@peteichor_
|
"Aşk her şeyi göze almaktı. Aşk kendinden vazgeçmekti. Aşk ruhunun yorgunluğuna alışırken ruhun huzura kavuşmasıydı." 18. BÖLÜM: TUZLU KAHVE Barlas Korhan... Bir zamanlar ismini duymaya katlanamadığım, yüzünü görmeye teamül edemediğim adam. Neredeydim şimdi? Barlas'ın tam karşısında gözlerine bakıyordum. Yemyeşil gözlerine; uçsuz bucaksız ormanlara... Onu ilk gördüğüm an canlandı aklımda. Gözlerimizin ilk buluştuğu an... Donuk, soğuk bakışları. İnsan çayır cayır yanan bir yerde üşür müydü? Ben üşümüştüm. Barlas'ın alev saçan gözleri bir o kadarda soğuktu o gün. Bana ilk öğretmen hanım dediği an geldi aklıma birden. O an ki mesafeli ses tonu... hala kulaklarımda yankılanıyordu sesi. Gözlerimi uzun uzun kırptım. Gözlerimin önüne bu seferde ilk yıldızları izleyişimiz geldi. bana içini açtığı ilk gün. Şu son bir kaç ayda ne kadar şey yaşamıştım öyle. Ruhum, bedenime isyan edecek kadar yorulmuştu. Yeter diyordu ruhum. bırak beni dinleneyim diyordu. Aşık bir ruh ne kadar dinlenebilirdi? Aşk bu muydu? Ruhumu isyan ettirecek kadar yormak mıydı? Bir ruh hem yorulup hem huzur bulabilir miydi? Aşk her şeyi göze almak mıydı? Barlas'a aşık mıydım? Bana defalarca git diyen, hayatının karanlığını her fırsatta anlatan adama aşık olduğum için mi gidemiyordum? Öyleyse aşk her şeyi göze almaktı. Aşk kendinden vazgeçmekti. Aşk ruhunun yorgunluğuna alışırken ruhun huzura kavuşmasıydı. Ben Barlas Korhan'a aşık olmuştum. Ben o uçsuz bucaksız ormanlarda kaybolmuştum ve yolumu bulmak istemiyordum. O ormandan ayrılmak istemiyordum. Onun sığınağı gökyüzüydü benimki uçsuz bucaksız ormanlar... "Güzelim sorun ne?" Kafamı kaldırıp Barlas'a baktığımda endişeyle bana bakıyordu. "Efendim?" Barlas masanın üzerinde duran elimi tuttu. "Güzelim iyi misin sen?" "Şey dalmışım, iyiyim." Barlas kafa sallayarak elimi dudaklarına götürdü. Barlas'la birlikte yemeye gelmiştik. Tüm gün okulda çocuklarlaydım. İşim bitikten sonra; Barlas arayıp konuşmak istediğini söylediğinde hızla yanına gitmiştim. Şirkette durmak istemediğini söylediğinde anlayışla karşılamıştım. Şimdi ise şık bir restoranda, önümüzdeki yemeklerle bakışıyorduk. Dünkü yaşananların konuşulacağını az çok tahmin ediyordum. Bana bir açıklama yapmalıydı. Uraz'la arasındaki neydi öyle? Neden ona vurmuştu? Beni kıskanabilirdi evet ama bu kadar kolay şiddete başvuracak kadar sinirlenmiş miydi? Sinirlendiyse neden?Her şeyi bilmek isiyordum. Buraya geleli bir saat oluyordu ama Barlas'la henüz konuşmaya başlamamıştık tek yaptığımız tesirgince birbirimizi izlemekti. Sessizliği bölme gereği hissetmiştim. "Barlas Uraz kim? Yani senin için kim? Nereden tanıyorsun? İş-" "Kardeşim. Uraz benim kardeşim Adel." Şaşkınlıkla Barlas'ın buz gibi olan gözlerine baktım. Uraz'dan bahsederken bakışları buz kesmişti. "N-ne?" "Duydun. Sana anlatmıştım. Kantinde karşıma çıkan adam Uraz." Şaşkınca Barlas'a bakmayı sürdürürken bir türlü kendime gelemiyordum. "P-peki neden o kadar sinirlendin?" "Saçma sapan konuştu işte önemi yok. Bak Adel Uraz'dan hiç hoşlanmıyorum. O da benden hoşlanmıyor ve senin artık benimle olduğunu biliyor. Her ne olursa olsun Uraz'la tek bir kelime dahi etmeni istemiyorum. Bu konuda beni anlayacağını umuyorum güzelim." Anlayışla gülümseyerek kafa salladığımda Barlas'ın gözü kısa süreliğine gülüşümde oyalanmıştı. Bakışları giderek yumuşadığında konuyu dağıtmak için araya girdim. "Biliyor musun Batuhan ve Güneş kamp planı yapmışlar. Bizi de çağırdılar! Gideriz değil mi?" Barlas kaşlarını çatarken elindeki kadehi dolgun hafif Aralık dudaklarına götürdü. Şarabından bir yudum alıp kadehi tekrar masaya bıraktığında gözlerim, onun sorgulayıcı yeşilleriyle buluştu. "Gideriz güzelim de nereden çıktı?" Omuzlarımı bilmiyorum der gibi kaldırıp indirdiğimde barlas hafifçe kafasını salladı. "Eğer istiyorsanız gideriz öğretmen hanım. Patron sizsiniz." Gülümseyerek Aklıma gelen bir başka düşünceyle heyecanla yerimde kıpırdandım. "Barlas! Yarın konser var unutmadın değil mi? Geliyorsun! Benim için çok önemli..." Barlas kafasını sallayarak masadaki elimi tuttu. "Tabii geliyorum güzelim." Gülümseyerek Barlas'ın yanağına uzanıp öptüm. Geri çekildiğimde Barlas'ın gözleri huzurla kapanmıştı gülümseyerek Barlas'ın yanağını okşamaya başladım. Yanağını avucuma yasladığında gülümsemem olabildiğince büyümüştü. Bir süre Barlas'ın yeşillerinde gezindi gözlerim. "Güzelim istersen seni bırakayım. Yarın yorucu bir gün olacak dinlenirsin." "Olur zaten uykum gelmişti!" Barlas gülümseyerek ayağa kalkıp alnımdan öptüğünde kasaya doğru ilerlemeye başladı. Onu beklerken kadehimde son kalan şarabı da içip ayağa kalktım. Tam Barlas'a ilerleyeceksen önüme çıkan tanıdık yüzle afallayarak ona döndüm. "Çok sık karşılaşır olduk. Ne denir ki kader mi denir?" "Kötü bir tesadüf denebilir. Tabii tesadüfse." Karşımda duran Uraz'ın yüzü düşerken Barlas hızla yanıma gelip elimi tutmuştu. "Ne işin var senin burada?" "Ayıp ama kardeşim. İnsan bir çağırır bensiz yemeye gitmeler falan!" Barlas burnundan soluyarak karşısında sırıtan Uraz'a döndü. "Bizden uzak dur Uraz. Sen benim kardeşim falan değilsin. Adel'in çevresinde seni son görüşüm olsun." Barlas lafını bitirdikten sonra beni kapıya doğru çekiştirirken arkamızdan Uraz'ın seslenişiyle olduğumuz yerde durduk "İyi akşamlar kardeşim!" Barlas Uraz'a cevap bile vermeden kapıdan çıkmıştı. Bana döndüğünde hızla beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Bende kollarımı onun boynuna doladığımda başını boynuma gömmüştü. "İyi misin?" Barlas kafa salladığında gülümseyerek daha sıkı sarılmıştım ona. Birlikte hızla arabaya bindiğimizde Barlas'ın ellerinin titrediğine şahit oldum. Elimi Barlas'ın eline uzattığımda Barlas'ın bakışları bana döndü. Daha sakin görünüyordu. "Barlas Uraz'ın seninle derdi ne?" Barlas kafasını koltuğa yaslayarak nefesini kuvvetli bir şekilde verdi. "Psikolojisinin iyi olduğunu sanmıyorum beni kıskanıyor. Annemden... sebebini anlayamadım. Bana 'annem beni, senin vicdan azabınla büyüttü.' Dedi. Güya ona baktığında beni gördüğünü söyledi. Nedense Demirle değil derdi benimle." Gülümseyerek Barlas'ın yanağını okşadım. "Annen hala seni seviyor Barlas." Barlas acıyla gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Her neyse. Hadi gidelim güzelim. Yarına enerji toplamamız lazım değil mi öğretmen hanım!" Gülümseyerek kafa salladım ve önüme döndüm. Aklım; Uraz'ın Barlas'a söyledikleriydi. 