@peteichor_
|
Sanki başka kimse yokmuş gibi, sadece biz varmışız gibiydi. Sanki tam şu an koskoca 2. BÖLÜM: DAVET Sonunda otobüsten inebilmiştim. Saat sekize geliyordu ve bugün epeyce gecikmiştim. Bugün Bu kız hiçbir zaman ayakkabılarını içeri almazdı ve hep uyarmak zorunda kalırdım. Anahtarımı "Güneş! Ben geldim!" Cevap alamayınca gelmediğini fark ederek ceketimi koltuğa bıraktım. Sadece bir iş görüşmesine gitmişti bu kadar geç kalması normal değildi. Üstelik tüm gün ne mesaj atmıştı ne de aramıştı. Telefonumu çıkartıp rehberden Güneş'i bulup üzerine tıkladım. Uzun bir "Sonunda Güneş ya! Neredesin sen?" "Ay sorma iş görüşmesine geldim hemen işe aldılar beni. Tüm gün çalıştım kazım ya. Ayaklarım koptu tüm gün. Şimdi çıktım geliyorum. Evde detayları anlatırım hadi tutma beni öpüldün." Ve telefon kapandı. Evet suratıma kapandı! Asla bana fırsat tanımazdı. Böyle hızlı hızlı anlatır sonra da kaptırdı. Omuz silkip banyoya ilerlemeye başladım. Kısa bir duşun ardından salona geçip telefonuma bakmak üzere parmaklarımla buluşturarak televizyonun kaşısın da ki koltuğa rahatça yayıldım. Güneş gelene kadar biraz telefonda gezinebilirdim. Tüm gün çalışmıştım ve hiç fırsatım olmamıştı. Ne büyük kayıp ama! Aklıma gelen düşünceyle kendimi tutamayarak çok saçma bir şey yaptım. İnstagram hesabıma girip Barlas denen adamın hesabını aramaya başladım. Bunu neden yaptığımı Hesabında birkaç dakika fotoğrafları üzerinde gezindikten sonra fark ettiğim detayla kaşlarım istemsizce çatılı vermişti. Her gönderisi yoruma kapalıydı. Bu beni biraz şaşırtmıştı. Garip bir adamdı ama yakışıklı olduğu konusunda yalan söyleyemezdim. "Hoş geldin!" Güneş içeri daldığında yorgun olduğunu görebiliyordum. Sabahki halinden eser yoktu. "Hoş buldum bebeğim." Güneş'in elinden çantasını alırken anlayışla ona baktım. "Hemen üstünü değiştir. Bende bize kahve yapmaya gidiyorum ve her şeyi anlatıyorsun koş odana koş!" Güneş gülümseyerek başını salladı. "Hemen geliyorum!" "Şimdi ben gittim görüşmeye tamam mı? böyle taş gibi bir çocuk karşıladı beni. Ama kızım yıkılıyor görmen lazım! Neyse sonra konuştuk falan onun asistanı olacakmışım. İç mimarlık şirketi ama çok büyük şirket. Neyse anlaştık falan derken işe başlayabilirsin dedi bana bende ne diyeyim tamam dedim. Neyse başladım işte akşama kadar oradan oraya koşturup durdum Tek nefeste her şeyi anlatmıştı. Hiç yorulmuyor muydu bu kız? Konuşması bitince kahvesinden koca bir yudum aldığında benim de elim kendi fincanımdaki kahvemi buldu. "E hayırlı olsun yeni işin o zaman." Güneş gülümsedi. "Sağ ol hayatım. Senin nasıl geçti günün anlat bakalım." Bıkkınlıkla Güneş'e döndüm. "Ay Güneş sorma kriz bir gündü ya hele çıkışı aman yani. Bak şimdi hani sana anlattığım bir çocuk vardı ya büyümüşte küçülmüş falan dediğim. Babası Demir Bey var hani korkunç adam hatırladın mı?" Güneş kahvesinden bir yudum alırken başını salladı. "Evet ne olmuş ona?" Bende kahvemden bir yudum aldığımda cümlelerimi toparlamaya çalıştım. "Adam sabah