@pelinciftcii
|
Ellerim başımın üzerinde gözlerim kapalı hafifçe esen rüzgarın tadını çıkarıyorum, masmavi deniz ,elimde kitabım ah hayat çok güzel değil mi ta ki beni bu güzel hayalden ayıran sözleri duyana kadar. 'Deniz hanım ne yapıyorsunuz acil hastanız aradı yoldaymış doğumhanenin hazır olması lazım.' Bu sözlerden sonra tatil hayali kurabilir misiniz tabi ki hayır, hızla doğruldum ve koltuğumdan kalktım üstümde ki hırkayı odamda ki askılığa astıktan sonra acile doğru adımladım. Koştum desem daha doğru olur aramızda kalsın.
Ben Deniz bu arada, doktor sananlar varsa değilim arkadaşlar ebeyim, çok bilinmeyen fakat çok sevdiğim canım mesleğim, mesleğimi gerçekten çok seviyorum dünyaya yeni bir can gelmesine yardımcı olmak gerçekten çok güzel bir duygu. Tabi bunlardan bahsederken acilin kapısına vardım yolda doğumhaneye mesaj atmış ve hazırlanmasını söylemiştim. Bir arabanın hızla hastane önüne yanaşmasıyla hızla arabaya doğru ilerledim.
Arka kapı açıldığında tüm doğum sürecini takip ettiğim Esra hanımı gördüm, koluna girdim ve hastane kapısına doğru bağırdım.
'Buraya bir tekerlekli hızlı olun!' Onu oturttuktan sonra doğumhaneye doğru ilerledik. Elini sıkı sıkı tutarken başını geriye yasladım.
'Evet Esra hanımcım bu zamanı konuşmuştuk seninle beraber her ne kadar canının çok acıdığını bilsem de elinden geldiğince rahatlamaya kendini çok sıkmamaya çalış birazdan bebeğine kavuşacaksın.'
Sözlerim Esra'nın biraz gevşemesine yardımcı olduktan sonra hızla doğumhanenin kapısından içeri girdik kocası Kenan bey de kapıdan girmeye çalıştığında onu durdurdum.
'Kenan Bey buradan sonrasında bize güvenin sizi içeri alamam lütfen burada bekleyin.' Beni onaylarken en yakın sandalyeye çökmüştü. Tekerlekli sandalyeyi ilerleterek önlüklerin bulunduğu odaya girdim. Esra hanımın kıyafetlerini çıkarıp önlükleri giymesine yardım ettikten sonra masaya yatırdık. İncelemesini yaptıktan sonra Doktoru çağırdım. Ve başladık...
Dünyaya adımlamıştı küçük melek çıktıktan sonra bütün doğumhaneyi bir sessizlik sardı, ta ki küçük meleğin ağlamasını duyana kadar tüylerim diken diken bebişi annesinin göğsüne yatırdım, gözlerimin yaşartısını kırparak giderdikten sonra bebişi temizlemek adına geri aldım ve hemşireye teslim ettim.
Doğumhaneden çıktıktan sonra dolabımdan telefonumu aldım ve hızla annemi aradım. Açtıktan sonra kocaman gülümsememle konuştum. 'Annem bir melek daha geldi dünyaya.' Annem heyecanıma gülerken sordu.
' Ay canım hayırlı olsun kız mı erkek mi' bir yandan üstümü değiştirirken anneme cevap veriyordum.
' Kız ,anne aynı annesine benziyordu, babası az daha bayılıyordu heyecandan.' Birlikte biraz gülüşüp konuştuktan sonra telefonu kapattım , tam hastaneden çıkacaktım ki hastanenin müdüründen gelen telefonla olduğum yerde durdum. Telefonu açarken tırsmadım değil hani bir şey yaptığım da yok ama müdür sonuçta boru değil yani.
'Alo Aslan Bey merhaba bir sorun mu var tam hastaneden çıkıyordum.'
'Merhaba kızım , sorun yok da seninle konuşmam gereken mühim bir konu var çok uzaklaşmadıysan odama uğrar mısın?'
