Yeni Üyelik
2.
Bölüm

-2.Bölüm-Sarı Elbisenin Karması-

@persephone

silah sesleri geçmişin acı anılarını gözümün önüne getirmeyi başarmıştı.

-13 sene önce-

"-anne bu sesler ne?!" diye sordum. Korkudan ağlamaya başlamıştım

"-sakin ol Riva, geçecek kızım" dedi annem, ve bana sarıldı ardından kolumdan çekip üst kata çıkardı yatak odasına girdiğimizde, annem kolumdan sürükleyip gardırobun içine yerleştirdi.

tam o sırada silah sesleri kesildi ve evin içinde adım sesleri duyulmaya başladı, üst kata çıkıyorlardı! annem hemen gardırobun kapaklarını kapattı ve bekledi aralıktan her şeyi görebiliyordum adımlar yaklaştıkça nefesim daha çok hızlanıyordu korkuyla gerilmeye başlamıştım tam bir patlama sesi olduğunda odanın kapısı açıldı ve içeri silahlı adamlar girdi bunlar bizim adamlarımız değildi.

annemi gördüler ama umursamadılar sanki başka bir şey arıyorlardı odada iyice göz gezdirdikten sonra tam çıkacakken anneme iki el ateş ettiler ve gittiler. annemi öyle görünce nefes alamadığımı hissettim bağırmak istiyordum ama bağıramıyordum, annem beni terk edemezdi. Dolaptan çıkıp annemin yanına emekleyerek gittim ama annemin gözleri kapalıydı. Üstündeki beyaz gömleği kan içindeydi anne diye seslendim ama cevap vermiyordu.

-"anne korkuyorum lütfen uyan lütfen."

dedikten sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım annemin koluna dokundum ama uyanmıyordu bağırıyordum, çığlık atıyordum ama açmadı gözlerini annem benim ağlamama dayanamazdı ki bedenim şiddetle titremeye başlamıştı gözlerim kararıyordu, nefes alamıyordum annemin kanı sarı elbiseme bulaşmıştı aynaya baktıkça başım dönüyordu ve son hatırladığım ise siren sesleriydi.

uyandığımda hastane odasındaydım, üstümde temiz kıyafetler vardı odam da göz gezdirdim ama annem yoktu serum takılı olan kolumu umursamadan yataktan kalktım ve odadan çıktım kapımda dikili iki koruma vardı bana baktıklarında odaya dönmem için işaret ettiler ama kafamı iki yana salladım annemi görmeliydim.

tam bana dokunacakları sıra koşmaya başladım bütün odalara tek tek baktım ama annem yoktu en son koşarken uzun koridorun sonunda babamı gördüm doktorla konuşuyordu, babam gözlerini yumdu ve doktor başını salladı. bunun ne anlama geldiğini lanet olsun ki biliyordum keşke bilmeseydim

"hayır!?" diye bağırmaya başladım. babam bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerinde keder vardı.

"hayır! annem beni bırakmaz o yaşıyor, yalan söylüyorlar baba yalvarırım annemi çağır!" çıldırmış gibi koridorun ortasında bağırırken herkes bize bakıyordu. ama umurumda değildi bir tek annemi istiyordum.

tunç karanlının ayaklarına kapanmıştım, annem için ilk yenilgi zaferini ilan etmiştim. ama annem için değerdi. tunç çatık kaşlarla bana baktığında umursamaz tavrı daha acı veriyordu. "üzgünüm Riva annen öldü." gaddar ifadesi yerini korurken ben hala sindiremiyordum.

İşte o zaman içim de fırtınalar kopmaya başlamıştı nasıl bu kadar duygusuz olabiliyordu?

"senden nefret ediyorum Karanlı!!" deyip yumruklar atmaya başladım. "Annemi bilerek kurtarmadın değil mi?!" nefretle ona bakarken o hala ifadesizdi. boş bakışları adeta içimdeki fırtınayı harlıyordu.

