@peteichor_
|
Bu çocukla aramda adını koyamadığım bir bağ vardı ve bu bağ kopmayacak türden bir bağaya benziyordu. Kopmasını istemediğim bir bağaydı bu bağ. 4.BÖLÜM: ARKADAŞIZ Akasya Balca'nın ağzından: "E-Efe?" Şaşkınlıktan dudaklarım istemsizce aralanırken, çalan kapının ardından gelecek yüzün Efe'nin olacağından habersizdim. Efe'de en az benim kadar şaşkın olmalıydı. Dudakları hafif Aralık, bakışları şaşkın ve mahçuptu. Tabii Ya! Bugün yaptıklarından dolayı mahçup olmalıydı. Barış'ın anlattığına göre, Efe önce Barış'a sertçe çarpmış, sonra Barış'a defalarca yumruk atmıştı. Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken sinirle ayağa kalktım. "Ne işin var burada?" "Ben-" "Neden geldin? Arkadaşımı dövmen yetmedi mi yoksa? Hırsını alamadın mı? Seni çok yanlış tanımışım Efe. Buraya neden geldiğini, evimi nasıl bulduğunu bilmiyorum ama-" "Çocuklar!" Annem'in sesiyle sözüm yarın kalırken annem gülümseyerek yanımıza ulaşmıştı. "Tanıştınız mı çocuklar? Hadi yemeğe bekliyoruz sizi." Tanışmak mı? Efe benden sinirle gözlerini kaçırıp odadan çıktığında, dudaklarım yeniden şaşkınlıkla aralanmıştı. Ne oluyordu böyle? Bu hayatın bana oynadığı kaçıncı oyun oluyordu? Efe'nin gidişinin ardından gözlerim annemi buldu. "Anlamadım? Ne tanışması?" "Kızım unuttun mu? Babanın eski bir yakın arkadaşını ve ailesini ağırlayacaktık bugün. Onların oğlu, Efe. Hadi gel ayıp oluyor insanlara." Annem odadan çıktığında bir elim saçlarıma, bir elim şaşkınlıktan kapanmak bilmeyen ağzıma gitmişti. Dolabımdaki aynadan gördüğüm yansımamla başımı iki yana salladım. Tamam tesadüf! Hepsi bu. Saçma bir tesadüf. Bugünden sonra Efe denen çocukla bir iletişimim olmayacaktı. Bugün sondu. Arkadaşıma zarar veren bir insanla iletişim kurmak bile kendimden soğumama sebep oluyordu. Bugün son diye geçirdim içimden. Bugün son gün Asya! Bugün bu çocukla son kez aynı masada yemek yiyeceksin. Kendimi söylediklerime inandırdıktan sonra aynadaki bedenimi bir kez daha süzdüm. Gri bir eşofman, beyaz bir sewatshirt vardı üstümde. Gayet iyi görünüyordum. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra hızla odamdan ayrıldım ve gülüşerek yemek yiyen aileme ve sevgili misafirlerimize (!) doğru Güler yüzlü bir ifadeyle ilerledim. "Hoş geldiniz." "Hoş bulduk kızım." Masadaki sarışın alımlı, Efe'nin annesi olduğunu düşündüğüm kadının samimiyetiyle, yüzümdeki gülümsemeyi genişleterek Efe'nin karşısına oturdum. Buraya isteyerek gelmemişti ve ben onu geldiği için suçlamıştım. Sanırım ona bir özür borcum vardı. Son bir özürden sonra bir daha Efe'yle konuşmayacaktım. Yemek boyunca Efe'yle birbirimize attığımız kaçamak bakışların sonunda, yemeğimizi tamamlamıştık. Efe masadan kalktıktan sonra gözden kaybolduğunda çaktırmadan annemin yanına ilerledim. "Anne, Efe nerede?" Annem mutfakta bardaklara çay koyarken yandan bir bakış atmıştı. "Terasta kızım. Hava almak istedi bende terası gösterdim." Annem en üst katta bulunan terastan bahsediyordu anlaşılan. "Tamam anne." Merdivenlere ilerlediğimde teras katına ulaşırken zar zor nefes alıyordum. Hızla terasa girdiğimde kollarını korkuluklara yaslamış aşağı bakan bir Efe karşılamıştı beni. Utangaç bakışlarım