Yeni Üyelik
4.
Bölüm

HOŞ GELDİN EVLATLIK

@pelinciftcii

Sabah bangır bangır çalan müzikle yerimden fırladım, kendimi mutfağa attım ,elinde çırptığı yumurtasıyla şarkıya eşlik eden evlatlığı gördüğümde derin bir nefes alarak rahatladım. Ve müziği kapattım.

 

'Hoş geldinde, sabahın köründe manyak mısın bu müzik ne bir de son ses açmış.'

 

'Hoş bulduk abla, valla hem ben misafir olarak kahvaltı hazırlıyorum hemde müziğime karışıyorsun olmadı yakışmadı.'

 

Boş yaptığında gidip kafasına vurdum ikince kez vuracakken çekilmeye çalıştığında dirseğini tezgaha çarptı.

 

'Ay ananı of anam nasıl acıyor.'

 

'Ağlama sanki mermi yedin öyle kaçarsan ablandan böyle çarpılırsın.'

 

'Neyse hadi yiyelim zaten yarım gün bir de geç kalmayayım.'

 

Hızla kahvaltıyı ettik ve hazırlandık. Apartmandan çıktığımızda Burakla Mert arabaya biniyordu, Mert beni görünce bağırarak üstüme koşmaya başladı.

 

'Denizciğimmm günaydınn'

Bana sarıldığında Enver hemen ayırdı bizi,

 

'Hop birader hayırdır.'

Mertin bana bakınca yumuşayan bakışları Envere dönünce sertleşti.

 

'Asıl sana hayırdır birader ablamla ne işin var?'

Kardeşim şaşırarak bana döndüğünde piç sırıtışı yaptım.

 

'Abla bu herif niye sana abla diyor.'

 

'Kardeşim çünkü Enver.'

 

'Ama senin kardeşin benim eğer o da senin kardeşinse o zaman biz.' Deyip Mert'e döndü ikisi birbirlerine bakarak aynı anda

' Biz de kardeşiz.'

Deyip sarıldılar Burakla ikisini şok içinde izliyorduk.

 

'Neyse ayrılın şımarmayın tanıştırayım bu kardeşim Enver bunlarda Burak yüzbaşı ve Mert Teğmen alt komşularım.'

 

'Memnun oldum biraz önceki için kusura bakma Mert.'

 

'Önemli değil bro bende memnun oldum.'

 

'Memnun oldum bende bizde çıkıyorduk bırakalım sizi.' Dedi Burak.

 

'Çok iyi olur valla geç kalmak üzereyim hemen çıksak.'

 

'Tabi hadi gidelim.'

 

Burağın hadileriyle arabaya binmiştik, ilk önce beni bırakmışlardı el sallayarak onları uğurladım ve hemen üzerimi değiştirip servisteki gebeleri dolaştım ve acile yardım ettim öğleye kadar çalıştıktan sonra üzerimi değiştirip hastaneden çıktım.

 

Bir taksi çağırıp karakola doğru gitmeye başladım, geldiğimde Dilbal hanım gelmemişti bir on dakikalık beklemenin sonunda oda bir taksiden inip yanıma geldi.

 

'Merhaba Dilbal hanım nasılsınız?'

 

'Merhaba açıkçası korkuyorum Deniz hanım ya daha kötü olursa her şey.'

 

'Ben yanınızdayım korkmanıza hiç gerek yok hadi gidelim.'

Tam harekete geçmiştik ki önümüze siyah bir araba geldi hızla.

 

Dilbal hanımın önüne geçtiğimde bir kaç takım elbiseli adamla dilbal hanımın kocası indi.

 

'Abdullah Bey ne yaptığınızı sanıyorsunuz karakolun önündeyiz fark etmediyseniz söyleyeyim.'

 

'Sen sus hemşire bayan karımın kafasına bu fikirleri sokan da sensin yürü dilo gidiyoruz.'

 

Dilbal hanımın kolunu tuttuğunda bende onun kolunu tuttum.

 

'Bırakın kolunu ve gidin Abdullah Bey son kez uyarıyorum ayrıca hemşire bayan değil ebe hanım olacak.'

