Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@personofstories

Güneşin ilk ışıkları pencerenin kenarından girerek odayı loşlaştırırken, sessizce gözyaşları akan adam başından geçenleri düşünerek ilk başta etrafına sonrasında kafasına doğrultulmuş silaha ardından sahibine baktı. Bir kaç saat öncesinde az kalsın dünya üzerindeki en büyük günahlardan birini işleyip kendi canına almak üzereyken yaşadığı tesadüfler onu buraya kadar getirmişti.
Her ne kadar kendi canını almak istemesine rağmen şuan bir amaç uğruna canını verecek olması istemeden de olsa yüzünde bir tebessüm oluşturmuştu. Karşısında gözlerinin içine bakınca filmlerde ve kitaplarda defalarca kez olan şey olmaya başladı. Yüksek bir binanın tepesine çıktığı andan itibaren yaşadıkları bir bir gözlerinin önünden geçmeye başladı.
Gözlerinden bir kaç damla yaş aktı, yüzünde hâlâ rahatlatıcı bir tebessüm vardı. Bu akan gözyaşları korkudan yâda birazdan ölecek diye değildi, sadece umudu çok geç bulduğundandı
Aklına o an belki de kafasına doğrultan silahtan dolayı, şairini hatırlayamadağı bir şiirin sözleri gelmişti. Şöyle diyordu şiirin aklında kalan kırıntıları insanlar için ölebileceksin hem de yüzünü bile görmediği insanlar için hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde...
Evet başkasını kurtarmaya çalışırken ölecekti artık yaşadığı zorluklardan kendi canına kıymayacaktı. Artık umudun sadece insanların geleceği için güzel bir temenni olmadığını anlıyordu, umudun kelimelerle açıklamak zorunda olsaydı, pil derdi yaşamı devam ettirmeye yarayan bir pil.
Daha fazla düşünmek istemeyip celladının gözlerine odaklandı tesadüflerden oluşan basit olaylar silsilesi kendisi için en büyük derslerden birisi olmuştu. Gözyaşları akmaya devam ederken yüzündeki güzel tebessümle düşüncelerinin onu alıp götürmesine izin verdi.
Güzel bir hayata sahip olmamıştı, ama aslında bu onun için çok önemli değildi. Hiç bir zaman başarısızlıkları için geçmişini suçluyan birisi olmamıştı, çok çalışmış ve defalarca başarının kıyısından dönmüş ve tekrar denemişti ama her insanın bir kırılma noktası vardı, kendisi de o noktayı geçmişti. O kadar yakındı ki işinde başarılı olmaya... Kötü haberi duyunca içinden bir parça kopmuştu sanki daha fazla mücadele etmek istememişti. Onu bu dünyada tutacak kancaları yoktu ne bir eş ne bir çocuk ne de bir hobi. Hayatı boyunca dünyaya demir atmaya başaramamıştı. O son haber ise gevşek bir şekilde tutunmaya çalışan son iplerin kopmasına sebep olmuştu. Evinden hiç bir şey almadan çıkmıştı, çünkü ayaklarının onu ölüme götürdüğünü biliyordu. Uzun süre boyunca amaçsızca yürüdü, ta ki uzakta gördüğü bina içinde garip bir his uyandırana kadar. Daha fazla dolaşmasına gerek yoktu, kapının önüne gitti ve birisinin çıkmasını bekledi. Bir kaç dakika sonra apartmandan çöp torbasıyla çıkan genç bir kız ona ölümün kapılarını açmıştı. Herhangi bir pişmanlığı olmadan o kapılardan girdi. Aynı hissizlik onu tüm merdivenler boyunca takip etti, son basamakta önüne asma kilitle bağlanmış bir kapı vardı ama artık geri dönmek istemiyordu. Bu cesareti bir daha bulamayacağından korkuyordu.
Pantolonundan bir İsviçre çakısı çıkardı, küçüklüğünde bir çok işte çalışmıştı ama ona en çok şey katan kişi yanında çalıştığı yaşlı çilingirdi. Kızı bir yangında boğularak vefat etmişti komşular itfaiye gelmeden yardım etmeye çalışsa bile kilitli kapıyı ne açabilmişler ne de kırabilmişlerdi. İtfaiye ise çok geç gelmişti... Adam o günden beri kilitlerle kafayı bozmuştu hayatında onun için bundan daha önemli bir şey kalmamıştı onun için. O adamın yanında çalıştığı yıllarda her türlü kilidi en az malzemeyle açabilecek bir ustalık elde etmişti. O ölünce geriye ondan sadece çırağına aktardığı zanaati ve her zaman yanında olan bu öakı kalmıştı, ama ne utanç vericiydi ki bir insanın ölümünün yonttuğu bu ustalık başka bir insanın hayatına son verecekti.
