Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23.Bölüm: Açiliş

@peteichor_

açmak bir çözüm değildi belki ama kabullenmek bir çözümdü ve ben artık hayatın bana getirdiklerini sonuna kadar kabullenecektim.


23. BÖLÜM: AÇILIŞ


1 Ay Sonra;


"Güneş Seymen. Bu açılışın asıl sahibi, bu Cafe'ye ismini veren; benim güzel dostum. Onun anısına açmış olduğumuz Güneş Cafe'nin açılışına geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Bugün burada açılış töreni olduğu kadar anma töreni de gerçekleştiriyoruz. Güneş'in son hayali canlı müzikli bir cafe açmaktı. Ben ve Güneş'imin sevgilisi; Batuhan, bir aydır onun hayalini gerçekleştirmek için elimizden geleni yaptık. Umarım gittiği yerde mutludur ve bizi görüyordur. Onu çok seviyoruz her zaman kalbimizde olacak... Neyse buraya sizi ağlatmak için çağırmadık tabii. Hepiniz tekrardan hoş geldiniz! Sözü Batuhan'a bırakıyorum."


Alkışlar yükselirken sahnenin önünde bana elini uzatan Barlas'ın avucuna elimi bırakıp, sahneden usulca indim. Batuhan sahneye çıkarken buruk bakışları beni buldu. Ona güven vermek istercesine gözlerimi uzunca kapatıp açtım. Bugün burada Güneş'in son hayalini gerçekleştiriyorduk. Cafe'nin duvarları güneş resimleri, güneşten aynalar ile doldurulmuş, sahnenin arka kısmında ise Güneş'in fotoğrafı ile kaplanmıştı. Bir aydır neredeyse tek yaptığımız bu cafe için uğraşmaktı. Batuhan ve ben bu sürede hem daha da yakın olmuş, hemde Güneş'i yanımızda hissetmiştik. Batuhan'ın konuşmaya başlamasıyla düşüncelerimden ayrılıp dikkatimi sahneye yönelttim.


"Hepiniz hoş geldiniz. Adel'in de dediği gibi bu bir anma töreni... Güneş, benim hayat dolu sevgilim, beni şarkı söylerken görmeyi çok severdi. Son zamanlarda tek dileği böyle bir cafe açmaktı. Dilerdim ki şu an Güneş'im, Gün ışığım; sizin yanınızdan parlayan gözleriyle gözlerimin içine bakarak beni gururla izlesin... ama olmadı, hayat bazen hiç beklemediğiniz bir anda sevdiğinizi çekip alıyormuş. Acı bir tecrübeyle bunu anladım."


Batuhan gözünden akan bir damla yaşı elinin tersiyle silip gülümsedi.


"Her neyse hepiniz tekrardan hoş geldiniz. İyi eğlenceler diliyorum."


Hepimiz sahneden inen Batuhan'ı alkışlarken, Batuhan çok geçmeden yanımıza ulaşmıştı.


"Çok güzeldi Batu..."


"Teşekkür ederim Adel. On dakika sonra müziğe başlayabiliriz. Saat 21.00 olmak üzere."


"Tamam o halde sen sahneye çık son hazırlıklarını yapmaya başla. Bizde Güneş'in annesi ve babasının masasına bir gidelim..."


Batuhan usulca kafa sallayıp sahneye çıkarken, bende tereddütle Barlas'a bakıyordum. Barlas kararlı bir şekilde elini bana uzattığında gülümseyerek elini tutum. Semih amca bizi fark ettiğinde hafifçe gülümsemişti. Nermin abla da Semih amcanın baktığı yere bakıp bize baktığında, gülümseyerek ayağa kalktı. Bir anda Nermin abla beni kollarının arasına almış sıkıca sarılmaya başlamıştı.


"Güzel yavrum benim."


Gülümseyerek bende Nermin ablaya sıkıca sarıldığımda göz yaşlarım akmak için bu anı bekliyormuş gibiydi...


"Teşekkür ederiz yavrum güneşimin anısına yaptıklarınız için..."


Nermin abladan ayrılıp ellerini ellerim arasına aldım.


"Ne demek Nermin abla, Güneş benim kız kardeşim..."


Nermin abla bir elini yanağıma çıkarıp okşarken Batuhan'ın sesiyle hepimiz sahneye döndük.


"Ben burada söyleyeceğim ilk şarkıyı Adel'le söylemek istiyorum. Adel sende ister misin?"


