@pembikhayallerr
|
Bölüm 15: Darmadağın Olanlar yüzünden sakinleşmiyordum. Resmen beni çuval gibi sırtına atıp o konaktan çıkartmış, o Boran denen adamı görmemi engellemişti. Esra beni sakinleştirmeye çalışırken dakikalardır yaptığım gibi karşımdaki koltuğa oturmuş Berzan'a bağırdım. "Sen ne diye götürüyorsun beni?! Hayırdır ya, ne bu gizli saklı durumlar? O ağa zibidisiyle konuşup halledecektim ben!" Yerdeki kafasını kaldırdığında suratında yorgun bir ifade vardı. Ferzan'da endişeyle onun yanında durmuş bana bakıyordu. "O yüzden mi o adamı görmemi engelledin?" Ferzan mırıldanarak "O adam düşman aşiretten Bade. Seni görmesine gerek yok." dedi hızla. Sinirle ellerim yumruk olurken "Ben.." dedim kendimi göstererek. "İyi insanların arasında büyümüş gibi mi duruyorum sizce? Benim tanıdığım sadece iki iyi insan vardı, onlarda yanımda zaten. Sizin gözünüzde bu sorunu çözemeyecek birisi miyim?" Söylediklerimle Berzan'ın gözleri hızla bana dönerken onunda yumruğunu sıktığını gördüm. Adem elması oynadığında öfkeyle gözlerini yavaşça kapatıp açtı. "Güzelim halledeceğine hepimiz eminiz. Ama zaten biz karşıyız bu işlere, babam da durumu halletmek için konuşacaktı o adamlarla. Seni o kadar adamın içinde gördüğümüzde ne yapacağımızı şaşırdık." Sıkıntılı bir nefes verip koltuğa oturduğumda Esra yanıma oturup elimi tuttu. Sinirimden cevap vermezken içeri Adar girdi ve bizim suratımızı görünce "Ne oldu?" dedi endişeyle. "Senin bu abin beni zorla buraya getirdi. O Boran denen herifle de karşılaşmamı engelledi." Duyduğu isimle bana attığı adımlar dururken Berzan'a döndü. Berzan ona sıkıntıyla kafasını sallayınca direkt yanıma gelip önümde eğildi ve ellerimi tuttu. "Duyduklarım doğru yani? Bütün aşiretlerin toplandığı konağı mı bastın sen?" Normal bir şeymiş gibi kafamı salladığımda gülmeye başlayınca kaşlarımı çattım. Biraz olsun yumuşarken gözlerimi kaçırıp "Ben ne diyorum sen ne diyorsun." dedim. Berzan'a dönüp "Bir daha böyle bir şey yapma." dediğimde sıkıntılı bir soluk çekti içine. Üçünün de bakışları bendeyken Esra'da merakla onlara döndü. Ferzan gözlerimin içine bakarak "Ne saklayabiliriz senden Bade'm. Kurt gibisin mübarek, senden bir şey saklanır mı?" dedi gülmeye çalışarak. Sırtımı koltuğa yaslarken kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ben söyleyeyim de.. Sonra bir şeyler karıştırdığınızı öğrenince başka bir Bade ile karşılaşınca şaşırmayın." Kafamı yana yatırıp tane tane konuşmamla Adar ayağa kalkarken Ferzan'ın telefonu çalınca hızla dışarı çıktı. Berzan'da bakışlarını halıya indirmiş, tuhaf bir ifadeyle bir şeyler düşünüyordu. Aşağıdan gelen seslerle hızla ayağa kalkıp merdivenlerden indim. Bawer bey ceketini çıkartırken "Ne oldu?" dedim meraklı çıkan sesimle. Aram yanıma gelip bana sarıldığında kollarımı ona dolamadım çünkü kızgındım hâlâ. Şaşkınlıkla geri çekilip "Boran denen adam mı? Berdel falan peki?" deyince "Anma o adamın adını." dedi gözlerini sinirle kaçırıp. Karmaşık bir ifadeyle ona baktığımda "Yok berdel falan." dedi kafasını iki yana sallarken. Düşünceli bir ifadeye bürünürken "Bende şaşırdım, normalde dedesi eski geleneklere en bağlı olan ağadır. Nasıl böyle bir şeye ikna etti bütün aşiretleri bilmiyorum." dediğinde bakışlarımı Bawer beye çevirdim. "Bunların aşireti sizden güçlü o zaman?" Bawer bey yorgun gözlerini bana çevirip "Geçmişte dedelerimiz sorun yaşayınca aşiretler ikiye bölünmüş. Onlar en büyük aşirete sahip aile, sonra da biz geliriz. Dedesi geçen yıl aşiret ağalığını torununa bırakmıştır." dediğinde donuk bir ifadeyle konuşuyordu. Gerçekten iki aile arasında büyük bir sorun olmalıydı ki o adamın adını duymaya bile tahammülleri yoktu. "Yani siz benim o adamı o yüzden görmemi engellediniz öyle mi?" dediğimde Aram bana bakmadan kafasını salladı. Bawer bey'e baktığımda iç çekerek "Ben çok yorgunum kızım. Odaya çıkıp dinleneceğim biraz." dedi ve merdivenlere yürüdü. Arkasından seslenip "O eve gittiğim için bana kızmayacak mısın?" diye sorduğumda adımları duraksarken kafasını bana çevirdi ve ufak bir tebessüm ederek "Kızmayacağım.. Böyle bir hakkım yok benim." dedi ve yürümeye devam etti. Söyledikleriyle karmakarışık olmuştum. Neden gülümsemesine rağmen üzgün gibi duruyordu? Kendini babam olmaya mı layık görmüyordu? O gidene kadar arkasından bakarken omzumda hissettiğim dokunuşla bakışlarım Adar'ı buldu.
