@peteichor_
|
"Çünkü yaşamak bu demekti, yaşamak, hayatın bize getirdiği her türlü felaketi kollarımızı açarak karşılamaktan geçiyordu." 29.BÖLÜM: PERDE KAPANDI "Uraz?" "Adel seni bulamayınca buraya da bir bakayım dedim." Sıkıntıyla nefes verdim. "Müsait olmadığımı söylemiştim." Uraz'ın yüzü ciddi bir hal alırken bir adımda bana yaklaştı ve dikkatle yüzüme bakmaya başladı. Eliyle çenemi tuttuğunda hızla yüzümü geri çektim. "Güzelim ne oldu sana!? Ne bu halin." "Bir şeyim yok. İyiyim ben." Tükürür gibi konuştuğumda, aklıma bu gece gelmişti. Yüzüme zoraki bir tebessüm iliştirerek tekrar Uraz'a döndüm. "Yani şey... Teşekkür ederim, iyiyim ben merak etme. Bugün sahne alacağım da seninde orada olmanı çok isterim." Bu ani değişimin Uraz'ı şaşırtırken, Uraz'ın dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm peydah oldu. "B-Beni orada görmek mi istiyorsun?" Gülümsedim. "Evet tabii. Gelecek misin?" "Tabi ki geleceğim." Gülümseyerek başımı salladım. "O zaman akşam görüşürüz. Biz Batuhan'la geliriz." "Görüşürüz güzelim." Gülümseyerek içeri girdiğimde, kapıyı usulca kapattım ve sırtımı kapattığım kapıya yaslayarak derin bir nefes aldım. "Az kaldı, kurtulacağım." Kapıdan ayrılıp ağır adımlarla salona gittiğimde çok geçmeden çalan kapıyla tekrar kapıya ilerledim. "Hoş geldiniz." Sare gülümseyerek bana sarıldığında, afallasamda Sare'ye karışık verdim. "İyisin değil mi?" Gülümseyerek Sare'den ayrıldım. "İyiyim teşekkür ederim. Gelin hadi!" Görkem ve Sare içeri girdiğinde birlikte oturma odasında yerimizi almıştık. "Bugün Görkem beyle ben ilgileneceğim. Akşam gideceğinizden haberim var." "Çok sağ ol Sare..." Sare gülümseyerek, elini koltuktaki elimin üstüne koydu. "Ne demek! Sen iyi ol yeterki." Gülümsedim. Sare sandığımdan çok daha Farklı biriydi. "Kahve içeriz değil mi?" Sorumla Sare başını salladı. "Olur! Hadi birlikte yapalım." Sare'yle mutfağa ilerleyip sessizce kahve yapmaya başladığımızda, Görkem arabasıyla masada oynuyordu. "Nasıl hissettin Adel?" Sare'nin sorusuyla afallayarak Sare'ye döndüm. "Anlamadım." "Barlas'la bizi gördüğünde, nasıl hissettin?" Hüzünle gülümsedim. "Çaresiz..." Sare anlayışla gülümsedi. "Anlayabiliyorum..." Gülümsedim. "Boş verelim, bir önemi kalmadı..." Sare başını sallayarak kahve tepsisini eline aldı. "Hadi içeri gidelim..." Sare'yle birlikte salona ilerlediğimizde, sohbet ederek kahve içmeye başlamıştık. Sare ve Görkem ile geçirdiğimiz bir kaç saatin sonunda saat akşama geliyordu. Odama gidip hazırlanmaya başladığımda, Sare de Görkem'le oyun oynuyordu. Valizimi karıştırmaya başladığımda, içinden lacivert bir elbise bulup çıkarttım. Elbiseyi üzerime tutup aynaya baktığımda, güzel olabileceğini düşünerek giyinmeye başladım. Elbiseyi giyip tekrar aynaya döndüğümde güzel görüntüm karşısında gülümsedim. Makyajımı hafifçe tazeleyip, saçımı şekillendirdikten sonra odadan çıktım. "Abla ne güzelsin!" Görkem gülümseyerek bana baktığında Sare'nin bakışları da çok geçmeden beni buldu. "Harika olmuşsun! Hadi Batuhan aşağıda seni bekliyor, bekletme." Gülümseyerek başımı salladım. "Size iyi