@pembikhayallerr
|
Bölüm 13: Karanlığın Ardından Aklımdan bir ton şey geçerken kafamın içindekileri kafam kaldırmıyordu. Saçlarımı kuruturken bir yandan burada yaşadığım anları düşünüyordum. Ömer'le dışarı çıktığımız günden sonra aradan iki hafta geçmişti. O gün yüzümün dibine girip onda eğreti duran şekilde bana iltifat edince onu aniden iteklemiş, yola odaklanmasını söylemiştim. Beni götürdüğü restaurantta kimsenin olmadığını hatırlayınca dudaklarımda ufak bir tebessüm oluştu. Yemekte uzun uzun konuşmuştuk ve aklımdaki her şeyi sormuştum hiç çekinmeden. İlk karşılaşmamızın tesadüf olup olmadığını, neden bana o şekilde öfkeyle baktığını ve yüz seksen derece dönme sebebini sorarken gözleri üzerimden ayrılmıyordu. Hepsine açıklıkla cevap verirken bir kaç saniye bekleyip tesadüf olduğunu söylemişti. Söylediğine göre burada haberler hızlı yayıldığı için elbette Atmanlı'ların bir kızı olduğunu öğrenmiş, ama benim o olduğumu bilmiyormuş. Kendisinin de oldukça köklü bir aşirette ağa olduğunu söylerken uzun olan soyismini unutmuştum. Yine de her şeye açıklık getirse de güvenemiyordum işte. İnsanlara olan güven duygumu yıllar önce yok etmişlerdi. Şu an konakta olan adamlar gibi başta o da bana sert davranırken şimdi gözlerini üzerimden ayırmıyordu.. O günün ertesi günü iş için yurt dışına çıkmıştı ve geçtiğimiz günlerde gelmişti. Arada telefonda konuşuyorduk ve bilerek geç açıyordum telefonlarını çünkü bana ulaşamadığında çıldırınca keyif alıyordum. Yemekte arkadaş olmaya karar verirken umarım bu kararıma pişman etmezdi beni diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Onda çözemediğim, yerine oturmayan şeyler vardı. Bawer bey ve diğerleriyle daha iyiydik. Benim konaktan ayrıldığım gün Bawer bey'in annesine neler söylediğini Hamza bana anlattığında ağzım açık kalmıştı. Onlardan bu kadar medenice laflar beklemiyordum ama hep şaşırtıyorlardı beni. Haftalardır sabah uyandığımda beni odamda güzel kokan çiçekler karşılıyordu. Ferzan'ın gönderdiği çiçekleri çöpe atmaya kıyamadığım için hepsini kapının önüne postalamıştım. Barışmam için ne istersem yapacağını söylüyordu ancak ondan istediğim bir şey yoktu. Ben kimse için beklentiye girmemiştim ama iyi niyetimi suistimal etmişti. Burada kalmaya karar verdiğimde tek istediğim şey iyi anlaşmaktı ama şu an bilemiyordum. Ne ara bir buçuk ay geçmişti? Zaman gerçekten hızla akıp gidiyordu ve ben hâlâ dönememiştim. Yine de devamlı gözümün içine bakıp her söylediğimi yapmaları benim için çok değerliydi. Geceleri devamlı yanıma uğradıklarının, beni seyrettiklerinin elbette farkındaydım. Empati yapmaya çalışıyordum.. Bir kızın olduğunu sonradan öğrenmek ve onun çocukluğunda yanında olamamak zor olsa gerekti vicdan sahibi bir birey için. Açık konuşmak gerekirse ilk geldiğimde beni silahla karşılayan Bawer bey'den eser yoktu. Aram ve Berzan giydiklerime laf ettiğinde Bawer bey daha ben lafa girmeden onları susturuyordu. Bir kaç aşiret ağası, eşlerinden duydukları kadarıyla giyinişim hakkında Bawer beye bir şeyler deyince hepsinin dövmekten beter ettiğini öğrenmiştim Berzan'dan. "Benim kızıma kimse laf edemez! Hele ki kızımı o pis ağzınıza almak sizin haddinize hiç değil!" diye esip gürlemiş söylediğine göre.. Ne düşüneceğimi bilmiyordum ancak bazı zamanlar yanaklarını ellerim arasına alıp sıkıştırasım geliyordu. İsmail abim yurt dışına dönmüştü. Esra ise önceden kaldığımız yurtta destek olduğumuz bir genç kız reşit olup ayrılınca benim söylememle onunla birlikte yaşamaya başlamıştı. Emir ise beni gördüğü yerde köşe bucak kaçıyordu. Sofrada göz göze geldiğimiz zamanlarda utançla gözlerini kaçırınca şaşırsam da belli etmiyordum. Şimal ablayla daha yakın olmuştuk. Geçtiğimiz günlerde kız kardeşi, yani Cafer'in annesi benimle tanışamak isteyince onlara misafir olmuştuk. Ailesi çok tatlı insanlardı, hepsini çok sevmiştim. Ayrıca Cafer'in tek çocuk olmasına şaşırmıştım. Durmadan halvete girip çocuk fırlatmak Bawer beye özeldi sanırım. Saçlarımla işim bittiğinde oturduğum yerden ayaklandım. Birazdan Aram ve diğerleri işten gelecekti ve dışarı çıkacaktık. Beni lüks bir mekana götüreceklerini bildiğim için onlara çiğköfteciye gitmek istediğimi söylemiştim dün akşam. Çiğköfte cennetine düşmüşken yememek haksızlık olurdu. Aşağı indiğimde Berzan'ı görünce kaşlarım havalanırken "Gelmişsiniz." dedim şaşkınca. Gülümseyerek yanıma gelip yanağıma ufak bir öpücük kondurdu ve "Aram abimi zor tuttuk güzelim. Benden duymuş olma ama bir şeyler yapacağımız için çok heyecanlı." dediğinde kıkırdadım. Uzun zamandır dışarı çıkmayı planlasakta bir türlü denk çıkamamıştık. Ona sadece gülümsemekle yetinirken merdivenlerden gelen koşturma sesiyle arkamı döndüm. Ferzan bana doğru koşup "Badee'm!" diyerek tam yanağımı öpmek için uzandığında elimi suratına koyarak onu engelledim. "Senin cezan henüz bitmedi." Çocuk gibi somurtup "Amaa ya!" derken omzumu silktim gülerek. Arkasından gelen Aram gülerken "Yine mi söyleniyorsun ulan?" diyordu. "Sıkıştırma kardeşimi." Ferzan'ın kollarını küskünce bağlamasını gülerek izlerken Aram saçlarımdan öpüp "Nasılsın güzelim?" diye sordu tebessümle. Ne zaman benimle böyle konuşsalar içimde kelebekler uçuşuyordu ve ben önceden böyle kelimelere düşecek bir kız değildim. "İyiyim, sen nasılsın?" Gülümseyerek elimi tutarken "Seninle dışarı çıkacağız, nasıl iyi olmam." diye konuşurken dudaklarımı birbirine