Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28.Bölüm: Yara

@peteichor_

Ben Adel Rana Arın, bugün düştüğüm yerden kalkacaktım. Yaralarımın üstüne, basa basa kalkacaktım. Acımayan yara iyileşmezdi.


                      28.BÖLÜM:YARA 


"Maviş sen şöyle geç bende sana güzel bir yemek hazırlayayım!"


Gülümseyerek başımı sallayıp ağır adımlarla Batuhan'ın işaret ettiği koltuğa usulca oturdum. Barlas Batuhan'ı aramış beni almaya gelmesini söylemişti. Batuhan hızla gelip beni aldıktan sonra Barlas, bir kaç işi olduğunu, akşam yanımıza geleceğini söylemişti. Barlas; hala beni sevdiğini, Sare'nin onun kuzeni olduğunu söylediğinde hislerim karmakarışık olmuştu. Barlas'ı hala çok seviyordum ama çok zordu, birlikte olmamız zordu, mutlu olmamız zordu, bizim için aynı hayatta bulunmak zordu. Barlas'ın Uraz halkındaki planını merak etsemde, zamanı geldiğinde öğreneceğimi söylediği için sorgulamamıştım. Uraz, hastanedeyken mesaj attığında kısaca müsait olmadığımı söyleyerek, ondan kısa süreliğine kurtulmuştum.


"Maviş? Daldın gittin! İyisin değil mi?"


Düşüncelerimden Batuhan'ın endişeli sesiyle ayrıldım.


"İyiyim merak etme..."


Batuhan elindeki tepsiyi önüme bırakırken gülümsedi.


"İyi ol maviş. Hep iyi ol..."


Gülümseyerek Batuhan'ın önüme bıraktığı tepsiye baktım. Salçalı makarna... Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan.


"Güneş'te bana hep makarna yapardı. Dünyanın en güzel makarnası..."


Batuhan dolu gözlerle gülümsedi.


"Banada yapmıştı bir kaç kere. Haklısın, dünyanın en güzel makarnası..."


Bende gülümsemiştim.


"Çok korktum Adel. Güneş'den sonra seni de kaybetmekten çok korktum. Sen bana Güneş'imin emanetisin. Bu hayatta bir sen, bir Barlas kaldınız yanımda... Dayanamam size bir şey olmasına..."


Gülümseyerek Batuhan'a döndüm.


"Batu... Ailen nerede? Yani... her neyse ben özür dilerim-"


Batuhan'ın mümkünmüş gibi daha fazla dolan gözleri gözlerimle buluştu.


"Ben yetimhane de büyüdüm Adel. Ailem yok benim... Siz varsınız sadece, sen ve Barlas..."


Gülümseyerek yanımda oturan Batuhan'a dostça sarıldım.


"Biz hep olacağız Batuş, söz gitmeyeceğiz."


"Gitmeyin maviş, hiç gitmeyin."


Batuhan'da bana sarıldığında gülümsemem genişlemişti. Yüzümdeki yaralar her gülümsediğimde varlığını hatırlatırken, usulca Batu'dan ayrıldım.


"E hadi makarnan soğuyacak! Bir an önce ye sonra yaralarına krem süreceğiz."


Gülümseyerek tepsiyi önüme çekip makarnadan bir çatal aldım.


"Harika olmuş! Teşekkür ederim Batuş."


"Afiyet olsun maviş."


Önümdeki makarnayı yemeğe devam ederken Batu'da televizyonda kanalları geziyordu.


"Film mi izlesek? Ne desin maviş?"


Ağzım makarnayla doluyken usulca başımı salladım.


"Teen Wolf sever misin?"


Ağzımdakini yuttuktan sonra ismini duyduğum diziyle gülümseyerek, başımı salladım.


"Kaç kere bitirdiğimi saymadım bile! Bayılırım, izleyelim hadi."


Batuhan gülümseyerek ekranda teen wolf'u aradığında, çok geçmeden bulmuş ve ilk bölümden başlatmıştı. Bir kaç bölüm Batuhan'la dizi izledikten sonra Batuhan yüzümdeki yaralara nazikçe krem sürmüş, sonrasında diğer yaralarım içinde benim sürmemi istemişti. Kremi alıp banyoya gittiğimde vücudumdaki morluklara yavaş yavaş krem sürmeye başladım. Vücudum acıyla yanarken yüzümü buruşturdum. Yaralarımı gördükçe babam gözümde canlanırken istemsizce dolan gözlerime engel olamıyordum.


