Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@perdidoentisara

Neşeyle okula ilerlemeye devam ettim. Bugün her şeyin bitişi ve başlangıcı olacak. Pamir'le konuşup her şeyi çözeceğim. Son kez.

Çantamın askısını sıkıp kampüse girdim. Nefret ettiğim merdivenlerin bile gözüme tatlı gelmesi.. Yüzümü buruşturdum. Saçmalama Miray, sen merdivenden nefret edersin.

Asansöre ilerleyip kapanacakken son anda bindim. İneceğim kata gelince hızlıca sınıfa ilerledim. En nefret ettiğim derse bile seke seke gitmeme sebep oluyorsun Pamir Dinçer.

Dersi dinlediğim halde hiçbir şey anlamayınca başımı salladım. Kendine gel Miray, bir erkek uğruna.. Bir erkek demezsek yalnız, Pamir Dinçer diyeceksin..

Gülmemek için yanaklarımı ısırırken hocanın dersi bitirdiğini duyunca hızlıca ayağa kalktım. Elimde telefonla amfiden inerken hocanın seslenmesiyle durdum.

"Hayırdır kızım, ne bu acele? Çok mu sıkıldın derste?"

Hayır hocam sevdiğime kavuşmaya gidiyorum..

"Çok sıkıştım hocam, dayanacak durumda değilim. Kusura bakmayın."

Cevap vermesine izin vermeden hızlıca çıkıp lavaboya girdim. Tuvaletim falan yoktu tabii ki, amacım rujumu düzeltip nasıl gözüktüğüme bakmaktı.

Önce Pamir'in nerede olduğunu öğrenmem lazımdı.

Telefonumu çıkartıp mesajlara girdim.

 

rojaredd: konuşmamız lazım

rojaredd: neredesin?

 

Aynanın karşısına geçtiğimde tanıdık bir sesin telefonla konuştuğunu duyunca önemsemeden rujumu sürmeye başladım. İçimdeki heyecan her saniye artarken ruju taşırmamaya özen gösterdim.

Kırmızı ruju düzgün sürdüğümden emin olmak için bir adım geri çekilip kendimi izlemeye başladım.

"Ya Fırat duymuyor musun beni? Çocuğun üstüne atladım kızın yanında. Kız ağlayarak gitti Pamir de peşinden gitti."

Kaşlarımı çatıp sesin geldiği yere döndüm. Bizden mi bahsediyorlardı?

Kabinin kapısının açıldığını duyunca hızlıca boş bir kabine girip kapıyı kapattım.

"Yok yanımda birisi, tek başımayım. Rahatça konuşabilirim."

Gözlerimi kapattım gergince. Pamir'e sonuna kadar güveniyorum. Bana yalan söylemediğine eminim.

"Bak Fırat, artık sıkıldım sürekli Miray'ı duymaktan, anladın mı?"

Kaşlarımı çattım. Ben ne alaka tam olarak?

"Kaç haftadır peşinde dolaşıyorum çocuğun ama yok, olmuyor. Ona gizliden yazanın Miray olduğunu fark ettiğinden beri hiç kimseyi yaklaştırmıyor yanına. Barda yanına oturdum diye kaç kez yer değiştirdi, en sonunda gitmeyeceğimi anlayınca oturdu bana Miray'ı anlattı. Bana ne ya Miraydan?"

Dudağımı büzdüm. Herkese beni mi anlatıyordu gerçekten? Gel de ısırma bu çocuğu.

"İstediğin gibi her yolu denedim onları birbirlerinden uzaklaştırmak için ama olmadı işte, kabul et artık. Pamir iki sene önce sevdiği ve senin yüzünden vazgeçtiği kıza şimdi kavuşmak üzere. Üstelik senin dediklerinin aksine kız da ona aşık ve tam o zamanlardan beri."

Şaşkınca gözlerimi açtım. Pamir 2 sene önce beni mi seviyordu? Dalga mı geçiyor şu an?

"O zaman kırk takla attın Fırat, o sana göre değil, öyle, böyle, şöyle.. Bin yol denedin Pamir'i o kızdan uzak tutmak için. Sonunda başardın, Pamir senin yüzünden 2 sene duygularını bastırdı, uzaktan sevdi o kızı."

Duyduklarıma inanmakta zorluk çekerken yutkundum.

