Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25.Bölüm: Bi̇li̇nmeyen Numara

@peteichor_

"Okuduğum her kitapta, dinlediğim her şarkıda, izlediğim her film sahnesinde Barlas vardı."


25. BÖLÜM: BİLİNMEYEN NUMARA


"Uraz?"


"Beni içeriye davet etmeyecek misin?"


Uraz'ın bu yüzsüz tavrı sinirlerimi bozarken, kapıdan çıkıp kapıyı hafifçe kapattım.


"Uraz ne istiyorsun benden?"


"Hiç bir şey. Mesajıma cevap vermeyince bende akşamki yemeği sana hatırlatmak istedim. Yoksa-"


Sinirle Uraz'a döndüm.


"Yoksa ne? Ne yaparsın Uraz?"


Uraz hafifçe gülümseyerek bir adım bana yaklaştı.


"Yoksa o çok sevdiğin Barlas zarar görür Adel. Büyük bir zarar."


Pes ederek bir adım geriye gittiğimde gözlerimi kaçırarak Uraz'a döndüm.


"Akşam görüşürüz."


Uraz gülümsemekle yetindiğinde, Aralık bıraktığım kapıdan girdim ve hiç bir şey söylemeden kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yasladığımda, derin bir nefes almayı diledim ama ciğerlerim, almak istediğim bu nefesi reddediyordu.


"Abya!"


Görkem uyku mahmurluğuyla yanıma geldiğinde gülümsedim.


"Günaydın miniğim."


"Günaydın abya!"


Gülümseyerek Görkem'in elini tuttum, mutfağa ulaştığımızda dolabı açıp incelemeye başladım. Dolapta her şey eksiksizdi. Batuhan'ın bu ince düşüncesi beni gülümsetmişti. Görkem'le birlikte yaptığımız kısa bir kahvaltının ardından kahve yapıp salona geçmiştim. Görkem yanına aldığı arabasıyla oynarken bende dışarıyı seyrediyordum. Gözlerim dışarıda dolaşırken, kapının çalmasıyla dikkatim oraya yönelmişti. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm yüz daha önce görmediğim bir yüzdü.


"Merhaba, efendim. Bu paketi Uraz bey sizin için gönderdi."


Sıkıntıyla ofladım.


"Bu paket ne?"


Karşımdaki adam paketi bana uzattığında, elinden aldım.


"Şuraya bir imza alabilir miyim?"


Adamın uzattığı kağıdı imzalayıp eve geri döndüğümde, gelen paketi elime alıp salona yöneldim. Paketi açtığımda içinden Kısa, siyah, straplez bir elbise yanında ise siyah topuklu bir ayakkabı çıkmıştı. Paketi kenara bırakırken içinden düşen not kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.


"Seni akşam bu elbisenin içinde görmek istiyorum. Bu elbisenin senden daha fazla yakışacağı bir kadın yok Adel. Akşam görüşmek üzere. Elbiseyi giymeyi unutma sakın." ~Uraz Aymaz


Sinirle notu buruşturup kenara attım. Artık sinirlerim, sabrım bu yaşadıklarımı kaldırmıyordu. Ellerim titremeye başladığında derin nefesler alarak sakinleşmeyi diledim. Çalan telefonumla oflayarak telefonumu aldım. Arayan kişi içimi rahatlatırken gülümseyerek telefonu açtım.


"Batu?"


"Maviş nasılsın bakalım? Uyuyabildin mi?"


"Maviş mi? O nereden çıktı?"


"Bilmem içimden geldi!"


Batuhan görmesede gülümsedim. Bana bu şekilde hitap etmesi hoşuma gitmişti.


"Batu, akşam Uraz'la yemeğe gideceğim..."


"İyice düşündün mü Adel? Eğer istemiyorsan-"


İsteksiz bir şekilde kafamı iki yana salladım.


"Batu biliyorsun... Gitmem gerek."


"O zaman bir anlaşma yapalım Maviş. Gittiğin yerden bana konum atacaksın ve çıktığınızda mekana geleceksin eve birlikte döneceğiz."


Gülümseyerek kafa salladım.


"Tamam Batu! Görüşürüz öyleyse sana kolay gelsin."


"Batuhan!"


"Görüşürüz Adel."


Arkadan duyduğum ses Barlas'dan başkasının değildi. O an Barlas'ın sesini bile özlediğimi fark etmiştim. Onunda beni özlediğini düşünerek, buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan.


