Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm- Esarete İlk Adım-

@persephone

derinden çektim içime nefesi, bir daha nefes alamayacakmışçasına. belki dedim kokun karışmıştır az da olsa. bendeki bu sevgi bu kadardı sevgilim, terazi ile ölçülemeyecek, tartı ile tartılamayacak kadar. Bir bakışın yaratır deprem, sebep olur zelzeleye. anlayamazdın, akıl sır ermezdi kalbimin sesine, duyanlar sanırdı anonim bir melodi.

sessiz sessiz yayıldı kalbime, oradan beynime içten içe yakıp kavuran bu ateş acı verirken aynı anda tatlı bir his yayardı bedenime. neydi bunun şifası?. var mı dermanı

aşk ve sevgi güzel derler. ama demezler ki kökeni tarifi olmayan bir acıya dayanır. bu fani beden bunları kaldırabilir mi?

zehirli bir sarmaşık gibi kanına usul usul yayılıyordu bedenimin. varlığının altında ezilen bu ruhum, hayatın keskin cam parçalarına dayanabilir miydi? Sensizliğin olduğu bu çukur yaşanmışlıklar kadar çaresizliklerle de doluydu. biz göremezdik, duyamazdık. ama yaralı bir ruh ve harabeyi anımsatan bu beden her şeyin üstesinden gelebilir miydi?

 

 

savaşın anlatımıyla

riva bana hep, sen hastalıklı seviyorsun derdi. kabul ediyordum öfke sorunlarım vardı ama ben çok aşıktım ona vazgeçemezdim, gösterin bana herhangi birini kim vazgeçebilir nefes almaktan. riva benim için nefes almak demekti.

iki sene önce bir gece kulübünde karşılaşmıştık, yanında bir çocuk vardı, işte o zaman çıldırmıştım. o sırada riva istek şarkı açtırmıştı..

Dudak bükerim sensizliğime
Dökerim içtiğim kadehler kadar
Yalnızlığımın gözyaşlarını
Anımsarım her an yalvarışını
Gözümden gitmiyor güzel gözlerin
Uzaktayken bilsen nasıl özlerim

 

gözlerimin içine bakarak devam etti şarkının sözlerine, sanki bunları bana açıklamak istercesine

Bir daha mı tövbe aşık olamam
Bir daha mı tövbe hayal kuramam
Bir daha mı tövbe aşık olamam
Bir daha mı tövbe hayal kuramam

 

ölmeyen aşk bu mu çok acı çektim
Ben seni bulduğum gün kaybettim
Solmayan gül bu mu aradım durdum
Ben seni koklamadan soldurdum

 

'bana zarar veriyorsun' diyordu bana. ama bilmediği bir şey vardı, tek damla göz yaşı için bir can alırdım.

hatta sahilde bembeyaz elbisesiyle, rüzgar saçlarını uçuştururken koşması yok mu bir de o gülüşü.

gelen düşünceler nefesimi daraltmıştı açtığım gözlerimle kravatımı genişletmeye çalıştım

içimdeki varlığını belli eden ruh, Kan'a doymuştu adeta. ne kadar işkence, acı çığlık istesem de. ben rivamın, kış günlerinde yaşayamayan çiçeğimin yanında çocuktum. onun yanında duymazdım sadece sesleri.

depodan çıktığımda ellerim ve kıyafetlerim kan içindeydi, arabaya doğru ilerledikçe rivaya yaklaşıyormuş ta bütün kirliliklerden arınıyormuş gibiydim. içime dolan çocuksu sevinç, az önce vahşet çıkaran kişiye nazaran tam tersiydi.

mertle arabaya bindiğimizde kafamı koltuğa yasladım, yumdum gözlerimi. direkt o içinde boğulmak istediğimi mavilikler geldi gözümün önüne iki saatlik bir ayrılıkta bile kadar hasret kalırken üç senelik bir süreçte nasıl onsuz kalmıştım. uyan artık Riva'm

"eve gidelim mert, temizlenmem gerek sonra hastaneye geçeriz."

"tamamdır abi"

on beş dakikalık bir yolculuğun ardından eve vardık. içeri girdiğimde beklenmeyen misafir tekrardan sinirlerimi ortaya çıkarmıştı. evet şuan karşımdaki berk karanlıydı, rivanın üvey kardeşi.

