Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@pesimistyazar


Esra eve girdiğinde, kapının menteşelerinin çıkardığı hafif gıcırtı odanın sessizliğini bozmadan içeri süzüldü. Babası Nurettin, oturma odasındaki kanepeye oturmuş, gergin bir şekilde bekliyordu. Esra ile araları yeni yeni düzelmeye başlamıştı. Kızından haber alamaması onu korkutmuştu. Ancak üzerine gitmeyecekti; ona biraz daha zaman verip kendini toplamasını bekleyecekti. Kardeşi ise halının üzerine yayılmış, kendi küçük dünyasında oyun oynuyordu. Esra'nın gelişiyle gözleri parladı, ablasına dönüp gülümseyerek bir şeyler mırıldandı, ama Esra'nın içindeki huzursuzluk yüzüne yansımıştı.

“Seni çok merak ettim, bizi bu kadar habersiz bırakma,” dedi Nurettin. Esra, “Özür dilerim baba, bir daha olmaz,” diyerek kardeşine yöneldi. Babasının bu tavrı onu bir nebze rahatlatmıştı. Eskiden olsaydı bağırıp çağırırdı, kızıp azarlardı. Ne olmuştu bu adama, dedi kendi kendine Esra.

Esra derin bir nefes aldı. Kardeşinin yüzündeki masumiyet, onu kendine getirdi. Odanın köşesine doğru yürüyüp montunu çıkardı. Kardeşinin yanına oturdu, onun saçlarını okşayarak beraber oynayıp şakalaşmaya başladı. Kardeşinin oyuncaklarıyla ilgilenirken aklında başka düşünceler dolaşıyordu: Tehlikeli adamların Ali’yi araştırması, Ali’nin peşine takıldığı kadının gizemli halleri, geleceğin belirsizliği...

Sabah okula gelmedi Ali. Esra’nın kaygıları içini kemiriyordu. Ne olmuştu? O kadın kimdi? Tuhaf adamlar neden Ali’yi soruyordu? Bu düşünceler aklından geçmiyordu; zihnini esir almış gibiydiler. Ve hepsi bir şekilde bağlantılıydı. Esra, uykuda kabus görüyormuş gibi irkildi. Artık emindi; Ali’nin başı dertteydi ve bir şeyler yapması gerekiyordu. Ali’ye ulaşmak için elinde herhangi bir adresi yoktu.

Sabah okula gelmedi Ali. Esra'nın kaygıları içini kemiriyordu. Ne olmuştu? O kadın kimdi? Tuhaf adamlar neden Ali'yi soruyordu? Bu düşünceler aklından geçmiyordu; zihnini esir almış gibiydiler. Ve hepsi bir şekilde bağlantılıydı. Esra, uykuda kabus görüyormuş gibi irkildi. Artık emindi; Ali'nin başı dertteydi ve bir şeyler yapması gerekiyordu. Ali'ye ulaşmak için elinde herhangi bir adresi yoktu. Onunla iletişime de geçemiyordu. Siyah gözlüklü adamların yaptığı gibi müdürden bilgilerini mi alsaydı? Tahir Hoca'dan yardım alabilirdi. Öğretmenler odasından dışarı çıkarken Tahir Hoca'yı yakaladı.

"Hocam, müsaitseniz sizinle biraz konuşabilir miyiz?" dedi, kendinden emin ve soğukkanlı bir şekilde.

Tahir Hoca, iyi niyetli, babacan biriydi. 55 yaşındaydı; gözlüklerini burnunun ucuna kadar indirir, konuşurken gözlük çerçevelerinin üstünden bakardı. Sürekli aynı renk takım elbise giyer, kravatını boğazını sıkıyor gibi bağlardı. Etrafına karşı duyarlı, bahçede oynayan çocukları izlemeyi severdi. Öğrencilerin kendilerini ifade etmeleri için onları cesaretlendirirdi. Tahir Hoca, "Tabii kızım, ne zaman istersen," dedi.

Esra, "Hocam, Ali Hoca için kaygılanıyorum," dedi.

Tahir Hoca, gözlüklerin üstünden Esra'nın gözlerinin içine bakarak, "Ali'nin başı dertte mi?" diye sordu.

Esra, "Evet Hocam. Dün sabah saatlerinde bir kadın geldi, Ali Hoca ile birlikte gittiler. Ardından akşam, okul çıkışında camları siyah şeritli bir araçtan iki tane tuhaf adam indi. Bahçedeki öğrencilere Ali Hoca'nın tarifine uygun birini sordular. Meraklandım, hemen peşlerine düştüm. Müdür Bey'in odasındayken, Ali Hoca'nın köyden akrabaları olduğunu, onu arayıp ulaşamadıklarını söylediler. Müdür Bey aradı ama ulaşamadı. Onlar hem telefonunu aldılar hem de adresini alıp çıktılar. Sürpriz yapacaklarmış. Odadan çıktıklarında birinin 'Önce evine bakalım,' diğerinin 'Merak etme, elimizden kurtulamaz,' dediğini duydum."

