
Berat Özçelik
Bakışlarım gülüşündeyken sessizce iç çektim.
Hafifçe kıpırdanarak geri çekilince rahatsız olmuş olabileceğini düşünerek ben de geri çekildim. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı ve hatta ne düşüneceğimi bilemeyerek boşluğa doğru baktım.
"Dershaneye gidecek misin bugün?"
Başımı çevirip saate baktım. Saat daha erkendi ama gitsem bile derse girmek istemediğim için en fazla ders çalışırdım kütüphaneye inerek.
"Bilmiyorum, derse giresim yok. Sen gidecek misin?"
Başını sallayarak onayladı beni.
"Yarım saat sonra kimya dersi var, sınava az kaldı ve ben hala kimyayı bitiremedim."
Kaşlarımı çattım gerçekten garip geldiği için.
"Gerçekten o matematik sorularını çözüp kimyayı yapamıyor musun? Ben dalga geçiyorsun sanıyordum."
Mutsuzca nefes verince güldüğümü fark etmemesi için dudaklarımı ıslattım yalandan.
"Keşke şaka olsaydı. Gerçekten büyük bir şaka olsun isterdim. Neyse ki kimyayı yapıp matematiği yapamayanların sayısı daha fazla da bu sayede öne geçebileceğimi düşünüyorum."
Başımı yana eğdim alayla.
"Yani kendi eksiğini başkalarının eksiği üzerinden kapatacaksın kendi eksiğini kapatmak yerine?"
Dudak büzerek başını eğip yukarıya doğru baktı düşünürken.
"Yaaniiii.." diye uzattı beni onaylayarak. Bu haliyle gözüme aşırı sevimli geldiği için artık yüz ifademe engel olamazken onu gülümseyerek izlemeye devam ettim.
"Böyle düşününce fırsatçılık gibi gözüküyor ama.."
Başını bana çevirince hemen doğrulup yüz ifademi değiştirdim.
"Ne yapayım? Yapamıyorum kimyayı. Benim suçum mu?"
Aklıma birbirimize soru attığımız zaman gelince koltukta hafifçe yayıldım.
"Evet?"
"İşte o yü- Ne? Benim suçum mu?"
Başımı salladım onaylayarak.
"Senin suçun."
Kaşlarını çatarak bana baktı. O kadar hızlı değişiyor ki ruh hali, asla yetişemiyorum hızına.
"Ne demek senin suçun? Ne alakası var?"
"Yapamıyorum deyip kaçıyorsun. Üstüne gitmiyorsun. Sana geçen anlattığım soruyu çözmüştün, yanlış mı hatırlıyorum? Başkasına çözdürmedin umarım?"
"Hayır tabii ki de ben çözdüm. Neden başkasına çözdürdüğüm şeyi sana atayım?"
"O zaman neden yapamadığını söylüyorsun? Uğraşınca gayet yapabiliyorsun. Sadece biraz daha üstüne düşmen gerekiyor o kadar. Zaten herkes her şeyi tek seferde yapabilecek diye bir şey de yok, biliyorsun. Benim de mezun senem mesela, ben de ilk seferde yapamadım."
Bana mezuna kalmam hakkına söyledikleri aklıma gelince duraksadım. Başta gerçekten benden nefret ediyor gibiydi. O kadar sert ve ağır konuşuyordu ki beni de sinirlendiriyordu her seferinde.
"Senin için çok daha kolay ama. Zaten konuların çoğuna hakimsin, çoğu kişinin hayali bile olamayacak bi sıralamadan mezuna bıraktın ve çözemediğin soru yok denecek kadar az. Hayır anlamadığım tıp da istemiyorsun ki neden 27 binden mezuna bıraktın?"
"Ben tek tercih yaptım, İTÜ mimarlık. Tutmadı, mezuna bıraktım. Bu sene de aynısını yapacağım, tek tercih. Ya kazanırım ya da mezuna kalırım."
Merakla bakışlarına havalanan kaşları eşlik edince bu bilgiye hakim olmadığını anladım. Hayret ben her şeyi bildiğini sanıyordum oysa.
"Mimarlık mı istiyorsun?"
"İTÜ mimarlık istiyorum." Diyerek düzelttim onu. Konuşurken bile eksik bilgi vermek istemiyorum. Dua saatine gelir ve yanlış dua etmiş olurum.
"Sınırdan kaçırmışsın, bu sene alacağına inanıyorum ben."
Omuz silktim sessizce. Benim de umutlarım o yönde.
"Ben artık kalkayım, derse az kaldı. Bir de dershaneye yürüyeceğim malum, dersi kaçırmak hoş olmaz."
Başımı sallayarak onunla beraber ayağa kalktım. Kapıya doğru ilerlerken peşinden ilerledim.
"Eğer yapamadığın bir soru olursa ya da anlamadığın bir konu, atarsın bana. Ben yardımcı olurum sana."
Olumlu anlamda başını sallarken bir anda durup tek kaşını kaldırdı imayla bakarak.
"Nasıl atacağım sana soruyu, mektupla mı?"
Ona doğru yaklaşıp yüzüne doğru eğildim. Boy farkımız olduğu için yüzüne bakmak için eğilmem gerekiyordu.
