Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20.Bölüm: Kalpsi̇zsi̇n

@peteichor_

"Yemin ederim. Bu dudaklar kendi isteğiyle sadece senin dudaklarını öptü..."


20.BÖLÜM: KALPSİZSİN


"Daha iyi misin?"


Elimdeki suyu dudaklarıma götürürken, titrek bir nefes verip kafamı salladım. Bir hastane odasındaydım şimdi. Uraz, bayıldığımı görünce endişelenip hastaneye getirmişti. Barlas defalarca aramış, mesaj atmıştı ama dönüp bakmamıştım. Telefonumu kapatıp kenara koydum.


"Abya!"


"Adel!"


Güneş ve Görkem'in sesiyle gözlerim kapıya kaydı. Şaşkınlıkla Görkem ve Güneşe baktım.


"Arkadaşın merak eder diye haber verdim. Ben artık gideyim geçmiş olsun. Bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin Adel. Hoşça kal."


Uraz kapıya doğru ilerlerken; yerimde doğruldum.


"Uraz?"


Uraz'ın bakışları bana dönerken anlayışla tebessüm ettim.


"Teşekkür ederim."


Uraz gülümseyerek çıktığında bende Güneş'e döndüm.


"Güneş..."


"Söyle güzelim."


Bakışlarımı hastanenin boş duvarına çevirdiğimde zorlukla yutkundum.


"Barlas beni aldattı."


Sözcükler dudaklarımdan bir anda döküldüğünde Güneş'in ağızı şaşkınlıkla açıldı.


"Ne!"


Kafamı usulca salladığımda güneş sinirle ayağa kalktı.


"Ne demek aldattı! Ne diyorsun Adel?!"


"Aldattı Güneş. Aldattı..."


"Anlatsana kızım düzgünce."


Konuşmakta zorlandığımda derin bir nefes aldım.


"Barlas'ın meşgul olduğunu, ofiste olduğunu anlatan bir mesaj aldım. Dayanamayıp ofise gittim ve-"


"Ve?"


"Barlas bir kızla öpüşüyordu Güneş..."


Güneş şaşkınca bana bakarken tekrar yatağa uzandım.


"Adel, çok üzgünüm... Ama bunun hesabını soracağım o Barlas'a!"


Kafamı hızla iki yana salladım.


"İstemiyorum! Sakın Güneş!"


Güneş pes ederek yanıma oturdu.


"Üzülme güzelim. Hem sen çok güzel bir kızsın her şeyin en güzeli seni bulacaktır..."


Gülümseyerek kafamı salladığımda bana korkuyla bakan Görkem'i buldu gözlerim.


"Gel miniğim yanıma uzan."


Görkem çekinerek yanıma gelip kafasını göğsüme yaslandığında, gülümseyerek saçlarını öptüm.


"Yarın sabah taburcu olacaksın canım. Taburcu olduğunda da eve gider dinlenirsin. Her zaman yanındayım güzelim..."


Gülümsedim. 


"Teşekkür ederim..."


Güneş, elleriyle saçlarımı geriye attı.


"Güneş, Barlas ararsa lütfen burada olduğumuzu söyleme olur mu?"


Güneş anlayışla kafa salladı. Bir anda aklıma Barlas ve o kadının öpüştüğü an gelmişti. Acıyla gözlerimi kapattım.


"Adel? Bir şey mi oldu? Ağrın sızın mı var?"


Buruk bir gülümseme peydah oldu dudaklarımda.


"Kalbim Güneş. Kalbimde sızı var..."


Güneş yanıma gelip sıkıca kollarını bana sardı ve dudaklarını saçlarıma bastırdı.


"Geçecek güzelim benim merak etme. Birlikte aşacağız."


İnanmayarak kafa salladım. Canım çok yanmıştı. Konsere gelmemesi bir yana ben orada onu beklerken, ağlarken o, orada, o kadınla... düşüncelerimi toparlayamıyordum. Kafamın içinde yüzlerce soru; binlerce bulamadığım cevap vardı. Güneş'den ayrıldığımda dolan gözlerimin akmasını engellemek için yukarı bakmaya çalıştım ama olmadı. Göz yaşlarım gözlerimi usulca terk etmeye başladı.