"Gitti o kız için aynı apartmana taşındı ama senin yüzünden kızla tanışamadı bile. Şimdi ikisi de bir araya gelmişken, birbirlerini gerçekten seviyorlarken artık yapma Fırat. Daha fazla girme aralarına. Bırak mutlu olsun ikisi de."

Şaşkınlığım artarken elimle ağzımı kapattım. Bu duyduklarımı bir süre atlatamayacağım sanırım.

"Ya sikerim seni de arkadaşını düşünmeni de. Ben bu işte yokum Fırat. Sen Pamir'in Miray'a nasıl baktığını gördün mü hiç? İki sene önce nasıl bakıyorsa öyle bakıyor hala. O olduğunu öğrenene kadar eğlencesine konuşuyordu ama şimdi öyle mi? Kızın ağzına bakıyor Fırat. Benden buraya kadar, ben bu yükü alamam."

Telefonun kapanma sesini duyunca yavaşça gözlerimi kapattım. Pamir'in bir anda bana aşık olması tabii ki de bana da garip geliyordu ama altında böyle bir sebebin yatıyor olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Kapının kapanma sesi gelince çıktığını anlayıp derin nefes verdim. Birkaç dakika bekledikten sonra beni kendime getiren mesaj sesi oldu.

Telefonumu çıkartıp gelen mesajlara baktım.

 

dincerpamir: Bir şey mi oldu?

dincerpamir: İyi misin?

dincerpamir: Neredesin söyle, ben gelirim hemen.

 

Gülümseyerek ekrana baktım.

 

rojaredd: iyiyim,

rojaredd: nerede olduğunu söylemen yeterli

 

dincerpamir: Bahçedeyim.

dincerpamir: Çınar, Fırat falan var yanımda başka yere geçebilirim istersen?

 

rojaredd: geliyorum.

 

Telefonu cebime atıp kabinden çıktım. Saçlarımı hızlıca düzeltip lavabodan çıktım. Bahçeye doğru ilerlemeye başladım.

Kampüsten çıkınca etrafa bakınarak Pamir'i aradım. Birkaç saniye bakındıktan sonra bana bakan Pamir'le göz göze gelince gülümsedim. Kaşları hafifçe çatılınca ona doğru ilerlemeye başladım.

Fırat da dahil olmak üzere herkesin meraklı bakışları beni bulsa da onları umursamadan yürümeye devam ettim. Benim tek odak noktam Pamir'di ve onunki de bendim.

Kamelyaya iyice yaklaştığımda Pamir hala çatık olan kaşlarıyla bana bakmaya devam ederken ayağa kalktı.

Kamelyaya girdiğimde artık sadece masadakilerin değil çevredekilerin de bakışları üzerimizdeydi.

"Güzelim iyi mis-"

Konuşmasına izin vermeyip dudaklarına yöneldim. Birkaç saniye şaşkınca bana baktıktan sonra karşılık verdi.

Bu anı o kadar uzun zaman beklemiştim ki, son saniyesine kadar yaşamak hakkımdı, hakkımızdı. Kolları belime sarılınca ben de kollarımı boynuna sardım. Bir süre daha yıllarca hayalini kurduğum anın keyfini yaşadıktan sonra yavaşça geri çekildim.

Alnını alnıma yasladığında ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Gülümseyerek ona bakınca bir kez daha eğilip kısaca beni öpünce şiddetli bir alkış koptu. Korkuyla irkilip şaşkınca etrafa bakındım. Bir grup genç toplanmış bizi alkışlıyordu.

Utançla başımı Pamir'in göğsüne yasladım. Gülerek kollarını sırtıma sarıp beni iyice kendisine bastırınca utancım yerini huzura bıraktı. Bu anı hak etmiş miydik? Sonuna kadar.

Eğilince hafifçe geri çekildim. Kamelyanın banklarından birine oturduktan sonra beni de hafifçe tuttuğu elimden çekerek yanına oturttu. Buraya bir cesaretle gelmiştim ama şu an ne yapacağımı bilmediğim için şaşkın ördek yavrusu gibi etrafa bakınıyordum.

Kollarını bana sarınca gülümsedim. Başımdan öpüp başını başımın üstüne koydu. Şu an zamanı dondursalar ve hayat senin için bu kadardı deseler hiç sesim çıkmaz, şu an 22 yıllık hayatım boyunca en mutlu olduğum andı ve muhtemelen bundan 22 sene geçse bile yine en mutlu anım bu olacaktı.

