@pembikhayallerr
|
Bölüm 14: Hüküm Saçı başı dağılmış ve gömleğinin bir ucu pantolonun içinden çıkmış vaziyette arabadan inen Aram konağa doğru ilerledi. Peşinden gelen Berzan'da ondan farksız tükenmiş hissediyordu. İlk kez böyle dağılmışlardı.. Kalplerinin en derinine yerleşen bir sızı, ince ince işliyordu benliklerine. Aram, kapıda duran Firaz'a göz ucuyla baktığında "Sen benimle dalga mı geçiyorsun Firaz? Gittim konuştum adamlarla, şüpheli kimse yokmuş." diyerek sertçe konuştu. Zaten öfkeliydi ve sinirini çıkartacak bir şeyler arıyordu. Bu yüzden oraya gidip eli boş dönünce çok sinirlenmişti. Berzan konuşacak hali olmadığı için direkt odasına çıktı. Firaz mahcup bir şekilde başını eğip "Abi güvenlikçilerin vardiyasının değiştiği saate denk geldik. Beni aradılar ama bende anlamadım." diye konuştuğunda Aram sinirli bir soluk çekti. "Neyse ne, şu an bununla ilgilenecek halde değilim.. Konağın çevresinden kuş uçmayacak Firaz.. Bir şey olursa senden bilirim." Firaz kafasını salladığında Aram sinirli gözlerini üzerinden çekerek kız kardeşinin odasına girdi. Hava aydınlanmak üzereydi. Bade yatakta kıvrılmış, dudağında ufak bir gülümsemeyle uyuyordu. En son bıraktığında Bade çok kötü bir halde olduğu için şimdi onu uykusunda gülerken görmek şaşırmasına sebep oldu. Yine de içi ferahlamıştı.. Kardeşinin saçlarına ufak bir buse kondurarak odadan ayrıldı. Çalışma odasına geçtiğinde cebinden çıkarttığı telefonu elinde sıkarken düşünceler içinde boğuşuyordu. Sinirli bir soluk çekerek aklında olan numarayı aradığında oldukça gergindi. Ancak çalan telefon hemen açılınca kaşları çatıldı. "Alo? Bade'ye bir şey mi oldu?" Çatık kaşları düzeltirken dudaklarına buruk bir gülümseme yerleşti. "Anlaşılan o ki biliyorsun konuyu.. Bade seni aramış olmalı." İsmail endişe dolu bir nefes verdi telefonun ucundan. "Anlattı mı size? Ne kadarını anlattı?" Kız kardeşinden duydukları zaten bir an olsun aklından çıkmıyordu. Ama bir şeyleri eksik anlattığının farkındaydı. "Bana o adamın ismini vereceksin İsmail.. Bade'yi araştırdığımızda kayıtlarda kaçırılma ya da başka bir şey yoktu. Nasıl oldu bu?" İsmail "Bak Aram.. Bade'nin anlattığından fazlasını söylemem sana. Ama o adamın ismini vereceğim.. Kardeşime zarar gelmesin. Koru onu.." dedi çaresizce. Aram kafasını sallayıp "Bana bir isim ver." dediğinde İsmail "Bozok." dedi hızla. "Adamın sicili kabarık. Uyuşturu ticareti, silah ticareti ne ararsan var. Kırmızı bültenle aranıyor zaten ama şerefsi bir türlü yakalanamadı." Aram elindeki telefonu sıkarken öfkesini sadece o adamı bulana kadar dindirmeye çalışıyordu. Eliyle ağrıyan başını ovarken "Tamam.. Son.. Son bir şey daha." dedi kısık sesiyle. "Bade.. Benim güzelim, çocuğunun olmayacağını söyledi. Doğru mu bu?" İsmail karşıdan gelen acı çeker gibi konuşmayla koltuğa çöktü. "Hâlâ olmayacağına inanıyor değil mi?" Aram'ın eli duraksarken "Ne demek o?" diye sordu şaşkınca. Ayakta durmak zor gelirken sandalyesine oturup duyacaklarını beklerken elini hızlanan kalbine götürdü. "O gün Bade çok kötüydü Aram." dediğinde gözleri kapandı yavaşça. Her zaman gülen kardeşini kollarının arasında hıçkırarak ağlarken görmek bile çok zor gelmişti.. Şimdi kanlar içinde hastaneye kaldırıp, doktordan hayatının en acı sözlerini duyan bir Bade düşünmek bile kalbini paramparça ediyordu. "Öldüreceğim o orospu çocuğunu!" İsmail üzüntülü sesi duyuldu. O acı dolu anları tekrar yaşayan İsmail için bunları anlatmak çok zordu. Bir de telefonun ucundaki Aram vardı içi acıyan. Dudaklarında umutlu bir gülümseme oluştu. Bir kaç dakika daha konuştuktan sonra telefonu kapattı ikili. Aram ayağa kalkıp dolaptan bir viski çıkartıp bardağına doldurdu ve tek dikişte içti. Öncelik olarak bilgisayarından o şerefsizin ismini aratıp çıkan haberlere ve adamın fotoğrafına baktı. "Tipini siktiğimin soysuzu.." Biten üçüncü bardağı sertçe masaya koyup Firaz'ı aradıktan sonra sebebini söylemeden, bütün adamlarına ve aşiretlere o adamın bulunması için haber gönderdi. Berzan, kardeşinin baş ucunda otururken ara ara çatılan kaşlarında parmaklarını gezdirip narince okşuyordu.. Kardeşini izleyip "Niye ilk bana abi demedin sanki.." diye homurdanırken Bade kıpırdandı. Kaşlarındaki eli uyku arasında itekleyen Bade "Öfff be." diye mırıldandığında gülümsedi kocaman. "Şuna bak uykusunda bile posta koyuyor bize." Bade'nin güzel yüzünü uzun uzun seyrederken ilk zamanlar yaptıkları aklına geldikçe pişmanlıktan kavruluyordu içi. "Özür dilerim abim.. Her şey için.. çok özür dilerim. Keşke yanımızda olsaydın, burada büyüseydin. İlk adımlarını, ilk konuşmanı, okula başlayışını biz de görseydik." Omzuna konan elle irkilerek arkasına dönünce abisi Aram'ı gördü. Aram, kardeşinin dolu gözlerine bakıp "Yaptıklarımızın affı yok aslanım." dedi. "Bundan sonrası için çabalayacağız tamam?" Berzan burnuna dolan ağır içki kokusuyla "Sen içmişsin." dedi suratını buruşturup. "Leş gibi kokuyorsun abi." Aram üstünü koklayarak kafasını salladı. Berzan kaşlarını çatarak hızla "Olmaz!" dedi. Aram cevap vermeden odadan çıktığında Berzan vakit kaybetmeden yatağa yerleşip Bade'nin kafasını yavaşça kaldırdı. Kolunu kafasının altından geçirip başını göğsüne yasladığında Bade ağzının içinden homurdanarak kafasını abisinin göğsüne sürttü ve kollarınıda karnına doladı. Kardeşine gülümserken bile acı çekiyordu.. Sol kolunu gözlerinin üzerine kapatıp gözyaşlarını bastırmak istedi. Kim bilir.. ne kadar canı yanmıştı. Ama yemin etmişti.. Kardeşinin canı ne kadar yandıysa, bin katını yaşatacaktı o herife. Aradan bir süre geçtikten sonra Aram hafif ıslak saçlarında ellerini gezdirerek odaya girdi. Kızarmış gözlerini yatağa çevirdiğinde iki kardeşini sımsıkı sarılarak uyurken gördü. Bir süre olduğu yerde kalıp onları izlerken düşünüyordu. Bade onlarla yaşasaydı muhtemelen her akşam kimle yatacak kavgası çıkardı. Yatağın sağ tarafındaki boşluğa uzanıp yan dönerek kardeşinin saçlarını okşamaya başladı. Bade bir kaç dakika sonra diğer tarafa dönüp bilinçsizce kollarını Aram'a doladı. Dudaklarında oluşan buruk gülümsemeden sonra uzanıp Bade'nin alnına ufak bir buse kondurdu. "Bulacağım güzelim.. Az kaldı, söz.." 