Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@perdidoentisara

Elindeki kağıtların üstünden bir küçük kağıt alınca kaşlarımı çattım.

Yoksa.. Hayır.. Hayır, hayır, hayır. Lütfen o elindeki düşündüğüm şey olmasın Berat, lütfen.

Uzattığı kağıdı elime alınca dün akşam ağlayarak baktığım fotoğraflar olduğunu görünce yutkundum. Bizimkiler görmesin diye aceleyle notların arasına sokmuştum ve sonrasında oradan almayı unutup notları Berat'a getirmiştim.

Ne açıklama yapacağımı bilmeden düşünerek bakışlarımı fotoğraftan çekip Berat'a baktım.

Ben şimdi sana durumu nasıl izah edeceğim?

Derin nefes aldım ve sakin kalmaya çalışarak dudaklarımı ıslattım.

"Ben..."

"Küçüklüğün mü? Tatlıymış."

Gülümsyerek konuşması kaşlarımın çatılmasına sebep olurken dalga geçip geçmediğini anlamaya çalıştım bir süre.

"İyi misin?"

Kaşlarım çatık halde hala ona bakarken elimdeki resimlere kaydı bakışlarım. Berat'la birlikte olan resimlerimiz. Berat'ın yanımda durduğu, bana sarıldığı, beni öptüğü resimlerimiz.

Kapının kapatılmasının ardından hoca gür sesiyle 'günaydın' derken başımı kaldırdığımda Berat'ın gittiğini fark ettim. Bakışlarım Berat'a kaydığında başını kaldırdı ve göz göze geldik.

Her şeyi kabul edebilirim. Beni tanımıyor gibi davranıyor olabilirdi belki de sonuçta herkes geçmişini hatırlamak istemeybilirdi ama kendi fotoğrafı? O fotoğraftaki sensin Berat. O çocuk sensin.

İçimden bağırıp çağırmak, resimleri yüzüne çarpmak ve hesap sormak için yanan tarafı susturmaya çalışarak ayağa kalktım. Elimedeki fotoğrafları sıkıca tutarken kapıya doğru ilerledim.

Nefes almam gerekiyordu, hemen şu an. Olduğumuz sınıf daralmış, duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

"Yağmur, bir yere mi gidiyorsun?"

Hocaya döndüm zorla. Sesimin titremesinden korkarak sabit tutmaya çalışarak hocanın yüzüne baktım.

"İyi hissetmiyorum, çıkabilir miyim?"

"Bir şeyin mi var? Yardıma ihtiyacın var mı?"

Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlarken hocaya cevap bile veremedim. Çünkü biliyordum ki ağzımı açmam demek burada, herkesin içinde, içimde yıllarca biriken özlemle ağlamam demekti.

Hoca halimi anlamış olmalı ki daha fazla üzerime gelmeyip başını salladı. Üzerime gelirse daha kötü olacağımın farkındaydı.

"Birinin seninle gelmesini ister misin?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Göz yaşlarıma daha fazla hakim olamayacağımı anlayınca hızlıca sınıftan çıktım. Yaşlar görüşümü bulanıklaştırırken elimden geldiğince dikkat ederek merdivenleri inip bahçeye çıktım. Her yerde tanıdık biri olduğu için bahçeden çıkıp yakındaki bir parka geçtim.

Boş banklardan birine ilerleyip yorgunca oturdum. Başımı gökyüzüne çevirip gözlerimi kapattım. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım.

Neden Berat? Beni neden hatırlamıyorsun, çocukluk fotoğrafımıza nasıl yabancı bir fotoğraf gibi bakıyorsun?

Ellerimi saçıma geçirerek düşünmeye çalıştım. Bu işte bir terslik var. Kesinlikle bir şey var. Berat'ın o fotoğrafları anlamaması imkansız. Bir şey var anlamadığım.

Yüzümde hissettiğim elle gözlerimi açıp elin sahibine baktığımda küçük bir kız olduğunu görünce gülümsedim.

"Neden ağlıyorsun?"

Elimin tersiyle gözlerimi silip gülümsemeye çalışarak ona döndüm. Küçücük bir kıza olan biten her şeyi anlatsam geçer miydi ki bu içimdeki?

Ne diyeceğimi düşünürken başını yana eğip gülümseyerek bana baktı.

