Yeni Üyelik
28.
Bölüm

27.Bölüm: Kuzen

@peteichor_

"Barlas Korhan'ı yok etsinler, geriye hiç bir şey kalmasın. Senden vazgeçmeyeceğim Adel."


27:BÖLÜM: KUZEN


"Afiyet olsun."


Karşımda Barlas, yanımda Uraz oturuyordu. Tedirgince yemek yemeye başladığımızda, gözlerim istemsizce Barlas'a kayıyordu. Onunda bana attığı kaçamak bakışları fark etmem beni daha fazla geriyor, daha fazla zorluyordu.


"Bu ne?"


Barlas'ın sorusuyla; Sare, Barlas'ın elinin üstüne elini koyup gülümsedi.


"Adel yapmış hayatım. Tavuk sote..."


Barlas buruk bir gülümsemeyle önündeki tavuk soteye bakarken, bakışları gözlerimi buldu.


"Ellerine sağlık Adel."


"A-Afiyet olsun."


Barlas tavuk sotenin neredeyse hepsini tabağına alırken, dudaklarımdan buruk bir gülümseme geçti.


"Eee siz nasıl tanıştınız?"


Uraz'ın barlas ve Sare'ye sorduğu soruyla merakla onlara döndüm. İkiside duraksadığında, kaşlarım istemsizce çatılmıştı.


"Şirkette."


"Hastanede."


İkisinin aynı anda farklı cevaplar vermesiyle; şaşkınlığım daha da artmıştı. Bu kez araya giren bendim.


"Şirkette mi? Hastanede mi?"


"Hastanede."


"Şirkette."


Tekrardan tam tersi cevapları verdiklerinde Uraz şaşkınlıkla, yanındaki peçeteyi dudaklarına götürüp sildi.


"Anlaşılan yeni aşıklarımız epey heyecanlı. Zorlamayalım en iyisi."


Sare gülümseyerek, tedirgince Uraz'a döndü.


"Ya evet! Şöyle, Şirkette görmüştüm daha önce, ama tam anlamıyla hastanede tanıştık."


Uraz usulca başını salladı.


"Anladım."


"Eğer yemeğiniz bittiyse şöyle geçelim mi? Kahve içeriz!"


Sare koltuğu gösterdiğinde usulca başımızı sallamıştık. Barlas'ın koca sofrada yediği tek yemek tavuk sote olmuştu... Gülümsememi bastırmaya çalışarak yerimden kalktım.


"Kahveleri ben yapayım en iyisi."


Bu ortamdan biraz uzaklaşmak için kahve yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşünerek, kimsenin cevap vermesini beklemeden mutfağa ilerledim. Dolaptan yerini ezberlediğim kahveyi çıkartıp, fincanları tepsiye dizmeye başladım.


"Unutmamışsın."


Barlas'ın sesiyle gözlerim kapıdan bana bakan Barlas'ı buldu.


"Neyi?"


"Kahvenin yerini..."


Aklıma gelen düşünceyle, öfkeyle elimdeki fincanları bırakıp Barlas'a döndüm.


"Neden yaptın bunu?"


Barlas rahat bir tavırla duvara yaslanıp ellerini cebine koydu.


"Neyi neden yaptım?"


Sinirle güldüm.


"Sare'ye neden arkadaş olduğumuzu söyleyip beni böyle bir duruma düşürdün."


Barlas bir anda ciddileşerek bana doğru yaklaşmaya başladı.


"Ne o hoşuna gitmedi mi? Hani beni sevmiyorsun Ya, gözümle görmek istedim. Madem beni sevmiyorsun o halde bizi böyle görmen yada böyle durumlarda kalman bir sorun yaratmaz öyle değil mi?"


Barlas tek kaşını havaya kaldırdı, sorgulayan bakışları gözlerime ulaştığında, gözlerimi kaçırarak zorlukla yutkundum.


"E-Evet doğru. Haklısın sorun değil. Bir şey hissetmiyorum. S-Sizi böyle görmem de bir şey ifade etmiyor ayrıca."


Barlas'ın dudaklarında sinsi bir gülüş peydah oldu.


"Demek öyle."


Bende tek kaşımı havaya kaldırarak meydan okurcasına Barlas'ın gözlerine bakmaya başladım.


"Öyle."


