@peridenmasallar
|
Çok severek aldığım gelinliğimin Fransız dantel işlemeli uzun eteklerini elimde toplayarak koştum ve evlendirme dairesinin kapısından çıktım. Gözyaşlarım yüzünden saatlerce uğraşılan makyajım tamamen yüzüme akmış olsa da duramazdım. Dışarıdaki insanların beni nasıl gördüğünü bile umursamıyordum o an. Karşıma çıkan ilk taksiye işaret verip bindim. Arkamdan gelen adım seslerinin sahibi olan ve bindiğim taksinin arka camından baktığım adamı az önce nikah masasında terk etmiştim. Neredeyse on yıl önce beni terk etmiş olan bu adamı bu sefer terk eden bendim. Hem de nikah masasında. Taksici biraz ilerledikten sonra durdu. Şaşkın bakışları karşısında kalan son gücümle yalnızca gideceğimiz yeri söyledim. Çocukluk arkadaşımı nikaha gelmemesi için ikna etmemin tek nedeni nikahtan kaçma ihtimalim olmasıydı ve o ihtimal gerçekleşmişti. Yan taraftaki pencereyi açan düğmeye basıp içeri hava girmesini sağladım. Oksijen beynimin birazcık olsun çalışmasını sağlardı belki. Bir kez daha ona inanmıştım ve aptallık etmiştim. Benim dokuz senede topladıklarımı tüm hayatımı, ruhumu, benliğimi beş ay içinde tekrar paramparça etmeyi başarmıştı. Yirmi altı yaşımda, üstümde gelinlikle ve kendi nikahımdan kaçmış halde bir takside ağlamamla sona eren bu süreç beş ay önce başlamıştı. O zamanlarda sıradan görünen her olay şu andaki acı tabloyu oluşturan birer fırça darbesi olmuştu. Beş ay önce başlamıştı her şey. Hayatım düzgün ve sıralı dizilmiş domino taşları gibiydi, her şey yolundaydı yani. Ta ki birisi en baştaki o taşa dokunup tüm yaşamımı darmadağın edene kadar. O dokunan kişi Fatih'ten başkası değildi. Dokunduğu her bir taş, kurduğum kaledeki her bir burç düşerken en sonunda ben savunmasız kalmıştım. Şimdi en savunmasız halimle bir kez daha kendimle baş başayım. Evet her şey beş ay önce yeniden başlamıştı ve ben o günü hayatımın sonuna dek hatırlayacaktım. Ben Berrak Aksu; 26 yaşındayım, kendi nikahımdan kaçtım ve size tam da bu noktaya nasıl geldiğimi anlatacağım.
|
0% |