'annem beni, senin vicdan azabınla büyüttü.' Ne demekti böyle? Madem çocuklarına bu kadar düşkün bir anneydi, neden bırakıp gitti? Neden Barlas'a öyle şeyler söyledi? Hiç bir şey anlamıyordum. Sorularımın tek cevabı Barlas'ın annesindeydi. Barlas'a baktığımda hala gergin olduğunu görebiliyordum. Kısa süren bir yolun ardından oturduğum apartmanın önüne geldiğimizde Barlas'da benimle birlikte arabadan indi. "Şey... kahve içmek ister misin?" "Kahve ha? Beni eve mi atıyorsunuz öğretmen hanım!" Barlas'ın karnına dirseğimi geçirdim. "Barlas!" "Tamam tamam. Geleyim bari ama kahveme ilaç atmak yok!" Barlas hala karşımda pişkin pişkin gülerken git gide daha da sinirleniyordum. "Yok sana kahve evine git Barlas!" Barlas beni belimden çekip gözlerime bakmaya başladı. "Kızmayın ama öğretmen hanım. Hem ben sizin elinizden zehir olsa içerim." Beni yumuşatmayı başardığında gülümseyerek Barlas'a baktım çok geçmeden birlikte yukarı çıktığımızda Güneş'in ayakkabıları kapıda yoktu. Anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım. "Hoş geldin!" "Hoş buldum güzelim." Barlas içeri girdiğinde usul usul etrafta gezindi gözleri. "Biz sizin gibi villalarda yaşamıyoruz Barlas bey idare edin!" Barlas gülümseyerek bana döndü. "Senin yanın en büyük, en şatafatlı villadan daha konforlu." Bunu söylerken göz kırptığında utançla gözümü kaçırdım. "Sen geç ben kahve yapıp geliyorum!" Barlas kafa sallayıp salona doğru gittiğinde bende mutfağ gittim. Cezveye iki kişilik ölçüde kahve koyduktan sonra ocağa koydum ve kaynamasını bekledim. Çok geçmeden pişen kahveleri fincanlara paylaştırdıktan sonra içeri doğru ilerledim. Salona geldiğimde Barlas'ın elinde Güneş'le çerçevede olan fotoğrafımız vardı. "İlk okul mezuniyeti." "Uzun zamandır arkadaşsınız anlaşılan." Gülümseyerek kahveleri sehpaya bıraktım. "Güneş benim hayatıma dört yaşındayken doğdu. Anaokulu, ilkokul, lise hep birlikteydik. Üniversiteye geçince birlikte İstanbul'a geldik. Güneş Büro yönetimi ve asistanlığı kazandı. Bende okul öncesi öğretmenliği. O tabi iki yıllık okuyup mezun oldu. İşte benimde son senem ama ayrılamadık işte ayrılmayı da düşünmüyoruz!" Barlas beni dikkatle ve gülümseyerek dinlediğinde bende gülümsemiştim. "Güneş seni çok seviyor Adel. Her halinden belli. Sana en ufak bir şey olsa ortalığı ayağa kaldırıyor kimsenin sakinleştirmeye gücü yetmiyor onu." Gülümseyerek gözlerimi kaçırdım. Gözlerim dolmuştu... Güneş benim hayatıma doğan tek güneşti. "Öyledir... Bende Güneş'i çok seviyorum. Hemde çok..." Son cümlemi fısıltıyla söylediğimde. Barlas ortamdaki duygusal havayı dağıtmak ister gibi güldü. "Kıskanırım ama!" Bende güldüğümde kahvesinden bir yudum aldı. "Bunda tuz yok." "Anlamadım?" Barlas fincanını bırakıp tekrar bana döndü. "Olmaz ki ama öğretmen hanım. Kahve yapıyorsunuz tuz koymuyorsunuz." "Barlas ne diyorsun?" Barlas mutfağa gidip elinde tuzla geri döndü. "Baslas ne yapıyorsun!" "Tuz koyuyorum bir sakınca mı var?" "Şey... yani ben-" Barlas tuz koyduğu kahveyi tekte içtiğinde ağzım açık bir şekilde onu izliyordum. "Her şey usulünce öğretmen hanım! Kahveyi elinizden tuzsuz içemem." Şimdi anlamıştım ne yapmaya çalıştığını. Tuzlu kahveyi kız istemelerde damatlar içerdi. Bir anda gülmeye başladım. "Bu bir evlenme teklifi mi?" Gülerek söylediğim cümleyle Barlas beni şoka uğratacak başka bir