@peteichor_
|
Barlas'la birlikte orada aylarca yaşadım. Birlikte filmler izledik, dans ettik, müzik dinledik, yemek yaptık, birlikte uyuduk, yıldızları izledik, her kabusumda saçlarımı okşadı, beni her şeye rağmen çok sevdi... 26. BÖLÜM: SAHNE SENİN "Hoş geldiniz!" Kapıda zarf bulmamın ardından iki saat geçmişti. Şimdi ise bana gülümseyerek bakan Aslı ablayı ve heyecanla bakan Deniz'i karşılıyordum. Aslı ablayla sarılmamızın ardından gözlerim Deniz'i buldu. "Nasılsın Denizciğim?" Deniz gülümseyerek belime sarıldı. "İyiyim Adel! sadece seni özledim... Beni görmeye hiç gelmedin, artık okula da gelmiyorsun." buruk bir gülümsemeyle belime sarılan Deniz'in Saçlarını okşadım. "Staj sürem doldu canım. Haftaya okula gideceğim... Ama seni görmeye gelmediğim için üzgünüm. Artık sık sık gelmeye çalışacağım, sende istediğin zaman gelebilirsin... Tabii annen izin verirse." "Tabii oğlum ne zaman istersen Adel ablanı görebilirsin." gülümseyerek Aslı ablaya baktığımda oda bana gülümsüyordu. "siz geçin çocuklar biz biraz Adel'le sohbet edelim olur mu?" "olur!" Görkem ve Deniz aynı anda konuştuğunda, gülümsedim. ikisi salona geçerlerken bizde Aslı ablayla mutfağa geçiyorduk. "kahve içer misin-" "Sonra içeriz, önce biraz konuşalım canım olur mu?" Gözlerimi kaçırdığımda, konunun ne olduğunu anlayabiliyordum, Aslı abla Barlas hakkında konuşmak istiyordu. hafifçe kafa sallayarak Aslı ablanın karşısındaki sandalyeye oturdum. "Adel, Barlas'la ayrıldığınızı biliyorum canım. Ama neden? onu bu kadar severken ne oldu da ayrılmak istediğini, onu sevmediğini söyledin?" Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde, kulaklarımda o gün Barlas'a söylediklerim yankılanıyordu. "Barlas ben ayrılmak istiyorum." "Barlas bitti! Anladın mı bitti! Sevmiyorum seni!" "Annen gibi gidiyorum ve annen gibi dönmeyeceğim Barlas." Gözlerimden engel olamadığım yaşlar süzülürken, Aslı abla endişeyle elimi tuttu. "Şşş ağlama canım. Bir şey söylemene gerek yok. Sen cevap vermeden de anlayabiliyorum. Sen Barlas'a hala aşıksın" "Bir şey değişmeyecek olsa da evet, Ben Barlas'a aşığım. Lütfen Aslı abla daha fazla soru sorma tek bilmen gereken her şeyi Barlas için yaptığım.." Aslı abla anlayışla başını salladı. "Pekala güzelim, anladığım kadarıyla bir sorunun var, eğer anlatmak istersen her zaman dinlerim... E hadi bir kahve içelim şimdi!" Gülümseyerek göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım. Aslı ablayla kahve içtiğimiz, günlük konulardan konuştuğumuz birkaç saatin ardından Aslı abla ve Deniz gitmişti. Onların gidişinin ardından ortalığı topladım ve salona geçtim. Çalan telefonumla gözlerim masanın üstündeki telefonumu buldu. Aklıma sabahki zarf geldiğinde titreyen ellerimle telefonu aldım. Arayan Batuhan'dı rahatlayarak telefonumu açtım. "Maviş! Nasılsın?" Batuhan'ın hitap şekli her defasında gülümsememe sebep oluyordu. "İyiyim Batu, sen nasılsın?" "İyiyim. Akşam benimle sahne almaya ne dersin? Hem kafan dağılır." Bugün dinlenmem gerektiğini hissediyordum. Önce Barlas ve Sare ardından kapımda bulduğum zarf ruhumu epey yormuştu. "Olurdu ama Görkem-" "Aslı ablaya bırakırsın! Hadi ama maviş kırma beni." "Gelmesem..." "Beni kıracak mısın?" Batuhan mırıltıyla konuştuğunda usulca başımı salladım. "Tamam o halde akşam orada görüşürüz." "Maviş birde yarın sabah bizim apartmanın yakınlarında bir kreş var görmüşsündür, oraya gideceğiz." "Neden ki?" Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Kreşte ne yapacaktık? "Fıstık unuttun herhalde Haftaya okuldasın, şurada iki üç günün var Görkem'in güvende olabileceği bir yer gerekiyor, bende bu çözümü buldum. Merak etme her şeyi ben halledeceğim." "Batu..." Gözlerim dolmuştu hayatımda güneşten sonra ilk defa, beni bu kadar düşünen bir arkadaşım olmuştu... "İyiki varsın..." "Sende öyle. Hadi ben seni tutmayayım hazırlan Görkem'i Aslı ablaya bırak ve gel söylememiz gereken şarkılar var Adel hanım!" "Görüşürüz Batu!" "Görüşürüz Maviş..." Merakla beni izleyen Görkem'e döndüm. "Hadi miniğin bugün Aslı ablanlarda olacaksın eğer geç olursa belki orada bile kalabilirsin. Ne dersin?" Görkem gülümseyerek başını salladı. "Olur abla!" Görkem'in ablayı doğru söyleyebilmesi beni gülümsetmişti. "Hadi o zaman gel hazırlanalım." Elimden tutan Görkem'le birlikte ilk önce onu giydirmiş, sonrada kendim dar kırmızı bir elbise giyip, saçlarımı yapmıştım. Ardından hafif bir makyaj yaptığımda hazırdım. Telefonum çaldığında gözlerim telefonumu buldu. "Alo?" "Maviş hazır mısınız? Kapıdayım ben birlikte geçeriz diye düşündüm." Gülümsedim. Hala bizi düşünüyordu. "Geliyoruz!" Telefonu kapatıp siyah deri ceketimin cebine koydum ve kapıda beni bekleyen Görkem'in elini tutup merdivenlere yöneldim. Apartmandan çıktığımızda arabasına yaslanmış bir halde bizi karşılayan Batuhan'a ilerledik. "Naber ufaklık!" "İyiyim Batuş!" Gülümseyerek Görkem'i kucağına alan Batuhan'ı izlemeye başladım. Batuhan Görkem'i arkaya oturttururken bende önde yerimi aldım. "Sen nasılsın maviş? Nasıl geçti günün?" "Güzeldi. Aslı abla ve deniz geldi oturduk biraz..." Batuhan anladım dercesine başını salladı ve aklına takılan bir şey varmış gibi bana döndü. "Dünkü arayan numaradan bir haber var mı?" Panikle başımı iki yana salladım. "Y-Yok şakaydı sanırım. Eee senin günün nasıl geçti bakalım?" Bu konuyu Batuhan'a söyleyip onu endişelendirmek istememiştim. Babamın boş tehditleri, Batuhan'ın canını da sıkmamalıydı. "Bende çalıştım. Bildiğin gibi..." Batuhan duraksayarak, gözlerini akıp giden yola çevirdi. "Barlas'da iyi..." Cevap vermemiştim. Verecek bir cevabım yoktu, iyi olması güzeldi. Artık hayatında onu mutlu edecek biri vardı. Benden başka biri... Aslı ablanın evine ulaştığımızda arabadan inmeye çalıştığımda Batuhan beni durdurmuştu. "Ben Görkem'i bırakıp gelirim sen inme hiç." Başımı sallayarak arabadan inen Batuhan'ı ve Görkem'i izlemeye başladım. Görkem, son zamanlarda Batuhan'a epeyce alışmıştı, kucağından bile inesi gelmiyordu. Batuhan Aslı ablayla kısaca konuşup Görkem'i bıraktıktan sonra tekrar arabaya döndü. "Aslı abla bir şey dedi mi? Böyle bir anda ayıp oldu..." "Aslı iyidir bir şey demedi tabii hatta burada kalsın dedi, bende olur dedim. Sorun olmaz değil mi?" Omuzlarımı silkerek gülümsedim. "Sorun yok kalabilir." Batuhan güzel dercesine başını salladığında tekrar yola çıkmıştık. Cefeye ulaştığımızda gözüm tabelaya takılmıştı. Güneş Cafe Gülümseyerek arabadan indim. Güneş her yerden gitmişti ama kalbimizde kurduğu tahttan hiç bir zaman gidemezdi. Gülümseyerek Batuhan'la