🦋 Sabah olduğunda Bade sıcakladığı için oflayarak gözlerini araladı. Üzerinde hissettiği ağırlıkla "Ne oluyor lan?" diyerek ayılmaya çalışırken önce karnının üzerindeki iki kolu gördü. "Ananı avradını!" Bakışları önce solunda yatan Berzan'a, sonra da Aram'a döndüğünde şaşkın ifadesi gülümsemeye çevrildi. Gülerek boğazını temizleyip "Günaydın aşolaaarrr!" diye adeta anırdığında Aram ve Berzan irkilerek kalkarken Bade kahkaha atıyordu. "Böyle adam mı uyandırılır kızım?!" "Ya-" dedi Bade kahkahasının arasından. "Suratınız çok komikti!" Aram homurdanarak "Beynim ele geçirilmiş gibi zaten." dediğinde Bade yalandan şaşırarak "Aaaa var mıydı ki sende?" diye sordu. Aram ve Berzan gözlerini kısarak birbirine bakıp ardından başını salladı. Genç kız "Ne oluyor?" demeye kalmadan gıdıklanmaya başlamasıyla kıvranarak kahkaha atmaya başladı. "Demek abilerinle alay edersin!" "Ya- hayır- durun-" diyerek ellerini iteklemeye çalışırken Berzan "Yok öyle yağma turunçum!" derken sinsice gülüyordu. Bade'nin sesine odaya dalan Ferzan, Adar ve Emir şaşkınlıkla abilerine bakıyordu. "Ne oluyor burada?" Berzan "Bu cadıya dersini veriyoruz." dedi keyifle. Gülmekten gözlerinden yaşlar gelirken "Adar, kurtar beni." dedi Bade zorlukla. "Bırakın oğlum, bak per perişan ederim sizi!" Adar gülerek onları izliyordu. Ferzan ise somurtuyordu kıskançlığından. Emir düşünceyle onlara bakıp kafasını eğerek sessizce odadan ayrıldı. Hamza bir hışımla terasa çıkıp "Babaaa! Yetişin abimler ablamı çatlatacak!" diye bağırdı kıskançlığından. Adar gülerek yatağa yaklaşıp abilerinin kolunu ayırdı Bade'den. "Yeter bu kadar abi." Bade gülmekten ağrıyan karnını ovarken nefesini düzenlemeye çalışıyordu. "Bittiniz oğlum siz. Ölümlerden ölüm beğenin." dedi parmağını onlara sallayıp. Ferzan uzanıp Bade'nin parmağını öptüğünde kardeşinin kaşlarını çarpmasıyla güldü kocaman. Aram uzanıp kardeşini yanağından öperken "Senin ellerinden öleceksem bu benim için en güzel ölüm olur." dediğinde Bade duraksadı. "Saçma sapan konuşma bas git yatağımdan." Berzan "Hoş geldin atarlı Bade'miz." derken biraz olsun keyifliydi. Onu böyle mutlu ve atarlı tanımışlardı ve hep böyle kalsın istiyorlardı. Odaya dalan Bawer bey çatık kaşlarıyla "Kim kızımı çatlatıyormuş ulan? Çekin ellerinizi üzerinden!" diye bağırdığında Berzan "Baba ellerimizi çektik çoktan." dedi babasının sinirli ifadesine karşı. Bade toparlanıp kur yapar gibi "O nasıl geliş öyle Bawerciğim, çekip vursaydın bir de." kaşları havalandı yaşlı adamın. "Ne dedin sen bana?" "Vursaydın dedim." Bawer bey kızına doğru ilerleyip "Bana Bawer bey demedin, doğru duydum ben değil?" deyip kocaman gülerken Bade yataktan kalktı. "Demese miydim?" "Yok de tabi kurban olduğum. Gel bir öpeyim." Bade şıpıdık şıpıdık adamın yanına ilerlerken diğerleri şok içinde bir babasına bir de kardeşine bakıyordu. Bawer ağa yanına gelen kızının alnından kocaman öpüp sıkıca sarılırken yanağını da ısırmamak için zor duruyordu. Babası "Günün aydın olsun meleğim." deyince Bade gülümsedi. "Seninde.." Ferzan burnunu çekip "Şerefsizim ağlayacağım şimdi." dediğinde Adar kahkaha attı. Bade geri çekilip "Ee zaten öyle." deyince dün ağlama sesleri varken şimdi kahkaha sesleri aynı odada. Ferzan bozulmuştu ama Bade umursamadı. Koca bebeği Hamzasına ilerleyip parmak ucunda yükselerek yanağından öptü. "Günaydın ablasının koca danası." "Abla ya!" Kardeşinin koluna girip "Sus." dedi kızar gibi. Huysuz konuşmasına herkes gülerken keyifleri biraz olsun yerine gelmişti. Kahvaltıya indiklerinde herkes normal davranmaya çalışıyordu.. Aram öğrendiği her şeyi babasına anlattığı için adamın biraz olsun içi rahatlamıştı.. Tabağına dokunmayan Emir'i gören Şimal hanım oğlunun Bade'ye üzgünce baktığını gördü. Emir göz göze geldiği ablasıyla irkilirken gözlerini kaçırıp "Canım istemiyor anne." dedi iç çekerken. Bade, bakışlarını tabağına indirdiğinde yüzünde mutluluktan eser yoktu. Emir'in her şeyi içinde saklayan bir çocuk olduğunu anlamıştı ve üzgün olduğunun farkındaydı. Bawer ağa "Bitir o tabağı oğlum." dedi kaşlarıyla tabağa işaret ederek. Emir'in ise canı hiç istemiyordu. Bade hariç herkes Emir'e baktığında küçük çocuk hızla ayağa kalktı. Şimdi Bade'de şaşkınca ona bakıyordu. Gözlerini kapatıp "Özür dilerim!" diye bağırdı. Abileri şaşkınca birbirine bakarken Bade donuk gözlerle küçük çocuğu izliyordu. Emir gözlerini araladığında Bade çocuğun gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü. Bakışları direk kendindeyken titreyen sesiyle "Özür dilerim abla." dedi tekrar. Bade'nin o anlık şokla