Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22.Bölüm: Cenaze

@peteichor_

"Çocukluğum öldü Batuhan, en güzel yaşlarımı kaybettim ben."

             

                 22.BÖLÜM: CENAZE


Doktor, tereddütle bir bana bir Barlas'a baktıktan sonra, kalbimizi acıtacak o isim döküldü doktorun dudaklarından.


"Güneş Seymen... Tekrar başınız sağ olsun."


Duyduğum isimle, başımdan aşağa kaynar sular dökülürken kendimi dizlerimin üzerine bıraktım. Ne ağlıyordum, ne konuşuyordum. Kulaklarım uğulduyordu, kalbim kasılıyordu. Duyduğum ismin kulaklarımın bana oynadığı bir oyun olmasını diledim. Yere sabitlediğim bakışlarım, yerden destek alan ellerim, yaşadığım anı tekrar tekrar hatırlatıyordu. "Güneş Seymen... Tekrar başınız sağ olsun." İçimden gerçekleri bana tekrar eden sesle, içimde tuttuğum çığlıklarımı sonunda bırakabildim.


"Güneş!"


Öyle bir bağırmıştım ki sanki tüm hastane bağırışımla yankılanmıştı. Çığlığıma eşlik eden göz yaşlarım, olanları kabullenemediğimin göstergesiydi.


"Hayır! Hayır! Hayır!"


Çığlık atarak ağlıyordum. İnanmak istemiyordum bu olanlara. Güneş gitmezdi, Güneş beni bırakıp gitmezdi, gidemezdi... Aklıma Güneş'le ilk tanışmamız geldi.


"Arkadaş olalım mı?"

"Çok klişesin!"

"Olmayalım mı yani?"

"Üzülme hemen ağlak surat! Olalım hadi gel!"

"Ben Adel!"

"Memnun oldum ağlak surat, bende Güneş!"


Güneş'le olan ilk tanışmamız kulaklarımda yankılanırken ağlamam ve çığlıklarım giderek şiddetleniyordu. Güneş ölmüştü ve bu hayatın bana verip verebileceği en büyük acıydı, Güneş gitmişti ve bir daha gün doğumu göremeyeceğim kadar uzaktı. Barlas'ın sesi kulaklarıma ulaşmıyordu bile. Kulaklarımdaki tek ses Güneş'in sesiydi. Bir anda Barlas sıkıca kollarıma sarıldığında ellerimi yüzüme kapattım. Artık ağlamaktan güçsüz düştüğümü hissediyordum. Kendimi Barlas'ın kollarına bıraktığımda son hatırladığım; Barlas'ın kollarıyla yükselen acı dolu bedenimdi.


"Kurtulalım buradan Güneş. Dayanamıyorum artık!"

"Ağlama güzelim. Bak yarın sınav var. Her şey harika geçecek ve bir kaç ay içinde kurtulacaksın buradan."

"İyiki varsın sarışınım."

"Sende iyiki varsın bebeğim benim. Seni hiç bırakmayacağım tamam mı? Gideceğiz, okulumuzu bitirip güzel bir hayat kuracağız kendimize. Sen ve ben..."

"Sen ve ben..."


Yataktan ağlayarak fırladığımda Barlas yanımda belime sarmıştı kollarını.


"Güzelim ne olur kendine gel."


"B-Barlas Güneş nerede?"


Barlas, gözünden akan bir damla yaşla yaşadıklarımın gerçek olduğunu kanıtlıyordu.


"Üzgünüm... Çok üzgünüm Adel..."


Ağlamam şiddetlenirken kollarımı Barlas'ın boynuna doladım.


"Şşş sakin ol güzelim... Bak iki gün oldu, iki gündür sakinleştiricilerle yaşıyorsun. Toparla kendini ne olur."


Kafamı iki yana sallayıp Barlas'dan ayrıldım.


"Güneş'e götür beni!"


Barlas bakışlarını çaresizce yere indirirken Barlas'a bakıp ağlamaya devam ediyordum.