"Abya bak ben ne getiydim."


Merakla Görkem'e baktım.


"Ne getirdin bebeğim?"


Görkem arkasından çıkarttığı kitabı bana uzatarak gülümsedi. Gelirken küçük prens kitabını da getirmişti...


"Biraz okuy musun?"


Gülümseyerek Görkem'i kolumun altına çektim.


"Tabii miniğim."


Yarım kalan satırlardan başladım okumaya...


"Peki, insanlar nerde?" dedi küçük prens. " İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.'' ''İnsanların içinde de öyle hissedersin'' dedi yılan. "Arada pek fark yoktur."


Kitabı kapatmadan önce okuduğum son satır buydu. Burukça gülümsedim. Yılan haklıydı. İnsan bazen kendini insanların içinde de yalnız hissederdi. Tıpkı benim gibi... göğüsümde uyuyan Görkem beni gülümsetirken, Görkem'i kucağıma alıp yatağına götürdüm. Saat akşam olmak üzereydi, artık hazırlanmam gerekiyordu. Ancak aklıma gelen düşünceyle Uraz'ı aramak için telefonumu çıkarttım. Çok geçmeden çalan telefonun ardından duymaktan rahatsız olduğum sesi duymuştum.


"Adel? Sen beni arar mıydın?"


"Uraz Görkem'i bırakabileceğim kimsem yok."


Uraz'ın gülümsediğini hissetmiştim.


"Harika öyleyse küçük beyde bize eşlik ediyor!"


"Pekala hoşça kal."


Bu yemekten kurtulamayacağımı anlamıştım. Uraz'ın gönderdiği elbiseyi ve ayakkabıyı alıp odama ilerledim. Çok geçmeden hazır olduğumda aynadan kendime baktım, mutsuzluğuma... Aklıma Barlas geliyordu, hala kulaklarımda öğretmen hanım deyişi yankılanıyordu.


"Ağlamak size yakışmıyor öğretmen Hanım."

"Hadi gelin öğretmen hanımda uyuyalım."

"Kızmayın ama öğretmen hanım. Hem ben sizin elinizden zehir olsa içerim."


Kafamı iki yana sallayarak Barlas'ın kulaklarımdan silinmeyen sesinden kurtulmaya çalıştım. Başaramadım...


Saçımı hafifçe yaptıktan sonra hafif bir makyaj yaptım ve hazırdım. Bu kadarı fazlaydı bile. Görkem'in odasına ilerleyip yatağının kenarına geçtim. Birazdan Uraz burada olurdu.


"Miniğim uyan bakalım."


Görkem hafifçe kıpırdandığında saçlarını okşamaya başladım.


"Miniğim? Hadi bakalım uyan..."


Görkem gözlerini kaşıyarak yerinden doğrulduğunda merakla bana bakmaya başladı.


"Yemeğe gidiyoruz bir tanem. Uraz abin de gelecek..."


Görkem küçük kaşlarını çatarak gözlerime baktı.


"Neden Baylas abi gelmiyo abya?"


"O gelemez miniğim işi varmış."


Görkem üzülerek yerinden kalktığında Barlas'ın bende bıraktığı etkiyi Görkem'de de bıraktığını anlamıştım. Görkem'e dolaptan bulduğum kıyafetlerden giydirip kapıya yöneldiğimizde, çok geçmeden Uraz arabasıyla gelmişti.


"Selam!"


Görkem uraz'ı gördüğünde bana sarılmıştı. Bende onu biraz daha kendime çekerek rahatlatmaya çalıştım.


"Hadi bakalım geçelim."


Başımı sallayıp Görkem'i arkaya oturtturdum ve öne geçtim. Uraz ortamın sessizliğini fark ederek radyoyu açmıştı. Radyoda çalan şarkı gözlerimin dolmasına sebep oldu.


"Gitmesen olmaz mı?

En azından bir gece

İçimde, bir kara orman

Yanıyor gittiğinde"


Barlas'ın Batuhan'dan söylemesini istediği şarkıydı bu. Şarkının sözleri kulaklarıma doldukça ağlama isteğim artıyordu. Çok geçmeden lüks bir restoranın önüne geldiğimizde Uraz'la birlikte bizde arabadan inmiştik. Etrafı incelerken restoranın ne kadar lüks bir yer olduğunu görebiliyordum. Aklıma gelen düşünceyle telefonumu çıkartıp Batuhana olduğumuz yerin konumunu attım. Çok geçmeden Uraz'ın tarif ettiği masaya oturduk.