çatalı düştüğünde ağzı aralandı şaşkınlıktan. "Abla mı? Ben mi?" "He, sen." dedi hızla Emir. Burnunu çektiğinde gözlerinden akan yaşı takip etti Bade'nin gözleri. Emir cesaretle Bade'nin yanına giderek hızla başını ablasının omzuna gömdü ve onu itmesinden korkarak koluna sıkıca sarıldı. "Okuldakilerin çoğu düşman aşiretten olduğu için sevmezler beni. Sen geldikten sonra her gün senin hakkında kötü şeyler konuştular. Hep kavga ettim, hatta sen de gördün beni o halde." Bade'nin aklına Emir'in üzeri başı dağılmış hali gelirken dudaklarını birbirine bastırdı. "Onlarla kavga ettim ama hıncımı alamadığım için sana patladım abla. Senin dediğin gibi kötü bir çocuğum ben özür dilerim. Affet beni ne olur." Bade sol koluyla Emir'in başını kaldırmaya çalıştığında küçük çocuk sanki japon yapıştırıcısıyla yapışmış gibi inatla ayırmadı kafasını. "Vallahi çekilmem." Bade sesli bir nefes verirken "Tamam oğlum çek kafanı, yapıştın kene gibi." diye söylendi. Emir üzgünce kafasını omzundan ayırdı. Başını yere eğecekken Bade yan dönüp çocuğun çenesinden tutarak kafasını kaldırdı ve ufakça gülümsedi. "Pişman olduğunun farkındayım Emir ama zamana ihtiyacımız var.. Bu süreçte senin samimiyetini hissedersem aramızdaki ilişki normale dönebilir. Anlıyorsun beni değil mi?" Masadakiler genç kızın olgunluğuna tebessüm ederken Emir hızla gözlerini silerek kocaman güldü. "Anlıyorum vallahi.. Söz veriyorum çok iyi bir kardeş olacağım. Hamza abimden bile çok seveceksin beni!" Hamza sinirle ayağa kalkıp "Emir! Kulakların kaşınıyor senin gel de çekeyim onları!" dedi sinirle. "Ablam benden çok sevmez kimseyi." Bade gülerek ikilinin atışmasını izledi diğerleri ile birlikte. Şimal hanım gülümseyen eşinin elinden tuttu ve güven verircesine başını salladı. "Halledeceğiz her şeyi Bawer'im.." 🦋 Cafer öğlen Bade'yi ziyaret etmeye gelmişti. Konaktan ikisi de çıkmak istemediği için odada pinekliyorlardı. Bir sürü konudan konuşurken arada gülme krizine girmişlerdi. Bade'nin telefonu çaldığında ekranda gördüğü kişiyle hemen yerinde toparlandı. "Ne oldu cumhurbaşkanı mı arıyor?" diye sordu Cafer gülerek. "Ne alaka ya?" Cafer kollarını bağlayarak "Sanki görecek gibi heyecanlanmalar, saç düzeltmeler. Önemli biri olmalı kankileytam." dedi ve alayla göz kırptı. Bade çocuğun kafasına geçirip "Sessiz ol." dedi. Telefonu açtığında "Alo." dedi kibarca. Cafer gülmemek için elini ağzına kapatıp kendini sıkarken Bade ona ölümcül bakışlar atıyordu. "Bir an hiç açmayacaksın sandım gün doğumu." Adamın derince konuşmasıyla yutkunan Bade yokuş yaparak "İşlerim vardı. Öyle hemen açamam ben telefonları meşgul bir kadınım." dedi saçıyla oynamaya başlarken. Cafer dudağını büzerek "Öyle mi?" dedi ağzının içinden. Bade ona parmağını sallarken Ömer'in sesini duymasıyla ona odaklandı. "Öyle mi? Neymiş o çok önemli işin?" Bade etrafa bakarak "Caferle özel işlerimiz vardı." dedi hızlıca. Ömer'in tarafından pat küt sesler gelirken "Ne özel işin olabilir senin o Cafer'le?" diye sordu sinirlendiği belli olan ses tonuyla. "Hem neden her gün senin yanında o tipini s-orguladığımın çocuğu?" Bade'nin kaşları çatıldı ve "Sen tanıyor musun Cafer'i?" diye sordu. Karşı taraftan bir süre ses gelmedi. Cafer meraklanarak Bade'nin dibine girdi ve "Tanıyor muymuş kız?" deyip telefona kulağını yasladı. Bade onun kafasını hızla iteklerken "Ömer?" dedi kuşkuyla. Ömer gelen hışırtı sesleriyle "Burada herkes birbirini tanır." dedi rahatça. "O zaman o da seni tanır. Soyismini söyledim ama bilmiyormuş. Fotoğrafını göndersene göstereyim?" Bade merakla adamın cevabını beklerken Ömer "Ben fotoğraf çekilmeyi sevmem kızıl." diye yanıtladı. "Benim şimdi kapatmam lazım toplantım var. Arayacağım seni sonra görüşürüz gün doğumu." Çat diye suratına kapatılan telefonu yatağa fırlatıp "Öküz! İnsanlıktan nasibini almamış habeş maymunu!" dedi sinirle. Cafer şaşkınlıkla "Biraz önce oynaşıyordun adamla ne oldu şimdi?" diye sorunca Bade sinirle "Sus sen!" dedi. "Bir boklar karıştırıyor bu adam Cafer.. Dün benim odama geldi." Cafer abartıyla "Ne?!" diye bağırdığında Bade hızla elini ağzına kapattı. "Sussana oğlum!" Cafer ağzındaki eli itekleyip "Ne yaptınız odada? Yoksa sana gerçekten bir gece teklif etti ve bam güm bam güm mü?" diye sordu gözlerini büyütüp. Bade çocuğun kollarına vururken "Al sana bam güm Cafer. Sıçıp sıvama Cafer!" diye kızıyordu. "Ee ne diye gelmiş?" "Gelme sebebi değil önemli olan.. Bu adam onca korumanın arasından nasıl girdi buraya?" Cafer düşüncelere dalarken "Doğru lan.. Ben kuzen olduğum halde benim bile gbt'mi isteyecekler neredeyse." dedi. İkisi de sessiz kalmıştı ardından. Bade bir şeyler sakladığını hissettiği adamın foyasını ortaya çıkartacaktı. Umuyordu ki altından kötü şeyler çıkmazdı. Cafer gittikten sonra Bade pijamalarını değiştirip aşağı inmişti. Hafta sonu olduğu için Adar hariç herkes evdeydi ve Şimal hanımın yaptığı kahveleri içiyorlardı. Berzan düşüncelerini içinde tutamayıp "Bade.. abim o şort biraz kısa değil mi? Önceden de böyle giyiniyor muydun sen he güzelim?" diye sordu öne doğru eğilirken. Bade kahvesini höpürdeterek "Böyle giyiniyorum tabi. Senin öküzlük modu açıldı yine heralde." dediğinde abisi kaşlarını çattı. "Bade delirtme bak beni." Gözlerini kısan Bade "Öylesin zaten deli Berzan." deyince hızla ayaklanan Berzan'la genç kız kahveyi bırakıp ayağa kalktı. Diğerleri