1. Bölüm

1. Bölüm: Yeniden Ölüm

Ayşegül BULGAK
peritozu1057

 

 

Halan hayatlarımıza... 🍷

 

 

 

Önceden kısa ve basit bir dille yazdığım kitabımı şimdi daha anlaşılır ve uzun versyonuyla size sunuyorum .

 

 

Umarım beğenirsiniz....

 

 

 

Hepinize iyi okumalar.....

 

 

 

NOT: Bu hikayede anlatılan her şey hayal ürünüdür gerçek yaşamla hiç alakası yoktur.

 

 

 

 

...........

 

 

 

Yalanlar çok sevilir diye unutulabilir miydi. Ben unutalı uzun zamanlar oluyor.

 

 

 

Peki yalanlar çabuk unutulabilir miydi. Ben unuttum. Hemde acı bir yalanı ama çok acı çektim. O kadar acı çektim ki kendimi kaybettim...

 

 

 

...........

 

 

 

Sevgili mine bilki hala kalbimde yaşıyorsun. Biliyorum affetmeyeceksin beni ama bilki seni hala unutmadım. Kalbimin derin bir yerinde hala yaşıyorsun. Seni unutmak kendimi kaybetmek demek zaten öyle değil mi..

 

 

 

Günlüğümü kapatıp şöminemin karşısına geçtim. Harlanan ateş ne olursa olsun yüreğimde yanan ateşten daha harlı değildi. Isınamıyordum. Ne yaparsam yapayım ısınamıyordum. Hep o günü hatırlayıp üşüyordum. Ama en çok o günü unutmak istiyordum.

 

 

 

Telefonumun titremesiyle cebimden çıkarıp ekrana baktım. Tuğba arıyordu. Bıkkın bir nefes verip konuşmasını bekledim. " Yeni izci ajan geldi efendim. Ödül töreni için sizi bekliyoruz." Kurumuş dudağımı ıslatıp " Beş dakika içerisine oradayım."

 

 

 

Telefonu hemen kapatıp masamın üzeründeki eldivenlerimi aldım. Siyah eldivenlerimi alime takıp odamdan çıktım ve asansöre bindim. Kartımı okutup 5. Kata inmesi için bekledim.

 

 

 

Ödül töreni vardı bugün. Ajanlarımızdan biri yıllardır aradığımız bir örgüt ile ilgili bilgiye ulaşmıştı. Hem rütbe yükselmesi hemde ödül töreni vardı.

 

 

 

Asansör durduktan sonra topuklu ayakkabılarımın tıkırtısı eşliğinde kutlama salonuna giriş yaptım. Her zamanki gibi yine tüm gözler benim üstümdeydi. Yüksek bir rütbede olduğumdan ve dış görünüşümden ötürü girdiğim her ortamda tüm gözleri üzerime çekerim hep.

 

 

 

Yakın korumam Kerem " Buyrun Peri Hanım masanız hazır" Başımı sallayıp onu takip ettim. Masam her zamanki gibi diğer herkesten uzak. Pencere kenarı bir yerdeydi. Üzerinde ise diğer konuklara ikram edilen yemeklerden yoktu. Neden mi?

 

 

 

Kimseye güvenmiyorum. Yediğim veya içtiğim bir şeyi bizzat ben almadıysam açlıktan öleceğimi bilsem bile yemem.

 

 

 

Masama geçip soluma vaktım ve " Bugün sorun çıkarmasan sevinirim Mine . Bak yanımızda kimse yok. "

 

 

 

Mine gözlerini kısıp " Seni asla rahat bırakmayacağını bildiğin halde nereden geliyor bu özgüvenin hala anlamıyorum kızıl. Ben senin yüzünden öldüm. Sana yapacağım birkaç şey sana bu kadar dokunmamalı."

 

 

 

Gözlerine yalvarır bir şekilde bakıp " Lütfen. Sadece bir saat beynimdeki seslerini sustur. Şu anda iş yapmıyorum ve çok ses var dayanılacak gibi değil."

 

 

 

Yüzünde küçümser bir gülümseme oluşturup " O zaman herzaman yaptığın şeyi yap ve insanları incele bu seni her zamanki gibi meşgul eder."