 

Adam pis pis güldükten sonra benim kolumu itti.

 

'Asıl ben son kez uyarıyorum hemşire bayan.'

 

Onu tekrar söylemeyecektin işte sağ yumruğumu çenesine oturttuğumda bir afalladı o afallamışken dizine tekme attım ve yere düşmesini sağladım dizlerinin üstündeyken başını elimle tutup dizime vurdum böylelikle bayılmış oldu ,yanındaki adamlar üstüme gelmeye başladıklarında kendimi onlardan korudum fakat bu bir yumruk yememi engellememişti ben daha fazla dayak yemeden karakoldaki polislerin müdahalesiyle kendimi nezarette buldum.

 

Girmeden Dilbal hanıma yaşadıklarını polise anlatmasını söylemeyide unutmamıştım.

Polisin biri elinde ilk yardım çantasıyla geldiğinde müdahale ettim.

 

'Ben hallederim sağlık personeliyim.'

Gözüm Abdullah Beye gittiğinde yerde uzanmış hala ayılmamıştı. Keyifle sırıttım ve polise döndüm.

 

'Polis Beyciğim görüyor musunuz nasıl yatıyor iki seksen işte böyle halsiyetsizlerin gücünün yettiğini dövmesi beni çok sinirlendiriyor.'

 

Kendime pansuman yaptıktan sonra beni izleyen kaşı yarılmış adamı fark ettim.

 

'Hayırdır sen neden içerdesin kardeş.'

 

Adam sorumla sırıttı ve cevapladı.

 

'Seninle benzer sokakta lavuğun biri kadını dövücekti ben müdahale ettim ,asker kimliğimide yanıma almayı unutunca böyle oldu.'

 

 

Kafamı salladım ve karşısına oturdum arada parmaklık vardı ama genişti elim geçiyordu aradan.

 

'Tamam o zaman pansuman yapabilirim sana kötü bir şeyden girmiş olsaydın avucunu yalardın.'

 

O küçük bir kahkaha atarken ben batikon sürdüğüm pamukla kaşını temizledim ve bantladım.

 

'Tamamdır geçmiş olsun, Deniz ben bu arada.'

 

'Baran bende memnun oldum.'

 

 

 

 

Rütbesini soracaktım ki yüzbaşının ismimi haykırmasıyla ayaklandım.

 

'DENİZ NEDEN BEN NEZARETTEN ARANIYORUM?' Yanımdakine dönüp

 

'Baran sen me yapıyorsun burada?'

 

'Hoş buldum kuzi öyle bir arkadaşa bakıp çıkacaktım'

 

Söyledikleriyle kıkırdayınca yüzbaşı ölümcül bakışlarıyla bana döndü anında sustum. O sıra Baran'ın söyledikleri aklıma geldi.

 

'Siz kuzen misiniz yüzbaşıyla.'

 

Yüzbaşı başını sallayarak onayladı ,Abdullah öküzüde uyanıyordu. Hemen kendimi savunmaya geçtim.

 

'Bak Burak benim hiç bir suçum yok bu uyanmaya çalışan şerefsiz sekiz aylık gebeme şiddet uyguluyordu bende kadını şikayetçi olmaya ikna ettim, karakolun önünde önümüzü kesti uyarmama rağmen dinlemeyince bende müdahale ettim bu müdahale yumruğum olmuş olabilir. Sonra yanındaki adamları hallederken yumruk yedim bir tane ama iyiyim bir şeyim yok.'

 

Burak beni dinlerken yumruk kısmına kadar suratından bir şey anlaşılmıyordu yumruk yediğimi duyunca işler biraz karışık bir hal aldı diyebilirim.

 

Burağın adamı tekrar dövmesi ,bizi çıkartmaya gelmişken onunda nezarete atılması ve en son kardeşimin gelip hepimizi çıkartması sonucu döner yemeğe gelmiştik.

 

Şaşırtıcı değil mi bende dürümümü gömerken bunları düşünüyordum.