gülüyordu çünkü Berzan'ın bunu kardeşinin normal davrandıklarını hissetmesi için yaptığını biliyorlardı. Gece olduğunda yine yatağına çekilecek, pişmanlıklarının ve geç kalışlarının acısını çekecekti. "Gel kız buraya!" Bade gülerek "Yok yaa pışık!" dedi parmağıyla göz altını aşağı çekerek ve abisinin hareketlenmesiyle hızlıca koşmaya başladı. Tezahürat yapan ailesiyle hızını alamayan Bade bir anda durumu değiştirip Berzanın sırtına atladı ve kafasına vurdu hafifçe. "Ah! Dursana ulan vurma kafama!" "Bir daha laf edecek misin kıyafetime? Etmeyeceğini söyle bırakayım seni köle!" Berzan öfkeyle "Etmeyen en adi oooooorrr-" derken karşılarından gelen cılız ses "Hihhh!" dedi elini ağzına kapatarak. Bütün gözler kapıya döndüğünde karşılarında sarışın çıtı pıtı bir genç kızı ve Adar'ı gördüler. Bade donup kaldığında elleri halen Berzan'ın saçlarındaydı. Berzan önce kardeşi Adar'a, sonra önündeki meleğe baktı. Kalp atışı hızlandığında aklından bir sürü olasılık geçiyordu. "Bade.. Kafama çok vurmuş olabilir misin abim? Karşımda bir melek görüyorum." Sarışın kız heyecanla öne atılıp "Bade'm!" diye bağırdığında ağlamak üzereydi. Bade donup kalmış vaziyetten sıyrılıp Berzan'ın sırtından yere atladı ve "Esra.." dedi şaşkın ifadesiyle. "Sen.." Konuşmasına fırsat kalmadan Esra koşup biricik arkadaşına sımsıkı sarıldı. "Ben geldim fırtınam!" İkili zıplayarak etrafında dönmeye başlarken heyecandan çığlık atıyorlardı. Herkes ikilinin bu haline güldüğünde Berzan ağzı açık balık gibi izliyordu onları. Elini hızla atan kalbine götürüp "Ne oluyor ulan?" diye söylendi. Bade hızla geri çekilip "Geldin.. Buradasın değil mi gerçekten?" dedi rüya olmasından korkarken. Esra sulu göz olduğu için çoktan ağlarken "Geldim tabi. Seni çok özledim deli kızım." dedi ve arkadaşına tekrar sarıldı. İkili birbirlerine olan hasretini giderip geri çekildikten sonra Esra utangaç bir hale bürünüp onları izleyen aileye baktı ve "Merhaba." dedi kafasını hafifçe aşağı eğdi. Bawer ağa "Hoş gelmişsin kızım." dediğinde Bade kocaman gülümsedi ona. Arkadaşının elini tuttuğunda birbirlerine bakıp gülüyorlardı mutluluktan. "Hoş bulduk." Bade heyecandan yerinde duramazken arkadaşını aileyle tek tek tanıştırdı. Sıra Berzan'a geldiğinde Bade kaşlarını çattı. "Ne öyle en heyecanlı yerinde durdurulmuş film gibi donup kalmışsın sen?" Berzan hızla toparlanıp önce saçlarını sonra üzerini düzeltti. Terleyen elini üzerine silerken karşısındaki genç kıza yaklaşıp elini uzattı ve "Ben Berzan.. Siz peki?" diye sordu kibar bir ifadeyle. Bade'nin kaşları havalandıktan sonra sessizce gülmeye başladı. Dudağını büzerek kafasını salladı ve "Vay be Berzo, hallere bak püh sana." dedi sessizce. "Bende Esra, bu arada daha demin arkadaşımla kavga mı ediyordunuz?" Berzan telaşla Bade'ye baktığında kardeşinin dalga geçer gibi kendine gülerken kollarını da bağladığını gördü. "Ne münasabet. Nefsi muhafaza.." Esra şaşkınca "Anlamadım?" dediğinde Bade dayanamayıp tuttuğu kahkahasını patlattı. "Aklı gitti adamın. Allah muhafaza olmasın o?" Berzan'ın hafiften kaşları çatılırken "Badee, ne var karıştırdıysak değil mi canım kardeşim?" diye sordu. Bade kafasını salladı ve arkadaşının koluna girdi. "Beni ilk gördüğünde neredeyse üzerime saldıracak adama bak sen.. Neyse, sevdim bu halini." Berzan bozguna uğradığında yutkundu ve "Zamanında bir boklar yedik güzel kardeşim.. Şimdi karıştırmasak mı onları?"diye sordu yalvarır gözlerle. Esra şaşkınlıkla "Aaa ne kadar ayıp büyüklerin yanında. Hem arkadaşıma kötü davranan abisi sizdiniz demek? Hiç yakıştıramadım." dedi kınayan gözlerle. Berzan'ın omzu düştüğünde Hamza bir kaç kere sesini duyduğu kıza sarıldı samimice. Hep birlikte salonda otururken Berzan genç kızdan gözlerini alamıyordu ve Esra hariç herkes farkındaydı bu durumun. Bade onunla dalga geçecek fırsat kollarken altta alttan gülüyordu. Bade ile ikisinin anılarını dinlerken vakit nasıl geçti anlamadılar. Daha sonra yalnız kalmak için ikili Bade'nin odasına çekildi. BADE'NİN ANLATIMIYLA "Çok özledim seni çok." Esra'nın ikide bir bana sarılmasına gülerken sırtını okşadım yavaşça. "Titretme sesini sulugöz. Bende seni çok özledim." Yaşadıklarımı kısaca anlatırken o pislik adam hariç her şeyden bahsetmiştim ona. Esra o zamanlarda benim durumundan çok etkilenmişti ve kendini suçluyordu. İsmail abimin o adamın döndüğünü Esra'ya söylemeyeceğini tahmin ettiğim için bende sessiz kaldım. "Ya akşam dışarı çıkalım mı? Gelirken gördüm çok güzel burası Bade!" Düşüncelere daldığım sırada modum düştü. Başımda büyük bir bela varken çıkıp gezmek çok tehlikeliydi ama kapalı bir yerde akşam yemeği yiyebilirdik. Hevesli suratıyla bana bakarken nasıl reddedebilirdim ki zaten? Hatta aklıma çok güzel bir fikir gelmişti. Esra çok tez canlı bir insandı. Ona Ömer'le olanları anlattığımda film izler gibi heyecanla dinlemişti beni. Bu yüzden merakını gidererek hem akşam onunla tanıştıracaktım hem de aklımdaki planı uygulayacaktım. Esra'ya aklımdakini söylediğimde heyecanla çığlık atınca "Bağırma kızım. Aşireti başımıza toplayacaksın." deyince kıkırdadı. "Ya hala filmdeymişim gibi geliyor." Kahkahalarımın arasından "Buraya ilk geldiğimde bende aynı şeyi düşündüm." dedim. Esra'ya daha önce hiç bir erkekten bahsetmediğim için ona anlattığımda çok heyecanlanmıştı. Ne kadar ona güvenmediğimi söylesem de o esmer