"Ne istiyorsun benden! Git buradan!"

"Oğlumu, soyadımı! Sana ne verdiysem hepsini geri istiyorum!"

"Sende bana annemi getir öyleyse! Kaybolan çocukluğumu getir!"


Göz yaşlarıma engel olamazken usulca kendimi banyonun soğuk mermerine bıraktım. Bacaklarımı kendime çektiğimde ağlamam giderek şiddetleniyordu.


"Maviş! Ne oldu!"


Batuhan yanıma oturduğunda ağlamam daha fazla şiddetlenmişti. Bir anda ne oldu bilmiyordum ama yaralarımı görmek bana babamı hatırlatıyordu. Batuhan yanıma yaslanıp beni kendine çekti.


"Geçti maviş... Ben buradayım tamam mı?"


Batuhan'a sarıldığımda göz yaşlarım iç çekişlere dönmüştü.


"Hadi gel."


Batuhan beni nazikçe kaldırıp bir elini belime koymuş, yürümeme destek olarak beni salona götürmüştü.


"Sen burada uzan ben bir Barlas'ı arayayım. Gelirken Görkem'i alacaktı. Bakalım neredeler."


Başımı usulca sallayıp oturduğum koltuğa uzandığımda bakışlarım, kapıdan çıkan Batuhan'daydı. Batuhan çok geçmeden tekrar yanıma döndüğünde gülümsedi.


"Yoldalarmış! Oyuncakçıya uğramışlar da. Barlas Görkem'e hediye almak istemiş."


Gülümsedim. Barlas'ın bu düşünceli tavırları tekrardan gözlerimin dolmasına sebep oldu. Aşık olduğum adamın doğru adam olduğuna her şeyden daha fazla emindim. Çok geçmeden kapı çaldığında heyecanla yerimden doğruldum.


"Dur maviş! Canını acıtacaksın. Ben bakayım kapıya."


Hareketlerim yavaşlarken başımı salladığımda Batuhan hızla kapıya yöneldi.


"Hoş geldin kardeşim, sende hoş geldin yakışıklı!"


Yerimde biraz daha doğrularak elinde arabasıyla bana doğru koşan küçük kardeşimi görmek beni gülümsetmişti.


"Abla!"


"Miniğim!"


Görkem kucağıma oturup boynuma sarıldığında onu sıkıca sarıp kokusunu içime çektim. Babamın Görkem'i benden alabilmek için beni dövmesi yetmezdi, öldürmesi gerekirdi. Görkem benden ayrılıp küçük parmaklarını yüzümdeki yaralarda gezdirmeye başladı.


"Abla! Ne oldu uf mu oldu?"


"Uf oldu birtanem. Yere düştüm uf oldu."


Görkem uzanıp yanağımı öptüğünde gülümsedim.


"Geçti mi?"


"Geçti bebeğim. Geçmez olur mu?"


Görkem başını göğüsüme yasladığında kollarımı ona biraz daha sarıp saçlarını okşamaya başladım.


"İyi misiniz öğretmen hanım?"


Gülümsedim. 


"İyiyim uyuz... çok iyiyim."


Barlas gülümseyerek saçlarıma kuş kadar hafif bir öpücük bırakıp üstündeki ceketi çıkarttı. Ceketi koltuğa bırakıp, benim oturduğum koltuğun yanındaki koltuğa oturdu.


"Aç mısınız?"


Barlas gülümsedi.


"Biz Görkem'le yemek yedik."


"O zaman kahve yapıyorum. Maviş içersin değil mi?"


Batuhan'a gülümseyerek başımı salladım. Çok geçmeden Batuhan salondan çıkıp mutfağa ilerlediğinde bakışlarım Barlas'ı buldu.


"Krem sürdün mü güzelim?"


Başımı salladım.


"Yüzündeki yaralarla da çok güzelsin."


Utanarak gözlerimi kaçırdım.


"Öyle mi?"


"Hayal edilemeyecek kadar güzelsin, hayallerin çok ötesindesin Adel."


Gülümseyerek bakışlarımı kucağımdaki Görkem'e çevirdim.


"Oyuncakçıya gitmişsiniz. Ne aldınız bakalım?"


Barlas yanında duran poşete uzandı.


"Kırmızı oyuncak bir araba..."


Barlas'ın bakışları buruklaştığında, Görkem heyecanla kucağımdan kalkıp Barlas'ın elindeki arabayı aldı.