"Konuşmamız lazım."

"Konuşuruz güzelim. Senin evinde konuşuruz, benim evimde konuşuruz. Tenha bir yerde konuşuruz, belki konuşmayız?"

Gülerek karnını cimcikledim.

"Ciddiyim."

"Tamam, o zaman da ciddi konuşuruz güzelim?"

Gülerek iyice ona sokuldum. Bu halime gülünce başımı kaldırıp gülüşünü izledim. Bir insanın en aşık olunabilinecek yeri gülüşüdür bence. Gözler değişir, o ışığı söner. Yakışıklılık, güzellik gider yerini yaşlılığa bırakır. Fizik gider, yerini sarkıklara, buruşukluklara bırakır. Ses gider, çatallaşır ve pürüzlenir. Ama gülüş öyle mi? Değil.

Bir insanın değişmeyecek tek şeyidir gülüşü. Her şeyi değişse bile o aynı kalır. Yedisinde nasıl gülüyorsa yetmişinde de öyle güler insan. Eğer hayata böyle güzel gülerek başladıysa sonuna kadar da böyle güzel gülmeye devam eder. Aşık olunası güzellikte.

Burnumun ucunu öpünce gülümsedim. Başımı yeniden göğsüne yasladım. Huzurla soyutlandığım ortamın daha yeni yeni farkına varırken ilk dikkatimi çeken Fırat'ın bakışları oldu. Gözlerini dikmiş, sanki karşısında en yakın arkadaşı ve sevgilisi değil de düşmanı duruyor gibi bakıyordu.

Sevgilisi.. Sevgilisi olmuştum değil mi? Biriciğimin sevgilisi..

Fırat sinirle ayağa kalkınca herkesin bakışları ona dönmüştü. Bundan pişman değildim çünkü böylece daha az dikkat çekiyorduk, en azından bir süreliğine.

Fırat sinirle uzaklaşırken masadan bir kişi kalkıp peşinden gidince umursamadan gözlerimi kapattım. Uykumu çok iyi almıştım, neden şimdi uykum gelmişti ki?

"Vay be, iki senenin sonunda kim tahmin edebilirdi ki sana yenge diyeceğimizi."

Gözlerimi açıp ona bakarken Pamir'in su şişesini ona fırlatmasıyla güldüm. Pamir şaşkınca bana baktı. Başımı ona çevirdim yine. Göz göze geldiğimizde çatık kaşlarla bana bakıyordu.

"Şaşırmadın?"

"Konuşmak istiyorum demiştim?"

Anladığını belli edercesine başını sallayıp diğerlerine baktı.

"Size ayr-"

"Hayır. Şimdi değil."

"Ne zaman güzelim?"

"Belki bu akşam?"

Gülümseyince gözlerimi kıstım.

"Sadece konuşacağız Pamir."

Gülerek başını salladı. Yanağımı öpmek için yaklaşınca başımı yana eğdim rahatça öpebilmesi için.

"Hala kırmızının bana ne kadar yakışacağını merak ediyorum ve bazı meraklar artık giderilmeli."

Yanağımı öpüp geri çekilince etrafa bakındım. Söylediklerini kimsenin duymadığını anlayınca rahatça nefes verdim. Büyük rezilliğin ucundan döndük.

Saate baktığımda ders saatinin yakaştığını fark edince istemeye istemeye Pamir'in yanından ayrıldım. Derseliğe ilerlerken onun da dersi olduğu için eve birlikte döneriz diye düşünerek kendimi teselli ettim.

İyice aşık liseli ergenlere döndün Miray. Hep öyle değil miydim? Yaşından utan.

Kendime göz devirip sınıfa girdim. Boş bir yere oturup duvara yasladım. Ders ne zaman bitiyordu?

***

Dersim erken bitince hevesle hızlıca sınıftan çıkıp fakültenin bahçesine indim. Telefonumu çıkartırken Pamir'in telefonunun sessizde olması için dua ettim.

Mesaj ekranıyla bakınırken bir süre nasıl hitap etmem gerektiğini düşündüm. Sahiden, ben bu çocuğa ne diye sesleneceğim?