 

 

 

Acıyla gözlerimi yumup tekrar açtım. Yine kendi kendime konuştuğumu sanan insanlar bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Haksızda sayılmazlar. Kimse bir şizofrenin gördüğü hayali karakteri göremez sonuçta...

 

 

 

Gözlerim gelen sesle birlikte sahneye takıldı. Konuşan her zamanki gibi Yosun'du. Ajanlarda kendini göstermeyi ve herkesin gözü önünde olmayı en çok seven ajan.

 

 

 

" Tüm konuklarımız. Buraya kadar zahmet edip bizi onurlandırdığınız için hepinize teşekkürler. "

 

 

Etraftan büyük bir alkış koptuktan sonra konuşmasına devam etii.

 

 

 

" Bildiğiniz üzere yıllardır peşinde olduğumuz ölüm tarikatının izine birkaç gün önce kıdemli ajanlarımızdan biri olan Timur Karaarslan rastladı. Ölüm tarikatı tarafından düzenlendiği düşünülen Ankara üniversitesine yapılan silahlı saldırıda oradaki teröristlerin hepsini özel timi ile beraber yakalayan Timur Karaarslan. Yaptığı bu başarılı operasyon için Peri Sarmaşık tarafından ödüllendirilecektir. Sözü çok fazla uzatmadan Peri Sarmaşık'ı sahneye davet ediyorum. "

 

 

 

Etraftaki büyük alkış tufanıyla oturduğum yerden kalktım. Benimle beraber Mine'nin hayaletide ayaklandı.

 

 

 

Sahneye doğru yürümeye başladığımda arkamdan " Sende anca ödül ver. O tarikatı yıkacağına söz vermiştin ama senden önce ajanların işe koyuldu" diyen homurtusunu duydum.

 

 

 

Söylediklerini duymazdan gelip sahneye ilk adımımı attım.

 

 

 

Yosun bana selam verip sahneden ayrıldı. Mikrofona yaklaşıp ajanlar arasındaki Mine'ye bakarak konuşmaya başladım.

 

 

 

" Bugün buraya geliş sebebimizi zeten bildiğimiz için oraya değinmeyeceğim.

 

 

5 yıl önce ajan olarak bu göreve başladığımda ölüm tarikatını yok edeceğime dair söz vermiştim. Ve onu bulmama yardım edenede bir ödül vereceğimi söylemiştim. "

 

 

 

Soluklanıp konuşmama devam ettim.

 

 

 

" Timur Karaarslan yıllardır başarılarıyla bu ülkeye hizmet eden değerli ajanlarımızdandır. Kendisi bu kezde daha önce kimseyi öldüllendirmeyen ben tarafından ödüllendirilecektir. "

 

 

 

" Bu ödülü kesinlikle hak ettiğini düşünerek ödülümü takdim etmek için değerli ajanımız Timur Karaarslanı sahneye davet ediyorum"

 

 

 

Yıllardır tesiste olan bu ajanı daha önce hiç görmediğim için merakla gelmesini bekliyordum.

 

 

 

Bir süre sonra kalabalığın arasından uzun boylu kumral bir adam sahneye gelmeye başladı.

 

 

 

Sahneye geldiğinde artık tam karşımdaydı.

 

 

 

Dudaklarımı aralayıp." Başarından ötürü seni tebrik ediyorum"

 

 

dedim.

 

 

 

Başını teşekkür edercesine sallayıp " Her şey ülkem içindi kim olsa aynısını yapardı" dedi.

 

 

 

Bu cevabı karşısında ona vereceğim ödülü sonuna kadar hak edeceğine emin olup arkamda doran kutuya doğru ilerledim. İçindeki kağıtları çıkarıp Timura doğru ilerlemeye başladım.

 

 

 

" Öncelikle sana yeni görevini söylemek istiyorum. Bundan sonra benim özel ajanlarımla beraber çalışıp benim verdiğim görevleri yapacaksın. Sadece yapmakla kalmayacak bundan sonra o ekibi benim emirlerim doğrultusunda sen yöneteceksin." Dedim.

 

 

 

Herkesten bir alkış sesi geldikten sonra Timur" Görevi layıpıyla yerine getirmeye çalışacağım" dedi.