"Takma kafana güzelliğim babam şirkette çok yoruldu bugün." Sesli bir nefes verip kafamı salladım. Esra'ya baktığımda hızla kafasını sallayınca herkeste gözlerimi gezdirdim. Ortamda tuhaf bir gergin hava vardı. Esra ile odama çıktığımda ilk işim üzerime yapışan kıyafetten kurtulmak oldu. "Bir günün de olaysız geçsin be portakal." derken valizini kurcalayarak sitemle konuşuyordu. "Bu arada ben Ömer eniştemi çok sevdim kızım. Adamda karizma desen var, hem kibar da.." Kafamı yatak başlığına yaslayıp "Ne kibarı be? Öküzün önde gideni o." dedim tavana bakarken. Sinsi bir şekilde kötü kadın kahkahası atınca kaşlarımı çattım. "Enişte dememe kızmadın?" Arkamdaki yastığı alıp hızla ona fırlatınca kahkahaları büyüdü. "He yedim bende tamam." Valizden çıkarttığı abur cuburu sallayıp gözüme sokarken "O zaman iyi yontmuşsun sen bu ağayı. Bana hiçte senin dediğin gibi gelmedi." dedi. "İstanbuldan buraya cips ve çikolata mı getirdin gerçekten?" Omuz silkerek yanıma yerleşti. Onun bilgisayarından film açıp izlerken aklım başka yerlerdeydi. Bazı şeyler tam olarak yerine oturmuyordu. Bir de yarın reklam çekimim vardı ve işin aslı hiç gidecek halim yoktu. Esra bir ara filmi durdurup aşağıdan su içmeye gitti. Onu beklerken ihmal ettiğim Instagrama girip anlık kendimi çekerek hikayemde paylaştım. Anında gelen bir kişinin kullanıcı adı dikkatimi çektiğinde kaşlarım havalandı. omer.2001 Bu Ömer.. O Ömer olamazdı değil mi? Merakla profile girdiğimde sayfada gördüğüm fotoğrafla donup kaldım. Paylaşılan tek fotoğraf benim arkadan çekilmiş bir fotoğrafımdı. Evdekilerle kavga edip Ömer'in evinde kaldığımda mutfakta bulaşıkları toplarken arkadan fotoğrafımı çekmişti esmer teneke. Esra odaya hızla daldığında telefonun kilidini kapatarak şoku atlatmaya çalıştım. Gözlerim Esra'yı bulduğunda suratı bembeyazdı. "Esra?" dedim endişeyle. "Ne oldu?" Bana doğru gelirken"Bade.. Senin bu abin Berzan." dedi. "Biraz değişik birisi." Onu yanıma çekerek "Nasıl yani, sana bir şey mi yaptı?" dedim sinirlenirken. "Hayır, hayır." dedi hızla kafasını sallayıp. "Ben su içerken mutfağa girdi. Bir süre bana bakınca merakla ne olduğunu sordum. Demek ki melekler de su içebiliyormuş dedi bana." dediğinde şaşkın vaziyetimden sıyrılıp kahkaha atamaya başladım. Öyle gülüyordum ki kendimi yatağa bırakıp dakikalarca kahkaha attım. Esra da kızgınlıkla bana bakıyordu ama sakinleşemiyordum salak Berzan yüzünden. "Kızım var ya bu abayı yakmış söyleyeyim." dedim sakinleşmeye çalışırken. Anlamayarak "Kime?" deyince saçlarını okşayıp "Boşver saftirik arkadaşım benim." dedim. Saat geç olunca ikimizde yatağa uzandık uyumak için. Esra kollarını hep yaptığı gibi bana doladığında gözlerimi kapattım ama bir türlü uyuyamıyordum. Gözlerimin önüne Ömer'in bana olan yemekteki derin bakışları geldiğinde dudaklarımda küçük bir gülümseme oluştu. Kendimi kaptırmak istemiyordum ve bu belirsiz ilişkiyle ne yapmalıydım bilmiyordum.. ❄️ Esra ile geçtiğimiz üç günü geride bırakmıştık. Bu süreçte Bawer bey, Şimal abla, Hamza ve Emir ile bol bol vakit geçirmiştik. Artık geri dönmesi gerektiği için onu havaalanına Berzan ile bıraktığımızda Esra ağlarken ben kendimi ağlamamak için zor tutmuştum. Ancak Berzan'a baktığımda benim yerime onun ağlayacak gibi olduğunu görünce bütün duygusallığımın içine sıçılmıştı ve neredeyse anırarak gülecektim. Esra gittikten sonra sürekli Berzan'a takılıyordum ancak bir türlü onu beğendiğini kabul etmiyordu. Bu üç günde Aram'ı ve diğerlerini nerdeyse hiç görmemiştim. Eve gecenin bir yarısı geliyorlardı ve Esra benimle uyuduğu için yanıma da gelemiyorlardı. Sabah kalktığımda ise evden çoktan çıkmış oluyorlardı. Gün içinde beni aradıklarında onlara ne ile uğraştıklarını sorsam da geçiştirici bir şeyler söyleyip kapatıyorlardı telefonu. Bu şüpheli halleri kafama takılsa da artık bazı şeyleri akışa bırakmıştım. Bawer bey ile aramız daha da iyiydi. Ona artık bey diye hitap etmek istemesem de bir türlü söyleyemiyordum o alışılmadık kelimeyi. Bazen bana bakıp dalıp gittiğini görüyordum.. Gözlerindeki o acı dolu duygunun, içine sakladığı acı verici sözcüklerin onu yıprattığının farkında olsam da onun gelip benimle konuşmasını bekliyordum. Ve ne zaman dışarı çıkacak olsam saçlarımdan öpüp beni evden uğurlamasına öyle alışmıştım ki, şimdi onun işi olsa ben evden çıkmadan önce onun yanına gidip beni öpmesini bekliyordum. Gerçekten onlara karşı büyük ölçüde değişmiştim ve bunun herkes farkındaydı. Ben harici değişen diğer bir kişi de Emir'di. Kendi içine kapanık halinden sıyrılıp cesaretlenmişti. Sürekli yanıma gelip bana sırnaşıyor, ödevlerini bile benimle yapmak istiyordu. Okuldan geldiğinde bazen onu hala üzeri başı dağınık halde görüyordum. Ona karşı tedbirli yaklaşsam da bu konuyu bugün