Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@pesimistyazar



Ali, nöbetçi öğrencinin söyledikleri karşısında biraz duraksadı. Sınıfın içinde beliren bu gergin hava onu rahatsız etmişti. Bir anlık tereddütten sonra, çocuklara dönüp, "Sessiz olun, hemen dönüyorum," dedi. Ardından derin bir nefes alarak sınıfı terk etti. Kapının dışına çıktığında kalbi biraz daha hızlı atıyordu. Kimin bu kadar acil bir meseleyle kendisini görmek isteyebileceğini düşündü.

Koridorun sonunda, okulun ana kapısına doğru yürüdü. Gözleri etrafı tarıyor, bu ani ziyaretçinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kalbinde bir sıkışma hissi belirdi; bu hissi yıllar önce, hayatında büyük değişikliklerin eşiğindeyken de yaşamıştı. Ana kapıya vardığında, gözleri Nilay’ı gördü. Kadın kapının hemen dışında, bir banka oturmuş, etrafına bakınmadan Ali’yi bekliyordu. Henüz 27-28 yaşlarında olmasına rağmen yaşadıkları onu olduğundan daha yaşlı gösteriyordu. Üzerinde sade bir elbise vardı; ama yüzündeki ifade, yaşadıklarının ağırlığını taşıyordu.

Ali, Nilay’ı bu kadar yakınında görmekten hem şaşırmış hem de tedirgin olmuştu. Ona doğru yürürken, içindeki karmaşık duygular daha da yoğunlaştı. Nilay, Ali’yi fark edince başını kaldırdı ve ona doğru hafifçe gülümsedi, ama bu gülümseme sanki derin bir acının ve kararın izlerini taşıyordu.

"Ali," dedi Nilay, sesi titriyordu ama kararlıydı. "Seninle konuşmam gerek."

Ali, Nilay’ın bu tedirgin ve kararlı halini fark etti ve onun yanında durdu. "Tabii, Nilay. Ne oldu? Neden buradasın?"

Nilay derin bir nefes aldı, gözlerini bir an yere indirdi, sonra tekrar Ali’ye baktı. "Bir karar verdim," dedi. "Artık bu hayatı daha fazla sürdüremem. Kazım denen o adam, ona karşı bir şeyler yapmam gerek. Ama bunu tek başıma yapamam, yardımına ihtiyacım var."

Ali, Nilay’ın sözlerini duyunca, kalbinde bir daralma hissetti. Bu beklenmedik karşılaşma ve Nilay’ın sözleri, içinde derin bir endişe yarattı. "Nilay, ne demek istiyorsun? Yardım etmek isterim, ama bu çok tehlikeli olabilir," dedi, sesinde hafif bir titreme vardı.

Nilay, gözlerini Ali’ye dikti, bu bakışta hem korku hem de kararlılık vardı. "Ben artık Kazım’ın gölgesi altında hayatımı daha fazla sürdüremem, Ali. Onun elinden kurtulmam gerek, ama bunu yalnız başaramam. Senin yardımına ihtiyacım var. Lütfen…"

Ali, Nilay’ın içinde bulunduğu durumun ciddiyetini anlamıştı. Ama aynı zamanda, bu durumun kendisini ve hatta Esra’yı nasıl etkileyeceğini de düşündü. Zihninde bir an için Esra’nın yüzü belirdi. Esra'nın yaşadığı zorluklar, içinde bulunduğu çıkmazlar ve onunla olan karmaşık ilişkileri, Ali’nin içinde bir fırtına gibi esiyordu. Şu an bu kararla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.

"Nilay, seni anlıyorum," dedi, sesi yumuşaktı ama içinde barındırdığı endişeyi de gizleyemiyordu. "Ama bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Senin güvenliğin, bizim için en önemlisi. Bu durumu başka bir şekilde çözmenin bir yolu olmalı."

Nilay, Ali’nin sözleri üzerine bir an duraksadı, sonra gözlerinde yaşlar belirdi. "Ali, bu adam beni öldürecek. Artık daha fazla dayanacak gücüm kalmadı. Eğer bir şey yapmazsam, hem ben hem de belki sen… Yok olacağız." Bu son cümle Nilay’ın ağzından çıkarken sesi kırıldı, gözyaşları yanaklarından süzüldü.

Ali, Nilay’ın bu çaresiz haline daha fazla dayanamadı. Onun acısını, çaresizliğini derinden hissetti. Bu noktada Nilay’ı yalnız bırakamazdı. "Tamam, Nilay. Sakin ol. Bir yolunu bulacağız. Ama önce bir plan yapmamız gerek," dedi, onu yatıştırmaya çalışarak.

Nilay, Ali’nin bu sözleri üzerine hafif bir rahatlama hissetti. Gözlerini sildi ve başını hafifçe salladı. "Tamam," dedi. "Ne yapmamız gerekiyorsa, yapalım."

