Yeni Üyelik
16.
Bölüm

15.Bölüm: Maskeli̇ Balo

@peteichor_

"Yıldız kaydığında dilek dileriz, mutlu oluruz. Ama o yıldız aslında yanar ve ölür. Gökyüzünde yıldız yanar biz umut ederiz."


15. BÖLÜM: MASKELİ BALO


"Hazır mısın?"

"Hazırım."


İşte o an gelmişti. Balo salonun kapısında, bana elini uzatan Barlas'ın avucuna elimi bıraktığımda içeri girmek üzereydik. Barlas'la sakin bir gün geçirmiştik. İkimizde sessizce olacakları bekler gibi; tüm gün sakince oturmuştuk. Barlas'da bende kendi köşelerimize çekilmiştik. Akşama doğru, Demir beyin gönderdiği kostüm paketleri geldiğinde, içimdeki korkuyla bana gelen kostüm pakedini açmıştım. İçinden eski zamanları andıran kabarık bir elbise çıkmıştı. Maske olarak da elbisenin renginde olan dantelli bir göz maskesi vardı. Giyindikten hemen sonra saçımı ve makyajımı yapmıştım. Barlas'da smokin giymiş, birde göz maskesi takmıştı. Her zamanki gibi simsiyahtı üzerindeki tek renk her zaman olduğu gibi maskenin ardına saklanmış yemyeşil gözleriydi. Barlas'ın da benim gibi gergin olduğunu görebiliyordum ama burada olmak ve her şeyi bitirmek zorundaydık. Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan karşımızda, bize doğru gelen kabarık pudra elbisenin içinde, pembe dantelli bir göz maskesinin ardında ki Güneş'di. Çok güzel görünüyordu. Onu görünce gerginliğim azalmıştı. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde herkesin bizim gibi elbiseler, kostümler giydiğini görmüştüm. Bu görüntü bana eski zamanları hatırlatmıştı. Ne kadar hoşuma giden bir görüntü olsa da burada bulunma sebebimiz beni epey geriyordu. Güneş bana sarıldığında çok geçmeden kollarımı bende ona sarmıştım. Güneş'i çok özlemiştim. İlk defa birbirimizden bu kadar ayrı kalıyorduk. Güneş'i düşünürken gözümden akan bir damla yaşla gülümseyip Güneş'den ayrıldım.


"Çok güzel olmuşsun..."


Güneş gülümseyerek önce Barlas'a sonra tekrar bana baktı.


"Sizde... çok güzelsiniz!"


Barlas'a baktığımda onunda bana baktığını fark ettim. Güneş, imayla bize bakmayı sürdürdüğünde, benimde gözlerim Güneş'in yanında bize bakan Batuhan'a kaymıştı.


"Sizde öyle..."


Güneş'le Batuhan birbirlerine baktığında yine aramızda değişik bir enerji olmuştu. Aralarında bir şey olduğunu görebiliyordum. Batuhan'ı pek tanımasamda iyi birine benziyordu. Her şey bittiğinde Güneş'le uzun uzun konuşacaktım.


"Geçelim mi?"


Barlas'ın konuşmasıyla üçümüzde Barlas'a kafa sallayarak Balo salonunda ilerlemeye başladık. İlerledikçe içimdeki korku, gerginlik hissi kendini gösteriyordu. Barlas elimi biraz daha sıktığında bana destek vermek istediğini anlamıştım. Ona baktığımda onunda bana baktığını fark ettim. gözlerini uzun uzun kırptığında sanki 'güven bana diyordu' inanmak istedim. Başımı sallayıp hafifçe gülümseyerek önüme döndüğümde bir masanın önünde durmuştuk.


"Ben bir abime bakayım."


Barlas'ın elini tuttuğumda soran bakışlarla endişeyle bakan gözlerime döndü.


"Bende gelsem?"


Barlas gülümseyerek başını salladığında; elimi tutmuş ve ilerideki masada duran Demir beye doğru ilerlemeye başlamıştık.


"Hoş geldiniz."


Ben başımı sallamakla yetindiğimde Barlas abisinin omzuna hafifçe vurmuştu.


"Hoş bulduk abi. Her şey yolunda mı?"