halledecektim. Berzan'dan beni Emir'in okuluna bırakmasını istediğimde şaşırsa da dediğimi yaptı. Onu zorla yanımdan gönderirken gözlerinin kızarıklığına bakarak iç çektim. Her ne yapıyorlarsa sırf bu yüzden uykusuz kalmışlardı. Güvenliği geçip önce müdürün odasına gidip Emir'in öğretmeniyle görüşmek istediğimi söyledim. Derste olduklarını öğrenince şubesinin önüne gidip dersin bitmesini bekliyordum. On beş dakika sonra zil çaldığında bazı öğrenciler sınıftan çıkarken öğretmen hala içerdeydi ve Emir'de hala çıkmamıştı. İçerden gelen seslerle kafamı içeri uzattığımda öğretmen masasının önünde duran Emir'in ellerini önünde birleştirip kafasını eğerek öğretmeniyle konuştuğunu gördüm. "Derslere odaklanmıyorsun Emir, diğer arkadaşlarınla kavga etmek yerine biraz derse odaklanmalısın." Öğretmeninin Emir'e söylediklerini duyduğumda kaşlarımı çatarken sınıftan çıkan bir kızı durdurdum. "Öğretmeniniz o çocuğa neden kızıyor?" Arkasına dönerek Emire baktı ve üzgünce iç çekti. "Diğer çocuklar onunla dalga geçtiği için hep kavga ediyor Emir. Biraz önce yine kavga etmeye kalkınca öğretmenimiz sinirlendi abla. Sen Emir'i tanıyor musun?" Gözlerim başı yerde olan Emir'den ayrılmazken küçük kıza teşekkür edip içeri bir adım attım. Öğretmenin bakışları bana dönerken kaşları havalanmıştı ve Emir henüz beni fark etmemişti. Kolumu Emir'in omzuna attığımda irkilerek bana dönüp şaşkınlıkla "Abla?" deyince gülümsedim. "Merhaba, Ben Bade. Emir'in ablasıyım." Öğretmene karşı söylediklerimle adam şaşkın bir ifadeye bürünürken "Merhaba, Mehmet bende. Memnun oldum." diye yanıtladı kibarca. Kafamı sallayıp "Sorun nedir? Biraz önce kardeşime söylediklerinize şahit oldum." dediğimde ayağa kalkarken "Öğretmenler odasında yalnız konuşalım isterseniz." dedi. Bana hala şaşkınlıkla bakan Emir'in yanağını okşayıp "Sen sırana git ablacım, birazdan yanına geleceğim." dedim. Ağzı aralanırken cevap vermedi. Şaşırdığını biliyorduk çünkü daha önce ona böyle bir kelime kullanmamıştım. Arkasını dönüp gitmeden önce bana baktığında gözlerinin sulandığını fark edince kalbime bir sızı girdi sanki. Sessizce sırasına geçmesiyle iç çekerken sınıftan çıkan öğretmeni takip ettim. Öğretmen otuzlu yaşlarında olmalıydı ve dışardan sakin bir kişiliğe sahip biri gibi duruyordu. Odasına girdiğimizde vakit kaybetmeden karşısına oturdum. "Bir şeyler içer misiniz?" "Hayır teşekkürler. Direkt konuya geçersek sevinirim." Gözleri benden ayrılmadan boğazını temizledi. Gülümseyip "Emir'in ablası olduğunu bilmiyordum." deyince geriye yaslandım. "Sorun kardeşimin aile ilişkileri değil Mehmet bey. Emir'in sınıfta rahatsız edildiğini biliyorum ve daha demin olan konuşmanın sebebini öğrenmek istiyorum." Hafif bir şaşkınlıkla kafasını salladı. Düşünceyle kafamı sallayıp "Emir'e sebebini sordunuz mu?" dediğimde "Elbette." dedi hızla. "Ancak bir cevap vermiyor." İç çekerek "Emir sebepsiz yere bunu yapmıyor. Bana sınıftakilerin onunla uğraştığını söyledi. Elbette kavga etmesini onaylamıyorum ama ona kızmadan önce işin aslını öğrenmeniz gerekmez mi?" dediğimde gergince önündeki sudan içti. "Haklısınız ancak dediğim gibi sebebini öğrenemedim." Bacak bacak üstüne attığımda o geriye yaslanırken "O zaman konuyu bilen ve tarafsız olan arkadaşlarına sormalısınız. Yanlış anlamayın size akıl vermek haddim değil. Sadece kardeşimin sınıfta bu şekilde mutsuz olmasını istemiyorum." dedim. Mahcup ifadesiyle "Çok haklısınız. Söylediklerinizi yapacağım." deyince ayaklandım. Adamın bakışlarından hoşlanmamıştım. "Teşekkür ederim. Kolay gelsin size." Elini uzattığında bir kaç saniye duraksayıp elini sıktım. Kısaca "Bende." deyip elimi çektim. Sınıfa girdiğimde bir kaç çocuk kendi arasında gülerek Emir'e bakarken diğerleri beni fark edince sınıfta sessizlik oldu. Ardından şaşkınlık dolu fısıldaşmalar başladı. Bir kaç kişi hızla yanıma gelip "Abla ben seni tanıyorum!" dediğinde gülümsedim. "Öyle mi? Nereden tanıyorsun bakalım?" "Ben seni telefonumda görmüşüm. Vallaha çok güzelsin." Söylediklerine kahkaha atarken Emir hızla sırasından kalkıp yanıma geldi ve bana sarıldı. "O benim ablam, kaybol." Yalandan kaşlarımı çatarken "Emir!" dedim. "Ama abla-" Ona karşılık olarak şefkatle saçlarını okşarken omuzlarını düşürdü. Arkadaki küçük velet grubu sinirle bize bakarken biri boyuna posuna bakmadan "Korkak, ablasını getirmiş." deyince güldüm. Elimdeki poşetten küçük kutuyu çıkartıp sabah yaptığım cupcakeleri çıkarttığımda arka grup hariç herkes başımda toplandı. Bir yandan da Emir'in konuşan bir maymuş görmüş ifadesine gülüyordum. Ama o benim kardeşimdi ve onun bu şekilde yalnız kalmasına gönlüm razı değildi bu yüzden elimden geleni yapmalıydım. İlk geldiğimde konuştuğum sarışın kıza keki uzattığımda kocaman gülerek teşekkür etti. "Bunları Emir ile