Düşünürken başımı kaldırıp etrafa bakındım. Bebeğim? Saçmalama. Kocam? Yok, evimin direği de Miray! Nefes verip somurttum. Sana Pamir demek istemiyorum ya herkes sana adınla sesleniyor zaten.

Ben üşüncelerle boğuşurken telefonum titreyince arayan kişiye baktım.

Pamir Dinçer Arıyor..

Heyecanla ekrana bakarken elim ayağım birbirine dolandı. Panik olduğum için çocuğun aramasını reddettikten birkaç saniye sonra fark ettim yaptığımı.

Lan, neden çocuğu reddettin?

Kaşlarımı çatıp hızlıca rehbere girip geri aradım.

Gerçekten salaksın Miray.

"Güzelim, derste miydin?"

Güzelin miy- hayır Miray, her seferinde aynı tepkiyi veremezsin.

"Hayır, hayır. Ben de seni arayacaktım zaten. Dersim erken bitti. Senin de dersin bitti değil mi?"

"Ben de onun için aradım.. Önemli bir işim çıktığı için dersten erken çıkmak zorunda kaldım."

Mutsuzca dudaklarımı büzerken kaşlarımı çattım.

"Kötü bir şey yok değil mi?"

"Yok güzelim, bizimkilerin bana ihtiyacı olmuş annemlerin yanına gidiyorum."

Başımı eğdim. Benim de sana ihtiyacım var? Benim yanıma da gel.

"Akşam için planın var mı?"

Şaşkınca gözlerimi açtım. Ben onu az önce sesli mi söyledim? Lütfen hayır deyin, lütfen.

"Hayır, yok. Senin var mı?"

"Hm hm, var."

Yüzümü buruşturdum. Ne demek var? Senin bu durumda hayır yok diyerek benimle vakit geçirmeyi teklif etmen lazımdı.

"Peki o zaman, yarın görüşürüz."

Karşıdan gülme sesi gelince gülümsedim. Miray Ege'nin kızgınlığı en fazla bu kadar sürüyordu işte. Pamir Dinçer'in gülüşünü duyana kadar.

"Görüşürüz güzelim, dikkat et kendine. Eve geçince haber ver."

Sırıttım neşeyle.

"Eve geçince haber ver mi? Sen bana aşık olmuşsun paşam, geçmiş olsun."

Bu kez güçlü bir kahkaha duyunca yüzümü buruşturdum. Az öncekini olmasa bile bunu kesinlikle sesli söylemiştim. Günlük rezil olma kotamızı da doldurduğumuza göre yer yarılabilir ve rahatça içine girebilirim.

"Paşan sana abayı yakalı çok uzun süre oluyor da, neyse."

Utanarak başımı yana eğdim. Sanırım şu an yanımda olmaman daha iyi Pamir. Seninle konuşurken şekilden şekle girdim ve bu halimi görmeni ne kadar isterim tartışılır.

"Şimdi kapatmam lazım yavrum, öpüyorum seni."

"Ben de öpüyorum, görüşürüz."

Gülerek telefonu kapattım. Yavrun yesin seni. Kulaklığımı takıp eve doğru ilerlemeye başladım. Bugün de bu yolları el ele yürüyemiyoruz. Gülerek başladığım yolu somurtarak yürümeye devam ettim.

***

Nihayet eve vardığımda ilk işim kendimi duşa atmak oldu. Soğuk suyun vücudum rahatlatması hoşuma gittiği için uzun sayılabilecek bir süre oyalandım duşta. Yeterince su altında kaldığımdan emin olduktan sonra yüzgeç çıkartmamak için çıktım sudan.

Odama geçip pijamalarımı giydim. Gömül ister ki Pamir'le beraber pijamalarımızı giyinelim ama işte hayaller hayatlar..

Saçımı havluya sarıp evin ışıklarını söndürüp kokulu mumlarımı yaktım. Oturma odasına ilerlerken kapı çalınca heyecanla başımı kaldırdım. Pamir?

Yönümü değiştirip hızlıca kapıya gidip hiç düşünmeden açtım. Karşımda Pamir'i görmeyi beklerken Teo'yu göünce somurttum.

"Beni gördüğüne bu kadar üzülmüş olamazsın Miray, ayıp yani. İnsan nezaketen gülümser, bu kadar kötü bir abi miyim?"