eğlenceler o halde." "Size de bol şans." Sare'nin demek istediğini anlayarak başımı sallamakla yetindim. Evden ayrılıp ,beni arabasına yaslanmış halde bekleyen Batuhan'ın yanına ulaştım. "Hoş geldin maviş. Ne güzel olmuşsun." Gülümsedim. "Teşekkür ederim Batuş, hadi gidelim." Batuhan'la arabaya bindiğimizde çok geçmeden Batuhan arabayı çalıştırmış yola çıkmıştık. "Barlas'ın aklında ne var Batu?" Batuhan sıkıntıyla nefes verdi. "Tek bilmen gereken Barlas bir daha seni bırakmaz Adel. Bu akşam her şey bitecek." Usulca önüme döndüğümde, çok geçmeden Kafenin önüne gelmiştik. tereddütle dışarıya baktım. "Korkma, her şey yolunda gidecek." Batuhan'ın güven veren sesiyle, bakışlarım camdan ayrılıp Batuhan'ı buldu. "İyi ki varsın Batu." Batuhan gülümseyerek arabadan indiğinde, bende arkasından inmiştim. Kafeye girdiğimde gözüme ilk çarpan şey sahnedeki Barlas olmuştu. Afallayarak Sahneye baktığımda Batuhan beni bir masaya yönlendirerek oturmamı sağladı. Barlas geldiğimizi görünce, arkadındaki orkestraya bir şeyler söyleyip, mikrofonu eline aldığında, şaşkınlıkla onu izliyordum. Uraz'ın şaşkın bakışlarıyla da karşılaştığımda olanları idrak etmeye çalıştım. "Köşedeki çiçekçi, seni sordu bu sabah "Bur'da yok", dedim Selam söyledi, tazeymiş gülleri Yokluğun gibi..." Barlas, şarkı söylemeye devam ettiğinde, dolu gözlerim, Barlas'ın gözlerindeydi. "Yürüdüm biraz, seni düşledim Umudumu senle süsledim Ne dar sokaklar ne boş duraklar Seni unutmama yardım etti..." Gözümden akan bir damla yaş, yanağımdan süzülürken, kendimi durdurmadan, Barlas'ın gözlerinin içine bakarak ağlıyordum. "Senin küçük bir elvedan Böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi? Ne sanıyorsun? Bazen bi' kaldırım taşı Bazen bi' sokak çalgıcısı Yani sen İstanbul'sun..." Barlas şarkıyı gözlerimin içine bakarak devam ettirdiğinde, onunda ağladığını fark etmem çok uzun sürmemişti. Gülümseyerek göz yaşlarım arasında şarkıyı bitiren Barlas'ı alkışlamaya başladım. "Adel'im, güzel sevgilim yanıma gelir misin?" Uraz sinirle bir bana bir Barlas'a bakarken hiç bir şey demeden Barlas'ın dediğini yapıp sahneye ilerledim. "Bugün burada bir oyunu bitirmek için bulunuyoruz. Uraz Aymaz, benim canım kardeşim (!) Sevgilimi elimden almaya çalışarak, beni hapse attırmaya çalışarak, hayatımı karartmaya çalışan canım kardeşim (!) Bugün onun şerefine buradayız." Uraz sinirle ayağa kalktığında Barlas eliyle Durması için Uraz'a işaret etti. "Dur bakalım kardeşim hemen öyle gitmek yok. Sana Adel ve beni ayırabileceğini düşündüren neydi bilmiyorum ama rüyanda bile göremeyeceğin hayaller kurduğun bes belli. Her neyse, lafı fazla uzatmayacağım. Uraz Aymaz, Oyun bitti, perde kapandı. Bundan sonra Adel'e gölgen bile değecek olursa, hayatını karatırım." Barlas yanımda duran elime uzanıp tuttuğunda gülümseyerek Barlas'a baktım. Oda bana gülümseyerek baktığında sahneden inmiş, kıpkırmızı olmuş Uraz'ın önünden el ele geçerek Kafeden ayrılmıştık. Barlas arabasına ilerlediğinde, ona ayak uydurup sağ koltukta yerimi aldım. "Hazır mısın güzelim?" "N-Neye?" Barlas'ın. Sorusuna afallayarak