"Güneş'i görmek istiyorum ben!"


"Abya?"


Ben ağlarken kapıda gördüğüm beden her şeyi tekrardan hatırlamama sebep oldu. Güneş, Batuhan ve Görkem kaza yapmıştı. Güneş ölmüştü... Görkem başında ufak bir bantla yanıma geldi.


"Abya iyi misin?"


Kafamı yavaşça sallayıp göz yaşlarımın arasında zorlukla gülümsedim.


"İyiyim küçüğüm sen iyi misin?"


Görkem kafa sallayarak yatağa çıkarak kucağıma oturdu. Görkem'e sarılıp başını öptüm. Ya ona da bir şey olsaydı... gözlerimi acıyla kapattığımda, bir damla yaş gözlerimden kendini bıraktı...


"Görkem, hadi gel ufaklık Aslı Ablan seni bekliyor."


Şaşkınlıkla Barlas'a baktım.


"Aslı abla burada mı?"


Barlas anlayışla kafa salladı.


"Aslı ve abim iki gündür buradalar."


Kafamı sallayıp Barlas'ın elinden tutan Görkem'e çevirdim bakışlarımı. Görem'e anlayışla gülümsediğimde, Barlas'la Görkem odadan çıktılar. Barlas ve Görkem çıkar çıkmaz yatağa uzanıp tekrar ağlamaya başladım.


"Adel düşünsene bir gün bir şey oluyor ve küsüyoruz."

"Mümkün değil!"

"Zaten düşünsene dedim, olacak demedim!"

"Sus Güneş Ya nereden çıktı?"

"Bilmem, korkuyorum sadece..."

"Neyden?"

"Seni kaybetmekten."


Ağlamam şiddetlenirken güçlükle ayağa kalktım. Dönen başım bana hiç yardımcı olmazken, duvarlardan destek alarak odadan çıktım. Kapıda duran Demir bey ve Barlas'ın bakışları beni bulurken güçlükle konuştum.


"G-Güneş nerede?"


"Güzelim cenaze yarın..."


Göz yaşlarım hızlanırken duvara yaslanıp kendimi bıraktım. Bacaklarımı kendime çekerek ağlamaya devam diyordum. Bu acı geçer miydi? Geçmezdi. Güneş gitmişti ve hiç bir göz yaşım onu geri getiremeyecekti... Barlas beni ayağa kaldırarak sıkıca sarıldı.


"Bu acı geçecek mi Barlas?"


Göz yaşlarımın arasında fısıltıyla sorduğum sorunun, Barlas'ın kulaklarına ulaştığından bile emin değildim.


"Zamanla azalacak güzelim..."


Barlas'ın gerçekçi cevabı Göz yaşlarımı hızlandırırken, bu acının geçmeyeceğine bir kez daha emin olmuştum.


"B-Batuhan nerede?"


Barlas benden ayrılarak gözlerime hüzünle baktı.


"Daha yeni normal odaya alındı. Olanlardan haberi yok. Birazdan gidip konuşacağım."


Kafamı hafifçe salladığımda Batuhan'ın da canının neredeyse benimki kadar yanacağına emindim.


"Bende geleceğim."


"Sen dinlen güzelim-"


"Onun halinden ben anlarım Barlas. Başka kimse değil."


Barlas'ın tereddütlü bakışları, benim kararlı bakışlarımla birleştiğinde barlas usulca kafasını salladı. Barlas'la beraber yavaşça Batuhan'ın kaldığı odaya ilerlediğimizde; Barlas bana döndü.


"Güzelim en azından şimdilik kapıda dur olur mu?"


Kafa salladığımda Barlas elimi bırakıp odaya girdi. Gözümü hastanenin beyaz duvarına sabitleyip bir süre o şekilde kaldım. Çok geçmeden içeriden gelen Batuhan'ın bağırışları her şeyi öğrendiğinin habercisiydi. Yavaşça içeri adımladığımda Barlas, Batu'yu tutmaya çalışıyor, Batuhan ise yeri yumruklayarak ağlıyordu. Elimi Barlas'ın omzuna koyarak Barlas'ın bana bakmasını sağladım.