Herkes alkışlamaya başlarken Barlas'a döndüğümde bana güven veren bakışlarıyla kafamı salladım. Barlas, elimi tutup sahneye ilerlediğinde sahneye çıkmama yardım etti. Barlas'ın gözleri parlarken, bende dolu gözlerle gülümsemiştim. Batuhan bana yöneldiğinde bakışlarım onu buldu. Kulağıma eğilip konuştu.


"Şebnem Ferah, Hoşça kal... biliyor musun?"


Kafamı salladım. Çok sevdiğim bir şarkıydı. Batuhan ve arkadaki orkestra çalmaya başladığında kendimi, ruhumu şarkı için hazırlıyordum.


"Seni ararken kendimi, kaybetmekten yoruldum.

Bulduğumu zannettiğimde, kendimden ayrı düştüm."


Batuhan şarkıya girdiğinde ilk kısımı bitirip bana bakmaya başladı.


"Bu garip bir veda olacak, çünkü aslında hep içimdesin.

Ne kadar uzağa gitsem de, gittiğim her yerde benimlesin."


Şarkıya devam ettiğimde gözlerimi terk eden yaşlar, bu anın bir veda anı olduğunun göstergesi gibiydi.


"Söylenecek söz yok, gidiyorum ben

Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal"


Bu kısmı Batuhan'la birlikte söylediğimizde ikimizde ağlıyorduk. Kimsenin ağlayarak şarkı söylememizi yargılayacak hali yoktu. Batuhan'la birbirimize döndüğümüzde göz yaşlarımız arasında titreyen sesimizle şarkıyı söylemeye devam ettik.


"Ben bir kısrak gibi, gelmişim dünyaya

Şahlanıp gitmek içimde var

Hoşçakal."


Bu kısmı Batuhan söylemiş daha sonra melodiyi dinlemeye devam etmiştik. Göz yaşlarım gözlerimden kendini bıraktıkça içimden bir şeyler akıyordu. Güneş'in sesi kulaklarımı buldu.


"Adel ya hiç tanışmasaydık?"

"Allah korusun kızım! Nereden çıktı yine bu sorular?"

"Bilmem ki. Hayatıma girmemiş olman düşüncesi çok kötü."


Gözlerimi acıyla kapatarak tekrar şarkıya girdim.


"Biraz su biraz yeşillik, her yer benim evimdir.

Taşırım dünyayı sırtımda, her dil benim dilimdir."


Batuhan tekrar girdiğinde susup onu dinlemeye devam ediyordum.


"Ama söylenecek söz yok, gidiyorum ben. Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal."


Diğer kısım geldiğinde tekrar şarkıya girmiştim.


"Hoşçakal hoşçakal hoşçakal hoşçakal

ben bir kısrak gibi 

Gelmişim dünyaya 

Şahlanıp gitmek içimde var

Hoşçakal..."


Son kasımı Batuhan'la birlikte söylediğimizde şarkı bitmiş, alkışlar yükselmişti. Ağlayarak Batuhan'la birbirimize sarıldığımızda göz yaşlarımız ve hıçkırıklarımız birbirine karışmıştı. Arkamızda Güneş'in fotoğrafı, alkışlar eşliğinde, ağlayarak sarılıyorduk... Bu an hiç unutamayacağımız türdendi. Biz bugün burada Güneş'e veda etmiştik, hayatımın en acı vedasıydı bu veda. Batuhan'dan ayrıldığımda Barlas'ın dolu gözlerle bizi izlediğini gördüm. Batuhan'a baktığımda minnetle bana bakıyordu.


"Hoşça kal Güneş..."


İçimden Güneş'e bir kez daha veda ettikten sonra sahneden inip Barlas'ın yanına gitmiştim. Barlas beni kollarının arasına aldığında ona sıkıca sarıldım.


"Çok güzeldi..."


Gülümseyerek Barlas'a daha sıkı sarıldığımda Rahatladığımı hissediyordum. Barlas'dan ayrılıp Aslı abla ve Barlas'ın ortasında bulunan sandalyeye oturdum. Batuhan başka bir şarkıya başlarken merakla onu dinliyordum.


"Kaybet bu öfkeni

İçinde sakladığın

Terk et o derdini

Benden almadığın."


Söylediği şarkı beni gülümsetirken merakla onu dinlemeye devam ediyordum...