Kendini benden kurtarmıyordu sadece izliyordu bu ona olan öfkemi daha da harlıyordu. ama şunu fark ettim tunç her şey için beni suçluyordu. ama neden? ben masumdum.

🕯️🕯️şimdiki zaman🕯️🕯️

kanlı izleri zihnimin tozlu raflarına kaldıran bağırışlar duydum, dışarıda silah sesleri vardı bedenimin titremesine engel olamazken hala geçmişteydim babamın adımı haykırışıyla kendime geldim dışarıda çatışma vardı tam sığınak bölgesine gitmek için hareketlendiğim sırada evin kapısından patlama sesi geldi ve içeri adamlar girmeye başladı salonda tek başımaydım babam gitmişti ve ben tektim adamlar silahlarını bana doğrultmuştu ellerimi yukarıya kaldırıp teslim olduğumu ifade ettim ne kadar çabalasam da titremelerim durmuyordu ama dik durmaya çalışıyordum . adamlardan biri konuştu sanırım liderleriydi

-"Riva karanlı.." ismimi sayıklıyordu nedenini hala anlayamıyordum ama bakışları rahatsız edici olduğu kesindi. gözlerindeki keskin ifadeye karşılık bende tehditkar bakıyordum.

"evet dinliyorum." diye ekledim sabırsızca. silahlı adamlar etrafımızı sardığında bütün bakışlar benim üzerimdeydi.

"ne istiyorsunuz!?" baskın sesimle birlikte baş kişinin kaşları havalandı. "bizimle geliyorsun." sesi ne kadar alaylı çıksa da ifadesi sertti. "sebep?" sesime karşılık iki adam yanıma gelip kollarımdan tutup çekiştirmeye başladılar ne kadar çaba etsem de gücüm yetmiyordu, dışarıda onlarca araba vardı .zar zor arabaya bindiğimde baş kişide tam karşıma oturmuştu.

"tunç nerede!?" diye sordum bakışlarını gözlerimden ayırmıyordu "sana bir soru sordum cevap vermeyi düşünür müsün!" gözlerinin içindeki yansıma ürkütmeye yetiyordu. ama dışarıya yansıtmamak en mantıklısıydı.

"seni arkasında bırakıp kendini ve karısını korumaya alan adamdan mı bahsediyoruz". deyip sırıttı evet Riva karanlı, baban seni bize bıraktı. Âmâ durumunu merak etme"

"ona ne olduğu umurumda değil, ne istiyorsunuz benden?! "soruma yanıt vermedi. Yüzümdeki acıyı gizlemeye çalışsam da başarılı olamıyordum. neden hep vazgeçilen ben oluyordum anne, neden hep ihanete uğrayan ve sevilmeyen ben oluyorum.

"babanın yeryüzünde olduğu kadar altta da hüküm sürdüğünü biliyor muydun Riva. ama baban tam bir hilekar ve pezevenk." Yüzündeki küçümseyici bakışlarla beni ezmeye çalışıyordu. ama öyle bir adamın benim babam olması benim kararım değildi bunu için benim utanmam adil olmazdı. "ve bizde senin cevap vermen gereken sorular hazırladık sana." dedi

"benim size verecek cevabım yok!" Son kelimeyi bastırarak söylemiştim. Yanıtımla kaşları havalandı ve yerini tekrar küçümseyici bir ifadeye bıraktı.

"göreceğiz Riva karanlı." dedi kendinden emin bir şekilde ve dudağının kenarı kıvrıldı. ona ağız dolusu küfür etme isteği çıkmıyordu aklımdan.

"görelim". Dedim kendimden emin bir şekilde.

"duyduğuma göre evleniyormuşsun." Dedi yüzündeki eleştiri bir an olsun silinmiyordu

"benim adıma alınan kararlar kimseyi ilgilendirmez haddini bil!?"

"babanın seni düşmanlarının eline bırakması yetmiyor birde birine mi yamalıyor. "Yüzündeki gülümseme yerini ciddiyete bırakmaya başlamıştı.