"Barlas izin verir misin?"


Barlas çaresizce ayağa kalktığında Yere, Batuhan'ın karşısına oturdum.


"Batuhan..."


"Adel, ölmedi de. Yalan de Adel."


Bende ağlamaya başladığında Batuhan benim gelmemle biraz sakinleşmiş gibiydi.


"Çocukluğum öldü Batuhan, en güzel yaşlarımı kaybettim ben."


Batuhan kafasını duvara yaslarken bende yanına geçip duvara yaslanmıştım.


"Adel... Güneş olmadan yapamam..."


"Bende öyle, ama Güneş, şu an seni ve beni böyle görse bize çok kızardı."


Batuhan cevapsız kaldığında içimden gelenleri söylemek istedim ona.


"Dört yaşındaydık. Güneş'in yanına gidip arkadaş olmak istediğimde. Bana klişe olduğumu söylemişti."


Hafifçe güldüm.


"Küçücük kız nereden öğrendiyse klişe demeyi! O şekilde tanıştık onunla. Hayatım oldu, kardeşim oldu, her şeyim oldu..."


Batuhan'ın ağlaması şiddetlenirken bakışları beni buldu.


"Ne yapacağım ben Adel?Ne yapacağız biz?"


Kafamı iki yana sallayarak bakışlarımı yere döndürdüm.


"Yaşayacağız Batuhan. Güneş'in anılarıyla yaşayacağız."


"Bir hayali vardı Güneş'in..."


Merakla göz yaşlarımın arasında Batuhan'a döndüm.


"Neydi?"


"Canlı müzik olan bir mekan açmak. Sesimi dinlemeyi o kadar severdi ki, son zamanlarda tek konuştuğu şey bu fikirdi..."


Göz yaşlarımı elimin tersiyle silerken gülümsedim.


"Güneş Kafe..."


"Anlamadım."


Bana beklentiyle bakan Batuhan'a döndüm.


"Güneş'in hayali gerçekleşecek Batuhan. Buradan çıktığımızda ilk işimiz bu olacak. Güneş Cafe... ve sende akşamları orada sahne alacaksın."


"Ama nasıl olur?"


"Çok güzel olur, çok... Şimdi kendini toparla ve çabuk iyileş. Çok işimiz var..."


Batuhan biraz daha sakinleşirken yanından yavaşça kalkıp Barlas'a ilerledim. Barlas'ın yanına ulaştığımda gözlerim Batuhan'ı buldu.


"Sen dinlen... yarın şey... cenaze var."


Batuhan göz yaşları arasında kafasını sallarken biz Barlas'la odadan çıkmak için kapıya yöneldik. Tam o sırada Batuhan'ın sesini duydum.


"Adel, sen bana Güneş'in emanetisin... Artık sen benim kız kardeşimsin..."


Gülümseyerek Batuhan'ın yanına gidip, dostça sıkı sıkı sarıldım ona. Artık oda bana Güneş'in emanetiydi. Batuhan da bana sarıldığında çok geçmeden Batuhan'dan ayrılıp Barlas'la odadan çıktık.


"Güzelim seni eve bırakayım, dinlen olur mu?"


Kafamı iki yana salladım.


"Oraya gidemem Barlas... Güneş'siz hazır değilim o eve girmeye."


Barlas anlayışla kafasını sallayıp ellerimi avucunun içine aldı.


"O zaman benim evime gidelim. İstediğin kadar kalabilirsin güzelim. Görkem de çok yorgun daha fazla hastanede kalmayın."


Çaresizce başımı salladığımda başka çarem olmadığını farkındaydım. O eve Güneş'siz dönemezdim bu kadarına hazır değildim.


"Hadi o zaman."


Barlas'la birlikte hastanenin bahçesine indiğimizde Aslı abla ve Görkem'i bankta görmüştük. Onlara doğru ilerlediğimizde çok geçmeden yanlarına vardık. Aslı abla beni görür görmez ayağa kalkıp sıkıca sarıldı.


"Başın sağ olsun canım."


Bu cümle canımı daha fazla acıtırken Aslı ablaya daha sıkı sarılmıştım.


"Teşekkür ederim..."


Aslı abladan ayrıldığımda söze Barlas girmişti.


"Aslı biz eve dönüyoruz. Görkem ve Adel epey yoruldu daha sonra konuşursunuz olur mu?"


Aslı abla kafa sallayıp omzumu sıvazladığında Görkem'in elini tutup arabaya ilerlemiştik. Arabaya bindiğimizde, başımı arkaya yaslayıp gözlerimi cama çevirdim. Barlas radyoyu açtığında kulaklarıma dolan şarkı dolmaya hazır olan gözlerimi daha fazla doldurmuştu.


"Valla' yoksun

Billa' yoksun

Öyle olsun, Can


Genceciktin

İnceciktin

Can dostumdun, Can..."


Evren bana oyun oynar gibi bu şarkıyı karşıma çıkartmıştı sanki. Emir Can İğrek'in sesi kulaklarıma dolarken göz yaşlarım usul usul akmaya devam ediyordu.


"Kazandık!"

Güneş heyecanla boynuma sarıldığında olanları yeni idrak ediyor gibiydim. Biz üniversite kazanmıştık!

"Kazandık Sarışınım kazandık!"

"Artık sonsuza kadar beraberiz Adel. İnanabiliyor musun?!"

"Sonsuza kadar sarışınım!"


"Güzelim iyi misin?"


Bakışlarım Barlas'ı bulurken daldığım düşüncelerden onun sayesinde ayrılmıştım.


"Efendim?"


"İyi misin dedim. Geldik hadi inelim."


Usulca kafamı sallayıp arabadan indiğimde, Görkem'de inip etrafa bakmaya başlamıştı.


"Hadi ufaklık, sonra bol bol bakarız bahçeye."


Gülümseyerek Barlas'ın yanına gelip elinden tutan Görkem'le bende gülümsemiştim. Hep birlikte eve girdiğimizde Barlas bana döndü.


"Sen çık dinlen güzelim. Ben Görkem'le ilgilenirim."


Kafamı sallayıp yanımda duran Görkem'in saçlarını öptüm.


"Barlas abinle güzelce oynayın miniğim, üzme onu olur mu?"


"Oluy abya!"


Görkem'in yanağına ufak bir öpücük bırakıp merdivene yöneldiğimde, basamakları yavaşça çıkmaya başladım. Buradayken kaldığım odaya girip yavaşça yatağa oturup etrafa bakmaya başladım. Güneş'in ölümü kaldıramayacağım bir yük gibiydi. Göz yaşlarım tekrar gözlerimi bulurken kendimi yatağa bırakıp günlerdir yaptığım gibi bana her şeyi unutturmasını dilediğim bir uykuya kendimi bıraktım.


"Ya ilerideki kocan beni sevmezse?"

"Nereden çıktı? Ne ara evlendim de kocam oldu kızım yavaş!"

"Ben bilmem! Beni sevmezse vermem seni ona göre!"

"Delisin kızım sen! Seni sevmeyen biri beni de sevmesin!"


Ağlayarak gözlerimi açtığımda, yine her zaman olduğu gibi Güneş'le olan anılarımız kafamın içinde hayat buluyordu. Gözlerim telefonuma giderken saatin 06.45 olduğunu fark ederek yerimden kalktım. Barlas'ın odasına adımladığımda yatakta tek olmadığını fark etmiştim. Görkem Barlas'ın göğüsünde uyuyordu. Gülümseyerek sessizce odadan çıktığımda daha fazla uyumak istemediğimi fark edip aşağı indim. Bahçeye çıktığımda, Bahçedeki masanın yanındaki sandalyelerden birine kendimi bırakıp kollarımı bağladım.