birlikte sizin için hazırladık. Arkadaşınızla iyi geçinin olur mu?" derken herkse sırayla dağıtıyordum ve hepsi beni onaylıyordu. "Olur abla." Kekleri dağıtmadığım son gruba ilerlerken kafalarını çevirdiler. Kutudan alıp keki onlara uzattığımda gözlerinden istedikleri belli olsa da "İstemeyiz." dedi hemen biri. "Neden? Tadı çok güzel, denemelisiniz." Kararsızlıkla bana bakarken ele başları olduğu belli olan çocuğun ağzına keki tıkıştırınca sınıftakiler gülerken küçük bücür ayağa kalktı. Hepsinin eline keki verip "Bana bakın veletuslar.." dedim gözlerimi kısarak. "Aşiretlerinizle ve diğer bebeksi konularınızla ilgilenmiyorum. Emir'le benim üzerimden ya da başka bir konudan uğraşmayı bırakın. Kin gütmek için yaşınız çok küçük." Elimi ıslak mendile sildiğimde hepsi sessizce bana bakarken elimi sıraya koyup onlara yaklaştım. "Sınıfa sık sık geleceğim.. Yani, bir daha kardeşimle uğraştığınız duymayayım bücürler tamam mı? Siz ondan hoşlanmayabilirsiniz ama diğer çocuklarında arkadaşlık etmesine karışmayacaksınız." Endişeyle bana baktıklarını fark edince geri çekildim. Emir'in yanına yürürken keki yiyen öğrenciler ona samimiyetle teşekkür ediyordu. Emir'in suratındaki mutlu ifadeye bakıp gülümsedim. Ders başlayacağı için ona sarılıp öptüm ve içim rahat bir şekilde yanından ayrıldım. Bu konuyu da şimdilik halletmiştik. ❄️ Günler geçerken korkulu rüyam olan o pislik adamı düşünmemeye çalışıyordum. Aram ve diğerleri artık Esra olmadığı için gece geldiklerinde yanıma uğradığında uykudan gözlerimi açamasam da küçük öpücüklerini hissediyordum. Kabul etmek istemesem de, onları birazcık özlemiştim. Geçen hafta kaçan Ali ve Berivan'ın bugün düğünleri vardı. Firaz yanıma gelip Berivan'ın bana davetiye gönderdiğini ve benimle görüşmeyi çok istediğini söyleyince şaşırsam da mutlu olmuştum. Bizimkiler gitmek istemiyordu ancak tabii ki gidecektim. Aram, Berzan, Adar ve Ferzan yine yoktu. Dolaptan aldığım elbisemi üzerime geçirdiğimde hafif bir makyaj yaptım.
İnstagramda ne zaman fotoğraf paylaşsam altına sapıkça yorum yazan erkeklerle kavga ediyordu manyak herif. Saatlerce yazdıklarını tekrar tekrar okuyup gülüyordum. Önceden olsa bu gibi müdahalelerden hiç hoşlanmazdım ama birazcık kıskanılmak ve sahiplenilmek hoşuma gidiyordu sanırım. Ömer bana kız kardeşinden bahsetmişti.. Beni ona anlatmıştı ve kardeşi benimle tanışmak istiyordu söylediğine göre. Ancak aramızda bir şey yokken böyle bir durumun içine girmek istemiyordum. Aşağı indiğimde beni gören Bawer bey ayağa kalkarken gözleri açıldı. "Kızım, çok güzel olmuşsun.. Ama gerek var mıydı bana birilerini öldürtmeye?" Ufak bir kahkaha atıp koluna girdiğimde tereddütlü ifadesi silinirken halinden memnundu. Açık konuşmak gerekirse istemediği halde bana karışmamaya çalışması beni çok mutlu ediyordu. "Kimseyi öldürmek yok. Daha yeni birbirimizi bulmuşken birimiz hapse girmeyelim." Şapşalca gülerken "Öyle yapalım değil?" dedi. Şimal hanım kahkaha atarak "Koskoca Bawer ağa'yı çocuğa dönüştürdün ya, sana ne deyim ben Bade?" dediğinde kıkırdadım. Bawer bey kaşlarını çatıp "Ayıp oluyor çocuk falan hanımlar. Benim yedi tane çocuğum var." dediğinde "Harbiden ya.. Yedi tane çocuk mu olur Allah aşkına." deyince boğazını temizledi. "Hadi geç olmadan gidelim güzel hanımlar." deyip diğer kolunu Şimal ablaya uzattığında gülerek koluna girdi o da. Düğünün yapılacağı büyük salona geldiğimizde Bawer bey elimi tutarken ona baktım. Şimal abla diğer kolundayken böyle bir hareket yapmasıyla derince yutkunmuştum. Sanki.. kendimi babasıyla düğüne giden küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim. İçeri girdiğimizde kadınlar ve erkekler ayrı bir bölümde otursa da herkes birbirini görüyordu. Ayrıca erkekler ve kadınlar bile kendi aralarında bölünmüş gibiydi. Sanırım herkes kendi aşiretiyle oturuyordu. Ortada halay çeken büyük bir kalabalık vardı. Bir kaç kişinin bakışları bize döndüğünde yanındakiler dürtüp bizi gösterirken bıkkınlıkla nefesimi verdim. Bawer bey alnımdan öpüp "Dikkat edin." dedi ve bana dönüp "Uslu dur kızım." dedi. Gözlerimi devirip gülerken "Bakarız." dediğimde benim gibi güldü o da. Şimal abla ile kol kola masaya oturduğumuzda kadınlar hemen bizimle konuşmaya başladı. "Bir içim su maşallah. Sevdiğin vardır kızım?" diye soran kadınla bir kaç saniye durup "Yok." dediğimde gözleri parladı. "Şimal'im bu kızın yaşı geçiyor. Ben bulayım bizim aşiretten birini." dediğinde kaşlarımı çattım. Ne varmış benim yaşımda sanki? Şimal abla düşüncelerimi okumuş gibi "Ne geçmesi Rojda abla. Bade kendi kararlarını verebilecek yaşta. O kendi sevdiğini bulup kendi kararını verir." dediğinde kocaman gülümsedim ona. Kınayan bakışları hiç umursamazken arkadan birinin boynuma sarılmasıyla son nefesimi verecek gibi tıkanırken