@peteichor_
|
"Eserinle gurur duy şimdi! Paramparça ettiğin eserinle gurur duy!" 19. BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞIM "İyi geceler güzelim görüşürüz." "İyi geceler sevgilim." Uzanıp Barlas'ın yanağını öptüğümde, Barlas'ın gözleri huzurla kapanmıştı. Oyuncakçıdan çıkıp eve gelmemizin üzerinden iki saat geçmişti. Barlas, o kırmızı arabayı gördüğünden beri buruktu, bakışlarından belli belirsiz bir hüzün geçiyordu. Ne kadar sorgulasamda sonra anlatacağına söz verdiği için daha fazla üstelememiştim. Eve geldiğimizde Barlas ve Görkem bir süre oyun oynamış ve sonrasında Barlas geç olduğu için gitmeye karar vermişti. Barlas kapıdan çıkarken yukarı çıkan Güneş'le buluştu gözlerim. "Hoş geldin kaçak nerelerdesin?" "Sevgilimleydim kuşum." Gülümseyerek Güneş'e baktığımda yanıma çoktan ulaşan Güneş; dikkatini benden alıp Barlas'a yöneltmişti. "Selam Barlas." "Selam..." Güneş ve Barlas mesafeli bir selamlaşma ardından Barlas bize el sallayıp merdivenlerden inerek gözden kaybolmuştu. "Görkem!" Güneş'in şaşkınca seslenişiyle içeri döndüğümde Güneş'i ve Görkem'i sarılırken görmüştüm. Gülümseyerek Güneşe baktım. "Teyzem getirdi bugün. Babam rahat bırakmamış orada, nedense şaşırmadım..." "İyi yapmış kızım! Ne kadar büyümüş eşek!" Güneş gülümseyerek tekrar Görkeme sarıldığında bende gülümseyerek onları izliyordum. "Ben şimdi üzerimi değiştirip geliyorum." "Tamam." Güneş içeriye doğru gittiğinde, Görkem elindeki kitabı bana uzatmıştı. "Abya bana kitap okuy musun?" Gülümseyerek Görkem'in saçlarına ufak bir buse bırakıp bana uzattığı kitabı elime aldım. Kitap küçük prensti... Defalarca sıkılmadan okuduğum kitaba hüzünle baktım. Kitap bana, yalnız kaldığım zamanları hatırlatıyordu. aklımda kitapta gördüğüm ve unutamadığım bir söz canlandı. "Eğer kelebekleri görmek istersem, birkaç tırtılla iyi geçinmem gerekecek." Gözlerimi kapatıp gülümsedim. Düşüncelerimden ayrılmama sebep olan şey Güneş'in her zamanki enerjik, bir o kadarda yorgun çıkan sesiydi. "Evet! ben geldim." "Hoş geldin..." Güneş gülümseyerek kendini yanımdaki boşluğa bıraktığında sıkıntıyla ofladı. "Çok yoruldum bugün! Bu aralar işler çok fazla yoğun..." Güneş'in omzuna başımı koyduğumda oda başını başıma yaslamıştı. "Kıyamam sana! Hadi yat sen kuşum konuşuruz sonra çok yorgun görünüyorsun." Güneş kafa salladığında üzgün üzgün bana bakıyordu. "Ne oldu?" Güneş sıkıntıyla omuz silkti. "Artık eskisi kadar vakit geçiremiyoruz..." "Sıkma canını... bak yarın cumartesi pazar günü birlikte pikniğe gidelim ne dersin! Ama sadece ikimiz! Tabi birde Görkem..." Güneş yorgunlukla bir o kadarda kalan enerjisiyle gülümsedi. "Olur! O zaman pazar günü gidiyoruz." "Anlaştık." Güneş yanağımdan öpüp ayağa kalktığında gülümsedim. "İyi geceler kuzum." "İyi geceler Adel'im." Aklıma gelen düşünceyle hızla Güneş'e döndüm. "Güneş! Şey... yarın akşam Barlas'la konsere gideceğiz de Görkem'e sen-" Güneş hızla sözümü kesti. "Lafı mı olur kuşum benim. Görkem beyle ben ilgilenirim!" "Çok sağol canım." Güneş gülümsemekle yetindi ve odadan çıktı. Gözlerim heyecanla bana bakan Görkem'i buldu. "Hadi miniğim biz de yatağa geçelim, sana biraz kitap okurum sonrada uyuruz olur mu?" "Oluy." Görkem sevinçle konuştuğunda gülümseyerek Görkem'i kucağıma alıp odama doğru ilerledim. Görkem'i yatağa bırakıp bende yatağın yanına oturdum, elime Görkem'in bana verdiği küçük prens kitabını alarak Görkem'e daha da sokuldum ve okumaya başladım... "Peki, insanlar nerde?" dedi küçük prens. " İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.'' ''İnsanların içinde de öyle hissedersin'' dedi yılan. "Arada pek fark yoktur." Kitabı kapattığımda gözlerim Görkem'in yüzünü buldu. Okuduğum son satırlar bunlardı... bir süre kitabı okuduktan sonra Görkem'in uyuduğunu fark ederek kitabı kapatmıştım. Ellerim Görkem'in saçlarına giderken uyandırmadan yavaşça saçlarını okşadım. Miniğim çok güzel uyuyordu... bir süre Görkem'i izledikten sonra bende yanına uzanarak kollarımı Görkem'e sardım. Gözlerim bir süre daha Görkem'in üzerinde oyalandığında, çok geçmeden uykunun kollarına kendimi bırakmıştım... Gözlerimi açmama sebep olan bu kez Güneş'in sesi değil Görkem'in yüzümde gezen elleri olmuştu. Gülümseyerek Görkem'e baktığımda utanarak bana bakıyordu. "Günaydın miniğim." "Günaydın abya... Ben acıktım..." Gülümseyerek yerimden doğruldum. "Birtanem neden utanıyorsun. Hadi gel yemek hazırlayalım!" Yerimden kalkıp Görkem'in elini tuttuğumda birlikte önce banyoya gidip elimizi yüzümüzü yıkamış, sonrada mutfağa gelmiştik. "Ne istersin miniğim?" "Yumuyta!" Buz dolabından iki yumurta çıkarttığımda onları omlet için kaseye kırdım ve çırptım. Geri kalan kahvaltıyı da kısa sürede hazırladıktan sonra Görkem'e süt, kendime de çay koyup masaya geçtim. "Hadi ye miniğim bak yumurta." Görkem gülümseyerek minik elleriyle yemeye başladığında, bende bir yandan yemek yiyor bir yandan da onu izliyordum. "Bugün ne yapmak istersin miniğim?" "Parka gideyim mi abya?" Gülümseyerek kafa salladığımda Görkem'de mutlu mutlu yemeğine devam etmişti. Yemeğimiz bittikten sonra mutfağı toplamıştım. Üzerime kırmızı bol bir elbise geçirdikten sonra saçlarımı açık bırakıp Görkem'i hazırlamaya başladım. Teyzem'in getirdiği çantadan Görkem'e mavi gömlek ve kot şort giydirdim. İkimizde hazır olduğumuzda çantamı da alıp evden ayrıldık. Görkem, merakla etrafa bakarken aklıma gelen düşünceyle gülümsedim. Bugün Barlas'la konuşmamıştık. Telefonu elime alıp Barlas'a kısa bir mesaj attım. "Günaydın sevgilim. Görkem Parka gitmek istedi şimdi onu biraz gezdireceğim. Konserde görüşürüz!" Telefonu kapatıp cebime koyduğumda dikkatimi tekrar Görkem'e vermiştim. Eve en yakın parka ulaştığımızda Görkem'e döndüm. "Dikkatli ol miniğim. ben hep senin bir adım arkandayım sakın gözden kaybolma olur mu?" "Oluy abla!" Görkem gülümseyerek kaydırağa ilerlediğinde, bende onunla ilerlemiştim. Gözüm hep Görkem'deydi. Görkem, bir süre ordan oraya koşturup oynandıktan sonra yanıma gelmişti. "Abya pamuk şekey alalım mı?" "Alalım miniğim. Sen burada bekle ben hemen alıp geliyorum." Görkem kafasını salladığında hızla bizden iki üç adım ilerideki seyyar pamuk şekerciye ilerledim. "Bir tane alabilir miyim?" "Tabii hangi renk olsun?" "Mavi." Pamuk şekeri alıp parayı uzattığımda Görkem'in olduğu tarafa bakmıştım. Görkem'i göremediğimde etrafıma baktım ama yoktu. Korkuyla pamuk şekeri yere atıp hızla etrafta gözümü gezdirdim. "Görkem?!" Yoktu. Sadece iki dakika gözümden ayırmıştım. Neredeydi? Saklanıyor olabilir miydi?" "Görkem?" Korkuyla gözlerim dolduğunda, telaşla etrafa bakmaya devam ettim. Tam o an gördüğüm görüntü sinirden delirmeme sebep olmuştu. Parkın az ilerisinde Uraz kucağındaki Görkem'le bana doğru geliyordu. Sinirle Uraz ve Görkem'e doğru ilerledim. Yanlarına ulaştığımda hızla Görkem'i Uraz'dan çekip kucağıma aldım. "Ne yaptığını zannediyorsun sen?" "Sakin ol lütfen. Sadece ufaklığa bir şeker hediye ettim hepsi bu." Sinirle Uraz'ın gözlerine baktım. "Etme Uraz. Sen benim kardeşime hiç bir şey hediye etme. Bir daha sakın. Sakın yapma bunu." "Abartıyorsun ben sadece-" Hızla Uraz'ın sözünü kestim. "Bir daha karşıma çıkma Uraz." Arkadamı dönüp gidiyordum ki, arkamdan Uraz'ın kararlı sesini duydum. "Sen Adel! Beni sen çağıracaksın!" Onu umursamadan Görkem'in elindeki şekeri alıp yere attım ve hızla parktan ayrıldım. "Ben sana sonra daha güzelini alacağım miniğim tamam mı?" Görkem kafa salladığında gülümseyerek eve giden yolda ilerledim. Eve ulaştığımızda Güneş'i evde bulmak beni hem mutlu etmiş hemde şaşırtmıştı. Eve girdiğimde Görkem'le birlikte salona ilerledik. "Hoş geldiniz kaçaklar." Güneş'e gülümseyerek yanına oturdum. "Hoş bulduk. Erkencisin?" "Bugün Görkem beyin hizmetindeyim geç gelme lüksüm yoktu!" Güneş şakayla karışık konuştuğunda gülümseyerek yanağından öpüp ayağa kalktım. "Ben hazırlanayım canım çok teşekkür ederim." "Eğer bir daha teşekkür vari herhangi bir laf duyarsam geldiğim gibi giderim!" "Tamam tamam kaçtım ben." Güneş bir şey demeden odama geçtiğimde, dolabımı açıp göz gezdirmeye başladım. İçinde bir tane siyah diz üstü bir elbise çıkarttım. Spor ayakkabıyla güzel kombinlenebilecek bir elbiseydi. Elbiseyi üzerime geçirdiğimde aynadan kendime baktım. Gayet sade ve şık görünüyordum. Yüzüme hafif bir şeyler sürerek hazırlığıma devam ettim. Son olarak saçlarıma hafif bir maşa yaptığımda hazırdım. Kendime gülümseyerek bakıp telefonumu aldım. Barlas'dan ne arama nede mesaj yoktu. Konser 19.00'daydı ve yalnızca bir saat vardı. Oraya geleceğini düşünerek telefonumu çantama koyup odadan ayrıldım. "Ben gidiyorum. Görüşürüz ballarım!" "Geri gelecek misin abya?" Bana merakla ve endişeyle bakan Görkem'e döndüm. "Geleceğim kuzum merak etme. Sabah uyandığında baş ucunda olacağım söz!" Görkem gülümsediğinde Güneş de şefkatle Görkem'e bakıyordu. "Görüşürüz Güneş'im." Gülümseyerek Güneş'e sarıldığımda kapıya doğru ilerleyip evden ayrıldım. Binanın önüne indiğimde gördüğüm tanıdık yüzle hafifçe tebessüm ettim. Gelen Batuhan'dı. Batuhan beni fark edip bana doğru yaklaştığında gülümsedim. "Hoş geldin Batu." "Hoş buldum." Kısa bir sessizliğin ardından sessizliği tekrar ben bozmuştum. "İyi eğlenceler size o zaman." "Şey... size de öyle." Gülümseyerek konser alanına giden durağa doğru ilerlediğimde Batu'nun bu utangaç halleri tekrar gülmeme sebep olmuştu. Durağa geldiğimde sık sık kontrol ettiğim telefonumu tekrar kontrol ettim ancak hala arama ve mesaj yoktu. Aklıma gelen düşünceleri kafamdan atmaya çalışarak gelen otobüse binip kulaklığımı taktım ve kendimi şarkının melodisine bırakıp yolun akıp geçmesini bekledim. Konser alanının bulunduğu durağa ulaştığımda otobüsten inip alana doğru yürümeye başladım. Yürüdükçe kalabalıklaşan yol, Doğru yolda olduğumun göstergesiydi. Heyecandan titreyen ellerim beni gülümsetirken harika bir konser olacağını umut ediyordum. Heyecanla konser alanının önünde Barlas'ı beklemeye başladığımda zamanın giderek daraldığını farkındaydım. "Yüzüme gülüyor, elinde tutuyor Sırtıma saplıyor bıçakları Sözüm eskidi çok, seni sevdiği son Gönlüne sor bütün hesapları Yüreğim kanıyor, katilini arıyor Sevmeyi kendime yasakladım Fırtınam diniyor, kokun eski bi' son Bu aşka sakladım kurşunları..." Buruk bir gülümsemeyle göz yaşlarımı sildim ve tekrar telefonuma döndüm. Saat 21.00 olmuştu. Barlas'ı defalarca aramama rağmen cevap bile vermemişti. Konser başlamış ve neredeyse bitmek üzereydi. Barlas ne gelmiş ne mesaj atmış ne de aramıştı. Ben ne mi yapıyordum? Ben de konser alanının önünde yerde oturmuş Çağan Şengül'ün kulaklarıma zar zor ulaşan sesiyle ağlıyordum. 'Aptalsın Adel. Her zaman olduğu gibi aptalsın.' Ağlamaktan yorgun düşmüş bedenimi son gücümle kaldırdığımda, telefonuma gelen mesaj sesiyle dikkatimi telefonuma verdim. Gelen mesaj tanımadığım bir numaradandı. "Barlas çok meşgul. İstersen ofisini bir ziyaret et." Kaşlarım istemsizce çatılırken göz yaşlarımı bir kez daha silip, telefonu cebime koydum ve geldiğim durağa doğru ilerledim. Durağa geldiğimde içimdeki meraka engel olamadığımı fark ettim. Bu mesajı kim atmıştı? Neden atmıştı? Bilmiyorum ama öğrenecektim. Beni ilgilendiren cevaplar Barlas'ın ofisindeydi. Gelen otobüse binip, akıp giden yolu seyretmeye başladım. Çok geçmeden ofise en yakın durağa ulaştığımda inip yorgun bedenimle zar zor ofise ilerlemeye başladım. Ağlamaktan o kadar yorgun düşmüştüm ki, nefes bile alamayacak haldeydim. Aklıma Barlas'la gittiğimiz yemekte konuştuklarımız geldi. "Barlas! Yarın konser var unutmadın değil mi? Geliyorsun! Benim için çok önemli..." "Tabii geliyorum güzelim." Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan. Kafamdaki düşünceleri bir kenara bırakarak önünde durduğum büyük binaya baktım. Çok geçmeden içeri adımladığımda neredeyse kimse yoktu. Batuhan'ın bana ilk geldiğimde tarif ettiği odaya gitmek için asansöre bindim. Asansör durduğunda yavaş adımlarla indim. Göreceklerimden korkmuyordum ama içimdeki merak engel olamayacağım türdendi. Barlas'ın odasına ilerlediğimde kapı açıktı. Kapının önünde durduğumda Barlas ayaktaydı ve karşısında bir kadın vardı. Kadınla bir anlık göz teması kurduğumda kadın bir anda hiç beklemediğim bir şey yapıp dudaklarını Barlas'ın dudaklarına bastırdı. Gözümden akan bir damla yaşla birlikte içimdeki öfke, kırgınlık ve kıskançlık hissi kendini gösteriyordu. "B-Barlas?" Barlas ve yanındaki kadının bakışları bana dönerken Barlas çatık kaşlarla bana yöneldi. "Güzelim? Ne işin var burada?" Bir anda kahkaha atmaya başladım. "Ne işim mi var? Barlas dalga mı geçiyorsun?" Barlas soran bakışlarını üzerimde gezdirirken çoktan yanıma ulaşmıştı. "Güzelim açıklamama izin ver-" Daha fazla Barlas'ın konuşmasına katlanmadan çantamdan çıkarttığım biletleri sertçe Barlas'a uzattım. Barlas biletleri gördüğü an sanki yeni anlıyormuş gibi şaşkınlıkla gözlerime baktı. "Ben-" "Sen Barlas? Evet sen ne? Söyle hadi sen ne?" Kırgınlıkla kafamı iki yana