Gülerek başımı salladım. Geçmesi için kapıyı tamamen açıp kenara çekildim.

"Başka birini bekliyordum diyelim.."

İçeri geçerken arkasını dönüp bana baktı ve yüzünü buruşturdu.

"Ne kadar ayıp, abinim ben senin. Utanmıyor musun abine böyle şeyler söylemeye?"

Gülerek kapıyı kapatıp ellerimi yanaklarıma koydum.

"Nasıl abime erkek arkadaşımı beklediğimi söylerim? Kızgın alevlerde yanmalıyım."

Ben gülmeye devam ederken göz devirip oturma odasına geçince ben de peşinden gittim.

"Sen bu kadar zevksiz bir kız değildin, ne ara böyle oldun?"

"Ya artık Pamir'i kötülemeyi keser misin? Damadın olacak o."

Yanında duran yastığı bana fırlatınca havada yakalamaya çalışsam da başarısız oldum. Yastık yüzüme çarpıp yere düşünce kızgınca Teo'ya baktım.

"Sence ondan mı bahsediyorum gerizekalı? Pamir konusunda ne kadar zevksiz olduğunu zaten sana 2 senedir söylüyorum. Bahsettiğim şey üstündeki pijamalar. Sevgilini böyle mi bekliyorsun? Her şeyi de ben mi söyleyeyim yani?"

Kaşlarımı çatarak üstüme baktım. Sıradan bir pijama takımı giyinmiştim, düz bej rengi bir pijama takımı.

"Ne var ki üstümde? Pijama işte."

Sabır dileyerek göz devirdi.

"Bazen gerçekten boşa kürek çekiyormuşum gibi hissettiriyorsun Miray. Kızım git dantelli mantelli bir şeyler giy. Kırmızı takıntılı değil misin sen? Kesin kırmızı bir şeylerin vardır, git onları giy."

Somurtarak başımı sallayıp arkama yaslandım.

"Neden boşuna giyeyim ki? Pamir gelmeyecek."

Yüzünü buruşturup bana baktı. Sakince gözlerini kapatıp nefes alıp verdi.

"Miray, salak mısın güzel kızım? Madem gelmeyecek bu çocuk neden evi ayin salonuna çevirdin? Neden beni gördüğünde ilkokulda nefret ettiğin sınıf öğretmenini görmüş gibi üzüldün? Neden kokulu mumlarını yaktın? Sen kokulu mumlarını sadece özel zamanlarda yakarsın?"

Derin nefes verip yanına oturdum. Başımı omzuna yaslayıp bacaklarımı kendime çektim. Sorglamadan kolunu omzuma atıp beni kendine çekince gözlerimi kapattım.

"Bu gece birlikte takılırız diye düşünmüştüm aslında ama sanırım biraz hızlı gidiyorum. İşi varmış, okuldan da erken çıktı."

"Hızlı mı gidiyorsun bilmiyorum ama okulda herkesin önünde öpmen biraz düşüncesiz bir hareket olabilir."

Gülerek söylese de bir an kendimi kötü hissetmeme sebep olmuştu. Yaptığım şeyin doğru olmadığını zaten biliyordum ama çok yanlış olduğunu da düşünmemiştim hiç.

"Hata mı yaptım?"

"Hayır tabii ki. Hata falan değildi. Bence geç bile kalmış bir öpücüktü."

Yine gülünce ben de güldüm.

"Ama bu onayladığım anlamına gelmiyor, gavat değilim yani."

Gözlerimi kısarak başımı kaldırıp ona baktım.

"Az önce gecelik tavsiyesi veriyordun, ne oldu?"

"O rezil olma diyeydi salak."

Kafama hafifçe vurunca gülerek geri başımı göğsüne yasladım.

"Keşke Pamir gelseydi."

Kapı çalınca heyecanla başımı kaldırdım.

"Pamir?"

"Dua et Pamir olmasın, seni bu çirkin pijamalarla görmesin."

Pamir'in işinin olduğunu hatırlayınca yüzüm düştü tekrar. Zaten o değildir ki.

"Pamir değildir, Ahmet abidir."

"Ahmet abi mi? Görevli değil mi o, ne alaka?"

"Pamir Bey kendisi gelemeyince Ahmet Abiyi yolluyor da.. Neyse, sen git kapıya bak ben de üstümü değiştireyim. Tüm hevesimi kırdın canım pijamamı ilk kez giymiştim. Şimdi gidip kırmızı giyeceğim."