cevap verdiğimde Barlas gülümsedi. "Yıldızlarla buluşmaya..." Barlas'ın dediğine anlam verememiştim. "Nasıl yani?" Barlas cevap vermeden arabayı çalıştırdığında, konuşmadan boş yolda ilerlemeye devam ediyorduk. Dışarıyı izlediğimde yolda ilerledikçe nereye gittiğimizi anlıyordum. Bu yol dağ evine gidiyordu... Çok geçmeden tahmin ettiğim gibi dağ evine ulaştığımızda, Barlas kucağımda duran elimi tutup dudaklarına götürdü. "Hadi güzelim." Barlas'ın arkasından arabadan indiğimde, Barlas cebinden çıkarttığı anahtarla kapıyı açarak içeri girmemizi sağladı. Gözlerim arka bahçeyi bulduğunda şaşkınlıkla ağzım açılmıştı. Yerde kırmızı büyük bir örtü, İki tane büyük minder ve baddaniye duruyordu. Örtünün etrafı rengarenk ışıklarla süslenmişti. "Beğendin mi?" Barlas'ın sorusuyla dolu gözlerle Barlas'a döndüm. "B-Bu çok güzel..." "Bugün ilk gün olduğu gibi yıldızlarla buluşacağız Adel... Hazır mısın?" Afallayarak Barlas'ın uzattığı elini, titreyen elimle tuttum. "Hazırım." Barlas'la usulca arka bahçeye ilerlediğimizde, Barlas'ı takip ederek onun gibi bende mindere oturmuştum. Barlas yerde duran battaniyeyi alıp omuzlarıma bıraktı, diğer battaniyeyi de kendi omuzlarına örttüğünde, gülümsedim. "Çok zordu Adel." "Ne çok zordu?" Sorduğum soruyla, Barlas'ın dolu gözleri gözlerimle buluştu. "Sensiz nefes almak..." Gözlerim daha fazla dolduğunda, aklıma Barlas olmadan geçen günlerim gelmişti. "Yapamadım Barlas." Barlas soran gözlerle bana baktığında gözlerimi kapattım. "Sensiz nefes alamadım..." Barlas cevap vermek yerine yüzüme doğru yaklaştığında yapacağı şeyi anlayarak, onun gibi bende ona doğru yaklaştım. Barlas'ın dudakları dudaklarımla buluşurken gözlerimden akan bir damla yaş dudaklarımızla buluştu. Bu göz yaşı bu kez hüzünden değildi, çaresizlikten değildi, bu göz yaşı mutluluktandı, özgürlüktendi, aşktandı. Ben aşık olduğum adamla yıldızların altında özgürce öpüşüyordum. Barlas'ın dudakları hızlanırken bir elini belime koyarak beni daha çok kendine çekti. Belimdeki eli sıkılaşırken benimde ellerim onun ensesine gitmişti. Barlas'ın dudakları dudaklarımdan ayrılıp boynumu bulurken, heyecandan titrediğimi hissediyordum.Barlas benden yavaşça ayrıldığında, nefes nefese alnını alnıma yasladı. "Adel..." "Barlas..." Barlas adımı sayıkladığında, bende onun gibi adını söyledim. "Seni seviyorum." Gülümsedim. "Sana aşığım." Barlas gülümseyerek geriye çekildiğinde, bende gülümsedim. Barlas bir anda kendini yerdeki mindere bırakıp kolunu açtı. "Gelin öğretmen hanım. Yıldızlar bugün bizim için buradalar." Gülümseyerek Usulca Barlas'ın açtığı koluna başımı koyarak, Barlas'a sarıldım. "Sana bir hikaye anlatayım mı?" Dudaklarımdan sessiz bir kıkırtı döküldü. "Olur." "Bir zamanlar çok uyuz bir adam varmış-" Gülümseyerek Barlas'ın sözünü kestim. "Yoksa sen misin o uyuz adam?!" Barlas güldüğünde bende tekrar güldüm. "Bölme güzelim. devam ediyorum. Bir gün bu uyuz adam inatçı mı inatçı, sinir mi sinir bir kızla tanışmış. Bu inatçı kız, bir o kadarda güzelmiş. Bu uyuz adamın bu güne kadar aklına, hayaline gelmeyecek kadar Güzel bir kızmış. Bir