"Yapma Adel, ağlama nolur."


"Sevmemiş Güneş. Yalanmış."


Acı çeker gibi konuştuğumda güneş kafasını hızla iki yana salladı.


"Adel ağzı yalan söylerken gözleri nasıl yalan söyledi bu adamın. Sana aşkla bakıyordu be güzelim..."


"Yalanmış. Bakışları da yalanmış."


Yastığa başımı yaslayarak gözlerimi kapattım. O dakikadan sonra ne güneş konuştu ne ben. Odada derin bir sessizlik olurken uyumak için kendimi zorluyordum. Uyumak ve her şeyi unutmak için... Mümkün müydü? Değildi... Barlas'ın kulaklarımda yankılanan sesiyle uyumak kolay değildi...


"Dilek dile çabuk!"

"Gerek yok."

"Neden?"

"Dileye bileceğim tek Dilek sendin. Sende yanımdasın. Artık yıldızların kaymasına ihtiyacım yok. Dilek hakkım bitti."


Gözlerimi açtım ve acıyla bir kez daha kapattım.


"Neden Barlas? Beni sevdiğini söyleyip neden gittin? Yalan mıydı-"

"Asla... Yaşadığım en gerçek şey seni sevmek Adel."


Bir kez daha açıldı gözlerim. 'Yalancı...' kendi kendime mırıldadım. Önce Barlas'ı sonra anılarımızı unutmak istiyordum. Hiç yaşanmamış saymak, onu hiç sevmemiş olmayı saymak istiyordum. Gözlerimi bir kez daha kararlılıkla kapattım. Bu kez aklıma hangi anımız gelirse gelsin gözlerimi açmamıştım. Zar zor kendimi derin olduğunu umduğum bir uykuya teslim etmiştim.


Sabah gözlerimi merakla bana bakan Görkem'le açmıştım. Zoraki gülümsememle Görkem'e döndüm.


"Günaydın miniğim."


"Günaydın abya."


Gözüm odanın içinde Güneş'i ararken odada olmadığını fark ederek, hala bana bakan Görkem'e döndüm.


"Güneş ablan nerede miniğim?"


"Batuş abiyi almaya gitti."


Kafamı usulca salladığımda açılan kapıyla, bakışlarım kapıyı buldu.


"Adel? İyi misin?"


Endişeyle bana yaklaşan Batuhan'a gülümsedim.


"İyiyim sağ ol."


"Adel Barlas-"


Duyduğum isim kalbimi acıtırken hızla Batuhan'ın sözünü kestim.


"Duymak istemiyorum. Lütfen..."


"Ama-"


Bu kez söze atlayan Güneş olmuştu.


"Sevgilim her şey ortada arkadaşını savunma lütfen."


Batuhan sıkıntıyla nefes verdi.


"Kızlar bilmediğiniz şeyler var. Şu anlık Adel dinlensin. Barlas uygun bir zamanda açıklayacaktır. Ben zaten burada olduğumuzu haber-"


Batuhan sözünü bitirmeden hızla açılan kapıyla, hepimizin bakışları kapıyı buldu. Gelen Barlas'dı darmadağın bir halde endişe ve bir o kadar da öfkeyle bana bakan bir barlas vardı karşımda.


"Adel?!"


Sıkıntıyla başımı cama çevirdim. Onu ne duymak ne görmek istiyordum.


"Git buradan."


"Beni dinlemeden gitmem lütfen Adel...."


"Git Barlas."


Kararım değişecek gibi değildi.


"Hadi Güneş gel güzelim biz biraz çıkalım."


"Ama-"


Bakışlarım Batuhan ve Güneş'i bulduğunda Batuhan Güneş'i elinden tutup kapıya doğru adeta sürüklüyordu. Güneş, daha fazla karşı koyamadan Batuhan'la çıktığında Barlas bir anda kapıyı kilitledi. Yaptığı şey beni sinirlendirirken ayağa fırladım.


"Sen ne yaptığını sanıyorsun?!"


"Dinleyeceksiniz öğretmen hanım."


Sinirle kafamı iki yana salladım.


"İstemiyorum. Seni de ,açıklamanı da istemiyorum!"


Barlas acı çeker gibi bana doğru bir adım attı. O adım attıkça ben geriye gidiyordum.