Kapıyı açtı ve karanlık damda dolaşıp güzel bir yer aramaya başladı yolun ortasına kendini bırakamazdı, kendisinden başka birisine zarar vermek istemiyordu. En yakın binanın olduğu tarafa geldi. Burada kimseyi rahatsız edeceğini düşünmüyordu.
Ellerini duvarlara yasladı ve karşı binalardaki insanlara seyretmeye başladı kimisi yanındaki insanla kavga ediyor, kimisi ise yanındakini öpücüklere boğuyordu, bazıları çocuklarıyla oyunlar oynuyordu bazıları çocuklarına kızıyordu. Şu küçücük apartmanda bile onlarca insan birbirinden farklı bir hayat yaşıyordu. Kimin gerçekten mutlu olduğu büyük bir muamma idi.
"Daha fazla mutluluk hayali yok." Diye bağırdı.
"Daha fazla istemiyorum kendimi kandırmayı. Herkes mutlu olacak diye bir kaide yok, herkes yaşayacak diye de. Eminim şimdi ayrıldıktan sonra dünyadan tamamen silineceğim çünkü beni hatırlayan tek bir kişi kalmadı. Belki de hiç olmamıştı zaten.
Bağırmak kendisini o kadar rahatlatmıştı ki sona geldiğini daha net hissetmeye başlamıştı, ama pişmalık yoktu. Gözleri tekrar karşı binanın dairelerini taramaya başladı. O anda gözünün ucuna bir silüet ilişti. Pencerelerin birinde hafifçe aralanmış bir perdenin kenarında yere oturmuş perde ile oynayan ufak bir kız ona bakıyordu. Normal de yapacağı tek şey atlamak için başka bir yer bulmak olurdu ama kızda yanlış olan bir şey vardı. Perde biraz aralanıp sokak lambasının sarı ışıkları odaya girdiğinde ne olduğunu anladı. 5 6 yaşlarındaki kızın ağzı ve elleri bağlıydı, minik gözleri ne olduğunu anlamadan içinde bir nebze olsun merak ama çoğunlukla korku dolu gözler ile onu izliyordu. Aklında o an binlerce soru vardı; bunu yapan insanlar kimdi, amaçları neydi, ne yapması gerekirdi, Ne yapması gerektiğini düşündü. Polisi arayabilirdi ama telefonu yanında değildi.
Tekrardan çocuğa baktı, gözleri karanlıkta içeriyi görmeye çalışırken aniden kızın arkasındaki kapının açılmasıyla beyaz bir ışık odadaki karanlığı dağıttı. Maskeli bir adam ağır adımlarla kıza yürümeye başladı kızın gözleri başına gelecekleri tahmin etmişcesine dehşetle doldu. Adamın elinde tuttuğu şeyin beyaz perdeye düşen gölgesi bir şırınga izlenimi veriyordu. Daha fazla düşünecek zamanı yoktu bir şeyler yapması gerekiyordu. Karşı binaya doğru zıplayabilirdi, arada sadece 4-5 metre vardı eğer kendini ayarlayabilirse rahatça pencerinin yanındaki balkonun demirliklerini tutabilirdi. Zaten ölmeğe dair hiç bir korkusu yoktu şuan tek istediği küçük kızı kurtarmaktı. Atlamadan önce çakısını çıkardı ve arka tarafındaki uzun tornavidayı açtı. Çoğu İsviçre çakısı böyle bir kavgada kullanılacak bir bıçağa sahip değildi ama çakıdaki tornavidayla onu bir muşta olarak kullanabilirdi ve birkaç yıllık bir boks deneyimi vardı. Duvara çıktı ve var gücüyle gerindi, kıza bir şey olsun istemiyordu bu yüzden acele etmesi gerektiğini biliyordu tüm gücüyle kendini demirliklere attı sağ eliyle bir çubuğu zar zor yakalamıştı kendini balkonun içine çekti. Kapı kilitli değildi balkondan içeri mutfağa girmişti. Tezgahın üzerinde kanlı bezler ve kıyafetler vardı. Uzun ve dar mutfakta