Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@pesimistyazar



Nilay, Ali'yle olan kısa ama anlamlı karşılaşmalarından sonra içinde büyük bir mutluluk hissetmeye başlamıştı. Ali'nin kibarlığı, nazik tavırları ve sesindeki sıcaklık, Nilay'ın uzun zamandır hissetmediği bir huzur veriyordu. Onunla geçirdiği her anı, zihninde tekrar tekrar yaşıyor ve hayal ediyordu. Ali’nin bakışlarındaki yumuşaklık, Nilay’ın kalbinde yeniden bir umut yeşermesine neden olmuştu. Belki de bu umudu gerçekten hak ediyordu; belki de Ali, onu bu karanlık hayattan çekip çıkarabilecek kişi olabilirdi.

Ancak Kazım, Nilay’daki bu değişimi fark etmişti. Kazım, sert ve kaba bir şekilde Nilay'ı tehdit etti. “Sakın aklına başka şeyler getirme,” dedi, gözleri öfkeyle doluydu. “Sen benim sermayemsin. Senin arkamdan bir iş çevirdiğini görür ya da duyarsam, anandan emdiğin sütü burnundan getiririm.” Bu sözler, Nilay’ın içindeki küçük mutluluk kıvılcımlarını bir anda söndürdü. Kazım’ın bu tehditleri, Nilay’ın hayallerinde bile mutlu olma arzusunu yok etmeye yetti.

Nilay, Kazım’ın tehditlerinin gerçekliğini ve ciddiyetini çok iyi biliyordu. O, Kazım’ın ne kadar acımasız olabileceğini defalarca görmüştü. Gerçekten de Ali ile bir geleceği olabilir miydi? Bu mümkün müydü? Bu sorular, Nilay’ın zihninde yankılanıp duruyordu. Ama her düşündüğünde, Kazım’ın tehditleri zihninde yankılanıyor, onu bir çıkmazın içine sürüklüyordu.

Nilay, bir yandan Ali ile olmanın hayalini kurarken, bir yandan da Kazım’ın tehditlerinin gölgesinde yaşamaya devam etmek zorundaydı. Ali’ye karşı hissettiği tüm o güzel duygular, Kazım’ın bu tehditleriyle boğuluyordu. Nilay’ın aklında, geleceğe dair umutlar ve Kazım’ın karanlık gölgesi arasında bir savaş veriyordu. Bu durumdan nasıl çıkacağını, nasıl bir yol izleyeceğini bilmiyordu. İçindeki umutlar her ne kadar canlı kalmaya çalışsa da, Kazım’ın bu tehditleri Nilay’ın ruhunu her gün biraz daha karartıyordu.

Esra, gördüklerine inanmakta güçlük çekiyordu. Büyük bir hayal kırıklığı içinde Ali ile göz göze gelmişti. İçindeki duyguları gizleyememiş, yüzünde beliren acı ve hayal kırıklığı, ona ihanet edilmiş gibi hissetmesine neden olmuştu. Ali’nin Nilay’ı izlerken yüzündeki memnuniyeti ve gözlerini ondan bir an bile ayıramaması, Esra’nın kalbinde derin bir yara açmıştı.

Ali ile göz göze geldikten sonra, içindeki öfkeyi ve kırgınlığı gizleyemedi. Düşman bir eda ile Ali’ye baktı, gözlerinden ateş fışkırıyordu adeta. İçindeki duygusal çalkantı onu o kadar etkiledi ki, bir an bile durmadan, koşar adım oradan uzaklaştı. Kendisini tamamen kaybolmuş ve ihanete uğramış hissediyordu. Ali’nin böyle bir şey yapabileceğini hiç düşünmemişti. O, Esra için çok farklı biriydi. Ama şimdi, bu düşünceleri yerle bir olmuştu.

Eve nasıl geldiğini bile hatırlamıyordu. Kardeşi ve babasının ona seslendiğini duyacak durumda değildi. Onların varlığını bile fark etmeden odasına geçti ve kapıyı kapattı. Kalbi hızla çarpıyor, zihni ise Ali ve Nilay'ı gördüğü o anın etkisinden kurtulamıyordu. Yatağının kenarına oturup, elleriyle yüzünü kapattı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı, ama o gözyaşlarını silmek için bile hareket edemiyordu. Bu karmaşık duygular içinde boğulurken, yaşadığı hayal kırıklığı ve acı, ona ağır geliyordu.