Şimal abla hızla o kolu boynumdan ayırdı. Sinirle arkama dönünce pişmiş kelle gibi sırıtan Cafer "Ayıp ettin beni kaybettin." dedi maloz. Ayağa kalkıp boğazına sarılmamak için zor dururken "Öldürseydin Cafer? Öyle boynumu sıkmak olmaz." dediğimde küçük çocuk gibi triplere büründü. "Sen günlerce benimle görüşme.. Bir de sonra bana kız. Alındım gücendim Bade hanım. Hani kankaydık?" Derdini anlayınca kolumla koluna hafifçe vurup "Öyleyiz zaten şapşal." deyince hemen heveslendi. "Öyleyiz değil mi?" Kafamı sallayarak gülünce derin bir sohbete girmiştik. Cafer'in annesiyle sarıldığımda o ve Şimal abla da yan yana oturup konuşmaya başladı. Gözlerim bize ayıplayarak bakan kadınları bulunca sinirle Cafer'i erkeklerin yanına gönderdim. Takı olayı başladığında iki saat süren zarf verme ve para sayma durumuyla içim bayılmıştı. Berivan'a öyle çok altın takılmıştı ki kız adım atamayacak hale gelmişti. Allahım, sen gösterme... Sonunda gelin ve damat masasında oturan ikilinin yanına ilerledim. Beni gördüklerinde sevinçle ayaklandıklarında kocaman gülümseyip "Hayırlı olsun." dedim. Berivan sıkıca bana sarılıp "Abla vallahi gözüm seni arıyordu. Allah senden razı olsun." deyince mahcup ifademle geri çekildim. "Olur mu öyle şey? Ben bir şey yapmadım, siz mutlu olun yeter." Kısa bir sohbet ederken sürekli bana teşekkür ediyorlardı. O gün Ömer'in onlara çok yardımcı olduğunu söylediklerinde benden bir artı daha alan adamı gözlerim salonda arasa da bir türlü bulamıyordum. Ancak bir bakış çekti dikkatimi.. Bawer bey'in oturduğu masanın karşı masasındaki toplulukta oturan yaşlı bir adam vardı. Bu adamı hatırlamıştım.. İlk gittiğimiz düğünde neredeyse Bawer bey'le kavga edecek olan ve nefret dolu gözlerini benden ayırmayan adamdı. Cihatlı aşiretinin ağası olduğu belliydi çünkü bütün adamlar etrafında dört dönüyordu. Boran denen adamın dedesi bu moruk olmalıydı. Nefret dolu gözleri benden ayrılmazken kaşlarımı çatmıştım. Pis bir sırıtışla kafasını salladığında dişlerimi sıkarak yanına ilerleyecektim ama yanımdan geçen bir kadının masadakilere söylediği şey dikkatimi çekti. "Bu Atmanlılar bir adam için bütün herkese haber salmıştı ya, benim oğlan aradı. Onların önüne bir adamı atıp gitmişler, aradıkları adam olduğunu söylüyorlar." Çatık kaşlarımla onlara döndüğümde beni gören kadınlar konuşan kadına susması için işaret yaptı. "Ne dedin sen?" dedim kadına ancak Cafer hızla yanıma gelince konuşmam yarıda kaldı. "Bade duydun mu olanları? Salonda herkes bunu konuşuyor!" Telaşlı ifadesine karşılık sıkıntılı bir nefes alarak "Ne oldu?" dedim. "Birileri bir adamı abinlerin önüne atmış arabadan, sonra basıp gitmişler. Boran Cihatlı'nın adamları olduğunu söylüyorlar adamı bırakan kişilerin. Aram abilerde o adamı yaka paça götürmüşler." Aklımdan bin bir türlü olasılık geçerken "Nerede olabilirler Cafer?" dedim hızla. O an Bawer bey'in hızla salondan çıktığı dikkatimi çekti. "Buldum bile.. Yürü gidiyoruz." diyerek kolundan sürüklemeye başladım. Bana yetişmeye çalışırken adımlarımız aceleciydi. Arabaya yerleşip önümüzde giden Bawer bey'i biraz uzaktan takip ediyorduk. "Bade'm yine bir boklar gelecek başımıza." Cafer'e dönüp endişeli suratına bakarken bende tedirgindim. "Napayım Cafo, o boklar benim peşimi bırakmıyor bir türlü." Sitemli sesimle oflarken önümüzdeki arabanın hızla sola dönmesiyle Cafer şaşkınlıkla konuşunca yerimde dikleştim. "Nereye gittiğimizi biliyorum." "Nereye?" "Sizinkilerin çiftliğine.." Daha da meraklandığımda beş dakika sonra büyük bir kapıdan giren arabayla az ilerde durduk. Kapıda adamlar olduğu için biz arabayla giremezdik. Bu yüzden hızla emniyet kemerimi açıp Cafer'in arkamdan bağırmasını umursamadan ileri doğru koşturup içeri atlayabileceğim bir yer arıyordum. Neden her şey üzerimde elbise varken başıma geliyordu ki? İçeri girebileceğim mesafede bir duvar bakınırken arkamdan gelen "Yardım lazım mı?" sesiyle arkama irkilerek döndüm. Günlerdir görmediğim esmer beyefendi karşıdan bana yaklaşırken elleri cebindeydi. Yine üzerinde ona çok yakışan bir takım elbise vardı. Ve yine bir haltlar karıştıracağım sırada karşıma çıkmıştı. "Sen nereden çıktın be, beni mi takip ediyorsun?" Yanıma yaklaştığında sırtımı duvara yasladım. "Acelen var sanıyordum kızıl." Kararsızca ona bakarken "Bu bilinmez tavırlar bana sökmüyor haberin olsun." dedim. Dudağının sağ tarafı hafifçe kıvrılırken "Arkanı dön." demesiyle omzuna vurarak itekledim onu. "Ay hoşt ulan! Uzaklaş benden!" "O güzel aklından neler geçiyor bilmiyorum Bade.. Seni tutup kaldıracağım, sende duvarın üzerine çıkacaksın." "Ne biliyorsun oraya çıkacağımı sen? Hem benim üzerimde elbise var, kalçama bakmak için bahane mi uyduruyorsun?" Burnundan sabırsız bir soluk alıp sinirle gözlerini kapatırken "Çıkıyor musun, çıkmıyor musun?" dediğinde hızlıca ayağımdaki topukluları çıkarttım. İçimden "Bismillah." diyerek beklerken arkamı döndüğümde ellerini belime yerleştirince karnımda kıpırtılar oluştu. Sanki oyuncak bebek kaldırıyor gibi beni kaldırdığında ellerimi uzatmaya çalıştım yukarı ancak yetişemiyordum. Sesi çıkmayınca bir yandan "Biraz daha kaldır. Yaşıyor musun?" dedim tepki vermediği için ama bana "Çok konuşuyorsun." dedi soluklarının arasından. "Çık kınışıyırsın." diyerek taklidini yaparken yukarı uzanmaya çalışsam da yetişemiyordum. "Olmuyor biraz daha yükseğe çıkmam lazım." Aşağı hafifçe baktığımda kafasını yukarı kaldırmak üzere olduğunu görüp "Bakma sakın!" diyerek bağırdığımda sinirle homurdanarak kafasını eğdi. Ellerini aniden kaydırıp kalçamın kenarlarından tuttuğunda gözlerim büyürken "O eline koluna sahip çık bak oğlum! Dokunma orama burama!" dediğimde son kez uzanmaya çalıştığımda duvara tutunmuştum. Ellerimle kendimi güçlükle yukarı iterken o da bana destek oluyordu. Ayağımı duvarın üzerine attığımda "Bakmıyorsun değil mi kaçlarıma?" deyince sabırsızca "Eğer o kaçlarına bakacak olsaydım... İnan burada değil çok farklı yerlerde olurduk." dediğinde hızla yukarı attım kendimi. Parmağımı sallayıp "Sen ne sapık, ne hasta ruhlu bir esmer tenekesin oğlum! Bittin sen, bittin!" diye kısık sesle bağırdım aşağı. Gülerek geri çekildiğinde "Biraz daha orada durursan bu sefer dayanamayacağım." dediğinde yüzüme bakmaya çalışıyordu sadece. Çiftlikten gelen bağırış sesleriye kafamı oraya çevirdiğimde Ömer'e son kez bakarken bana endişeyle bakarak "Dikkatli ol." dedi. Cevap vermeden aşağı atladığımda Allah'tan çıktığım mesafe kadar yükseklik yoktu. Seslerin geldiği yere doğru koşturduğum sırada aniden yükselen silah patlama sesiyle ellerimi kulaklarıma kapatıp yere çökerken hafifçe çığlık attım. Kalbim endişeden hızla çarparken birisine bir şey olma ihtimali içime kor olup yerleşmişti. Boğazıma bir yumru yerleşirken çıplak ayaklarımı umursamadan koşmaya devam ettim. Ses atları bağladıkları yerden geliyordu. Onlara iyice yaklaştığımda cesaretim kırılırken Bawer bey'in sesini duyduğumda adımlarım durdu. "Bugün buradan leşin çıkacak şerefsiz, ama öyle kolay ölmeyeceksin bilesin." Ellerimi ağzıma kapatırken donup kaldım. Kalbim yaşadığım adrenalinle göğüs kafesimden çıkacak gibi atıyordu. İçerden yükselen acı dolu iniltiyle yutkunurken ayaklarım benden bağımsız olarak harekete geçti. Atların olması gereken yerde hiç bir at bağlı değildi. İlerde ışık gelen aralık kapıyı gördüğümde oraya yönelmiştim. Gözlerimi kaldırıp yavaşça kapı aralığından baktığımda gördüklerimle nefes almayı bırakırken kalbimde aynı zamanda durdu sanki. Benden en değerlimi... anneliğimi alan adam yerde iki büklüm yatarken yüzü gözü kan içindeydi. Acı dolu inlemesiyle ortalığı yıkarken bacağını tuttuğunu fark ettim. Bacağından kanlar akıyordu... Midem bulanırken gözlerimi hemen başında duran Bawer beye çevirdim endişeyle. Elindeki silahı direkt olarak yerde yatan pisliğe çevirmiş olduğunu görünce gözlerim açıldı irice. Diğerleri de oradaydı. Hepsinin elleri kan içindeydi ve üstleri başları dağılmış haldeydi. Tırnaklarımı avucuma saplarken "Bulamayacağımı mı sandın orospu çocuğu?!" diye bağırdı Aram. "O Boran şerefsizinin adamları seni kapıma atmasaydı bile akşama elimdeydin! Söyle şimdi kim alacak seni benim elimden?" Ben.. donup kalmıştım. Ne düşüneceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Şok içinde onları izlerken Berzan dayanamayıp Bozok'un yakasından tuttu ardı ardına yüzüne yumruk atmaya başladı. Bawer bey silahı tekrar ona doğrulttuğunda onları durdurmak için içeri adım atmak üzereyken o adamın pis kahkaha sesleri yükselince öylece kalakaldım. Berzan şaşkınlıkla duraksarken "Delirdin mi sonunda şizofren herif?!" diye bağırınca acıyla inlemesine rağmen yıllar sonra kulaklarımdan silinmeyen o sesi duydum. "O... O küçük pislik beni bıçaklamasaydı orada öldürecektim onu.." dedi kahkahalarının arasından. Kimseden çıt dahi çıkmadığı sırada Aram yumruğunu sıkıyordu. Bawer bey yere eğilerek silahı onun alnına dayadığında Bozok'un acıdan buruşmuş suratı ona çevrildi. "Benim- Ah! Babamı... öldürdü o kız. Babam o orospu yüzünden intihar etti. Bende onu öldüreceğim!" Konuşması biter bitmez bütün bedenimi titreten o olay yaşandı. Ben anında gözlerimi kapatırken son kez silah patladı... Gözlerimi kapatıp yere çöktüm ve elimi ağzıma kapatarak kusmamaya çakıştım. Durdurmamıştım.. Ben birisinin ölümüne göz yummuştum. İçerden yükselen sinir dolu seslerle zorlukla ayağa kalkıp yürümeye başladım. Bu halde kimse beni görmesin istedim.. O adamdan ve kendimden öyle iğreniyordum ki deli gibi koşuyordum hızla. Geldiğim yere döndüğümde duvarın üzerine çıktım. Mesafenin