 

 

 

" Buna olan inancım tam."

 

 

 

" Şimdi sana kendi ödülümü takdim etmek istiyorum. "

 

 

 

Elimdeki kağıdı ona doğru uzattım. Kağıdı elimden alıp nezaketen eğildi"

 

 

 

Gözlerinin içine bakıp " Sana adalarım dan birini veriyorum karaarslan umarım daha güzel ödüllerde alırsın"

 

 

 

Timur verdiğim ödülü duyunca bana bakıp " Sizce ülkemi koruduğum için aldığım bu ödül fazla değilmi" dedi.

 

 

 

Başımı sallayıp" Sana verdiğim bu ödül yaptıklarının yanında az kalır. Odan hazır. Yarın yeni görevine başlıyorsun. Seninle güzel şeyler yapabiliriz umarım" deyip sahneden ayrıldım.

 

 

 

............

 

 

 

Salonda çift kişilik bir koltukta oturmuş deli gibi maç izleyen aileme bakıyorum.

 

 

 

5 erkekle aynı ortamda olmak gerçekten zor. Hepsinin Galatasaraylı olmasıda ayrı bir eziyet. Peki bu erkekler kim mi?

 

 

 

En büyük abim Poyraz ve eşi Nevin. Ama abimin şuan eşini pek taktığı söylenemez.

 

 

 

İkiz abilerim Serkan ve Erkan. Ve tabi evimizden hiç ayrılmayan Erkan'ın nişanlısı Hayat.

 

 

 

Amcam Murat. Ki onu babammış gibi severim. İki yaşımdan beri onunla yaşıyorum. 8 yıl ayrı kalsak bile.

 

 

 

Ve son olarak benim yanımda oturan gözümden bile sakındığım canım kardeşim Alaz. O benim herşeyimdir.

 

 

 

"Abla suratımda birşey mi var ne öyle bön bön bakıyorsun?" Düşüncelerinden sıyrılıp dudaklarımı araladım. Elimi saçlarına daldırıp özlemle " Çok büyümüşsün ablacım. O kadar büyümüşsün ki gözlerinin mavisi olmasa seni tanıyamazdım." Onunla 8 sene ayrı kalmak zorunda kaldık. Oysaki ben gitmeden önce boyu benden kısaydı şimdiyse benden 15 santim daha uzun.

 

 

 

Oda aynı ağlamaklı ifadeyle bakıp " Bende seni çok özledim ablam. O kadar özledimki. İçimdeki o boşluk hiç kapanmadı. "

 

 

 

Bana sıkıca sarılıp " Abla gidip uyuyalım mı eskiden olduğu gibi bana masal anlatırsın. Söz veriyorum eskiden olduğu gibi sürekli sözünü kesmeyeceğim. Uslu uslu dinleyecem." Bir süre düşündüm. Eve tekrar döneli iki ay olmuştu ve bu süre zarfında onlara hep soğuk davranmıştım.

 

 

 

"Hıı" dedi tatlı tatlı " Uyuyalım mı"

 

 

 

Yanağını sulu sulu öpüp "Uyuyalım ablacım. Ben seni ne zaman geri çevirdim ki."

 

 

 

Ayağa kalkıp eldivenli elimi tutması için ona uzattım. Önce elime sonra yüzüme bakıp gülümseyerek elimi tuttu. Diğerleri maça o kadar odaklanmıştı ki ayağa kalktığımızı bile fark etmediler. Yönümüzü merdivenlere çevirip sessizce ilerlemeye başladık. Alaza bakıp " Ablacım sen odana çıkıp beni bekle benim odamda birkaç işim var sonra yanına gelirim." Dedim.

 

 

 

" Tamam abla çok bekletme özledim." Dedi son kelimeye vurgu yaparak.

 

 

 

Başımı sallayıp kendi odama yöneldim. Bu evde odasına girilmeyen tek kişi bendim. Herkes takıntılı bir manyak olduğum için girilmesinden hoşlanmıyorum sanıyordu ama gerçekler çok başkaydı.

 

 

 

Odamda gizli bir geçit var ve bu geçidin altında bir araba. Her gün tesise bu araba ile gittiğimi kimse bilmiyor. Gizli kimliğimi korumak için aldığım bir önlem bu.

