Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm-İdeal Geli̇n-

@peridenmasallar

BÖLÜM ŞARKILARI
Pinhani-Beni Sen İnandır
Teoman-Serseri

 

***

Eve gelir gelmez odasına çıkmıştı Murat. Yol boyunca babasının azarı dinmemişti ancak bu cümleleri son sekiz dokuz senede onlarca kez duymuştu. Tek farklı olan evlenmesi gerektiğini söylemesiydi. Bunu zaten sakin anlarda bile birçok kez dile getirmişti. Artık evlen demesi başkaydı evleneceksin demek bambaşka. Bunun bir blöf olduğuna öfkesi geçince vazgeçeceğine inanmaya çalıştı. Gerçekliğini kabul etmesi imkansızdı. Onun evlenmek gibi bir niyeti yoktu. Uzun süreli ilişkiler Murat'a göre değildi ki. O asla birine bağlanamazdı, tüm geleceğini hayatının her anını bir tek kişiyle geçirme düşüncesi ve bağlılık onu korkuturdu.

Kapısının açılmasıyla ablası içeri süzüldü. Kadının korktuğu her halinden belliydi. Meyra çocukluğundan beri uysal, çekingen ve ürkek bir kız olduğundan Murat ablasına karşı her zaman hassastı.
"Girdim içeri sormadan ama iyi olduğunu görmek istedim." Sesi fısıltı gibi çıkan ablasını kollarının arasına alıp saçına bir öpücük kondurdu.
"İyiyim ablacım, bir şey yok sadece babam azarladı ona da alışkınım. Son saçma sözlerini de unutursa sorun yok." Meyra başını iki yana salladı. Kardeşinin üstündeki içki kokusunu alıyordu.
"Aslında sorun var Murat. Yarın basında yine konu sen olacaksın. Bu durum babamı sinir edecek. Hem son saçma sözleri derken neyden bahsediyorsun?" Murat ablasından biraz uzaklaşarak dolabına ilerledi. Bir duşa girse iyi olacaktı.
"Evlenmemden bahsetti. Bu sürekli olan laf dokundurmalarından bahsetmiyorum. En yakın zamanda doğru biriyle evlendirecekmiş. Eğer evlenmeyeceksem de ailemden evimden sahip olduğum her şeyden vazgeçecekmişim." Meyra babasının ciddiyetini bakışlarından fark etmişti gecenin başında.

"Murat babam ciddi bu kez iki konuşup geçecek durumda olduğunu zannetmiyorum. Evlilik konusunda geri adım atmayabilir." Murat üstündeki tişörtü çıkarıp yatağın üzerine fırlattı.

"Annem onu bir şekilde ikna edecektir. Ben evlenemem abla çünkü istemiyorum. Ben ne babama benzerim ne de enişteme. Bazen kendimi bile bırakıp gidesim geliyor. Hayatımı yaşarken ayağıma bir pranga takılmasını düşünemiyorum bile. Ben sorunun ta kendisiyim babam hep öyle demiyor mu? Aldığım nefes bile sorun madem neden evleneyim." Meyra kardeşinin önlerindeki gerçekliği inkar etmesini anlıyordu. İnanmak istemiyordu ancak babaları bu kez kesin karar vermişti.

"Ben çıkayım sen de duşa gir bir kendine gel. Sabah zaten belli ki babam masada bu konuyu önüne sürecek biraz güç topla." Ablası çıktıktan sonra Murat odasının içindeki banyoya yöneldi. Duşa girerken kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Babası ne derse desin evlenmeyecekti.

***

Roma’daki evinin penceresinden dışarı bakarken Fransa ve İtalya'da geçirdiği altı senede alıştığı sert kahvesinden bir yudum aldı. Sabah sessizliğinin tadını çıkardıktan sonra arkadaşını da uyandıracaktı. Kendisinin pek de uyuyabildiği söylenemezdi. Murat'ın varlığını seneler içinde silmek için her şeyi yapmıştı. O geceden sonra Paris'te bulduğu en iyi aşçılık okuluna kayıt yaptırmıştı. Ergenliğinin en dış etkiye açık aptal çağında kendinden üç yaş büyük ve havalı bir çocuğa aşık olması doğaldı. Sorun olan bu ilgisinin iki sene sürmesiydi. Sonrasında vazgeçse de bu imkansız aşktan duygusal olarak o güne değin en çok etkilendiği kişi hala Murattı.