"Beğendin mi?"


"Evet."


Uraz'ın bakışları üstümde gezindiğinde rahatsızca kıpırdandım.


"Çok güzel olmuşsun... Melek gibi."


Zoraki bir tebessüm belirdi dudaklarımda.


"Sağ ol."


Uraz gülümsemekle yetindiğinde çok geçmeden sipariş vermiş ve yemek yemeğe başlamıştık. Bu gecenin bir an önce bitmesini istemekten başka çarem yoktu. Gözüm restoranın girişine takıldığında masamıza doğru gelen tanıdık bir yüz elimdeki çatalın düşmesine sebep olmuştu. Barlas buradaydı... Ve yalnız değildi.


"Afiyet olsun."


"Bu ne güzel tesadüf abicim (!)"


Barlas sakin bir tavırla yanında duran kadına Uraz'ı işaret etti.


"Bak canım, bu Uraz. Kardeşim..."


Şaşkınlıkla ağzım açılırken Uraz gülümseyerek kızın elini sıktı. Barlas'ın bakışları bana dönerken umursamaz bir tavırla bu seferde beni gösteriyordu.


"Sevgilim buda en yakın arkadaşım; Adel."


Gözlerim büyürken hala olanları idrak etmeye çalışıyordum. Sevgilim? En yakın arkadaş? En yakın? Arkadaş? Gözlerim büyürken karşımdaki kadın elini uzatmıştı.


"Sare bende, memnun oldum."


Titreyen elimi kadına doğru uzattığımda gözlerimin karardığını hissediyordum.


"B-Bende öyle."


"Baylas Abi!"


Görkem yerinden kalkıp Barlas'a sarıldığında hala olanları idrak etmeye çalışıyordum.


"Ufaklık! Sanada merhaba."


Barlas Görkem'den ayrıldıktan sonra bakışları bize dönmüştü. Bakışlarında daha önce görmediğim bir duygu vardı. İntikam duygusu...


"Afiyet olsun size."


Barlas ve Adının Sare olduğunu öğrendiğim kadın karşımızdaki masaya ilerlerken, Uraz zaferle bana döndü.


"Bak Adel, Barlas seni unutmuş. Sende onu unutsan iyi edersin."


"U-Uraz... beni Batuhan'ın mekanına götürür müsün gitmek istiyorum. Lütfen."


Uraz elindeki peçeteyle ağzına götürerek sildi.


"Pekala Adel. Alışacaksın biliyorum. Hadi o zaman."


Görkem ve ben yerimizden kalktığımızda dengemin kaybolmasıyla Uraz belimdeki elleriyle dengemi sağlamıştı. Ayakta duracak ne halim ne de enerjim vardı. Dengemi kurup Uraz'dan ayrıldığımda Barlas'ın oturduğu masaya bakmadan oradan ayrılmıştım.


"Abya Baylas abi seni mi unutmuş?"


Bana merakla bakan Görkem'e verecek cevabım yoktu. Gülümseyerek arabaya bindiğimde Görkem ve Uraz'da binmişti.

Batuhan'ın mekanı çok uzak olmadığı için kısa sürede ulaşmıştık.


"İyi akşamlar Uraz."


"Görüşürüz güzelim. En kısa zamanda..."


Cevap veremden Görkem'le birlikte arabadan indiğimizde dizlerim giderek beni zorluyordu. Duvarlardan aldığım destekle mekana girdiğimizde, boş bulduğum ilk masaya oturmuştum. Batuhan sahnede şarkı söylerken gözleri beni bulduğunda afallasa da şarkısına devam ediyordu.


"Bağıra çağıra susarken ben

Lütfen sus konuşma uzaktan

Yakına yakına giderken

Dur lütfen bana dokunma

Yalnızlık senden kolay, hiç yorma kendini

Kaldırdım duvardaki en güzel resmini

Yakında kalbimden de silerim ismini

Boş ver, senin yanın mahşer yeri."


Şarkı kulaklarıma dolarken sözleri bir bir aklımda canlanıyordu. Yakında kalbimden de silerim ismini diyordu şarkıda. Barlas benim ismimi kalbinden bu kadar çabuk nasıl silebilmişti... Batuhan şarkısını tamamlayıp sahneden indiğinde, endişeyle yanıma geldi.


"Maviş iyi misin? Ne oldu?"