 

 

 

Odama girip üstümü değiştirdim. Neredeyse kırmızıya yakın olan saçlarımı tarayıp dağınık bir topuz yaptım.

 

 

 

Çoğu kişi saçımın doğal bir kızıllıkta olduğuna inanmıyor. Bazen ben bile doğal olduğundan şüpheleniyorum. Ama doğal işte. Son olarak gözlerimdeki lensleride çıkarıp yerine koyduktan sonra uyumak için hazırdım.

 

 

 

Alaz'ın odasına girdiğimde beni tıpkı yıllar önceki gibi yatağına oturmuş bir vaziyette buldum. Bu benim ufak bir tebessüm etmeme neden oldu. Ama yanımdaki Mine'yi görünce yine tüm keyfim kaçtı.

 

 

 

Mine'yi takmamaya çalışıp kardeşime doğru ilerledim. Bana gülümseyerek bakıp " Gelmeyeceksin sandım." Dedi.

 

 

 

Yanına oturup yanağına ufak bir buse bıraktım. Saçlarını karıştırıp " Ben seni ne zaman tek bıraktım" diye sordum.

 

 

 

Gözlerini acıyla yumup " Sen beni hiç kendi iradenle yalnız bırakmadın. Amcam seni akıl hastanesine gönderirken bile hep beni düşündün."

 

 

 

Başımı sallayıp " O günleri konuşmayalım. Hadi gel uyutalım seni" dedim.

 

 

 

Tıpkı bir çocuk gibi hevesle başını sallayıp yatağın sağ tarafına geçti. Sol tarafı sevdiğimi hala unutmamış...

 

 

 

Bende yanına uzandım ve saçlarını okşamaya başladım. Kedi gibi bana sırnaşıp kolunu belime doladı. Bazen ben mi onun ablasıyım yoksa onu benim abim şaşırıyordum.

 

 

 

Bir kaç dakika sonra " Sen gittikten sonra biz paramparça olduk ablam. Kimse neden o hale geldiğini bilmiyordu. Hiçbirimize anlatmadın. Halada anlatmıyorsun. Ama seni 6 yıl boyunca hiç unutmadık. Her gün senin yapmayı sevdiğin şeyleri yaptık. Ben bile sen bana güvendiğinden güvenini boşa çıkarmamak için tıp fakültesini kazandım. Sen gittikten sonra bile bizi hep bir arada tuttun."

 

 

 

Gözlerimi acıyla yumduğumda gözümün önüne yine Mine'nin görüntüsü geldi.

 

 

 

Zihnimde yine onun sesi vardı. " Söyylesene ona Peri. Beni öldürdüğünü söylesene kardeşine. Ben en yakın arkadaşım Mine'yi öldürdüm desene."

 

 

 

Gözlerimi araladığımda Mine'nin hayaletini bulamadım. Kardeşime bakıp " Bitti ablacım. Bak geri döndüm. Artık kimse ayıramaz bizi." Alnına bir öpücük kondurup onu izledim.

 

 

 

Bir süre sonra iyi geceler canım ablam dedi ve derin bir uykuya daldı. Biraz daha yanına uzandıktan sonra yataktan çıktım ve kendi odama gittim.

 

 

 

Sessizce çantamı ve duygu defterimi alıp odamdan çıktım. Yıllardır uyku ilaçları kullanmama rağmen en fazla dört saat uyuyabiliyorum bazen hiç uyuyamıyorum.

 

 

 

Aşağıya indiğimde herkesin uyuduğunu farkettim. Sessizce dışarı çıkıp 2 aydır her akşam oturduğum yere oturdum. İşte bu bahçe benim terapimdi

 

 

 

Bahçenin bu bölümü çiçeklerle dolu yemyeşil bir yer. Çocukkende hep burada oyun oynardım. Buraya geri döndüğümde hemen buraya gelmiştim. Buraya bir masa birkaç sandalye ve ateş yakılabilecek bir yer yaptırmıştım. Burası benim huzur bulduğum yerdi.

