bu sefer gitme" diye bağırdım ardından. Ama duymuyordu beni ya da umursamıyordu. Tam arkasından gidecekken annem kolumdan tutuyordu. "Gidemezsin peşinden" dedi. "Anne bırak ne olur gidemez, kaldıramam" dedim hala içli içli ağlıyordum. Annem kolumdan tutmuş çekiştiriyordu. "Bıraktı seni yine" dedi. "Bırakamaz olmaaazz" diye bağırırken yattığım yerden kalktım. Suyun altıda nefesimi tutmuşta dayanamamış sudan çıkmış gibi derin bir nefes aldım. Gözlerimi ovuşturup nerede olduğuma baktım. Evdeydim, koltukta uyuyakalmıştım. Kabus görmüştüm, onun olduğu yer kabustu. Terden sırılsıklam olmuştum. Kalkıp sendeleye sendeleye tuvalete gittim. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Elimi yüzümü yıkadım ama yetinmeyip banyoya girdim. Rahatlamıştım. Banyonun kapısını açtım kafamı koridora sündürüp gelen giden var mı diye bakındım. Asayiş Berkemaldi. Koşa koşa odama gidip üzerimi giyindim. Saçlarımı havluyla kurularken sabah ezanı okundu. Banyodan namaz abdesti almadan çıkmazdım. Ezan bittikten sonra namaz elbisemi giyip namazımı kıldım. Ellerimi açıp duamı ettim. "Allah'ım eş diye yazmadığını aşk diye çıkarma karşıma. Hakkımda hayırlı olanı gönlüme razı eyle, gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle amin." ellerimi yüzüme sürüp seccademi kaldırdım. İçim huzurla dolduğunda hala uykumun olduğunu anladım. Kendime eziyet etmeme gerek yoktu. Annem zaten dikilirdi sabahın köründe o yüzden yatağıma girip uykunun kollarına bıraktım kendimi. "Zeynep hadi kalk, kahvaltı seni bekliyor saat 10.00 oldu. Akşam yatmaz sabah kalkmaz" annemin hemen hemen her gün kurduğu cümlelerden sadece birkaç tanesi. Kafamı kaldırıp saate baktığımda henüz 08.30' du ama tabiki ben gözümü açtığım zaman bir daha dalamadığım için mecburen kalkmak zorunda kalmıştım bile. Saçlarımı karıştırarak banyoya ilerlediğimde, hala annemin söylenmeleri geliyordu. Masaya oturup kahvaltımı yaptım. Aklım gördüğüm rüyadaydı, pardon kabusta. Acaba ne yapıyordu şimdi. Dışarıdan gelen paldır küldür sesler kendi kendime sorduğum sorunun cevabıymış meğer. Halil bey taşınıyordu. Eşyaları gelmiş babam da dahil herkes beyefendi için seferber olmuştu. Annem bir ara yanıma gelip oyalanmamamı, sofrayı toplamamı ve Halil'in evi için yardıma gelmemi söyleyip gitmişti. Ağır hareketlerle sofrayı toplayıp odama ilerledim. Eşorfman takımlarımdan birini giyip saçlarımı topladım. Rasgele şallarımdan birini takıp aynadaki yansımama baktım. Tam bir enkaz gibi duruyordum. Asık suratlı ve mutsuz halbuki eskiden ne kadar mutlu ve enerjik bir kızdım. Ahh ah gençlik adlı kendi kendime söylenmelerim eşliğinde kapıya ilerledim. Hiç de gidip yardım edesim yoktu o kazulet suratlıya. Annem bir kere daha aşağıya 'Zeyneeep' diye bağırınca artık gitmem gerektiğini anladım. Kapıyı çekip yukarı doğru yöneldiğimde onu merdivenin başında görmeyi beklemiyordum. Sessiz sedasız yanından geçecektim ama "Günaydın yok mu?" Dedi. Sanki onca yıl bir hoşçakal bile demeden ortadan kaybolmamış da biz hep görüşmüşüz gibi gevşek gevşek söylemesi sinirimi bozdu. "Sana bu saatten sonra hiçbir şey yok" ...


Herkese keyifli okumalar dilerim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere



 

​​​​


Loading...
0%