 

Burakla göz göze gelince tebessüm ettim oda yanındaki peçeteyi dudağımı göstererek bana uzattı, insan ne kadar daha rezil olabilir iki romantiklik yapalım diyoruz peçete uzatıyor karşı öküz olunca bu kadar oluyor.

 

Önüme dönerek dürümümü yemeğe devam ettim yarısında ayranım bitti hep iki ayran içiyordum döner yerken ama söylemeye utanıyorumdum şu anda ,ta ki biricik kardeşim bir ayranı önüme uzatana kadar.

 

'Al abla sen iki ayran içersin hep.'

 

Ona kalp çıkaran gözlerle baktıktan sonra ayranı açarken karşılık verdim.

 

'Oy oy nasıl da hatırlarmış ablasının prensesi.'

 

Bana bu olmamış gözleriyle bakarken ben ayranımdan büyük bir yudum aldım.

 

Dilbal hanım olayını size söylemeyi unuttum şikayetçi olmuştuk ve ilk kez olmadığı için Enverinde yardımıyla onu hapse tıkmıştık. Dilbal hanımda burada bir güvenli kadın evine yerleşmişti, her şey okaydi.

 

'Ee Baran senin burada ne işin var Hakkarideydin.'

 

'Tayinim çıkınca istediğin yer var mı diye sordular bende Mardin dedim gidip bir kuzenimi göreyim.'

 

'Hoş geldin kardeşimde keşke direkt yanıma gelseydin nezarete değil.'

 

Baran ,Burak'a göz devirip yemeğe devam etti.

 

Yemeğimizi bitirdikten sonra lojmana geçtik.

 

'Bugün için teşekkürler ederim seninlede tanıştığıma memnun oldum Baran iyi akşamlar.'

 

'Bende memnun oldum Deniz iyi akşamlar.'

 

'İyi akşamlar gençler hadi abla.'

 

Eve çıktık canım bir kahve istemişti.

 

'Eno kahve içiyor musun?'

 

'Yok abla ben yatacağım sabah duruşmam var.'

 

Kafamı sallayıp kendime bir kahve yaptım üstüme hırkamı alıp balkona geçtim. Öyle sessizliği dinlerken alttan gelen tıkırtılarla kafamı aşağı doğru sarkıttım.

 

'Eğer hırsızsanız çok yanlış eve giriyorsunuz orda çok sinirli bir yüzbaşı oturuyor zaten askeri lojmana kim hırsızlık yapmaya girer yani aklı başında biri değilsinizdir o zaman.'

 

'Çok sinirli bir yüzbaşı demek ha ben çok sakin bir insanım bir kere.'

 

Yüzbaşının sesiyle irkildim ama çaktırmadım.

 

'Tabi canım en sakini ,ne yapıyon balkonda.'

 

'Kahve sen.'

 

Elimdeki kupayı gösterip cevapladım.

 

'Bende aynı ,Enver uyudu benimde canım kahve istedi öyle bir hava alayım dedim.'

 

'İyi yapmışsın serin olur ama çok kalma.'

 

'Emredersiniz komutanım.'

 

Küçük bir kahkaha attığında bende güldüm kahkahası beni mutlu ediyordu sebepsizce her neyse ne diyorduk.

 

Kahvemden son yudumumu aldım ve kafamı tekrar aşağı sarkıttım.

 

'İzninizle uyumaya gidebilir miyim komutanım.'

 

'Gidebilirsin asker iyi geceler tatlı rüyalar.'

 

'Sizede tatlı rüyalar komutanım rüyanızda beni görürseniz çok tatlı olacağından eminim.'

 

Hızla içeri girdim ve derin bir nefes aldım. Yarın için nöbet çantamı hazırlayıp uykuya daldım.

 

 

Sabah erkenden bir şeyler atıştırıp hastaneye geçmiştim, yoğun bir gündü hem poliklinikte hastalar çoktu hemde bugün gireceğim doğumlar vardı, akşama kadar bu şekilde devam etmişti akşam olunca çoğu personel evlerine giderken hastane yavaşça boşalmıştı.