"Gülümseyince çok güzel oluyorsun."

Kelimeleri içimdeki kırgınlığa bir nebze merhem olurken gülümsemem genişledi.

"Teşekkür ederim,"

Sözlerime devam edecekken yanımıza gelen çocukla bakışlarım ona kayınca dikkatim dağılırken sözlerimi unuttum.

"Bıcırık! Sana kaç kez dedim yabancılarla konuşma diye?"

Bıcırık. Sessizce gülerek başımı çevirip küçük kıza baktım.

"Ya ama ağlıyordu. Sen ben her ağladığımda yanıma gelip beni güldürmüyor musun? Ben de onu güldürmek istedim."

Küçük çocuk bana bakınca tekrar ona döndüm.

"İyi misin? Lütfen iyi ol çünkü bıcırık ağlayan birisi görünce dayanamıyor ve çok üzülüyor. O üzülünce de ben üzülüyorum."

Alt dudağım titrerken başımı salladım.

"İyiyim, bıcırık sayesinde."

Çocuk önce bana sonra bıcırığa baktı. Arından elini uzatıp bıcırığın elini tutunca o da ayağa kalktı. İkisi birlikte parka doğru ilerlerken onları izledim gülümseyerek. Küçük kız son kez bana dönüp el salladıktan sonra arkadaşına dönüp bir şeyler anlatmaya başladı.

Onların bu hali aklıma yine Berat'ı getirirken bacaklarımı kendime çekip başımı dizime yasladım. Onları izlemeye devam ederken yanımda bir hareket hissedince başımı kaldırıp sesin geldiği yana baktım.

Berat'ı görmeyi beklemediğim için kaşlarım çatılsa da bozuntuya vermeyerek yana kaydım oturması için. Elindeki çantamı kenara koyduktan sonra telefonumu bana uzatarak yanıma oturdu. Elimde sadece ikimizin fotoğraflarıyla çıktığım için her şeyimi masada bırakmıştım.

Telefonumu alıp yana koyduktan sonra muhtemelen ağlamaktan kızarmış gözlerimi görmemesi için başımı çevirip çocukları izlemeye devam ettim.

Berat'ın kokusu yavaş yavaş burnumu doldururken gözlerimi kapattım. Ne zamandır kokusu böyleydi acaba? Küçükken babam gibi kokması için babama zorla onun parfümünden aldırmıştım. Sonra gidip o parfümü Berat'a hediye etmiştim.

Eskiden parfüm kokularını sevmezdi, sırf ben seviyorum diye benim yanıma geleceği zaman sıkardı sadece. Gülümseyerek gözlerimi açtım. Artık o koku yoktu üzerinde, bambaşka bir koku vardı. Geçmişimizi hatırlatmayacak bir koku.

"Yağmur..."

Yağmur, Yağmur, Yağmur... Ben Yağmur değilim ki? Ben senin Deva'nım, bal prensesinim, Yağmur değilim.

"Konu ne bilmiyorum ama konuşmak iyi gelecekse eğer ben buradayım. Konuşmak istemezsen de olsun, otururuz böyle sessiz sessiz."

Gözlerim yeniden dolunca kaç gündür üzerimde olan bu duygusallığa lanet ederek derin nefes aldım. Nolur artık bir şeylere ağlamadan da tepki ver Deva Yağmur Uysal. Sürekli ağlamak sana bir şey kazandırmayacak.

Başımı kaldırıp Berat'a döndüm. Göz göze gelince kalbimin hızlandığını hissederken sakince nefes alıp vermeye devam ettim.

"Bu aralar biraz üst üste geliyor her şey, konuşulacak ya da anlatılacak bir şey yok aslında. Sadece..."

Merakla sessizce beni dinlerken elini yavaşça uzatıp salık, dalgalı saçlarıma hafifçe dolayarak oynamaya başladı. Bakışlarım eline kaymak için direnirken rahatsız olduğumu sanıp geri çekilmemesi için bakmadım.

"Birikir birikir bir anda taşar ya hani, bende de öyle oldu. Birikmişti bir şeyler daha fazla dayanamayınca taştı."

Gülümseyerek ona baktım. Başını anladığını belli ederek salladıktan sonra gülümsedi. Bakışlarım gülüşüne kayarken sessizce iç çektim. Dokunmak istiyorum, sarılmak, öpmek istiyorum seni.