ve çekingen adımlarımla Efe'nin yanına ulaşmıştım. Efe beni fark etmiş ama dönmemişti. "Efe..." Efe hafifçe bana döndüğünde kahvenin tanıdık tonu olan gözlerini gözlerimle buluşturdu. Bu çocukla gözlerim her buluştuğunda bu tanıtıldık hissi tüm bedenimi sarıyordu. "Özür dilerim. Ben konuşmak için geldiğini düşündüm..." Efe'nin dudaklarındaki gülüş kırgındı. "Konuşmak için gelseydim beni dinlemeyecekmişsin zaten. Neden beni dinlemiyorsun?" "Çünkü gözlerimin önünde arkadaşıma zarar verdin!" Efe'nin yüz ifadesi kırgınlıktan kızgınlığa anlık bir dönüş yapmıştı. "Ben kimseye zarar vermem!" "Gördük Efe! Arkadaşıma resmen defalarca vurdun!" Efe bir adımda bana yaklaşırken gözlerinde anlamlandıramadığım bir çok ifade vardı. "Asya, Bana çarpan Barış'tı. Bana laf Atanda öyle. Hatta ilk yumruğu da atan oydu." Başımı iki yana salladım. Barış asla bana yalan söylemezdi. Şu anda inanmam gereken bir haftadır tanıdığım bu yabancı değildi, çocukluk arkadaşımdı. "Sana inanmamı bekleme benden. Barış bana yalan söylemez!" "Söyledi Asya! Barış adi bir yalancı!" "Efe yeter! Bir daha seni görmek istemiyorum. Ne sen beni tanıdın, ne de ben seni." Arkamı dönüp terasın kapısına ilerledimde Efe'nin eli sertçe kolumu kavradı. Dokunuşu sertti ama canımı yakmamak için çaba harcanmış bir tutuştu. Ne bırakıyordu nede sıkıyordu. "Ben seni tanıdım. Sende beni. Bu gerçeği ne sen, ne de ben değiştiremeyiz. Ve benim bu gerçeği değiştirmeye hiç niyetim yok, Asya." Meydan okuyan gözlerim Efe'nin gözleriyle buluştu. "Bilki ikimiz içinde aynı olan bu gerçek, bugün arkadaşıma yaptıklarından sonra benim için değişti." Kolumu Efe'den kurtardım ve hızla teras kapısına ilerledim. "Sana gerçeği kanıtlayacağım Asya Balca. Ve beni yeniden tanıyacaksın." Başımı sadece yana çevirmekle yetindim. "Bol şans, Efe Saygın." İsmini bastırarak söylediğimde hızla teras kapısından çıkıp bir kat aşağıda bulunan odama ilerledim. Efe'yi neredeyse bir haftadır tanıyordum ve aramızda gereksiz bir samimiyet vardı. Efe'yi hayatımdan çıkartmamın üzerimdeki tüm yükü atmak olduğunu sanıyordum ancak yanılmıştım. Efe'ye söylediklerim kalbimde, kendini belli eden bir acı oluşturmuştu. Bu yeni tanıdığım yabancıya ne zaman alıştığımı, neden hayatımdan çıkartmamın bu kadar acı verdiğini bilmiyordum ama bu histen rahatsız olmuştum. Beynim ne kadar 'oh, kurtuldun' dese de kalbim Efe'nin kendini kanıtlaması için göğüsümün içinde çırpınıyordu. Aptal kalbim çocukluk arkadaşımın yalancı çıkmasını ve bu yabancının doğruluğunu kanıtlamasını bekliyordu çaresizce. Kalbimin ve beynimin girdiği kavgadan duyduğum rahatsızlıklar sırtımı sertçe yatağıma bıraktım. Gözlerim beyaz tavana anlamsız bakışlar atarken yanaklarımı sıkıntıyla şişirdim. Anlaşılan uzun bir gece beni bekliyordu. Düşüncelerimle boğuşmalı ağlamalı sızlamalı uzun ve yorucu bir gece... *** Bir hafta olmuştu. Tam bir haftadır Efe'yle köşe kapmaca oynuyorduk. Bir haftalık varlığından sonra bir haftalık yokluğu, kalbimde bir boşluk hissi hatırlatmıştı adeta. Sanki Efe bir boşlukta var olmuştu ve bu adlandıramadığım boşluk gidişiyle yeniden koca bir delik açmıştı, kalbimdeki tanıdık boşluğa. Çaresiz kalbim, Efe'nin sözünü