tenekeye çekildiğim inkar edilemezdi. Ağzı güzel laf yapıyordu yani yalan yoktu.. Aşağı konuşmak için inerken Esra'yı odada bıraktım. Aram ve Bawer bey yalnız başına otururken bir şey tartışıyorlardı. Sıkıntılı sesiyle "Baba zaman yaklaşmadan bu meseleyi halletmeliyiz." dediğini duydum Aram'ın. Kaşlarım havalanırken Bawer bey bir şey diyeceği sırada beni gördü ve boğazını temizledi. "Konu ne?" Aram hızla bana döndüğünde toparlanırken ufak bir tebessüm etti. "Önemli bir konu değil güzelim. Hayırdır, arkadaşını neden yalnız bıraktın?" Şirince gülümsemeye çalıştığımda ikisininde kaşları çatıldı. Onlara akşam için dışarı çıkacağımı söylediğimde başta itiraz ettiler. Ancak ben ısrarcı olunca Aram düşüncelere daldıktan sonra nasıl olduysa kabul etmişti. İkisi anlamlı bir şekilde bakışırken ben şüpheyle gözlerimi kısmıştım. Bu kadar kolayca çıkmama bir şey demeyecekleri tuhafıma gitse de işime geldiği için ses etmedim. Aram dışarı seslenerek Firaz'ı yanımıza çağırıp akşam bizimle gelmesini ve en güvenilir adamlarını almasını söylerken ben onlara bakıyordum. "Biz akşam evde olmayacağız kızım. Önce şirkete gideceğiz sonra aşiret toplanacak." Kafamı yana yatırıp "Bir durum mu var?" dediğimde Aram çayından bir yudum alıp "Yok, sen bunları düşünme. Akşam eğlenmene bak güzelim." dedi. İkisine küçük bir öpücük kondurup odaya çıktığımda hazırlanırken ayrıyken ne yaptığımızdan bahsettik. Esra dizlerinin iki karış üzerine gelen çiçekli bir elbise giydiğinde her zamanki gibi çok güzel olmuştu. Ben yine şaşırtmayacak siyah bir elbise tercih ettim. Saçlarımı önceden olduğu gibi biricik bebeğimsu yaparken dalgalı bir fön çekti. Aşağıda kimsenin olmamasını fırsat bilerek hızla arabaya bindiğimizde Esra ve Firaz'ı tanıştırdım. "Memnun oldum bacım." Esra'nın kıkırdama sesleri kulağıma dolarken bende Firaz'ın tepkisine güldüm ama alışmıştı bu konuşmalarına. Ömer'in gönderdiği konumu telefonumdan açtığımda gideceğimiz adres biraz uzaktaydı. Yönümü hafifçe Firaz'a çevirip "Aklıma gelmişken sana bir şey diyecektim ben." dedim. Firaz gözlerini kısa süreli yoldan ayırıp meraklı ifadesiyle "Ne diyecektin hanımım Bade?" diye sorunca güldüm. Esra'da kafasını orta kısımdan hafifçe öne uzatmıştı ve bizi dinliyordu. Sır verecek gibi Firaz'a eğilip "Sanırım.. Konakta bir hain var." dediğimde araba sağa sola yalpalayınca Esra çığlık atarken bende sıkıca kapının koluna tutundum. "Napıyorsun oğlum ya?! Öteki tarafı boyluyorduk az kalsın." Firaz bana bakarken yutkunarak "Özür dilerim şaşırdım ben." dedi ve gözlerini yola çevirdi. Arabanın kontrolünü sağlarken elleriyle direksiyonu sıkıca tuttuğunu parmak boğumlarının beyazlamasından anlamıştım. O da endişelenmişti kaza yapacağımız için. Merakla "Nasıl? Ne haini?" diye sorunca dudağımı büzdüm. Düşünceli bir sesle yola bakıp "Hani sana söylediğim Ömer var ya kamera görüntülerini silen.. İşte o geldi gece odaya." deyip ona döndüm. Firaz olduğu yerde dikleştiğinde "Ne? Nasıl olur?" diye şaşkınlık dolu bir tepki verdi. "Ben görmedim kimseyi. Girmesi mümkün değil." "Geldi diyorum sana. Kapıda biri vardı hatta ama o an şoktan algılayamadım." Firaz bir kaç saniye duraksayıp karışık ifadesiyle "Ben araştıracağım bu konuyu.. Elbet öğreniriz." dedi gözlerini yoldan ayırmadan. Esra'da "Çok heyecanlı ya!" diye atılmıştı hemen saftirik. Bir kaç saniye Firaz'a bakıp kafamı salladım ve yol boyunca Esra ile sohbetime devam ettim. Ömer'e söylediğim saatten on beş dakika erken gelmiştim. Benden sonra gelmesini umurken lüks mekana girdiğimizde kapıdaki host bizi karşılayıp masaya götürdü. Etrafı süzerken kimsenin olmadığı dikkatimi çekerken Esra bana yaklaşıp "Oha burası çok güzel! Mekanı mı kapatmış bizim enişte?" diye fısıldayınca dirsek attım hafifçe. Firaz "Neden hiç müşteri yok?" diyerek şaşkınca sorduğunda kaşları da çatılmıştı. Biz oturduğumuzda Firaz başımızda koruma edasıyla bekliyordu. Karşımı işaret ederek "Otur biraz sende Firaz." dediğimde Esra kafiyeme güldü. "Bade.. Burada neden kimse yok? Hem ben burada duracağım." "Firaz misafirimiz gelecek otur işte." Firaz'ın kaşları havalanırken "Misafir mi?" diye sordu. Tam ben cevap verecekken Esra'dan gelen "Oha, yuh!" sesiyle onun baktığı yere döndüm. "Meteor mu bu beyefendi? Zurnayı gözünden vurmuşsun." Onun bacağını cimciklediğimde küçük bir çığlık atınca "Yok davul." dedim. Ah, diğer kelime yanlışı yapan saf Berzan'la ne de yakışırlardı.. Bize yaklaşan Ömer'den bakışlarımı çekip Firaz'a döndüm. Onun arkası dönük olduğu için henüz Ömer'i görmemişti. "Geldi bile." Ömer yavaşça bize yürürken arkası dönük olan Firaz ona döndüğünde adımları duraksarken yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. Sinirlenmiş miydi? Firaz'a döndüğümde gözlerinin irice açıldığını ve şok olmuş bir ifadeyle Ömer'e baktığını gördüm. Bana döndüğünde dudaklarını birbirine bastırıp ellerini arkasında bağlarken gözlerini yere indirdi. Ömer yanımıza geldiğinde ayağa kalktık. Esra'yı gösterip "Çocukluk arkadaşım Esra. Bu da Ömer." diye tanıttım ikisini. Esra "Memnun oldum e-" diyecekken öksürmemle susarken gözleri büyüdü. Ömer hafifçe gülümseyip elini uzattığında "Bende memnun oldum Esra." dedi. Ardından bana dönünce yanımda dikilen Firaz'ı gösterdim. Birden çekingen hale bürünmesi tuhaf gelirken kısaca onu bakıp "Bu da arkadaşım Firaz. Gerçi doğma büyüme buralı tanımadığı