Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30.Bölüm: Gün Işiğim

@peteichor_

"Kızma meleğim. Kızma bana... Sensizlik zor, acı, ıssız, sessiz, yalnız, çaresiz... Sen benim nefesimmişsin meğer. İnsan nefessiz yaşayamazdı hani...Ben neden yaşıyorum sevgilim? Ben nasıl yaşayabiliyorum?"


30. BÖLÜM: GÜN IŞIĞIM


Batuhan'ın Ağızından:


"Batu?"


"Efendim gün ışığım."


Güneş keyifle gülümsediğinde, dizime uzanan sevgilimin saçlarını okşuyordum.


"Beni ilk gördüğünde ne düşündün?"


"Nasıl yani?"


Güneş'in sorusu beni afallatırken Güneş başını dizinden kaldırıp, heyecanla gözlerime baktı.


"Yani içinden ilk ne söyledin."


"Bu kız bu çenesiyle benim başımın etini yer dedim."


Güneş yalandan bir kızgınlıkla tamamen doğruldu.


"Demek öyle! O zaman ben de susuyorum artık."


Şaşkınlıkla gülümsedim.


"Sen mi susuyorsun?"


Güneş sinirle bana arkasını döndü.


"Batu! Görürsün şimdi susayım da gör."


Bana arkasını dönen Güneş'in arkasından beline sarılarak onu kendime çektim ve göğüsüme yasladım.


"Senin sesini duymazsam yaşayabilir miyim sanıyorsun?"


Güneş hafifçe kıkırdadı.


"Yaşayamaz mısın?"


"Yaşayamam..."


Güneş başını mümkünmüş gibi daha da göğüsüme yaslarken, burnumu Güneş'in sapsarı saçlarına dayayıp derin bir nefes aldım.


Güneş'le aylar önceki konuşmamız kulaklarıma dolduğunda, göz yaşlarım arasında gülümsedim. Bugün Sare ve Görkem'le Lunaparkta geçirdiğimiz bir kaç saatin sonunda, Sare Görkem'le kalmış, ben ise evime gelmiştim. Saat gece üçe gelirken duvarların üstüme üstüme geldiğini hissediyordum. Usulca ayağa kalkıp titreyen elimle odamın köşesinde duran gitarı elime aldım.


"Sana geliyorum gün ışığım..."


Mırıltım boş odada yankılanırken, üzerime aldığım ceketle birlikte gitarı sırtıma asarak evden ayrıldım. Usulca arabaya binip yola çıktığımda, uzun zaman sonra ilk defa Güneş'i ziyarete gittiğimi fark ettim. En son Adel'le gittiğimizde daha çok onu rahatlatmak için gitmiştim. Bugün ise Gün ışığımla baş başa kalmak, Özlem gidermek, ona şarkılar söylemek istiyordum. Her hafta bir gün düzenli olarak Güneş'in mezarının başında şarkı söylerdim. Onun hayali olan kafemiz onsuzdu, yalnızdı, Güneş benim sesimden çok uzaktı. Bu yaptığımla şarkılarımın Güneş'in kulaklarında hayat bulduğunu hissediyordum. Düşüncelerimin arasında mezarlığa ulaştığımda, usulca arabadan inip arka koltuğa koyduğum gitarı elime alarak sırtıma astım. Hava son baharın sonlarına gelmiş olmanın verdiği serinlikteydi. Üşüyen ellerimi cebime koyarak Güneş'in mezarlığına ilerledim.

         

       Güneş Seymen 

20.12.2001  30.10.2023


Gözlerim Güneş'in mezar taşını bulduğunda buruk bir gülümsemeyle mezara biraz daha yaklaştım ve kendimi yerdeki soğuk toprağın üstüne bıraktım.


"Gün ışığım... Ben geldim. Özür dilerim seni ihmal ettim."


Göz yaşlarımın arasında gülümsedim.