 

Bende kantinden kahve alıp bahçedeki banklara oturdum, sessizliği dinlerken günün yorgunluğunu atıyordum bir yandanda o ara gelen mesaj sesiyle cebimdeki telefonu çıkardım. Yüzbaşıdan geldiğini görünce istemsiz bir tebessüm oluştu suratımda.

 

'Müsait misiniz Deniz hanım?'

 

'Müsaitim Burak bey buyurun.'

 

'Benimle bir kahve içer misiniz acaba?'

 

Mesajı beni afallatırken kafamı telefondan kaldırıp etrafa baktım, tam karşımda elinde iki kahveyle duruyordu.

 

'Neden zahmet ettin yüzbaşı evine gidip dinlenmelisin.'

 

'Saçmalama Deniz canım seninle kahve içmek istemişti o yüzden geldim zahmetlik bir durum yok. Al bakalım kahven.'

 

'Teşekkür ederim Burak.'

 

İçten gülümsememle elinden uzattığı kahveyi aldım ve birlikte banklara oturduk.

 

'Nasılsın neler yaptın bugün?'

 

'İyiyim bütün gün koşturmacayla geçti akşam böyle sakinleşince biraz nefes alayım dedim dışarda sen neler yaptın nasılsın ?'

 

'Bende iyiyim önceki çıktığımız operasyonların bir kaç raporu vardı onları hallettim masa başındaydım bütün gün.'

 

Bir kaç dakika sesizlik oldu aramızda ama o rahatsız edici sessizliklerden değil sadece eşlik ettik birbirimize kahvelerimizi içerken.

 

'Aslında sana söylemek istediğim bir var o yüzden de bu akşam görüşmek istedim seninle.'

 

Söyledikleriyle tamamen ona döndüm.

 

'Yarın bir operasyona var ve dönüşüm en geç bir ayı bulabilir haberin olsun istedim hakkını helal et.'

 

Açıklaması istemsizce gözlerimi doldurmuştu.

 

'Helal olsun Burak seni geri sapasağlam istiyorum ona göre diğerleride sana emanet Mert biraz salak bir çocuk ona sahip çık.'

 

Burak söylediklerime hafif kıkırdamıştı, gözlerim onun gülüşüne takılırken çalan telefonum ortamın içine etti resmen.

 

'Alo evet tamam ,tamam geliyorum.'

 

'Bir gebenin sancısı başlamışta çağırıyorlar.'

 

'Tamam bende kalkayım zaten geç oluyor sabah erken çıkmış oluruz büyük ihtimal telefonuma ulaşamayabilirsin panikleme hemen.'

 

Tekrar göreve gittiğini hatırlattığında kalbimin teklediğini hissettim ve istemsizce boynuna sarıldım.

 

'Söylediklerimde ciddiydim Burak tek bir yara almadan dönüyorsunuz.'

 

Hemen karşılık verirken kulağıma fısıldadı.

 

'Emredersiniz komutanım sende kendine dikkat et bir daha nezarethanede görmeyeceğim seni.'

 

Kafamı salladım ve son kez sıkıp çektim ellerimi boynundan hastaneye girene kadar beni bekledi, el sallayıp hızla gebenin odasına girdim. Sonra başlayan doğum telaşıyla nöbetim heyecanlı bir şekilde devam etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sabah nöbeti devredip kendimi eve daha sonrada yatağa attım duruşmadan sonra kardeşim İstanbul'a dönmüş ve eve vardığına dair mesaj atmıştı, hızla yanıtlayıp kendimi uykuya bıraktım.

 

 

Uyandığımda her yer karanlıktı ve yapayalnız kalmıştım, İstemsizce ağlamaya başladım düne koşuşturmada yaşayamadıklarımı yaşadım.

 

Biraz ağlayıp sonra sakinleştim yataktan çıkıp duşa girdim. Yüzüme maske yaptım ve kahvemi aldım kafamı dağıtmaya çalışırken aklıma Burak'ın gülümsemesi düşüyordu özlemiştim resmen zalımın oğlunu.

 

Tanıştığımız ilk gün aklıma gelirken gülmeden duramadım annemin koyduğu iç çamaşırlarına bakarken donup kalması o çok bilmiş sırıtışının silinişi ahh daha gideli bir gün bile olmamıştı.