tutup kendini kanıtlamasını bekliyordu. Efe'den göremediğim hareketlilik her geçen gün genişletiyordu adlandıramadığım o tanıdık boşluğu. "Asya bu kız geri mi dönmüş?" "Hangi kız Lal?" Lal'le bahçede etrafı izlerken Lal'in sinirli sesi kulaklarıma doldu. Lal'in baktığı yere döndüğümde Sinirle kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Hayal Akın. Bir sene öncesinde okuldan uzaklaştırılmış ve başka bir okula nakil almıştı. Anlaşılan geri dönmüştü. Bu kız lisenin başından beri durduk yere beni düşman bilmişti. Hayal'in platonik aşkı bana aşık olmuş suçlusu ise ben olmuştum. Bir kaç kere bana zarar vermeye çalışmış ve tabii ki başarısızlıkla sonuçlanmıştı bu girişimleri. Çünkü benim arkamda kocaman bir ailem vardı, benim bu okulda kalbi kocaman arkadaşlarım vardı ve biz aramızdan kimsenin zarar görmesine izin vermezdik. Hayal yüzündeki rahatsız edici sırıtmışla oturduğumuz banka yaklaştığında sinirle ayağa kalktım. "Selam Akasya. Özledin mi beni?" Bu kız gerçek adımı biliyor ve sürekli böyle sesleniyordu bana. Sinirle Hayal'e doğru bir adım attım. "Asya." "Ha doğru Asya. Nasılsın Asya?" Sinirle dudaklarımda bir gülümseme peydah oldu. Rahatsız edici bir gülümseme. "Seni görene kadar iyiydim Hayal." "Tam zamanında gelmişim desene." Lal bir anda öne atıldığında tepkisizce sinirden kıpkırmızı olan arkadaşıma bakıyordum. "Bana bak kızım, Asya'ya gölgen bile değmesin. Anladın mı? Şimdi bas git." "Vay vay! Lal hanımın dili iyice uzamış demek. Şimdi gidiyorum Lal'cik ama geri döndüğümü bilin. Beni okuldan attırarak kurtulamayacağınızı anlamanız lazımdı. Kendinize dikkat edin." Bir anda Alp yanıma gelip beni arkasına çektiğinde ne olduğunu şaşırmıştım. Alp sinirle Hayal'e döndü. "Ne arıyorsun sen burada?" "Ooo Alp! Giderek daha yakışıklı oluyorsun farkındasın değil mi? Umarım hala şu sünepe, flörtöz kızı sevmiyorsundur. Neydi adı? Hah! Birce-" "Yeter! Defol git." Bu ses benim sesimdi. Bu kız şeytanın vücûd bulmuş haliydi. Yaptıklarının ve yapacaklarının sonu yoktu ve ne yazıkki aynı sınıftaydık. Hayal gülerek yanımızdan uzaklaştığında Lal'in ağzı şaşkınlıkla açılmıştı. Lal Hayal'in söylediklerine takılmış gibiydi. Yüzüme iliştirdiydim umursamaz gülümsemeyle Lal'e döndüm. "Saçmalıyor sadece! Aptal kız." "E-Evet! Saçmalıyor." Ah be Alp kekelemesene! Salak çocuk! Konuyu dağıtmaya çalışarak bir kolumla Lal'in diğer kolumla Alp'in koluna girip okula doğru çekiştirmeye çalıştım onları. "Hadi ders başlayacak!" Hızla önce okula, sonra sınıfa ulaştığımızda başını sıraya yaslayarak uyumuş Efe'yle dudaklarımı birbirine bastırmış ve gülümsememi engellemeye çalışmıştım. Sıraya ulaştığımda Efe'nin dağınık saçlarına dokunma isteğim baskın geldiğinde hızla elimi yumruk yapıp hafifçe boğazımı temizledim. Ne yapıyorsun Asya? Kendine gel! "Efe?" "Hı?" Efe uyanmamış sadece mırıldanmıştı. çok tatlı ya! Asya sen ne diyorsun Allah aşkına? Of! Başımı iki yana sallayıp içsel tartışmama son verdim ve yeniden Efe'ye odaklandım. "Efe! Geçebilir miyim?" "Kusura bakma." Efe afallamıştı. Uykulu hali bir başka tatlıyken hızla ayağa kalkıp geçmem için izin verdi. Yerime geçtiğimde Efe'de ayılmaya çalışıyordu. "Okuldan sonra seni