"yeter!" diye bağırdım sesim titremeye başlamıştı artık ben o çocuk değildim kimseye ezdiremezdim kendimi. tekrar kasıklarım ağrımaya başlamıştı. arabanın camından baktığımda bir silüet gördüm, gözlerimi kırpıştırıp tekrar baktığımda yoktu.

konuşma daha da harlanmaya giderken araba durduğunda geldiğimizi anladım ikimizde sustuk yanımızdaki iki adamda bizi izliyordu. Dışarıdan iki adam kapıyı açtı ve beni kollarımdan tutup çekiştirmeye başladı çok büyük bir malikanenin bahçesine girdik etraftaki herkes düşmanlarına bakıyormuş gibi bakıyorlardı bana. hiç bir suçu olmasa bile insanın, insanlara bedel ödetme fikri cazip gelirdi.

içeri girdiğimizde merdivenlerden aşağı inmeye başladık koridorda ilerleyip sola döndükten sonra duvarları gri, camı olmayan bir odanın içine girdik, adamlar kollarımı bırakıp dışarı çıktılar ve kapıyı kilitlediler.

"tekrar anne, tekrar kapalı bir mahzendeyim." arkadan bebek ağlama sesi duymaya başladığımda etrafa bakındım "ne yani tekrar mı" kulaklarımı kapattığımda yere oturup cenin pozisyonu aldım "nolur bitsin artık" sessiz feryadım dört duvar arasında dolandı.

🕯️🕯️🕯️🕯️

buraya alıkonulmamın üzerinden 6 gün geçmişti, temel ihtiyaçlarım dışında gelen giden yoktu. diye düşünürken kapının kilitleri açılmaya başladı, kafamı kapıya çevirip ayağa kalktım içeri baş kişi girdi. "direk sorulara giriyorum seninle kaybedecek vaktim yok." dediklerinin karşısında gözlerimi devirdim.

"tunç karanlı kutuyu nerede saklıyor!?"

"Ne kutusu, neyden bahsettiğinize dair hiç bir şey bilmiyorum"

alnındaki damarlar sinirden belirginleşmeye başlamıştı çenesi kasılıyordu ve yüksek bir sesle. "şu lanet olası şifreyi söyle yoksa üstüne iki el ateş ederek annenin ölümünü tattırırım sana."

zaman durdu, sessizleştik. içimdeki kız çocuğunun ağlayış sesleri çoğalmaya başladı.

" o sendin" derken başım dönmeye başlamıştı damarlarım geriliyor, titriyordum.

"öldüreceğim seni." söylediklerimle birlikte kahkaha atmaya başlamıştım.

üzerine doğru yürümeye başlarken içeri üç tane adam girdi, bir tanesi silahını karnıma hedef almıştı. karnımdaki izden sonra yeni bir yara o kadar acıtmazdı. başka bir adam içeriye girerek baş kişiye döndü. "Kaan bey babanız salonda sizi bekliyor." demek adı Kaan'dı.

o benim annemin katili, o benim çocukluğumun katili. artık yaslandığım duvardan bile iğreniyordum. bir insan nefes almaktan iğrenirmiydi?

"intikam" sesimin hiddeti odada yankılandı.

tam üstüne atlayacağım sıra koluma ateş edildi .acıyla bağırdığım sırada kolumdan oluk oluk kan aktığını fark ettim korumalardan biri vurmuştu ağrıdan ve acıdan kıvranıyordum Kaan yanımda diz çöktü ve yüzüme gelen saçları kenara itti, "eğer istediğim cevapları vermezsen canın daha fazla yanacak Riva karanlı." soğur bir tebessüm yansıttım. "bu zamana kadar akan kandan korksaydım, sana karşı gelmezdim kaan, istediğini verirdim. ama karşındaki kadın senin hayallerini suya düşürecek maalesef" sahte bir üzüntü yerleştirdiğimde nefret dolu bakışları attı ve odadan ayrıldı.

Loading...
0%