Murat'ı ilk kez gördüğünde 16 yaşındaydı. Çevrelerinin düzenlediği etkinliklere artık katılacak yaşa gelmiş bir nevi sosyeteye takdim edilmişti. Hatta Tuğçe ailelerinin bu tutumuyla dalga geçerken hep tarihi aşk romanlarından örnek verirdi. Londra Leydileri adını verdikleri gruplarındaki her kız on altıncı yaş gününü kulüpte büyük partilerle kutlamak zorunda kalmıştı.

Havaların yavaş yavaş ısındığı bir Nisan akşamında kulübün üstü kapalı terasında büyük bir davet düzenlenmişti. Akasya'ya kalsa o yaş gününün de diğer on beş tanesinden farkı olmazdı ancak ailesi için durum başkaydı. O 9 nisan akşamı yaşları 16-20 aralığındaki çocuklarıyla partiye katılan ailelerden biriydi Arısoylar. Murat'ın ilk skandalının üstünden henüz birkaç ay geçmişti. Babasının son model arabalarından birini hızlı kullanırken bir istimlak duvarına çarpması ile ilk kez gündeme düşmüştü genç çocuk. Kazada arabada ablasıyla ikisi vardı neyse ki sadece maddi hasar oluşmuştu da kimseye bir şey olmamıştı kazada. Akasya tüm bunları Ezgi'den öğrenmişti partinin en başında. Ezgi her zaman radarlarının açık gezmesiyle bilinirdi. Okuldaki tüm dedikoduları o bilirdi, herkesin ne yaptığını teklemeden söyleyebilirdi ve buna rağmen herkesle arası iyiydi. Kimse Ezgi'yle arasını bozmak istemezdi.

Murat'ı deri ceketiyle parti masalarından birinde etrafına topladığı arkadaşlarıyla birlikte gülerken gördüğü ilk anda kalbinin hiç çarpmadığı kadar çarptığını hissetmişti Akasya. O an Murat'ın serserilikleri hakkında duyduklarının bir önemi kalmamıştı. İlk Tuğçe fark etmişti Akasya'nın Murat'a aşık bakışlarını. En yakın arkadaşı için endişelenmeden edememişti. Sonrasında iki sene boyunca Murat'ı uzaktan beğenmeye devam etmişti. Kimseye apaçık söylememişti ancak üç yakın arkadaşı o söylemeden de içinden geçenleri anlamışlardı. Üçü de Murat'ın çapkınlık dedikodularının, değiştirdiği sevgililerin ve skandallarının arkadaşlarını bu amansız ve karşılıksız sevgiden vazgeçireceği anı beklemişlerdi.

Bekledikleri gelişme bir haziran gecesinde aniden gelmişti. O geceden sonra Akasya bir daha Murat'ın adını anmamıştı ta ki önceki akşama dek. Kulaklığındaki İtalyanca sesin yerini Türkçe bir şarkı aldığında başını camdan dışarı çevirdi. Bu şarkı bile ona o zamanları hatırlatmıştı.

Çizdim kendi aklımca
Hayatın resmini
Bi' şey bilmezdim aslında
Karıştırdım tüm renkleri

Hata yaptım tabii

Herkes başka bir şeyden
Kaçırmış kendini
Bazen yaşlı gözlerle
Kabullenmiş gerçekleri
Bazen memnun gibi

Artık çok uzaklaştım
En çok da kendimden
Evden, senden
Göçmen kuşlar gibi

Çok geç kaldığım hâlde
Solmuş resimlerde
Kaç yıl geçmiş
Hâlâ güzel durur

Küçükken çok inanmıştım
Eğer çok istersen
Her şey mümkün
İnanmak zor değil
Hikâyem senle başlardı
Senle devam etsin
Beni seni inandır


Gözünden bir damla yaş süzüldüğünde onu eliyle kuruladı. Saatine baktı artık arkadaşını uyandırmalı ve onu havaalanına bırakmalıydı. Zaten yaz tatilinin sonuna dek Murat'ın varlığını yeniden en derine gömer ve unuturdu.

***
Caner Bey sabahtan beri üç yüz tane telefon almıştı. İnternetteki videoları izleyen ve karakoldan çıkış fotoğraflarını gören herkes haberleri okur okumaz adamı arıyorlardı. Tüm basında haberler bire bin katarak yayılıyordu.

