@perilisayfa_1
|
Evettt yeni bolumle beraberiz umarım severek okuyorsunuzdur fikirlerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum mm 🤍🤍🤍🤍 Güneşin tatlı tatlı yakan sıcaklığı bile Esra'nın uyanmasını sağlayamamıştı. Uyanması gerektiğini biliyordu. Alarm sesinin ılık tonunu işitiyor ama gözlerini açamıyordu. Bir anda irkildi. Kendi kendine saat kaç , geç kalmadım dimi diye söylenmeye başladı. Aceleyle telefonunu arıyor -acele ettiği her işte gözünün ucundakini göremeyiz zaten- maalesef baş ucundaki ahşap tombul komedinin üzerinde duran telefonunu bulamıyordu. Allahtan kendini bildiği için sürekli aram kurmuştu diğer alarm çalınca tekrar söylenerek saate baktı. "Ohh geç kalmamışım saat daha 07.15" diyerek derin bir iç çekti. Sekizde başlayacaktı seminer ama Esra zor ayılan biriydi, her sabah biraz zaman gerekirdi ayılması için hemen adapte olamazdı etrafa ya da konuya. Neyse ki zamanı olduğunu görünce sakince duşa girdi. Sanki duşu ilk defa görüyordu. Akşamda girmişti ama ne manzarayı görmüştü nede bu kadar detaylı yorgunlukla; zaten oda pek minimaliz düzenlenmişti ama burası da farklı bir hava katmıştı. Genel olarak zeytin yeşili bej ve ahşap renklerinin eşlik ettiği bu güzel odayı pek sevmişti, rüyalarındaki gibi samimi bir odaydı penceresi beyaz tül bir perdenin uçuşmasıyla birlikte minik bir terasa açılıyordu, teras etrafa zeytin ağaçlarıyla kamufle edilmiş saklı bir cennet gibi görünüyordu- ah keşke iç seslerde sadece yazınsal anlamda var olmasa biraz şu odanın da tadını çıkarabilse- teras şöyle dursun odanın içi de çok güzeldi. Girer girmez gözüme ilk çarpan şey kahve köşesiydi ahşap tonlarla mini bir bar yada kahve köşesi de diyebiliriz ki her ikisini de karşılar barın hemen karşısında iki komodinli ahşap çok tatlı bir cibindirikli yatak duruyordu. Evet bohem ve ege kıyısı esintileriyle dizayn edilmiş bu odanın en cezbedici yanı ise lavabosuydu içeri girince sizi boydan boya küçük bir alanı kapsayan çerçevesi ahşap bir pencere karşılıyor ama yemyeşil zeytin ağacı tarlası içinden masmavi parlayan denize doğru uzanan bu manzaranın hemen önünde küvetiyle birlikte yine içerisi de aynı bohem ege kıyısı esintisini koruyordu. Serin suyunun tadını bu güzel manzara eşliğinde çıkaran Esra bir yandan gelen maillerini kontrol ediyor diğer yandan magazine küçük bir göz gezdirirken, bu ayılma yöntemine karşı olan ilgisini kendinden saklayamıyor kendi kendine ,geri döner dönmez küveti olan bir eve çıkmak istiyorum ne o öyle duş falan mis gibi hem işimi yaptım hem ayıldım. - siz bakmayın ona şu aralar ev sahibiyle arası kötü ama taşınabileceğini hiç sanmam kim kaybetmiş küvetli evi de sen bulasın Esra - küvetten çıkıp bugün için odasıyla uyumlu kombinini giyinip makyaj masasına oturdu odasıyla pişti olacağını bu kadar tahmin edemezdi doğrusu bir an aynanın karşısında kahkahasını tutamadı bundan sonra odamla pişti olmadığım yere gitmem deyip bir kahkaha attı.