Ali, Nilay’a bakarak kararlılıkla başını salladı. Bu durumdan çıkmanın bir yolu olmalıydı ve Nilay’a yardım etmek için elinden geleni yapacaktı. Ama bunun sonuçlarının ne olacağını kestiremiyordu. İçinde bir korku vardı, ama aynı zamanda Nilay’ı bu karanlık durumdan kurtarmak için bir sorumluluk hissediyordu.

Ali, Nilay’a “ Ne yapmak istiyorsun? Nasıl bir plan yaptın? gibi sorularla konuşturmaya çalışıyor biraz zaman kazanmak istiyordu. Kendini olup bitenler ile ilgili hazırlamak istiyordu. Sonrasında, kafasında dönen bin bir düşünceyle sınıfına geri dönmek istedi. Birden Nilay’ın “ Kazım beni, bizi öldürmeden onu öldüreceğim. Onu ilaç ile zehirlemeyi düşünüyorum.” Sözlerini o kadar kararlı bir şekilde söylemişti ki Ali’nin elleri ve ayakları titredi. Kurmak istediği kelimeler boğazında düğümlendi. Bu intikam arzusu Nilayı güçlü kılmıştı. Ali’nin gözünden kaçmayan bu değişim Nilay’a olduğu kadar kendisine de güç vermişti. Sınıfa gitmekten vazgeçti. Nilay ile daha çok vakit geçirmek isteği tüm ruhunu kapladı. Onu vazgeçirip karamsarlığa itmek yerine kapıldığı bu intikam düşüncesinden kurtarmak için başka bir teklifte bulunmak istiyordu. Bu şekilde hem Nilay yaşadığı bu yerden biraz uzaklaşmış olacak hem de onu yakından tanıma fırsatı eline geçecekti. Nilay’a dönerek biraz da kendini acındırarak “ Bir yerlere gidelim mi?” Nilay’ın cevap vermesini beklemeden konuşmasına devam etti. “Buralardan bir kaç günlüğüne uzaklaşmış oluruz. Birbirimizi daha yakından tanırız. Yapacağımız seyahat bizi daha iyi hissettirir. Hem hayatın başka tonları da olduğunu görmüş oluruz.” Nilay bu istek karşısında afallamıştı. Şaşırmaya çalışsada öyle olmadığını biliyordu. Kendi hayaliydi üstelik. O da Ali ile beraber kendini hep başka şehirlerde hayal etmiyor muydu. Bu istek karşısında nasıl yok diyebilirdi. “ Nereye gidelim ?” Sesi küçük bir kız çocuğunun sesi gibiydi. Mutluluktan havalara uçuyordu. Bağırıp etrafında dönmek isteyen bir pervane gibiydi. Ali:” Hemen yarın gidelim. Hafta sonu zaten.”
Nilay:” Hayır, yarını beklemeyelim şimdi gidelim.”
Ali: “ Müdür Beyden izin almam gerek, hemen geliyorum”
İçi kıpır kıpırdı müdürün odasına doğru giderken. Merdivenleri çıkmıyordu adeta sekiyordu. Kapıyı üç defa çalıp “ Gir” demesini beklemeden içeri girdi. Biraz mahçup bir şekilde başını önüne eğerek. “ Hocam yarın için bir işim çıktı. Okula gelmesem olur mu?”
Müdür Cengiz anlayışlı okulundaki öğretmenlerin kendini iyi hissetmesine önem veriyordu. Orta boylu, şişman göbekliydi. Saçı önlerden iyice dökülmüştü. Gülümseyerek “ Tabi Ali Bey ne demek, ilk defa bizden böyle istekte bulunuyorsunuz. Sizi idare ederiz. Zaten bizde idareci değil miyiz. “ Espiri yapmaya çalışıyordu. İnsanların yapmış olduğu espirilerine karşı gülmediklerini umursamazdı. Espirilerini kendisi için yapardı. Genelde ondan başka da gülen olmazdı zaten. Ali minnettar bir şekilde teşekkür edip çıktı.
Ali’nin geciktiğini düşünen Esra sınıftan koşar adım dışarı çıktı. Gelen ziyaretçinin Nilay olduğunu düşünüyordu ama bir ihtimal şüphelerinde yanılmak istiyordu. Merdivenlerden aşağı doğru inerken Ali ile Nilay’ın okul bahçesinden çıktıklarını gördü. Bir an bağırıp onları durdurmak istedi. Kendine çok zor hakim olabiliyordu. Eline bir şeyler alıp sağa sola fırlatmak kırıp parçalamak istiyordu. Merdivenlerin ortalarında iken ayakları bedenini taşıyacak güçte değildi. Yoksa peşlerinden koşup Ali’nin gitmesine izin vermeyecekti. Oturup eline yüzüne götürdü. Ağlamamak için dişlerini sıkıyordu. Bu kadın artık çok oluyordu ona haddini bildirecekti. Ali sadece onun olmalıydı. Artık hiçbir taktik hiçbir plan yapmayacak Ali’ye karşı olan hislerini açık açık söyleyecekti. Evet bunu yapacaktı. Geç kalmak istemiyordu.

 

Loading...
0%