"Sabret, sonu aynı değil

Söylüyorum

Dinle, rüyalarım her gün aynı

Olmayacak."


Batuhan ağlamıyordu ama gözleri dopdoluydu. Sanki her an ağlamaya başlayacak gibiydi.


"Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin

Gitme, kaybedince daha çok seveceksin

Biliyorum, hiçbir anlamı yok."


Batuhan söylemekte zorlanırken gözlerini kapatıp söylemeye devam etti...


"Yokluğunda

Yokluğunda

Yokluğunda

Ra-ra-ra-ra-"


Gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle silerek Batuhan'ı dinlemeye devam ettim. Aradan geçen bir kaç saat, bir kaç şarkının ardından bu geceyi başarıyla tamamlamıştık. Şimdi Barlas'ın arabasında eve doğru ilerliyorduk. Artık Barlas'la aynı evde yaşıyorduk. Bir nevi ev arkadaşı gibiydik. Kendimde eve gidecek gücü bulamadığımdan, yeni eve çıkmak istemiştim. Barlas bu fikrime karşı çıkarak kocaman evde tek yaşadığını ve ev arkadaşı olmamızın iyi bir fikir olduğunu söylemişti. İki hafta sonunda beni ikna etti ve eşyalarımı evden aldırarak evindeki bir odaya yerleştirdik. Görkem'e de ayrı bir oda hazırlayarak beni epeyce şaşırtmıştı.


Barlas son bir aydır dibimden ayrılmıyordu. Ağlayarak uyandığım geceler yanımda oluyor, bana saatlerce yıldızları, çocukluk anılarını anlatıyordu. Ona minnettardım... Belkide o olmasaydı ağır bir depresyon geçirebilirdim belki kendime zarar bile verebilirdim ama yanımda Barlas gibi bir adam varken bu mümkün değildi.


"Geldik güzelim."


Gülümseyerek kafamı sallayıp arabadan indiğimde, çok geçmeden barlas yanıma ulaşıp her zaman olduğu gibi elimi sıkıca tutmuştu.


"Barlas Aysun Abla'nın kardeşi nasılmış sordun mu hiç?"


Barlas kapıyı açarken aklıma gelen düşünceyle Aysun ablayı sormuştum. Barlas'ın yanında çalışan Aysun abla bir süre önce kardeşinin hasta olduğunu öğrenerek memleketine gitmişti.


"Durumu pek iyi değil sanırım güzelim. Bir süre daha Aysun abla orada kalacak."


Anladım manasında kafamı sallarken Barlas'ın açtığı kapıdan içer giriyorduk.


"Öğretmen hanım bugün Görkem evde değil Ya hani..."


Barlas'ın söylediği şey Görkem'in yokluğunu hatırlamama sebep oldu. Bu akşam açılıştan ötürü Görkem, Deniz ile birlikte Aslı ablalarda kalmıştı. Aslı ablanın yardımcısı ikisine de gözü gibi baktığı için içim rahattı. Gecenin bu saatinde Görkem'i uyandırmaya kıyamadığım için orada kalabileceğini söylemiştim.


"Eee Barlas."


"Yani başbaşayız."


Barlas çarpık gülüşüyle yanıma gelip ellerini belimde gezdirdiğinde utanarak bakışlarımı kaçırdım.


"E-Evet yani?"


"Bir şeyler mi yapsak?"


Gözlerim kocaman açılırken Barlas'dan uzaklaştım.


"Ne diyorsun Barlas sapık mısın sen?"


"Sakin ol sadece film izleyelim diyecektim."


Barlas göz kırpıp arkasını döndü ve salona ilerledi. Utanarak parmaklarımla alnımı ovdum.


"Of Adel rezilsin rezil!"


"Hadi güzelim gel film seçelim."


"G-Geliyorım!"


Tedirgince Barlas'ın arkasından ilerlediğimde televizyonda film aradığını anlamam çok uzun sürmedi. Barlas'ın yanındaki boşluğa bedenimi bırakıp televizyon ekranındaki çeşit çeşit filme bakmaya başladım.


"Ne tür izleyelim?"


"Fark etmez."


"Korkuya ne dersin?"


Tereddütle Barlas'a baktım.


"Ya uyuyamazsam?"


"Uyuturum ben seni."


Pes ederek kafamı salladığımda Barlas gülümseyerek beni göğüsüme çekip korku filmlerine bakmaya başladı.