Barlas bir şey demeden mutfaktan çıktığında tezgaha yaslanıp derin bir nefes aldım. Kendimi biraz olsun rahatlattıktan sonra tezgaha geri dönüp, dört kişilik ölçüyle cezveye koyduğum kahveyi ocağa aldım. Kahve kısa sürede piştiğinde, fincanlara paylaştırıp tepsiyi elime aldım. Salona adımladığımda, Barlas'ın gözleri beni buldu. Kahveleri herkese dağıttıktan sonra tepsiyi kenara koyup kendi kahvemi elime alarak Barlas ve Sarenin karşısına, Uraz'ın yanına oturdum. Kahveyi tam dudaklarıma götürecekken Barlas'ın Sare'yi yanağından öpmesiyle dalgınlıkla kahveyi elime döktüm.


"Ah!"


Sıcak kahve dikkatsizliğimle elime döküldüğünde acıyla inledim. Kahve epey sıcaktı.


"Adel!"


Barlas'ın ne zaman yerinden kalktığını bile görmemiştim. Yanıma gelip elimi ellerinin arasına aldığında, beni hızla ayağa kaldırdı.


"Krem sürmemiz lazım, kızarmaya başlamış."


Acıyla başımı salladığımda bu kez araya giren Uraz olmuştu.


"Sen kremi ver ben hallederim-"


"Gerek yok ben sürüp geleceğim. Canım, siz Uraz'la oturun biz geleceğiz."


Sare anlayışla başını sallarken, Uraz bozularak yerine oturdu. Barlas beni hızla yukarıya çıkartıp yatağına otutturduğunda panikle kremi aramaya başlamıştı. Hızla kremi ararken tüm dolapları teker teker dağıtmaya başladı. Elime kahve dökülmüş gibi değilde, başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi bir hali vardı.


"Beni bu kadar çok severken nasıl Sare'yle olabildin?"


Barlas sonunda bulduğu kremle yanıma oturduğunda, hızla elimi kendine çekerek, nazik hareketlerle yanan yere krem sürmeye başladı.


"Seni sevmediğimi söylemedim."


Burukça gülümsedim. Madem öyle neden Sare'yle olmuştu?


"Madem seviyorsun neden Sare'ylesin?"


"Sen beni sevmediğin halde bu konuyla neden ilgilisin?"


Tereddütle gözlerimi kaçırdım.


"Ben-"


Barlas kremi kapatıp yatağa attıktan sonra ayağa kalkıp sorgulayıcı gözlerle gözlerime bakmaya başladı.


"Sen ne Adel?"


"Seninle olamam Barlas."


Barlas kahkaha attığında tedirgince ayağa kalktım.


"Neden Adel? Ben söyleyeyim. Çünkü sen korkaksın! Çünkü sen beni hayatından bu kadar kolay çıkartabilecek kadar korkak bi kadınsın Adel!"


Kırgınlıkla gözlerimi kaçırdım.


"Senden vazgeçecek kadar cesurum Barlas."


"Asıl cesaret ne biliyor musun Adel?"


Soran bakışlarım Barlas'ın gözlerini bulurken, Barlas bir anda beklemediğim bir şey yapıp beni kendine çekmiş dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde, gözlerimden düşen yaşlardan biri, bir arada olan dudaklarımızı buldu. Barlas dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında nefes nefese konuştu.


"Asıl cesaret bu Adel. Asıl cesaret bu..."


"Yapamam..."


Fısıltımın Barlas'a ulaşıp ulaşmadığından habersiz hızla Barlas'dan ayrılıp merdivenlere yöneldim. Titreyen dizlerim yürümeme engel olurken hızla Uraz'ın yanına ulaştım.


"Gidelim mi?"


Uraz sanki bu anı bekler gibi ayağa kalkıp yanıma geldi.


"İyi olur."


"Yeniden gelin! Tekrar memnun oldum Adel'ciğim."


Sare'ye zorlukla gülümsedim.


"İyi geceler Sare... Bende memnun oldum."


Uraz'la birlikte hiç bir şey demeden oradan ayrıldığımızda yol boyunca ne ben nede Uraz tek bir kelime etmemiştik.


"Geldik. Adel, bana verdiğin sözleri unutmuyorsun değil mi?"


Uraz'ın sorgulayıcı ses tonuna karışan benim tedirgin sesimdi.


"H-Hayır, unutmuyorum. İyi geceler."


Kapıyı açtığımda Uraz tekrar konuştu.


"Barlas'ı seviyorsan unutmamalısında."