Demir bey başını sallamıştı. Yüzünden ve gerilen kaslarından oldukça gergin olduğu epey belliydi.


"Hiç bir sorun yok merak etme bugün her şey bitecek."


Barlas başını salladığında ortamda bir sessizlik oluşmuştu. Demir bey oldukça sert görünümümün ardından bir o kadarda iyi kalpli harika bir baba ve mükemmel bir abiydi. Sadece bakışlarından bile belliydi. Barlas'a bakarken titreyen göz bebekleri her şeyi gözler önüne seriyordu.


"Siz diğerlerinin yanına geçin sonra konuşuruz."


Barlas başını salladığında geldiğimiz yere geri dönüp Güneş ve Batuhan'a doğru ilerlemeye başladık. Bir süre bir şeyler içip sessizce beklediğimizde müzik çalmaya başladı. Herkes maskeli ve çoğu kadın kabarık elbisesiydi. Bu görüntü bana masallardaki baloları hatırlatmıştı. Çok soft bir görüntü vardı. Yavaş yavaş pist dolmaya başladığında önümde uzatılan elle gözlerim elin sahibini buldu.


"Salonun en güzel kadını benimle dans etmek ister mi?"


"Bilmem... ister sanırım!"


Barlas gülümseyerek elimi tuttuğunda dans edenlerin arasına karışmıştık. Bizde onlar gibi dans ederken Barlas kulağıma fısıldadı.


"Kendini bana bırak."


Ne söylediğini anlamasam da başımı sallamıştım. Bir elim Barlas'ın havada tuttuğu elinde, diğer elim omzundaydı. Barlas'ın da bir eli belimi sıkıca kavramıştı. Yavaş başlayan dansımız giderek hızlanıyordu. Bir anda Barlas'ın dans edişi mümkünmüş gibi daha fazla hızlandı. Sanki koca salonda sadece biz varmışız gibiydi. Gözlerimin gördüğü tek görüntü karşımdaki tutku dolu yeşil gözlerdi. Barlas garip bir şekilde çok güzel dans ediyordu. beni kendinden ayırdığında tekrar kendine çekti ve belimden kaldırıp döndürmeye başladı. Bende başımı arkaya yatırıp ellerim Barlas'ın omzunda kendimi dansın akışına bıraktım. Bir süre dans ettiğimizde müziğin bittiğini fark ederek durduk. O an fark ettiğim gerçekten pistte sadece bizim olduğumuzdu. Bir anda yükselen alkışları duyduğumda etrafıma bakmaya başladım. Herkes bize bakıyordu.


"Bizi mi alkışlıyorlar?"


Şaşkınca sorduğum soruyla Barlas gülümseyerek gözlerime baktı.


"Beni değil öğretmen hanım sizi alkışlıyorlar. Sizi ve güzelliğinizi..."


Gülümseyerek yere baktığımda Barlas nazikçe başımı kaldırdı.


"Yapma. Gözlerini benden kaçırarak bana haksızlık etme."


Gözlerine bakıp Gülümsediğimde Barlas yavaşça elimi tutup masaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Güneş heyecanla ve şaşkınca bize bakıyordu.


"Kızım! Naptınız? Harikaydı..."


Gülmekle yetinmiştim. İlerleyen saatlerde sohbet ederek ve olacakları bekleyerek geçirmiştik. Batuhan, çok konuşkan ve sıcak kanlı bir çocuktu. Barlas herkese soğuk davransa da Batuhan'a çok farklıydı. Onu sevdiği her halinden belliydi. Güneş ve Batuhan sevgili olduklarını bize söylediklerinde çok sevinmiştim. Heyecanlı zamanlarında arkadaşımın yanında olamamak beni üzsede onu mutlu görmek beni de mutlu ediyordu. Birbirlerini sevdikleri her halinden belliydi. Düşüncelerimi bölen bize doğru gelen Demir beydi. soran bakışlarımız onu bulduğunda Herkes tedirgindi.


"Zamanı geldi. Adel burada en büyük iş sana düşüyor. Merak etme hepimiz buradayız. ekiplerde burada senin kılına bile zarar gelmeyecek. Benimle gel-"


Barlas önüme geçti. Bir eliyle korunaklı bir şekilde beni mümkünmüş gibi daha da arkasına çekiyordu.


"Abi Adel'i yalnız bırakmam!"


"Barlas bana güvenmek zorundasın."


Barlas'ın elini tuttuğumda çatık kaşları bana döndü. Tedirgince ve korkuyla bakıyordu gözlerime.


"Sakin ol. Bir şey olmayacak söz veriyorum."


Barlas bir bana bir Demir beye baktığında istemeye istemeye başını sallamak zorunda kaldı. Ben tam Demir beyle gidecekken Barlas kolumdan tutarak beni durdurdu.


"Dikkat et Adel."


Bana uzun zaman sonra adımla seslendiğinde ne kadar korktuğunu görebiliyordum. Barlas'a başımı sallamakla yetindiğimde Demir beyle bir masaya ilerlemeye başladık.


"Adel merak etme biz buradayız korkmana gerek yok. Şimdi biraz yalnız olman gerekecek. lavaboya git ve bekle. Seni yalnız yakalamaya çalışacaklardır. Bekleyeceğiz."


Başımı salladıktan sonra titreyen ellerimle lavaboya doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan korkuyor bir yandan her şeyin biteceği düşüncesiyle seviniyordum. Birazdan her şey bitecekti. Hissediyordum... Lavaboya geldiğimde etrafıma bakmaya başladım. Kimse yoktu, bir süre bir ileri bir geri oyalandığımda, aklımdan geçen düşüncelerle savaş vermeye başladım. Buradan çıktığımda her şey eskisi gibi olur muydu? barlas ve ben... artık normal bir ilişki yaşayabilir miydik? Herkes gibi olabilir miydik? Ya Görkem... onu alabilecek miydim? Umarım buradan çıktığımızda her şey normale dönerdi. Ne kadar Barlas'la mutlu olsamda eski hayatımı özlemiştim. Güneş'in beni uyandırmasını bile... düşüncelerimi bölen bir anda açılan kapıydı. İçeriye bir adam girdiğinde korkarak ona baktım.


"Bu ne güzel sürpriz!"


Maskesini çıkartan adamın bizi kaçıran adam olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti.


"Ne istiyorsun?"


Kapıyı kilitlendiğinde bana doğru yürümeye başlamıştı. Korkuyla adımlarımı geriye doğru attığımda üstüme gelmeye devam ediyordu.


"Ne istiyorsun dedim!"


"Ölmemişsin. Sevindim..."


Ağzını yayarak gülmesi sinirlerimi bozuyordu. Buradan nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım. Her şey ters gidiyor gibiydi. Kapıyı kilitlendiğinde içimde kendini gösteren korku gözlerimin dolmasına sebep oluyordu.


"Hala çok güzelsin Adel."


"Uzak dur benden!"


Gülerek üstüme yürümeye devam ettiğinde bir anda kapıdan ses gelmeye başladı. Bakışlarım kapıya döndüğünde karşımdaki adamda kapıya bakmaya başladı.


"Adel! Aç kapıyı!"


Bu ses Barlas'a aitti.


"Barlas! O burada!"


Sesimi duyduktan sonra Barlas kapıyı daha hızlı yumruklamaya başlamıştı. Karşımdaki adam bana biraz daha yaklaştığında giderek midemdeki hareketlilik kendini belli etmeye başlıyordu. Bir anda kapı kırıldığında ikimizde Barlas'a dönmüştük. Adam bir anda silahını çıkartıp Barlas'a doğrulttuğunda korkuyla Barlas'a döndüm.


"Barlas!"


"Korkma güzelim."


"Sonunda Barlas yine karşılaştık!"


Barlas sakince bana gülümsediğinde adamın elindeki silah korkumu arttırmaya yetmişti.


"Adel'ciğim ölmemiş çok sevindim!"


"Kes sesini!"


Yine aynı şeylerin yaşanmasına izin veremezdim. Barlas'ın gözlerine baktığımda bir anda silah patlamıştı. Şaşkında Barlas'ın gözlerine baktım. Korku tüm bedenimi ele geçirmiş gibiydi. Tüm bedenim titriyordu. Patlayan silah karşımda duran Adama ait değil Barlas'ın arkasındaki adama aitti. Bu gerçeği idrak ettiğimde titrek nefesimi usulca dudaklarımdan bıraktım. Karşımdaki adam dizlerinin üstüne çöktüğünde çok geçmeden koşarak Barlas'a sarıldım.


"İyi misin?"


Barlas'ın sorduğu soruya bedenimi Barlas'dan ayırmadan. başımı salladım. İşte her şey bitmişti. Barlas'ın arkasındaki adam telsize konuştuğunda onun polis olduğunu anlamıştım.


"Ambulans çağırın. Adamı yakaladık. Diğerlerini de alın buralardalardır."


Barlas elimi büyük elinin içine alıp hızla dışarıya adımlamamızı sağladı. Dışarıya ulaştığımızda Barlas'ın derin bakışları gözlerimi buldu. Derin bir nefes alıp dudalarını sertçe alnıma bastırmıştı. Huzurla gülümsedim.


"Bundan sonrasını abim halledecek. Gidiyoruz."


Başımı salladığımda Barlas'la arabaya ilerleyip arabada yerimizi aldık.


"Titriyorsun..."


O an gerçektende vücudumun titrediğini hissetmiştim. Camdan dışarı başımı çevirdiğimde kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Geçmişti... her şey bitmişti....


"Sakin ol Sirius. Geçti... her şey bitti."


Gülümseyerek Barlas'a döndüğümde elimi tutup dudaklarına götürdü. Bir süre sessizce yolu izlediğimde araba durmuştu. Gözlerim etrafta bir süre oyalandı. Barlas beni panikatak geçirdiğim gün getirdiği eve getirmişti. Nefretle çıktığım bu evden nefret ettiğim adamın ellerinden tutarak yeniden gidiyordum.


"Ben eve gitseydim-"


"Bugün kal sakinleş yarın her şey eskisi gibi olacak."


"Her şey? Bizde mi?"


Barlas ne demek istediğimi anlamış gibi bana döndü.


"Hayır. Şimdiki gibi olacağız ama her şeye baştan başlayacağız. Sıfırdan..."


Başımı salladığımda Barlas'ın evine doğru ilerledik. Barlas kapıyı açtığında içeriye girdik. Dudaklarımdan silinmeyen huzurlu gülümseyle bir süre etrafı izledim.


"Sen geç ben sana giyebileceğin bir şeyler ayarlayayım."


Elbisemin eteklerinden tutarak Barlas'ın salonuna doğru ilerledim. Etrafı incelediğimde tüm mobilyaların siyah olduğunu fark etmiştim. dudaklarımda istemsizce bir gülümseme peydah oldu. Bu rengi bu kadar sevmesi hiç normal gelmiyordu. Salonu tamamen camdı. Gökyüzü tamamen görünüyordu. Gülümseyerek bahçeyi de incelemeye başladım önde bir veranda vardı. Verandada dört kişilik masa vardı ve teleskop. Teleskobu görünce şaşkınlıkla ona bakmaya başladım.


"Üstünü değiştirdikten sonra istersen birlikte bakabiliriz."


Barlas'ın sesini duyduğumda heyecanla ona döndüm.


"Gerçekten mi?"


Barlas başını salladığında kollarımı Barlas'ın boynuna sardım Barlas'da çok geçmeden kollarını belime sarmıştı. Barlas'ın erkeksi kokusu burnuma dolarken dern nefesler alarak kokusunu içime hapsetmeye çalıştım. Çok geçmeden bedenlerimiz ayrıldığında gözlerim Barlas'ın koltuğun üstüne bıraktığı kırmızı tişört ve siyah şortu buldu. Gülümseyerek ikisini de elime alarak eteğimi tuta tuta merdivene ilerlemeye başladım.


"Hemen geliyorum!"


Yukarıya çıktığımda Barlas'ın odası olduğunu düşündüğüm odaya girerek hızla üstümü değiştirip saçlarımı gelişi güzel topladım. Aşağı indiğimde Barlas mutfakta tezgahta bir şeylerle uğraşıyordu. Ve şey... tişörtü yoktu! Elimi gözüme kapatarak Barlas'a doğru ilerledim.


"Barlas! Tişörtün nerde senin?!"


"Güzelim yapma ama senin diyorum Çek şu gözünden elini!"


"Barlas! Giyin üstünü!"


Barlas bir anda kolumdan beni kendine çektiğinde, ellerini belime koyup muzipçe gözlerime bakmaya başladı. Gözlerimi ısrarla gözlerinde tutmaya çalışıyordum ve inanın bu çok zordu!


"Bakmamakta ısrarcısın öyle mi?"


Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kendinden emin tutmaya zorladığım duruşumla ağır ağır başımı salladığımda Barlas gülmeye başladı.


"Gözlerin neden öyle demiyor?"


"Ya Barlas! Sus Ya uyuz! Gidiyorum ben!"


Tam gidecekken barlas beni tekrar çekip tezgahı gösterdi.


"Nereye? Yardım ette sandviçleri hazırlayalım. Acıktım ben!"


Daha fazla utançtan kıvranmamak için usulca başımı salladım. Daha sonra diğer sandviçi de ben yapmaya başlamıştım. Barlas'a bakmamaya dirensemde, gözlerim bana engel olmak için her şeyi yapıyordu. Barlas önlük giymiş, omuzları açıkta kalmıştı. Sabaha kadar izleyebileceğim bir görüntü olsada baktıkça utançtan kıpkırmızı oluyordum. Sandviçleri hazırladıktan sonra salona dönmüştük. Barlas sonunda pes edip tişörtünü giydiğinde sessizce sandviçlerinizi yemeye başladık. Sandviçlerimiz çok geçmeden bittiğinde Barlas ayaklanıp elini tutmam İçin elini önüme doğru uzattı.


"Gel bakalım."


Barlas'ın avucuna elimi bıraktığımda bahçeye doğru ilerledik. Bahçeye geldiğimizde teleskopun önünde durduk. Barlas beni önüne alarak teleskopu üste doğru çekti ve boyunu bana göre indirdi.


"Gel bakalım başını yasla buraya."


Teleskopa iki elimi koyup başımı da yasladığımda gökyüzünü görmeye başlamıştım.


"Yıldız kaydığında dilek dileriz, mutlu oluruz. Ama o yıldız aslında yanar ve ölür. Gökyüzünde yıldız yanar biz umut ederiz."


Barlas'ın sesiyle ona döndüğümde gözlerindeki ışıltıya şahit olmuştum.


"Yıldızlara çok ilgilisin. Özel bir nedeni var mı?"


"Yıldızlar benim sığınağım Adel. İnsanlar kötü, çirkin, acımasız. Yıldızlar öyle değil ve sende öyle değilsin. Sirius gökyüzünün, sen de benim en parlak yıldızımsın. Yakıcı kavurucu yıldızım..."


"Yakmaya değil söndürmeye geldim Barlas Korhan. Bana karanlık dediğin, almak istemediğin hayatına ışık olmaya geldim."


"Başardında..."


Barlas dudaklarını yavaş hareketlerle dudaklarıma bastırdığında ellerim Barlas'ın omuzlarını bulmuştu. Onunda elleri belime indiğinde yıldızların altında. Barlas'ın sığınağında birbirimizi öpüyorduk. Bu öpüş çok şey anlatıyordu bana. Her şey yeniden başlıyordu, yarın sıfırdan bir hayata başlayacaktık. Evime okuluma ve işime geri dönecektim. Herkesin yaşadığı gibi bir ilişkimiz olacaktı. Sinemaya gidecektik, yemeye gidecektik, beni iş çıkışı alacaktı, sahilde uzun uzun yürüyecektik... onunla sıradan yaşamayı o kadar istiyordum ki... bugünden sonra her şey farklı olacaktı. Biz sıradan olacaktık...


BÖLÜM SONU

_____________________________


Bölüm düzenlendi!!!


Giderek büyüyoruz... Hepinize çok teşekkür ederim iyiki varsınız. Hikayeme destek olan severek okuyan herkese çok teşekkür ediyorum sizi seviyorum hoşça kalın. Bölüm haklında, hikaye hakkında düşüncelerinizi bekliyorum. Lütfen benimle görüşlerinizi paylaşın eleştiriye her zaman açığım ❤️

Loading...
0%