"ne işi var bu piçin burada" dedim hiddetle, bugün gerçekten sınanıyordum.

İştar; savaş sakin ol, konuşmaya gelmiş.

"NE SAKİN OLACAĞIM NE BU PİÇİN BABASI RİVAYI ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS ETTİ" kesinlikle elimden kaza çıkacak.

"savaş" dedi berk sakinlikle, sanırım bu özelliği babasının genin den. ama Riva annesinden almış özelliklerini asilik tarafından.

"ne var" dedim umursamaz tonda yani bu davranışım artık siktir git demek oluyordu. o da bunu anlamış olacak ki konuştu

"Riva nın durumu nasıl" dedi başını dikleştirerek.

derin bir nefes alıp verdim. Riva bana ne demişti papatya çayı iç. sanırım içmem gerekiyordu

"Ayşe hanım" seslendim evin görevlisine.

"buyurun savaş bey, ne istemiştiniz"

"bana papatya çayı yap Riva nın tarifinden"

"hemen efendim"

Ayşe gittikten sonra Berk'e döndüm

"anne odaya çık, bizi yalnız bırak"

"tamam, ama sakin ol" dedi omuzuma dokunarak. ve salondan ayrıldı. ellerim olması gerektiği yere, berk in yakasına gitti.

"LAN SEN BENLE TAŞŞAK MI GEÇİYORSUN PİÇ KURUSU"

attığım yumrukla yere düştü berk, bundan adam olmaz bakışımı gönderdikten sonra, boynundan tuttuğum gibi kaldırdım ve duvara çarptım bedenini

"o yavşak baban neyin peşinde, neden gönderdi seni buraya" dedim tıslarcasına

"babamın haberi yok buraya geldiğimden" dedi berk zor konuşarak "sadece rivanın durumunu merak ettim"

gür bir kahkaha attım kendime hakim olamayarak "komik değildi" dedim ciddileşerek "soktuğumun kelimelerini sana tek tek yedirebilirim istersen" dedim tıslarcasına. Berk'in yüzünün rengi gitmişti az önceki rahat davranışları yerine korkmaya başlamıştı.

"o haysiyetini siktiğim baban nerede berk?" diye sordum sakinlikle.

"bilmiyorum" dedi ve benim şalterler atar.

"LAN NASIL BİLMİYORSUN GÖTLEK HERİF, HELE BİR RİVA UYANSIN, ONA SÖYLE SAKLANDIĞI O DELİĞİN İÇİNDE ONA TUR ATTIRMAZSAM BENDE SAVAŞ KARADAĞ DEĞİLİM. RİVA UYANDIĞI ZAMAN TAŞ, TAŞ ÜSTÜNDE KALMAYACAK." dedim sakinleşmeye çalışarak rivamı özlemiştim zaten bu pezevenkle iyice vakit kaybettim.

"MERT"

"buyur abi"

berki işaret ederek "atın şunu dışarı bir daha da adam yerine koyup eve almayın"

"tamam abi"

Berk'i yaka paça dışarı attıklarında odaya çıktım, sanki her yere rivanın kokusu sinmişti

banyoya girdiğimde üstümdekilerden kurtuldum ve buz gibi suyla duş aldım. işim bittiğinde, siyah bir gömlek ve siyah kumaş pantolon giydim ve kabanımı da alıp evden çıktım bir an önce rivanın kokusuna ihtiyacım vardı

arabaya bindiğimde mert te arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk

telefonum çalmaya başladığında aslı arıyordu, aslı benim holdingdeki asistanımdı

"efendim aslı"

"savaş bey acil holdinge gelmeniz lazım, az sonra ihale başlıyor."