Bir anlık içgüdüyle ona uzanıp kollarımı bedenine sardım. Belki geri çekilecekti, belki kızacak ve ne yaptığımı soracaktı ama beni istemese bile şu an ihtiyacım olan tek şey onun sarılmasıydı. Birkaç saniye durduktan sonra kollarını yavaşça belime sarıp hafifçe kendine çekti.

Başım boynuna gelirken öpmemek için sıktım kendimi. Bir süre öyle durduktan sonra fazlasını yanlış anlayacağını düşünerek geri çekildim. Utanarak bakışlarımı kaçırınca gülerek çocuklara döndü. Başımı kaldırıp onunla çocukları izlerken bir an sanki kendi çocukluğumuzu izliyor gibi hissettim.

Berat'a her şeyi anlatıp nedenini sormak için içim içimi yese de kendimi bastırdım. Şu an bunun yeri ve zamanı değildi. Oturmayan bir şeyler vardı ve önce onları çözmem lazımdı. Sonrasında zaten Berat'la her şeyi konuşacaktım.

Bildirim gelince ekranı aydınlanan telefonuma baktım. Epeyce bir vakittir burada olduğumu anlayınca Berat'a döndüm. Gitme vaki geldi oysa ne kadar isterdim seninle biraz daha oturmayı.

"Ben artık gitsem iyi olur," diye mırıldanarak kalktım ayağa. Benimle beraber o da kalkınca sarılmam için bir işaret gibi geldi. Yine kendimi bastırarak bu isteğime engel oldum.

"Kendini kötü hissedersen arayabilirsin beni ya da mesaj atabilirsin."

Gülümseyerek başımı salladım. Sen bilmiyorsun ama ben zaten sürekli sana mesaj atıyorum Berat.

"Teşekkür ederim, gerçekten."

Utancımdan sarıldığımızdan beri gözlerine bakamamış olsam da başımı kaldırıp gözlerine baktım.

"İyi ki varsın."

Afallamış bir gülümsemeyle bana bakarken bir şey demesine firsat vermeden hızlıca çantam ve telefonumu alıp eve doğru yürümeye başladım. Gerçekten iyi ki vardı, iyi ki benim bal porsuğumdu. Belki bir gün yeniden bal prensesin bal porsuğu olurdu, kim bilir?

Eve geldiğimde eşyalarımı kenara bırakıp telefonu açtım. Gelen bildirimlere bakarken Berat'ın mesajlarını görünce sohbete girdim.

 

ozcelikberat: Günaydın mesajı yok mu bugün? (08.27)

ozcelikberat: Hey? (09.02)

ozcelikberat: Dünyadan sevgili D'ye, yaşıyor musun? (09.27)

ozcelikberat: Bu saatte ortalıkta olmadığına göre demek ki uyuyorsun... (10.32)

ozcelikberat: Yoklama listelerini bugün ben topladım, gelmeyen o kadar çok kişi var ki (10.47)

ozcelikberat: Bugün de bulamadım seni :( (10.50)

ozcelikberat: Ben de çıktım (11.00)

ozcelikberat: İyi misin? (11.27)

ozcelikberat: Artık bir şey yazacak mısın? İyi olduğunu bilmek istiyorum. (14.54)

 

Mesajları okurken gülümsedim. Beni gerçekten merak etmişti. Hem Yağmur'u hem Deva'yı. Odamdaki koltuğa oturup battaniyeyi dizlerime örttüm. Telefonu açıp ne yalan söyleyeceğimi düşünmeye başladım.

Sana yalan öylemek istemiyorum ama beni şu an öğrenmeni de istemiyorum. Başımı arkaya yaslarken camdan dışarı baktım. Acaba anlamış mıydı bugün ben olduğumu? O yüzden mi peşimden gelmişti? Ya da sadece sıradan bir arkadaşını teselli etmeye mi gelmişti? Peki ya ben hangisini tercih ederdim?

Düşünceler aklımda dolaşırken kaçmanın tek yolu ona yazmak olduğu için mesajlara girdim.

yksyisktimoldu: çok mu merak ettin beni?

Anında çevrimiçi oldu. Dudaklarım ıslatarak ekrana bakarken yazdığını görünce gülümseyerek battaniyeye sarıldım.