"Hani engellesem bile bir yolunu bulur bana yine ulaşırdın, ne oldu?"
Geri adım atmak yerine diklenerek gözlerini kıstı.
"Sence sözümde durmadım mı?"
Şu an burada oluşunu ima ettiğini fark edince gülümsedim. Bakışlarım yeniden dudaklarına kayarken bi günde iki kez dikkatimin dağılması sinirimi bozarken geri çekildim hemen.
"Kaldırırım engelini şimdi. Atarsın sorularını."
Başını sallayarak ayakkabılarını giyindi. Kapıyı açtım çıkabilmesi için. Kapıdan çıkınca peşinden kapının pervazına yaslanıp onu izledim. Merdivene doğru gidecekken duraksayıp bana döndü. Merakla ne diyeceğini duymak için ona baktım.
"Teşekkür ederim."
Kollarımı birbirine doladım.
"Ne için?"
"Beni dinlediğin için? Ben olsaydım senin yerinde muhtemelen senin kadar sabırlı olmazdım."
"Dün sabır taşımı çatlatmıştın aslında. Eğer gerçek bir bahanen olmasaydı emin ol karşında hiç görmek istemeyeceğin birini bulurdun."
Başını salladı utançla eğerek.
"Biliyorum, biraz suyu çıktı."
İstemsizce kahkaha attım kendimi tutamayarak.
"Biraz? Kimse benim kadar dayanmazdı buna Deva, bakma sen zayıf noktama geldin. Eğer geçmişimden birisi olduğunu fark etmeseydim belki de ben de bu kadar dayanmazdım buna."
Yalandan gülerek koluma vurunca önce şaşkınlıkla koluma sonra ona baktım.
"Aman canım sen de, eğlenmiş olduk işte. Şakaydı hepsi."
Yaptığı şeyin farkına varınca panik olarak kaşlarını çattı. Utancını yüzünden rahatlıkla okurken bilerek daha da gerilsin diye ona bakmaya devam ettim.
"Neyse, ben gidiyim artık yeter."
Bir şey dememi beklemeden hızlıca merdivenlere yöneldi ve inmeye başladı.
"Sen de sorun olursa atabilirsin bana."
Daha sözü bitmeden gözden kaybolunca bu saçma hallerine gülerek içeri girip kapıyı kapattım. Ne yaşanmıştı az önce?
Deva'nın gelişinden gidişine kadar her şey zihnimde canlanırken kendimi tacın olduğu dolabın önünde buldum. Camı açıp dokunmaya kıyamadığım için camın arkasından hafifçe cama dokundum.
Olanlar tekrar tekrar zihnimde dönerken sürekli kendimi bulduğum nokta gülerken kıvrılan dudakları olunca nefesimi verdim.
Ne saçmalıyorsun Berat? Kendine gel.
Geri çekilip odama ilerledim. Telefonumu elime alıp ilk iş olarak engelini kaldırdım. Zaten engellemek bile saçmaydı aslında. Madem engelleyecektin o zaman en başında, ilk saçmaladığında yapman lazımdı.
Telefonu kenara atıp kendimi yatağa bıraktım. Gözlerimi kapattığım anda bildirim gelince gözlerimi açıp telefonu elime aldım. O olmadığını görünce telefonu geri bıraktım. Yeniden bildirim gelince oflayarak telefonu elime aldım sessize almak için.
Tam telefonu sessize aldığım sırada mesajın bu kez ondan geldiğini görünce yattığım yerde doğruldum.
yksyisktimoldu: engel kalkmış mı kontrol mesajı
yksyisktimoldu: bakayım
yksyisktimoldu: kalkmış
yksyisktimoldu: tamamdır.
ozcelikberat: Yetişebildin mi derse?
yksyisktimoldu: hayır, yetişemedim.
ozcelikberat: Boşver, zaten dinlemeyecektin.
yksyisktimoldu: çok ayıp
yksyisktimoldu: ben öyle biri miyim?
ozcelikberat: Evet?
yksyisktimoldu: resmen iftira..
yksyisktimoldu: hiç yakıştıramadım..
Gülerek yüzümü sıvazladım. Dışarıdan bakınca kocaman kız ama birazcık konuşunda sanki 5 yaşında çocuk.
Telefonu kapatıp gözlerimi kapattım. Birkaç saat önceki halimin aksine daha rahattı içim.
Umarım evren bu kez de bana şeker vadedip elimden almak yerine bir kez tamamen bana verir o şekeri. Bir daha almamak üzere.
Gözümde yine o canlanırken gündüz olmasına rağmen uyumaya çalıştım.
"Lütfen artık aklımdan çıkar mısın?"
***
Ay ay ay nasıl buldunuz bölümü?
Nasıl aktifim ama görüyor musunuz 2 3 günde bir yeni bölüm atıyorum.. nazarlardan korusun rabbim..
Profilimden diğer kurgularıma da göz atmayı unutmayın :33
Beni diğer sosyal medya hesaplarımda da takip etmek isterseniz şu şekilde;
tiktok/instagram: asraninzihni
twitter/inkspired/wattpad/cizgistudio/kitappad: perdidoentisara
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |