13. Bölüm

12.Bölüm: Kirmizi Araba

Yağmur N. B.
peteichor_

"Evet yorgundum. Ama geçti, senin günler sonra açılan okyanus mavisi gözlerin tüm yorgunluğumun mükafatı oldu..."

          

12. BÖLÜM: KIRMIZI ARABA


Barlas'ın ağızından:


Bir elim Adel'in saçlarında, bir elim elindeydi. Gözlerim; Adel'in bembeyaz, yorgun, savaştan çıkmış gibi olan yüzünde, yastığa dağılmış; kahvenin en güzel tonu olan saçlarında, solgun tenindeydi. Normal odaya alındığından beri bir an olsun başından ayrılmamıştım. Batu, Güneş'i zar zor evine götürmüştü. Güneş; Ara sıra arıyor ,bazen geliyor Adel'i kontrol ediyordu. Güneş Bana karşı biraz olsun yumuşamıştı sonunda. Günlerdir tek yaptığım; Adel'in başında beklemekti. Bir haftadır toplasam en fazla iki saat uyumuş, iki üç defa da yemek yemiştim. İçtiğim kahveler beni ayakta tutarken, sabırla Adel'in gözlerini açmasını beklemekten başka elimden bir şey gelmiyordu. Sonunda normal odaya alındığında, içim biraz da olsa rahatlamıştı. Beni düşüncelerimden ayıran elimin altındaki minik elin kıpırdamasıydı. Heyecanla Adel'e döndüm.


"Güzelim?"


Adel'in okyanusu andıran mavi gözleri yavaş yavaş açılırken heyecanla onu izlemeye devam ediyordum.


"Su..."


Fısıltısını duyar duymaz ayağa Fırlamış, yatağın yanındaki su şişesinden bardağa su doldurup Adel'in yanına ulaşmıştım. Suyu Adel'in dolgun dudaklarına yaklaştırdığımda, bir elim Adel'in sırtında destek verirken diğeriyle Adel'e su içiriyordum. Adel, sudan bir kaç yudum alıp kendini geri çekmişti. Bardağı koyduktan sonra yeniden yastığını düzelterek Adel'i yatırdım. Hemen sonra odadan çıkıp doktorun yan taraftaki odasına ilerledim.


"Adel uyandı!"


Doktor, baktığı dosyalardan başını kaldırıp bana bakarak gülümsedi.


"Harika! Hemen geliyorum!"


Doktor,bir hemşire ve ben Adel'in odasına döndüğümüzde Adel boş gözlerle etrafına bakıyordu. Doktor bir kaç kontrolden sonra bir kaç not alarak Adel'e döndü.


"Adel hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz."


Adel gözlerini odanın içinde dolaştırırken ,doktorun Adel'e sorduğu soruyla Adel'in bakışları doktoru buldu.


"Yorgun."


"Anlıyorum Adel hanım. Bu çok Normal. Bir haftadır uyuyorsunuz biraz daha gözetimimiz altında kalmanız gerekecek siz dinlenmenize bakın şimdilik her şey yolunda geçmiş olsun."


Adel doktora başını salladığında bu sefer doktorun bakışları beni buldu.


"Geçmiş olsun Barlas bey. Bir sorun olursa odamdayım."


Bende Adel gibi Doktora başımı sakladıktan sonra Adel'e gülümsedim. Gülümsemem, onun da dudaklarını iki yana kıvırmasına sebep oldu. Yavaşça Adel'in yanında yerimi alarak titreyen elimle Adel'in elini tuttum.


"Uyandınız öğretmen hanım..."


Adel başını sallayarak gülümsedi.


"Uyandım uyuz, uyandım..."


Adel'in elimde olan eline ufak bir öpücük kondurduğumda gülmüştü.


"Çok mu korktun öleceğim diye? Haline bak! pamuk gibi olmuşsun!"


Söylediği şey beni de güldürmüştü. gerçekten çok yumuşamıştım son günlerde. Kaybetme korkusu tüm ruhumu, bedenimi sarmıştı.