'Tabi ki Aslan Bey hemen geliyorum.' Allah Allah inşallah bir sıkıntı yoktur yav. Odanın önüne geldim biraz nefes nefese kalmış olabilirim. Toparlandıktan sonra saçımı düzelttim ve kapıyı çaldım gel sesinden sonra içeri adımladım.
'Gel kızım otur şöyle.' baş selamından sonra gösterdiği koltuğa oturdum.
'Buyurun Aslan Bey sizi dinliyorum.' Hafifçe gülümsedikten sonra boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
'Evet kızım beni tanıyorsun lafı uzatmayı sevmem yıllardır bu hastanede çalışıyorsun senin öğrenciliğini bilirim ve kendini ne kadar geliştirdiğini ,senden bir şey isteyeceğim.' devam etmeden önce derin bir nefes aldı.
'Biliyorsun doğu bölgemizde kadın doğum ve ebelik üzerine açığımız var ve bütün hastaneler mesleğinde iyi olanlardan göndermek durumunda ,bizim hastanemizden ise sana güvenim çok eğer kabul edersen, üç yıllığına Mardin devlet hastanesine gitmeni istiyorum maaşın buradakinin iki katı olacak ve askeri lojmanda korunaklı bir şekilde kalacaksın hafta sonu düşün en geç salı günü Mardin'de olman lazım.'
Kafa sallayıp ofisi terk ettikten sonra kapının önünde kalakaldım ,Mardin ve ben inanamıyorum ne kadar beklediğimi bilmiyorum ama ayaklarım hareket etmeyi reddediyordu. Şuan İstanbul da yaşıyordum bütün hayatım boyunca buradaydım ailem arkadaşlarım ,sevgilim ,üniversite üçüncü sınıfta tanışmıştık dört senedir birlikteydik, Mardin ise bana çok uzaktı.
Sonunda hastanenin dışına adım attığımda eve gitmeden Berk ile konuşmaya karar verdim. Evinin anahtarı bende vardı çünkü kendisi askerdi ve bazen evindeki işlere yardım ediyordum. Arabama atladım ve soluğu evinin önünde aldım, haber vermemiştim ama kızmayacağını biliyordum.
Kapıyı açtığımda karşılaştığım bugün aldığım haberden daha etkili olmuştu. Dış kapının hemen karşısındaki oda Berk'indi kapısı açıktı fakat şok edici olan bu değildi benim için asıl şok edici olan yakın arkadaşım Buse ile çırılçıplak uyuyor olmalarıydı.
Gözlerimden akan yaşlara engel olamazken elimle ağzımı kapattım ses çıkarmamak için, dairenin içinde dolaşıp eşyalarımı bir çantaya doldurdum evet şimdi bağırma kısmına geçebilirdik.
Kapının oradaki şemsiyeyi aldıktan sonra Berk'in kafasına indirdim, ani darbeyle hızla ayaklanırken beni fark etmesi olduğu yere sinmesine sebep oldu.
'Deniz açıklayabiliri-'
'Kes sesini , açıklama falan duymak istemiyorum sana başında söyledim eğer bir şeyler yolunda gitmiyorsa ve mutlu değilsen konuşmanı ve gerekirsek ayrılmamız gerektiğini , sen ne yaptın şu hayattaki en nefret ettiğim alçakça şeyi yaptın beni aldattın şerefsiz herif, beni hiç sandın artık rahat edebilirsin ben yokum gidiyorum ve benden bir daha asla haber alamayacaksın.'
Bizim gürültümüze uyanan Buse beni fark etmeden Berk'e sırnaşarak;
'Ne oldu hayatım neden uyandın.' dedi ta ki ayakta elinde şemsiyeyle olan beni fark edene kadar, gözleri kocaman oldu hemen bir açıklama yapmak üzere ağzını açtığında elimi kaldırarak onu susturdum.
'Senden de bir şey duymak istemiyorum bu zamana kadar hep yanımda olduğunu sanıyordum yalnız kalma diye seni kendi buluşmalarıma çağırıyordum meğer sen sevgilimin altında kalıyormuşsun sakın bir daha karşıma çıkma, o zaman kendimi tutmam.'