bastırdım. Kafamı yana yatırıp "Bu kadar iltifat bünyeme iyi gelmiyor benim.." dediğimde küçük bir kahkaha attı. Ne de yakışıklı oluyordu böyle güldüğünde.. Herkes aşağı indiğinde gitmek için hazırdık. Büyük arabaya doluşup hep birlikte giderken kendimi operasyona giden rıza baba gibi hissediyordum. Yol boyunca susmak bilmeyen Ferzan'ı takmazken Adar ve Berzan ile sohbet ettik. Hamza'nın dersleri olduğu için gelmeyi çok istese de evde kalmıştı ve hepimize tripliydi onsuz gittiğimiz için. Aram, arabayı kullanırken bizim konuşmalarımızı dinleyip gülüyordu. Bir kaç dakika sonra büyük bir çiğköftecinin önünde durduğumuzda ağzım sulanırken hemen arabadan indim. Arkamdakileri beklemeden yürüyeceğim anda Adar elimden tutup "Dur bakalım güzellik kaçırmasınlar sonra seni." dedi dalga geçerek. Omzumu silktim ve "Onu sizden başkası yapamaz." dedim. Arkasından gelenler de söylediğimi duyarken hepsinin suratı düştü. Arada laf sokmalarıma alışsalar da ister istemez bozuluyorlardı ama umrumda değildi çünküsü haklıydım. Aram boğazını temizleyip kolunu omzuma attı ve "Hadi çabuk olun.. Doyurmamız gereken minik bir karın var." dedi. Şaşkınca "Minik mi?" dedim göbeğimi dışarı çıkartarak. "Sen buna minik mi diyorsun? Üç tane dürümü gömünce şok geçirme sonra.." Hepsi söylediklerime kahkaha atarken içeri girdik. Bakışlar anında bize döndüğünde masada oturan bir kaç kişi ayağa kalkıp saygıyla selam vermişti Aram ve diğerlerine. Bu duruma halen alışamamıştım. Büyük bir masaya yerleştikten sonra herkes istediği şekilde çiğköftesini sipariş etti. Aram "Anlat bakalım neler yaptın bugün güzellik?" diyerek geriye yaslandığında telefonumu masaya bıraktım. Masadaki biberden ağzıma atıp "Bugün iş birliği yaptığım markalardan birisi çekim için aradı beni. İstanbulda olmadığımı söylediğimde daha çok sevindiler.. Buradaki tarihi mekanlardan birinde çekim yapabileceğimizi söylediklerinde kabul ettim bende." dedim rahatça. Berzan hemen "Ne çekimiymiş bu?" diye sordu masada öne doğru eğilirken. Parmağımla çatık kaşlarını düzelterek "Kıyafet." dedim sadece. Hepsi daha da meraklanırken Aram yerinde kıpırdanıyordu. Karşımda kıvranmasına kaşlarımı çatarken "Ne diyeceksen söyle?" deyince gizli bir şey konuşacakmış gibi masaya eğildi. "İçe giyilen zımbırtılardan falan değildir dimi?" Gözlerim açılırken cevap vermeme fırsat kalmadan Berzan "YUH!" dedi ayaklanarak. "O çekimi ve fotoğrafları gören herkesin gözlerini oyup balıklıgöle atmamı istemiyorsan hemen iptal et!" Şaşkınlıkla bakarken Ferzan "Neymiş bu markanın adı?" diye sordu telefonun kilidini açarken. "Ya bir susun, ne senaryo yazdınız iki dakika da be!" diye çığırdığımda bir kaç bakış bize döndü. "Normal kıyafet çekimi, çamaşır falan değil ayrıca." Aram rahatlarken Berzan "Açık seçik olmasın." deyince kafasına sertçe yapıştırdım bir tane. Acıyla inleyip kafasını ovuştururken Aram'a "Abisine şiddet uyguluyor bu kız." diye söylenince dayanamayıp kahkaha attım. Önceden olsa öldürürdü beni sanırım. Gelen çiğköflelerimize gömüldüğümüz sırada bir yandan sohbet ediyorduk. Adar motora binmekten korktuğunu söylediğinde ben çok sevdiğimi söyleyince hepsi şaşırdı. Birbirimizle ilgili bilmediğimiz çok şey varken zamanla öğreniyorduk. Tehlikeli olduğu için binmememin daha iyi olacağını söylüyorlardı ama onları dinleyen kim sanki. Çiğköftemden ısırık alırken "Sizin korktuğunuz bir şey yok mu?" diye soran Adar'la ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum. Ben sessiz kalırken Ferzan "Beni biliyorsunuz." dedi. Berzan ise bakışlarını kaçırıp "Ben örümceklerden korkuyorum." dediğinde zorlukla gülümsedim. Hepsinin bakışı bana dönerken gözlerimi kaçırıp çiğköftemden ısırık aldım. "Bade?" Aram'a dönüp "Efendim?" diye sorduğumda "Sen neden korkarsın?" dedi. Elimdeki çiğköfteyi sıkıca tutarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Benim en korktuğum şey bir insanın varlığı, hala yaşıyor olabilme ihtimaliydi. "Bade?" diye seslenen Berzan'la yerimde kıpırdandıktan sonra genişçe gülümseyip "Palyaçolardan tırsıyorum ben biraz." dedim. Adar kaşlarını havalandırdı, sanki bir şeyleri anlamaya çalışıyordu. "Neden inanmadım ben şimdi buna? Hiç öyle birine benzemiyorsun?" Ayranımdan bir yudum aldım ve "Kendi bileceğin iş canım." dedim. Adar aniden Ferzanın omzuna yumruk atıp "BANA CANIM DEDİ!" diye bağırınca kahkaha attım. Neyse ki konu dağılmıştı. Aram işle ilgili bir şeyler anlatırken kulağım onlardaydı. Ancak tam karşımda duran televizyondan yükselen haber spikerinin konuşması dikkatimi çekince odağım dağıldı. "Merhabalar.. Son dakika haberiyle karşınızdayız sayın seyirciler. Bugün öğle saatlerinde yıllardır aranan Bozok lakaplı uyuşturucu baronunun öğle saatlerinde Ankara'da görüldüğüne dair bir haber aldık." Kadın anlatmaya devam ederken kulaklarım uğuldamaya başladı. Ekrana yansıttıkları fotoğrafta uzaktan çekilmiş bir adamın resmi vardı ancak bin metre öteden de olsa ben onu tanırdım.. Tek gözüne siyah bir bandaj takmış, üzerinde siyah paltosu vardı. Ellerim titremeye başlarken masadakilerinde dikkatini çekmiş olacak ki haberlere odaklanmışlardı. Kulaklarım uğuldarken aniden ayağa kalkmamla elimdeki ayran yere düştü. Başımı hafifçe eğerek gözlerimi boşluğa diktim. Avuç içlerimin terlediğini hissediyordum.. Omzumdan sarsan kişiyle odağım dağıldığında boş gözlerimi Aram'a diktim. "Güzelim ne oldu? Başın mı döndü abim?" Sesimi