Cevap vermeden apartmana yöneldiğimde kendime gelemiyordum. Barlas beni öpmüştü... Aşağıda Sare ve Uraz varken Barlas beni öpmüştü.


"Asıl cesaret bu..."


Barlas'ın yol boyunca kulaklarımdan gitmeyen sesi tekrar geldiğinde, hızla başımı iki yana sallayıp binaya adımladım. Oturduğum kata ulaştığımda, hızla kapıyı açıp içeri girdim. Hiç beklemediğim bir anda televizyonun sesi kulaklarıma dolduğunda, kaşlarım istemsizce çatılmış, ellerim titremeye başlamıştı. Titreyen bedenimle oturma odasına adımladığımda, koltukta gördüğüm görüntü, çantamın yere düşüp Kısa bir gürültü yapmasına sebep olmuştu.


"Baba?"


Babam salonda koltuğa uzanmış televizyon izliyordu. Korkuyla babama baktığımda yüzünde her zaman varlığını koruyan sahte gülümsemesiyle ayağa kaktı.


"Canım kızım gelmiş!"


Ağzını yaya yaya konuştuğunda ne kadar sarhoş olduğunu görebiliyordum.


"Ne istiyorsun benden! Git buradan!"


Babam bana doğru adımladığında, hızla geri adım atmaya başlamıştım.


"Oğlumu, soyadımı! Sana ne verdiysem hepsini geri istiyorum!"


Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken sinirle güldüm.


"Sende bana annemi getir öyleyse! Kaybolan çocukluğumu getir!"


Babamın sahte gülümsemesi yerini ciddiyete bırakırken, yanıma daha fazla yaklaştığında, cevap vermek yerine Tokat atmıştı. Dudağımın kenarındaki tanıdık sıvıyı hissettiğimde gülerek yerimden doğruldum.


"Sen benim kardeşimi benden alamazsın anladın mı?! Asla!"


Babam tekrar Tokat attığında başım yeniden savrulmuştu.


"Ben senin babanım lan! Nasıl konuşuyorsun benimle!"


Babamın tokatları sıkılaşırken kaçmaya çalışıyordum ama saçımdan tutan elleri buna engel olmuştu.


"Bırak beni bırak!"


Ne kadar bağırsam da bırakmıyor, vurmaya devam ediyordu. Tokatlarına tekmelerde karışmıştı. Bilincim giderek bedenimden ayrılırken kulaklarıma yıllar önce babam'ın bana attığı ilk Tokat gelmişti.


"Okuyacakmış! Öyle mi? Sen onu benim külahıma anlat Rana hanım!"


"Yapma baba... hayallerim var, seni, annemi, Görkem'i kurtaracağım bu hayattan."


Babamın bana attığı tokatla savrulduğumda, hissettiğim kan kokusu midemi bulandırmıştı.


"Ne varmış lan bizim hayatımızda kurtulacak! Sen önce kendini kurtar, kendini!"


Babamın bana attığı ilk Tokat'ın acısını tekrar hissettiğimde, bilincim giderek bedeninden ayrılıyordu. Ayağa kalkacak ne halim ne de gücüm vardı. Babamın attığı son tekmeyle bedenimden kayıp giden bilincim, sonunda bedenimden ayrılmıştı. Babamdan son duyduğum; Bana tükürür gibi orospu değişiydi. Babam bugüne kadar beni çoğu kez dövmüştü. Arkadaşlarımın yanında, annemin yanında, Görkem'in yanında. Beni ilk defa tekken dövüyordu. Belkide en fazla dövdüğü an, bu andı ama benim canım ilk defa bu kadar az acımıştı. Canımı acıtacak o kadar şey olmuştu ki artık babam canımı yakamıyordu. Acıya alışmış bir insanın canını yakamazdınız...


"Neresi burası? Ne oluyor?"


Herkesin siyah giydiği cenazeye benzer bir yerdeydik. Batuhan, Aslı abla, Demir bey herkes buradaydı. Gözüme Batuhan'ın ceketinin üstündeki fotoğraf takıldı. Barlas'ın fotoğrafı... Panikle başımı iki yana salladım.


"Hayır... Hayır yalan Değil mi?"


Kimse beni duymuyor, görmüyor gibiydi. Batuhan'ı sarsmaya başladım.


"Batuhan! Ne oluyor? Barlas nerede?"


Batuhan beni görmezden geldiğinde sinirle yanında ağlayan Aslı ablaya döndüm.