Evi hızla terk ederken bir günde aldığım haberler altında eziliyordum resmen paramparça bir halde evin önüne arabayı çektikten sonra yukarı çıktım ve anahtarımla içeri girdim. Annem hoş geldin demek için kapıya geldiğinde yüzümün halini ve elimdeki çantayı görüp duraksadı,
'Ne oldu kuzum bu ne hal sabah güle oynaya gitmiştin.'
anneme cevap vermeden salona oturdum şansıma bütün aile üyelerim buradaydı, sağ baştan babam ,şimdi kalktığı yere geri oturan annem küçük kız kardeşim ve bürodan yeni geldiği belli olan savcı erkek kardeşim. Hepsinin gözleri bendeyken açıklamaya başladım.
'Evet size iki haberim başlıyorum konuşmam bitene kadar yorumlarınızı saklayın' hepsi kafa sallarken son bir derin nefes aldım ve başladım.
'Berk beni Buse ile aldatıyormuş bugün onları birlikte yakaladım, ve ikisini şemsiyeyle dövdüm.' annem hafif kıkırdadı ,babamın bakışları git gide sertleşirken asıl haberime geçtim.
'Bugün müdür beni yanına çağırdı , doğuda doktor ve ebe eksiği nedeniyle hastanelerde ki iyi çalışanları üç yıllığına göndermek zorundalarmış bizim hastanenin en iyilerinden olduğum için , kendimi övmek gibi olmasın, benim gitmem istendi.'
Erkek kardeşim Enver son sözlerime göz devirdi bende sağımdaki yastığı kafasına attım. annem hangi il diye sorduğunda Mardin olarak cevapladım.
Salonu büyük bir düşünme sessizliği sararken son bir kaç bir şey ekledim, 'Berk ve Buseyi engelledim ve buradan gideceğimi söyledim lütfen soran olursa Mardin'e gideceğimi söylemeyin.'
Babamın bakışları bana döndüğünde yumuşamıştı, ilk kez konuyla alakalı yorum yaptı.
'Gidecek misin Mardin'e kesin kararın mı?' Derin bir nefes aldım gitmeye ,berklerden çıktıktan sonra karar vermiştim, mesleğimle daha da özleşeceğim ve kendime daha çok şey katacağım bir şanstı ayrıca maaşı çok daha iyiydi ve kira vermeyecektim, iyi bir birikim yapabilirdim geleceğim için.
Bunları babamlara sesli bir şekilde dile getirdikten sonra gözlerim babamın vereceği tepkideydi. hafifçe gülümsedikten sonra içimi rahatlatan o sözleri söyledi.
'Kararını gayet mantıklı bir şekilde kararını vermişsin seni özleyeceğiz fakat hiç görüşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor her zaman arkandayız biliyorsun bir telefonuna bakar seni üzen o pezevengi de halledeceğim sen rahat ol güzel kızım'
Koşarak babama sarıldım, hepsine öpücük yolladıktan sonra odama geçtim. Geldik zor kısma şuan cuma akşamıydı ve benim salı günü Mardin'de olmam gerekiyordu, yani üç günde toparlanmam ve hazırlanmam, hadi hakkımızda hayırlısı diyerek eksiklerimi bir kağıda yazmaya başladım.
...
Gözlerim dolu dolu aileme gitmeden bir kez daha baktım öpücük yolladım ve el salladım. İlk defa evinden uzaklaşmak insana koyuyormuş üniversiteyi de aile evinde okuduğum için böyle bir duygu yaşamamıştım. Elimde iki valiz ile sadece kıyafetlerimi ve yanımdan ayıramayacağım eşyalarımı yanıma almıştım gideceğim ev eşyalıydı bu yüzden eşyayla alakalı bir derdim yoktu.
Valizlerimi teslim ettim ve uçağıma doğru ilerledim bir yandan da pinterest kızları gibi durmaya çalışıyordum. İnanırlarsa altımda siyah eşofman üstünde de siyah bir crop ve siyah bir hırka saçım derseniz salık bırakmıştım kendiliğinden dalgalı hoş duruyordu. Hiç kendi dış görünüşümden bahsetmemiştim, durun uçak varana kadar bahsedeyim de canım sıkılmasın.
