Yeni Üyelik
11.
Bölüm

YEŞİLE YAKIŞAN MAVİDİR

@pelinciftcii

Alarmım ile gözlerimi açtım, yani tek gözümü açtım desem daha doğru olur, tek gözüm ile banyoya girerken banyo kapısının kavisini dar aldım almaz olaydım, serçe parmağımı kapının kenarına çarptım,

 

Beynimden vurulmuşa döndüm resmen ayağım elimde bir süre yerde yuvarlandıktan sonra, acısı bir nebze olsa da azalmıştı.

 

Bu sefer dikkatli bir şekilde banyoya geçip yüzümü yıkadım, pratik bir kahvaltı edip klasik kot tişört kombinimi giyip sırt çantamı da alıp kapıya attım kendimi.

 

Spor ayakkabılarımı giyinip kapımı çektim ve kilitleyip arabama geçtim,

 

Hastane otoparkına girdikten sonra kapıya yakın bir yere park ettim, arabayı da kilitleyip hastaneye giriş yaptım.

 

Danışmaya baş selamı verdikten sonra giyinme odasına girdim, çantamı dolabıma bıraktım ve üzerimi değiştirdim.

 

Telefonumu kalemimi cebime koyup, kadın doğum polikliniğine geçtim.

 

Doktorun yanında randevulu hastalar ile ilgilendikten sonra doktor çıkmış ve benim nöbet başlamıştı, bugün ki nöbetim yeni doğan servisinde olduğu için bir tık mutluydum.

 

Arada mesajlarımı kontrol ediyordum ama yazan eden yoktu,

 

Derin bir nefes aldım, tanışalı çok bir süre olmamıştı ve ben yakın bir zaman da sevgilimden ayrılmıştım, ama baktığımda Berk ile geçirdiğim zamanlara benim için arkadaştan farklı olmadığını anladım,

 

Asıl üzüldüğüm şey yakın arkadaşım ile birlikte olması ve bana yalan söyleme durumuydu, Burak ile geçirdiğim zamanlarda ise gerçekten kendimi mutlu hissetmiştim, birlikte olduğumuz zamanları düşündüğümde suratımda istemsiz bir tebessüm oluşuyordu,

 

 

Bu sefer arayan ben olayım ne olacak diye kendimi gazlayarak bahçeye çıktım, ismine tıklayıp telefonu kulağıma koyduğum sırada bakışlarım karşıya çevrildi.

 

Üzerinde ona çok yakışan üniforması ve elinde iki kahveyle Yüzbaşı karşımda duruyordu, telefon hala çalarken heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım,

 

 

Kahveleri tek eline aldı ve diğer eliyle cebinden telefonunu çıkardı, aramamı cevapladı.

 

'İyi akşamlar ebe hanım müsaitseniz bir kahve içebilir miyiz?'

 

'E-e müsaitim içebiliriz.'

 

Şaşırdığım için telefon hala kulağımda ona bakıyordum,telefonu kapatmadığımı fark ettiğinde tekrar konuştu,

 

'Güzelim telefonu kapatıp gelsene hadi geri çağırcaklar seni şimdi.'

 

Telefonu kapatıp bir derin nefes daha aldım, kendine gel kızım senin de üzerinde üniforman var bir şey değil kumaş parçası canım.

 

Yanına adımladım ve birlikte banka oturduk,

 

'Alaydan direkt buraya mı geldin, üzerini de değiştirmemişsin.'

 

'Evet kapına geldim ama evde yoktun, sonra bugün nöbetin olduğunu söylediğin aklıma geldi.'

 

Dedi ve kahvenin birini bana uzattı, elinden karton bardağı alıp bir yudum aldım.

 

'Ee nasılsın çok konuşamadık iki gündür.'

 

Burak gamzesini belirten bir gülüş bahşettikten sonra sorumu cevapladı.

 

'İyi aynı dosya işleri birikmişti o yüzden de geç çıktım biraz sen nasılsın.'

 

'Benim de aynı teslim etmem gereken belgeler, randevular falan geçti öyle.'

 

Biraz böyle klasik havadan sudan konuşmuş ve kahvelerimizi içmiştik saat gece yarısına doğru gelirken ayda oldukça parlak bir şekilde gökyüzünde yerini almıştı.

 

'Ben gideyim bebeklerim beni bekler, sende git üzerini değiştir dinlen.'

 

'Pekala o zaman görüşürüz dikkat et kendine Ebe hanım.'

 

'Sende öyle Yüzbaşım.'

 

Hafif birer tebessüm ile ben hastaneye o arabasına geçmişti, sabah sekize kadar bebekler ile ilgilenmiş ve çocuk sahibi olma konusunda ki düşüncelerimi bir kez daha sorgulamıştım.

 

Lavaboda yüzümü yıkayıp saçımı da düzelttikten ve üzerimi değiştirdikten sonra çantamı alıp hastaneyi terk ettim,

 

Arabama bindiğim sırada telefonum çalıyordu, kim olduğuna baktığımda Eylem olduğunu gördüm.

 

'Aloo Günaydın Denizciğim nasılsın uyandırmadım inşallah.'

 

'Yok kız nöbetteydim dün gece şimdi çıktım arabadayım.'

 

'Ay kuzum ilk günden nöbet mi tuttun, o zaman çok tutmayayım seni ben şey için aramıştım yarın akşam sekiz gibi alayda bir yemek var bu özel kuvvet askerleri eşleri katılıyorlar sen de gelsene diyecektim.'

 

'Canım bildiğim üzere benim orada çalışan bir kocam yok ,kız ne işim var orada.'