"Aslı abla! Barlas nerede?!"


Aslı abladan cevap alamayınca korkum giderek artarken gözlerim Demir beyi buldu.


"Demir bey! Barlas nerede? Bir şey söyleyin lütfen! Yalvarırım beni duyun! Neden bana cevap vermiyorsunuz!"


Bu kes gözüm mezar taşına takılmıştı.


Barlas Korhan başımı iki yana sallayıp hızla yerdeki toprağa eğilip panikle kazmaya başlarım. Hem ağlıyor hemde avucumla toprakları kenara atıyordum.


"Barlas!"


"Şşş buradayım güzelim."


Gözlerimi zorlukla açtığımda beni karşılayan hastanenin beyaz duvarları olmuştu. Olanları tekrar hatırladığımda göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken Barlas beni kendine çekip nazikçe sarıldı. Bir eli saçlarımda, bir eli omzumdaydı.


"Ağlama güzelim geçti... Bir daha seni asla yanımdan ayırmayacağım. Asla..."


Hıçkırıklarım artarken Barlas'a daha sıkı sarılıyordum. Barlas'ın ağzında mırıldandığı küfürü duyduğumda, kime olduğunu anlamam pek uzun sürmemişti. Ağlamam giderek şiddetlenirken, Barlas beni mümkünmüş gibi daha fazla kendisine çekmişti.


"Güzelim benim, ağlama... Tüm yaralarını teker teker öpeceğim birtanem tüm yaralarını..."


Barlas'ın naif sesi kulaklarıma ulaştığında ağlamam iç çekişlere dönmüştü. Bedenimde hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Barlas'dan usulca ayrıldığımda, gözlerim bizi gülümseyerek izleyen Sare'ye takılmıştı. Sare yanımıza gelip bana elini uzattığında şaşkınlıkla eline bakıyordum.


"Sare Korhan ben. Barlas'ın kuzeniyim..."


Şaşkınlıkla bir Sare'nin eline, bir Barlas'a baktığımda, başımı iki yana sallayarak Barlas'a döndüm.


"Yalan mıydı? Her şey oyun muydu?"


"Benden bu kadar kolay vazgeçmemeliydiniz öğretmen hanım..."


Yüzümdeki şaşkınlık dolu ifade yerini gülümsemeye verirken, titreyen elimi Sare'nin eline uzattım.


"İşte şimdi memnun oldum..."


Sare gülümsediğinde, tekrar Barlas'a dönmüştüm.


"Yani sen-"


"Evet, her şeyi biliyorum."


Şaşkınlıkla Barlas'ın gözlerine baktığımda barlas gülümseyerek elimi tuttu.


"Bunları sonra konuşuruz güzelim. İki gündür sakinleştiricilerle uyutuluyorsun. Yeni yeni kendine gelebildin. Bugün taburcu edileceksin, bütün bu olanları daha sonra konuşacağız, birazdan buradan gideceğiz."


"Yapamam Barlas... Seninle gelemem."


Barlas kaşlarını çatıp Sare'ye döndü.


"Kuzen bize biraz izin verir misin?"


Sare anlayışla başını sallayıp odadan çıktığında Barlas tekrar bana döndü.


"Barlas Korhan'ı yok etsinler, geriye hiç bir şey kalmasın. Senden vazgeçmeyeceğim Adel."


Gülümseyerek gözümden düşen bir damla yaşı elimin tersiyle sildim


"Uraz ne olacak peki?"


"Ona güzel bir oyun oynayacağız güzelim. Bir süre Batuhan'la kalacaksın ama sonra evimize gideceğiz. Uraz'a dersini vermemizin zamanı geldi"


Tedirgince başımı salladım.


"Ne yapacağız peki? Aklında ne var?"


"Zamanı geldiğinde, öğreneceksin."


Barlas'ın Ağzından:


"Ne diyorsun sen Batu!"


Batuhan tereddütle gözlerime bakarken, duyduklarım karşısında şaşkınlığa uğramıştım.


"Ne duyduysan o kardeşim. Belkide bunları sana anlattığım için Adel çok kızacak ama anlatmak zorundaydım. Üzülmene dayanamadım."


Şaşkınlıkla çenemi kaşırken Batuhan'ın anlattıklarını düşünüyordum. Uraz şikayetini geri alabilmek için Adel'i tehdit etmiş, Adel'de hemen benden vazgeçmişti. Hayal kırıklığıyla bakışlarım karşımdaki duvarı buldu. Duvarla olan bakışmamı bölen aklıma gelen fikirdi.