"Barlas unutmuş beni."


Batuhan sanki anlamış gibi normale dönerken bir anda yüzünde daha önce hiç görmediğim bir ifade peydah oldu.


"Sen zaten onun iyiliği için ondan vazgeçmemiş miydin? Yani şey... Sen Uraz'ın teklifini kabul ettin artık Barlas hayatına devam edebilir öyle değil mi?"


Haklıydı. Barlas hayatına devam edebilirdi edecekti de. Benim bir hayatım yoktu...


"Evet haklısın."


"Öyleyse bu geceyi noktalayabiliriz. Hadi siz arabaya geçin ben geliyorum."


Kafamı sallayıp usulca Görkem'in elinden tutup Batuhan'ın arabasına doğru ilerledim. Çok geçmeden Batuhan yanımıza geldiğinde arabaya binip eve doğru yola çıkmıştık.


"Yemek nasıldı? Bir sorun var mı?"


Hüzünle başımı iki yana salladım.


"Sare..."


Batuhan'ın bana yandan attığı bakışı hissediyordum.


"Anlamadım?"


"Barlas'ın sevgilisi..."


Batuhan gülmesini bastırmaya çalışıyor gibiydi. Aldırış etmeden ciddiyetini toparlayıp tekrar yola döndü.


"Evet biliyorum. Bugün ofise de geldi."


Cevap vermemiştim. Verememiştim... Aklıma Barlas'ın ona sürpriz yapıp ofisine gittiğim gün bana söyledikleri gelmişti.


"Neden gelmiştin?"

"Ben seni görmek-"

"İşim var demiştim yanlış hatırlamıyorsam."

"Ben-"

"Bir daha olmasın."


Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde kafamdaki düşüncelerden ayırılmaya çalıştım.


"Adel telefonun çalıyor."


Batuhan'ın söylediği şeyle ceketimin cebindeki telefonu elime alarak ekrana baktım.


Bilinmeyen numara


Anlam veremeyerek açtığım telefonu kulağıma götürdüm.


"Alo?"


Ses gelmiyordu. Tek duyduğum hırıltılı nefes sesiydi.


"Alo? Orada mısınız?"


Daha fazla beklemeden telefonu kapattığımda içimde adlandırmadım bir korku baş göstermişti.


"Kimdi o?"


"B-Bilmiyorum. Bilinmeyen bir numara."


Batuhan endişeyle bana döndü.


"Eğer bir daha ararsa söyle bir araştıralım. Belki birinin şakasıdır."


Tamam der gibi kafamı salladığımda çok geçmeden apartmanın önüne ulaşmıştık. Arabadan indiğimde arkada uyuyan Görkem'i fark etmem uzun sürmemişti. Batuhan bir şey demeden Görkem'i kucağına aldığında, gülümseyerek önden yürüdüm. Evimin önüne geldiğimizde anahtarla kapıyı açtım, Batuhan'ın kucağındaki Görkem'le önümden gitmesi için kenara çekildiğimde, Batuhan içeri adımlamıştı. Görkem'i yatağına yatırdıktan sonra üstünü örterek bana döndü.


"Eğer kötü hissedersen, bir şey olursa çekinmeden gel."


"Çok sağol Batu... Hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum."


Batuhan içten bir şekilde gülümsediğinde bende gülümsemiştim.


"Ödenecek bir şey yok maviş, artık sen benim kardeşim sayılırsın."


Burukça gülümsedim.


"İyi geceler Batu."


"İyi geceler maviş."


Batuhan usulca evden ayrıldığında önce ayağımdaki rahatsız edici ayakkabılardan kurtulup, sonrasında üstümdeki elbiseden kurtularak ılık bir duşa girmeye karar vermiştim. Son bir kaç saattir beklettiğim göz yaşlarım ılık suya karışırken, Barlas'ın kulaklarıma gelen sesiyle ağlamam şiddetlenmişti.


"Bak canım Buda en yakın arkadaşım. Adel."

"En yakın arkadaşım."

"Yakın arkadaşım."


Kulaklarımdan silinmeyen ses ağlamamı kat be kat arttırırken, kendimi durdurmaya çalışmadım. Ağlayacaksam ağlayacaktım. Sevmeyi becerememiştim, en azından ağlamayı becerebilirdim. Bir süre ılık suyun altında ağladıktan sonra üşümeye başladığımda banyodan usulca çıkıp havluyu buz gibi olmuş bedenime sararak odama ilerledim. Üstüme kalın pijamalarımı giydikten sonra odamın köşesindeki kitaplarla dolu kitaplığa yöneldim.