"Her zamanki halim."


Bunu söylerken göz kırptığımda, utançtan yanaklarının kızarmasına şahit olmuştum. Günlerdir yüzünde gördüğüm tek renk şu an kızaran yanaklarıydı. Bir süre ikimizde sessiz kaldığımızda Adel'in gözleri beni buldu. Kaşlarını çatarak yüzüme baktığında bir elini yanağıma koyarak yavaşça okşamaya başladı.


"Yorgun görünüyorsun..."


Adel'in eli hala yanağımdaken gülümsedim.


"Evet yorgundum. Ama geçti, senin günler sonra açılan okyanus mavisi gözlerin tüm yorgunluğumun mükafatı oldu..."


Adel, söylemek istediğimi anlamış gibi gülümsediğinde; yine utançtan kızaran yanakları beni keyiflendirmişti.


"Ama olmaz ki ne desem kızarıyorsunuz öğretmen hanım!"


Adel koluma hafifçe vurduğunda yapmacık bir sinirle konuştu.


"Uyuz!"


Bende güldüğümde bir anda yüzümdeki gülümseme yok olmuştu. Aklıma günlerdir yaşadıklarım geldiğinde endişeyle Adel'e baktım. Bakışlarım onu da endişelendirmişti. Bir elim Adel'in saçlarına gitti, yavaşça okşamaya başladım.


"Çok korktum..."


Adel'in endişeli yüzü yeniden yumuşarken şefkatle gülümsedi.


"İyiyim ben merak etme... benden bu kadar kolay kurtulacağını düşünmemişsindir umarım!"


"Kurtulmak isteyeceğim son kişi bile değilsin."


Adel'in şakayla karışık konuşması beni gülümsetirken ne zaman dolduğunu farkında olmadığım gözlerimden birer damla yaş kendini bıraktı. Adel'in eli tekrar yanağımda yerini alırken bu sefer göz yaşlarımı siliyordu.


"Beni sevdiğini söyledin."


Adel sanki yeni idrak ediyormuş ve doğruluğundan emin olmak istiyormuş gibi gözlerime baktı.


"Evet söyledim. Geç kalınmış bir itiraftı biliyorum... Seni seviyorum Adel Rana Arın... ve bir daha sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim."


Adel gülümseyerek elimi sıkıca tuttu.


"Bende seni seviyorum Barlas Korhan... ve bir daha senden gitmeyeceğim."


Söyledikleri beni gülümsetirken, uyanık kalmak İçin biraz daha kahveye ihtiyacım olduğunu düşünerek ayağa kalktım ve Adel'in saçlarının kokusunu içime çekerek kocaman bir öpücük bıraktım saçlarına. Sanki tüm ilacım olan bu öpücük sayesinde tüm yorgunluğum, korkularım geçmiş gitmişti.


"Ben Güneş'i arayıp kantine inip geleceğim. İstediğin bir şey var mı güzelim?"


Adel'e uyanıkken ilk defa böyle hitap etmiştim. O an Adel'in gözlerinin içinin güldüğüne şahit oldum. Adel Gülümseyerek başını iki yana salladığında odadan çıktım. Yüzümde kendini belli eden kocaman gülümsemeyle kantine indiğimde bana doğru bakan, yaşı benim yaşlarıma yakın bir çocuk gördüm. Hala bana bakarken, bu bakışmayı yanından geçerek böldüm. Tam kahve makinesine doğru ilerliyordum ki biraz önce bana bakan çocuk, bana doğru seslendi.


"Barlas?"


Adımı bilmesi şaşırmama sebep olmuştu. Sorgulayıcı gözlerle ona döndüğümde bana doğru yaklaşıp, elini uzattı.


"Uraz Aymaz. Serap Soylu'nun oğluyum."


Duyduğum isimle kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatılırken bir süre karşımdaki çocuğa bakıp, bana uzatdığı eli havada bırakarak sinirle kantinden çıktım. Hastane kapısına geldiğimde hızla Güneş'i aramaya başladım. İyi değildim ve biraz daha burada kalmak istemiyordum.