Ehem evet bir altmış boyunda yeşil gözlü kumral bir kızım , gözlerim sağ olsun babamdan saçlarım da annem den bana bahşedilmiş.
Boyum ve kilom orantılıdır yemek yemeği severim fakat mesleğim gereği affedersiniz götümü yere koyma vakti bulamadığım için sabit kilomda kalıyorum.
Birazda hobilerimden bahsedecek olursam, piyano çalıyorum ve resim yapıyorum akrilik ve karakalem yapmayı severim, yabancı dil olarak ingilizce ve fransızcam vardır korece de anlıyorum lise yıllarımdaki diziler sağ olsun.
Evet bunlardan bahsedene kadar uçağım inişe geçmişti. Uçağı terk ettim ve valiz alma zımbırtılarının oraya geldim.
Siyah valizim bana göz kırparken almak üzere elimi attım ki benle birlikte bir el daha atıldı. Bakışlarım elinden yüzüne doğru giderken kol kasları dikkatimi çekmişti, maşallah yani üstündeki gömlek de yakışmış , sonunda göz göze geldiğimizde bir duraksama geldi.
Mavinin böyle bir tonu olduğunu bilmiyordum, bütün düşüncelerimi kesen o derin hoş ses oldu.
'Süzmen bittiyse valizimi alabilir miyim?' süzmek ney AA töbe üstüme iyilik sağlık yani.
'Ne süzmesi be ne süzücem seni makarna mısın hem, sen bırak bu benim valizim.'
Valizin benim olduğundan emindim çünkü arkasında yapıştırdığım küçük stickerı görüyordum. Yaptığım espri yüzünden suratını buruşturmuştu.
'Lütfen kendi valizimi tanırım şimdi çek elini ufaklık zaten geç kaldım.' HAH ufaklık ha hemde bana
'Sensin ufaklık asıl ben geç kaldım çek şu patilerini.' Sözlerim onu sinirlendirmiş olmalı ki boynundaki damarlar belli oluyordu.
'O zaman valizi açalım bakalım ufaklık daha fazla geç kalamam.' Bak hala ufaklık diyor ya, Allah Allah
'Tamam açalım' Onun valizi yatırmasını beklerken bir flashback yaşadım
Flashback efekti dırırırırırıırırıırır
'Deniz iç çamaşırlarını koydun dimi' diye bağıran anneme koyduğumu söyleyerek geri bağırdığımda odaya gelmem için ısrar etti anneler biliyorsunuz anlatmama gerek yok.
Fakat odada karşılaşmayı beklediğim annemin gözümün önünde kırmızı dantelli sütyeni sallaması değildi.
'Anne iç çamaşırlarımı koydum zaten alta kaldılar hem bu ne ben takmam bunu' Sütyene uzaylı görmüş gibi bakarken annemin o sözleri yankılandı kafamda.
' Bir şey olmaz en üste koyarım gidince yerleştirirsin hem lazım olur belki
Dırıırırıırırır flashback bitti
Yani şuan valizi açsak benim kırmızı sütyenler hello diyecek hızla valizin üzerine oturmamla adam donakaldı.
'OLMAAAZZ Yani gerek yok bence hiç, ben eminim zaten benim olduğuna sende git kendi valizini bul hadi eyvallah.' Valizin kolundan tuttuğum gibi yürümeye başlamıştım ki, kolumdan tutulmasıyla yine yeni yeniden olduğum yerde kalmıştım.
'Hop nereye aç bakalım valizi bak gerçekten geç kaldım hadi yoksa ben açacağım.' Kısa bir düşünme seansı yaşadıktan sonra benden çok onun için utanç verici bir durum olduğuna kendimi inandırdığımda valizi açmaya koyuldum.
Fermuarı açtıktan sonra derin bir nefes aldım ve kapağı açtım, tam da tahmin ettiğim dantelli kırmızı sütyen takımı bana acımasızca gülümserken gözlerim karşıdakine kaydı. Sütyene bakakalmıştı.