sallayıp bir adım geriye gittim. "Kusura bakmayın işinizi böldüm(!)" Kinayeyle söylediğim sözcükler Barlas'ın kafasını iki yana sallamasına sebep oldu. "Hayır güzelim sadece çalışıyorduk yemin ederim. Özür dilerim Adel...bir anda-" Özür dilemesi beni sinirlendirirken artık bu özürleri duymak istemediğimi fark edip Barlas'ın masasında duran bardağa doğru ilerledim. Bardağı elime alıp yere fırlattığımda bardak kırılmıştı. Daha sonra sandalyesini yere attım. Ve sonra boş dosya kağıtlarını dağıttım. Sonra sesimi olabildiğince yükselttiğimi düşünerek dağıttığım eşyalara döndüm. "Özür dilerim!" Barlas'ın yanına gidip onunda oraya bakmasını sağladım. "Düzeldi mi Barlas! Bak özür diledim! Kağıtlar hala dağınık Bardak hala kırık sandalye hala yerde!" "Adel..." "Biliyor musun beni hiç yanıltmazsın sanmıştım. Yanılmışım... En büyük hayal kırıklığım sen oldun Barlas Korhan! umarım şimdi mutlusundur... Eserinle gurur duy şimdi! Paramparça ettiğin eserinle gurur duy!" Sonra bakışlarım gülmesini bastırmaya çalışan sarışın kadına kaydı. "Kusura bakmayın. Rahatsız ettim!" Bu gördüğüm görüntü kalbimi öyle bir kırmıştı ki sanki kalbim gerçekten kırılmıştı. Sanki kalbim bin parçalık bir puzzle ve şu an her parçası başka bir yere dağılmıştı. Ayaklarım beni taşımıyordu artık. Barlas'ın dudakları, başka bir kadının dudaklarına değmişti. Ağlamam şiddetlenirken hızla şirketten çıktım. Başım şiddetle dönmeye başladığında, dışarıdan gelen sesleri algılamakta zorluk çekiyordum. Bir elim duvardan destek alırken diğeri boğazıma gitmişti. Sanki iki el boğazımı sıkıyor gibiydi nefes alamıyordum. İç sesim bu durumu açıklıyordu. Panik atak geçiriyorsun diyordu adeta. daha fazla direnmeden kendimi zemine bıraktığımda son hatırladığım beni saran iki kol ve duyduğum tanıdık sesti. "Adel!" Uraz'ın sesiydi... Barlas'ın Ağzından: "Sen ne yaptığını sanıyorsun!?" Adel odadan çıkar çıkmaz Asya denen kadından hesap soruyordum. Dosyalar için ayağa kalktığımda; bir anda dudağıma yapışmıştı. Her şey bir anda olmuştu. Adel'in gelmesi, Asya denen kadının dudaklarıma yapışması... sinirle başımı sıvazladım. "Kovuldun." "Ama-" "Ama diye bir şey yok Asya, kovuldun defol git şimdi!" Asya adımları gerilerken hızla odamdan çıktı. Arından gözüm, Adel'in bana uzattığı konser biletlerine kayarken; gözlerimin dolduğunu hissettim. "Allah kahretsin!" Masadaki dosyaları bir hışımla yere dağıtırken çok geçmeden titreyen ellerimle telefonumu aldım. "25 cevapsız arama 5 mesaj" Bu görüntü kalbimi acıtmıştı. Kendimi Adel'e nasıl affettireceğimi bilmiyordum ama affettirmek zorundaydım. Artık Adel benim nefesimdi, hayatımdı, ışığımdı ve ben onsuz yaşayamazdım. Kulaklarımda yine Adel'in hayal kırıklığıyla dolu sesi yankılandı. "En büyük hayal kırıklığım sen oldun Barlas Korhan!" Öfkeyle gözlerimi kapattım. Adel'i geri kazanmak zorundaydım ve bu kadın yaptıklarının hesabını verecekti. BÖLÜM SONU _____________________________ Yeni bölüm geldii umarım seversiniz...yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm 4K olduğunda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡 TikTok: petrichor0_1 ✨Arkadaşlar TikTok hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨ _____________________________ |
0% |