 

 

 

Hemen çantamı açıp içinden kibrit çıkarıp ateşi yaktım. Yanımda fetirdiğim kokulu mumlarıda yaktıktan sonra sandalyeme oturdum. Kendime bir sigara yakıp içmeye başladım.

 

 

 

Her ne kadar zararlı alışkanlıklardan uzak durmaya çalışsamda aldığım eğitim içerisinde sigara alkol ve uyuşturucu direncini arttırmak için yapılan uygulamalar vardı. Artık istemesem bile bazen kullanıyordum. Çünkü bazen görev gereği bazı rollere giriyorduk ve büründüğümüz kişi bir uyuşturucu pazarlıkçısı bile olabiliyordu.

 

 

 

Sigaram bittikten sonra çantamdan naneli bir şeker alıp ağzıma attım. Biraz sessizliği dinledikten sonra çantamdan kalemimi çıkarıp defterimi elime aldım...

 

 

 

........

 

 

 

Duygular bazen değişmeli ama benimkiler değişmiyor Mine . Ölüm yıl dönümüne çok az kaldı. Tam yedi yıl. Sensiz tam yedi yıl geçirdim. Şizofren hastası olalı tam yedi yıl oluyor.

 

 

 

Özledim Mine eski Periyi çok özledim. Biliyor musun hala gitar çalmadım. Piyano çalmakta artık eskisi kadar zevk vermiyor. Ve keman . Kemanımın telleri kopalı neredeyse yedi yıl oluyor. Sensiz melodilerinde bir anlamı kalmadı.

 

 

 

Hayaletin hala peşimde. Vicdan azabını hala çekiyorum. Bitmiyor . Artık gözyaşıda dökemiyorum. Aldığım eğitimler beni duygusuz biri yaptı. Çok güzelmişim öyle diyorlar. Sende hep çok güzel olduğumu söylerdin. Ama bence sen benden daha güzeldin. En azından sen en yakın dostunu öldürmedin...

 

 

 

Yarın mezarına geleceğim. Ne zamandır gelemiyordum. Özledim seni.

 

 

Sende beni özledin mi. Bence özlememişsindir. Kim katilini özler ki...

 

 

 

Umarım huzurla uyuyorsundur.

 

 

 

Seni hep sevdim. Hep seveceğim.....

 

 

 

...............

 

 

 

Defterimi kapatıp masamın üzerine bıraktım. Kalemimide çantama attıktan sonra ilacımı içip ateşi söndürdüm.

 

 

 

Odama gidip direkt bilgisayarımın başına geçtim. Ölüm tarikatıyla ilgili biraz araştırma yapsam iyi olacaktı.

 

 

 

Şuanda elimizde olan bilgiler 21 sene önce yaptıkları

 

 

 

2000 yılında Ankara büyükelçiliğine yapılan silahlı saldırı.

 

 

 

2000 yılı 3 yetimhaneye yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybeden 32 çocuk 9 personel.

 

 

 

2001 yılı başbakan kongresine yapılan silahlı saldırı ve daha nicesi.

 

 

 

Ama 2010 dan sonra faaliyetleri durmuş. Sonra yeniden 2024 yılında ortaya çıktıktar.

 

 

 

Son saldırıları 2 hafta önce bir fakıfa yapılan silahlı saldırı.

 

 

 

Bu saldırıların hepsinde ortak olan tek şeyse mekanların herhangi bir yerine yazılan ÖLÜM yazısı.

 

 

 

Bu tarikat gerçekten ölüm tarikatı. Ama neden yıllarca sessiz kaldıktan sonra birden ortaya çıktılar. İşte işin burası göz alıcı.

 

 

 

Ve elimizde olan tek şey bir toka. Ölüm tarikatından birinden düşen kelebekli bir toka.

 

 

 

Bu toka neyi simgeliyor olabilir?

 

 

 

Herhangi bir toka mı. Yoksa bir anlamı varmı?

 

 

 

Başım ağrımaya başladığı için bilgisayarımı kapatıp yatağıma geçtim.

 

 

 

Bu ev bana geçmişimi hatırlatıyor. Bu ev bana kaybettiklerini hatırlatıyor.