kitap kafede bekliyor olacağım Asya. Sana kendimi kanıtlayacağım. İçinde bana karşı en ufak bir inanç varsa orada olursun yoksa gelme ve bir daha karşına çıkmamayım." Efe bir şey demeden tahtaya döndüğünde çok geçmeden içeri hoca ve Oksijen israfı Hayal girmişti. Hayal bulduğu tek boş yere otururken sınıfta birinin gittiğini yeni fark ediyordum. Demek biri gitmiş ve onun yerine bu kız gelmişti. Ah ne şans ama! Son teneffüse kadar sınıftan ayrılmamıştım. Son Teneffüs zili de çaldığında dayanamayarak ayağa kalkmış sıramdan ayrılmıştım. Efe'ye doğru yaklaşan Hayal'le nefesimi sıkıntıyla dışarıya verdim. "Poyraz sensin demek." Poyraz mı? Duyduğum isim yerimde çakılı kalmama sebep olurken Efe'nin sesi kulaklarıma doldu. "Efe." Efe Hayal'i düzeltmişti. "Efe... İsmin güzelmiş yakışıklı." Başımı iki yana sallayarak imkansız ihtimalleri kafamdan atmaya çalıştım. Poyraz değil Efe'ydi o ve Poyraz olsa bile Benim Poyraz'ım değildi. Hızla sıradan ayrılıp lavaboya adımladığımda bir anda arkamdan gelen yüzlerle sabırla gülümsedim. "Sıkılmadın mı Hayal? Hayır ciddi soruyorum. Ben senden sıkıldım mesela." Hayal yanındaki üç kızla bana yaklaşırken bir anda Hayal'in yanında duran iki kız kollarımdan tutmuştu. Hayal usulca yanıma yaklaşırken sinirle kollarımı kurtarmaya çalışıyordum. Hayal ve kuklaları! "Bir hoş bulduk diyelim dedik... Gökçe?" Gökçe denen kız yerdeki su dolu kovayı başımdan aşağı boşalttığına sinirle çığlık attım. Kızlar kollarımı bırkırken şaşkınlıktan nutkum tutulmuştu. Ağzım bir karış açık yaşadıklarımı sindirmeye çalışırken Hayal'in midemi bulandıran sesi kulaklarıma doldu. "Hoş bulduk, Akasya Balca." Gerçek adımı söylediğinde sinir kat sayım artarken sinirden dolan gözlerimi umursamadan, halime dönüp bakmadan üzerinden akan suyla Tuvaletten ayrıldım. Hızla sınıfıma girdiğimde sınıfta sadece sırada uyuyan Efe vardı. Hızla sırama ilerleyip burnumu çekerek titreyen sesimle dudaklarımı araladım. "E-Efe. G-Geçebilir miyim?" Efe başını sıradan kaldırdığında gözleri benim titreyen bedenimi, dolu gözlerimi buldu. "Asya!" Efe'nin kaşları istemsizce çatılırken hızla yerinden kalktı. "Ç-Çantamı verir misin?" "Ne oldu sana?!" Efe bana doğru bir adım attığında bir adım geriye atıp Efe'den gözlerimi kaçırdım. Şu an nasıl göründüğümden bi haberdim. Ama berbat koktuğuma emindim. "Çantam..." "Asya! Tamam çantanı vereceğim, yüzüme bak. Lütfen... iyi misin? Ne oldu söyle bana." Efe sinirlenmeye başladığında, gözümden sinirden akan bir damla göz yaşını sertçe ıslak elimle sildim. "Sadece gitmek istiyorum anladın mı?! Rahat bırak beni." Efe sandalyeye astığı montunu alıp sertçe beni kendine çekerek üstüme sardığında, çantalarımızı koluna takmış ve koluyla tüm bedenimi sararak beni sınıftan çıkartmıştı. Efe'nin bu yaptığı şaşkınlıktan engel olmamı engellemişti Efe'ye. Efe'nin montuyla ve kollarıyla sardığı ıslak bedenimle okul koridorlarında yürüdüğümüzde herkesin bakışları üzerimizdeydi. Gözlerim Efe'yi bulduğunda Efe'nin üzerimizdeki hiç bir gözü umursamadığı her halinden belliydi. Efe'nin tek umrunda olan benmişim gibiydi. Efe'nin arabasına ulaştığımızda, oturup oturmamak arasında kalmıştım. Üzerimde tüm okulun