toparlamaya çalışırken yumruk olan ellerimi arkama sakladım. "Evet.." dedim. "Bir an başım döndü sadece." Endişeyle hepsi ayaklandığında telefonumu masadan hızlıca alarak "Ben bir lavaboya gideceğim." dedim ve konuşmalarına izin vermeden sarsak adımlarla ilerlemeye başladım. Lavaboya girip kapının arkasına yaslanırken elimi endişeden son hızda atan kalbime götürdüm. Alnımdan süzülen ter damlasını dahi hissediyordum şimdi, aklım allak bullak olmuştu.. Geçmişin yakamı bırakacağını nasıl düğşünebilmiştim? O... O adam nasıl dönebilirdi tekrar bu ülkeye? Titreyen ellerimle İsmail abimin telefon numarasını bulup hızlıca ararken nefesim daralıyordu. "Aç abi.. Aç lütfen." diyerek titreyen sesimle konuşurken telefon son çalışlarında açıldı. "Bade, toplantıdayım abim. Acil değilse-" "Abi!" dedim sözünü keserek. Telefondan bir süre ses gelmedi. Ardından yanındakilere İngilizce olarak birazdan geleceğini söyleyip hızla bana döndü. "Bade.. sen ne dediğinin farkında mısın abim?" Elimle tişörtümün üzerinden ağrıyan göğsümü sıkarken "Haberlerde gördüm. Hani dönemezdi bir daha? Öyle söylemiştin.." diye konuştum sabırsızca. Telefonun ucundan bir süre ses gelmedi. "Tamam sakin ol bitanem.. Belki korktuğumuz gibi olmaz Bade.. Hem polisler de peşinde, eğer görüldüyse mutlaka aranıyordur en son bulunduğu şehirde." Bacaklarım beni taşımakta zorluk çekerken, sırtımı yasladığım kapıdan yavaşça aşağı kaydım. Gözlerim kapanırken "Polislerin ellerinden kaçan bir adam o. Hem bana ne dediğini biliyorsun..." dedim sessizce. İçim daralıyor, boğazım bir el tarafından sıkılıyordu sanki. Ben konuşmamıştım ama o anlamıştı. Defalarca kabuslarımda sayıklarken benden duyduğunu biliyordum o adamın söylediklerini. 'Dünyanın ucuna da kaçsan benden gözümü almanın bedelini ödeteceğim sana küçük yılan..' Kulaklarımdan silinmeyen sesiyle hızla gözlerimi açarken İsmail abim endişeyle "En yakın uçakla yanına geliyorum." dediğinde "Hayır." dedim. "Buradakiler bilmeyecek." "Abicim-" derken sözünü kesip "Hayır, hayır." dedim sayıklar gibi. "Söz ver onlara bir şey demeyeceksin." Telaşlı sesime karşı "Tamam.." dedi yenilmişlikle. "Sen sakin ol abim. Ben hemen polislerle iletişime geçiyorum. Ayrıca kapıda korumalarınız var, o adam yakalanana kadar dışarı çıkma." İsmail abim bir süre daha konuşurken benim konuşmaya halim kalmamıştı. Bir kaç şey mırıldanıp telefonu kapatırken üzerime bitkinlik çökmüştü. İçime korku dolu bir nefes çekerken kapının koluna tutunarak ayağa kalktım. Karşımdaki aynadan kendimle göz göze geldiğimde yıllardır karşılaşmadığım o halimi gördüm. Korkmuş, ürkek bir Bade.. Gözlerim sulandığında sinirle musluğu açıp yüzümü yıkadım sertçe. Buz gibi su bile beni kendime getirmeye yetmemişti.. İçimde beni daraltıp köşeye sıkıştıran kötü bir his vardı.. Eğer beni bulursa olacakları düşünmek bile istemiyordum. Beni öldürmesi sorun değildi ama o daha beterini yaşatırdı ona yaptığım şeyden sonra.. Ellerimi kuruladıktan sonra ilk işim telefonumu kapatmak oldu. Titreyen ellerimle kapıyı yavaşça açtığımda kapıda Aram'ın endişeli yüzüyle karşılaştım.Beni gördüğünde kaşları çatılırken hemen ellerini yüzüme yerleştirdi. "Bade.. Yüzün bembeyaz olmuş abim. Hastaneye gidiyoruz hemen tamam mı?" Cevap vermezken kendi kendine "Bir anda ne oldu anlamadım ki.." diye mırıldanıyordu. Yutkunarak yorgunlukla başımı omzuna yasladığımda bir an nefesini tuttu. Sağ elimi kaldırıp gömleğini ellerimin arasına alarak sıktığımda ondan destek almak istemiştim. Şimdi ikimizde konuşmuyorduk. Bir kaç saniye sonra "Sen iyi değilsin.. Hemen gidiyoruz." dedi hızlıca. Kırılgan sesimle "Beni eve götür.." dediğimde bana itiraz etti ancak "Lütfen.. Eve gitmek istiyorum." dedim mırıldanır gibi. Aram vazgeçmeyeceğimi anlayarak beni kendine yasladı ve yürümeye başladı. Herkes bir şeyler sorarken cevap vermiyordum. Hızlıca hesabı ödeyip arabaya yerleştiğimizde cam kenarına oturup başımı arkaya yaslayarak gözlerimi kapattım. Ferzan korkuyla "Abi ne oldu böyle birden?" diye sorduğunda Aram'ın iç çekme sesi doldu kulağıma. "Tansiyonu düştü sanırım, bilmiyorum." Yanımda oturan Berzan "Acaba acıya dayanıklı değil mi bünyesi? Bu ufacık kıza iki tane çiğköfte yediren aklıma sokayım." diye kendine kızarken burnumdan nefes vererek yorgunlukla güldüm. Gözlerimi açmadan başımı kaydırıp Berzan'ın omzuna kafamı yasladığımda hareketsiz kaldı. Elini yanağıma yerleştirip okşarken "Titriyorsun abim, üşüyor musun?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. Hemen sonra üzerime birisi bir şey örttü. Adar'ın parfümü burnuma dolarken üzerindeki hırka olduğunu anlayınca tebessüm ettim. Göz kapaklarım birbirine yapışmıştı sanki, açamıyordum. Aklıma doluşan o kötü anılar gözümün önünden bir bir geçerken arada irkiliyordum, sonra biri narince saçlarımı okşuyordu. Bir süre sonra arabada endişeyle konuşma sesleri tamamen kesilirken ben geçmişten bana kalanlarla boğulmakla meşguldüm. 🦋
