Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm

@pesimistyazar

Ali Hoca, Dağkapı'nın hemen girişinde tanıdık simaları gördü: Esra, Nergis, Selin, Baver, Baran, Helin ve Derya.

Nergis ile Selin, Esra'ya bakıp gülüşüyorlardı. Nergis, "Sana doğum günü hediyesi getirdik," dedi. Selin ise, "Seni nasıl mutlu edebiliriz diye düşünürken, bundan daha iyisini bulamadık," dedi. Esra, "Çok kötüsünüz, bunu size bırakmayacağım," derken yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi.

Ali Hoca yaklaşıp selam verdiğinde, onlar hâlâ gülüşüp şakalaşıyorlardı. Esra’yı köşeye sıkıştırıp yüzünün kızarmasını zevkle izliyorlardı.

Ali Hoca, "İyi akşamlar çocuklar, nasılsınız?" diye sordu. Nergis hemen lafa atlayarak, "Bomba gibiyiz, Hocam," dedi. Selin ise, "Diyarbakır kazan, biz kepçe..." derken rap yapıyormuş gibi kollarını hareket ettirdi. Baver, "Diyarbakır’ın altını üstüne getireceğiz Hocam," diye şakaya katıldı. Baran ve Helin sadece "Hoş geldiniz Hocam," demekle yetindiler.

Sıra Derya'ya geldiğinde, Esra araya girerek, "İyi akşamlar. Hoş geldiniz Hocam. Bu da canım kardeşim Derya," dedi. Yüzünde tatlı bir gülümseme ve yanakları kızarmış bir şekilde Derya, "Sizinle tanıştığıma memnun oldum, Hocam," dedi. Ali, "Ben de seninle tanıştığıma çok memnun oldum, küçük hanım," diyerek başını eğip selam verdi. Sonra, öğrencilerine dönerek, "Evet, şimdi ne yapacağız?" diye sordu.

Baver, "Salacağız kendimizi Hocam, Diyarbakır bizim emrimizde," dedi. Selin, "Dağkapı çiğercileri meşhurdur, önce yemek yiyelim, ben çok acıktım," dedi. Helin, "Çocuklar, neden siz her şeye karar veriyorsunuz ki? Bırakalım doğum günü çocuğu ne yapacağımıza karar versin," dedi. Boran, "Bence de en doğrusu bu, yoksa isteklerimiz bitmez," diye ekledi.

Derya, ellerini çırparak, "Yaşasın! Ablamın zevki çok iyidir, ona çok güveniyorum. Bugün çok mutlu olacağız," dedi. Derya'nın grubun içinde olması herkesi mutlu etmişti. Neşeli, sevimli ve kibar bir kızdı. Nergis, Derya’nın başını okşayarak, "Esra, kardeşlerimizi değiştirelim mi? Seninki çok tatlı," dedi.

Selin, "Dikkat edin Hocam, Nergis kardeşinden bahsetmeye başladı mı, aramızda gereksiz bir gerginlik oluşuyor," diye uyardı. Baver, "Geçen gün yolda durup dururken, bir kızı sırf kardeşine benzetti diye azarladı," dedi. Birden herkes kahkaha atmaya başladı. "Zavallı kız, neye uğradığını şaşırdı," dedi Baver, bir yandan kahkaha atarak olayı anlatıyordu.

Nergis, kaşlarını çatıp, ellerini havaya kaldırarak pençe gibi yaptı, "O cadıyı düşününce içimde birilerine saldırmak geliyor," dedi. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da yemek için sipariş veriyorlardı.