yüksek olmasını umursamadan aşağı kendimi atacağım sırada Ömer hızla önüme gelerek "Kızıl?" dedi ancak cevap veremedim. Onun karşısında bu şekilde olmak canımı sıksa da yapacak bir şeyim yoktu.. Bakışları endişe dolarken kollarını bana uzatmasıyla dudağım büzüldü. "Gel.. Tutacağım seni." Burnumu çekip"Ya tutamazsan?" dediğimde güven veren sesiyle "O zaman birlikte düşeriz. Canının acımasına izin vermem." dedi yemin eder gibi. Hiç düşünmeden kendimi onun kollarına bıraktığımda hızla belimden tuttu. Ayaklarımı yere basmıştım ancak kollarımı omuzlarından ayıracak gücü bulamadım. Yüzümü omzuna gömdüğümde gözyaşlarımın akmaması için direniyordum. Önce derin bir nefes aldığını duydum. Elleri sırtıma yerleştiğinde başımı omzundan ayırmazken diğer elini bacaklarımdan geçirip beni kucağına aldı. Üzerimden tüm enerjim çekildiği için itiraz bile edememiştim. Gözlerimi kapattığım sırada hareket etmeye başladı. Arabanın kapısını açtığını duyarken bedenimi narince koltuğa bıraktı ve emniyet kemerimi taktı. Kafasını geri çekmediğinde ruhsuz bakışlarımı ona çevirdim. "Sen kimse olamayacağın gibi, kimse de sen olamaz kızıl. Sen çok başkasın." dedi derin bir ifadeyle bana bakarken. Ağlamamak için kafamı çevirirken iç çekip "Bu halini hiç sevmedim." dedi. Ardından geri çekilip şöför koltuğuna oturdu. Başımı cama yaslarken dışarı bakıyordum. Sık sık bana bakıp beni kontrol ederek tekrar yola bakıyordu ancak ona dönüp konuşacak halim yoktu. Aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu ve kalbimde derin bir sancı vardı. Babam.. benim yüzümden elini kana bulamıştı. Benim canımı acıtan adamın, yine benim yüzümden canını almıştı. Katil olan benim hayallerimi öldüren o adam mıydı, yoksa sırf geçmişte canımı yaktığı için silahı ateşleyen babam mıydı? Kolumda hissettiğim dokunuşla yerimde sıçradığımda "Sakin ol." diye yavaşça konuşurken etrafa bakındım. Etrafta hiç ışık yoktu ama arabanın farından bir uçurum kenarına geldiğimizi fark ettim. "Neden buradayız?" dedim kısık sesimle. Bir süre hiç konuşmadan yüzüme bakarken ne düşündüğünü anlayamıyordum. Yüzünde şefkat dolu bir gülümseme oluştu ve "Biraz hava alalım kızıl, in hadi." dedi. Sanki bir robot gibi söylediklerini yapıp arabadan indiğimde o da arkamdan indi. Bacaklarımı zorlukla hareket ettirip uçurum kenarına geldiğimde hiç düşünmeden yere oturdum. Kalbim bir el tarafından sıkılıyordu sanki, nefes bile alamıyordum. Elimi elbisemin üzerinden kalbime götürüp hafifçe sıktığımda gözlerimi kapatıp sadece yüzüme vuran sert rüzgarı hissetmek istedim. Yan tarafımdan gelen iç çekme sesinden sonra kalbimin üzerindeki elimi tutup hafifçe kendine doğru çeken adama döndüm. "Bu tarz konuşmalarda iyi değilim ama konuşmak istersen dinlerim kızıl." O gözlerdeki şefkatten koşarak kaçmak istedim... Gözlerimi ondan çekip manzaraya çevirdim. Uzaktan görünen evlerden bazılarının ışıkları yanıyordu. "Ben... artık ne yapacağımı bilmiyorum. Bitti diye sevinmem lazım ama-" deyip duraksadım aniden. Elimin üzerini okşarken yumuşak bir sesle "Ama?" diye sordu. Bu durumu henüz ona güvenmiyorken söyleyemezdim. "Ama aklımda bin türlü şey var. Yıllar sonra geldiğim bu şehire sığamıyorum ben sanki. Bazı zamanlar konaktakilerin sevgisi sayesinde unutuyorum buraya ait olmadığımı. Neden burada kaldığımı bile bilmiyorum ki ben." Çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi ve "Vardır bir sebebi." dedi yavaşça. "Kötü sandığın şeyler bazen iyi olabilir senin için kızıl. Hiç mi iyi şeyler katmadı sana burası?" Esen rüzgarla tüylerim diken diken olurken iç çektim. Hamza'nın içten abla diyişi, Şimal ablanın bana bir anneden farksız oluşu, Adar'ın başından beri bana güvenmesi, ve diğerleriyle onca sorun yaşamama rağmen bana içi gider gibi bakmaları geçti gözlerimin önünden. En önemlisi... artık bir babam var gibi hissediyordum. Omuzlarıma bırakılan ceketle şaşırıp ona döndüğümde bana yaklaşıp iyice cekete sardı bedenimi. Üşüdüğümü anlamış olmalıydı. Buğulu gözlerimi kırpıştırıp "Var." dedim. "Bu yüzden gidemiyorum zaten... Bir kere o tamamlanmışlık duygusunu tattım ben. Yanımda kuzenim ve kardeşimden farksız arkadaşım olsa da hiç tanımadığım ve belki de çoktan ölmüş olan babama aşık bir çocuktum ben. Şimdi benim saçlarımı öpüyor, bana sarılıyor, ağzımdan çıkacak bir kelime için dikkatle bakıyor bana." deyip ona döndüm. "Anne ve babası olmayan yetim bir çocuk için bu duygu ne demek biliyor musun sen Ömer?" O an gözlerindeki parçalanmaya şahit oldum. Karşımda kaskatı kesilirken elini ellerimden ateşe değmiş gibi çekti ve karşıya bakmaya başladı. Neden öfkelendiğini hissediyordum? Çenesini sıkarken gözlerini kapattı. Ancak tekrar gözlerini araladığında yüzüne yapmacık bir gülümseme koyup bana döndü. "Eğer iyi hissedeceksen anne ve