Ferzan oturduğu yerde endişeyle öne eğilirken kardeşinin alnının terlediğini görünce dudaklarını birbirine bastırdı. Elini Bade'nin alnına yerleştirdiğinde ateşinin normal olduğunu hissederken rahat bir nefes aldı. Adar arabayı kullanan abisine bakıp "Bade kötü abi, onu böyle bırakamayız. Hastaneye gidelim." diyerek telaşla konuşunca Aram titrek bir nefes çekti içine. Dikiz aynasından arkaya baktığında Berzan'ın omzuna yaslanıp derin bir uykuya dalmış kardeşinin dudaklarının büzüldüğünü gördü. Yutkunurken "Eve doktoru çağıracağım." dediğinde herkes derin bir nefes aldı. Berzan uyanacak korkusuyla nefes bile almayı kesecekti neredeyse. Hiç kıpırdamıyor, sadece kardeşi irkildikçe hafifçe saçlarını okşuyordu. Bade uyku arasında bir ara sıçrayınca endişeyle saçlarını dudaklarına bastırdı. "Tamam abicim, az kaldı evimize.." Şimdiden herkesin yüreğine bir endişe düşmüştü. Ne olduğunu anlayamamak akıllarına bir sürü soru getiriyordu ve böyle çaresiz olmak en kötüsüydü. Onlar Bade'yi güçlü, her zaman herkese baş kaldıran biri olarak görmeye alışmıştı. Bu yüzden şimdi gördükleri Bade hepsinin aklına farklı şeyler getirmişti. Ferzan düşünceler arasında boğuşurken gözlerini kardeşinden ayırmadan "Yanında kimse yokken hasta olduğunda ne yapmıştır sizce?" diye sessizce sorduğunda kimseden çıt çıkmıyordu. Aram ellerinin arasındaki direksiyonu sıkarken gözleri hafifçe açılıp kapandı. Adar buruk bir gülümsemeyle "Kesin 'ben kendime yeterim, kimseye ihtiyacım yok.' diyerek kendini iyileştirmiştir." dediğinde hepsinin dudağına acı bir gülüş yerleşti. Berzan'ın aklındakiler sözcüklere dökülürken "Yetimhanede kaldığı zamanlar hakkında çok şey bilmiyoru, kim bilir neler yaşamıştır. Biz de annemizi kaybettik, çok zor zamanlar geçirdik ama hep birlikteydik. Ama ne Bade'nin ilk yürüdüğü anı, ne okula gittiğini, ne de büyüyüp serpildiğini görebildik.. Bu kadar güçlü olması için kendinden çok şey feda etmiş olması lazım.." dedi zorlukla konuşarak. Berzan'ın söyledikleri üzerine kimse bir şey demezken hepsi derin düşüncelere dalmıştı. Onlar bu haldeyse babaları kim bilir Bade'nin çocukluğunu düşündükçe nasıl hissediyordu? Aram arabayı park edip hızlıca aşağı inerken Berzan kardeşinin uyanmaması için yerinden kıpırdamadı. Vakit kaybetmeden dikkatle kardeşini kucağına alan Aram göğsüne yaslanmış kardeşine bakıp iç çekti. Konaktan içeri girdiklerinde hızlıca üst kata çıkarken sesleri duyan Bawer bey gülümseyerek salondan çıktı. Gördüğü görüntüyle kaşları çatılırken hızlıca oğullarının yanına gelerek "Ne oldu? Bade neden bu haldedir Aram?" diye sordu endişeyle. Babasının telaşlı sesini duyan Berzan "Birden kötü oldu baba." dedi üzüntüyle. "Bizde anlamadık, hastaneye gitmek istemeyince eve geldik." Aram kardeşinin odasına girdiğine Ferzan hemen yorganı havaya kaldırdı. Yatağına yavaşça uzandırılan kız sanki hissetmiş gibi ayaklarını kendine çekerek küçücük kaldığında Bawer bey endişeyle ona bakıyordu. Berzan hızlıca doktoru ararken Bawer bey oğullarına neler olduğunu soruyordu bir yandan. Ara ara elini kızının alnına koyup ateşi olup olmadığına bakıyordu. Tam elini kızının alnından çekecekken ellerini, kendine kıyasla küçücük eller sımsıkı tuttuğunda hareketleri duraksadı. Aram ve Berzan göz göze gelirken kardeşlerinin neden böyle olduğu sorusu akıllarından çıkmıyordu. Bawer bey sıkıntılı bir nefes alarak eğilip kızının saçlarını öptü ve "Bitanem.. Canımın içi." diye konuştu üzüntülü sesiyle. Kızını böyle görmek içini parçalarken elinden bir şey gelmemesi çok çaresiz hissettiriyordu. Doktor gelene kadar endişeyle odada dolanıyorlardı. Bade'nin ateşi 39.5 olurken Şimal hanım endişeyle havlu ve soğuğa yakın bir su getirip genç kızın alnına ve boynuna ıslak havluyu yerleştirmişti. Bade ise kapalı gözlerinin ardında en kötü kabusuyla boğuşuyordu. "Şimdi seni elimden kim alacak?" dedi iliklerine kadar korkutan sesin sahibi.. Bade kıvrıldığı yerde küçücük kalırken bacaklarını kendine çekmiş kafasını da adamı görmemek için dizlerine gömmüştü. Sessizce ağlarken tam dibinden gelen nefret dolu ses "Yıllardır aradım seni küçük yılan." dedi öfkeyle. Sonra görüntü silikleşti ve adamın elinde bir bıçak belirdi. Ağlamalarına karşı zevk dolu gülüşler atan adam acımasızca bıçağı karnına saplarken ağzından acı dolu bir çığlık kaçtı. Avazı çıktığı kadar bağırsa da sesini kimse duymuyordu.. Elinde hissettiği sıcak sıvıyla hıçkırarak ağlarken "Yapma.." dedi. "Lütfen yapma." Ama adam durmadı.. Yere yığılan kıza doğru eğilip bıçağı tekrar saplayacakken Bade son kalan gücüyle adamın eline tekme attı. Yere düşen bıçağı eline aldığı gibi "Öldüreceğim seni orospu!" diye kükreyen sesin yüzüne bakmadan bıçağı rastgele savurduğunda adamın acı dolu inlemesi duyuldu. Bade ağlayarak bakışlarını adama çevirdiğinde acıyla bağıran adamın gözünden akan kanları gördü.. Elindeki bıçak yere düşerken acıdan bağırıyor, aynı zamanda ağlıyordu. Ölüme en yakın zamanda hiç tanımadığı, belki de çoktan ölmüş olan babası aklına düşmüştü. Yerde zorlukla sürünerek kapıya ilerlerken bacağından tutan adam Bade'yi hızla savurdu ve yerden aldığı bıçağı rasgele sapladı arka arkaya. Sonra neler olduğunu hatırlamıyordu.. Gözlerini açtığında karnında ve kasıklarında canını yakan bir acı vardı. Doktor geldi ve hayatı boyunca unutmayacağı o sözleri söyledi Bade'ye. Kabul etmek istemeyeceği ve her hatırladığında canını yakacağı o sözleri... Konağa gelen doktor serum takıp aileyi bilgilendirdikten sonra konaktan ayrılmak üzere odadan çıkmıştı. Ortamda derin bir sessizlik hakimken Bade'nin sayıklama sesleri odayı doldurunca hepsi endişeyle ayaklandı. Aram, kardeşinin yanına ilerlerken duyduklarıyla adımları bıçak gibi kesildi. "Yapma.." diye mırıldanıyordu. Kafasını iki yana salladı ve "Lütfen.." dedi çaresizce. Kızının saçındaki elleri duraksarken Bawer ağa'nın duyduklarıyla