- neyse ki kendi kendine mutlu olabiliyor-. bej havuç kesim keten pantolonun üzerine zeytin yeşili düz straplez crobunu geçirmiti, beline hasır kemerini takıp kemerle uyumlu hasır çantasına önce gerekli ıvır zıvırlarını koydu. Aynanın karşısında ben allık kadınıyım diye diye kendini allık yanığı yaptı bizim Esra, evet tamam allık kadınısın da bu kadar da değil be. Esra neyse ki fazlalığı alıp yoluna devam etti. Zaten yüzü bebek gibi olduğu için bolca güneş kreminin üstüne kendince mor olan -ama aslında bebek gibi olan- göz altlarını kapatıp allığını göz kapağına da kalanıyla sürdü hemen şipşak bir eyeliner çekti geri kalanları da yapınca makyajı artık bitmişti. yerinden kalkmadan altın sarısı su damlası küpelerini ve gold rengi küçük kalp işlemeli bilekliklerini, halhalını ve yüzüklerini de takıp ayağa kalktı. Tam kapıya yöneldi ki güneş gözlüğü takmadığını fark edip tekrar döndü odasına, hemen gözlüğünü de alıp çıktı odasından ama oda kartı içerde unuttuğunun farkında bile değildi işte bizim hikayemiz tam olarak burada başladı. Patika yolu takip ederek ana binanın girişine doğru yürümeye başladı . "Merhabalar günaydın seminerimiz vardı ama nerede olacak acaba ?" lobide duran kız şaşkın bir şekilde etrafına bakındı önünde duran kağıtlardan birine bakıp "ileriden asansörlere binerek 2. kata çıkacaksınız efendim toplantı odası 2 de". "Tamamdır teşekkürler "diyerek ilerledi ama kızın tavrı onu yanlış yöne gittiğini hissettirdi . Personelin yönlendirdiği tarafa doğru yürüdü kapı hafif aralıktı ama yavaşça kapıyı açtı başlamışlardır sandı ama içeride sadece 1 kişi vardı oda Esra'yı fark etmemişti bile belki de çok sessiz girmişti kapıyı iki kez tok bir şekilde tıklattı önde duran kişi yavaşça Esra'ya dönemeye başladı "merhaba ben seminere gelmiştim ama yanlış yere mi geldim". Önde duran adam "ah hayır bende seminere geldim ama biraz erken gelmiş olmalıyım" diye beklemeye başladım "ilk gelen sensin sanırım bir sorun çıktı" dedi adam zaten Esra'nın içine bir kurt düşmüştü. "Şimdi lobiden geliyorum bir şey söylemediler ama sanırım aşağıdaki hanımefendi yeni başladı bana da acemi geldi" diye ekledi Esra. Ben bir tekrar sorayım dedi Esra ve kapıya yönelirken arkadaki adam "ah bende geleyim hem daha fazla bekleyemiyeceğim zaten" diyerek Esra'ya kapıyı açtı beraber aşağı indiler lobide duran kişi gitmişti başka biri vardı ama sanırım müdür gibiydi takım elbiseli yeni traşlı bakımlı orta yaşlı bir beyefendi vardı yavaşça yaklaşıp selamlaştıktan sonra demin odadaki beyefendi durumu izah etti müdür telaşlandı ve sinirlendi ama bize belli etmek istemiyor gibi bir hali vardı biraz daha üsteleyince beyefendi "demin burada duran arkadaş stajyer aslında herkesi aramış olması gerekiyordu ama seminer iptal oldu ,dün sizler yola çıkmadan evvel aramışlardı bir yanlışlık oldu herhalde" dedi mahcup bir ifadeyle Esra söze atlayarak "sebebi nedir peki seminerin iptal olmasının" adam sakin ve anlayışlı bir tavırla "seminer verecek olan grup gelirken kaza geçirmişler dün sabah erkenden ses sistemleri için geleceklerdi sizlerden çok önce fakat kaza olmuş ve hafif yaralananlarda var maalesef daha sonraya ertelendi ama buraya seminere gelecek kişiler dün aranıp seminer süresinde işe gitmeyip izinli olduklarını belirtmişti sizde ise bir sorun olmuş çok özür dileriz" dedi. Fakat benim yüzüm geldi geçti renkten renge girdim seminer yok izinliyim sevineyim mi boşu boşuna onca yol geldi üzüleyim mi bilemedim adam fark etti ki sanırım yanımdaki beyefendi de öyle olmalı ağzından çıt çıkmadı müdür birden bir teklifte bulundu " bizler kusurumuzdan dolayı şöyle yapalım şuan bir tur geliyor onunla ilgilenmem lazım ama sizler zaten odalarınıza yerleştirmişsiniz tatilinize devam edin lütfen böylelikle bizlerde sizlere olan özrümüzü niceleriz "müdür elinden geleni yapan bir tavırla mahcup mahcup bizimle göz teması kurmaya