"Ama merak etme, bugün sana şarkı söylemeye geldim... Kendimi sana affettireceğim."


Gözlerimi kapatıp Güneş'in güzel gözlerini gözlerimin önüne getirdim. Bir süre sessizce Güneş'in gözlerini düşündükten sonra usulca gözlerimi açtım. Gitarı kılıfından çıkartarak kucağıma koydum.


"Başlıyorum güzelim..."


Güneş'den cevap alamadan, ilk şarkının sözlerini usulca dudaklarımdan dökülmeye başladı.


"Sarışın bir kaplan karışır

İçimin cam ormanına

Sanki bir yerlerden tanıdık

Dokunsam kanayacak tadı..."


Göz yaşlarım arasında gülümsedim.


"Delindi gökler şimdi huzur

Kayıyor dünya, altımızda buzu

Ne çıkar kopsa fırtınalar

Sarıldık sarmaşıklar gibi

Oh-oh-oh-oh..."


Ağlamam şiddetlenirken şarkıya devam ediyordum.


"Kendiliğinden bu kırılma

Bak yazıyorum beni baştan

Her neresinden avunuyorsa bu hâlim

Bir bakışına bin meftun

Bak yere indi deliliğim de bu firarla

Bir gülüşüne bin mahkûm."


Şarkıyı yavaşça noktaladığımda, başımı Arkaya doğru yatırıp Güneş'in mezarına yasladım ve mezar taşına doğru döndüm.


"Bir bakışına bin meftun..."


Şarkıdan bir cümleyi usulca mırıldandığımda, göz yaşlarım usul usul gözlerimden süzülmeye devam ediyordu.


"Gün ışığım... Rahat uyu meleğim. Rahat uyu... Senin yanına geleceğim günü bekleyeceğim birtanem."


Gözlerimi usulca kapatıp açtım.


"Biliyorum beni görüyorsun. Şimdi ağladığım için kızıyorsundur bana..."


Hüzünle gülümsedim.


"Kızma meleğim. Kızma bana... Sensizlik zor, acı, ıssız, sessiz, yalnız, çaresiz... Sen benim nefesimmişsin meğer. İnsan nefessiz yaşayamazdı hani..."


Sinirle güldüm.


"Ben neden yaşıyorum sevgilim? Ben nasıl yaşayabiliyorum?"


Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip başımı kaldırdım ve gözlerimi önümdeki soğuk toprağa döndüm.


"Hayatımdaki şansızlığımı yetimhanede büyümek sanıyordum. Halbuki seni kaybetmekti. Ben ilk defa birini kaybettim, o da sen oldun."


Başımı iki yana salladım.


"Beni yalnız bırakmasaydın... Şimdi yanımda olsan, ellerin ellerimde olsa... canımı verirdim sevgilim. Bunun olması için canımı verirdim. Hoş, zaten canımı verdim..."


Usulca gitarı tekrar kucağıma aldım.


"Öyle deli gibi esme başım dönüyor

Hasretini verme baharın yerine

Öyle arada bir bakma içim gidiyor

Gözyaşımı derme gülümün yerine."


Gitarda parmaklarım usul usul hareket ederken yavaşça gözlerimi kapattım.


"Ölüm ol da düş peşime

Ecel ol da al başımı

Eriyor içim yanıyor giderek

Yine de dayanamam sana ben."


Derin bir nefes aldığımda göz yaşlarım usul usul yanaklarımdan süzülüyordu.


"Kim bilir kaç yıl daha böyle canım yanacak

Seninle olmak var ya yeniden doğmak var ya

Kim bilir kaç yıl daha sürgün çeker bu gönül

Seninle olmak var ya yeniden doğmak var ya

Seninle olmak var ya yeniden doğmak var ya"


Şarkı bittiğinde gözlerimi usulca açtım.


"Hoşça kal gün ışığım. Seni seviyorum."