yüreğini kordan bir alev sarmıştı. Ferzan abisine dönüp "Yapma dedi.." diye endişeyle konuştuğunda Berzan yutkundu. "Ben.. yanlış duydum değil?" Kimsenin ona verecek bir cevabı yoktu. Bade'nin sayıklamaları artarken "Hayır!" diyordu kafasını iki yana sallayarak. Ellerini rastgele savurduğunda Bawer bey endişeyle kızının kollarını tuttu. Aram hemen koşup babasına yardımcı olurken Berzan "Bade uyan.." dedi titreyen sesiyle. Sesini duyması için mırıldanmıştı ancak Bade hiç uyanacak gibi değildi. Adar ve Ferzan'ın gözleri dolu dolu olmuştu ve bir adım dahi atamıyorlardı kardeşine. Ferzan'ın aklına Bade'nin karnındaki bıçak izi düştüğünde kaskatı kesildi. Onlar yokken kim ne yapmıştı kardeşine? Kriz geçirir gibi bağıran Bade ile hepsi korkarken Aram "Bade uyan güzelim!" diye bağırdı. "Ferzan git doktoru getir hemen!" dedi Bawer bey bağırarak. Şimal hanım, Emir ve Hamza odaya girdiklerinde gördükleri görüntüyle donup kaldılar. Şimal Hanım elini ağzına kapatıp "Bade.." dedi sessizce. Hamza koşarak ablasının başına gitse de yardım edemiyordu. Bade "Hayır!" diyerek hızla gözlerini açtığında hıçkırarak ağlamaya başladı.. Tavandaki bakışları omuzlarından tutan babasıyla buluştuğunda hıçkırıkları artarken hızla sırtını yataktan ayırıp babasına sarıldı. Babasının sırtına sıkıca tutunurken içi çıkar gibi ağlıyordu genç kız.. Odayı onun ağlama sesleri doldururken Hamza yüreğinin parçalandığını hissetti. "Abla.." Şimal hanım oğlunu yanına alıp ona sarıldığında Berzan'ın da gözleri doldu. Aram sinirle ellerini saçlarından geçirirken ne olduğunu çözememek daha beter ediyordu tüm duygularını. Bade "Yoktun.." dedi hıçkırıklarının arasından. Bedeni titreyen kızına sımsıkı sarılan Bawer bey acıyla gözlerini kapatıp "Özür dilerim.." dedi içi parçalanırken. "Sen yoktun yanımda.." Kollarının arasında tir tir titreyen kızının tüm acılarını kendine almak ister gibi sıkıca sarılıyordu yaşlı adam.. "Özür dilerim kızım, güzel meleğim.." Bade gözyaşı tükenene kadar babasının omzunda ağlarken Aram kardeşinin saçlarını okşuyordu sakinleşmesi için. İçini dökmesini, rahatlamasını bekliyorlardı. "Bade.. Abim korkutma bizi, neden böyle oldun söyle bize hadi?" Genç kız duyduğu sesle irkilirken yüzünü babasının omzuna gömdü ve kesikçe iç çekti. Şimal hanım, eşinin çocukları işaret etmesiyle Hamza'yı ve Emir'i odadan çıkarttı sessizce. Bawer bey konuşmakta zorlanırken derince yutkundu. "Biri sana kötü bir şey yapmıştır babam?" Şefkatli ses tonu kulağına dolarken babasına daha sıkı sarıldı. Bedeni buzdan farksız, donup kalmıştı adeta. Artık ağlamıyordu çünkü dökecek gözyaşı kalmamıştı. Nasıl anlatacaktı yaşadıklarını basit bir şeymiş gibi şimdi? Kendi zaten paramparçayken karşındaki insanları nasıl parçalayacaktı ki? "Ben.." dedi kırılgan sesiyle ancak gerisi gelmedi. Ferzan endişeyle kardeşine yaklaşırken "Belki benden tekrar nefret edeceksin ama seni böyle görmüşken susamam Bade'm. O... O bıçak iziyle bir alakası var değil mi güzelim?" diye sorduğunda odada derin bir sessizlik oluştu. Anlamadığı sözlerle kaşları çatılırken Bawer bey "Ne izinden bahsedersin Ferzan?" diye sertçe konuştuğunda Ferzan "Bade.." dedi bir daha. "Lütfen anlat bize." Aram titreyen ellerini kardeşinin saçlarından çekip endişeyle ayaklandı. Bilmedikleri konuyla yerinde duramazken Berzan gibi odada sinirle dolanıyordu. Bade geriye çekildiğinde kimseye bakmadı. Elini tişörtünün üzerinden yarasına götürdüğünde herkes dikkatle ona bakıyordu. Gözleri karnından ayrılmazken tişörtünü yavaşça kaldırıp"Bu iz.." diye mırıldandı sessizce. Gördükleriyle içi cız eden aileden çıt çıkmıyordu. Kalpleri endişeden hızla atarken Berzan "B-bu.. Bu iz ne?" diye sordu duyacaklarından korksa da. Bade, işte o an kızarmış gözlerini kaldırdı yavaşça. Bakışı hepsinin yüreğine kor olup düşerken burnunu çekerek "Söyleyeceklerimi sorgulamanızı istemiyorum.." dedi buruk ses tonuyla. Herkes öyle şaşkındı ki konuşamıyordu. Bade kendine acıyarak bakmadıklarını fark ettiğinde rahat bir nefes alarak ıslak göz altlarını sildi. Elini yarasına indirip hafifçe okşarken avıyla gülümsedi. "Daha on altı yaşındaydım.. Hiç tanımadığım bir adam beni zorla alıkoyup bir eve hapsetti." Bade'nin söyledikleri konağa bomba gibi düşerken herkes yaptıkları hatayla yüzleşiyordu.. Canlarından bir parça olan genç kıza en büyük korkusunu onlar tekrar mı yaşatmıştı? Berzan sinirden titrerken "Kim o orospu çocuğu?!" diye bağırdığında Bade irkildi. Aram kardeşine sertçe bakarak "Kes lan!" diye uyardı hızlıca. Elbet öğrenecekti, onunda zamanı vardı ancak şimdi kardeşi iyi olmalıydı. Berzan ellerini öfkeyle saçlarından geçirdiğinde Bade kimseye bakmazken kara kara düşünüyordu nasıl anlatacağını. Kim olduğunu söyleyemezdi çünkü o adam çok tehlikeliydi ve kimseyi kaybetmek istemiyordu. "Günlerce aç susuz bekletti beni. Kendine öyle güveniyordu ki beni tuttuğu yerden adamlarını bile gönderdi." Hatırladıklarıyla bedeninin bir titreme ele geçirirken gözleri kapandı. Aram dişlerini sıkarken elleri sinirden yumruk olmuştu.. Bawer bey ise yıkılmıştı.. Tek bir saç teline kıyamadığı kızına haysiyetsizin biri eziyet etmişti.. İçinden yeminler ediyordu o adamı diri diri mezara gömeceğine dair.. "Sonra hakaret etmeye başladı. Saçma bir intikam uğruna benden bir can aldı." dediğinde ortam buz kesti. Aram eliyle yatak başlığına tutunurken "Nasıl?" dedi afallamış ifadesiyle. Bade