Gülerek ayağa kalkınca ben de odama doğru ilerledim. Kapı açılırken kendi odamın kapısını kapatıp kırmızı pijamalarımı giyindim. Saçımdaki havluyu düzeltip odamdan çıktım. Oturma odasına ilerlerken kapının kapalı olduğunu görünce Ahmet Abi olduğuna emin oldum.

Mutfaktan bir şişe su alıp oturma odasına yürüdüm.

"Teo su ister misin?"

Oturma odasına girerken şişenin kapağını açmaya çalışıyordum. Nihayet kapağı açtığımda gururla başımı kaldırdım.

"Mutlu musun? Giydim kırmızı pijamam-"

Teo'ya bakarak konuşurken Teo'nun bir yeri işaret ettiğini fark edince kaşlarımı çatarak oraya döndüm. Sözümü yarıda kesen şeyse göz göze geldiğim Pamir'di.

"Pamir? Senin işin vardı sanıyordum.."

Pamir bana kırgınca bakarken gözlerimi kıstım. Bir şey oldu da benim mi haberim yok?

"Yanlış zamanda geldim sanırım, kusura bakmayın."

Pamir kapıya doğru yönelince hızlıca önüne geçtim. Ne saçmalıyor şu an tam olarak?

"Ne demek yanlış zaman? Saçmalama istersen."

Üstümü süzünce derin nefes verdi.

"Gitsem iyi olacak Miray, sonra konuşuruz olur mu?"

Tekrar gitmeye yeltenince kolundan tuttum. O sırada Teo kalkıp yanımızdan geçti.

"Ben gitsem iyi olacak, sonra uğrarım Miray."

Teo bir şey dememi beklemeden çıkınca anlamsızca Pamir'e baktım.

"Tartıştınız mı, ne oldu?"

"Miray, şu an konuşabilecek gibi değilim güzelim, sonra konuşalım olur mu? İstemeyerek bile olsa seni kırmak istemiyorum."

"Hayır Pamir. Oturacaksın ve konuşacağız, ne oldu?"

"Kim bu herif Miray, neden sürekli çevrende? Neden onun için üstünü değiştiriyorsun mesela? Neden bu evin ışıkları kapalı ve sadece mumlar yanıyor?"

Yüzümü buruşturup Pamir'e baktım. Dalga mı geçiyor?

"Teo'dan mı habsediyoruz şu an?"

"Evet, ondan bahsediyoruz."

"Pamir, Teo benim abim. Teoman Ege."

"Nasıl abin? Benim neden bundan haberim yok?"

"Çünkü öz abim değil, üvey abim. Babasıyla annem evli. Ben de onun babasının soyadını taşıyorum 4 senedir. Abi kardeşten çok arkadaş olarak büyüdüğümüz için her şeyi birbirimizle rahatça paylaşabiliyoruz. Seni ilk bilen de o, beni bu konuda en çok destekleyen de. Keşke sinirlenip gitmek yerine kalıp sormayı tercih etseydin Pamir. O zaman hiçbir sorun kalmazdı."

Utançla nefes verince sakince yüzüne baktım. Düşündüklerinde bir bakıa haklıydı. Okulda genelde Teo'yla takılırdık. Zamanında bizi birlikte sanan da olmuştu birkaç kez. Bunun haricinde evdeki durumumuz da ilk bakışta yanlış anlaşılmya çok müsaitti. Benim Teo için üstümü değiştirmem, ışıklar, mumlar ve hatta ıslak saçlarım.. Hepsi çok büyük yanlış anlaşılmalara yol açabilecek şeylerdi. Bu konuda haklıydı ama yine de sormasını tercih ederdim.

"Özür dilerim, bir an sadece kendimi kötü hissettim. Amacım sana kızmak ya da seni gücendirmek değildi asla. Haklısın, önce sormam gerekirdi. Hata yaptım."

Gülümseyerek kollarımı ona sardım. Senin utanmış halini de yiyebilir miyim acaba? Kollarını belime sarınca başımı göğsüne yasladım.

"Lütfen bir daha konu ne olursa olsun önce bana sor, olur mu? Aramızda yanlış anlaşılma olmasın, birbirimize kendimizi açıklamak için fırsat verelim."