Ali, öğrencilerin bu neşesine bakıp onlara hayran kaldı. Okulda takındıkları resmî havadan eser yoktu. Kendilerine haksızlık ediyor gibiydiler. Oysa onlarla arkadaş olmak, onları yadırgamadan, küçümsemeden yaklaşmak, onların seni renkli dünyalarına almalarını sağlıyordu. Ve bu dünya gerçekten güzeldi. İnsan büyüdükçe küçülüyordu aslında. Daha az şeyleri seviyor, daha az şeylere değer veriyordu. Hareketleri bile sınırlıydı. Onlar büyümenin bir hüner olduğunu sanıyorlardı. Çünkü büyükler onların yapacaklarını birçok yerde kısıtlamış ve şartlara bağlamıştı.

Esra, arkadaşlarının gülüşmelerine ve şakalaşmalarına büyük bir keyifle katılıyordu. Neredeyse tüm sevdikleri yanındaydı. Onlarla vakit geçirmek gerçekten güzeldi. Ara ara gözü Ali Hoca’ya takılıyor, ona karşı duyduğu aşk daha da derinleşiyordu. Ali Hoca ile göz göze geldiğinde yanakları kızarıyor, kalbi hızla atıyordu. Ali’nin gülmesi, yapılan espirilere verdiği tepkilerin her bir ayrıntısı Esra’nın içine kazınıyordu. Ne kadar orantılı bir yüz diyordu.

Yemekler yendikten sonra Selin, "Şimdi ne yapalım doğum günü çocuğu?" diye sordu. Esra, "Plan hazır, Hasan Paşa Hanı'na gidiyoruz," dedi.

Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır'ın tarihi dokusuyla uyumlu, etkileyici bir mekândır. Hanın taş duvarları zamanla solmuş ama hâlâ sağlam ve heybetlidir. İki katlı olan bu han, geleneksel Osmanlı mimarisinin izlerini taşır; kemerli giriş kapısı ve büyük avlusuyla dikkat çeker. İçeri girdiğinizde, sizi geniş bir avlu karşılar. Avlunun ortasında bir çeşme vardır ve etrafında taş oturma alanları yer alır. Çeşmeden akan suyun sesi, ortamı serinletir ve huzur verir.

Han, dört bir yandan odalarla çevrilidir. Odalar, geleneksel Diyarbakır taş işçiliğiyle yapılmış, sade ama konforlu bir dekorasyona sahiptir. Duvarlarda eski dönemlere ait el işçiliğiyle yapılmış halılar ve kilimler asılıdır. İç mekanlar, zengin örtüler ve rahat oturma alanları ile sıcak bir atmosfer sunar.

Hasan Paşa Hanı'nın çatısı, açık havada yemek yemenin keyfini çıkarabileceğiniz geniş bir teras sunar. Bu teras, şehrin manzarasını görebileceğiniz bir yer olup, akşamları özellikle keyifli bir mekân haline gelir. Hanın kendine özgü atmosferi, hem tarihi hem de konforlu bir deneyim yaşamak isteyenler için mükemmel bir yerdir.

Ali, Han’ın tarihi dokusuna hayranlıkla baktı. Hanı incelerken Esra oturacak bir yer seçmeye çalıştı. Üst katlarda Hanı yukardan gören bir seçti. Gelen gideni rahatlıkla seçebiliyorlardı. Garson geldiğinde tatlı olarak baklava, kadayıf, künefe seçildi. Tatlılar yendikten sonra Ali sade bir kahve sipariş etti. Derya kuşburnu isterken, Esra orta şekerli kahve istedi. Esra’nın arkadaşları şakalaşmalarına devem ederken o Ali ile yalnız kalmak istiyordu. Ona söylemek istedikleri vardı.
Tatlıların ve kahvelerin keyfi, sohbetlerin sıcaklığıyla birleşmişti. Masadaki herkesin yüzünde yavaş yavaş beliren tebessümler, geçip giden zamanın farkına varılmasını engelliyordu. Saatlerin ilerlemiş olmasına rağmen, kimse kalkmak istemiyordu. Anlatılan hikayeler, paylaşılan anılar ve kahkahalar, bir arada olmanın tadını çıkaran bu küçük grubun akşamını daha da unutulmaz kılıyordu.