"Yemin ederim. Bu dudaklar kendi isteğiyle sadece senin dudaklarını öptü."


"Yalancısın Barlas! Koca bir yalancı."


Barlas çatık kaşlarıyla bana doğru bir adım daha attı.


"Seni seviyorum Adel. Yalan değil. o kadın... bir anda oldu ben gerçekten-"


Hızla ellerimi kulaklarıma kapattım. Daha fazla yalan dinlemek istemiyordum.


"Sus! Sus!"


"Adel..."


"Kalpsizsin Barlas Korhan. Kalbin yok senin!"


Barlas sinirle nefes verdi. 


"Sen olmadığında sol yanımda acıyan şey ne o zaman Adel!?"


Başımı iki yana salladım.


"Git Barlas. Sahte sevgini de, yalanlarını da al çık git hayatımdan. Bir daha gelmemek üzere git."


Barlas'ın dudaklarından geçen acı tebessüm her şeyin bittiğinin habercisiydi. Barlas kapıyı açtı. Çıktı ve gitti. Kendimi duvar kenarında yere bıraktığımda hıçkırıklarım odanın içinde yankılanıyordu. Nefes almakta güçlük çekecek kadar fazla ağlıyordum. Bitmiştik. Barlas ve ben... biz yoktu ben ve Barlas vardı artık. Hatta artık Barlas'da yoktu... kafamı duvara yasladığımda, karşımdaki duvarla buluştu bakışlarım. Baygın bakışlarım duvarda gezinirken Barlas'la olan anılarımız teker teker kulaklarıma doluyordu. Umursamadan zar zor ayağa kalktığımda bir anda odaya Güneş girdi.


"Adel! Bu halin ne?!"


"G-Güneş..."


Güneş endişeyle beni tutup yatağa oturtturdu.


"Söyle benim güzelim. Ne bu halin?"


"Bitti... Bitti Güneş."


Kafamı Güneş'in göğüsüne yasladığımda göz yaşlarım hızla artmıştı. Hıçkırıklarım göz yaşlarımı takip ederken, o hastane odasında Güneş'in göğüsünde ne kadar ağladığımı bilmiyordum. Gözlerim zar zor açık kalırken Batuhan gelip Güneş ve beni eve götürmüştü. Ne bir şey sormuş nede söylemişti. Bizi eve bırakıp gitmişti. Biz odadayken Görkem'e sahip çıktığı için ona minnettardım.... Eve ulaştığımızda hiç bir şey söylemeden odama girip yatağıma girdim. Çok geçmeden zar zor açık kalan gözlerim kapanmış ve derin bir uykuya kendimi bırakmıştım.

.

.

.


1 Hafta Sonra:


"Barlas gelmiyor merak etme! Hem bak bir haftadır ruh gibisin kızım! Açılırsın biraz fena mı?"


Sıkıntıyla ofladım Güneş ve Batuhan kamp yapmakta kararlıydı ve Güneş benimde gelmemi istiyordu. Son iki gündür tek konuştuğumuz konu kamptı. Son bir haftadır tek yaptığım işe gidip eve dönmekti. Aslı hanım, Barlas sürekli arıyor, Batuhan ve Güneş ise her şeyin bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu bana anlatmaya çalışıyordu. Ama görmüştüm. Her şeyi görmüştüm... belki görmesem inanırdım ama görmüştüm, artık hayatımda Barlas Korhan'a yer yoktu.


"Adel? Daldın gittin!"


"Güneş gelmeyeyim ben..."


Güneş beni her zaman ikna etmek için kullandığı kedi bakışlarıyla gözlerime bakmaya başladı.


"Adel'im lütfen gel... Hem Görkem de çok istiyor!"


"Abya gideyim noluy! Ben hiç kamp yapmadım..."


Şefkatle yanımda oturan Görkem'in saçlarını öptüm.


"Tamam pes ediyorum. Bizde geleceğiz!"


Güneş, sevinçle yanağımı öptüğünde gülümsedim. Sanırım küçük kardeşim ve Güneş'im için üç gün katlanabilirdim. Hem Belkide iyi de olurdu. Belki de bu kamp bana her şeyi unutturacaktı, tabii mümkünse...