kiri vardı resmen! "Binmesem-" "Asya yeterince sinirliyim." Efe gözüyle koltuğu işaret ettiğinde tehditkar bakışlarıyla usulca koltuğa oturdum. İtiraz edecek gücüm yoktu da zaten... Ardından Efe yanımda yerini aldığında hızla okuldan çıkmıştık. Nereye gideceğimizden bir haberdim. Bedenim soğuktan titriyordu yaşadığım şokun bünyemde bıraktığı etkiyle ne Hayal'e ne de ona kuklalık yapan kızlara en ufak bir tepki verememiştim. Veremediğim tepkinin acısı, şu an sıktığım avucumdaki tırnaklarımın avucumda bıraktığı acı hissinden çıkıyordu. Bir anda elimde hissettiğim sıcak elle Efe'ye döndüm. Efe sıktığım avucumun gevşemesini sağlamıştı. "Yapma Asya. Kim yaptı bunu sana?" "Efe sonra konuşsak?" "Pekala." Efe bir villanın önünde durduğunda şaşkın bakışlarım Efe'yi buldu. Efe'nin arkasından arabadan indim. Efe'nin dudakları açıklama yapmak istercesine aralanmıştı. "Merak etme annem ve babam geç saatlere kadar evde olmazlar. Bu şekilde eve gidersen, ailen endişelenebilir, ama eğer istersen seni hemen eve-" "Eğer berbat kokmasaydım ve sırılsıklam olmasaydım şu an sana sarılabilirdim sanırım." Efe'nin ona olan davranışlarına rağmen bu ince düşüncesi, ona sarılma isteğimi doğuruyordu.Efe'nin dudakları yukarı kıvrılır gibi olduğunda bir anda beni belimden çekip sırılsıklam ve berbat kokan bedenime sıkıca sarılmıştı. Titreyen kollarımı Efe'nin boynuna doladığımda Efe kokumu ve ıslak bedenimi umursamadan uzunca sarılmıştı bana. Bir haftadır onu dinlemediğim ve her fırsatta Efe'yi terslememin vicdan azabını çekiyordum. Sanırım Efe'yi yanlış tanımıştım. Umarım bana gerçekten kendini kanıtlayabilirdi. Efe'nin kendini kanıtlamasına ihtiyacım vardı. Bu çocukla aramda adını koyamadığı bir bağ vardı ve bu bağ kopmayacak türden bir bağaya benziyordu. Kopmasını istemediğim bir bağaydı bu bağ. Efe'den ayrıldığımda Efe gülerek yüzünü ekşitmişti. "Çok kötü kokuyorsun." "Artık sende çok kötü kokuyorsun." Efe'yle güldükten sonra Efe eliyle evi işaret etmişti. Kapıya ilerlediğimde Efe kapıyı açıp yeniden geçmemi bekledi. İçeri adımladığımda görkemli bir villa beni karşıladı. Dışı kadar içide görkemliydi bu villanın. "Odamda banyo var. Bir an önce üzerindeki kokudan kurtulmalısın yoksa ikimizde bayılacağız." Gülerek Efe'nin gösterdiği merdivenleri çıkmaya başladım. "Çok salaksın." "Sadece dürüstüm." Efe'nin gösterdiği odaya adımladığımda odada beni kocaman bir çiçek karşıladı. Akasya çiçeği. "Bu çiçek-" "Benim için önemli bir çiçek. Lütfen dikkat et. "T-Tamam." Şaşkınlığımı başımı iki yana sallayarak attığımda Efe dolabını açıp tişört eşofman ve havlu çıkarttı ve bana doğru uzattı. "Bu kokudan kurtulmadan gelme kokarca." "Demek kokarca? Sen önce kendine bak." Efe yeni farkına varmıyormuş gibi formasını kokladığında yüzünü ekşitmişti. "Berbat kokuyorum." "Kokuyoruz." Efe gülerek odadan ayrıldığında hızla Efe'nin gösterdiği banyoya ilerleyerek üzerimdeki bu berbat kokudan arınmaya çalıştım. Duşun ardından Efe'nin verdiği, üzerime bilmem kaç beden büyük kıyafetleri üzerime giydim. Daha doğrusu içinde kaybolmuştum! Saçlarımı Efe'nin verdiği havluya sararak banyodan ayrılmamın ardından odadan ayrılmıştım. Efe'nin çıktığım odanın yanında