kafeye girip, gelenleri kısaca selamlayıp, sahneye çıkıp, hazırlık yapmaya başladık. hazırlık yapıp mikrofonu ayarladığımız bir kaç dakikanın sonunda her şey hazırdı. Sahneye yöneldiğimde, gözüm kapıdan giren tanıdık yüzlere takılmıştı. Barlas ve Sare... sinirle Batuhan'a döndüm. "Biliyor muydun?" "N-Neyi?" Batuhan masum bir çocuk gibi gözlerime bakarken kafamı iki yana sallayıp hüzünle gülümsedim. "Boş ver." Batuhan'ın gözlerinden geçen ifadeye anlam veremesemde, sorgulamadan önce sahneye sonra tekrar Batuhan'a döndüm. "Batu ilk şarkıyı ben seçmek istiyorum." "Tabii." Batuhan'dan gözlerimi kaçırdım. "Ölürüm hasretinle..." Batuhan gülümseyip, eliyle sahneyi işaret etti. "Başla öyleyse, sahne senin." Başımı sallayarak sahneye döndüm. Çok geçmeden arkamızdaki orkestra çalmaya başlamıştı. "Gördün mü bak, bizden öteside varmış Yaşananların hepsi, meğer birer, yalanmış Kaderimde bu da mı vardı? Sevdiğimi başkalarıyla Göreceksem eğer kör olsun bu gözler Görmeyeyim bir daha..." Şarkıyı gözlerim kapalı söylerken, gözlerime dolan yaşları farkındaydım ancak Barlas'a bakacak gücüm yoktu. Böyle olması benim tercihimdi... "Yar, ellerin nerde? Ya benide götür, ya da gitme Bilirsin sensiz ben hiç, yaşayamam ki Ölürüm hasretinle..." Batuhan şarkının hiç bir kısmında girmemiş, şarkıyı tek başıma tamamlamıştım. Şarkı bittiğinde yükselen alkış sesleriyle usulca gözlerimi açtım. Barlas dolu gözlerle bana bakarken kapıdan alkış sesi gelmesiyle, gözlerim kapıyı buldu. Uraz gelmişti. Sıkıntıyla nefes aldım... Uraz Barlas'ın yan masasına oturup bana bakmaya başladığında, rahatsızca kıpırdandım. "Sakin ol maviş, ben buradayım..." Batuhan'a doğru gülümsedim. "Alışmak zorundayım Batu..." "Bir dahaki şarkıya geçelim mi? Ne dersin?" Gülümseyerek başımı salladığımda orkastra tekrar çalmaya başlamıştı. Bu kez pera çalıyordu; Biri vardı... "Yürüyorum bomboş sokak Kaldırımlar ıslak Ve gözümde bir damla yaş." İlk kısmı Batuhan söylediğinde, ikinci kasımda şarkıya girmiştim. "Duruyorum sonra bir an Geçince zaman Yokluğunu anlıyorum Susuyorum tüm, sözler tükenmiş gibi Anlamı yok ya da, zaten geç kaldım." Bu kısmı Barlas'ın gözlerine bakarak söylemiştim. Gözlerinin içine... "Zaman, ağırdı hani neden çabuk geçti Yalan kolay gelirdi sonu hüsran Sensiz günüm geçemez dediğin o an Yalan, yalan." Bu kısmı tekrar Batuhan söylediğinde, nakaratı beraber devam ettirmiştik. "Biri vardı Sever gibi yapıp kandırdı Biri vardı Ateşi yüreğimde yangındı." Şarkıyı tamamladığımızda alkış sesleri yükselirken, gülümseyerek Batuhan'a döndüm. Oda bana gülümseyerek bakıyordu. Bir bana bakıyor, birde Güneş'in arkamızda duran fotoğrafına bakıyordu... Batuhan'la söylediğimiz bir kaç şarkının ardından geceyi tamamlamıştık. Biz sahneden indiğimizde, gülümseyerek yanıma gelen Sare gözüme takılmıştı. "Selam! Nasılsın? Sanırım ağlıyordun iyisin değil mi?" İlk şarkıda ağlamamdan bahsediyordu, zoraki bir gülümseyle başımı salladım. "İ-İyiyim teşekkür ederim..." "Barlas senden çok bahsetti. Seni yarın bizde yemeye davet etmek istiyorum. Biz derken Barkas'ın evine, eğer bilmiyorsan konum-" "Biliyorum." Barlas'la birlikte orada aylarca yaşadım. Birlikte filmler izledik, dans ettik, müzik dinledik, yemek yaptık, birlikte uyuduk, yıldızları