gün bu uyuz adam bu inatçı Kıza aşık olmuş. Ama ne aşk... Gözünü her kapattığında tek gördüğü bu kızın masmavi gözleriymiş. Ama bu uyuz adamın hayatı bu kız için fazla zormuş, imkansızmış... Bu kız bir gün bu uyuz adamı sevdiğini söylediğinde, uyuz adam çok şaşırmış. Beni kim neden severki diye düşünmüş. Uyuz adam bu inatçı kızı kendinden vazgeçirmeye çalışmış ama inatçı işte bırakmamış çocuğun yakasını!" Yalandan bir sinirle Barlas'ın göğüsüne vurdum. "Barlas!" "Tamam tamam. Her neyse, bu kız allem etmiş kallem etmiş girmiş bu çocuğun hayatına. Bu iki aşık o kadar sınavdan, zorluktan geçmişler ki bir türlü rahat nefes alamamışlar. Bir gün bu uyuz adam artık yeter diyerek her şeyi göze alıp bu inatçı kızın elinden tutmuş. Bundan sonra mutlu olacağız demiş. Bu inatçı kızda, bu uyuz çocuğa inanmış." Barlas sustuğunda, şaşkınlıkla başımı kaldırdım. "Sonu yok mu?" "Yok." Merakla sordum. "Neden? Her hikayenin sonu olur." "Bizim hikayemizin sonu olmayacak Adel. Bizim hikayemiz sonsuza kadar sürecek." Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan. "Hiç bir hikaye sonsuza kadar sürmez. Bizim sonumuz ne olacak?" "Sonunda ikimiz varsak mutlu yada mutsuz olmamızın önemi var mı?" Başımı iki yana salladım. "Yok." Barlas'ın sıcak dudaklarını alnımda hissettiğimde gözlerim huzurla kapandı. "İyi geceler Sirius." "İyi geceler uyuz..." O gece yıldızların altında, Barlas'ın kollarında uyumuştum. Uzun zaman sonra hayatın bana sunduğu en büyük armağandı bu. Hayat sizi çoğu kez zorlayabilir, yeter diyebilirsiniz, bitmedi mi hala diyebilirsiniz, bazen ölmek bile isteyebilirsiniz. Aslında bu zorlukların her birinin sonunda bir armağan vardır. Her zorluğun sonu, başka bir fırsat, başka bir ödül demekti. Ne kadar sınavdan geçebilirsek o kadar mükafaatını alırdık. Çünkü yaşamak bu demekti, yaşamak hayatın bize getirdiği her türlü felaketi kollarımızı açarak karşılamaktan geçiyordu. Reddetmeden, tüm zorluklardan geçmekten geçiyordu. Hiç pes etmemekti yaşamak. Pes ettiğimiz yer, bittiğimiz yerdi. Her pes ediş bir vazgeçişti. Ben artık pes etmek istemiyordum, ben kazanmak, yaşamak, bu hayatın artık bana verdiği mükafatları karşılamak istiyordum. O gece düşüncelerimin beni bir hayattan başka bir hayata sürüklediği bir uykunun kollarına kendimi bıraktım. "Uyuyan güzel, uyan bakalım." Barlas'ın sesiyle, saçlarımdaki elleriyle huzurla gösterimi açtım. "Günaydın..." "Günaydın sevgilim." Yavaşça yerimden doğrulduğumda, Barlas gülümseyerek bana bakıyordu. "Bugün sadece ikimiz olalım, birlikte vakit geçirelim istiyorum." Gülümseyerek başımı salladım. "Olur ama Görkem-" "Görkem yine Sare'yle kalacak merak etme. Şimdi senin için getirttirdiğim bir kaç parça kıyafet yukarıda, buradayken kaldığın odada. sen hazırlan sonra çıkacağız." Gülümsedim. "Ne yapacağız peki?" "Çıkınca görürsün hadi hazırlan bakalım." Usulca yerimden kalkıp odama ilerledim. Hazırlanmaya, dünden kalan makyajımı çıkartarak başladım. Yüzümü tamamen temizlediğimde, üstümü giyinip yüzüme tekrardan hafif bir şeyler sürdüm. Üstüme yere kadar uzanan çiçekli bir elbise