"Hadi bakalım ufaklık. Sen biraz Batuhan abinle oyuna olur mu?"


"Olur. Batuş!"


Görkem Batu'ya seslenerek odadan çıktığında, Barlas yanıma gelip beni göğüsüne çekmişti.


"İyisin değil mi güzelim?"


Başımı salladım.


"İyiyim Barlas... Şimdi ne olacak?"


"Hangi konu ne olacak?"


Sıkıntıyla nefes verdim.


"Uraz, babam..."


Barlas bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes aldı.


"Babandan hiç iz yok güzelim. Yer yarıldı yerin içine girdi sanki, ama arıyoruz elbet bulacağız merak etme. Sen bir süre Batuhan'la kal. Uraz konusuna gelirsek... Biraz iyileştikten sonra yani bir kaç gün geçsin, Batuhan'la sahne almanı ve o gün Uraz'ı da çağırmanı istiyorum. O gün her şey bitecek güzelim. Her şey düzelecek söz veriyorum..."


Barlas'a daha sıkı sarılırken her şeyin düzeleceğine kalbim inansa da aklım inanmak istemiyordu.


"Umarım sevgilim..."


Bir süre Barlas'ın göğüsünde yattığımda ne zaman uykuya daldığından bile habersizdim. Uykumun arasında tek hissettiğim, koltuktan yükselmemi sağlayan iki koldu, Barlas'ın kokusu biraz daha burnuma ulaştığında olduğum yere mümkünmüş gibi daha da sindim.


"Bırak Görkem'i bırak!"


Babam beni ittirdiğinde göz yaşlarım hızlanmış kendimi dizlerimin üstüne bırakmıştım.


"O benim oğlum! Babasıyla kalacak! Değil mi aslanım?"


Görkem beni umursamadan babama sıkıca sarıldığında başımı iki yana salladım.


"Evet baba! Ablamı istemiyorum."


"Görkem!"


Gözlerimi açtığımda Batuhan'ın odasında olduğumu anlamam çok uzun sürmemişti. Göz yaşlarım benden habersiz gözlerimden süzülürken titreyen ellerimle saçlarımı karıştırdım.


"Maviş! Kabus mu gördün yine?!"


Batuhan elinde suyla telaşla yanıma geldiğinde sorgulayıcı bakışlarım Batuhan'ın gözlerini buldu.


"Y-Yine derken?"


Batuhan sıkıntıyla nefes verip elindeki suyu bana uzattı.


"Maviş bu gece üçüncü oluyor... Hatırlamıyor musun?"


Başımı iki yana salladım. Hiç bir şey hatırlamıyordum.


"Her neyse , normal sanırım tam uyanmadan geri uyuyorsun. Görkem ilk kabusunda evdeydi ve korktu Maviş. Barlas Görkem'i götürmek isteyince bende sorun etmedim."


Afallayarak başımı salladığımda, Batuhan'ın uykusuz bakışları suçluluk hissetmeme sebep oldu.


"Batu... Özür dilerim başına bela oldum. İstersen ben eve gideyim-"


"Yok öyle Adel hanım! Madem rahat uyuyamayacaksınız öyleyse gidiyoruz."


Kaşlarım istemsizce çatıldığında, afallamıştım.


"N-Nereye?"


"Konuşmanın seni rahatlayabileceği birine. Güneş'e..."


Şaşkınlıkla ağzım aralanmıştı.


"Bu saatte mi? Ama-"


Batuhan'ın dudaklarında buruk bir gülümseme peydah oldu.


"İlk defa yapmıyorum... Hadi hazırlan çıkalım."


Gülümseyerek yorganı üstünden ittirip ayağa kalktım. Batuhan'ın canı kim bilir nasıl yanmıştı, kim bilir kaç gece Güneş'in mezarlığında sabahlamıştı. Kendi derdimizden arkadaşımızın derdini göremiyorduk Belkide...


Hızla hazırlandıktan sonra, son olarak üstüme mont giydiğimde hazırdım.


"Maviş hazır mısın!"


Batuhan'ın seslenişiyle usulca odadan çıktım.


"Hazırım Batuş."


Batuhan'la evden çıkıp arabaya bindiğimizde, Batuhan ezbere bildiği yoldan çok geçmeden Güneş'in mezarına ulaşmıştı. Birlikte arabadan indiğimizde ürkerek etrafıma baktım.


"Ölülerden değil yaşayanlardan kork Maviş. Gel hadi!"