Bir süre sonra, dışarıdaki hafif serinlik içeriye kadar ulaşmaya başladığında, sohbetlerin hızı da yavaşladı. Herkesin gözleri birbirine bakarak sessizce anlaşmış gibiydi: bu güzel anı bitirme vakti gelmişti. Ancak, Esra "Son bir yer daha kaldı. Dengbej evine gidiyoruz. Bugün ben ne dersem o.” Herkes bu fikre içtenlikle katıldı ve yavaşça masadan kalkarak Dengbej Evine doğru ilerlediler.

Sokaklar sessizdi, sadece ayak sesleri yankılanıyordu. Esra önde, diğerleri ise merakla onun peşinden yürüyordu. Dengbej Evi'ne vardıklarında, kapıdan içeri adım atar atmaz farklı bir dünya onları karşıladı. Duvarlardan yankılanan derin ve duygusal melodiler, yılların birikimini taşıyan hikayeleri anlatıyordu.

İçerisi sade ama etkileyiciydi; eski ahşap sandalyeler, duvarlara asılmış siyah-beyaz fotoğraflar ve köşede bir grup dengbej, sessizce bir sonraki şarkıya hazırlık yapıyordu. Herkes yerlerine oturunca Esra, gözleri parlayarak Ali’ye döndü. "Burası, en sevdiğim yer," dedi fısıltıyla. "Dinleyecekleriniz, sadece müzik değil; bu insanlar, bir halkın yüzyıllardır süren hikayelerini seslendiriyor."

Dengbejler şarkılarına başladığında, odadaki herkes sessizce dinlemeye koyuldu. Şarkılar, aşkın, kaybın ve direnişin ezgileriyle doluydu. Her melodi, herkesi derin düşüncelere daldırıyor, duygusal bir yolculuğa çıkarıyordu. Esra'nın seçimi, bu akşamı çok daha anlamlı bir hale getirmişti. Zamanın nasıl geçtiğini kimse anlamadı, ama herkes, bu gecenin hafızalarına kazındığını hissediyordu.
Sona doğru hareketli müzikler başladı. Grup yerel halaylar çekerek gecenin finalini yapıyordu. Artık iyice yorulmuşlardı. Gülmekten çene kasları tutulmuş, oynamaktan ayakları şişmişti. Grup, yavaşça birbirine sarılarak vedalaşmaya başladı. Herkes sırayla evlerine dağılırken, Esra, Derya ve Ali Hoca en sona kalmışlardı. Esra içinden, "Nihayet Ali'yle baş başa kalabilirim," diye düşündü. Ardından, hafifçe gülümseyerek, "Hocam, bizi eve siz bırakabilir misiniz?" dedi. Ali Hoca ise nazik bir şekilde, "Tabii ki, ne demek," diye yanıtladı.

Araba sessizliğin içindeki birkaç küçük konuşmayla ilerliyordu. Derya, yorgunluktan gözlerini kapatmış, başını camın soğukluğuna yaslamıştı. Esra ise içten içe heyecanlıydı, Ali'nin yanındaki varlığını daha yoğun hissediyordu. Yol boyunca birkaç kelimeyle sınırlı bir sohbet geçse de, Esra'nın aklında daha derin cümleler dolanıyordu.

Sonunda Derya gözlerini kapatıp uykuya daldı. Esra'nın içini kemiren düşünceler, ona hem heyecan verici hem de biraz tedirgin edici geliyordu. Derin bir nefes alarak sessizliği bozdu, "Unutulmaz bir gece geçirdik, değil mi?" dedi. Ali ise gülümseyerek, "Gerçekten de öyleydi," diye karşılık verdi.

Esra, kalbindeki çarpıntıyı bastırmaya çalışarak, "Hocam, size bir şey sormak istiyorum," diye söze başladı. Ali, merakla ona dönerek dikkat kesildi. Bu an, Esra için her şeyin başladığı an olabilirdi.

 

Loading...
0%