giydim. Yüzüme de hafif bir şeyler sürdükten sonra, saçlarıma şekil verip aynadaki rengarenk görüntüme baktım. "Uzun zaman sonra giydiğim en renkli şeysin..." Kendi kendime konuştuğumda gülerek başımı iki yana salladım. Telefonumdan gelen sesle bakışlarım telefonumu buldu. Arayan Batuhan'dı. "Maviş! Nasılsın bakalım?" "İyiyim Batuş! Siz nasılsınız?" "İyiyiz maviş merak etme. Ufaklık da iyi, bende bu yaramaz cimcimeyle uğraşıp duruyorum!" Şaşkınlıkla ağzım açıldı. "Yaramaz cimcime?" "Sare işte. Şimdi kahvaltı yapıyoruz sonra da Görkem beyi lunaparka götüreceğiz. Siz keyfinize bakın." Gülümsedim. "Sağ ol Batuş... Size de iyi eğlenceler." "Görüşürüz maviş." "Görüşürüz Batuş." Telefonu kapatıp, yatağa bıraktım ve yatakta duran kot ceketi üstüme giydim. Yatağa bıraktığım telefonumu, kot ceketimin cebine koyarak odadan çıktığımda, Benimle aynı zamanda odadan çıkan Barlas'ı fark ederek gülümsedim. "Çok güzel olmuşsun..." "Sende öyle." Barlas güldü. "Ben de güzel mi olmuşum?" Bende barlas gibi güldüm. "Evet, gördüğüm en güzel erkeksin!" "Aldığım en değişik iltifat olabilir." Yüzüm ciddi bir hal alırken sinirle Barlas'a döndüm. "Çok iltifat aldıysan demekki..." "Ya güzelim yuh ama ya! Bundan bunu mu anladın?" Omzu silktim. "Ne anlamam gerekirdi?" "Aldığım en değişik iltifatın bu olduğunu?" Sinire Barlas'a döndüm. "Gidecek miyiz artık?" Barlas beni belimden kendine çekti. "Aldığım en güzel, en değişik iltifatı; gördüğüm en güzel, aşık olduğum tek kadından aldım." Yüzüm yumuşarken yalandan bir sinirle Barlas'ın koluma vurdum. "Salaksın Barlas." "Hayır, aşığım." Utanarak Barlas'dan ayrılıp merdivene yöneldiğimde, Barlas'ın arkamdan güldüğünü anlamam uzun sürmemişti. "Hadi gidelim!" Barlas yanıma ulaştığında, bana elini uzattı. "Hazır mısınız öğretmen hanım?" Elimi Barlas'ın eline uzatıp sıkıca tuttum. "Hazırım uyuz..." Barlas'la el ele evden çıktığımızda, Barlas benden önce davranıp arabanın kapısını açtı ve eliyle içeriyi gösterdi. "Buyurun öğretmen hanım..." "Çok kibarsınız uyuz bey..." Barlas gülümsediğinde, bende gülüşüne karşılık verip arabada yerimi aldım. Barlas yanıma ulaştığında bana döndü. "Bugün seninle sıradan bir çift gibi vakit geçireceğiz." "Ne yapacağız peki?" Barlas gülümsedi. "Büyük ada." Soran bakışlarım Barlas'a ulaştığında, Barlas gülümsedi. "Büyük adaya gideceğiz." Heyecanla ellerimi birbirine çırptım. "İlk defa gideceğim." Barlas gülümseyerek arabayı çalıştırdı. Çok geçmeden iskeleye ulaştığımızda, Barlas arabadan indi. Bende arkasından indiğimde, Barlas üzerinde adalar bileti yazan gişeye doğru ilerledi. Bende arkasından ilerlediğimde, Barlas çok geçmeden elinde iki biletle tekrar bana döndü. "Hadi güzelim gidiyoruz." Gülümseyerek Barlas'ın bana uzattığı elini tuttum. Birlikte vapura ilerlediğimizde ellerim heyecandan titriyordu. "Sen bekle geliyorum." Barlas beni vapurun önünde bırakıp simitçiye ilerlediğinde, gülümseyerek onu izliyordum. Barlas aldığı üç simitle yanıma dönüp yanağımdan öptü. "Neden üç tane aldın?" "Martılar aç mı kalsın?" Barlas'a gülümsediğimde, tekneye doğru ilerlemeye