Batuhan beni kendine çekip, telefonun ışığıyla yol gösterdiğinde Güneş'in mezarına ulaşmıştık. Mezranın yanına oturduğumuzda çok geçmeden gözlerim dolmuştu.


"Biz geldik... Merak etme iyiyim ben."


Güneş sanki karşımdaymış gibi konuştuğumda, Batuhan gülümsemişti.


"Merak etme Sarı Şekerim ben Adel'e iyi bakıyorum. Hep yanındayım rahat uyu olur mu?"


Batuhan'ın sesi kısılırken acıyla gözlerimi kapattım.


"Gün ışığım... Her gün yokluğun bir başka hissediliyor, her gün daha fazla özlüyorum seni..."


"Orada iyisin değil mi? Bizi görüyor musun?"


Batuhan'ın konuşması beni gülümsetirken Batuhan gözündeki yaşları silip bir avuç toprağı eline aldı.


"Gün doğmuyor Güneş... Sen yokken Gün doğmuyor."


Batuhan dayanamayıp ağlamaya başladığında ona sıkıca sarıldım.


"Güneş senin bu sevgilin çok ağlak!"


Batuhan gülerek bana döndü.


"Diyene bak göz yaşlarından yüzerek gideceğiz arabaya!"


Batuhan söyleyene kadar ağladığımdan bile habersizdim.


"Güneş bana ilk tanıştığımızda ağlak surat demişti."


Batuhan güldüğünde bende güldüm.


"Bak sen sarı şekere, ağlak surat demek. Ama haksızda sayılmazmış hani!"


Batuhan benimle dalga geçtiğinde hafifçe dirseğimle beline vurdum.


"Batuş!"


"Aman be maviş kızma hemen. Senin bu arkadaşın çok alıngan sarı şekerim."


Batuhan ağlamasını sürdürdüğünde bende ağlıyordum. Hem ağlıyor, hemde gülüşerek Güneş varmış gibi onu da sohbetimize dahil ediyorduk. Bu yaşadığım an hayatımdaki en değişik andı. Güneş'in mezarlığında, gecenin bir yarası Batuhan'la birlikte ağlayarak gülüyor, Güneş'le sohbet ediyorduk. Bu yaptığımız şeyi düşündüğümde daha fazla gülmüştüm. Batuhan burnunu çektiğinde düşüncelerimden ayrıldım.


"Biz gidiyoruz Sarı şekerim. Yoksa senin bu ağlak surat arkadaşın hasta olacak..."


Batuhan ayağa kalkıp bana elini uzattığında, gülümseyerek Elinden destek alıp ayağa kalktım. Batuhan tekrar telefonun ışığını açtığında, yolumuzu kolaylıkla bulup mezarlıktan ayrılmıştık. Arabaya bindiğimizde Batuhan bana döndü.


"İyi misin biraz daha?"


Batuhan'ın yüzü ciddi bir hal alırken gülümseyerek başımı salladım.


"İyiyim Batu... Teşekkür ederim."


"İyi ol maviş. Hep iyi ol..."


Batuhan arabayı çalıştırdığında çok geçmeden eve ulaşmıştık. Eve geldiğimizde gün doğmaya başlamıştı. Bir daha uyuyamayacağımı düşünüp salondaki koltuğa uzandım.


"Maviş! Ben hazırlanıp kahvaltı hazırlayacağım. Kahvaltımızı edelim kremlerini de süreriz, sonra şirkete geçeceğim. Dekore etmem gereken evler var!"


Gülümseyerek başımı salladım.


"Teşekkür ederim."


Batuhan cevap vermeden odasına ilerlediğinde bende kumandayı alarak televizyonda gezinmeye başlamıştım. Bir süre televizyonda, sabah yayınlanan eski dizileri izledikten sonra Batuhan elinde iki tabakla geri dönmüştü.


"Hadi bakalım maviş! Sana tost yaptım."


Gülümseyerek doğruldum. Her hareketimde canım biraz daha acırken belli etmemeye çalışmak oldukça güçtü.


"Eline sağlık!"


Batuhan gülümseyerek tostunu yemeğe başladığında bende hızla yemeğe başlamıştım. Çok geçmeden yemeğimizi bitirdiğimizde Batuhan elinde kremle dönmüştü.


"Gel bakalım."


Batuhan nazik hareketlerle kollarındaki, yüzümdeki yaralara krem sürdüğünde gülümsedim.


"Ben hallederdim."