tişörtünü indirirken gözleri boşluğa dalmıştı. Berzan'ın gözleri acıyla kapanırken Ferzan sinirle duvara yumruk attı. Bawer bey ellerinin arasına yorganı sıkıştırdığında parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Devamını sormaya kimsenin gücü yoktu ancak bir yandan dinlemek sonra bunu yapanı bulmak istiyorlardı. Bade "Sonra.." dedi gözlerinden bir damla yaş düşerken. Titreyen ellerini hafifçe açarken "Bıçağı bir şekilde aldım elinden, kendimi korumak için öne doğru savurdum ama yemin ederim ne yaptığımı bilmiyordum." dedi kafasını iki yana sallayarak. Bawer bey kızını kendine çekip "Tamam bitanem.. Zor geliyorsa anlatma." dediğinde gözyaşı yanağından yavaşça süzülüyordu. Bade ise dinlemedi.. İçinde biriktirdikleri kalbine ağır geldiği için dışa vurmak istiyordu tam şu anda.. "Sonra ellerim kan olmuştu hep, adamın sağ gözünden kan akıyordu oluk oluk. Gerisini hatırlamıyorum gözümü açtığımda hastanedeydim.. Doktoru gördüğümde her şey bitti sandım ama benim sınavım yeni başlıyormuş meğerse.. O adam bir kere daha bıçaklamış beni ama bayıldığım için hatırlamıyordum. Doktor bana ne dedi biliyor musunuz?" diye sorarken küçük bir kız çocuğu gibi savunmasızdı. Aram şefkat dolu bakışlarla bakarken aklına hiç iyi şeyler gelmiyordu.. Berzan ve diğerleri ise duyduklarıyla yıkılmıştı. Bade gözlerini yavaşça babasına kaldırıp "Bıçak kasığıma denk geldiği için anne olamayacakmışım ben.." dediğinde herkes buz kesti. Boğazındaki yumru yüzünden yutkunamayan Berzan bey acıyla gözlerini yumdu. "O adam anne olma hakkımı elimden aldı benim.. Ben hiç anne olamayacakmışım baba.. Oysa ben, hep annem gibi bir anne olmayacağımın hayalini kuruyordum." Ferzan sırtını yasladığı duvardan yavaşça aşağı kayarken "Ne?" diyebildi çaresiz bir sesle. Kimse inanmıyor, inanmak istemiyordu. Bir şeyler yaşadığını tahmin etselerde bu kadar güzel gülen bir kızdan bekledikleri bu değildi.. Bade sertçe gözyaşlarını silip titreyen bacaklarıyla ayağa kalktı. Saçlarını çekiştirirken "Anne olamayacakmışım, doktor öyle söyledi. Hayır dedim, yalan söylüyorsun dedim bana acıyarak baktı-" diye bağırarak konuşurken çenesi titreyen Aram kardeşinin ellerini saçlarından ayırmaya çalışıyordu. "Abim tamam yapma ne olur.." Geçecek bile diyememek yüreğini parçalıyor, canından can alıyordu. Aramın ellerini itmeye çalışan genç kız "Bırak!" diye bağırırken sesi konağı inletti. "Geri gelmiş, öldüreceğim onu! Kendi ellerimle öldüreceğim o şerefsizi!" Odadan çıkmaya çalıştığında bağıran genç kıza koşan Berzan, abisinin yardımıyla Badeyi sakinleştirmeye çalışıyordu ancak genç kız sinir krizi geçiyordu. "Bırakın beni ya, allah aşkına bırakın!" Kabuğuna çekilmek istiyordu genç kız, kimse onunla konuşmasın istiyordu. Kimse üzülerek bakmasın istiyordu.. Ancak abileri bundan sonra bir dakika bile yalnız bırakamazdı onu. Kalbi sıkışan Aram kardeşinin omuzlarından sarsarak "BADE!" diye bağırdı kendine gelmesi için. Genç kız irkilerek donup kaldığında boş gözlerle Aram'a baktı. Kardeşinin ruhsuz bakışlarla kendine bakmasıyla yutkunurken ellerini yumuşak yanaklara yaslayıp "Birlikte atlatacağız abim.. Söz veriyorum her yolu deneyeceğim acılarını hafifletmek için.." derken yemin eder gibi konuşmuştu. Berzan, kardeşinin haline daha fazla dayanamayıp arkasına döndüğünde Adar'da bir köşede duyduklarını sindirmeye çalışırken sessizce ağlıyordu.. Bawer bey'in akan gözyaşları kesilmiş, sıkışan kalbi göğüs kafesinden çıkmak üzere gibi hızla atıyordu.. Kulakları uğuldayan adam duyduklarını sindiremedi.. Bir babanın belki de en çaresiz anlarından birini yaşıyordu. Bir şekilde kızından haberi olsaydı bunları yaşamayacak olma ihtimali kalbini paramparça ederken gözlerini boşluktan ayırmıyordu. Bade'nin gözyaşları ardı ardına akarken sessizce ağlıyordu şimdi. "Ben bir bataklığım ama, biliyor musun?" diyerek çocuksu bir sesle konuştuğunda Aram boğazındaki yumrunun geçmesi için yutkundu. Göz pınarlarında biriken damlalar akmak için ısrar ederken son kalan direnciyle kendini tutmaya çalışıyordu. Bade üzüntüyle gözlerini kapatıp "Bana yaklaşan herkesi kendi karanlığıma çekiyorum ben, uğursuzum.." dediğinde Aram'ın yüreği cız etti. Başını dikleştirip "Sen bataklığın içinde açan o çiçeksin.." dedi kendinden emin sesiyle. Bade gözlerini aralayarak dudaklarını birbirine bastırdı. Bacakları daha fazla kendini taşıyamadığı için yere yığılacakken kardeşinin durumunu anlayan Aram genç kızı hızla kollarınına arasına alıp ağırlığını üstlendi. "Ben..." dediğinde odada bir sessizlik hakimdi. Herkesin yüreği acıdan pare pare olmuştu ve tek kelime edemiyorlardı. Kalplerine yerleşen pişmanlık duygusu içlerini kemiriyordu.. Bade başını abisinin göğsüne yasladı. Aram'ın tuttuğu gözyaşları, gözlerini acıyla kapatmasıyla bir bir akmaya başladı. Bawer ağa yataktan güç alıp ayağa kalktığında, duvara tutunarak hızla odayı terk ederken Aram "Kaldırırdım abim.." dedi. Bade bu kez yorgun gözlerle bakarak "Yetimhanede ağlayarak babamın gelmesini beklemek yerine, seninle babamın işten gelmesini beklerdik değil mi? Belki beni oyalamak için parka götürürdün abi?" diye sorduğunda Aram hıçkırarak ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Berzan kendini yere bırakıp sırtını yatağa yaslarken yere yumruk attı sinirle. Ferzan elini yüzüne kapatmış sessizce ağlıyordu ve yere çökmüş kardeşinden gözleri ayrılmayan Adar burnunu çekip arkasına