"Güneş merhaba. Adel uyandı gelsen iyi olur."


Ve hiç bir şey söylemesine izin vermeden telefonu kapatıp arabama bindim. Gördüğüm bu çocuk benim kardeşimdi. Serap Soylu, annem... yıllar önce beni arkasında bırakıp giden annem. Babamı terk eden annem... Uraz denen çocuk benim kardeşimdi ve ben bunu yeni öğreniyordum. Onun beni nereden tanıdığını bile Sorgulamamıştım, umrumda değildi. Annem daha iki çocuğuna annelik yapmadan başka bir çocuk yapmıştı ve anlaşılan ona annelik yapabilmişti.

Düşüncelerim direksiyonu tutan ellerimin sıkılaşmasını sağlarken, gidebileceğim en yüksek hızla gidiyordum. Kafamdan sürekli Uraz denen çocuğun cümlesi geçiyordu.


'Serap Soylu'nun oğlu.'


'Serap Soylu.'


'Oğluyum...'


Aynı cümleyi defalarca duyuyor gibiydim. Hızla Dağ evine ulaştığımda sinirle yukarı çıktım. en üst kata;Annem ve babamın odasına... Babamın annemden sonra girmemizi yasakladığı o odaya... Gözlerim dolu dolu annemin eşyalarına baktım. Dolabına, yatağına, makyaj masasına, aynasına, masada duran aile fotoğrafımıza... Git gide artan patlama isteği ,annemin eşyalarını dağıtmam için kendini belli etmişti. Bir yandan ağlıyor bir yandan annemin eşyalarını dağıtıyordum. 'Neden!' Diye bağırıyordum. 'Neden bize yapmadın o anneliği!' Soruyordum. Sadece cevabını alamayacağım soruları haykırarak ağlıyordum. Odayı darmadağın ettiğimde yatağa yaslanıp bacaklarımı kendime çekip oturdum. Sinir krizi böyle bir şey miydi? Bilmiyordum ama tek bildiğim iyi olmadığımdı. Bir süre orada oturduktan soruna hava kararmaya başladığında yavaşça ayağa kalktım . Aşağı indiğimde içkilerin bulduğu dolabı açarak elime geçen üç dört şişeyi aldım ve darmadağın ettiğim o odaya döndüm. Ne kadar süre o odanın dağınıklığını izleyerek içip ağladığımı bilmiyordum. Saatlerce annemin eşyalarına bakıp ağlamış ve kendime sorular sormuştum. Telefonum defalarca çalsada açmamak için inat ediyordum. Bilincim'in giderek bedenimden uzaklaştığını hissettiğimde oturduğum yere uzanıp kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.


12.03.2003 


"Vın vın vın!"


Barlas, yerde kırmızı arabasıyla oynarken bir yandanda ağzıyla araba sesleri çıkartıyordu. Bu arabayı çok severdi. Annesi ona doğum gününde almıştı ve bu arabayı aldığından beri başka oyuncağıyla oynamaz olmuştu.

Minik Barlas annesini elinde valizle merdivenlerden inerken gördüğünde koşarak annesinin beline sarıldı.


"Anne!"


Annesi Barlas'a dolu gözlerle bakarken Barlas korkuyla annesine baktı.


"Annecim neden üzüldün? Gözün dolmuş!"


Annesi Barlas'ın boyuna gelmek için yere eğilip, Barlas'ın ellerini tuttu. Neredeyse Ağlamak üzere olması bu konuşmayı yapmasına engel oluyordu.


"Bir şey yok oğlum. Bir süre ayrı kalmamız gerekecek."


Bu sefer dolan gözler Barlas'ın gözleri olmuştu. Annesinden bir gün bile ayrı kalamayan minik Barlas, korku dolu gözlerle annesine baktı.


"Ama anne neden ayrı kalacağız? Bende geleyim seninle!"