"Maviş bir konuda anlaşalım. Hasta olan senken ben sana bakacağım, ben hasta olduğum da da sen bana bakacaksın."


Gülümsedim. Batuhan kremi sürmeyi bitirdiğinde sehpaya bırakıp bana döndü.


"Şimdi ben çıkıyorum Maviş bir şeye ihtiyacın olursa yada bir sorun olursa telefonum açık."


Gülümsedim.


"Görüşürüz Batuş...."


"Görüşürüz Maviş."


Batuhan çıktığında yerimden doğrulup Batuhan'ın odasına gitmiştim. Yerdeki valiz, Barlas'ın benim için getirdiği valizdi. Oradan rahat bir şeyler aldıktan sonra ılık bir duş almak için banyoya ilerledim. Banyoya girip ılık suyu açtığımda, ılık suyla buluşan bedenim cayır cayır yanarken, acıyla yüzümü buruşturdum. Bir süre suyun altında rahatlamayı dilediğimde duşumu tamamlayıp çıkmıştım. Üzerime gri eşofman siyah bol bir tişört giyip saçımı havluya sardım. Telefonumun sesini duyduğumda gözlerim telefonumu buldu.


"Alo?"


"Güzelim, günaydın. İyisin değil mi?"


Barlas'ın sesiyle gülümsedim.


"İyiyim sevgilim. Siz ne yapıyorsunuz bakalım?"


"Bizde Görkem beyle kahvaltı yapıyoruz ablası."


Gülümsedim. 


"Şirkete gitmeden Görkem'i bana bırakırsın değil mi?"


"Sare seni görmek istedi güzelim. Görkem'i sare getirecek hem yalnız da kalmazsın..."


Burukça gülümsedim.


"Olur... Görüşürüz öyleyse..."


"Görüşürüz güzelim."


Telefonu kapatıp yatağa bıraktığımda gözlerim aynaya çarptı. Aynadaki darmadağın görüntüme... hayatımın darmadağın oluşu film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Titreyen ellerim, yanağımdaki morlukları buldu. Morluklarda elimi gezdirirken gözlerimden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Başıma gelen hiç bir olay beni düşüremeyecekti. Ayağa kalkıp devam edecektim. Büyütmem gereken küçük bir kardeşim, bitirmem gerek bir okulum vardı. Artık hayata karşı çıkmanın zamanı gelmişti. Artık hiç bir tehdit, hiç bir dayak beni yenemeyecekti. Gözlerimden düşen yaşları sertçe silip başımı sallayarak havlunun yere düşmesine sebep oldum. Saçlarımı yavaş yavaş taradığımda hareket ederken canımı acıtan yaralarımı umursamadım. Saçlarımı tepeden topladıktan sonra valizden bulduğum makyaj çantasıyla aynanın önüne ilerledim. Yavaş hareketlerle makyaj yaptığımda bu makyajın her şeyi düzeltemeyeceğinin farkındaydım. Ama artık hasta gibi yatmak istemediğimin de farkındaydım. Ben Adel Rana Arın, bugün düştüğüm yerden kalkacaktım. Yaralarımın üstüne, basa basa kalkacaktım. Acımayan yara iyileşmezdi, makyaj yaptıktan sonra bir kez daha aynaya baktım. morluklarım tam kapanmasada daha hafif görünüyordu zoraki bir gülümsemeyle aynadan ayrılıp saçlarımın omuzlarıma dökülmesine sebep oldum. Aklıma gelen düşünceyle yatağa bıraktığım telefonumu aldım.


"Alo? Güzelim?"


"Barlas, bugün bitsin."


"Anlamadım?"


"Bugün Sahne almak istiyorum. Her şeyi bitirmek istiyorum."


"Emin misin güzelim?"


"Hiç olmadığım kadar."


"Öyleyse akşam bu iş bitiyor."


"Görüşürüz sevgilim."


"Görüşürüz öğretmen hanım."


Telefonu kapatıp tekrar yatağa bıraktığımda, aynadaki; ilk haline nazaran daha iyi görünen bedenime döndüm. Barlas'ın söylediklerini mırıltıyla tekrar ederek gözlerime baktım.


"Akşam bu iş bitiyor..."


Çalan kapıyla gözlerim kapıyı bulduğunda Sare ve Görkem'in geldiğini düşünerek, yüzümde oluşan gülümsemeyle, kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda gördüğüm yüz görmeyi beklemediğim bir yüzdü.


"Uraz?"


                         BÖLÜM SONU

_____________________________

Loading...
0%