"Çığlık mı izleyeceğiz!"


"Evet! Çok severim."


Oflayarak kafamı iyice Barlas'ın göğüsüne yasladım, elime beni koruyacağını düşündüğüm yastığımı aldım ve artık hazırdım, yani sanırım...


Bolca çığlık attığım, korktuğum, Barlas'ın bana kahkahalarla güldüğü iki saatin ardından sonunda bitmişti.


"Bu sondu!"


Barlas belimden sarıldığında hala gülüyordu.


"Gülmesene!"


Barlas'a dirseğimle vurduğumda Barlas daha sıkı sarılmıştı belime.


"Tamam tamam. Ben şimdi bir yukarı çıkayım, üstümü değiştireyim geleyim güzelim."


"Tamam ama geç kalma zaten korkuyorum."


Barlas kafasını sallayıp yanağımdan öpüp ayağa kalktığında, arkasından onu izlemekle yetindim.


Kırk beş dakika. Tam kırk beş dakikadır Barlas gelmemişti. Artık sabrım taşmıştı tereddütle yerimden kalkıp merdivenlere ilerledim.


"Barlas!"


Bir yandan Barlas'a seslenip bir yandan yavaşça merdivenleri çıkarken aklıma gelen düşünceyle mutfağa inip elime bir vazo aldım. 'Bu mu koruyacak seni?' İç sesime göz devirerek merdivenlere dönüp yavaş yavaş çıkmaya devam ettim. Barlas ses vermedikçe korkum artıyordu. Barlas'ın odasına yaklaştığımda bir anda karşıma çığlık maskeli bir adamın çıkmasıyla elimdeki Vazoyu kafasına vurmam bir olmuştu.


"İmdat!"


Karşımdaki maskeli adam başında kırılan vazoyla sendelerken titreyen elleriyle yüzündeki maskeyi çıkarttı.


"Ah!"


"Barlas!"


Barlas karşımda baygın bakışlarla acıyla inleyerek, bana bakarken bir anda yere yığıldı. Şaşkınlıkla yerde başından kan akan Barlas'a baktım.


"Barlas uyan. Barlas!"


"Ya of Barlas ne oluyor Ya!?"


Yere eğilip Barlas'ı sarsmaya başladığımda Barlas uyanmak bilmiyordu. Titreyen ellerimle cebimdeki telefonu çıkartıp ambulansı aradım. Adresi kısaca söyledikten sonra Barlas'ın başında beklemeye başladım. Ah Barlas Ah! Beni korkutacağını zannedip yemişti kafasına vazoyu işte. Deliydi bu adam, deli. Çok geçmeden kapı çaldığında, hızla açtım. Hastaneye ulaştığımızda Barlas'ı acile alıp kafasına dikiş attılar. Sonunda Barlas kendine geldiğinde kaldığı odanın önünde doktorun çıkmasını bekliyordum.


"Barlas beyin yakını siz siniz değil mi?"


"Evet benim! İyi değil mi?"


Doktor gülümseyerek kafasını salladı.


"İyi merak etmeyin. Yarın sabah taburcu edeceğiz. Her ihtimale karşı bir gece gözetimimiz altında kalsın."


Anlayışla başımı sallayıp Barlas'ın kaldığı odaya ilerledim. Kapıyı açıp mahçup bakışlarla içeri girdiğimde Barlas gülümseyerek bana bakıyordu.


"İyi misin?"


Endişeyle sorduğum soruyla Barlas gülmeye başladı.


"Nasıl iyi olayım be güzelim. Kafamı patlattın!"


"Of Barlas ya! Neden yaptın? biliyordun korktuğumu. Ayrıca o maske sende ne arıyor? Deli misin sen?"


Barlas yerinde doğrularken bende yanındaki boşluğa oturmuştum.


"Ben nereden bileyim başımda Vazo kıracağını. Ufak bir şakaydı işte! On sekiz yaşlarındayken çığlık fanıydım ben. O zamanlardan kalan bir maske. Film izlerken senin tepkilerin o kadar komikti ki, benimde aklıma geldi böyle bir şaka yapmak."


"İyi halt ettin! Acıyor mu?"


Sinirle sorduğum soruyla Barlas elimi elinin arasına alıp hafifçe öptü.


"Öpersen geçer..."


Gülümseyerek Barlas'ın sargılı olan başına acıtmaktan korkarak kuş kadar hafif bir öpücük bıraktım.