 

'Hayır yakın arkadaşlar falan da geliyor Denizciğim Albaylarının ailesi felan komple orada hatta kızları Burak abinin üstüne atlıyor resmen.'

 

Son sözleri gözümün istemsiz seyirmesini sağlamıştı,

 

'Yok canım anasının babasının yanında nasıl atlayacak.'

 

'Valla hiç ana baba bakmıyor kız bam bam bam resmen ,Burak abi yüz vermiyor da işte komutanının kızı diye de bir şey diyemiyor adamcağız.'

 

'Neden demiyormuş canım komutanı olsa nolucak taciz tacizdir.'

 

Eylem bir kahkaha attıktan sonra devam etti,

 

'Neyse sen gelmiyorsun yani.'

 

'Yok yok geliyorum canım beleş yemek için sırf

hem sende yalnız kalma diye sen bana konumunu atarsın öptüm.'

 

'Bende canım görüşürüz.'

 

Demek üstüne atlıyor bir de Burak bey de sesini çıkarmıyormuş peh aman canım neyse beni ilgilendirmiyor, o değilde iki cümleyle bütün uykumu açtın ya helal olsun sana Eylem.

 

Lojmana sürüp otoparkına park ettim arabamı ,sırt çantamı aldıktan sonra inip kitledim ve evime çıktım.

 

Eve gelir gelmez duş aldım en rahat pijamalarımı giydim ve kendimi yatağa bıraktım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ertesi gün sabah sekizde hastanedeydim ,aynı şekilde dörde kadar çalıştıktan sonra hemen üzerimi değiştirip kendimi arabaya oradan da eve attım.

 

 

Eve gelir gelmez maşamı prize takıp ısınması için bırakırken ütüyü de diğer prize takıp yemekte giyeceğim tulumu dolaptan çıkardım.

 

Askerlerin de sivil bir şekilde katılacağını duyduğumda ben zaten sivil olduğum için bu sefer yeşil giyen taraf olmak istemiştim ve geçen sene aldığım bu tulum hem renk hemde ortama uyum açısından bence on numaraydı,

(Deniz'in giydiği tulum temsili)

 

 

 

 

 

 

Saçımı ısınınan maşa ile dalgalandırıp yarısında dağınık bir topuz yaptıktan sonra bir kaç ince tel önümde bırakmıştım,

 

Makyaj olarak da siyah buğulu bir tarz seçmiştim bu göz rengimi daha da belirgin kılmış oldukça hoşuma gitmişti,

 

Ayaklarıma ten rengi birer stiletto ,bileğime ince bir bileklik tercih etmiştim ,küçük ten rengi çantama da gerekli eşyalarımı koyduktan sonra hazırdım.

 

Eylem ile konuştuktan sonra Zeynep ablayı aramış gelip gelmeyeceklerini teyit etmiştim ,

Zeynep abladan öğrendiğim kadarıyla bu yemekleri hem kaynaşmak hem de moralleri yükseltmek amacı ile yapıyorlarmış,

 

 

Kapımı çekip çıktım kilitledikten sonra merdivenlere ilerledim topuk sesim ile beraber bir kat inmiştim ki karşı dairenin kapıları açıldı,

 

Gözlerim topuklu yüzünden düşmeyeyim diye yerde olduğundan açan kişiyi ayakkabılarından yukarı doğru süzdüm,

 

Jilet gibi bir takım elbise ve şans eseri üstümde ki tulum ile aynı renk olan bir kravat ,gözlerine ulaştığımda ise o tanıdık yeşilleri görmüştüm.

 

O da beni tepeden tırnağa süzdükten sonra bakışları gözlerimde takılmıştı tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken arkadan Mert çıktı,

 

'Ooo abla sende mi geliyordun hiç haber vermiyorsun maşallah çok güzel olmuşsun.'

 

Gözlerimi Buraktan Mert'e çektiğimde o da benzer bir takım ile siyah bir kravat tercih etmişti,

 

'Teşekkür ederim Mertçiğim sizde çok şık olmuşsunuz.'

 

Burak cebinden araba anahtarını çıkarıp Mert'e uzattı,

 

'Kardeşim benim arabayı getirsene otoparktan.'

 

Mert'in gözleri Burak ile aramda imalı bir şekilde git gel yaptıktan sonra Burak'ın uzattığı anahtarı aldı ve aşağı doğru seri adımlarla gözden kayboldu.

 

Burak'ın bakışları tekrar bana döndüğünde gerilmiştim biraz ama sadece birazcık yani minicik ,bende yavaştan bakışlarımı yüzüne çevirdim.

 

'Yeşil sana çok yakışmış Ebe Hanım her ne kadar ismin Deniz olsa da.'

 

Bahsettiğinin elbise mi yoksa kendi gözleri mi olduğunu anlayamadım ama samimi bir şekilde tebessüm ettim,

 

'Teşekkür ederim Yüzbaşım size de yakışıyor yeşil fakat bir de maviyi deneyin eminim o daha da yakışacaktır.'

 

Bu sefer bende şu an ki halimin özgüveni ile aynı şekilde karşılık vermiştim,

 

Burak'ın yaptığım imayı anlaması ile tek kaşı havalanmış karşılık vermek için ağzı açılırken Mert'in kornaya basmasıyla geri kapanmıştı,

 

Derin bir nefes almış ve sormasını beklediğim şeyi söylemişti.

 

'Bizimle gel istersen iki araba gitmeyelim.'

 

'Olur.'

 

Kolunu uzatınca, koluna girdim ve destek alarak merdivenleri indim, arabaya bindikten sonra alaya doğru ilerlerdik.

Loading...
0%