 

Maskeyi çıkarıp bulaşıkları topladım akşam yapacak işim kalmadığı için ani bir kararla markete dondurma almaya gidiyordum. Eşofmanımın üstüne bir hırka aldım cüzdanımı ve telefonumu alıp kapıyı kitleyip binadan dışarı attım kendimi.

 

Teyzeler çardakta otururken yanlarına adımladım.

 

'Selam canlar nasılsınız markete gidiyorum bir isteğiniz var mıdır?'

 

'İyilik sağlık kızım çok şükür her şeyimiz tamdır sende dikkat edesin kendine hava kararmış vakitlice git de gel.'

 

'Tamam teyzem hadi sağlıcakla.'

 

Kapıya doğru yürüdüm nöbetteki askerlere baş selamı verdikten sonra markete doğru ilerledim seri adımlarla.

 

Marketin içine girip hızla dondurma dolabını buldum, noggerımı aldıktan sonra kasadan ödedim ve yiyerek eve doğru yürümeye başladım ilerden gelen seslerle adımlarımı hızlandırdığımda gördüğüm şey ile dondurmayı atıp koştum.

 

 

İki tane keko kenara sıkıştırdıkları kıza yaklaşıyordu hızımla birine tekme attım o yeri boylarken diğeri anlayana kadar yumruğu çakmıştım bile ikisinide hafif sersemlettikten sonra kızın elini tutup lojmana doğru koştum.

 

Adamlar toparlanıp gelene kadar biz içeri girmiştik, kıza dönüp sordum.

 

'İyi misin? Deniz ben pek hoş bir tanışma olmadı ama.'

 

Gülümsemeye çalışarak cevapladı.

 

'İpek bende yardımın için çok teşekkür ederim sen olmasan ne olurdu düşünmek bile istemiyorum.'

 

Etrafına bakındı gözleri şaşkınlıkla açıldı tekrar bana döndü.

 

'Bende bu lojmana gelmeye çalışıyordum, asker misin sende.'

 

O sıra diğer elindeki valizi yeni görüyordum.

 

'Yok hayır ebeyim ben hastane için geldiğimden lojmandan bir ev verdiler de sen ne için gelmiştin.'

 

'Ben avukatımda burada bir duruşmam olacak o yüzden gelmiştim abim burada kalıyor benim.'

 

O an içime düşen kurtla atıldım hemen

 

'Abin Burak yüzbaşı olabilir mi?'

 

'Aaa evet nerden bildin tanıyor musun?'

 

Gülümsedim ve bizim apartmana yönlendirdim.

 

'Evet alt komşum ama tanışmamızı duysan çok gülersin, abinler görevde haberin vardır ,eğer rahatsız olmazsan benle kalabilirsin bende yalnız sıkılmam.'

 

'Benim için sorun olmaz arkadaş her zaman iyidir bir kahveyle tanışma hikayenizi dinlemek isterim hem ben çok iyi fal bakarım.'

 

'Ayy deme kız niye başta söylemiyorsun hadi gel hemen bir kahve yapayım.'

 

Kapıyı açıp içeri buyur ettim valizi odaya bıraktıktan sonra ben kahve yapmaya girişmiştim oda Burakla beraber aldığımız atıştırmalıklardan tabaklara koyuyordu.

 

 

'Benimde savcı bir kardeşim var Ankara da belki tanırsın.'

 

'Aa öyle mi ismi ne?'

 

'Enver Karahan'

 

İsmini söylemem ile suratı solmuştu.

 

'Noldu kız tanıyor musun?'

 

'Ayy sorma abla ya başımın belası valla dur kahve olsunda anlatayım sana bana neler çektirdiğini işimden soğuttu neredeyse beni manyak herif ya. Pardon sana da kardeşini kötülemiş gibi oluyorum.'

 

'Yok canım saçmalama ne halt yediyse söyle ben burnundan getireyim kahveler oldu gel geçelim şöyle.'

 

Mutfak masasına dedikodu ortamını kurmuştuk. İpek derin bir nefes aldı ve başladı anlatmaya.

Loading...
0%