"Ne yapmayı düşünüyorsun? Murat'ın bir suçu yokmuş işte arkadaşını korumak istemiş. Çocuğumun üstüne gitme artık." Hülya Hanım kocasının sakinleşmek yerine daha da sinirlendiğini bakışlarından anlamıştı.

"Tabi canım sana kalsa senin oğlun hep masum hiçbir zaman kabahati yok. Hülya anla artık senin oğlun baba parası yiyen ve bir baltaya sap olmak şöyle dursun baltanın ucunu körelten bir asalak." Hülya Hanım ağzını açacakken sürdürdü.

"Kulüpteki kadınlarla mı konuşursun? Etrafa mı sorarsın bilmiyorum ama en kısa zamanda bize ailemize yakışan saygın bir kızla bu haytayı evlendirip başını bağlayacağız. İdeal gelinimizi nereden buluruz bilmem ama bulacağız. Bu da yeterli değil artık her gün benimle işe gelecek gidecek. Arabasını da kendi kullanmayacak şoförlü arabayla attığı her adımı bileceğim. Kartlarının biri hariç diğerleri de bende olacak aslında bunu çok önceden yapmam gerekirdi."

"Saçmalama Caner Murat daha kaç yaşında sanki?" Bunu söyleyen karısına iki elini açıp pes dercesine baktı.
"Hülya sen benimle dalga mı geçiyorsun? Üç sene sonra otuz olacak koca adam artık. Ben onun yaşındayken iki çocuğum vardı. O da evlenecek, bir aile sorumluluğu almayı öğrenecek. Çalışmayı öğrenecek o harcadığı paranın havadan gelmediğini anlayacak. Hayatında bir kez sorumluluk aldığını göreyim gözüm açık gitmez."

Murat üst katın merdiven sahanlığından duymuştu bunları. Salona inip inmemekte kararsız kalsa da aynı evin içinde ne kadar kaçabileceğinin hesabını yaptığında bunun imkansız olduğunu gördü. Adımlarını hızlandırıp merdivenden indi. Anne ve babası adım seslerinden sonra susmuşlardı.

Salona girdiğinde babasını her zamanki koltuğunda tüm öfkesi ve kararlılığı duruşundan bile taşan bir şekilde otururken bulmuştu.
"Duydun mu konuştuklarımızı yoksa tekrar açıklayayım mı madde madde?" Murat babasının karşısında bir çocuk gibi olmaktan utanarak başını salladı. Babasının otoritesi karşısında ne kadar isyan ederse etsin en sonunda boyun eğen olmak ağır geliyordu.

"Bugün dışarı çıkmak falan yok. En azından biz seni kimle evlendireceğimizi bulana dek ortalıkta görünmeyeceksin. Arabanı aldırmaya gönderdim ben emir verene dek anahtarları bende olacak. Diğer arabaların da sen çok gerektiğinde şoförlü arabayı kullanacaksın. Kısıtlı limiti olan kartın hariç diğer kartların da bende olacak. Evlenme hazırlıklarıyla beraber her gün benimle işe geleceksin. Altı sene boşuna mı üniversite okudun? Hayatındaki en azından bir şeyi boşuna yapmamış olursun. " Babasının laf sokması karşısında sakin kalmaya çalıştı.

"Evlenmek istemiyorum. Tamam iş konusunda belki de artık bir adım atmam gerekiyordur ama ben evlenemem." Babası ayağa kalkıp karşısına geçti ve gözlerinin içine baktı.
"Her şeyden önce evleneceksin Murat. Artık daha fazla skandal ve dedikodu istemiyorum beni duydun mu? İtibar sahibi ve saygın bir adam olarak sürdüreceksin bundan sonra hayatını. Ailemin, soyadımın ve elli senelik aile şirketimin adını lekelemene daha fazla müsaade etmeyeceğim. En kısa zamanda evleneceksin." O sırada arkadan Meyra ve Ali'nin sesleri duyulmuştu.
"Gelin çocuklar kahvaltımızı edelim sonra da bu masum beyefendinin sorunlarını nasıl çözeceğimizi düşünürüz." Kahvaltı masasında Murat annesi ve ablasından medet ummaya çalışsa da iki kadın da evin babasından aldıkları ağız payıyla suskunlardı. Meyra içten içe babasının haklı olduğunu düşünüyordu. Kardeşinin aslında özünde ne kadar iyi ve nazik bir insan olsa da dışarıya gösterdiği kabuk bambaşkaydı. Meyra'ya karşı her zaman nazik, anlayışlı ve ilgili olmuştu. Kardeşinin doğru bir evlilik yaptığında babasının hoşuna gitmeyen aşırılıklarının törpüleneceğine ve herkesin daha mutlu olacağına inanmak istiyordu.