cevap vermişti. "Zamanı gelmedi mi?" Bir anda Gülen yüzüm utançla kızardığınsa fincanımdaki kahveyi kafama diktim ve fincanları alıp ayağa kalktım. Mutfağa ilerlediğimde kapının çaldığını duydum. "Barlas! Kapıyı açar mısın? Güneş'dir!" "Tamam!" Barlas'ın sesini duyduğumda bende fincanları yıkamaya başladım. "Rana?" Duyduğum sesle elimdeki fincan yere düşerken şaşkınlıkla mutfak kapısına döndüm. Teyzem dolu gözlerle gözlerime bakıyordu. İki adımda teyzemin yanına gidip kollarımı boynuna doladım. "Kuzum benim." Ne zaman akmaya başladığını anlamadığım göz yaşlarım usulca gözlerim terk ederken, tek yaptığım teyzeme sarılmaktı. Bir süre o şekilde sarılarak ağladıktan sonra ondan ayrıldığımda; teyzemin arkasında, ürkekçe bana bakan Görkem'i buldu gözlerim. "Bebeğim benim." Yere eğilip Görkem'i kendime çekip sıkıca sarıldım. Ağlamam şiddetlenirken bu anın rüya olmamasını umuyordum. Görkem'i orada bırakıp gitmemin verdiği vicdan azabıyla ağlamam önü alınamaz dereceye geldiğinde Barlas beni yerden kaldırdı. "Güzelim çocuk korkuyor sakinleş." Görkem'in benim üzerimdeki ürkek bakışlarını gördüğümde hızla göz yaşlarımı silip Görkem'i kucağıma aldım. "Hoş geldin miniğim." Görkem minik ellerini boynuma çekinerek doladığında bende sıkıca ona sarılıp kokusunu içime çektim. "Merhaba efendim Ben Barlas." "Merhaba oğlum. Bende Efsun." Barlas ve teyzemin tanıştığını görünce dikkatim onlara kaymıştı. "Memnun oldum efendim." "Bende oğlum." Teyzem Barlas'la mesafeli bir tanışmanın ardından bana döndüğünde Görkem'i yavaşça yere bıraktım. "Rana konuşalım mı biraz?" Teyzem bana her zaman ikinci ismimle seslenirdi. Teyzeme kafa salladıktan sonra onunla birlikte salona doğru ilerledik. Barlas ve Görkem mutfakta kaldırdığında teyzem beni kanepeye oturtup çekinerek gözlerime bakmaya başladı. "Nasılsın kızım? İyi misin?" Kafamı sallayıp teyzemin koltukta duran ellerinin üstüne ellerimi bastırdım. "İyiyim. Şimdi çok çok iyiyim! Hiç söylemedin geleceğini. Hazırlık yapardım. Neyse kalırsınız ama değil mi? Ne kadar kalacaksınız-" "Ben gideceğim Rana. Görkem artık seninle kızım. Baban bizi orada rahat bırakmıyor. Görkem güvende değil. Burada seninle güvende olacaktır. Sana emanet..." Teyzeme şaşkınca baktığımda hızla kafa salladım. Zaten Görkem'in bende kalmasını istiyordum, isabet olmuştu. "Merak etme teyze. Hemen gidecek misin?" Teyzem usulca kafa sallayıp ayağa kalktığında bende onunla kalktım. "Şimdi mi gideceksin?" "Evet kızım." Pes ederek kafamı yana eğdiğimde teyzem yanağımı okşayıp salon kapısına ilerlemeye başladı. Mutfağa geldiğimizde teyzem görkemle kısa bir vedalaşmanın ardından Barlas'a da mesafeyle el sallayıp dış kapıya ilerledi. "Ne zaman istersen çık gel teyze." Teyzem kafasını sallayıp bana sarıldığında bende kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Çok geçmeden teyzem benden ayrılıp aşağı indi ve gözden kayboldu. Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım ve kendimi toparlayıp yüzümdeki gülümsemeyle mutfakta araba süren Barlas ve Görkemin yanına gittim. "İyi misin miniğim?" Görkem minik başını salladığında onu kucağıma alıp tekrar sarıldım. "Abya bak ayaba. Anne aldı!" Görkem heyecanla elindeki minik mavi arabayı bana doğru uzattığında elinden alıp gülümseyerek arabaya baktım. Annem almıştı... gizli gizli aldığına o kadar emindim ki... gülümseyerek Görkem'e döndüm. "Çok güzelmiş. Abla da alır sana!" "Oley!" Görkem küçük elleriyle sevinçle bana sarıldığında bende gülümseyerek ona sarıldım. Henüz dört yaşında olmasına rağmen tam anlamıyla konuşamıyordu. Çok tatlı tombul bir çocuktu. Benim gibi mavi gözlere, kumral saçlara sahipti. "Hadi gidiyoruz!" Barlas'ın ayağa kalkmasıyla merakla ona döndüm. "Nereye?" "Görkem beye araba almaya!" Görkem heyecanla Barlas'a döndü. "Baylas abi!" "Bu saatte?" Soran bakışlarım Barlas'ı bulduğunda Barlas kararlılıkla başını salladı. Saat henüz çok geç olmamıştı ama yinede erken de değildi. "Neden olmasın?" Barlas Görkem'i kucağına alıp kapıya ilerlediğinde onları izlemeye başladım. Barlas'ın kalbi o kadar güzeldi ki bir insanı tanırken nasıl bu kadar yanlış tanıdım diye düşündüm. Başta onun acımasız ,kötü kalpli biri olduğunu nasıl düşünebildim? Nasıl bu kadar kördüm? "Güzelim hadi!" Barlas'ın şefkatli gözleri üstüme gezinirken gülümseyerek masada duran çantamı aldım. "Gidelim o halde!" Gülümseyerek Barlas'ın elini tuttuğumda evden çıktık. Arabaya bindiğimizde Görkem, merakla etrafına bakıyordu. Gülümseyerek onu izlediğimde Barlas'ın da bakışlarını üzerimde hissediyordum. Kısa süre sonra evin yakınlarındaki oyuncakçıya geldik. Arabadan indiğimizde Görkem paytak paytak koşup oyuncakçıda gezinmeye başladı. Barlas bir alışveriş sepeti alıp yanımıza geldiğinde Görkem'e döndü. "Küçük bey ne isterseniz alın ve bu sepete bırakın anlaştık mı?" Görkem gülümseyerek oyuncaklara bakmaya başladığında Barlas'a döndüm. "Barlas şey... Ben henüz maaşımı-" "Adel lütfen. Benim hediyem." "Ama-" "Hadi güzelim görkemle birlikte seçin." Utanarak Barlas'ın yanağını öptüğümde gülümseyerek gözlerime bakıyordu. "Teşekkür ederim..." "Bende rica ederim o zaman." Gülümseyerek Görkem'in yanına gittiğimde sepette bir araba bir de hikaye kitabı olduğunu fark ettim. Küçük elleriyle belime sarıldı. "Abya bana kitapta okuy musun?" Yere eğilip görkemin minik ellerini ellerimin arasına aldım. "Okurum miniğim." "Oley!" Görkem tekrar oyuncakların arasında kaybolurken Barlas beni belimden çekip sarıldı. "Baylas abi!" Barlas görkemin seslenişini duyduğunda merakla benden ayrılıp ona döndü. "Söyle bakalım küçük bey." "Bak!" Görkem elinde tuttuğu minik kırmızı arabayı Barlas'a gösterdiğinde, Barlas'ın gözlerinde bir şey gördüm; saf acı... gördüğüm şey saf acıydı. Arabaya öyle bir bakıyordu ki sanki canı acımıştı. Barlas görkeme cevap vermeden başını okşadığında bana döndü; gözlerime bakmadan sessizce konuştu. "Güzelim Biraz hava alıp geleceğim siz bakın." "Barlas-" Sözümü bitirmeme bile izin vermeden oyuncakçıdan çıktığında tek yaptığım arkasından bakmak olmuştu. O araba ona neyi hatırlatmıştı bilmiyordum ama öğrenecektim. Barlas'ın yeşilleri acı çeker gibiydi ve ben bu acıyı dindirecektim. BÖLÜM SONU _____________________________ Yeni bölüm geldii umarım seversiniz...yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm 3K olduğunda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡 TikTok: petrichor0_1 ✨Arkadaşlar TikTok hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨ _____________________________ |
0% |