Daha fazla bir şey söylemeden, gitarı çantasına koyarak ayağa kalktım. Titreyen ellerimle Güneş'in mezar taşını okşayarak, Güneş Seymen yazan soğuk mermere dudaklarımı bastırdım. Titreyen ellerimi tekrar cebime koyarak hızla arabaya ilerledim. Sol koltukta yerimi aldığımda, derin bir nefes alarak arabayı çalıştırdım ve eve giden boş sokaklarda ilerlemeye başladım. Eve ulaştığımda arabadan hızla inip apartmana girdim. Soğuktan donmuş bedenim eve girip yavaşça ısınmaya başladığında, montumu çıkartıp soğuk ve yorgun bedenimi sıcak yatağıma bıraktım.


Çalan telefonumla gözlerim usulca açılırken, ekranda gördüğüm isimle gülümsedim.


"Maviş?"


"Batu, nasılsın? Uyandırdım mı?"


Gülümseyerek telefonumun ekranına baktım. Saat epey geç olmuştu.


"İyiki uyandırmışsın maviş geç kakıyormuşum!"


"Biz birazdan vapurla döneceğiz haber vermek istedim. Bu geceyi burada geçirdikte..."


Gülümseyerek Adel görmese de başımı salladım.


"Tamam maviş! İyi yolculuklar. Barlas beye söyle hemen ofise gelsin."


Adel'in hafifçe kıkırdadığını duydum.


"Anlaşıldı!"


"Görüşürüz maviş."


"Görüşürüz Batuş."


Telefonu yatağımın yanına bırakıp yorganı üstümden çektim ve ayağa kalktım. Banyoya adımladığımda, kendime gelebilmek için kısa bir duşun iyi geleceğini düşündüm. yorgun bedenimden ılık suyun usulca akıp gitmesine izin verirken, huzurla gözlerimi kapattım. Ilık ve kısa bir duşun ardından duştan ayrılarak odama döndüm. Üzerime her zaman olduğu gibi siyah gömleğimi ve pantolonumu giydim. Son olarak ceketimi de giydiğimde hazırdım. Mutfağa ilerleyip hızlıca bir tost yaptım. Tostu yerken bilgisayarıma gelen mailleri kontrol ettiğimde, bugün gelecek bir kaç müşteriyi bilgisayarıma kaydederek bilgisayarı yeniden kapattım. Tostumda ki son lokmayı da yedikten sonra bilgisayarımı çantasına koyup telefonumu da cebine koyarak kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda bir anda önüme çıkan Sare'yle afalladım.


"Sare?"


"Batu söylediğin gibi Görkem'i kreşe bıraktım onu haber vereyim dedim..."


Gülümseyerek başımı salladım.


"Sağ ol Sare."


"Sende."


Sare'yle sessiz bakışmamızı bozan ben olmuştum.


"Ben şirkete gideceğim istersen seni de eve bırakayım."


"Olur. Teşekkür ederim..."


Gülümseyerek elimle önden gitmesi için işaret ettiğimde, Sare gülümseyerek önümden merdivenlere yöneldi.


"Batu istersen Görkem'i yeniden ben alabilirim."


"Adel bugün dönüyor. O alır ben söyleyeceğim ona."


Sare gülümsedi.


"Öyleyse akşam hep beraber bir yemek yiyelim."


Afallamıştım. 


"Hep beraber?"


"Yani Barlas, Adel... Sen..."


Konuştuğumuz sırada apartmandan ayrıldığımızda bana beklentiyle bakan Sare'ye gülümsedim.


"Tamam öyleyse ikisine de söylerim ben."


"Süper!"


Sare gülümseyerek hızla arabaya ilerlediğinde, arkasından bende ilerliyordum. Arabaya ulaştığımızda sol koltukta yerimi alarak, Sare'nin evine giden sokaklarda ilerlemeye başladım. Çok geçmeden Sare'nin evinin önüne bulaştığında, Sare bana dönerek bir anda yanağımı öptü.