Barlas'ın ağzından:


"Kardeşim gelmiyor Adel. Gerçekten gelmiyor Güneş günlerdir yalvarıyor gelmeyecek işte!"


Batu'nun bitmek bilmeyen ısrarına göz devirdim. Adel'i görmek istemiyordum günlerdir ulaşmaya çalışmıştım, kendimi anlatmaya çalışmıştım ama o beni dinlememişti bile. Haklı olabilirdi ama beni dinlemesi gerekiyordu. Adel benim için bitmişti. Herkes bizim için seferber olurken, Adel beni dinlememişti bile. Son iki gündür pes etmiştim. Madem beni istemiyordu hayatında olmayacaktım. Yeterki mutlu olsundu...


"Barlas, Hadi ama!"


Pes ederek Batuya döndüm.


"Adel gelmiyor eminsin değil mi?"


"Evet!"


Çenemi sıvazlayarak yavaşça kafa salladım.


"Tamam o halde gidelim."


Batuhan omzuma dostça vurduğunda hafifçe tebessüm etmiştim. Günlerdir uyuduğum uykudan, yediğim yemekten hiç bir şey anlamıyordum. Aldığım nefesten bile... konseri nasıl unutmuştum aklım almıyordu. Asya denen kadın; ofise adım attığımdan itibaren ne kadar dosya, proje varsa önüme yığmış; tüm gün nefes almama izin bile vermemişti. Çalışmaktan her şeyi unutuvermiştim. Suçluydum evet ve çok pişmandım. Adel'in o hali, o darmadağın hali gözlerimin önünden gitmek bilmiyordu. Şu son günlerde emin olduğum tek bir şey vardı o da Adel'in beni istemediğiydi.


Ertesi Sabah;


"Hazır mısın Kardeşim?"


Elimde çantayla arabaya yaslanmış beni bekleyen Batu'yu buldu gözlerim. Usulca kafa salladığımda Batu arabaya geçmiş, bende ardından arka koltuğa oturmuştum. Şimdi Güneş'i almaya gidecektik. Güneş'in öne oturacağını düşünerek arkaya oturmam daha doğru olurdu. Araba çalıştığında ne kadar istemesem de Güneş ve Adel'in yaşadığı eve doğru yola çıkmıştık. Çok geçmeden evlerinin önünde durduğumuzda kafamdaki düşüncelerden kurtulmanın yolunu telefonumda bulmuştum. Ben telefonumla ilgilenirken bir anda yanımda oluşan hareketlilikle kafamı kaldırdım.


"Kilitle Batu!"


Güneş'in heyecanlı bir o kadar paniklemiş sesini duyduğumda. Yanımdaki tanıdık yüz kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.


"Senin ne işin var burada?!"


"Senin ne işin var burada?!"


İkimizinde aynı anda sorduğu soruyla kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı.


"Asıl senin ne işin var burada?"


"Asıl senin ne işin var burada?"


Tekrar aynı anda konuştuğumuzda bakışlarım Batu'yu buldu.


"Batu!"


"Güneş!"


Onlar el sıkışırken Güneş zaferle bize dönmüştü.


"Evet arkadaşlar. Kapılar kilitli, çıkabiliyorsanız buyurun inin! Bu kampa ikinizde geliyorsunuz! İsterseniz barışmayın, birbirinizi yiyin! Ama geliyorsunuz şimdi sessiz olun ve tadını çıkartın! Harika geçecek üç gün bizi bekliyor!"


Yanımda sinirden kıpkırmızı olmuş bir Adel duruyordu. Adel, sinirle Güneş'e döndüğünde bende şaşkınlıkla olanları idrak etmeye çalışıyordum.


"Güneş gelmeyecek dedin!"


Bir anda Batu gülümseyerek araya girdi.


"Adel'ciğim kusurumuza bakmazsın umarım. Sarı şekerim böyle uygun gördü! İkinizde geliyorsunuz..."


Güneş gülümserken Batu Güneş'in elini dudaklarına götürüp nazikçe öptü.


"Evet! Civcivim haklı. Böyle olması gerekti ve böyle olacak... sende Adel'im, güzel tatilimizi tadını çıkartmaya bak!"


Adel kollarını bağlayıp pes ederek arkasına yaslandı.