çalıştı. Esra "olur madem zaten onca yol geldik" dedi. Yanındaki beyefendi de "tabi olur "diye ekledi. Bunlardan bağımsız olarak karnımın guruldadığını hissettim müdür beye kahvaltı ne tarafta acaba diye sordum yerini tarif etti ve yola koyuldum arkamdan diğer beyefendi gelmeye başladı seslendi "pardon bakar mısınız" " buyrun "diye cevap verdim. "Eğer mahsuru olmazsa kahvaltıya beraber gitsek olur mu yeterince sorunlu bir güne başladık zaten iki muhabbet ederiz hem hiçte sorun olmazdı aslında tek başıma sıkılabilirdim kulaklığımı da unutmuştum odada bir şeyler bile izleyemezdim olur" buyrun" diye cevap verdim kahvaltı salonuna gittik her ikimizde tabaklarımızı oluşturup masaya oturduk. "Siz nerede çalışıyorsunuz" diye sordum "ben kendi mimarlık ofisimizi işletiyorum" diye cevap verdi "aaa ne güzel her mimarın hayallerini yapıyorsunuz gerçekten nasıl ilerliyor işler bazı arkadaşlarım zor oluyor demişti ama ne kadar zor olursa olsun kendi işin patron derdi yok" "aynen doğru söyledin patron derdi yok küçük bir ofis olarak ilerlersen cidden çok güzel ama ben biraz işleri büyüteyim dedim zorlandığım noktalar oluyor tabi ki ama en önemlisi yanında çalışan takım arkadaşların ne kadar iyi ve güvenilir olursa o kadar rahatsın şuan kafam rahat buradaysam ofisteki arkadaşlarıma olan güvenimdendir biliyorum ki ne olursa olsun benmişim gibi özveriyle hallederler" çok şaşırmıştım gerçekten bir patronun yanında çalışanlara takım arkadaşlarım demedi ve bu kadar güvenmesi çok şaşırtıcıydı ama bir soğukluk vardı her ne kadar samimi konuşsa da altında başka bir şey varmış gibi hissediyordum insanlara karşı ön yargılı olduğum doğrudur ama genellikle bir şeyler çıkar altından. Kahvaltımızı iş konuşarak bitirdikten sonra ayrılıp odama gittim plaja inmek istiyordum yada buralarda duyduğum tatlı küçük koylardan birine inebilirdim. Odamın kapısına gelince çantamda oda kartımı aramaya başladım ama yok olmuştu gereci koyduğumu da hatırlamıyordum ama biraz beklemeye karar verdim temizlik görevlileri gelir yardımcı olurlar diye ama nerde hiç kimseyi göremedim lobiye doğru yola koyuldum içimden inşallah sabahki kız yoktur diye söylenmeye başladığımı fark ettim bende stajyer oldum ama bu kadar önemli bir konuda daha dikkatli olunması gerçeğini değiştirmez lobiye gelmiştim bile ama hiç kimseyi göremedim derken biraz oturdum illa biri gelirdi en sonunda yine o kız geldi "buyrun nasıl yardımcı olabilirim" dedi bu sefer söylenmeden cevap verdim "oda kartımı bulamıyorum sanırım içeride unuttum" dedim kızın yüzü yine değişti " yardımcı olmayı çok isterdim fakat bu konuda çok bilgi sahibi değilim öncelikle sizden imzalı bir form alınması gerekiyor ama bende stajyerim alamam diğer lobi personelleri ise şuan yeni gelen turlarımızla ilgileniyor ancak akşam yemekten sonra sizlere yardımcı olabiliriz" dedi tabi böyle saçma bir şey bekliyordum kıza sert bir sesle "başka otellerde böyle bir uygulama yok neden imzalı form alınıyor anlamadım kendi odam nede olsa temizlik personellerinde bile vardır kartlar rica edebilir misiniz açsınlar" kız sesini incelterek" maalesef yakın bir zamanda otelimizde bu konuda bir olay yaşandı o yüzden otel politikası olarak böyle bir uygulama yapılıyor maalesef yardımcı olamıyorum" sizlere. Artık yeterince sinirlenmeye başlamıştım " o zaman sabah görüştüğümüz müdür beyle tekrar konuşmak istiyorum çağırır mısınız " kız daha fazla mahcup