"Teşekkür ederim."


Cevap vermemi bile beklemeden Sare arabadan indiğinde, kaşlarım istemsizce çatılmıştı.


"Yapamam."


Sinirle arabayı çalıştırdığımda şirkete doğru gitmem gereken hızın üstünde ilerliyordum.


"Güneş!"


Mutfağı birbirine katan Güneş'e şaşkınlıkla seslendim.


"Efendim civciv."


"Güzelim söyleseydin kurşun geçirmez yelek giyerdim."


Güneş afallayarak gözlerime baktı.


"Ne diyorsun civcivim Ya?"


"Diyorum ki Savaş çıkmış!"


Güneş sinirle ellerini beline koydu.


"Batu!"


Gülerek Güneş'in yanına gidip beline sarıldım.


"Tamam kızma gün ışığım."


Bir anda kornalar çaldığında, ne zamandır yolun ortasında durduğumu bilmiyordum.


"Hadi be kardeşim!"


Sinirle arabadan inip bana doğru bağıran adamın arabasına ilerledim ve adamı sinirle yakalarından tutarak camdan çıkarttım.


"Ne diyorsun lan sen! Ne diyorsun!"


Arkamdan bir adam beni sakinleştirmeye çalışırken, kendimden geçmiş gibi karşımdaki adamı sarsıyordum. Bir anda kendime gelerek şaşkın bakışlarla titreyen elimi karşımdaki adamın yakalarından çekerek, beni tutmaya çalışan adamın elinden kurtulup tekrar arabaya bindim.


"Yapamam Güneş."


Hızla Şirkete ulaştığımda lavaboya gidip yüzümü buz gibi bir suyla buluşturup aynadaki afallamış görüntüme baktım.


"İyiyim..." 


Mırıldanarak lavabonun yanında duran peçeteden bir kaç yaprak alarak yüzümü kuruladım.


"Batu?"


Barlas'ın sesiyle gözlerim kapıda bana endişeyle bakan Barlas'ı buldu.


"İyi misin?"


"İyiyim kardeşim."


Barlas gülümseyerek yanıma gelip omzuma dostça vurdu.


"Hadi gel de bugünkü müşterilerle ilgilenelim. Daha gitmemiz gereken iki toplantı var."


Usulca başımı sallayıp Barlas'ın önünden ilerleyip, lavabodan çıktım.


"Kardeşim sana bir kahve söyleyeyim bir ayıl, sonra odama gel detayları konuşalım."


Barlas'ın sesiyle gülümseyerek başımı salladım.


"Sağol Barlas."


"Sen sağ ol."


Gülümseyerek odama ilerleyip içeri girdim. Masama oturup masamın üstündeki Güneş'in resmini elime aldım. Ellerim Güneş'in yüzünde usulca dolaştı. Kapıdan gelen sesle bakışlarım kapıyı buldu.


"Gel!"


"Kahvenizi getirdim Batuhan bey."


Kahveyle odama adımlayan sekretere elimle masayı işaret ettim.


"Şöyle bırakabilirsin."


Sekreter söylediğim yere kahveyi bırakıp çıktığında, titreyen ellerimle kahveyi aldım. Bugün içimde bastıramadığım bir öfke kendini gösteriyordu. En korktuğum şey ise bu öfkemin sevdiklerime zarar vermesiydi. Aklıma gelen düşünceyle elimdeki kahveyi bırakıp ayağa kalktım. Barlas'ın odasına ilerlediğimde hızla içeri girdim.


"Kardeşim bir saat beni idare eder misin?"


"Hayrola Batu bir sorun mu var?"


Başımı iki yana salladım.


"İyi olacaksan istediğin kadar idare ederm kardeşim. Bak keyfine."


"Sağ ol Barlas."