başlamıştık. Teknede yerimizi aldığımızda gülümseyerek etrafıma bakmaya başladım. Hava son baharın verdiği serinliğin soğukluğunu korurken, kollarımı birbirine bağladım. "Üşüdün mü güzelim?" Barlas'ın sorusuyla omuz silktim. "Biraz..." Barlas üzerindeki ceketi çıkartıp omuzlarıma bıraktı. "Gerek yoktu-" "Ben iyiyim güzelim. Sen üşüme..." Gülümsedim. Barlas'ın üzerinde siyah kazak altında kot pantolon vardı. Benim üstüm onunkine göre biraz daha inceydi, sanırım Barlas'ın ceketine şu an İçin daha fazla ihtiyacım vardı. Vapur kalktığında, heyecanla etrafıma bakmaya başladım. Barlas elindeki bir simiti bana uzatıp, bir simiti de kendi yemeğe başladı. Denizden ve martılardan gelen hoş ses eşliğinde simitlerimizi yediğimizde, kalan simiti Barlas ikiye bölüp birini bana uzattı. "Şimdi de martıları doyurma zamanı." Gülümseyerek ayağa kalktığımda, simitten ufak ufak kopardığım parçaları martılara doğru atmaya başladım. yüzümdeki geniş gülümseme giderek daha da büyürken, Barlas arkama geçip belime sarıldı. Barlas başını omzuma yasladığında, kopardığım simitleri martılara atmaya devam ediyordum. Bir süre Barlas'la martılara simit atıp eğlendikten sonra vapur büyük ada limanına ulaştığında, usulca vapurdan ayrıldık. "İlk durağımız bisikletçi güzelim. Burada yayan gezemeyiz öyle değil mi?" Heyecanla Barlas'a sarıldım. "Bisikletle mi gezeceğiz?" Barlas elleri belimde beni kendinden ayırmadan gülümsedi. "Evet güzelim. Bisikletle gezeceğiz." Barlas benden ayrılıp elini bana uzattığında, elinden tutup yürümeye başladım. Çok geçmeden bir bisikletçide durduğumuzda, Barlas bisikletlerin başında duran adamla konuşmaya başladı. Bende etrafı izlemeye başladım. sepetinde renkli renkli çiçekler olan bisikletleri gördüğümde, yüzümdeki gülümseme genişledi. "Seç bakalım." Barlas bana döndüğünde heyecanla gözlerim tüm bisikletlerin üstünde gezinmeye başladı. "Bu olsun mu?" Sepetinde mor çiçekler olan bisikleti gösterdiğimde, Barlas gülümsedi. "Olur güzelim." Barlas'ın konuştuğu adam bisikletin kilidini açıp önüme getirdiğinde, gülümseyerek bisiklete bindim. Barlas'da yanındaki bisiklete bindiğinde birlikte yola çıkmıştık. Çiçeklerle süslü sokaklarda, çiçekli bisikletlerimizle gezerek etrafı incelediğimizle huzurla gülümsedim. "Yarışa var mısınız öğretmen hanım?" "Seninle her şeye varım uyuz bey." Gülümsedim. "Bir , iki , üç!" Barlas üç diyip hızlandığında bende hızlanmaya başlamıştım. Barlas'ın önüne geçtiğimde kahkaha atmıştım. "Barlas Korhan! Yeniliyorsun." Barlas'ın da güldüğünü duyduğumda, keyifle hızlanmaya devam ediyordum. "Ben sana zaten yenildim be güzelim." Gülümsemem genişlerken ellerimi kaldırıp keyifle ilerlemeye devam ettim. Bu an için hayatıma binlerce kez teşekkür ettim. O zorluklar Belkide daha büyük mükafatlar için yaşanmıştı ve ben artık mutlu olacağıma inanmıştım. Hayat kapanan kapıların ardından açılan kapılardı. Hayat kilitli kapıların anahtarlarının altın tepsiyle sunulmasından geçiyordu. Barlas Korhan, aşık olduğum adam. Artık biz bu hayattan mükafatını alacak iki aşıktık. BÖLÜM SONU _____________________________ |
0% |