@pesimistyazar
|
Ali, Nilay’a duygularını itiraf ettiğinde, Nilay bir süre sessiz kaldı. Ardından, yavaşça, "Seni önemsiyorum ve sana değer veriyorum. Ancak şu an bir ilişkiye hazır hissetmiyorum. Beni anlayışla karşılamanı rica ediyorum," dedi. Ali, bu yanıt karşısında hayal kırıklığına uğramıştı ama Nilay’ın dürüstlüğüne saygı duydu. "Anladım," dedi Ali, "Belki zamanla değişir, kim bilir? Şu an senin yanında olmak benim için önemli." Nilay, Ali'nin bu anlayışlı tavrından etkilenmişti ama duygularının karmaşıklığı içinde, bu anı biraz daha sindirmeye ihtiyaç duyuyordu. Nilay, Ali'nin gözlerinde gördüğü kararlılıkla kısa bir an tereddüt etti. Kafasının içinde dönen düşünceleri susturmak istercesine, derin bir nefes aldı. "Belki," dedi usulca, "belki de zamanla her şey netleşir. Ama şimdilik, her şeyi olduğu gibi bırakmak en iyisi."
Ali, Nilay’ın bu sözleriyle bir umut ışığı hissetse de, içinde büyüyen boşluğu fark etti. Bir ilişkiye hazır olmadığını söyleyen Nilay'ın, hayatındaki yerini korumasını istiyordu ama bu durumda nasıl davranacağını bilemiyordu.
"Senin kararına saygı duyuyorum, Nilay," dedi sonunda Ali. "Ama bilmeni isterim ki, ben her zaman buradayım. Yanında... ve seni anladığımı söylemek için."
Nilay, Ali'nin bu kadar olgun bir şekilde tepki vermesine minnettar kaldı. Gözlerinde hafif bir gülümseme belirdi. "Teşekkür ederim, Ali. Bu benim için çok önemli."
İkisi de bir süre sessiz kaldı. Şehirdeki kış güneşi, odanın camlarından içeri süzülürken, havada asılı duran duygular ağırlaşıyor gibiydi. Ali, bu anın ağırlığını hissetti ve konuyu değiştirmek için bir şeyler söylemek istedi ama kelimeler boğazında düğümlendi.
"Ne dersin," dedi sonunda, "Biraz dışarı çıkıp temiz hava alalım mı? Belki de bu kasvetli havayı biraz dağıtabiliriz."
Nilay, Ali'nin teklifini kabul etti. Beraberce evden çıktılar, kışın sessizliği içinde yürüyerek parkta bir banka oturdular. Karların üzerinde yankılanan ayak sesleri, içlerindeki karmaşayı biraz olsun yatıştırıyor gibiydi.
Nilay, kışın soğuk havasını derin bir nefesle içine çekerken, "Hayat bazen bizi hiç ummadığımız yerlere götürüyor," diye mırıldandı. "Ama sanırım, en iyi yol ilerlemeye devam etmek."
Ali, başıyla hafifçe onayladı. "Evet," dedi, "bazen sadece yolda kalmak, nereye gideceğimizi bilmesek bile, en doğru şey oluyor."
Ali ve Nilay, parkta yan yana oturmuş, sessizce karların beyaz örtüsüne bakıyorlardı. Her bir kar tanesi yere düşerken, içlerindeki endişeyi daha da belirginleştiriyordu. İkisi de farkındaydı; Kazım'ın gölgesi üzerlerinde dolanıyordu.
Nilay, derin bir nefes alıp başını hafifçe Ali’ye çevirdi. "Ali," dedi sessizce, "Kazım’ın peşimizde olduğunu biliyoruz. Ama... bu tehlike karşısında ne yapacağız? Nasıl mücadele edeceğiz?"
Ali, Nilay’ın sorusuna hemen cevap vermedi. İçinde bir karmaşa vardı. Aklında dönen onlarca düşünceyi toparlamaya çalışıyordu. Kazım, tehlikeli bir adamdı. Onun ne kadar ileri gidebileceğini bilmiyordu. Ama bu durumda kaçmak mı en iyi yoldu, yoksa karşı durmak mı? Ali’nin zihni bu sorularla doluydu.
"Belki de ona bir tuzak kurmalıyız," dedi sonunda. "Kazım, bizim izimizi sürmeye çalışırken onu yanıltabiliriz. Yanlış ipuçları bırakabilir, onun bizi bulduğunu düşündüğü yerden uzaklaşabiliriz."
Nilay, Ali’nin bu sözlerini düşünürken, aklı hala Esra’daydı. Esra’nın Ali’ye olan ilgisi, Nilay’ın içinde bir yerlerde kıskançlık uyandırıyordu. Ama şimdi bunları düşünmenin sırası değildi.