 

ozcelikberat: Neredesin sen kaç saattir?

ozcelikberat: Bir mesaj bile atmadın.

 

yksyisktimoldu: belki de kızmışımdır sana, ondandır?

 

ozcelikberat: Neden kızdığını anlamadım ki, dün de bir anda gittin zaten

ozcelikberat: Sakinleşmeni bekleyip yazdım ben de geçmiştir sinirin diye

 

yksyisktimoldu: yara mıyım ben kendi haline bırakınca geçsin

yksyisktimoldu: hayır yarayı bırakınca bile iyileşmiyor ki

 

ozcelikberat: Güzelim ben cidden sana bir şey mi yaptım da bu kadar sinirlisin bana?

 

Güzelim? Kaşlarım çatarak telefondan başımı kaldırdım. Güzelim? Güzel'im' Benim güzelim? Senin güzelin? Nasıl yani?

Tekrar telefona baktım. Sakin kalmaya çalışarak. Sakin kalmalıyım yoksa çığlık atarım.

 

ozcelikberat: Tamam, normalde de sevgi sözcükleri yerine daha çok hakaret ve küfür ediyorsun ama dalgayla yapıyorsun onu

ozcelikberat: Şu an anlamadığım bir sinir var üzerinde.

 

yksyisktimoldu: bugün neden dersten erken çıktın, ders vardı

 

ozcelikberat: Konuyu değiştirme.

ozcelikberat: Ayrıca, sen nereden biliyorsun bugün dersin devam ettiğini?

 

yksyisktimoldu: tek tanıdığım sen değilsin ya hani Berat, başka konuştuğum kişiler de var.

 

ozcelikberat: Yani ben tek sövdüğün kişi değil miyim?

 

yksyisktimoldu: hayırdır, başkalarına da sövmemi kıskandın mı?

 

ozcelikberat: Ne alakası var?

 

yksyisktimoldu: aşıksın bana diyorum, inkar ediyorsun.

 

ozcelikberat: Nasıl anladın ya?

ozcelikberat: Baya iyi saklıyordum oysa, bana yazan anonim birine aşık olduğumu.

ozcelikberat: Fazla zekisin sevgili D.

ozcelikberat: Ya D ne? Bana doğru düzgün bir isim ya da lakap bir şey de o şekilde sesleneyim sana.

 

yksyisktimoldu: deva

 

ozcelikberat: Ne deva?

 

yksyisktimoldu: dertlerine deva Berat.

 

ozcelikberat: Ne?

 

yksykisktimoldu: ya bazen cidden o deneme sonuçları senin mi diye sorguluyorum Berat.

yksyisktimoldu: git telefonu daha zeki birine ver.

 

ozcelikberat: Sen ve senin 2014 cümlelerin...

ozcelikberat: Adın mı Deva lakabımız mı deva?

 

yksyisktimoldu: fark eder mi? sen bana dedin ki bir kelime söyle ben de söyledim.

 

ozcelikberat: Tamam, gerçek adını öğrenene kadar Deva olsun adın.

 

yksyisktimoldu: öğreneceğinden fazla eminsin?

 

ozcelikberat: Öğreneceğim çünkü.

 

yksyisktimoldu: nasıl olacakmış o?

 

ozcelikberat: Bizzat sen söyleyeceksin :)

 

yksyisktimoldu: okay grandma, it's time for bed. the nurses are waiting for you to take your pills again.

 

ozcelikberat: Sen cidden 2014 insanısın ya ileri geçememişsin.

ozcelikberat: Ayrıca grandma ne ya? Grandpa olacak o.

 

yksyisktimoldu: kalıplaşmış memeler değiştirilmez cahil.

 

ozcelikberat: Göz devirdim, gördün mü?

 

Kahkaha atarak koltuğa yayıldım. Benimle konuşa konuşa gerçekten bana benzemeye başladın Berat.

 

yksyisktimoldu: sen bana benzemeye başladın iyice, sevdim

 

ozcelikberat: Sevdin?

 

yksyisktimoldu: bana benzemeni yani

yksyisktimoldu: hemen farklı yerinden anlama

 

ozcelikberat: :)

 

Telefonu kapatıp kenara attım. Başımı kaldırıp camdan dışarı baktım. Berat'ın evine yürüdüğünü görünce dudağımı ısırdım.