döndü daha fazla bakmaya dayanamayarak.. Aram, bir kaç kere konuşmayı denedi ancak boğazındaki yumru izin vermiyordu. İhtimalleri konuşmanın acısıyla zorlukla "Götürürdüm abim.." dediğinde Bade acıyla gülümsedi. "Her istediğini yapardım senin abim.. Ama.. Bunların hiç biri şimdi yapamayacağımız şeyler değil.. Geçmişini telafi edemesekte söz veriyorum güzelim.. Kırgın yanını iyileştireceğime söz veriyorum." Bawer bey o sırada yalpalayan adımlarla yatak odasına girdi. Yatakta endişeyle oturan kadın yıkılmış eşini gördüğünde hızla ayağa kalkarken göz göze geldiler. Şimal hanım, eşine bir adım attığında Bawer bey "Ben baba olmayı hak etmiyorum Şimal." dedi gözlerini boşluğa dikerken. Kızının söyledikleri kulağında tekrar ederken öfkeyle komodine tekme attı. "Şerefsizin biri kızımı parça parça etmiş! Bir kadının en çok isteyeceği o şeyi almış elinden! Öldüreceğim... Geberteceğim o piçi bulup! Yemin olsun.." derken bütün eşyaları kırıp dökmeye başladı. Şimal hanım ağlayarak eşine arkasından sarıldığında Bawer bey duraksarken başını aşağı eğip hıçkırarak ağlamaya başladı. Koskoca adam hayatı boyunca böyle ağlamamıştı.. "Benim yaralı kızım.. Acılarına rağmen kocaman gülümseyen kızım.." diyerek yumruğunu sertçe göğsüne vurdu kalbinin acısını geçirmek ister gibi. Şimal hanım başını eşinin sırtına yaslayarak "Biz aile olacağız ona Bawer'im.. Kızımıza şifa olacağız.. Sen.. şimdi güçlü olmak zorundasın. Kızının yanında olacaksın, iyi geleceksin ona." dediğinde o gece o konakta kimse ölmese de bir sürü ceset vardı.. Duydukları öldürmese de ölümden beter etmişti.. 🦋 "Aç ulan şu telefonu aç!" diye bağırırken odada volta atıyordu sinirli adam. Viskisini kafasına hızla dikerken karşı taraf sonunda telefonu açtığında "Neredesin ulan sen?!" diye bağırınca sesi bütün şirketi inletti. Karşıdan gelen telaşlı ses "Abi burada işler karıştı, ne oldu bilmiyorum." dediğinde kaşları çatılan adam sertçe konuştu. "Ne demek bilmiyorum, bir şey mi oldu Bade'ye?" "Dışardan geldiklerinde baygın gibiydi, sonra evden sesler yükseldi ama kimseyi içeri almıyorlar abi." Çatık kaşlarıyla kafasını sallayan adam masanın üzerinden hızla arabasının anahtarını alırken "Bade'ye saatlerdir ulaşamıyorum.. Beni bu gece o konağa sokacaksın Firaz." dedi kararlı sesiyle. Bu gece mutlaka o güzel gözlere bakmalı, özlemini gidermeli ve iyi olduğunu görmeliydi. "Geliyorum koçum." Firaz hızla konuşurken telaşla "Abi yapma gözünü seveyim, herkes buradayken nasıl alayım seni içeri?" diye kıvransa da karşısındaki adamın ne kadar gözü kara olduğunu biliyordu.. Nasıl bilmesindi, çocukluğu onunla geçmişti. "Ben anlamam Firaz, geliyorum ben kapat telefonu." Firaz suratına kapanan telefonla saklandığı köşeden çıkarak önce kapıdaki diğer adamlara, daha sonra konağa baktı endişeyle. Ne bok yiyecekti bilmiyordu ve Bade'yi hayal kırıklığına uğratacak olma düşüncesi canını acıtıyordu şimdiden.. Ama bir yemini vardı yıllar önce verdiği... Ailesini kaybedip beş parasız kaldığında çöplerden yemek yerken Ömer abisi ona kol kanat gerip yanına almıştı.. İşte o zaman "Sen ne istersen onu yapacağım bundan sonra abi söz.." demişti adama. Ona bir vefa borcu vardı. Sanki kendine acil bir telefon gelmiş gibi konağın kapısını aralayıp içeri girdi. Merdivenlerden çıkarken aşağı bitkin adımlarla inen Aram'ı gördüğünde koşturarak "Abi!" dedi. "İyi misin sen abi?" Aram kızarmış gözlerini kaldırıp "Ne oldu? Bir durum mu var?" diye zorlukla konuşurken sesi kısıktı. Ferzan başını saygıyla eğerek "Şirketin önünde bir kaç şüpheli araç geziyormuş. Kapıdaki güvenlikler bir kaç adam da görmüş etrafta gezinen." dediğinde Aram'ın aklına ilk gelen kardeşinin bahsettiği adam oldu. Öfkeden dişlerini sıkarken "Berzan!" diye bağırdı yukarı doğru. Berzan ve Adar birlikte aşağı indiğinde "Gidiyoruz." dedi sertçe. Kendi onu bulmadan, eğer o adam ayağına gelmişse yaptığı çok büyük bir salaklıktı ve o adamı öldürmeden Aram'a rahat yoktu.. Firaz'a dönüp sertçe "Kapıdaki güvenlikleri arttır. Sende Bade'nin kapısının önünde nöbet tut, hiç birimizi istemiyor.. Uyudu zaten." dediğinde gözleri saniyelik kardeşinin kapısını buldu. Firaz kafasını sallarken üçlü hızla konaktan ayrıldığında arkalarından pişmanlıkla bakan genç iç çekti. Konakta derin bir sessizlik olsa da yüreğindeki ses susmuyordu işte. Aradan dakikalar geçti.. Telefonuna gelen mesajda Ömer geldiğini yazarken geriye kapıdakileri göndermek kalmıştı. Etrafa bakıp hızlıca aşağı indi. Kapıda duran arkadaşı ona döndüğünde "Bu akşam etrafı dolaşıp bakacakmışsınız. Ortalıkta şüpheli gördüğünüz birileri olursa sorgulamadan dönmeyin." dediğinde adamın kaşları çatıldı. "Aram ağam bize öyle bir şey dememiştir." Firaz başını dikleştirerek "Bana söyledi." dedi çatılan kaşlarıyla. "Etrafta şüpheli birileri geziyormuş." Adamlar birbiriyle bakışırken gerginlikten elleri terlemişti. Kafasını sallayan dört adam etrafa dağılırken derin bir nefes aldı. Kısa bir mesaj yazdıktan hemen sonra Ömer yanına gelip elini omzuna koydu ve "Aferin koçum." dedi minnetle. "Abi gözünü seveyim acele et, birazdan gelirler." Ömer kafasını sallayıp konağa adım attı. Firaz hemen arkasından gelirken bir kaç saniye durup konakta gözlerini gezdirdi ve dişlerini sıktı öfkeyle.. En son buraya geldiğinde olanlar aklına düşerken içine sert bir soluk çekerek Firaz'ın yönlendirmesiyle yukarı çıktı. Odanın kapısını aralayıp yavaşça