"Of Güneş of!"


Adel'in ağzından;


Güneş, Görkem ve ben apartmanın önünde Batı'nın bizi almasını bekliyorduk. Çok geçmeden Batu geldiğinde arabasını ilk defa gördüğümü fark ettim. Camlarda film olduğu için içerisini göremiyordum. Ben merakla arabaya bakarken Batuhan inmiş gülümseyerek yanımıza gelmişti.


"Günaydın hanımlar! Size de günaydın küçük bey."


Görkem gülümseyerek Batuhan'ın beline sarıldığında Batuhan'ı sevdiğini anlamam çok uzun sürmemişti. Gülümseyerek onlara baktığımda Güneş geçip öne oturmuştu bile.


"Hadi Adel, gel böyle."


Batu bana kapıyı açtığında önce Görkem ardından da ben binmiştim ben daha ne olduğunu anlamadan hızla Batuhan arabaya binmiş. Güneş telaşla konuşmuştu.


"Kilitle Batu!"


Bir anda kapılar kilitlendiğinde tek idrak ettiğim yanımda şaşkın bir ı kadar da öfkeyle Bana bakan Barlas'dı AĞZIM şaşkınlıkla açılırken olanları daha yeni kavrıyormuş gibi sinirle Barlas'a döndüm.


"Senin ne işin var burada?!"


"Senin ne işin var burada?!"


Aynı anda konuşmamız beni iyice şaşırtırken sinirim giderek artıyordu.


"Asıl senin ne işin var burada?"


"Asıl senin ne işin var burada?"


Daha fazla ne kadar sinirlenebilirdim bilmiyorum ama Güneş'den bunun hesabını soracaktım.


"Batu!"


"Güneş!"


Gözlerim bir Barlas'a bir de el sıkışan Güneş ve Batuhan'a gittiğinde sinirle yerimde kıpırdandım.


"Evet arkadaşlar. Kapılar kilitli, çıkabiliyorsanız buyurun inin! Bu kampa ikinizde geliyorsunuz! İsterseniz barışmayın, birbirinizi yiyin! Ama geliyorsunuz şimdi sessiz olun ve tadını çıkartın! Harika geçecek üç gün bizi bekliyor!"


Güneş beni giderek daha da sinirlendirirken şu anda domatesten farksız olduğumun farkındaydım.


"Güneş, gelmeyecek dedin!"


Bir anda Batu gülümseyerek araya girdi.


"Adel'ciğim kusurumuza bakmazsın umarım. Sarı şekerim böyle uygun gördü! İkinizde geliyorsunuz..."


Batuhan varlığını belli ederken sinirden alev saçan gözlerim bu defa onu bulmuştu. Güneş'in elini dudaklarına götüren Batuhan bakışlarımı yumuşatırken kendimi toparladım.


"Evet! Civcivim haklı. Böyle olması gerekti ve böyle olacak... sende Adel'im, güzel tatilimizi tadını çıkartmaya bak!"


Güneş'in konuşmasıyla pes ederek kollarımı bağlayıp arkama yaslandım. Üç gün boyunca Ormanda Barlas'la olma fikri beni ne kadar gerse de şu andan itibaren katlanmak zorunda olduğunum farkındaydım.


"Of Güneş, of!"


Barlas'ın da, benim kadar sinirlendiğini görmek beni daha da sinirlendirse de, kendimi toparlayıp yanımda merakla bana bakan Görkem'in saçlarına ufak bir öpücük bıraktım. Sadece üç gün değil mi? Ne olabilirdi ki? Barlas ve ben ayrılmıştık. Olacak olan bir şey yoktu. Üç günü onunla muhattap bile olmadan geçirecek, gerekmedikçe konuşmayacaktım. Barlas'ı görmeyecek ve duymayacaktım. Böylece herhangi bir sorun kalmayacaktı. Kararlılıkla yerime iyice yerleştiğimde Barlas'ın bana bakmamak için direnen gözlerini hissediyordum.


                          BÖLÜM SONU


_____________________________


Yeni bölüm geldii umarım seversiniz...yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm 6K olduğunda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡


TikTok: petrichor0_1 

İnstagram: peteichor_0


✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨

_____________________________

Loading...
0%