Esra, bunları anlatırken Ali Hoca'nın başına gerçekten bir şey gelmiş gibi konuşuyordu. Acı bir ifade takınmıştı. Tahir Hoca kaygılanmıştı. "Evet kızım, haklı olabilirsin, gerçekten bu yaşananlar tuhaf," dedi.

Tahir Hoca, bir yandan cebinden çıkardığı telefonu ile Ali Hoca'yı arıyor, bir yandan da çantasının ön gözünden bir şeyler bulmaya çalışıyordu. Esra’ya dönüp, "Telefonuna ulaşamıyorum. Evine gidip bakmamız gerek," dedi. Bunları söylerken sesindeki tedirginliği gizleyemiyordu. Esra, Tahir Hoca'nın bu halini görünce içindeki kaygı daha da büyüdü. "Polise mi haber versek?" dedi ve sağa sola bakıp sanki polis arıyormuş gibi bakındı.

Tahir Hoca, "Şimdiden haber vermek için daha çok erken," dedi. Sonra Esra'nın yüzüne baktığında, ne kadar tedirgin olduğunu gördü. Onu sakinleştirmek ve biraz dikkatini dağıtmak için gülümseyerek, "Ali Hoca ile aranızdaki sorunu hallettiniz mi?" diye sordu.

Esra, beklemediği bu soru karşısında afalladı, ne diyeceğini bilemedi. Kalp atışları hızlandı, içine tarif edemeyeceği bir mutluluk girdi.

"Senin okula gelmediğin günlerde o da seni merak etmişti. Okula ilgisiz olduğunu, dersleri ektiğini, geleceğin ile ilgili hâlâ karar vermediğinden bahsettik," dedi Tahir Hoca.

Esra, Tahir Hoca'nın dediklerini duymuyordu. "Ali beni merak etmiş, Ali beni sormuş, Ali benim için kaygılanmış..." diye düşünüyordu. Yüzü kızardı, gözlerinin içi gülmeye başladı. Tahir Hoca fark etmesin diye kesik bir şekilde, "Evet... hallettik... hocam. Artık daha dikkatli olacağım."
Esra o an ne yaptığını unuttu. İçine bir umut girdi. Tahir Hoca, Esra’yı içinde yaşadığı bu umuttan çekip çıkarmasaydı, Esra biraz daha içinde gezinip duracaktı.

"Evini bilmiyorum, sen biliyor musun?" diye sordu Tahir Hoca.

Esra, başını sallayarak, "Hayır, ben de bilmiyorum," dedi.

O sırada Tahir Hoca’nın telefonu çaldı. Arayan eşiydi ve beraber alışveriş yapacaklardı. Tahir Hoca bunu unutmuştu. “ Özür dilerim Esra, eşim aradı beni bekliyormuş, bugün beraber alış veriş yapacaktık.” Ali Hoca yetişkin biri akıllı zeki ne yapacağını biliyor. Olayları hemen kötüye yormayalım. İçin rahat olsun” derken uzaklaşıyordu.

Evet Esra’nın içi rahatlamıştı. Bu rahatlık Ali hocanın onu merak etmesi onu sorması onun için kaygılanmasıydı. Ama bir yandan hala ona ulaşamıyordu. Ve onu çok merak ediyordu. Bir den öğretmenler odasına hızlı bir şekilde yürüdü. Masanın üstünde postacının getirmiş olduğu zarflar vardı. İşine baktı. Ali Hocaya gelmiş bir zarf buldu. İçinde onun telefonunu ve ev adresi vardı. Esra, Ali Hoca'nın numarasını bulduğunda kalbi hızla atmaya başladı. Telefonu çıkarıp numarayı çevirdi. Fakat telefon çaldıkça bir sessizlik içini kapladı. Sonunda bir otomatik mesaj duyuldu: "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor."

Telefonu kapatıp masaya bıraktı. Kalbindeki merak ve kaygı, yerini derin bir belirsizliğe bıraktı. Ali Hoca'ya ulaşamamak, içindeki tüm soruları daha da büyütüyordu. O an ne yapacağını bilemedi, sadece odada sessizce durdu, aklında binbir düşünceyle.

Zarfı tekrar eline aldı ve ev adresine baktı. Belki de gitmeliydi... Ama bu düşünce bile onu ürkütüyordu. Yine de başka seçeneği yoktu gibi hissediyordu.

 

Loading...
0%