kimse yoktur. Tanışıyorsunuz değil mi?" diye sorduğumda Ömer kafasını dikleştirip ona bakan Firaz'la kafasını salladı. "Tanıyorum Firaz'ı evet." Kaşlarım havalanırken "Öyle mi?" dedim. Firaz'a döndüğümde ondan yanıt beklediğimi anlayıp "Evet.. Ömer abiyi tanırım. Az yardımı dokunmadı bana." dedi düz bir ifadeyle. O zaman Ömer bana zararı dokunacak biri değildi.. Firaz bizimkilerin adamı olduğuna göre başka bir amacı olan biri olsa bana söylerdi nasılsa. Rahatlarken omuzlarım düştü. Firaz'ın koluna dokunup "Dikilme yalı kazığı gibi. Otur sende Esra'nın karşısına." dediğimde Ömer'e bakıp "Yok Bade hanım siz oturun." dedi. "Ne hanımı Firaz? Hani ölümüne kankaydık?" Yutkunduğunu görürken alnından süzülen ter damlasıyla kaşlarımı çattım. "Çok mu sıcak içerisi neden terledin sen?" Hızla eliyle kendine rüzgar yapıp "Biraz sıcak evet." dedi. Ömer'e döndüğümde kaşları çatıktı. "Ne yine o kaşları çatmışsın?" diye sordum parmağımı kaşlarına uzatırken. Kaşını parmağımla indirirken surat ifadesi değişti ve dudağı kıvrıldı. Yanımdan gelen boğaz temizleme sesiyle Esra'ya dönerken ne yaptığımı anladım ve hafifçe öksürerek geri çektim hızla parmağımı. Masaya yerleştiğimizde Firaz'da benim zorumla Ömer'in yanına oturdu. Birbirlerini tanıdıkları halde çok konuşmamaları dikkatimi çekmişti. Genelde ben ve Esra konuşurken Ömer'de bize eşlik ediyordu. Firaz ise sanki bu masada olmaktan rahatsız gibiydi ama bizimkilerin haberi olmadığı için normaldi. Yemek boyunca Esra her yediği yemeği öve öve bitiremedi. Firaz'ın telefonu çaldığında kapıya çıkarken Esra'da bana bakıp "Ben lavaboya gidiyorum." deyip göz kırptı. Kaşlarımı çatarken Ömer'e döndüğümde bana gülüyordu. "Arkadaşın senden çok farklı." Geriye yaslanıp "Nasıl yani?" diye sordum. Kahvesinden bir yudum alıp yüzümü dikkatle süzerken "Onun istanbullu belli, sen doğuştan Urfa'lı gibisin." dediğinde kollarımı masaya yaslayıp öne eğildim. Bakışları anlık eğildiğim için açılan dekolteme düştüğünde hızla tekrar yüzüme bakınca güldüm. Eğer bir saniye daha baksa alttan ayağımla bacağını kırabilirdim, biliyordu. "Sen bana ne demek istiyorsun?" Eliyle dudağını kenarını hafifçe kaşırken geriye yaslanıp bir süre cevap vermeden bana baktı. "Buraya ait gibisin.. Belki de burada birisine aitsindir." Kollarımı göğsümde bağlayıp "Öyle mi?" dedim baştan aşağı onu süzerek. Hafifçe güldüm ve "Kime, sana mı?" dediğimde cesaretime karşı kaşlarını havalandırdı. Masada öne eğildiğinde meraklı ifadeyle yüzüne bakmaktan kendimi alıkoyamadım. "Onu bilmiyorum ama, ben istediğimi alırım." dedi tok sesiyle. Onun gibi öne eğildimde suratlarımız arasında az bir mesafe kalmıştı. Masanın üzerindeki elinin üzerini parmaklarımla hafifçe okşadığımda suratı kasıldı. Oynayan adem elmasına bakıp gözlerine dönerken "Alırsın.." diye kısık sesimle konuştuğumda dişlerini sıktı. "Anca üçün birini." Bakışları öfkeyle değiştiğinde Esra yanımıza geldiğinde gülmemek için zor dururken hızla geri çekildim. Biricik arkadaşım eve gidince benimle dalga geçeceğini belli eder gibiydi ve gülmemek için zor tutuyordu kendini. Ömer arka arkaya iki bardak su içince "İç iç, ateşini alır." dediğimde gözlerini kısıp kafasını salladı. "Bunun intikamını alırım kızıl." "Ay çok heyecanlı ya!" diye çığlık atan arkadaşıma döndük. Kafasını eline yaslamış açılmış gözleriyle bize merakla bakıyordu. Aynı anda boğazımızı temizleyip gözlerimizi kaçırdığımızda Esra'nın gülmesiyle sana sonra göstereceğim der gibi kafamı salladığımda korkuyla ağzına fermuar çeker gibi yaptı. Yemek sona erdiğinde biz Ömer'in arabasına binmiştik ve Firaz'da arkamızdan bizi takip ediyordu. Sohbet ederek yolda ilerlerken arabanın birden fren yapmasıyla çığlık atarken Ömer küfür etti. "Ne oldu?" diye korkuyla camdan baktığımda arabanın kenarında duran iki karartıyı görünce önce bir güzel küfür ettim. Bu sırada Esra'da korkuyla "O ne?" diye soruyordu. Ömer sakince elime uzanıp "Sakin olun." dedi. İki silüet hareket edip araba farının aydınlattığı yola çıktığında iki genç insan olduğunu görüp Ömer'in dibinden çekildim hemen. "Hay ben sizin ebenizin çıkarttığı elleri öpeyim!" Sinirle camı açıp bedenimin yarısını camdan çıkarttım. "Kurt adam falan değilseniz ne diye atlıyorsunuz karanlıkta önümüze kardeşim?!" Ömer belimden tutup beni içeri çekmeye çalışırken inatla onlara sövmeye devam ediyordum. "Bade?!" diye kızdığında yine ona bakmadım. İki kişi korkuyla bize bakarken Esra bağırarak "Bade mal meydanda kızım!" dediğinde gözlerim kocaman oldu. Kafamı çevirdiğimde Ömer'e karşı domalır gibi durduğumu fark ettiğimde yanaklarım kızarırken hızla koltuğa oturdum. O Allahtan bana bakmak yerine kafasını koltuğa yaslamış, kravatını gevşetiyordu. Esra'ya sinirle "Neden daha önce söylemiyorsun?" dediğimde "Dinledin sanki." dedi kaşlarıyla Ömer'i gösterip. Ömer gözlerini açtığında oldukça gergindi. "Siz bekleyin şunların derdi neymiş öğreneyim." dediğinde tabii ki onu dinlemedim. Kapıyı açıp aşağı indiğimizde genç olan erkek yanındaki kızı hızla arkasına çekti. "Ne oluyor ulan burada? Canınıza mı susadınız siz?" Karşımızdaki kişi Ömer'i gördüğünde korkuyla geri adım attı ve "A-ağam.." dedi şaşkınlıkla. "B-biz-" "Ali değil misin sen? Diyar amcanın oğlu?" Bu sırada Firaz yanımıza gelmişti. Benim bakışlarım önündeki gencin arkasında korkuyla saklanmaya çalışan genç kızdaydı. Üzerinde