Deniz'i bırakırken beni tembihledi. Akşam kim olursa olsun benden başkasına teslim etme diye. Neyse akşam sadece Deniz kalmıştı. Sonra Deniz'in amcası geldi deli midir nedir? Bir dövmediği kaldı. Tavırlarını bir görsen küçük dağları o yarattı sanırsın." Güneş, elindeki fincanı masaya sertçe bırakıp kaşlarını çatarak bana döndü. "Ay seninki daha betermiş polisi arasaydın." Başımı iki yana salladım. Yok artık! Bir de o manyağı tutuklatsaydım tam olacaktı! "Yok gerek kalmadı. Demir Bey geldi sonunda, gittiler. Kurtuldum!" Güneş rahatlamış bir ifadeyle bana döndü. "İyi bari bir daha gelirse haber ver. Konuşarak beynini kemireyim onun!" Gülerek kahvemi içmeye devam ettim. İkimiz içinde zor bir gün olmuştu belli ki. "Yarın ne yapsak? ikimizde evdeyiz yine evde mi kalalım dışarı mı çıkalım?" Sorduğum soruyla Güneş elindeki kahveyi bırakıp bana döndü. "Ay kuzum söylemeyi unuttum. Yarın şirkette bir parti varmış balo gibi. Bir şirketle çok büyük bir anlaşma imzalanmış büyük bir iş almışız. Batuhan bey beni de çağırdı bende arkadaşımla gelebilir miyim diye sordum olur dedi. Yani yarın gidiyoruz kuşum, beni yalnız "Aferin yani Güneş ne yapacağım kızım ben sizin iş kutlamanızda?" "Ya kuzum ne olur yalnız bırakma beni kimseyi de tanımıyorum ne yapacağım tek başıma?" Güneş, Dudaklarını yalandan büzerek kedi gibi bakmaya başladı. İşte buna dayanamıyordum! "Zorunda mıyız?" "Evet ben zorundayım ama sen değilsin yalnız git ne yaparsan yap dersen giderim." Güneş, boynunu olabildiğince büktü ve ağlar gibi konuştuğunda bu kadar kolay ikna olmak zorunda mıydım bilmiyorum. "Bir şartla." Güneş, başını kaldırıp heyecanla ve beklentiyle bana baktı. "Benim canım salçalı makarna istiyor." Güneş bir anda Sanki bu anı bekler gibi ayağa fırladı. "Hemen yapıyorum!" Başımı iki yana salladım. "Delisin sen.” Güneş, yanağımdan kocaman öptükten sonra tencereyi çıkartıp ocağa su koymaya başladı. Yanağımdan öpmesi dudaklarımın yukarı kıvrılmasına sebep olmuştu. "Öyleyim ne yapalım?" Gülümseyerek mutfağa dönen Güneş'i izlemeye başladım. "Başımın belası." Güneş, söylediğim şeyle bana bakıp öpücük attı ve makarna için salçalı sos hazırlamaya başladı. Haftanın yorgunluğunu yarın atarım derken bir de bu çıkmıştı başıma. Arkadaşım için bir pazar katlanabilirdim herhalde. Salona dönüp Biraz daha telefona bakıldıktan sonra Güneş elinde iki tabak makarnayla dönmüştü. En son çocuklarla yemek yediğim için açlıktan ölebilirdim. "Ay kuzum ellerine sağlık ya." Güneş anlayışla gülümseyip elindeki çatalı bana uzattı. "Afiyet olsun!" Havadan sudan, bir ton muhabbet ederek geçen bir gecenin ardından sonunda odalarımıza çekilmiştik. Artık güzel bir uyku uyuyabilirdim. Uzun ve kesinlikle aralıksız bir uyku… *** "Adel! Uyan çabuk!" Güneş'in telaşlı sesiyle yataktan aniden fırlamıştım. Umarım böyle uyandırılmamın sebebi birinin ölmüş olmasıdır diye içimden geçirdiğimde panikle Güneşe döndüm. "Ne oldu iyi misin?" Güneş'i elinde iki elbiseyle görmemle sinirlerim hat safhaya