Barlas başını sallamakla yetindiğinde, hızla odadan ayrılıp asansöre ilerledim. Her öfkeli olduğumda yaptığım gibi salona gidecektim. Sinirimi sevdiklerim yerine, kum torbasından çıkartmak daha cazip geliyordu. Hızla arabaya ulaştığımda salona doğru giden yolda ilerlemeye başladım. Salona ulaştığımda arabadan inip salonun önündeki güveniğe ilerledim.


"Kolay gelsin abi."


"Ooo hoş geldin Batuhan! Uzun zamandır yoktun."


Başımı salladım.


"Evet abi. Bir türlü fırsat bulamadım."


Güvenlikte duran abi gülümseyecek başını sallayıp kapıları açtı.


"İyi sporlar."


Başımı sallayarak güvenliğin açtığı kapıdan içeri girdim. Soyunma odasındaki dolabıma ulaştığımda, giyebileceğim rahat kıyafetleri çıkartarak üstümü değiştirdim. Çok geçmeden hazır olarak salona ilerlediğimde, boş olan kum torbasına doğru usulca ilerledim. Kum torbasına vuruşlarım giderek hızlanırken kulaklarımda varlığını koruyan tek ses Güneş'e aitti.


"Batuhan bey sizdiniz değil mi?"


Gülümseyerek karşımdaki güzel kadını karşılamak için ayağa kalktım.


"Sizde Güneş hanım olmalısınız."


Karşımdaki kadının elleri titrerken gülümsedim.


"Heyecan var biraz sanırım."


Güneş gülümseyerek saçlarını eliyle kulaklarının arkasına aldı.


"Biraz..."


Güneş'le ilk tanışmamız kulaklarıma dolarken, kum torbasını yumruklayan ellerim hızlanmıştı. Güneş'le olan anılarım kulaklarımda hayat bulduğunda nefes alış verişlerim hızlanıyordu. Hayat böyle bir şey miydi? Sevdiklerinizi bir anda alması mıydı? Bir insan nefessiz nasıl nefes alırdı? Ben alıyordum. Almak zorunda bırakılmıştım. Ben Güneş olmadan nefes almak zorunda bırakılmıştım... Hayatımın en zor sınavı nefessiz, Güneş'siz geçirdiğim günler olmuştu.


Usulca kum torbasındaki ellerim yavaşladığında Elimdeki eldivenlerin yere düşmesini sağladım. Yüzümdeki teri elimle sildikten sonra tekrar duşların bulunduğu soyunma odasına ilerledim. Dolabımdan aldığım havluyla birlikte duşa ilerleyip Kısa bir duşla üzerimdeki teri atmayı diledim. Çok geçmeden duştan çıktığımda, tekrar üstümü giyinip eşyalarımı toparladım. Spor salonunundan çıktığımda hızla arabama ilerletip şirkete giden yolda ilerlemeye başladım. Şirkete ulaştığımda, arabadan inip hızla asansöre ilerledim. Telefonum çaldığında cebimden çıkarttığım telefonumu kulağıma götürdüm.


"Kardeşim?"


"Asansördeyim, geliyorum kardeşim."


"Tamamdır bekliyorum."


Telefonu kapatıp yeniden cebime koyduğumda, hızla Barlas'ın odasına ilerledim. İçeri girdiğimde, Barlas'ın bir toplantıda olduğunu fark ettim.


"Geç kaldım kusura bakmayın."


Masadaki herkesin bakışları bana dönerken, Barlas anlayışla başını sallayıp karşısındaki koltuğu gösterdi.


"Buyurun Batuhan bey oturun."


Başımı sallayıp Barlas'ın gösterdiği koltukta yerimi aldığımda, Dikkatimi sunum yapan Barlas'a vermiştim. Barlas tasarımını yapacağımız otelin odalarındaki tasarımlardan bahsediyordu. Bir süre Barlas'ın tüm ayrıntılarıyla paylaştığı sunumu izlediğimde, karşımızdaki adamların aralarında usulca konuştuklarını gördüm.