 

 

 

Gözlerimi kapatıp eskileri düşünmeye başladım. Gitar çalma hevesim. Müziğe olan tutkum. Eski arkadaşlarım. Mutlulukları ve en son içimde bir ukde kalan Mine ...

 

 

 

Hepsini tek bir günde kaybedilim. Hastalanışım. Merkeze yatırılışım. Beni eğitim için başka yere götüren ajanlar. Eğitimin aşamaları. Hepsi bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.

 

 

 

Uyuyamıyorum. İstesem bile bunu başaramıyorum. Uyuduğumda hep aynı yere uyanıyorum. Uyumak benim için tekrar ölüm demek.

 

 

 

Saatime baktığımda neredeyse 7 olduğunu gördüm. Hemen uzandığım yerden kalkıp banyoya girdim. Aynada kendime bakınca yine göz altlarımın şiştiğini gördüm. bu genellikle başıma geldiği için pek umursamadan duş almaya devam ettim.

 

 

 

Banyodan çıktıktan sonra saçlarımı kuruttum. Üzerime siyah belden daralan aşağıya doğru genişleyen dizlerimin hemen üstünde biten bir elbise giydim. Saçlarımı at kuyruğu toplayıp dudağıma kırmızı rujumu sürdüm.

 

 

 

Çok makyaj yapmayı seven biri değilim. Ama görevlere çıkarken kimlik değiştirmek için makyaj yapıyorum. Zaten çok göreve katılmadığım için sorun yaşamıyorum. Genellikle göreve giden ajanları yöneten kişiyim.

 

 

 

Tabi bu ruj sürmeyeceğim anlamına gelmez.

 

 

 

Ayağıma siyah topuklu ayakkabılarımı geçirdikten sonra son olarak makyaj masamın üzerindeki siyah eldivenlerimi giydim.

 

 

 

Takıntılı biri değilimdir ama kendimi daha güvende hissettiğim için genellikle eldiven takarım.

 

 

 

Gözlerime lenslerimide taktıktan sonra hazırdım.

 

 

 

Bir ajansanız gözlük takmanız hep zorlaşır. Bu yüzden gözlerime genellikle lens takıyorum.

 

 

 

Çantamı alıp odamdan çıktım. Aşağıya indiğimde herkesin çoktan uyandığını ve kahvaltı sofrasında beni beklediğini fark ettim.

 

 

 

" Herkese günaydın" deyip amcamın yanına oturdum.

 

 

 

Ben gelir gelmez herkes gülümseyerek bana bakmaya başladı.

 

 

 

Amcam yanağıma bir buse kondurup " Günaydın prensesim" dedi.

 

 

 

" Günaydın güzel cadı" diye bana takılan tabiki Serkan abimdi.

 

 

 

Serkan'ın kafasına vurup " O benim sözümdü aptal" deyip bana dönen Erkan abim ise " Günaydın maydonoz Peri " dedi.

 

 

 

İkisinede ters ters bakıp bana gülümseyerek bakan Poyraz abim ise " Günaydın nefesim" dedi.

 

 

 

Nevin yengem kısaca " Günaydın Peri" dedi.

 

 

 

Son olarak Alaz " Günaydın abla " deyip yıllardır saçma bulduğum bu döngüyü bitirdi.

 

 

 

Pek iştahım yoktu yemeği kimin yaptığınıda bilmediğim için mutfağa gidip kendime sandviç yaptım. Evdeki herkes bu huyuma alıştığı için artık kimse karışmıyordu.

 

 

 

Masaya tekrar oturduğumda " Sizinle konuşmam gereken birşey var " dedim.

 

 

 

Hepsi pür dikkat bana bakınca konuşmaya başladım.

 

 

 

" Öncelikle sözümü kesmeden beni dinlemenizi ve karşı çıkmadan önce ruh halimi düşünmenizi istiyorum. "

 

 

 

Hepsi kafa salladıktan sonra devam ettim.

 

 

 

" Bildiğiniz gibi artık eski Peri değilim. Kimseye güvenmiyor. Uyuyamıyor ve çok konuşamıyorum. Biliyorum çok özlediniz beni ama ben artık bu evde kalmak istemiyorum. Bu ev bana hep kaybettiklerimi hatırlatıyor. Bende kendime yeşillik bir alanda bir ev aldım. Korunaklı bir yer hem psikoloğumda doğa ile iç içe olmamın bana iyi geleceğini söylüyor."