"Madem Adel hanım benden bu kadar kolay vazgeçti, bir dersi hak etti öyleyse. Önce Adel, sonra Uraz. İyi bir dersi hak etti."


Batuhan'ın kaşları çatılırken soran gözleri gözlerimi buldu.


"Adel'in üzülmeyeceği bir plan olsun kardeşim. Kız yeterince acı çekiyor..."


Sinirle başımı iki yana salladım.


"Ya benim çektiğim acı, ya bana söyledikleri? Seni sevmiyorum dedi Batu, sevmiyorum dedi..."


Batuhan anlayışla başını salladı.


"Pekala ama uzun sürmesin."


"Merak etme. Uzun sürmeyecek."


Telefonu elime alıp aklımdan geçen numarayı buldum.


"Alo? Kuzen?"


"Nasılsın Sare?"


"İyiyim kuzen de sen beni arar mıydın ya?"


"Senden bir şey isteyeceğim Sare, benim için önemli. Sonra sana her şeyi anlatacağım ama önce buraya gelmen gerek. Kısa süreliğine sevgiliymiş gibi davranmamız gerekiyor."


"Anlaşılan durum karışık. E geleyim bari, seni mi kıracağım. Geldiğimde detayları konuşuruz."


"Sağ ol kuzen. Görüşürüz."


"Görüşürüz!"


Telefonu kapattığımda bana merakla Bakan Batuhan'a döndüm.


"Sare, kuzenim. Bir süre sevgiliymiş gibi davranacağız. Bakalım Adel hanım gerçekten benden vazgeçebilmiş mi?"


Batuhan sıkıntıyla nefes verdi.


"Çok üzülecek Barlas..."


"Bende çok üzüldüm Batu..."


Batuhan cevap vermediğinde cama doğru ilerledim. Ellerim ceplerimi bulurken gözlerim dışarıyı bulmuştu. Adel'in benden bu kadar kolay vazgeçmesi kalbimi paramparça etmişti. Her şeyi bana söyleyebilirdi. Gerekirse orada kalır, orada ölürdüm, benden bu kadar kolay vazgeçemezdi, vazgeçmemeliydi...

.

.

.


"Eee kuzen? Anlat bakalım!"


Batuhan'la konuşmamızın ardından iki gün geçmişti. Şimdi ise karşımda merakla beni izleyen Sare vardı. Sare'ye her şeyi kısaca anlattıktan sonra Sare hazırlanmak için evden ayrılmış, bende hazırlanmaya başlamıştım. Bu akşam Adel ve Uraz'ın yemeğine gidecektik. Adel'in gittikleri yerden konum atacağını düşünerek hazırlıklarımıza devam ettik.

.

.

.

"Hazır mısın?"


"Hazırım kuzen."


Sare gülümseyerek elimi tuttuğunda kendinden emin adımlarım, önümüzdeki restoranı buldu. Adel tam da tahmin ettiğimiz gibi Batuhan'a konum atmıştı. Restoran'a girdiğimizde Gözlerim Adel ve Uraz'ı aradı. Adel gözlerime takıldığında, olduğum yerde kalakalmıştım. Adel çok güzel olmuştu. Adel'i gördüğümde kalbimin sızladığını hissederken, Sare sorgulayarak bana döndü.


"Emin değilsen yapmayalım."


"E-Eminim."


Sare usulca başını sallayıp önüne döndüğünde Uraz ve Adel'in olduğu masaya yürümeye başladık. Adel'in şaşkın bakışları gözlerimi bulduğunda gülümseyerek Uraz'a döndüm.

.

.

.

Derin bir nefes alıp boynumdaki kravatı gevşettim. Yatağımın karşısında, camın önündeki koltuğa oturup bardağıma koyduğum viskiyi dudaklarıma götürdüm. Gözlerim yavaş yavaş dolarken kulaklarımda Adel'in sesi yankılanıyordu.


"Annen gibi gideceğim ve annen gibi dönmeyeceğim Barlas..."


Viskiyi tek seferde dudaklarıma götürdüğümde gözlerim acı içinde dolmuştu. Bir tehdit bizi bitirdiyse sevmiş miydik? Bir tehditse bizi bitiren aşık mıydım Adel'e. Evet çok aşıktım. Şu sıralar kendimden emin cevap verebileceğim tek soru buydu. Önce Adel'e bana olan sevgisini hatırlatacak, sonrasında Uraz denen adama iyi bir ders verecektim. Her şey düzelecek yeniden Adel'le olacaktım.