Nilay, Ali’nin kararlılığını görerek biraz rahatladı ama içindeki huzursuzluk kaybolmamıştı. "Peki, ya Kazım bizi bulursa?" dedi Nilay, sesinde bir titreme hissediliyordu. "O zaman ne yapacağız, Ali?"
Ali, Nilay’ın gözlerine baktı. Onun korkusunu hissetti ama aynı zamanda kendi içinde de bir kararlılık büyüyordu. "Eğer Kazım bizi bulursa," dedi yavaşça, "ona karşı duracağız. Artık kaçmak yok, Nilay. Bu kez, karşı koyacağız."
Nilay, Ali’nin sözlerinde bulduğu cesarete tutundu. "O zaman... ne yapmamız gerektiğini biliyoruz," dedi, gözleri kararlı bir şekilde parlayarak. "Birlikte Kazım’ı alt edeceğiz."
İkisi de, oturdukları bankın üstünde, bu sessizlik içinde düşünceleriyle baş başa kaldılar. Kar, onların üzerine düşmeye devam ederken, içlerindeki korkularla mücadele etmeye hazırdılar. Kazım’ın gölgesi ne kadar büyük olursa olsun, birlikte bu savaşı vereceklerdi.
Sessizliği bozan Ali oldu: "Kazım kaldığımız evleri biliyor, iş yerimi biliyor. Bir an önce ondan kurtulmalıyız."
Nilay, endişeyle karşılık verdi: "Şu an eve de işe de gitmek tehlikeli. Kazım hâlâ dışarıdayken çok riskli."
Ali, kararlılıkla konuştu: "Ama işe gitmeliyim, dersleri daha fazla aksatamam. Çocuklar derslerden geri kalmasın, yarıyıl tatiline az kaldı. Diyarbakır’a dönmem gerek."
Nilay, Ali'nin bu sözlerinden kaygı duydu ve ısrarla ekledi: "Sana zarar verebilir. Yalnız gitmene izin veremem. Eğer sen gidersen, ben de gelirim."
Ali, derin bir nefes aldı ve düşündü. "Biraz daha okuldan izin almam gerekiyor," dedi sonunda, bir çözüm yolu bulmaya çalışarak.
Ali’nin aklında, Diyarbakır’a dönmekle ilgili düşünceler dolaşıyordu. Nilay’ın kararlılığı ve endişesi onu derinden etkiledi. Nilay’ın kendisiyle gelmek istemesi bir yandan güven verici bir düşünceydi ama diğer yandan onu tehlikeye atmak istemiyordu. Fakat Kazım gibi biriyle yalnız başa çıkmak da mümkün değildi.
"Tamam," dedi Ali sonunda, sesinde bir teslimiyet tonu vardı. "Birlikte gideriz. Ama dikkatli olmalıyız, her hareketimizi planlamamız gerekiyor."
Nilay, bu kararı duyunca bir an rahatladı, ama aynı zamanda yaklaşan tehlikenin farkındaydı. "Diyarbakır’da güvenli bir yer bulmamız lazım," dedi. "Kazım’ın izimizi sürmesini zorlaştıracak bir yer."
Ali, başını salladı. "Evet, belki de eski bir arkadaşın yanında kalabiliriz. Kazım’ın bizi bulması zor olur."
Bir süre sessiz kaldılar, ikisi de akıllarında geçen olasılıkları tartıyorlardı. Ali’nin aklında Esra da dolanıyordu. Esra’nın okulda karşılaşabileceği tehlikeler… Onu yalnız bırakmak istemiyordu, ama bu durumda Nilay’ı da riske atmak istemezdi. İkisinin güvenliği de önemliydi.
Sonunda, Ali bir plan şekillendirdi. "İlk iş olarak, okulu arayıp biraz daha izin alacağım. Bu süre içinde güvenli bir yer bulacağız ve Kazım’ın peşimizde olup olmadığını öğrenmek için bazı ipuçları bırakacağız. Esra’yla da bağlantıya geçeceğim, durumu anlattıktan sonra dikkatli olması gerektiğini söyleyeceğim."
Nilay, Ali’nin planına başını sallayarak onay verdi. "Evet, bunu birlikte yapacağız. Diyarbakır’a döndüğümüzde, daha dikkatli olmalıyız."
Kışın soğuğu, içlerindeki kararlılığı pekiştiriyordu. İkisi de Kazım’ın tehdidine karşı koymak zorundaydılar, ama bu kez birlikte, planlı bir şekilde hareket edeceklerdi.
Ali, telefonunu çıkartıp okulu aramaya hazırlanırken, içindeki endişe yerini bir kararlılığa bırakmıştı. Nilay, yanında, onun kararlarının arkasındaydı. Beraberce, bu tehlikeye karşı duracaklardı. |
0% |