olamazdı artık malesef içeride tur firmalarıyla görüşüyorlar " diye ekledi sinirle arkamı dönüp lobiden çıkarken biri sesleniyordu "pardon bakar mısın" diye kafamı hafif çevirdim sabahki beyefendiydi. "Merhaba yine karşılaştık" dedim "evet biraz hararetli bir konuşma oldu sanırım" "evet ya oda kartımı odamda unutmuşum yeni kart istedim fakat otel politikası olarak imzalı form karşılığı veriyorlarmış bilem ne personelde yok bu kızı oturtmuşlar buraya oda bir şey bilmiyor müdür desen yok tur bir şeyleri gelmiş yeterince sinir oldum bugün zaten bir koya gidiyim serinlerim dedim odaya hazırlanmaya gideceğim kart yok Allah'ım daha fazla ne olabilir cidden ya" benim duraksız yakınmama acımış olacak ki "gel madem gidelim koya" dedi sırıtarak sanki dalga geçiyordu pantolonumu göstererek kaşarımı kaldırdı şaşkın ve sinirli bir yüz ifadesiyle "gel gel korkma öyle sokmayacağım seni deniz diye hala dalga geçiyordu" ben sinirliyken mümkünse şaka yapılmasın yada dalga geçilmesin sinir olsam da yeni tanıştığım ve bu durumda biri olarak bir şey diyemezdim takip ettim onu otelin otoparkından arabasına doğru gidiyorduk sessizce arabasına oturduk. Arabayla gittiğimiz yere kadar ses çıkmadı hiç kimseden bir butiğin önünde durduk tam yazlıkçı bir butikti dışarıya asılmış tiril tiril yazlık elbiseler ve kimonoların mavimsi beyaz yada beje dönük o güzel uyumu bile içinizi açıyordu benim arabadan inmediğimi gören beyefendi istersen lazım olan eşyalarını alabilirsin yada denize pantolonla gir ne dersin diyerek tekrar kıkırdamaya başladı artık sinir olmuyordum nede olsa otelde sıcaktan erimektense bana yardımcı olmuştu arabada inip butiğe girdim beni kapıda çok tatlı bir teyze ve sanırım torunu olan bir genç kız karşıladı "merhaba hoş geldiniz ""merhaba "dedim içeriye girerken "denize girmek için bir şeyler arıyorum ama bikini yada mayo ne varsa bide üstüne kimono ve terlik gibi" kız o kadar tatlıydı ki itinayla güzel bembeyaz üzerinde göz motifleri olan bir mayokini bulmuştu benim için."siz içeride deneyin ben buna uygun birkaç parça daha getireceğim" dedi kabine girdim sıcaktan ölmüş olan bedenimle göz göze geldim ve hızlıca denemeye başladım kız sadece mayokiniyle uyumlu parçalar getirdi ve o kadar güzeldi ki hepsi aşık olmuştum resmen iyi ki odamın anahtarını unutmuştum en sonunda mavi keten bir beyaz şort ve üstüne mavi crop verip bunları deneyin beğenirseniz üstünüzde kalsın rahat rahat gidersiniz yolda pantolonla zor olur dedi evet çok mantıklıydı ve ben sıcaktan mantığımı kaybetmiştim giyinerek kabinden çıktım ve ihtiyacımdan fazlasını almıştım ürünleri güzelce paketlediler ve tam kartımı çıkarırken teyze cilveli bir sesle "çok şanslısın herkesin kocası bu kadar ince düşünceli değildir buraya gelen hanımların yanında en fazla 5 dakika dururlar sonrada söylene söylene çıkarlar seninki maşallah ne senden gözlerini alabildi nede bir yere gitti bide maşallah pek bir yakışıklı ve centilmen diye ekledi" durumu izah etmeye gerek duymadım ne bir daha buraya gelecektim nede adını bile bilmediğim beyefendi bunları duymuştum "sağ olun "dedim ve çıktım .Arabaya binince " hiç gerek yoktu kartım yanımdaydı bende biraz fazla alışveriş yaptım" diye mahcupça söze girdim "rica ederim ne demek kartın yanında olmasa olmasa da sorun değil ben seni dışarı çıkardım" dedi "bu arada ben Esra adımızı bile bilmiyoruz daha diye kikirdedim" "ah merhaba Esra bende