içeri girdiğinde burnuna dolan genç kızın kokusunu soluyordu derince. Gözleri yatakta kıvrılmış uyuyan kızı bulduğunda dudaklarında küçük bir tebessüm oluştu ancak farkında değildi.. Yavaş adımlarla kıza yaklaştıkça güzel yüzü açığa çıkıyordu.. Günlerdir görmediği güzel yüz gece rüyalarında ona eşlik ederken ne ara bu kadar aklına düşmüştü bilmiyordu. Nereye baksa onu görüyor, ne konuşsa onu hatırlıyordu. Başlarda çok öfkelenmişti kendine, deliye dönmüştü. Ancak şimdi sadece kabullenmişlik vardı. Yavaşça yatağın kenarına oturup Bade'nin yüzündeki saçları arkaya attığında genç kızın ıslak kirpiklerini görünce kaşları çatıldı. Elini ıslak kirpiklere götürüp yavaşça gezdirirken Bade'nin göz kapakları titreyerek aralandı. "Abi?" diyerek kafasını hafifçe kaldırdığında karşısında en beklemediği kişiyi görünce gözleri açılırken hızla yorganı üzerine çekti çıplakmış gibi. Ömer gülerken Bade "Ne oluyor? Nereden çıktın sen?" diye sordu şaşkınca. Kafasını yana yatıran Ömer "Hasretine dayanamadım, sana geldim." dediğinde genç kız kolunu cimcikledi ancak rüya değildi. Hızla sırtını yataktan ayırıp endişeyle "Sen nasıl geldin buraya?" diye sordu. Serumdan dolayı üzerinde büyük bir sakinlik vardı. Ömer gözlerini genç kızdan ayırmazken elini Bade'nin gözaltılarına götürünce kaskatı kesildiğini hissetti. Bade gözlerini kaçırırken "Ağlamadım ben." dedi hızla. Ömer dudaklarında oluşan buruk gülümsemeyle "Ağlama.." dedi yalvarır gibi. İçi giderek izlediği kıza bu sözü söylediğine ilerde köpek gibi pişman olacağından habersizdi oysa ki.. Gözlerini adamdan ayıramazken "Neden?" diye sordu Bade kısılmış sesiyle. "Neden peşimdesin Ömer? Neden görüşmek istiyorsun benimle? Neden bir gece yarısı odama geliyorsun?" Ömer kehribar gözlerini Bade'den ayıramıyor, baktıkça bakmak istiyordu. Kızarmış burnu ve tel tel ayrılmış kirpikleri en güzel manzarayı sunuyordu adama.. Üzgün yüzü iç çekmesini sağlarken bakışlarını Bade'nin ellerine indirdi. Genç kız ellerinde hissettiği dokunuşla şaşkınca Ömer'e bakarken adam tok sesiyle "Delinin birine tutuldu gönlüm." dedi hafifçe gülerek. Bade karşısındaki adamın söylediğine kaşlarını çatıp "Sensin asıl o deli." dedi. Sonra aniden dank eden sözlerle "Bir dakika... Ne dedin sen?" diye sordu afallamış ifadesiyle. Kızarmış yanaklara bakıp iç çeken Ömer ellerini Bade'nin yanağına çıkartıp yavaşça okşadı. "Seni göremediğimde herkese neden hayatı zindan ettiğimi anlamamıştım. Ya da telefonlarımı açmadığında neden sinirden deliye döndüğümü.. Ama şimdi sana bakınca anladım." dedi kabullenmişlikle. "Neyi anladın?" Onca bağırıştan, ağlamadan sonra Bade'nin üzerinde büyük bir sakinlik vardı.. Konuşmaya hali olmasa bile deli gibi merak ediyordu. Adamdan duyduklarıyla ağzı kurumuş, kalp atışı hızlanmıştı. "Ben kimseyi sevemem derken, bir gülüşüne yenildiğimi anladım gün doğumu." Bade şaşkınca gözlerini kırpıştırırken ağzı aralandı. Ömer kısık sesli bir kahkaha atarken elini Bade'den çekti. "Bütün duygularını en uçta yaşıyorsun kızıl.. Senden bir şey beklemeden hislerimi söylüyorum sadece.. Bu gece yüzünü görmem lazımdı, gördüm." Bade duyduklarıyla heyecanlanmıştı ama yapamazdı. Sertçe yutkunurken yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. "Ömer.. Söylediklerin için teşekkür ederim ama ben kimseyle olamam." Kaşları çatılan adam "Neden?" dedi anlamayarak bakarken. Bade parmaklarıyla oynuyor, arada bakışlarını adama çıkartıyordu. Ömer'in gözleri saniyelik olarak büzülmüş dudaklara düştüğünde badenin sarhoş olduğundaki öpücüğünü hatırlayıp, zamanlaması için içinden kendine küfür etti. "Ben.. yapamam işte. Kendime bile bir hayrım yokken, sana iyi gelmem ki." dediğinde ellerini tutan büyük ellerle donup kaldı. Ömer derin bir ses tonuyla "Belki biz birbirimize iyi geliriz, acılarımız hafifler. Nereden biliyorsun?" diye sorduğunda cevap veremedi. Onunda mı vardı geçmişinden gelen acıları? Firaz acele etmesi için kapıyı tıklatırken gözleri kızdan ayrılmıyordu.. Başka zaman olsa Bade durumu çakardı ancak bu kadar konuşması bile mucizeydi. Bade'nin çocuklara yardım edişi, bütün parasını yurtlara bağışlayışı, kadınlara ve haklarına sahip çıkışı, yenilmez tavırlarına rağmen içinde yaşattığı o kız çocuğunu düşünürken derin bir iç çekti. Hayran gözlerle genç kıza bakarken Bade'nin yere bakan başını çenesinden tutarak hafifçe kaldırdı ve göz göze gelmelerini sağladı. "Anlamıyor musun? İçim gidiyor güzelliğine.." Adamın gülümsemesi ve sözleriyle kalbi yerinden çıkacakmış gibi atarken içini daha önce hiç tatmadığı duygular sarmıştı şimdi.. Endişeden hızlanan kalbi yerine heyecan duygusu sarmıştı tüm benliğini.. Gerçekten birisi tarafından art niyet olmaksızın, samimi duygularla sevilebilir miydi? Bilmiyordu.. Karşısında ona kıyamayan bakışlar atan, kalbini titreten adam biraz önce kendince ilanı aşk yapmıştı.. Sessiz kalmasıyla karşısındaki adam gülümseyince Bade'nin de dudaklarında küçük bir gülümseme oluştu. Adamın gülüşünü izlerken yanaklarının yandığını hissediyordu. İçinden "O nasıl güzel gülmek, öldürseydin.." diye geçirirken kaşları çatıldı. Sevdiği bir kitapta "Her karanlığın ardında nice güneşler var.." diye bir söz okumuştu. Peki karşısındaki adam onu kendi karanlığına mı çekecekti, yoksa benliğine işlenen karanlığı aydınlığa mı çevirecekti? 🦋 Bade cok üzgünüm güzelim 🥹🥹 Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım 👉🏼 |
0% |