Esra, Ali’nin gözlerinin Nilay’a olan bakışını düşündükçe içi öfkeyle doluyordu. Onun, başka bir kadına olan ilgisi, Esra’nın kendisini değersiz ve ihanet edilmiş hissetmesine yol açıyordu. Kendi duygularını sorgulamaya başladı; acaba Ali’ye bu kadar bağlanmakla hata mı yapmıştı? Arkadaşlarının şakaları, Ali’nin ona olan ilgisi hakkında söyledikleri şeyler, şimdi tamamen anlamsız ve yanıltıcı geliyordu.

Zihni, Ali ile Nilay arasındaki bu garip ilişkiyi anlamlandırmaya çalışırken, içindeki öfke ve acı daha da derinleşiyordu. Esra, Ali’ye karşı duyduğu duyguların onu bu kadar derinden etkileyebileceğini hiç tahmin etmemişti. Şimdi ise, bu duyguların ağırlığı altında eziliyor ve ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyordu. Bu hayal kırıklığı, Esra'nın içinde derin bir yara açmıştı ve bu yaranın nasıl iyileşeceğini ise zaman gösterecekti.

Esra, odasına kapanmış, uzun bir süre dışarı çıkmadı. Kardeşinin ağlayışlarını ve babasının sert azarlamalarını duyuyor ama hiçbir şey onu odasından çıkmaya ikna edemiyordu. Babasıyla arası hiçbir zaman iyi olmamıştı, özellikle annesini kaybettiklerinden beri bu ilişki daha da zayıflamıştı. Ama kardeşi… Ona kıyamıyordu. Kardeşinin ağlaması kalbini delip geçiyordu.

Kardeşinin sesi kapının arkasından yankılandı:

“Abla… Abla, lütfen çık! Ne olur çık odadan, korkuyorum.”

Esra, gözleri dolu bir halde kapıya bakarak iç çekti. Kardeşinin sesi, onu yerinden kıpırdatmaya yetti. Ancak, odadan çıkmak için bir türlü kendini ikna edemiyordu. İçindeki karmaşa, onu adeta esir almıştı.

Babası, daha sert bir sesle kapıya vurdu:

“Esra, aç şu kapıyı dedim sana! Yeter artık bu inatçılık. Hemen dışarı çık!”

Esra, babasının bu sert tavrını duyunca bir an için irkildi, ama yine de yerinden kıpırdamadı. Babasının sesi onu sadece daha fazla köşeye sıkıştırıyordu. Ama kardeşinin titreyen sesi bir kez daha yankılandı:

“Abla, lütfen… Ben de seni kaybetmekten korkuyorum.”

Bu cümle, Esra’yı harekete geçirdi. Kardeşine bir şey olacakmış gibi hissetti ve bu düşünce onu yerinden kaldırdı. Yavaşça kapıya doğru yürüdü ve elleriyle kapıyı açtı. Kardeşi, gözlerinde yaşlarla ona bakıyordu.

Kardeşi Esra'ya sarılarak fısıldadı:

"Abla, seni çok seviyorum. Lütfen gitme. Annem gibi beni bırakıp gitme, ne olur."

Esra, kardeşinin bu sözleriyle derinden sarsıldı. Ona sarılarak saçlarını okşadı, “Ben buradayım,” dedi yavaşça, gözyaşlarını gizlemeye çalışarak. “Hiçbir yere gitmiyorum. Seni bırakmam, söz veriyorum.”

Kardeşinin ağlaması, Esra'nın yüreğinde derin bir sızıya neden oluyordu. Onun bu kadar korkmuş ve üzgün olduğunu görmek, kendi acısını bir kenara bırakıp kardeşine sarılmasına neden oldu. Babası ise kapının hemen arkasında duruyor, ama hiçbir şey söylemiyordu. Bu an, Esra’nın içinde bir nebze de olsa umut yeşertti. Kardeşi için güçlü olmalıydı, ona destek olmalıydı.

Esra, kardeşiyle birlikte odadan çıktı, ama içinde biriken acı ve hayal kırıklığı kolayca silinecek gibi değildi. Babasının sessiz bakışları altında, kardeşini teselli etmeye çalıştı. İçindeki fırtınaları bir kenara bırakarak kardeşine odaklandı, ama Ali ve Nilay’ı düşündükçe, içinde hâlâ bir yerlerde derin bir yara olduğunu biliyordu.