izledik, her kabusumda saçlarımı okşadı, beni her şeye rağmen çok sevdi... "Yani bir kere gelmiştim." Sare gülümseyerek kafasını salladı. "Anladım... Yarın geliyor musun Yani?" "Geliyoruz tabi kaçırır mıyız?!" Ben daha cevabımı vermeden Uraz'ın lafa atlaması sinirimi bozsada bozuntuya vermeden kafamı salladım. "O halde yarın akşam görüşürüz!" Cevap vermeden Yanlarından ayrıldığımda beni takip eden Uraz'ı kenera çekip sinirle ona döndüm. "Sen bana sormadan neden cevap veriyorsun ki!?" "Adel yapma ama! Alışman gerekiyor biliyorsun, Barlas'ın iyiliği için..." Uraz'ın imayla söylediği şey sinirden kıpkırmızı olmama sebep olurken, başımı iki yana sallayıp Batuhan'ın yanına döndüm. "Gidelim mi artık?" Batuhan usulca başını sallayıp, boynunda asılı olan gitarı çıkarttı ve kenara koydu. "Hadi sen arabaya geç geliyorum." Başımı sallayarak kimseye bakmadan Batuhan'ın arabasına ilerledim. Birde yemek çıkmıştı, Barlas, Sare, Uraz ve ben kabus gibi bir yemek olacaktı. Bir süre Batuhan'ı beklediğimde, Batuhan hala gelmişti. Tekrar içeri girip Batuhan'ı aramaya başladım. Tam o an cafenin köşesindeki Barlas ve Batuhan gözüme çarpmıştı. Yanlarına yaklaştığımda Batuhan'a seslenmeden önce son duyduğum şey kaşlarımın çatılmasana sebep oldu "Daha ne kadar uzatacaksın Barlas? Bitirsek mi artık?" "Batu?" Batuhan'a seslendiğimde ikisininde şaşkın gözleri bana dönerken Barlas panikle yanımızdan ayrıldı. "A-Adel sen ne zaman-" "Bir türlü gelmedin de merak ettim. Konuşmanızı böldüğüm için üzgünüm." "Yok sorun değil maviş. Hadi artık gidelim." Başımı usulca sallayıp Batuhan'ın arkasından cafeden ayrıldım. Yol boyunca ne Batuhan ne de ben konuşmuştuk. Eve geldiğimizde Batuhan'a kısaca iyi geceler diyip içeri girmiştim. Üstümü değiştirdikten sonra yatağıma uzandım, Batu'nun Barlas'a söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. "Daha ne kadar uzatacaksın Barlas? Bitirsek mi artık?" Batuhan neyi bitirmek istemişti? Ne konuşuyorlardı? Neden Batuhan ve Barlas ben geldiğimde panik olmuştu? Kafam allak bullaktı. Artık düşüncelerim, hislerim birbirine girmişti. Telefonumdan yankılanan bildirim sesiyle gözlerim telefonumu buldu. "İyi geceler, yarın yemekte görüşürüz Güzelim." Uraz'ın attığı mesaj midemi bulandırırken, cevap vermeden ekranı kapattım. Bir an önce uyumak ve her şeyi kısa sürede olsa unutmak istiyordum. Başımı usulca yastığa koyup düşüncelerimle boğulduğum bir uykuya kendimi bıraktım. Çalan kapıyla yataktan usulca doğrulduğumda, aklıma Batuhan'la bugün kreşe gideceğim gelmişti. Kapıyı açtığımda Karşımda gülümseyen bir Batuhan duruyordu. "Günaydın maviş!" "Günaydın..." Batuhan beni süzüp sahte bir sinirle kaşlarını çattı. "E sen neden hazır değilsin?" "Uyuya kalmışım..." Batuhan anlayışla gülümsedi. "O halde kahvaltıda etmemişsinidir." Mahçup bakışlarım, Batuhan'ın gözlerini buldu. "Gelsene kapıda durma. Ben hazırlanırım hemen." Batuhan gülümseyerek içeri girdiğinde ceketini çıkartıp portmantoya asarken, bir yandan da konuşmaya başladı. "Sen hazırlan bende kahvaltı hazırlayayım maviş. Hadi bakalım." "Zahmet etmeseydin-" Batuhan başını iki yana salladı. "Hem bende yememiştim zaten, hadi sen hazırlan." Gülümseyerek başımı sallayıp odama ilerledim. Dolaptan çıkarttığım kot pantolon ve kırmızı