"benim yerime siz katılın, yükseltebildiğiniz miktara kadar yükseltin ama yeterki alın o ihaleyi. ben hastaneye geçiyorum"

"tamamdır savaş bey, iyi günler"

telefonu kapattığımda, radyodan çalan şarkı çekti dikkatimi. sezen aksunun son bakış şarkısıydı

Bir an duruşu gibi
Ömrün gidişi gibi
Veda ederken aşk ateşi gibi
Söner iç çekişler
Veda ederken aşk ateşi gibi
Söner iç çekişler

 

Aman aman, yandım Amman
Kurşun gibi izler
Son bakıştaki o gözler
Kaldı aklımızda

 

Aman aman, acı yüzler
Kurşun gibi izler
Son bakıştaki o gözler
Kaldı aklımızda

 

şarkının sözleriyle aklıma rivanın vurulduğu sıradaki bakışları geldi aklıma

"değiştir şu şarkıyı mert"

"tamam abi" dedi garipser bir şekilde, biraz fevri çıkmıştı sesim sanki. şarkıyı değiştirdiğinde çıkan şarkı pamelanın seni unutmaya ömrüm yeter mi şarkısı çalmaya başlamıştı

Daha dün yanımda kollarımdaydın

Boynuma sarılıp öper koklardın

Seviyorum derken hep özlüyorken

Şimdi neden bana yabancısın sen?

Seni unutmaya ömrüm yeter mi?

Dön desem tersine dünya döner mi?

Gururum aşkıma öyle düşman ki

Geri dön beni sev dön diyemem ki

Benim kaderimde ayrılıklar var

Kime bağlandıysam ayrıldı yollar

Sevmedim kimseyi ben hiç bu kadar

Benden ayrılmaya yeminin mi var

Seni unutmaya ömrüm yeter mi

Dön desem tersine dünya döner mi

Gururum aşkıma öyle düşman ki

Geri dön beni sev dön diyemem ki

"lan yeter şu koyduğumun radyosunu kapat mert" kafamı sabır dilercesine sağa sola sallıyordum

"tamam abi, geldik zaten"

araba durduğunda inmeye yeltendim, sonunda rivama kavuşuyordum. ilerlerken telefonun çalmasıyla durdum "ya sabır ya selamet" telefonu aldığımda ferit arıyordu

"efendim ferit"

"oooo abi biricik kardeşine neden böyle mesafelisin, kalbim kırıldı açıkçası"

"ferit siktirtme kalbini bana, ne oldu söyle lan"

"anladım bugün tersimizden kalktık, her neyse ben geldim alın beni havalimanından"

"lan puşt herif hizmetçin mi var karşında, bin taksiye gel"

"olmaz abi ferit karadağ nasıl binsin taksiye, söyle mert abiye alsın beni"

"tamam ferit tamam" dedim dişlerimi sıkarak

"nerdesin sen, oraya geleyim"

"hastanedeyim, eve git sen dinlen"

"gerek yok yeşimden öğrendim olanları o yüzden geldim" dedi sert bir sesle "hadi geliyorum kapat" dedi ve yüzüme kapattı

"valla dayak yiyecek haberi yok"

en sonunda hızlı adımlarla hastaneye girdiğimde soluğu rivanın odasında aldım. odaya girdiğimde yanında bir kız vardı ve ağlıyordu

"merhaba, kimsiniz çıkaramadım" sordum meraklı sesle. kız bana döndüğünde konuşmaya başladı

"merhaba, savaş ben Zeynep şahin uzun zaman oldu görüşmeyeli o yüzden hatırlamayabilirsin, malum okumak için yurt dışındaydım evlilik ve diğer bütün konulardan haberim var Riva ile sürekli iletişim içindeydik" dedi ve elini uzattı ve jetonla düşüyor ding dong...

"ah hatırladım Zeynep hoş geldin, kafam bu aralar çok dolu toparlayamıyorum kusura bakma"

"sorun değil hem" dedi ve kısılan sesiyle gözünden bir damla yaş düştü "riva neden bu durumda savaş. bunu ona yapan kim"

"tunç yaptı"

"NEE nasıl yapar bunu bu kadar ileri gider mi zaten rivaya çektirdiği işkenc-" dedi ve dondu bakışlarımız kesiştiğinde kısık gözlerle bakıyordum

"ne işkencesi Zeynep, daha açık anlatır mısın"

"of tatbikî yok bir şey diyen o klasik kızlardan değilim açıkçası, sen rivaya ihanet ettikten sonra riva kendi hayatına günlük güneşlik mi devam ediyor sandın" sinirli konuşmaya başlamıştı doğal olarak arkadaşının tarafındaydı