babası olmayan bir çocuğun çektiği acıdan daha beter olanını söyleyeyim sana... Her gün sana sevgisini hissettiren ailenin gözlerinin önünde öldürülmesi." Ben afallamış ifademle ona baktığımda gözlerinde bir ateş yandı sanki. Sinirle dişlerini sıkarken yüzüme yaklaşıp "Sen biliyor musun bu duyguyu peki?" dedi ve alayla gülümsedi. Neden gözleri nefret dolmuştu bir anda? Bu bakış bana mı, yoksa içini acıtan anılarına mıydı? "Nereden bileceksin ki. Bilmen için aynısını yaşaman gerekiyor." Oturduğum yerden biraz kayarak kendimi geri çektiğimde şaşkınca "Ömer..." deyince kendine gelmiş gibi afalladı.Hızla geri çekildiğinde ellerini saçlarından geçirirken adem elmasının oynadığını gördüm. "Özür dilerim bugün benim için de zor bir gündü." Bana bakmadan söyledikleriyle kafamı salladım. Bana döndüğünde gözlerimin içine baktı. Rüzgar saçlarımı öne savurduğunda benden önce davranan Ömer elini uzatarak yavaşça saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Parmak uçlarını kulağımın alt kısmında hissettiğimde dudaklarımı birbirine bastırırken "Ne olduğunu bilmiyorum.." dedi kalın sesiyle. "Ama insanı her baktığında ömrüne ömür katan o inci gibi gözlerinden yaşlar süzülmesin hiç." Konuşma yetimi yitirmiş gibi cevap veremezken gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu. "Bazı şeyler için zaman gerekir kızıl... Hayat her zaman istediğimiz gibi gitmez, ama bir şekilde devam etmek zorundasın. Sen ne dersen de.." dedi ve bana yaklaştı. "Senin ne kadar güçlü bir kız olduğunu görüyorum ben." Tam şu an ona sarılmak istiyordum. Boğazımdaki yumru gitsin diye ardı ardına yutkunurken aramızda kısa bir mesafe vardı. Aniden geri çekildiğinde rahat bir nefes alırken "Geri dönelim istersen, merak etmesinler seni." dedi. Düğün salonunda bıraktığım Şimal abla aklıma geldiğinde endişeyle ayaklandım. Ömer beni hızlıca evin ilerisine bıraktıktan sonra biraz yürümüştüm. Sola döndüğümde konağın önüne gelecektim ama bir türlü cesaretimi toplayamıyordum. Ayağımdaki topuklular canımı acıttığında eğilerek çıkarttım ve elime aldım. Avaz avaz bağırıp içimdekileri haykırmak istiyordum ama yapamıyordum. Gözlerimden yaş dahi akmamıştı ama içim kan ağlıyordu. Gördüğüm görüntü bir ömür gözlerimden silinmeyecekti. Onları bu duruma düşürdüğüm için, bir ömür boyu sırtıma kambur olacak o acıyı yüklendiğim için ruhumda koca bir ağırlık vardı. Gözlerimi yerden kaldırmadan ruhsuzca yürümeye başladığımda kapıdan gelen sesler kesilirken Firaz'ın sesini duydum. Yanıma koşup "Bade?" dediğinde kafamı kaldırmadım. Halim onu korkutmuş olacak ki omuzlarımdan tutup "İyi misin sen, bu halin ne?" dedi endişeyle. Karşısında öylece beklerken ardı ardına araba sesleri geldi arkamdan ancak kafamı kaldıramadım. Bir kaç saniye sonra hızla kapanan kapı sesinin ardından onu duydum.. Babamı.. Endişeyle "Kızım?!" dediğinde gözlerim kapanırken diğerleri de "Ne oluyor?" diyordu. Elimdeki topuklu ayakkabılar yere düşerken yavaşça arkamı dönüp sulanmış gözlerimi babama çevirdim. Üzerini değiştirdiğini fark ettiğimde gözlerim ellerini buldu. Kan yoktu, tertemizdi.. Keşke hep öyle kalsaydı... Bana doğru tereddütlü bir adım atıp "Bade'm.. Ne oldu bitanem korkutma beni?" dediğinde gözlerindeki yorgunluk kalbimi paramparça etti. Diğerlerine bakmasam da bu halimin onları korkuttuğunu ve bana yaklaşmaya çekindiklerini biliyordum. Korku dolu ifadesiyle bana bakarken ses etmeden hızla yanına koşup sarıldım ona. Bıkmıştım artık güçlü görünmekten, güçlü kalmak zorunda bırakılmaktan. Ağlamak isterken, aldırmıyormuş gibi kahkaha attıran hayattan bıkmıştım. Boğazım düğüm düğümdü, her yutkunduğumda içim parçalanıyordu sanki.Büyük eller sıkıca belime dolandığında yüzümü göğsüne gömdüm. Zorlukla "Sen... ne yaptın?" diye konuştuğumda diğerleri beni duymuş muydu bilmiyordum ama herkes sus pus olmuştu. Boğazımdaki yumru yüzünden zor konuşuyordum. Gördüklerim kaldırabileceğim türden şeyler değildi... Göğsüne yaslandığım adamın bedeninin kaskatı kesildiğini hissederken ceketini ellerimin arasında sıkıştırdım gitmesinden korkar gibi. "Benim yüzümden... sen ne yaptın baba?" O an tuttuğum bütün gözyaşları bir bir akmaya başladı. Hıçkıra hıçkıra ağlarken sesim çok çıkmasın diye iyice yumdum yüzümü göğsüne. Kollarımdan tutup "Meleğim-" dediğinde iyice sarıldım ona ayrılmamak için. Daha fazla tutamamıştım kendimi, öyle bir ağlıyordum ki gören en yakını öldü zannederdi. "Ben-" dedim hıçkırıklarımın arasından. "Ben babasız olmak ne demek bilmiyordum, taa ki senden önce.. Şimdi... bu duyguyu tatmışken, beni babasız kalmanın korkusuyla nasıl başbaşa bırakırsın baba?" ❄️
Sizce Bawer bey o adamı öldürmüş müdür? Ömer ve Bade kalp ben diyorum, sövmeyin... Seviyom napim. Sizi çok seviyorum ♥️ İnstagram: Pembikhayallerr
|
0% |