"Geçti mi?"


"Doktora söyle taburcu etsin."


Gülerek Barlas'ın koluna vurdum.


"Salaksın Barlas!"


Barlas gülümseyerek yerine uzandığında kolunu açmış bana bakıyordu.


"Hadi gelin öğretmen hanımda uyuyalım."


Gülümseyerek Barlas'ın yanına uzanıp kolumu beline sardım.


"Elinde ağırmış!"


"Barlas!"


Barlas hafifçe kırkırdadı.


"Tamam tamam! Seni kızdırmayayım şimdi. yoksa sonum hiç iyi olmaz."


Güldüm. En azından farkındaydı.


"Bencede, hemde hiç!"


Barlas'ın bir eli saçlarıma giderken, okşadığı yeri hafifçe öptü. Gülümseyerek Barlas'a daha sıkı sarıldım. Hayat böyle bir şeydi işte; kaçtığın, görmeye tahammül edemediğin adamla bir hastane odasında uyumak kadar garipti. Bende ayak uydurmuştum bu hayata, kabullenmiştim. Seviyorsam yaşayacaktım, kızıyorsam kızacaktım, ağlıyorsam ağlayacaktım. Kaçamıyorduk. Ne duygularımızdan ne kendimizden kaçamıyorduk. Bizde kaçmazdık öyleyse her şeyi kabullenirdik. Kaçmak bir çözüm değildi belki ama kabullenmek bir çözümdü ve ben artık hayatın bana getirdiklerini sonuna kadar kabullenecektim. Bu hastane odasında, Barlas'ın göğüsünde, düşüncelerimin beni sürüklediği derin bir uykuya kendimi bırakmıştım...


"Ne yapıyorsun lan sen!"


Barlas'ın bağırışı ile yerimden sıçradığımda, Barlas'la odada yalnız olmadığımı fark ettim. Uraz tam yanımda bana bakıyordu, gözlerimin içine...


"N-Ne oluyor Barlas?"


"Bu it sen uyurken saçlarına dokunuyordu!"


Barlas bir anda yataktan fırlayarak Uraz'ın yakalarını tutup sarsmaya başladığında, korkuyla yerimden kalktım.


"Barlas dur!"


Barlas Uraz'a vurmaya başladığında, Uraz en ufak bir tepki yada karşılık vermeden gülerek Barlas'ın yumruklarını karşılıyordu.


"Barlas yeter öldürecek misin?"


"Bir daha Adel'e dokunmayacaksın anladın mı!?"


Barlas onu ne kadar tutmaya çalışsam da beni dinlemiyor ve kontrol edilemiyordu.Gözü dönmüş gibiydi. Korkuyla bağırmaya başladım. Başka çarem yoktu.


"Doktor çağırın! Yardım edin!"


"Adel'e dokunmayacaksın!"


Ben kapıyı açıp bağırırken Barlas durmadan Uraz'a vurmaya devam ediyordu. Korkuyla Barlas'ın yanına dönüp ağlamaya başladım.


"Barlas dur ne olur! Dur artık! Ölecek!"


Barlas'ın gözleri bana dönerken Uraz'ın baygın gözleri kapanmak üzereydi. İçeri doktor girdiğinde yanındaki polisleri görmek göz yaşlarımı hızlandırıyordu.


"Sedye getirin!"


Doktor kapıdan dışarıya seslenirken yanındaki polisler, Yerde ellerinde Uraz'ın kanı olan Barlas'a yöneldi.


"Bey efendi siz bizimle geliyorsunuz."


İki polis Barlas'a yönelirken Bende yere eğilip Barlas'ın elini tutmuştum.


"Götürmeyin onu! Lütfen..."


Barlas dağılmış saçlarıyla elini elimden çekip ayağa kalktı. Polislere ellerini uzatan Barlas'a göz yaşlarıyla bakıyordum. Polisler Barlas'ı götürürken, hemşirelerde elindeki sedyeyle gelip yerde yatan Uraz'ı alıyorlardı. Her şey hızla gerçekleşirken tek yaptığım dizlerimin üzerinde hastanenin beyaz duvarları ile bakışmaktı.


                           BÖLÜM SONU


_____________________________


Yeni bölüm geldii umarım seversiniz...yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm 12K da sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡


TikTok: petrichor0_1 

İnstagram: peteichor_0


✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨

_____________________________

Loading...
0%