Başını sallayarak açıkta kalan boynumu öpünce gülümsedim. Birkaç kez daha öptükten sonra nefes verdim.

"Ayrıca pijamamı senin için giymiştim, Teo belki gelirsin diye zorla giydirtmişti," dedim gülerek.

"Hatta mumlar da senin içindi. Evde olup olmadığını öğrenip seni buraya çağıracaktım."

Boynumu öpmeye devam ederken güldü.

"Ben de birazcık ortamın içine etmiş oluyorum bu durumda?"

Gülerek başımı salladım. Başımı göğsünden aldırıp elimi de göz hizasına kaldırdım. Baş ve işaret parmağım birbirine yaklaştırarak küçücük anlamına gelen bir işaret yaptım.

"Belki birazcık olabilir."

Dudağını büzünce bakışlarım dudaklarına kaydı. Bunu fark edince hafifçe dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.

"O zaman bu durumda kendimi affettirmem lazım?"

Aslında bakarsan sadece gülümsemen bile yeterli bir sebep seni affetmem için Pamir Dinçer.

Yan tarafa uzanıp eline bir buket alınca şaşkınca bukete baktım. Sen ne zamandır oradaydın? Uzattığı buketi elime aldım. Yine kırmızı laleler almıştı. Lalelere zarar vermeyecek şekilde kucağıma alıp sarıldım.

"Hemen onları suya koyup geliyorum, bekle sen."

Gülerek başını sallayınca hızlıca mutfağa gittim. Koyacak hiçbir şey bulamayınca sürahiyi boşaltıp içine temiz su koydum. Kırmızı lalelerimi içine yerleştirip kucağıma alarak oturma odasına geldim. Masanı üzerinde güzel bir yere yerleştirip Pamir'e baktım.

"Çok güzeller, çok teşekkür ederim."

Gülümseyerek bana bakınca yanına ilerledim. Tam oturacakken elimden tutup beni etrafımda döndürdü.

"Bu, o gün giydiğin pijama takımı değil mi? Sana geldiğim gün."

Gülerek başımı salladım. Tam olarak o pijama takımıydı, kırmızı ve datelli olan..

Kollarını belime sarıp beni kendine çekince gülümseyerek kollarımı omzundan sarkıtarak sırtının üst kısmında birleştirdim.

"Kırmızı sana gerçekten çok yakışıyor."

Burnumun ucunu öpünce güldüm.

"Ama ben hala bana ne kadar yakışacağını düşünüyorum."

Ona attığım o mesaja yine ima yapınca bu kez gülüşüm utançtan oldu. Yüz yüze geleceğimizi bir an unutup attığım bir mesajdı o. Konunun buralara geleceğini hiç düşünmemiştim.

Çenemin kenarından öpmeye başlayarak yavaşça boynuma doğru inince gülümsedim.

"Pamir,"

"Hm?"

Belimden tutan elleriyle beni yönlendirip koltuğa doğru yatırınca dudaklarımı ıslattım.

"Konuşacaktık?"

Boynuma birkaç öpücük daha bıraktı.

"Konuşalım."

Sonra tekrar yukarı çıktı.

"Pamir, ciddiyim. Konuşacağız demiştik."

"Konuşuruz güzelim, vaktimiz bol."

Beni iyice koltuğa yatırdıktan sonra üstüme eğilerek dudaklarıma yöneldi.

Anlaşılan konuşma işi yine yalan olmuştu.

 

***

Nasıl ya, ne demek bu finalden önceki son bölüm, ne demek sonraki bölüm final? Bu kadar erken mi :((

Bölüm şimdiye kadarki en uzun bölüm oldu (evet yine fbhndjmks)

Son bölümü normal bölümlerin on katı uzunlukta yapıp on bölümü tek bölüme sığdırsam nolur ki fedgbhnjkd bence harika olur.. (bebeklerine veda etmek istemeyen Sara'nın muhteşem çözüm yolu..)

Şaka maka ciddi ciddi veda ediyoruz bebeklere.. Ağlama seansı..

Profilimden diğer kurgularıma da göz atmayı unutmayın :33

Beni diğer sosyal medya hesaplarımda da takip etmek isterseniz şu şekilde;

tiktok/instagram: asraninzihni

twitter/inkspired/wattpad/cizgistudio: perdidoentisara

Loading...
0%