bir adam buzdolabının önüne çökmüş ve yiyecek bir şeyler arıyordu. Sesi duyduğu gibi doğrulup kendisine baktı. Bağırarak başka bir dilde birkaç kelime söyledi ve tezgahın üzerinden bir bıçak alarak, kendisine saldırıya geçen adama karşı ilk başta gard alarak bekledi. Aralarında mesafe kısaldığında ileri doğru bir adım atıp eğilip rakibine bir sağ kroşe vurdu. Sendeleyen adamın böğrüne bir sol yumruk attı. Hakladığı adamın bağırışı mutfağa içlerinde şırınga tutan iki kişiyi daha çekmişti. Eğilerek bir kaç adım atarak aradaki mesafeyi hızlıca kapatıp mutfağa giren adamın yüzüne ardı ardına direktler vurdu. Çakıyı aldığı eli tamamen kanla kaplanmıştı. İkinci adamda aldığı yumruklardan dolayı yüzü parçalanmış ve bayılmıştı. Şırıngalı adamın beline atıldı, adam kendisini engellemeye çalışsa bile tüm hızıyla duvara çarptı, bırakıp boynuna kafasına bir kaç yumruk attı. Bayıldığından emin olana kadar kafasına vurdu.
Mutfağın yanındaki odaya girince kızı gördü. Seslerden dolayı korkmuş kız pencereye sinmiş ve kulaklarını kapatmıştı. Kızın ellerindeki ve ağzındaki ipi çıkarttı. Korkmuş kız ses bile çıkaramıyordu kucağına alıp diğer odalara baktı. Girdiği son odada yerde kanlar içinde yüzen bir kadın ve yanında yanında kanlı bir bıçak olan, duvara yaslanmış hiç bir canlılık belirtisi göstermeyen bir adam vardı. Küçük kızın gözlerini kapatarak adamın ve kadının nabzına baktı adam yaşıyordu ama bilinci kapalıydı kadın ise yaşamıyordu. Küçük kız kollarından kurtuldu ve yerde yatan kadına anne diyerek atıldı.
- Lütfen anne uyan gidelim buradan. Ondan sonra adamın yanına gidip baba diyerek onu kaldırmaya çalıştı. O an önünde ağlayan kızın geleceğini düşündü. Yaşadığı bu olayın kabusu hiç bir zaman peşini bırakmayacaktı her zaman hayattan nefret eder bir şekilde yaşayacak belki de sonunda ya bir suçlu olacak ya da kendi canına kıyacaktı. O an her şeyiyle kızın güzel bir yaşamı olmasını ümit etti geri kalan her şey onun için önemini yitirmişti. Umut bir nevi yaşamın anahtarıydı kurulan hayallerin amacı bu anahtarın pas tutmasını engelliyordu. Bu küçük kızın umudu olmak istiyordu, onunda yaşamına yaşıtları gibi devam etmesine her ne kadar artık mümkün görünmese bile. Bir silah sesi duydu ve ardından bacağına bir acı saplandı, daha fazla ayakta duramıyordu. Dizleri yere çarparken yanından bir adam yürüyerek önüne geçti.
- Her şey yolunda ilerliyordu senin gibi piç gelene kadar. Elindeki silahın namlusu ile kızı gösterdi müşterim bunun için ne kadar ödedi biliyor musun. yada bu kadını öldürüp suçu eşine yıkmak için ne kadar hazırlık yaptım. Ne kadar emek harcadım biliyor musun? Kızı tamamen bu dünyadan silecektim, baba anneyi ve kızı öldürdükten sonra intihar edip evi yakacaktı. Bizde ölü gösterdiğimiz kızı ülkeden çıkaracaktık, ama hepsi senin yüzünden hiç oldu.
Önce etrafına sonra silahın sahibine baktı. Bu adam tarafından öldürülmek istemiyordu ama kafasını namluya dayadı. kendinden geçmiş adamın bıçağını kavradı.
Bir dakika sonra komşular korkuyla polisi beklerken ikinci bir silah sesi duydu.

Loading...
0%