"Barlas bey, Batuhan bey. Size güveniyorum. Sunumunuz gayet başarılı. En Kısa zamanda canlı da görmek isteriz."


Barlas gülümsedi.


"Tabii Hakan bey en kısa zamanda."


Adının Hakan bey olduğunu öğrendiğim adam gülümseyerek ayağa kalkıp Barlas'ın elini sıktı. Ardından elini bana uzattığında gülümseyerek elini sıktım. Hakan bey ve yanındaki adamlarla da tokalaşmamız bittiğinde, odada yalnızca Barlas ve ben kalmıştık.


"Bugün başka toplantı yok Batu. Sen gelmeden önce bir toplantıyı daha tamamladım. Sare aradı beni. sen söylemeyi unuttun sanırım. Şu an Adel ve Görkem, Sare'nin evinde birlikte hazırlık yapıyorlar. Birlikte oraya geçeceğiz."


Afallayarak başımı salladım.


"Biliyorum kardeşim."


"Çıkalım o halde."


Başımı sallayarak kapıya ilerledim. Şirketten ayrılıp arabaya bindiğimizde, Barlas bildiği yoldan giderek Sare'nin evine doğru hızla ilerlemeye başladı. Çok geçmeden Sare'nin oturduğu eve ulaştığımızda arabadan inip kapıya ilerledik.


"Hoş geldiniz!"


Sare kapıyı açtığında arkasından çıkan Adel, Barlas'ın boynuna hızla atladığında gülümsedim. Adel Barlas'dan ayrılıp bana sarıldığında yüzümdeki gülümseme genişlemişti.


"Sende hoş geldin Batuş!"


Gülümseyerek kollarımı Adel'in beline sardım. Adel'den ayrıldığımda, hızla hep birlikte içeri geçmiştik.


"Yakışıklı! Batuhan abiyi özlemedin mi yoksa?"


Görkem sesimle bana döndüğünde, gülümseyerek bana doğru açtığı kollarıyla, koşmaya başladı.


"Batuş!"


"Göko!"


Görkem'in boyuna geldiğimde Görkem hızla boynuma sarıldı.


"Özledim bir kere!"


"Bak sen!"


Görkem'i gıdıklamaya başladığımda gülerek benden kaçmaya başlayan Görkem'i izliyordum.


"Hadi yemeğe geçelim."


Sare'nin sesiyle hepimiz masaya ilerlediğimizde, yerimizi alarak usulca yemek yemeye başladık.


"Afiyet olsun!"


"Ellerine sağlık kuzen."


Barlas'ın sesiyle Sare gülümsedi.


"Afiyet olsun!"


Sessizce yemek yemeği sürdürdüğümüzde, çok geçmeden masadan ayrılıp koltuklarda yerimizi almıştım.


"Ben sıkıldım! Oyun mu oynasak acaba?"


Sare'nin sesiyle Barlas ve Adel gülümsedi.


"Ne oynayabiliriz ki?"


Adel'in sorusuyla Sare bir elini çenesine koyarak düşünmeye başladı.


"Tabu!"


Üçümüz de birbirimize onaylar bakışlar attığımızda, sessizliği bozan Adel olmuştu.


"Harika! O halde grupları oluşturalım."


"Ben sevgilimden başkasıyla olmam!"


Barlas'ın sesiyle gruplar aslında belirlenmişti bile. Kaderime razı olarak başımı salladığımda, Sare ve Ben bir grup Adel ve Barlas bir grup olmuştuk.

Sare kitaplığından aldığı oyun kutusuyla yanımıza ulaşarak heyecanla konuştu.


"Biz başlıyoruz o halde!"


Gülümseyerek ellerimi birbirine vurdum.


"Başlayalım bakalım..."


BÖLÜM SONU

_____________________________


Loading...
0%