tişörtümü üstüme giyip saçlarımı topladım, yüzümü yıkadım ve mutfakta salatalık dilimleyen Batuhan'a doğru ilerledim. "Hoş geldin maviş! Hazırsın değil mi? Bak kahvaltı hazır." Gülümseyerek masaya oturdum. "Çok güzel görünüyor, eline sağlık!" "Afiyet olsun!" Batuhan salatalık tabağını masaya bırakıp ocağın üstündeki tavayı aldı ve masaya dönüp, karşıma oturdu. "Batu akşam sende mi gelsen..." Batuhan çatalındaki peyniri ağzına götürürken merakla sordu. "Nereye?" "Sare beni yemeğe davet etti de... Barlas'ın evine, maalesef Uraz'da geliyor." Batuhan öksürmeye başladığında endişeyle masadaki bardağa sürahiden su koyup Batuhan'a doğru uzattım. "İyi misin?!" Batuhan uzattığım suyu içerken tedirgince başını salladı. Bu halleri beni giderek meraklandırıyordu. "Öyle mi? Gelirim belki akşam konuşuruz maviş..." "Siz dün Barlas'la ne konuşuyordunuz-" Batuhan bir anda tabağındakileri hızla yemeğe başladığında şaşkınlıkla onu izlemeye başkadın. "Batu yavaş boğulacaksın!" "Yok boğolmom sondo yosono." "Ne?" Batuhan'a soran bakışlarla bakarken Batuhan ağzındakileri yutup tekrar bana döndü. "Yok boğulmam, sende yesene diyorum." Batuhan gözlerini kaçırıp yemeye devam ettiğinde, bozuntuya vermeden bende yemeye devam ediyordum. Kahvaltımız bittiğinde masayı toplamış, Batuhan'la birlikte evden ayrılmıştık. Çok geçmeden Batuhan'ın söylediği kreşin önünde durduğumuzda arabadan inip içeri girdik. "Hoş geldiniz!" Kapıda bizi karşılayan kumral, kısa saçlı tatlı bir kadındı. "Merhaba." Kısaca selam verdiğimizde, kadın elini bana doğru uzattı. "Ben Aycan, Batuhan beyle daha önce konuşmuştuk. Buyurun odama geçelim." Elimi adının Aycan olduğunu öğrendiğim kadına doğru uzattım. "Adel bende, memnun oldum." Gülümseyerek Batuhan'la birlikte Aycan hanımın odasına ilerledik. Aycan hanımla kısa bir tanışmanın ardından Görkemden bahsettik ve kaydını yaptırdık. Çok geçmeden kreşten ayrıldığımızda, Batuhan beni eve bırakmış kendi de şirkete gitmişti. Eve girdiğimde akşam için aklıma gelen fikirle mutfağa girdim. Aslı abla kreşteyken aramış Görkem'in bugünde orada kalmasını istediğini söylemişti. Sebebini sorduğumda Barlas'larda olacak yemekten haberinin olduğunu ve Görkem'in orada daha rahat edeceğini söylemişti. İçim rahat bir şekilde bugünü geçirebilirdim, Görkem orada güvendeydi. Mutfağa girdiğimde dolaptan gereken malzemeleri çıkartıp hazırlık yapmaya başladım. Tavuk sote yapacaktım.... Aklıma Dağ evinde yaptığım tavuk sote gelmişti. Barlas'ın benim yaptığımı duyduğunda yemeyip gece kalkıp yemesi... gece onu o halde gördüğümden bakışları gözümün önüne gelmişti. Yaramazlık yapmış küçük bir çocuk gibi bakmıştı gözlerime... Gülümseyerek tavuk sote yapmaya devam ediyordum, umarım hatırlardı... . . . "Hoş geldiniz!" Aylarca yaşadığım, aşık olduğum adamın evine, düşmanıyla birlikte misafir olarak gelmiştim. Hayat beni en fazla ne kadar garip durumlara sokabilir demeyin. Bazen hiç beklemediğiniz durumlarda, şekillerde kalabiliyorsunuz. Bugünüm tavuk sote yapmakla ve hazırlanmakla geçmişti. Günün sonunda beni evimden alan Uraz'la ; Barlas ve Sare'nin evine gelmiştik. Şimdi ise karşımda kırmızı elbisesiyle, Barlas'la el ele bizi gülümseyerek karşılayan Sare duruyordu... BÖLÜM SONU _________________________ |
0% |