.

.

.

"Barlas bir gelir misin?"


Batuhan'ın sesiyle kafenin köşesinden bana bakan Batuhan'ı buldu gözlerim. Usulca kalkıp yanına gittiğimde Batuhan sinirle bana döndü.


"Efendim? Ne oldu?"


"Daha ne kadar uzatacağız Barlas? Bitirsek mi artık?"


Tam cevap vereceğim sırada Adel'in sesiyle panikle Adel'e döndüm.


"Batuhan?"


Hızla Batuhan ve Adel'in yanından ayrılıp Sare'nin yanına ilerledim.


"Hallettin mi kuzen?"


"Hallettim kuzen. Yarın sizdeyiz."


Sessizliğimizi koruyarak kafeden ayrıldığımızda Sare'ye evine bırakıp evime geçmiştim. Aklımda sadece yarın ki yemek vardı, yavaş yavaş bu oyundan sıkılmaya başlıyordum. Artık Adel her şeyi bir an önce itiraf etmeliydi.

.

.

.


"Hoş geldiniz!"


Aylarca birlikte, bu evde yaşadığım aşık olduğum kadın; yanında düşmanımla gelmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Buruk bir gülümsemeyle Adel'i süzdüm. Her zamanki gibi çok güzel görünüyordu. Kapıdan çekildiğimizde Uraz ve Adel içeri girmiş; çok geçmeden masaya oturmuştuk.


"Afiyet olsun."


Sare konuştuğunda Ona bakarak gülümsedim. Yanımda Sare, karşımda Adel ve Uraz oturuyordu. Adel'e kaçamak bakışlar atarken onunda bana attığını farkındaydım. Bozuntuya vermeden, gözlerim önümdeki yemeğe takılırken, merakla sordum.


"Bu ne?"


Sare gülümseyerek elini elimin üstüne koydu.


"Tavuk sote hayatım. Adel yapmış."


Burukça gülümsedim. Gözlerim Adel'in masmavi gözleriyle buluştu.


"Ellerine sağlık Adel."


"A-Afiyet olsun."


Adel gözlerini kaçırarak konuştuğunda tavuk sote tabağını alıp, neredeyse hepsini önümdeki tabağa koydum. Yemek boyunca sadece tavuk sote yiyerek yemeği tamamlamıştım.

.

.

.


Uzun bir yemeğin ardından herkes dağılmış yeniden yalnız kalmıştım. Camın önünde bardağıma koyduğum viskiyi dudaklarıma götürürken aklımda Adel'i öptüğüm an vardı.


"Asıl cesaret bu Adel. Asıl cesaret bu..."


"Yapamam..."


Adel'in sesi tekrar kulaklarıma dolduğunda,Viskiyi tek seferde içmiştim. Yüzümü ekşiterek bardağı koltuğun yanındaki sehpalaya bıraktım. Bugün uzun bir gün olmuştu, yorgun bedenimi yatağa bıraktığımda gözlerim usulca kapanmıştı.


Telefon sesiyle gözlerimi açmaya çalışarak, yatağın yanındaki telefonumu aradım.


"Alo?"


"Barlas, bir şey oldu-"


Batuhan'ın endişeli sesi kulaklarıma ulaştığında hızla yerimden kalktım.


"Ne oldu Batu? Adel iyi mi?"


Batuhan sustuğunda, çoktan üstünü giyinmeye başlamıştım.


"Adel'in babası... Adel'i dövdü Barlas... hastanedeyiz şimdi Adel çok kötü durumda. Gelsen iyi olur."


Yerimde kala kaldığımda ağzımdan sözcükler mırıltı gibi çıkıyordu.


"Ne?"


Telefon yere düşerken hızla ceketimi alıp, telefonumu yerde alıp evden ayrıldım. Hastaneye ulaştığımda beni karşılayan Batuhan oldu.


"Adel nerede Batu?!"


"Gel kardeşim."


Batuhan'ı takip ettiğimde üst kata çıkmıştık. Adel'in kaldığı odaya ulaştığımızda Batuhan içeri girmeden tekrar bana döndü.