ki odadan çıkışıyla gözlerim, belindeki havluyla Odama doğru ilerleyen Efe'yi buldu. Efe'nin kendini belli eden baklavaları ve oldukça büyük kolları vardı. Su damlaları Efe'nin vücudundan süzülürken Efe'yi süzdüğümü yeni fark ediyordum. Bir anda utanarak gözlerimi kaçırıp elimle yüzümü kapattım. "Efe! Özür dilerim ben-" "Sorun yok. İzlemek istediğin zaman söylemen yeterli." Efe göz kırpıp yanımdan geçtiğinde hızla odasına girmiş bense gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Resmen Efe'yi açık açık süzmüştüm! Aptal kafam! Hızla aşağı indiğimde mutfak olduğunu fark ettiğim yere girdim ve su kaynatmaya başladım. Efe'nin bana yaptığı bu iyiliği unutmayacaktım. Teşekkürüm kahve olacaktı, bence yeterliydi. Abartmasın değil mi ama? Sonuçta hala kendini ispat edememişti. Dolaplarda kahve aradığım sırada arkamdan duyduğum sesle yerimden sıçramıştım. "Az karıştır, az! Kokarca." "Dua et bana iyilik yaptın. Yoksa gösterirdim ben sana kokarcayı." Efe tezgaha yaslanmış olan bedenimin yanına adımladığında bir anda dibine kadar girmişti. Gözleri gözlerimdeyken bedenini bedenime yaslamış, hareketsiz kalmama sebep olmuştu. Tam üstümdeki dolabı açtığında, içinden çukarttığı kavanozu alıp usulca elime tutuşturdu. Gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmazken yüzünde oluşan çarpık gülümsemeyle bir adım uzaklaştırdı ,az önce bedenime yaslı olan bedenini. "Bunu mu arıyordun?" "E-Evet." Asya! Heyecanlanmasana kızım. Hem Efe öylesine biri, hemde zaten hayatından çıktı değil mi ama! Sadece kendini kanıtlaması için son kez konuşacaktın hepsi bu. İç sesimle yaptığım rahatlatma seansıyla mutfak masasına ilerleyip usulca oturdum ve Efe'ye döndüm, bir az önceki halimden eser kalmazken. Şu an gayet ciddiydim. "Evet seni dinliyorum." "Bekle." Efe usulca mutfaktan çıktığunda çok geçmeden elindeki bilgisayarla geri döndü. Yanıma oturduğunda bir açıklama yapmadan bilgisayarda oyalandı gözleri. Bir süre uğraştıktan sonra bilgisayar ekranını önüme doğru çevirdi ve açmış olduğu videoyu başlattı. Videoyu izlerken yüzüm şekilden şekle gidiyordu. Barış sertçe Efe'ye çarpıyor Efe ise tepkisizce bakıyordu. Sonrasında Barış Efe'ye yavaş diyor, Efe'de aynı şekilde Barış'a yavaş diyordu. Barış sanki Efe tarafından hakarete uğramış gibi bir anda Efe'ye saldırıyor bunun karşısında ise Efe'de Barış'a saldırıyordu. Gördüğüm bu görüntü gözlerimin hayal kırıklığıyla dolduruyordu. Kalbim gördüğü görüntüyle mutlulukla hızlanırken, beynim çocukluk arkadaşım, sırdaşım, Barış'ın bana yalan söylediğini tekrar tekrar hatırlatıyordu bana. Gözümden hayal kırıklığıyla akan bir damla yaşı elimin tersiyle sertçe sildiğimde hızla ayağa kalktım. Efe kolumdan tutup beni durdurmuştu. "Bırak." "Böyle gitme. İyi değilsin Asya. Benim amacım arkadaşınla aranı bozmak değildi, arkadaşlığını kazanmaktı." Efe'nin sakin sesi beni de sakinleştirirken, Efe beni yeniden kalktığım sandalyeye otutturmuştu. Bunun hesabını Barış'tan ayrıca soracaktım! Efe gülümseyerek elini bana uzattığında şaşkınlıkla uzattığı eline baktım. "Arkadaş mıyız?" Elimi Efe'nin uzattığı eliyle birleştirdiğimde dudaklarım yukarı kıvrılmıştı. "Arkadaşız." BÖLÜM SONU |
0% |