çıkmıştı. "Hangisi?" Saçlarımı yüzümden çekerken sinirle Güneş'e baktım. Güneş elbiseleri aynanın karşısında üstüne tutarken pazar sabahı böyle uyandırılmak Güneş'i öldürme isteğimi kamçılıyordu. "Güneş! Deli misin sen ya? böyle uyandırılır mı?" Güneş hala elindeki elbiselere bakıyordu. "Kızım saat kaç oldu, ne yapayım? uyanmıyorsun." Telefonumu alıp saate baktığımda tekrar sinirlenmiştim. Saat sekiz buçuktu! Sekiz buçuk... işe giderken uyandığım saatten sadece birkaç dakika fazlaydı! "Güneş bela mısın sen? Saat daha sekiz buçuk ne gibi bir acelen olabilir ?" Güneş başını sallayarak elindeki elbiselere bakmayı sürdürdü. O elbiseleri elinden alıp yırtmamak için kendimi zor tutuyordum! "Akşamın en güzelleri biz olmalıyız kalk da elbise seçelim." Yastığa kafamı geri koyduğumda hala ayılmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. "Of Güneş of!" Pes edip yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerlemeye başladım. Bu kızdan kesinlikle kurtuluş yoktu. Alt tarafı bir kutlamaydı ve bana kalsa kesinlikle elbise bile giymezdim. "Çabuk ol!" Güneş'in sesine doğru banyoya girmek üzereyken sesimin yüksek çıkmasını umarak sinirle dudaklarımı araladım. "Sus artık!" Cidden bu kız adamı deli ederdi. Sabahın köründe elinde iki elbiseyle sanki aciliyeti varmış gibi uyandırmıştı. Daha akşama çok saat vardı ve ben sadece pazar günleri uyuyabiliyordum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa ilerledim. Akşam makarnayı Güneş yaptığı için "Adel! Hadi!" Başımı sanki görecekmiş gibi iki yana salladım. "Önce Kahvaltı!" Cevap vermediğinde Umursamadan Kahvaltı hazırlamaya başladım. Masayı kurduktan sonra Güneş'i çağırabilirdim. "Güneş!" Güneş çok geçmeden cevap vermişti. "Geldim!" Güneş geldiğinde kahvaltımızı güzelce edip mutfağı toplamıştık. "Sıra elbise seçmekte gel çabuk!" Elimden tutup koşar adım odasına çekiştirmişti beni. "Yavaş Güneş." Güneş beni dinlemiyordu bile. "Otur bakalım şimdi eleye eleye bir sonuca varacağız tamam mı?" Başımı sallamakla yetindim. "Şimdi bu mu?" Güneş'in gösterdiği elbiseyle başımı yana eğerek düşünürcesine elbiseye baktım. Elbise "Diğerlerini de göster karar vereceğim." Güneş başını sallayıp diğer elbiseye geçmişti. "Hangisi kuzum?" Bu kez Güneş elinde siyah, mini, sırt detaylı bir elbise tutuyordu ve siyah elbiseye değen sarı saçları ışıl ışıl parlıyordu. "Siyah olan!" Güneş gülümseyerek elindeki elbiseyi üzerine tutarken aynaya tekrar baktı. "Ay dimi! Bende öyle düşünmüştüm." Güneş'in bu mutluluğu beni de mutlu etmişti. Evet sabah sekiz buçukta zorla uyandırılan biri de mutlu olabilirdi elbette! "Şimdi sıra sende!" Sorgulayarak Güneş'e döndüm. "Ne sırası?" Güneş omuz silkerek gülümsedi. "Ne sırası olacak elbise seçme sırası!" Güneş'in söylediği şey göz devirmeme sebep oldu. "Gerek yok ya bir pantolon giyerim olur biter." Güneş yalandan bir kızgınlıkla bana baktı. Belki de yalandan değildi... "Saçmalama kızım! Sen koskoca Güneş Seymen'in arkadaşısın Işıl Işıl parlaman lazım orda." Yanaklarımı şişirip tekrar Güneş'e döndüm. "Abartma güneş." Güneş beni umursamadan kolumdan çekiştirmeye başladı. "Kalk kalk kalk" Güneş telaşla elimden tutup beni bu seferde kendi odama çekiştirerek götürdüğünde oflayarak dediğini yaptım. Pes etmeyecekti bu kız. Güneş dolabıma kısa bir bakış attıktan sonra yüzünü ekşitti. "Anlaşıldı iş başa düştü." Güneş umutsuzca bana baktı. "Ne oldu? Ne bu surat?" Güneş omuz silkerek dolaba bakmayı sürdürdü. "Bu ne kızım elbiseye benzer bir şey bile yok! Neyse bekle geliyorum." Güneş'in dediğini yaparak yatağıma yaslanıp Güneş'i bekledim. On dakikanın ardından "Kalk dene çabuk." Güneş'e yeter bakışları atarak elindeki elbiseyi aldım. "Of Güneş belasın gerçekten." Güneş öpücük atmakla yetindiğinde Oflaya oflaya kalkıp getirdiklerinden birini giydim ve Güneş'in yanına ilerledim. Elbise uzun, çiçekli ve göğüs dekolteli bir elbiseydi. "Güzel ama basit kalır. Sen oradakiler nasıl giyiniyor bir görsen! Hadi diğerini dene!" Diğer elbiseyi de alıp denemeye giderken bugünün bir an önce bitmesini diledim. "Bekle." İçeri geçip diğerini denedim ama denediğime pişman olmuştum. Sanki holding sahibi bendim. Bu kadar abartıya ne gerek vardı? Simsiyah uzun ve derin yırtmacı sayesinde uzun bacağımı ele veren bir elbiseydi. "Oha!" Hızla Güneş'e başımı salladım. "Bence de! Kesinlikle oha Güneş! Bu ne böyle gelinin kız kardeşi gibi. İstersen kafamıza sim de dökelim. Ne dersin?" Güneş gülümseyerek beni süzmeyi sürdürdü. "Kızım sus bir ya! mükemmel olmuşsun! Bayıldım kesinlikle bu elbise!" Başımı sallayıp dudaklarımı birbirine bastırarak sinirle güldüm. "Biliyor musun bunu seçeceğine emindim! Of Güneş!" Güneş, yalandan bir kızgınlıkla bana döndü. Bugün bitmeyecekti anlaşılan. Bu elbise çok abartılıydı ve giymek istemiyordum. Güneş'i biraz tanıyorsam zorla giydirecekti bu elbiseyi bana. "Oflama bana!" Güneş tekrar kalktığında arkasından bakmaya başladım. "Şimdi kalk çabuk üstüne bir şeyler giy kuaföre gidiyoruz!" Şimdide kuaför demişti. Sabrım tükenmek üzereydi. "Güneş!" Güneş beni umursamıyordu bile. Bu daveti çok fazla umursadığı belliydi ama benim ne suçum vardı bilmiyordum. "Söylenme." Güneş odamdan çıkıp kendi odasına gitmişti. Bir de kuaför çıkmıştı. Kendi kendimize hazırlanırdık bu kadar abartıya ne gerek varsa. Ben tam eşofmanımı ve tişörtümü gitmişken Güneş ışık hızıyla yanımda belirmişti. "Hazır mısın?" Başımı sallayarak umutsuzca Güneş'e döndüm. "Hı hı hazırım." Güneş heyecanla ellerini birbirine vurdu. "Hadi o zaman." Güneş'in bu heyecanlı halleri beni germeye başlamıştı. Öylesine bir kutlamaydı fazla abartıyordu. Evden çıktığımızda çok geçmeden evimizin bir sokak ötesindeki kuaföre ulaştık. "Hoş geldiniz kızlar!" Bizi karşılayan Suna Ablaya Güneş sevecen bir şekilde cevap verdi. Ben ise başımı sallamakla yetinmiştim. Bugün patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Kimin elinde "Hoş bulduk! Şimdi bizi saat beşe kadar süslemen gerekiyor Suna sultan!" Suna abla başını sallayarak