O sıra aklıma gelen şeyle onu daha da utandırmaya karar verdim.
'Aynen bu sizin valiz, kırmızı yakışır mavilerinizle.' Gözleri sütyenden bana kaydığında hızla valizimi kapattım , raydan gelen ikinci valizimi de alıp bir taksiye atladım. En son yerle bakışıyordu maviş artık başkasının valizine uzanmaz.
Salak salak sırıtırken taksinin gitmediğini fark ettiğimde abiye döndüm.
'Abi niye gitmiyoruz bir şey mi oldu.'
'Abla gideceğimiz yeri söylemedin ki kendi kendine gülüyon.' Artık dışarıda kendi kendime konuşmayı bırakmam gerekiyor.
'Mardin askeri lojmanına gideceğiz abi.' Adam kafasını salladıktan sonra ilerlemeye başladık, anlık kafama dank etmesiyle farkındalık yaşadım şuan hiç bilmediğim bir şehirde tek başımaydım kimseyi tanımıyordum. Bir anda hissettiğim yalnızlık gözlerimin dolmasını sağladı.
Derin nefesler alarak kendime geldiğimde lojmanın önüne gelmiştik, ücreti ödeyip valizlerimi aldım ve lojmanın kapısına geldim içeri girecektim ki asker beni durdurdu.
'Buyur bacım kime bakmıştın?'
'Ben hastaneye atananlardanım, İstanbul'dan geldim burada kalacaktım belgelerim burada.' Hazırladığım belgeleri askere verdim ,inceledi ve bana geri uzattı.
'Hoş gelmişsin şu karşıdakinin sağındaki binanın 3. katında kalacaksın istersen askerlerden biri yardım etsin valizlere.' Tebessümle cevapladım.
'Sağ olun ben hallederim kolay gelsin size.'
Baş selamından sonra kapıyı açtı geçmeme yardımcı oldu, içeriyi incelediğimde karşımdaki binalar en fazla üç katlıydılar, sol tarafta ise çardaklar vardı ve şuanda oturan kadınlar tamamen bana odaklanmışlardı.
Yanlarına gidip gitmemekte arada kalıp valizleri bıraktıktan sonra selam vermeye karar verdim. Askerin gösterdiği binaya giriş yaptım, hayır olamaz asansör yoktu ve ben en üst kattaydım. Valizlerin ikisi de ağır olduğu için ek tek götürmeye karar verdim ve birini un çuvalı gibi sırtladım
'YA hak hadi bakalım' Son basamağı da tırmandığım da kendimi yere attım iki dakika soluklanalım yani dimi. Nefesim düzene girdiğinde kapıyı açtım, valizi içerini bıraktım ve diğerini almak için aşağı indim onu da sırtlandıktan sonra çıkmaya başladım valiz eğilince boyumla aynı olduğu için valizin arkasın da kayboluyordum, ikinci katan kapı sesi duyduğumda yavaşladım arkadan gelen sesle ise adımlarımı tamamen durdurup konuşan kişiye döndüm.
'OHA abi valiz uçuyor lan kendi kendine!' Adamla gözlerimiz kesiştiğinde kaşlarım çatıldı. Boyuma laf söylemişti , benim boyuma.
'Sen bana kısa mı dedin B.A.N.A' Ben yükselince adam bir adım geriledi.
'Yok hanımefendi ben size şey etmemiştim yani' Adam gevelerken arkadaşını çağırdı.
'Abi baksana yeni komşumuz taşınıyor bir hoş geldin de.' Adam kim diye kapıya geldiğinde beklemediğim maviler ile karşılaşınca elimdeki valiz yere düştü , hızla valizi geri sırtıma alırken ikisine döndüm.
'İstanbul'dan taşındım üçüncü kata memnun oldum iyi günler.' Hızla yukarı çıkarken en son orman gözlünün sırıttığını gördüm kırmızılarda boğulasıca . Neyse valizleri içeri aldım ve evle kısa bir bakıştık, gelmeden temizletmiştim sadece yerleşmesi kalmıştı. Bismillah diyerekten valizleri açıp yerleştirmeye başladım. |
0% |