HAHH diye bir nida döküldü ağzından "bide demişsin kıza hep seni korudum gözetledim o sayede hayatta kaldın diye" küçümsercesine bir bakış attı bana "sen kimsin savaş karadağ, sen sadece rivanın sana göstermek istediklerini gördün. SEN ONUN DIŞINDA BAŞKA HİÇ BİR ŞEY DEĞİLSİN ne sandın ki kendini ikimizinde rivayı izlediğinden herşeyinden haber aldığını biliyorduk zaten"

"ne diyorsun sen" dedim hiddetle

"doğruları" dedi sakince "ah siz erkekler herşeyi yönetebileceğinizi sanıyorsunuz yazık"

"laflarına dikkat et"

"ya bi siktir g-"

bizi bölen şey şu olmuştu

"HELLOOO BENİM YENGEM UYANSIN GÜZELLİK UYKUSUNDANNN" kapı açıldığında ferit içeri girdi ve zeynebi gördüğü yerde dondu kaldı

"ya yine mi sen beni mi takip ediyorsun ruh hastası" dedi zeynep

"ben seni niye takip edeyim be aaaa iftira bunlar asıl sen beni takip ediyorsun" dedi ferit

"ben seni ne takip edeceğim be siktirtm-"

"hoop hoop noluyor sakin" dedim olaya müdahale ederek

"abi bunun burada ne işi var"

"abi mii" dedi zeynep şaşkınlıkla "hem "bu" diye mi hitap edilir bir kadına seni ahlak ve kültürsüz burnu havada olan zengin züppesi"

"o nasıl sövmek lan, bana bak kadın-"

"YETER FERİT NE OLUYOR AÇIKLA"

"abi bu kızla biz aynı ülke de ve aynı üniversitede okuyorduk başıma musallat oldu kendisi"

"ne diyorsun sen be, ben rivanın en yakın arkadaşıyım. hem senin ne haddine benimle böyle konuşmak" dedi ve başını yukarı kaldırdı

"anlaşıldı, şimdilik sakin olalım yada kavganıza dışarıda devam edebilirsiniz" zeynep ferite bakarak gözlerini devirince "gerek yok ben terasa çıkacağım oksijen israflarının olduğu yerde çok durdum" dedi ve çıktı

"yok anasını satayım ya iksijin isrifliri-"

"FERİT"

"abi"

"siktir git"

"peki olur" dedi arsızca gülerek, ensesine şaplak attığımda "ama sen dedin siktir de git diye ay yenge sen nasıl dayanıyorsun buna" dedi ve ikinci şaplaktan kurtularak kaçtı

"sabır yarabbim sabır" dedim ve rivaya döndüm işte o an akan sular durdu "çok özledim rivam çok özledim". yatağın ucuna oturduğumda ilk önce eğilerek saçlarını öptüm, bakışlarım dudaklarına kaydı fazlasıyla kurumuşlardı. masadaki şişeyi alarak rivaya yöneldim yavaşça içirdim suyu "çok hasret kaldım rivam" ellerini öptüm teker teker "şu sensiz bir hafta ölüm gibi on yıl yaşlandım sanki"

kapı açıldı döndüğümde nilay karşımdaydı

"abla hoşgeldin" dedim gözyaşlarımı aceleyle silerken

"gel buraya" dedi ve sıkı sıkı sarıldı rivanın vurulduğu günden beri hergün hastaneye gelip riva ile ilgileniyordu

"abla ona o kadar hasret kaldım ki gözlerine kokusuna sesine, uyanması için dünyalarımı veririm"

"riva çok güçlü bir kadın savaş sadece güzellik uykusunda sen anlamazsın kadınların halinden"

dedi ve saçlarını savurdu Nilay pek konuşmazdı içe kapanıktı genelde hayatın ona yaşattıkları onu bu hale getirmişti. Nilay dedemi hiç sevmezdi beni güldürdüğünde

"yani diyorsun ki Riva şuan hem güzellik uykusunda hemde naz yapıyor"

"e tabiki ne sandın" sonra tekrar sıkı sıkı sarıldık "savaş"

"efendim abla"

"riva uyandı, hareket ediyor"

"RİVA UYANDII"

Loading...
0%