"Neden Güneş? Neden gittin?"


Göz yaşlarım artık akmazken cevap bulamadığım sorular kafamın içinde dönüp duruyordu.


"Güzelim?"


Barlas'ın arkamdan gelen sesiyle gözlerim onu buldu.


"Neden kalktın?"


"Bugün şey..."


Barlas'ın bitiremediği cümleyi ben bitirmiştim.


"Cenaze var."


barlas hüzünle başını sallayıp yanımdaki sandalyeye oturmuştu.


"Hiç bir şey yemedin. Biraz bir şeyler ye güzelim lütfen."


Hafifçe başımı salladığımda, Barlas ayağa kalkıp bana elini uzatmıştı.


"Hadi bana yardım et."


Elimi Barlas'ın avucuna bıraktığımda, Barlas hafifçe tutup beni mutfağa doğru götürmeye başladı.


"Ne yemek istersin?"


"Fark etmez."


Barlas biraz düşündükten sonra eline tost ekmeği pakedini alıp bana döndü.


"Tosta ne dersin?!"


Zoraki gülümsememle kafamı salladığımda Barlas mutfak masasındaki sandalyeyi çekip eliyle sandalyeyi gösterdi.


"Şimdi öğretmen hanım, oturuyorsunuz ve gerçek tost nasıl yapılır izliyorsunuz!"


Gülümseyerek sandalyeye oturduğumda Barlas'ı izlemeye başladım. Barlas; kaşarları ve sucukları ince ince dilimleyip ekmeklerin arasına dizdikten sonra ısıttığı tost makinesine koyarak pişirmeye başladı. Çok geçmeden pişen tostları tabaklara dağıtarak bir tabağı kendi önüne bir tabağı benim önüme bıraktı. Sessiz geçen bir yemeğin ardından Barlas'la birlikte salona geçmiştik.


"Güzelim cenaze 12.00'de olacak. Yani bir kaç saat var... Güneş'in babası işlemleri halletmeye çalışıyor ama onu yalnız bırakmak istemiyorum. Sen biraz görkemle bekle, iki saat sonra seni almaya geleceğim. Görkem'i Aslı'ya bırakır öyle geçeriz..."


Başımı usulca salladığımda Barlas alnımdan öperek bana döndü.


"Görüşürüz güzelim."


"Görüşürüz canım."


Barlas ayağa kalkıp ceketini aldı. Kapıya yönelip son kez bana baktığında gülümsedim. Oda bana gülümseyerek evden ayrıldı. Yine boş duvarlarla baş başa kaldığımda bacaklarımı kendime çekmiş etrafa bakmaya başlamıştım.


"Abya!"


"Buradayım miniğim gel!"


Görkem bana seslendiğinde uyandığını anlamıştım. Ayağa kalkıp bir eli gözünde bana doğru gelen Görkem'e çevirdim bakışlarımı.


"Hadi miniğim sana kahvaltı hazırlayayım."


Görkem başını sallayıp elimi tuttuğunda beraber mutfağa gelmiştik. Dolaptan bir kaç şey çıkartıp Görkem'e hazırladığımda, Görkem sessizce kahvaltısını etmeye başlamıştı. Bende dağılanları topladıktan sonra Görkem'in bitirdiği tabakları da toplayarak vaktimi geçirmiştim. Telefonum çaldığında dikkatimi çalan telefonuma verdim.


"Alo?"


"Alo, güzelim geliyorum hazır mısınız?"


"Evet hazırız."


"Tamam beş dakikaya oradayım."


Telefon kapandığında telefonu cebime koyup bana merakla bakan Görkem'e çevirdim bakışlarımı.


"Miniğim sen bir kaç saat Aslı ablanla kalacaksın. Uslu dur tamam mı?"