"Kardeşim biraz kötü görünüyor, dayanabilecek misin-"


Hiç bir şey demeden içeri girdiğimde; yanakları, gözleri mosmor dudakları patlamış teni bembeyaz olmuş Adel'le buluştu gözlerim. kalbimin sızladığını hissettiğimde, hızla yatağın yanına geçerek huzursuzca uyuyan, güzel sevgilimin buz tutmuş elini, titreyen ellerim arasına aldım.


"Öğretmen hanım, bu ne hal..."


Göz yaşlarım gözlerimden süzülürken ellerimin arasındaki buz tutmuş eli dudaklarımla birleştirdim.


"Barlas..."


Adel gözlerini açmadan mırıldadığında hala yarı baygın haldeydi. Usulca Adel'in yanına uzandığımda derin nefesler alarak kokusunu içime çektim. Güzelimin canını yakanların canı yanacaktı. Çok canı yanacaktı...

.

.

.

"Barlas!"


İkinci günün sonunda Adel yeniden sarsılarak uyanmıştı. Sare ve ben Adel'in başında, Batu ise Adel'in babasını arıyordu. Adel ağlayarak gözlerini açtığında bu kez hemşireyi durdurdum ve Adel'e sıkıca sarıldım. İki gündür Adel'i sakinleştiricilerle uyutuyorlardı. Her kalktığında sinir krizi geçiriyor kendinden geçiyordu.


"Şşş buradayım güzelim."


Adel tam anlamıyla uyandığında onu daha fazla kendime çekip sıkıca sarıldım. Bir yandan ağlıyor bir yandan titriyordu. Bir elim Adel'in omzunda bir elim saçlarındaydı.


"Ağlama güzelim geçti... Bir daha seni asla yanımdan ayırmayacağım. Asla..."


Adel'in hıçkırıkları artarken, bana daha sıkı sarıldığında, ne kadar acı çektiğini görebiliyordum.


"Şerefsiz..."


Ağzımın içinde mırıldandığım küfürle Adel'in ağlaması şiddetlenirken, dolan gözlerimi umursamadan Adel'i mümkünmüş gibi daha fazla kendime çektim.


"Güzelim benim, ağlama... Tüm yaralarını teker teker öpeceğim birtanem tüm yaralarını..."


Adel'in ağlaması, iç çekişlere dönerken şaşkın bakışları Sare'yi buldu. Sare gülümseyerek yanımıza gelip, Adel'e elini uzattı.


"Sare Korhan ben. Barlas'ın kuzeniyim..."


Adel'in şaşkın bakışlar bir bana bir Sare'ye dönerken başını iki yana sallayarak tekrar bana döndü.


"Yalan mıydı? Her şey oyun muydu?"


Gülümsedim.


"Benden bu kadar kolay vazgeçmemeliydiniz öğretmen hanım..."


Adel'in şaşkın bakışları Sare'ye dönerken elini usulca Sare'ye uzattı.


"İşte şimdi memnun oldum..."


Sare gülümsediğinde tekrar bana dönmüştü.


"Yani sen-"


"Evet, her şeyi biliyorum."


Adel şaşkınlıkla gözlerime baktığında gülümseyerek elini tuttum.


"Bunları sonra konuşuruz güzelim. İki gündür sakinleştiricilerle uyutuluyorsun. Yeni yeni kendine gelebildin. Bugün taburcu edileceksin, bütün bu olanları daha sonra konuşacağız, birazdan buradan gideceğiz."


"Yapamam Barlas... Seninle gelemem."


Yüzüm ciddi bir hal alırken Gözlerim Sare'yi buldu.


"Kuzen bize biraz izin verir misin?"


Sare anlayışla başını sallayıp odadan çıktığında tekrar Adel'e döndüm.


"Barlas Korhan'ı yok etsinler, geriye hiç bir şey kalmasın. Senden vazgeçmeyeceğim Adel."


Adel gülümseyerek gözünden düşen bir damla yaşı elinin tersiyle sildi.


"Uraz ne olacak peki?"


"Ona güzel bir oyun oynayacağız güzelim. Bir süre Batuhan'la kalacaksın ama sonra evimize gideceğiz. Uraz'a dersini vermemizin zamanı geldi"


Kararlı ifadem Adel'i tedirgin etmiş gibiydi.


"Ne yapacağız peki? Aklında ne var?"


"Zamanı geldiğinde, öğreneceksin."


                         BÖLÜM SONU

_____________________________

Loading...
0%