Bilinmeyen bir kadının mektubu


Kitabı elime alıp yatağa ilerledim ve sayfalarını karıştırmaya başladım. Gözüme çarpan ilk satırları okumaya başladım.


"Ve sanırım beni ölüm döşeğimden çağırsan, birden ayağa kalkıp sana gelecek gücü bulurdum."


Gülümseyerek kitabın sayfalarını karıştırmaya devam ediyordum. Bu kitabı bir kaç kez okumuştum, satırları okurken içim ısınıyor, gözlerim doluyordu.


"Ondan önce yalnızca bulanık ve karışık bir şeyler vardı, hatırlama çabalarıyla asla derinine inilemeyen bir şeyler, belki toz tutmuş, örümcek ağlarıyla örülmüş, karanlık yüreğimde hiçbirinin bilgisi bulunmayan nesnelerle ve insanlarla dolu herhangi bir mahzen."


Bir süre kitaptan bir kaç satır okuduktan sonra kitabın içinde kaybolduğumu fark etmiştim. Her satırında o vardı, ben vardım. Okuduğum her kitapta dinlediğim her şarkıda izlediğim her film sahnesinde Barlas vardı. Aşıktım, güçsüzdüm, çaresizdim ama inanıyordum ki; bir gün, bir gün kader bize pes edecek, bize engel olmayı bırakacaktı. Ve biz birlikte olacaktık... Yastığa başımı koyup kendimi huzursuz olduğunu bildiğim, huzurlu olmasını dilediğim bir uykunun kollarına bıraktım.


"Abya..."


Gözlerimi açtığımda, yüzümde dolaşan minik ellerle gülümsedim.


"Günaydın miniğim."


"Günaydın."


Yerimden doğrulduğumda Görkemde yataktan kalkmıştı.


"Abya Ben Deniz'i özledim."


Görkem'e bakıp gülümsedim. Uzun zamandır Deniz'le vakit geçirmişlerdi.


"Öyleyse ben Aslı ablanı arayıp bugün davet edeyim miniğim. İşleri yoksa eğer Deniz'le birlikte gelsinler olur mu?"


Görkem heyecanla belime sarıldı.


"Oley!"


Görkem'le birlikte elimizi yüzümüzü yıkayıp mutfağa geçmiştik. Dolaptan çıkarttığım bir kaç kahvaltılığı masaya dizerek Görkem ve bana Kahvaltı hazırladım. Birlikte kahvaltımızı ettikten sonra Görkem salona, arabasıyla oynamaya geçmişti. Bende cebimden çıkarttığım telefonuma Aslı ablanın numarasına tıkladım.


"Alo? Adel'ciğim."


"Aslı abla merhaba! Nasılsın?"


"İyiyim canım sen nasılsın?"


"İyiyim teşekkür ederim... Şey Görkem Deniz'i özlemişte bugün eğer müsaitseniz kahve içmeye gelir misiniz? Yeni adresimin konumunu atarım."


"Batuhan'ın evini biliyorum canım. Olanlardan da haberim var, bugün üç gibi orada oluruz."


"Tamam o halde görüşürüz Aslı abla."


"Görüşürüz Adel'ciğim..."


Telefonu kapatıp cebime koyduğumda mutfağı toplamaya devam ettim. Çöpler için bir poşet yaptıktan sonra elime aldığım poşeti, kapının önüne bırakmak için kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda, gözüm yerdeki zarfa takılmıştı. Çöpü kenara koyup titreyen elimle yerde duran zarfı aldım ve tedirgince okumaya başladım.


"Görüşeceğiz Rana. En yakın zamanda..."


Rana... Elimdeki zarf yere düşerken titreyen ellerimle dengede kalabilmek için duvardan destek aldım. Bana bu hayatta Rana diyen yalnızca teyzem ve Babamdı... korkuyla eve girip kapıyı kapattım ve kilitledim. Babam beni bulmuş olamazdı, olmamalıydı. Aklıma Görkem'i alabileceği geldiğinde korkuyla salona döndüm. Yerde, her şeyden habersiz arabasıyla oynayan küçük kardeşimi kendime çekip sıkıca sarıldım.


"Seni benden kimse alamaz miniğim. Hiç kimse..."


                         BÖLÜM SONU


_____________________________


Loading...
0%