Barlas'ın umutla söylediği şey yine fayda etmedi. Annesi başını iki yana salladı.


"Olmaz annecim... Benim gittiğim yer sana uygun bir yer değil."


Annesinin söylediği şey Barlas'ı kızdırmıştı. Barlas ellerini annesinden çekerek minik kaşlarını çatıp bağırmaya başladı.


"Sende gitme o zaman! Anneler çocuklarını bırakıp gitmez!"


Annesi Barlas'ın söyledikleriyle dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Ama gidecekti bu evde artık kalmak istemiyordu. Sevdiği adama gidecekti...


"Hoşça kal Oğlum. Seni seviyorum..."


Barlas, annesi kalkıp giderken arkasından koşmuş beline sarılmıştı. Barlas, dayanamayıp ağlamaya başlarken annesi giderek zorlanmaya başlıyordu.


"Anne gitme! Lütfen! Söz bir daha yaramazlık yapmayacağım."


Barlas son umut annesine yalvarsada annesi titreyen elleriyle Barlas'ın onu saran kollarını belinden çekmiş ve hızla kapıdan çıkmıştı.


"Anne! Gitme!"


Annesi, daha fazla arkasına bakmaya cesaret edemeden gelen arabaya binip, sevdiği adamla evden uzaklaşmıştı. Barlas kapıda hala ağlıyor ve bağırıyordu.


"Sevsen gitmezdin! Anneler çocuklarını bırakmaz!"


Barlas, Bir süre orada ağladıktan sonra annesinin geri dönmeyeceğini anlayınca abisine koştu. Odasında uyuyan abisinin yanına yaklaştı.


"Abi! Uyan! Annem gitti."


Abisi Demir, telaşla uyanıp soran gözlerle minik kardeşine bakıyor.


"Ne oldu Abicim? nereye gitti annem?"


Minik Barlas ağlayarak abisine sarılıyordu. Barlas'dan daha büyük olan Demir her şeyi farkında olduğu için annesinin gitmesine şaşırmamış ve kardeşine sarılarak onu sakinleştirmeye çalışmıştı.


"Ben varım abicim üzülme baba da var. Hem Annem geri dönecektir merak etme..."


Barlas, abisine inanmıştı annesi dönecekti.Küçük Barlas orada kendisine söz verdi;Annesi dönene kadar kırmızı arabasıyla oynamayacaktı. Senelerce beklemişti küçük Barlas. Ama annesi dönmemişti. Barlas, o günden sonra, bir daha hiç o çok sevdiği kırmızı arabasına dokunmamıştı...


                       BÖLÜM SONU

_____________________________


Duyuru; Kitap hakkında konuşacağım, yeni bölümlerden sizleri haberdar edeceğim bir kanal açtım. Kanal whatsApp üzerinden katıldığınızda numaranız ve adınız kanalda gözükmeyecek. Linkini buraya bırakacağım. Hoşça kalın 💙🦋


‎WhatsApp'ta Yağmur / Petrichor🦋 kanalını takip edin: https://whatsapp.com/channel/0029VaEbQO79cDDVUw06iy0e


Eğer bu linkten ulaşamazsanız İnstagram hesabımdaki attığım hikaye de de link var💙


Yeni bölüm sizlerle! umarım seversiniz... yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm en kısa zamanda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡


TikTok: petrichor0_1 

İnstagram: peteichor_0


✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨

_____________________________

Bölüm : 25.07.2024 23:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yağmur N. B. / Si̇ri̇us / 12.Bölüm: Kirmizi Araba
Yağmur N. B.
Si̇ri̇us