Sana bu kadar yakın olduğumu bilsen ne yapardın acaba?

Berat'ı eve girene kadar izledim. Eve girince olduğum yerde kayarak iyice koltuğa yerleştim. Battaniyeyi üzerime tamamen çekip ona sarılırken bugün Berat'a sarıldığım aklıma gelince dudağımı ısırdım gergince. O an yanlış anlamasından korktuğum için fazla uzun kalamamıştım kollarında ama bir şansım olsaydı eğer hiç ayrılmazdım oradan.

Gözlerimi kapattım sarıldığımız anı zihnimde canlandırırken. Kokusu hala burnumun ucunda olduğu için yavaşça mayışarak uykuya daldım.

Mesaj sesiyle gözlerimi açtım zorla. Odanın zifiri karanlık olması yüzümü buruşturmama sebep olurken gözümü ovuşturdum. Koltuktan kalkıp mutfağa ilerledim. Su içtikten sonra geri odama döndüm. Telefonumu en son attığım yerden alıp şarja taktım yatağa girip üstümü örttüm. Tam uykuya dalacağım sırada yeniden mesaj gelince oflayarak telefonu aldım.

Kim bu saatte yazan ya?

 

ozcelikberat: Gerçekten benden başka kişilere de yazıyor musun? (02.27)

ozcelikberat: Yani bana yazdığın gibi? (02.32)

Gülerek gözümü ovuşturdum. Yatakta oturup mesaja girdim. Gözlerimi zorla açık tutarken parmaklarımı ekranda gezdirdim.

 

yksyisktimoldu: tek sövdüğüm sensin (02.34)

yksyisktimoldu: eğer merak ettiğin buysa

 

ozcelikberat: Evet, buydu.

ozcelikberat: Başka ne olacaktı ki?

 

yksyisktimoldu: tamam o zaman

yksyisktimoldu: cevabını aldıysan ben artık uyuyabilir miyim?

yksyisktimoldu: yine uykumu böldü de bir pis porsuk

 

ozcelikberat: Pis porsuk mu?

ozcelikberat: Aşk olsun ya, sen Deva ol ben pis porsuk.

ozcelikberat: Bari bal porsuğu olsam?

ozcelikberat: Olmaz mı?

 

Kaşlarımı çatarak ekrana baktım. Hatırlıyor mu? Bilerek mi bal porsuğu dedi? Tek mesajla tüm uykumu kaçırmasına oflayarak telefonu kapattım. Kesin anladı bu kez ben olduğumu.

Ellerimle yüzümü kapattım.

Yarın yüzüne nasıl bakacağım?

Utanacak bir şey mi yaptın?

Yüzümdeki ellerimi çekip tavana baktım.

Hayır, yapmadım ama...

Yorgunca arkaya doğru bıraktım kendimi. Başım yastıkla buluşurken yanağımı ısırdım. Tamam beni öğrensin, hatırlası istiyordum ama bu kadar istemiyordum ki. Biraz daha uzatmak istiyordum...

Oflayarak yorganı kafama kadar çekip uyumaya çalıştım.

Yarın dershaneden nasıl ayrılıyorum gör Berat Özçelik.

 

***

Hala br şeyler yavaş yavaş ortaya çıkıyor ama aslında daha hiçbir şey bilmiyoruz desem..

Neyse, vaktimiz bol. Öğrenmek için uzun zamanımız var daha (yani umarım)

Sizce Berat bu kez hatırladı mı frdvgbhynjmkrd

Berat'a sövmeden önce bir durun ve neden olabileceğini düşünün direkt sövmeyin çocuğuma lütfen, teşekkürler fbhdjnxkms

Asıl soruyu soruyorum, hazır mısınız?

Bir sonraki bölümü acaba Berat'ın ağzından mı okusak, ne dersiniz? Bu paragrafa gelen yanıtlar belirleyecek diğer bölümü kimin ağzından okuyacağımız..

Profilimden diğer kurgularıma da göz atmayı unutmayın :33

Beni diğer sosyal medya hesaplarımda da takip etmek isterseniz şu şekilde;

tiktok/instagram: asraninzihni

twitter/inkspired/wattpad/cizgistudio: perdidoentisara

 

Loading...
0%