Ilgaz tanıştığıma memnum oldum dedi" oda aynı tavırla. Gözlerini yoldan ayırmadan araba kullanıyordu bense saçma gelecek ama deminki teyzenin söyledikleri kulağımda Ilgaz'ı seyrediyordum cidden yakışıklıydı maşallah oldum olası esmer ve geniş omuzlu erkeklerden hoşlanmış ama hiçbir sevgilim bu kriterlerde olmamıştı yada ben bu kriterdeki kişilere dikkatli bakamıyordum Ilgaz'da esmerdi ve uzun geniş omuzluydu hiç dikkat etmediğimi fark ettim evet flörtöz biri olduğum doğru ama içimde yaşarım her şeyi o flört özlüğüm platoniktir ve evet Ilgaz'a karşıda bir şeyler hissetmiştim çünkü teyzenin dedikleri dikkatimi çekmişti ne senden gözlerini alabildi, ne senden gözlerini alabildi kocan aman Allah'ım adamın inceliği karşısında benim yok oluşum ve bir dedikoducu teyzeyi bu kadar dikkate almam harici normal bir insanımdır doğrusu neyse ki gözlerini bana doğru çevirmeden gittik ama fark etmiştir uzun bir göz hapsinde olduğunu arabada slow şarkılar eşliğinde gittiğimiz bu yolda bize eşlik eden asıl şarkı çörcil- bekleti bu şarkıyı daha öncede duymuştum ama bu kadar güzel dinleyememiştim belki de bunu güzel yapan göz hapsine aldığım Ilgaz'dır. Çok zor bu günler sen elimi tutmadan Açıklanamaz sorular cevaplar Sıkıcı oldu artık,, bitmez bu yangın Çektim kendimi en son belini sardım dümdüz uçsuz bucaksız denizin yanında ki dar ve kıvrımlı yoldan giderken birden gözleri gözlerime ilişti kalbim yerinden çıkacak kadar hareketli atarken minik bir göz kırpık önüne döndü küçük çocukların gizli gizli dondurma yemesi gibi hiçbir şey olmamışcasınına devam ettik. Kafamı hafif arkaya doğru çevirdiğimde benim bavuluma benzeyen bir bavul gördüm ve şaşırdım elimi uzatıp benimki gibi kırık bir kolu var mı diye baktım gelirken yolda kırmıştım çünkü ve kırıktı sinirle dönerken "sonunda bana bakmaktan vazgeçip arkaya bakabildin Esra" diyerek sırıttı çok şaşırmıştım " nasıl burada valizim nereye gidiyoruz niye valizimi aldın nasıl aldın" diye sorularımı sıralarken konuşmaya başladı "evet özür dilerim otel müdürüyle tartıştım biraz o yüzden çıkış yaptık" otelden . "Niye bende diye soracaksın haklı olarak geçen haftalar da bir kaza yada cinayet de işte bir şeyler olmuş ve seni tek başına orda bırakamazdım kusura bakma şuan ise bir koya gidiyoruz istersen denize girdikten sonra seni geri İstanbul'a götürebilirim yada istediğin başka bir otele sen nasıl istersen" dedi. "Bende oarda rahatsız hissediyordum ama kesşe bana söyleseydin "dedim beni kandırmıştı resmen cidden üzülmüştüm.Esra kendine ne olduğunu anlayamamıştı beklenmedik tepkiler vevriyordu . Ilgaz'ın bu yaptığından dolayı olay çıkarıp ordan ayrılması gerekirken bakın ne cevap verdi. "çok özür dilerim ama sinirliydin ve seni panikletmek istemedim açıkcası evet haklısın bana da güvenmen saçma olur ama nasıl söylesem ikimiz yanlışlıkla oraya getirildik ve seni yalnız bırakmak istemedim" "sanırım haklısın teşekkür ederim sağol yanı daha önceden söylemeni isterdim ama olsun". 5 dakika sonra koya gelmiştik çok yamaç bir ormanın içinden inip sonra da kayaların üstünden yürüdükten sonra cennet gibi bir yere gelmiştik bana bir şey taşıtmamıştı Ilgaz ama kendisi nakliyat kamyonu gibi yada kaçak kat çıkılmış evler gibi görünüyordu. Gelince eşyalarımızı yerleştirmeye başladık bir anda Ilgaz ikinci sürprizini yaptı çadır kurmaya başladı o nerden çıktı dedim ben severim kamp diyor Allah'ım bana sabır ver.
|
0% |