Esra, içindeki karmaşık duygulara rağmen cesaretini topladı ve babasına yaklaşarak konuşmaya başladı.

“Baba, bir süre okula gitmek istemiyorum,” dedi, sesi hafif titriyordu. "Biraz dinlenmeye ihtiyacım var."

Babası, Esra’nın isteğini duyduğunda önce şaşırdı ama ardından bu durumun aralarında bir bağ kurmak için bir fırsat olabileceğini düşündü. Aralarındaki mesafeyi kapatmak istiyordu; belki bu sayede kızına yaklaşabilir ve kaybettikleri bağı yeniden kurabilirlerdi. Kısa bir süre düşündü, ardından yumuşak bir sesle konuşmaya başladı.

“Tabii kızım, eğer biraz zamana ihtiyacın varsa, neden olmasın? Belki kardeşinle birlikte evde vakit geçiririz. Birlikte bir şeyler planlayabiliriz. Ne dersin?”

Esra, babasının bu beklenmedik yumuşak yaklaşımına şaşırmıştı. Aralarındaki mesafeyi kapatma çabası, Esra’nın içinde bir yerlerde küçük bir umut ışığı yaktı. Babasıyla aralarındaki gerilimin azalması, onun için beklenmedik bir gelişmeydi. Babasının böyle bir adım atmasını hiç beklemiyordu ama bu düşünce, onu biraz olsun rahatlattı.

Esra, tereddütle başını salladı. “Olur, baba. Birlikte vakit geçirebiliriz,” dedi sessizce. Kardeşi ise bu durumdan oldukça memnundu, ablasıyla ve babasıyla daha çok zaman geçirme fikri onu heyecanlandırmıştı.

Babası bir süre düşündü, ardından Esra'ya dönerek: “Hadi o zaman, ne yapmak istersiniz? Belki birlikte güzel bir yemek hazırlarız, sonra da hep birlikte bir film izleriz. Ne dersiniz?”

Esra, babasının bu teklifi karşısında hafifçe gülümsedi. İçindeki karanlık düşünceler biraz olsun dağılmıştı. “Olur, baba,” dedi. "Birlikte yemek yapmak güzel olur."

Kardeşi sevinçle ellerini çırptı. “Ben de yardım edeceğim! Hadi mutfağa gidelim!”

Esra, kardeşinin bu heyecanını görünce, onunla birlikte mutfağa doğru yöneldi. Babası da onların peşinden geldi. Esra, mutfağa girerken hâlâ Ali ve Nilay hakkında düşüncelerle doluydu ama şimdi, ailesiyle geçireceği bu vakit, ona biraz olsun iyi gelecekti. Babasıyla aralarındaki bu küçük yakınlaşma, onun içindeki acıyı hafifletmese de, belki zamanla yaralarını sarabileceğini düşündü.

Mutfakta geçirdikleri süre boyunca, Esra ve babası birbirlerine daha fazla konuşma fırsatı buldu. Babası, Esra’nın sevdiklerini öğrenmeye çalışıyor, ona geçmişteki güzel anıları hatırlatıyordu. Esra ise içindeki burukluğa rağmen, babasının bu çabasını takdir etti. Kardeşiyle birlikte, hazırladıkları yemeği büyük bir iştahla yerken, Esra’nın içinde, uzun zamandır hissetmediği bir huzur belirdi.

Belki her şey bir anda düzelmeyecekti, ama bu küçük adımlar, Esra’nın yeniden toparlanmasına yardımcı olacaktı. Babasıyla geçirdiği bu zaman, ona yalnız olmadığını ve ailesinin her zaman onun yanında olacağını hatırlatmıştı. Ama Ali ve Nilay’ın arasında ne olduğunu öğrenme arzusu, zihninin bir köşesinde hâlâ tazeydi.

Esra, yeniden güçlenmek zorundaydı. Kendini toparlamak ve hem ailesi hem de kendi için doğru kararları almak zorundaydı. Bu düşüncelerle, akşamı tamamladı ve kardeşiyle birlikte film izlerken, belki de ilk kez, geleceğe dair küçük bir umut besledi.

 

Loading...
0%