dizlerinin altına kadar gelen bir elbise varken bedeni zangır zangır titriyordu. "Benim B-bo-" diyecekken Firaz öne atılıp çocuğun omzuna elini attı ve "Kızlar korkmasın, ilerde konuşalım." dedi. Kaşlarım çatılırken "Ne korkacağım oğlum? Bana bak?" dedim öndeki çocuğa. "Bu kız niye bu halde? Zarar mı verdin sen bu kıza?" Çocuk telaşla Ömer'e bakıp "Ağam vallahi öyle değildir. Berivan'ı kimseye haber vermeden evlendireceklerdi yaşlı bir adamla. Bende onu kaçırmak zorunda kaldım." dediğinde kızın hıçkırarak ağlamaya başlamasıyla içim cız etti. Ömer sinirli bir nefes alarak elleriye alnını ovdu ve "İyi bok yedin! Ulan bilmez misin buraların hükmü nedir?" diye bağırdığında sinirle omzuna vurdum. "Bağırma dana gibi, kız korkuyor!" Sakinleşmeye çalışarak arkasını döndüğünde Ali denen çocuk Ömer'den yardım isterken adeta yalvarıyordu. Ömer "Her yerde sizi arıyorlar. Bir saat sonra bende Berivanların konağına gidecektim." dediğinde sesi daha sakin geliyordu. "Biliyorum ağam az kalsın yakalayacaklardı bizi. Bu yüzden kaldığımız yerden ayrıldık. Ne olur yardım et bize, benim canım önemli değil.. ama sevdiğime bir şey olmasın." Sinirden gözlerim kapanırken halen ağlayan kıza yaklaştım yavaşça. Kafası yere eğik olduğu için yüzünü göremiyordum ama bedeni çok zayıftı. Sakin bir sesle "Kaç yaşındasın sen Berivan?" dediğimde bakışlarını bana çevirdi ve ürkekçe "On dokuz abla." dedi. Elimi şaşkınlıkla ağzıma kapatıp "Bu yaşta evlilik mi olur?" dedim. Ama sonra pişman oldum çünkü buradaki bazı kişilerin yaşantısı halen eskiye dayanıyordu. Evdekiler bana anlatsa da şu an ilk kez canlı kanlı şahit oluyordum. Karanlıktan seçemediğim kızın güzel yüzüne baktığımda moraran yanağı dikkatimi çektiğinde elimi uzatarak ıslak yanağını okşadım üzgünce. "Kim yaptı sana bunu?" Burnunu çekerek "Evlenmek istemediğimde babam yaptı abla.." dedi. Ellerim yumruk olurken Ömer'e döndüm. "Bir şey yapmayacak mıyız Ömer? Onları böyle bırakamam. Hangi yüzyılda yaşıyoruz, zorla adam evlendirmek mi kaldı allah aşkına?!" Esra korkuyla bizi izlerken Firaz'da sessizdi. Ömer düşünceli ifadesiyle bir kaç saniye bana bakıp "Ben halledeceğim, sen eve gideceksin." dedi. Sinirle ona bakarken "Hiç bir yere gitmiyorum! Kız korkuyor görmüyor musun?" dedim parmağımla Berivan'ı gösterirken. Uzattığım elimi tuttuğunda ben sessiz kalırken o iç çekti. Hafifçe elimi okşayıp "Halledeceğim diyorum.. Bana güvenmiyor musun?" dedi. Bakışlarımı birleşen ellerimize çevirirken yanıt vermedim.. Güvenmiyordum.. Gözlerimi ona çevirdim ve bilerek "Sana güveniyorum Ömer." diye gerçekçi bir ses tonuyla konuştuğumda yüzündeki saniyelik afallama dikkatimi çekti. Ardından kafasını sallayıp Firaz'a döndü ve "Bade'yi ve Esra'yı eve bırak Firaz." dedi. Hala elimi tutarken ellerimizi ayıran ben oldum. Berivan'a yaklaşıp ellimi koluna koydum ve "Korkma. Her şey güzel olacak tamam mı?" dedim. Göz yaşları bir bir akarken titreyen sesiyle "Tamam.." dedi. Bir daha kimseye bir şey demeden Firaz'la geldiğimiz arabaya bindim. Esra'da benim arkamdan binerken dışarda hararetle konuşan Ömer ve Firaz'dan gözlerimi ayırmıyordum. Öne doğru eğilen Esra "Gerçekten bir şey yapmayacak mısın fırtınam?" dediğinde alayla güldüm. "Tabii ki yapacağım.. Sadece bekle." Firaz arabaya bindiğinde ben sessiz kaldığım için devamlı bana baksa da ona karşılık vermedim. Biraz uzaklaştığımızda "Aram öğlen bana akşam aşiretin toplanacağını söyledi. Bu yüzden miydi?" diye sordum. Endişeyle bana dönerken "Cevap ver Firaz." dedim. Sıkıntıyla nefesini verip "Evet.. Dün onlar kaçtıktan sonra aşiretleri peşine düştü. Bugün de hükümleri kesilecek." dedi. Esra "Hüküm ne oluyor tam olarak?" dediğinde ben gözlerimi kapatırken Firaz yutkundu. "Ya berdel, ya da kan.." dedi sessizce. Hızla gözlerimi aralayıp "Beni aşiretin toplandığı yere götürüyorsun Firaz." dediğimde hızla arabayı durdurdu. "Bade.. Ne olur benden bunu isteme. Aram ağamlar beni öldürür." Güven verir gibi koluna uzanıp "Söz sana hiç bir şey olmayacak." dediğimde uzun süre bana itiraz etti ancak sonunda pes etmişti. Küskün bir ifadeyle arabayı kullanırken endişeli olduğunun farkındaydım ama bizimkilerin onu suçlamalarına izin vermeyecektim. Kırk dakikanın sonunda araba küçük bir konağın önünde durdu. Esra'ya dönüp "Sen burada kalıyorsun, sakın arabadan inme." dediğimde korkuyla "Bade ya bir şey olursa sana.. Gitme lütfen." dedi. Ona küçük bir tebessüm edip uzanarak yanağını öptüm. "Söz veriyorum bir şey olmayacak. Arabadan inme sakın." Dikkatli olmama dair bir şeyler söylerken arabadan indim. Konağın önünde durduğumda üzerime bakarken sıkıntılı bir nefes aldım. Tam da elbise giyecek vakti bulmuştum gerçekten. Üzerimdeki uzun peluş kabanımın önünü kapattığımda tek açık yerim bacaklarımdı. Omuz silkerek derin bir nefes aldım ve hızla konağın kapısını araladım. Hararetli konuşma sesleri kesilirken herkes ayaklanmıştı ama beni gördüklerinde suratları şok olmuş bir ifadeye büründü. Tabii ki bekledikleri kişi ben değildim.. Kocaman gülerek "Helloo kendini aşiret sanan aşolar." dedim ve el salladım. Gözlerimi onlarda gezdirdiğimde hepsinin erkek olduğunu görürken aralarında bizimkiler yoktu ve bu yüzden rahatlamıştım. Şaşkınca bakan gözlere karşı oldukça rahattım. Firaz hızla yanıma geldiğinde elini beline attığı dikkatimden kaçmadı. Silah.. Öne doğru çıkan yaşlı bir adam "Sen kimsin?" diyerek sertçe konuştuğunda onlara bir adım attım. "Ben Bade. Bawer atmanlı'nın kızı Bade.." Dik duruşuma karşı herkes fısıldayarak konuşurken ben bu kızı biliyorum diyen sesleri duyuyordum. Sinirli olan adam "Ne diye gelmişsin buraya?!" diye bağırınca "O sesini kıs dayı." dedim. "Şimdi siz koca koca adamlar iki gencin hayatı üzerine karar vermek için burada toplandınız öyle mi?" dediğimde şaşkınlıktan kimse konuşamıyordu. "Bu ülkede kanun varken siz kim oluyorsunuz?!" diye bağırdım sinirle. Bir kaç kişi ayaklanıp üzerime yürüyecekken Firaz hızla önüme geçip silahını çıkarttı. "Olduğunuz yerde kalın, Bawer ağam kızının üzerine yürüdüğünüzü duymasın.." Firaz'ın arkasından çıkıp kollarımı göğsümde bağlayarak önlerinde yürürken "Defol git buradan. Kız mız dinlemem alırım ayağımın altına!" dediğinde "Yok ya." dedim gülerek. "Ali ve Berivan'ı öyle bir saklarım ki.. Değil siz, Müge anlı bile bulamaz." Herkes iyice gerilmişti. Bir adam öfkeyle "Onlara sen yardım etmişsindir değil?!" dediğinde konuşmama izin vermeyen Firaz lafa atladı. "Yok öyle bir şey! Bawer ağam gelene kadar Bade burada duracak!" Sinirle Firaz'a baktığımda bana bakmıyordu. Herkes öfkeyle bana laf ederken arada konuşmalardan üç kişiyi beklediklerini duymuştum.. Birisi babamsa, diğeri Ömer olmalıydı. "Kim kaldı gelmeyen?" diye sorduğumda kimse cevaplamazken aralarından genç biri "Boran ağa.. Son kararı o verecek. " deyince kaşlarımı çattım. Ağzımın içinden "Hay sizin Boran'ınıza." diye mırıldanıyordum. Her yerde adı karşıma çıkıyordu. "Neden? Cumhurbaşkanı falan mı sıfatını bir türlü göremediğim Boran ağanız?" "Bana bak! Bilmediğin şeyler hakkında söze girmeyesin!" dedi yaşlı olan adam. Bu adam Berivan'ın babası olmalıydı. Tam bir şey diyeceğim sırada hızla kapı açıldığında Bawer bey'i, Aram'ı ve Berzan'ı gördüm. Endişeli gözleri beni bulurken hızla yanıma geldiler. Beni yanına çeken Aram'a kızgınlıkla baktığımda o daha da delirmiş gibiydi. "Ne işin var senin burada Bade?" Gözlerimi kısıp "Bu işler oylamayla olmuyor mu? Bende kararı bekleyip sonra bir güzel bozacağım bu işi. Berdel de yok, ölüm de." dedim hızlıca. Bawer bey sinirle gözlerini yumup "Bunu nerden duyduğunu konuşacağız.." dedi ve öfke saçan gözlerini Firaz'a çevirdi. "Ben tesadüfen öğrendim ve Firaz'ı tehdit ettim." Berzan sinirle saçlarını çekiştirerek "Bade.. Abim hadi eve git." dedi. Herkes sessizleşmişti ve kulaklarının bizde olduğuna emindim. Hızla "Olmaz." dedim. "Boran mıdır ne haltsa onu bekleyeceğim. Son kararı o verecekmiş, dediklerini duyalım bakalım. Ali ve Berivan'a bir şey olmasına izin vermem." Bana bakan Bawer bey, Aram, Berzan ve Firaz donup kaldığında bakışları endişeye çevrilince kaşlarımı çattım. Berzan yutkunarak "Bade'm.. Lütfen abim hadi gidelim biz. Söz veriyorum bir şey olmayacak ikisine de." dedi ikna etmek için elime uzanırken. Omuzlarımı kaldırıp "Olmaz." dediğimde dışardan sert bir fren sesi duyuldu. "Boran ağamda geldi." dedi biri. Ben merakla kapıya bakarken Berzan'ın hareketlenmesiyle ona döndüm. Üzerindeki ceketi çıkartırken ne yaptığına anlam veremediğim için şaşkın gözlerle bakarken kafasını sallayıp "Benden günah gitti inatçı keçi." dedi ve hızla omzuna attı beni. Berzan'ın sırtıyla bakıştığımda şok olduğum için konuşamıyordum. Bacaklarıma örtülen ceketi çırpınarak atmaya çalışırken "Berzan! Bak hemen beni indir! Yemin ederim mahvederim seni!" diye bağırıyordum öfkeyle. Kapıdan çıktığımızda "Yapamam abim özür dilerim." deyince sırtına bütün gücümle vurdum. "İndir oğlum beni! Hele Berivan'a bir şey olsun bak ben sana neler yapıyorum!" Berzan yürürken kafamı kaldırdığımda arka arkaya duran dört arabayı gördüm. En öndeki arabanın plakası dikkatimi çektiğinde yumruk atmayı bırakmıştım. 34 BRN 63 Bir insan neden arabanın ön camına bile film koyardı? Dahası arkadaki arabadakiler inerken öndeki arabadan kimse inmemişti. "Boran denen pabucumun ağası!" diye bağırdım beni duyması için. "Bade sus ulan!" diyordu Berzan beni arabaya sokmaya çalışırken. Kapıya iki yandan tutunup girmemek için inat ederken "Hele bir o soktuğumun hükmünü ver, geleceğini bitiririm oğlum senin!" diye bağırdım. Kollarım acıdığı için daha fazla dayanamadım ve arabaya bindim. Berzan hızla yanıma yerleştiğinde öne oturan Firaz kapıları kilitledi. Sırtımı koltuğa yaslayıp kollarımı bağladığımda sinirle Berzan'a bakarken öfkeyle bacaklarını titrettiğini gördüm. Ellerini kafasına koyup öne doğru eğilirken sadece sinirli soluklarını duyuyordum.. Sanırım söylenmek için fazla sinirliydi.. Bu yüzden sessiz kaldım. Araba ilerlerken kafamı arkama çevirdiğimde Boran denen adamın kapısı açıldı ancak tam inene bakacağım sırada Berzan hızla kafamı çevirdi. Ölümcül roket bakışlarımı ona gönderdiğimde "Hele bir eve gidelim.." dedi nefes nefese. Gözlerimi kısıp kafamı kendimden tarafa olan cama çevirdim küskünce. Bugün de Cihatlı aşiretinden olduğunu öğrendiğim Boran denen adamı görememiştik.. Biraz önce ona laf ettiğimde diğer aşiretten adamlar bana öfkeyle baktığında ve her kafadan ses çıktığında buralar için çok önemli biri olduğunu fark ettim. Nedense hislerim karşılaşmamızın yakın olduğunu söylüyordu ve hislerim beni hiç yanıltmazdı. 🦋 Bakalım Boran bey ile ne zaman tanışacağız.. Bölümle ilgili yorumları alayım 👉🏼 Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 💐
|
0% |