"Meyra sen de bir etrafa bakın güzel kızım belki arkadaşlarının kardeşleri filan vardır. Allahtan akıllı uslu bir tanecik çocuğum var ki içim biraz rahat ediyor." Murat çatalıyla işkence ettiği peynir parçasını ağzına attıktan sonra masadan kalktı.
"Herkese afiyet olsun ben daha fazla rahatsızlık vermeden masadan kalkayım da babam rahat rahat hakkımda söylenebilsin." Murat gittiğinde annesi de ayaklanmıştı ancak kocası tarafından durduruldu.
"Oğlun üç yaşında değil Hülya pışpışlamaya gitme artık. Kocaman adam bir kez olsun yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşsin."

Murat arkasından söylenenleri de duymuştu. Odasına çıkıp kapıyı kapattıktan sonra etrafa baktı. Eve kapatılmıştı resmen ve dün geceden beri telefonunu eline almaktan itinayla kaçınmıştı. Çalışma masasına bıraktığı telefonunu eline aldı ve ilk olarak kendisinin yüz kez etiketlendiği kavga videosunu izledi. Onlarca haber yapılmıştı ve her biri deli saçması onca iddia atılmıştı. Mesajlara bakmak için açtığında Lordlar Kamarası adını verdikleri gruba girdi. Yiğit bütün olanları sabah öğrenmişti ve gerçek detayları arkadaşlarından almaya çalışıyordu.

"Murat nerede Caner amca çok kızmıştır şimdi." Yiğit'in mesajını sesli okudu. Arkadaşı nasıl da biliyordu durumu. Emre ve Kaan biraz daha ucuz atlatmışlardı durumu. Azar yemekle yetinmişlerdi. Emre bir basın açıklaması hazırlayacağını bile söylemişti durumu kurtarmak için.

Babam ağzıma sıçtı. Yazdıktan sonra mesajı gönderdi. Anında üç mesaj düşmüştü ekrana.

Çok mu kötü? diyen kişi Kaan'dı . Bu durumdan kendini suçlayacağını biliyordu Murat.

Arabana mı el koydu? Yiğit söylemişti bunu da. On sekizinde yaptığı kazadan sonra uzun süre araba kullanmasına babası engel olmak için her şeyi yapmıştı.

Amerika'ya mı gönderiyor yine? Emre de büyük yasak aşk skandalı sonrasına gönderme yaparak sormuştu bu soruyu? Bu konuda ona bir tek insan bile inanmamıştı ne ailesi ne de arkadaşları.

“BENİ EVLENDİRECEKMİŞ. ANNEMLE ABLAM BANA BİR GELİN ADAYI BULACAKMIŞ.” yazıp gönderdi.

Sonra telefonunu sessize alıp kenara bıraktı. Kapının yan tarafında duran ve uzun süredir eline almadığı gitarına baktı. Evde sıkıntıdan patlamamak için kendini oyalaması gerekiyordu. Yoksa olacakları düşündükçe aklını kaçıracaktı. Oturduğu sandalyeden kalkıp gitarını aldı ve pencerenin kenarındaki koltuğa oturup akordunu yapmaya çalıştı. Sonra da aklına gelen eskiden çaldığı bir şarkıyı çalmaya başladı. Bir yandan da söylemek için boğazını temizledi. Şarkının içinde bulunduğu duruma ne kadar uyduğunu ancak söylerken kavramıştı.

Bunlar güzel günlerimiz
Daha beter olacak her şey
Dünya zaten yalan dolan
Kaderden kaçamaz insan
Vurulmuş kalbinin ortasından

Aynaya bakmam
Kendimi bilmem
Hayat acıtınca
Dünyayı sevmem

Ne yazık ki tek tabanca
Serseri doğdum
Serseri ölecem

Kapı önünde onun şarkısını duyan babası öfkelenmedi. Bunun yerine inatçı oğluna ondan daha inat olduğunu ve serseri kalmasına izin vermeyeceğine dair kararlılığı daha da artmıştı.

Loading...
0%