 

 

 

Konuşmam bittikten sonra hepsine tek tek baktım. Bazıları afallamış. Bazıları üzülmüş bazıları ise şaşkınca bana bakıyordu.

 

 

 

Uzun bir sessizliğin ardından ilk konuşan Poyraz abim oldu " Olur canım taşınalım. Zaten bu evden sıkılmıştım. Hemen gidelim buradan yeterki sen üzülme".

 

 

 

Kafamı sallayıp " Hayır abi. Ben hepimizden söz etmiyordum. Ben tek başıma gideceğim."

 

 

 

Bu sözlerimin ardından Serkan abim " Ne demek tek gidiyorum. Sen gitmek isteyebilirsin ama ben seni bırakmıyorum. Lütfen Peri bizi yine sensiz bırakma."

 

 

 

" Evet Peri beraber taşınalım. Bizden ayrılmana ne gerek var ki. " Diyen Erkan abim ise ağlayacak gibi duruyordu.

 

 

 

Ellerimi tutup kucağına çeken Alaz" Ablam neden bizi bırakıyorsun. Seni rahatsız mı ediyoruz"

 

 

 

Hızlıca kafamı sallayıp " Hayır ablam. O ne demek öyle ben sizden hiç rahatsız olur muyum. "

 

 

 

" O zaman neden abla . Neden bizi bırakacağını söylüyorsun."

 

 

 

" Yoruldum ablam. Denemekten yoruldum. Çabalamadım mı sanıyorsun. Çok çabaladım. Tekrar eski Peri olmak için çok çabaladım ama olmadı. Yapamıyorum. İyileşmiyorum. O olay aklımdan geçmiyor. Her aklıma gelişinde sinir krizleri geçiriyorum. Bana iyi gelen tek şey yalnızlık. Hem sürekli ayrılmayacağız ki. Bazen yine buraya gelirim. Bazen siz bana gelirsiniz. Dışarıda buluşabiliriz. Lütfen artık dayanamiyorum."

 

 

 

Son sözlerimden sonra hepsi başlarını eğmişti.

 

 

 

Amcam ellerimi tutup. " Perim. Cennet kokulu prensesim. Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Ben senin kendini koruyabileceğine inanıyorum zaten. Sende haklısın. 6 yıl sonra ilk kez gördün bizi. Sen değişmiştin biz değişmiştik. Kaldıramadın tabi hepsini. Bizim hatamız bu bizim bunu düşünmemiz gerekirdi. "

 

 

 

Saçlarımı okşayıp devam etti " kendini sakın suçlu hissetme tamam mı. Biz senin hep arkandayız istediğin zaman buraya gelebilirsin istediğin zamanda gidebilirsin. Ama kendini özlettirmemen şartıyla tamammı güzelim."

 

 

 

Başımı sallayıp " Söz veriyorum. Özlettirmeyeceğim. " Dedim.

 

 

 

Abimle biraz itiraz edecek gibi olsada sonunda onlarda kabul etti.

 

 

 

Böylece yeni hayatım tekrardan başladı.

 

 

 

Yeni başlangıçlar yeni kararlarla beraber gelirmiş derler. Benim başlangıcımda bu kararım ile birlikte başladı...

 

 

 

................

 

 

 

Veee ilk bölümün sonu.

 

 

 

Nasıl buldunuz.

 

 

 

Bilim hakkında yorumda bulunursanız sevinirim.

 

 

 

Olaylar yakında karışmaya başlayacak şimdiden haberiniz olsun ...

 

 

 

Yeni bölümü ne zaman atarım bilmiyorum. En kısa zamanda atmaya çalışırım.

 

 

 

Sonraki bölümlerde görüşmek üzere....

 

 

 

~Yalan hayatlarımıza 🍷

&

Bölüm : 14.04.2025 20:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Ayşegül BULGAK / BENİM HAYATIM YALAN / 1. Bölüm: Yeniden Ölüm
Ayşegül BULGAK
BENİM HAYATIM YALAN

5 Okunma

3 Oy

0 Takip
1
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...