"Tamam abya! Hem ben onu çok sevdim. Anne gibi..."


Buruk bir gülümseyle Görkem'in saçlarını öptüm.


"Hadi gidiyoruz."


Görkem'in elini tutarak kapıdan çıktığımda, çok geçmeden Barlas gelmişti. Arabada yerimizi aldığımızda Barlas elimin üzerine kuş kadar hafif bir öpücük bıraktı.


"Hazır mısın?"


Cevap vermek yerine kafa sallamakla yetinmiştim. Araba hareket ettiğinde çok geçmeden Aslı ablanın evine ulaşmıştık.


"Sen inme. Ben Görkem'i bırakıp geleceğim."


Başımı sallayıp Görkem'e döndüm.


"Görüşürüz canım."


"Görüşürüz abya."


Görkem ve Barlas arabadan indiğinde camdan onları izliyordum. Aslı abla kapıyı açıp Görkem'e sarıldıktan sonra şefkatle Barlas'a da sarılmıştı. Barlas ve Aslı abla kısaca konuştuktan sonra Barlas arabaya dönmüştü. Barlas'ın bakışları bana dönerken bende ona bakmaya başladım.


"Güçlü olmaya çalış güzelim. Ben yanındayım."


Kafamı sallayıp elimi Barlas'ın yanağına götürdüm.


"İyiki varsın..."


Barlas avucumun içini öptüğünde gülümseyerek bakışlarımı kaçırdım. Araba hareket ettiğinde, cenazenin olduğu yere gelmiştik. Ayaklarım ne kadar geri geri gitse de arabadan titreyen bacaklarımla indim. Barlas yanıma gelip bana kolunu uzattığında, ona minnetle bakarak koluna girdim. Kalabalığa yaklaştıkça kulaklarıma dolan ağlama sesleri kalbimi yakıp kavuruyordu. Güneş'in tabutunu gördüğümde göz yaşlarımı daha fazla tutamayarak akıtmaya başlamıştım. Güneş'in tabutunun önünde resmi duruyordu. Mezuniyet resmi... Barlas'ın kolundan çıkarak tabutun yanına ulaştım. Nermin abla, tabutun yanında ağlıyor Semih amca da onu tutmaya çalışıyordu. Elimi Güneş'in resmine uzattığımda hayat dolu gözleri ayakta durmamı güçsüzleştiriyordu.


"Şaka desene Güneş, gitmedim desene!"


Zorlukla konuştuğumda hiç bir şeyin şaka olmadığını bilmek kalbimi daha da acıtıyordu. Kendimi dizlerimin üstüne bıraktığımda ağlamam şiddetlenmişti. Kollarımda hissettiğim ellerle, gözlerim ellerin sahibini buldu; Batuhan'ı... bir yandan ağlıyor bir yandan beni tutmaya çalışıyordu.


Cenazenin sonuna geldiğimizde herkes dağılmış sadece biz ve ailesi kalmıştı. Bir avuç toprağı önümde duran mezara bırakırken göz yaşlarım mezarı sulamaya yetecek türdendi. Gözlerim

mezar taşını buldu.


         Güneş Seymen 

20.12.2001  30.10.2023


Gözlerimi acıyla kapattığımda zorlukla ayağa kalktım. Artık ayaklarım beni taşımazken bedenim, Batuhan'ın kollarına yığılıp kalmıştı. Son hatırladığım Batuhan'ın kollarıyla havalanan bedenim ve Barlas'ın endişeli sesiydi...Cenaze olmuştu, bitmişti... her şey bir anda olup bir anda bitmişti. Sırada Güneş'in hayalleri vardı, gerçekleştiremediği ama benim gerçekleştirmek için elimden geleni yapacağım hayalleri...


                          BÖLÜM SONU

_____________________________


Yeni bölüm geldii umarım seversiniz...yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm 10K olduğunda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡


TikTok: petrichor0_1 

İnstagram: peteichor_0


✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨

_____________________________

Loading...
0%