5.9k Okunma

454 Oy

0 Takip
80
Bölümlü Kitap
Si̇ri̇us Tanitim1.Bölüm: İlk Karşilaşma2. Bölüm: Davet3. Bölüm: Pani̇katak4. Bölüm: Kaçirilma5. Bölüm: Si̇zi̇ Kurtaracağiz6.Bölüm: Kurtuluş7.Bölüm: “Güvendesi̇n”8. Bölüm: Dağ Evi̇9. Bölüm: “Si̇ri̇us Gi̇bi̇si̇n”10. Bölüm: İlk Öpücük11.Bölüm: Kurşun12.Bölüm: Kirmizi Araba13. Bölüm: Papatya14.Bölüm: “Di̇lek Hakki”15.Bölüm: Maskeli̇ Balo16.Bölüm: Siradan Hayat17.Bölüm: Gökkuşaği18.Bölüm: Tuzlu Kahve19.Bölüm: Hayal Kirikliğim20.Bölüm: Kalpsi̇zsi̇n21.Bölüm: Kaybetti̇k22.Bölüm: Cenaze23.Bölüm: Açiliş24.Bölüm: Annen Gi̇bi̇25.Bölüm: Bi̇li̇nmeyen Numara26.Bölüm: Sahne Seni̇n27.Bölüm: Kuzen28.Bölüm: Yara29.Bölüm: Perde Kapandi30.Bölüm: Gün Işiğim31.Bölüm: Kli̇şe32.Bölüm: Sürpri̇z33.Bölüm: Bulutcuk34.Bölüm: Çi̇kolatali Pasta35.Bölüm: Domi̇no Taşlari36.Bölüm: “Annesi̇yi̇m”37.Bölüm: Terci̇h38.Bölüm: Kan Bağsiz Ai̇le39.Bölüm: Arkadaş40.Bölüm: Savaş Zamani41.Bölüm: Yildizlar42.Bölüm: Arindirilmiş Masumluk43.Bölüm: Güzel Ruhlar44.Bölüm: Çaresi̇zli̇k45.Bölüm: Fi̇nalSi̇ri̇us 2: Kayip Gezegen Kesi̇tKayip Gezegen 1. Bölüm: KayipKayip Gezegen 2. Bölüm: Aci Eşi̇ği̇Kayip Gezegen 3. Bölüm: Çaresi̇zli̇kKayip Gezegen 4. Bölüm: İlüzyonKayip Gezegen 5. Bölüm: OperasyonKayip Gezegen 6.Bölüm: Saç Teli̇Kayip Gezegen 7. Bölüm: Kelebek ÖmrüKayip Gezegen 8. Bölüm: DostKayip Gezegen 9. Bölüm: "İyi̇li̇ğe Karşi İyi̇li̇k"Kayip Gezegen 10.Bölüm: Yangin Yeri̇Kayip Gezegen 11. Bölüm: 'Neden?'Kayip Gezegn 12. Bölüm: Her Şeye Yeni̇denKayip Gezegen 13.Bölüm: 'Evi̇m Gi̇bi̇'Kayip Gezegen 14. Bölüm: Ruhun Gölgesi̇Kayip Gezegen 15. Bölüm: TutsakKayip Gezegen 16. Bölüm: KivilcimKayip Gezegen 17. Bölüm: 'Gerçekler'Kayip Gezegen 18. Bölüm: SarhoşKayip Gezegen 19. Bölüm: AcimsinKayip Gezegen 20. Bölüm: Savaş Bi̇tti̇Kayip Gezegen 21. Bölüm: Hi̇ssetmekKayip Gezegen 22. Bölüm: "Tanişma"Kayip Gezegen 23. Bölüm: Anneli̇kKayip Gezegen 24. Bölüm: "Sonsuza Kadar"Kayip Gezegen 25. Bölüm: Yara İzi̇Kayip Gezegen 26. Bölüm: SanciKayip Gezegen 27. Bölüm: "Meleği̇m"Kayip Gezegen 28. Bölüm: Kaybetme KorkusuKayip Gezegen 29. Bölüm: "Yildiz Korhan"Kayip Gezegen 30. Bölüm: Sonsuz Olmak (Fi̇nal)Si̇ri̇us’a VedaSosyal MedyaÖZEL BÖLÜM
Hikayeyi Paylaş
Loading...