eliyle bize koltukları gösterdi. Güneşle saçımızın yapılacağı koltuklara oturarak beklemeye başladık. Benim saçımı yapacak "Nasıl bir model düşündün tatlım?" Güneş anında ayağa fırlayarak bana soru soran kadının kulağına bir şeyler söylediğinde şaşkınlıktan aralanan dudaklarımı zar zor birleştirebildim. Güneş Seymen kuaförde yapılacak saçımı bile düşünmüştü! Harika... "Tamam canım o iş bende!" Asla sorgulamadan kendimi Güneş'in fikrine, kadının yeteneğine bıraktım ve bir an önce bitmesini diledim. "Bak bakalım." Kadın arkamdan saçımı görebileceğim şekilde aynayı tutmuştu. Arkadan da güzel görünüyordu. Güneş'e baktığımda onun da saçı bitmişti, o da oldukça güzel görünüyordu. Güneş bana döndüğünde dudakları iki yana kıvrıldı. "Çok güzel olmuş bebeğim!" Güneş'e tekrar baktığımda gerçekten ne kadar güzel olduğunu bir kez daha görmüştüm. Saçları iki yandan irice örülmüş ve arkadan birleştirilmişti. Geride kalan saçları ise maşa "Sende çok güzel olmuşsun." Güneş benden sonra Suna ablaya dönmüştü. "Biz ödeyelim kaçalım yavaştan ne kadardı borcumuz?" Suna abla gülümsedi. "Dört yüz canım." Güneş bana fırsat bile vermeden Suna ablaya parayı verip kolumdan tuttuğu gibi kuaförden çekiştire çekiştire çıkartmıştı beni. Aceleyle eve geldiğimizde Güneş yine telaşıydı. "Hazırlan hadi bir saate çıkmamız gerekiyor!" "Tamam." Hiç uzatmadan odama gittim ve Güneş'in verdiği elbiseyi giydim. Makyajlarımızı da yaptıktan sonra hazırdık. Makyaja da para vermemek için Güneş'i ikna edebilmiştim. Sonuçta biz şu dizilerdeki zengin züppe kızlardan değildik! Biraz daha harcamalarımıza dikkat "Harika olduk harika!" Güneş’in heyecanlı sesiyle ona gülümsedim. "Gidelim hadi." "Gidelim!" Bu şekilde otobüse binemeyeceğimiz için taksi çağırdık ve beklemeye başladık. Ve yine giden bir ton para olacaktı... anlaşılan makarnadan devam edecektik! "Güneş ne kadar sürecek bu davet?" Güneş omuz silkti. "Birkaç saat işte kuzum. Sabret biraz ne olur!" Başımı sabırla salladım. "Tamam başımın belası, tamam." Biz konuşurken Taksi gelmişti bile. Güneş’le taksiye binip evden hızla uzaklaştık. Yol boyunca ikimizde konuşmamıştık. Git gide gerginliğim artıyordu. "Geldik." Güneş geldik dediğinde başımı kaldırıp dışarı baktım. Gerçekten çok büyük bir şirkete benziyordu. Taksiye ücreti ödedikten sonra taksiden indik. Güneş, gerginliğimi fark etmiş olacak ki sakinleştirmek ister gibi bana doğru döndü. "Sakin ol. Çok güzel geçecek tamam mı? Hadi girelim." Güneş'e başımı salladım ve onu takip ederek içeri girdim. Salona girdiğimizde gerçekten abartmadığıma ikna olmuştum. Herkes düğüne gider gibi gelmişti. "Güneş ne yapacağız? ben şimdiden sıkıldım." Güneş utana sıkıla başını salladı. "Tadını çıkartmaya çalış. Birkaç saat sürecek sadece. Bak herkes gelmiş." Tam Güneş'e cevap verecekken bir anda duyduğum sesle arkamı döndüm. Deniz Adel diye bağırarak bana doğru gelip belime sarılmıştı. Deniz’in geldiği yere baktığımda Demir Bey ve Aslı Hanımı da görmüştüm. Daha sonra BÖLÜM SONU |
0% |