Yeni Üyelik
32.
Bölüm

31.Bölüm: Kli̇şe

@peteichor_

Gidene mi zor kalana mı sorusu yıllarca bana saçma ve anlamsız gelmişti. Aslında bu soru üzerine saatlerce, günlerce, aylarca, yıllarca düşünülmesi gereken bir soruydu.


31.BÖLÜM: KLİŞE


"Ben seni bir gün bir yere kapatmıştım. Davette... Neresiydi orası?"


"Tuvalet!"


Barlas elini bana doğru uzattığında, zaferle vurdum. Son oyundu ve biz kazanmıştık.


"Yuh! Seni tuvalete mi kapattı?!"


Sare'nin şaşkın sesiyle, Sinirle güldüm.


"Ya! Evet."


Sare'nin ağzı şaşkınlıkla açılırken, Barlas eliyle saçlarını karıştırıyordu.


"Öküz! Tuvalete kapatmak ne!?"


"Yanlışlıkla yani..."


Gülmeye başladım.


"Yanlışlıkla mı? Sanırım ayakların yanlışlıkla tuvaletin oraya kadar geldi, ellerinde istemsizce anahtarı çevirdi."


Batu ve Barlas güldüğünde Sare hala şaşkınca bize bakıyordu.


"Kuzen sende tam öküzmüşsün Ya!"


Gülümsedim. Barlas bir anda yanağımda öptüğünde afalladım.


"Artık dağılsak mı? Yarın Adel okula, bizde işe gideceğiz!"


Gülümseyerek başımı salladım.


"Batu haklı. Görkem de zaten uyuyakaldı... Hem yarın o da okula gidecek..."


Barlas sözlerimizle ayaklandığında, bizde eş zamanda ayağa kalkmıştık.


"Hadi o zaman."


Sare dudağını büzerek, üzgünce bize baktı.


"Yine gelin olur mu? Çok keyifli bir akşamdı."


Gülümsedim.


"Sende gel! Her şey için teşekkür ederiz."


"Ne demek!"


Barlas önümden ilerleyip koltukta uyuyakalan Görkem'i kucakladığında, bizde arkasından giderek kapıya ulaşmıştık. Barlas Görkem'i kendi arabasına götürdüğünde, bende yanlarına ilerledim.


"Görüşürüz Batu!"


"Görüşürüz Maviş."


Batu'ya görüşürüz dedikten hemen sonra sağ koltukta yerimi alarak, sol koltukta yerini almış Barlas'a döndüm. Barlas beklentiyle bana bakıyordu.


"İyisin değil mi? Kremlerini ihmal etme güzelim."


Gülümseyerek Barlas'ın elinin üzerine elimi bıraktım.


"Merak etme ihmal etmem..."


Barlas elinin üzerindeki elimi dudaklarına götürdü.


"Hadi o zaman yarın okulun var güzelim, güzelce dinlen..."


Gülümseyerek gözlerimi Barlas'dan alıp cama çevirdiğimde, Barlas arabayı çalıştırmış; evime giden boş sokaklarda ilerlemeye başlamıştı. Çok geçmeden Batu ile oturduğumuz apartmanın önüne geldiğimizde, Arabadan usulca indim. Barlas'da arkamdan inerek arka koltukta uyuyan Görkem'i kucağına aldı.

Barlas'la birlikte apartmana girdiğimizde, önden ilerleyerek dairemin bulunduğu kata ulaştım. Anahtarı çıkartıp kapıyı açtığımda, önden geçmeleri için kapıya doğru yaslanarak izin verdim. Barlas kucağındaki Görkem'le eve girdiğinde çok geçmeden Görkem'in odasına ulaşıp yorganı kaldırarak Görkem'i içine yatırdı. Gülümseyerek onları izlediğimde ,Barlas'ın gözleri gözlerimi bulmuştu.


"Uykusu ağır..."


Barlas'ın mırıltısı kulaklarıma ulaştığında, yüzümdeki gülümseme genişlemişti.


"Annemin de ağırdı böyle..."


Barlas'ın dudaklarından buruk bir gülümseme geçtiğinde, usulca yanıma ilerlemeye başladı.


"Şey... Bugün burada mı kalsan?"


Barlas çarpık bir gülümsemeyle gözlerime baktı.


"Ne yapacağız?"


Soran gözlerim, Barlas'ın ima dolu gözlerini buldu.


"Ne mi yapacağız? Uyuyacağız..."


"Sadece uyuyacak mıyız?"


Barlas'ın ısrarcı sorularıyla, sinirle kaşlarım istemsizce çatıldı.


"Evet Barlas sadece uyuyacağız!"


Sesim yükseldiğinde Barlas eliyle ağzımı kapatarak gülmeye başladı.


"Öğretmen hanım Görkem'i uyandıracaksınız, tamam sadece uyuruz... Hem belki fikrin değişir-"


Gözlerim büyürken bir anlık refleksle dizim, Barlas'ın hassas bölgesine doğru kalkmıştı.


"Ah!"


Barlas acıyla inleyip elini ağzımdan çektiğinde, gözlerim büyümüştü. ellerimi ağzıma kapattım.


"Hi! Barlas özür dilerim-"


"Çocuğumuz olmayacak haberin olsun."


Anlamsız gözlerle Acı içinde kıvranan Barlas'a baktım.


"N-Nasıl yani?"


"Doğmamış çocuklarımızı öldürdünüz öğretmen hanım!"


Barlas'ın yalandan kızmasıyla, sinirlenerek Barlas'ı arkamda bırakıp odama ilerledim.


"Hem suçlu hem güçlü."


Arkamdan gelen ses Barlas'dan başkasına ait değildi.


"Ben üstümü değiştirip uyuyacağım Barlas. Evet uyuyacağım, evet fikrim de değişmeyecek. İyi geceler!"


Barlas güldüğünde, cevap vermeden dolaptan aldığım kıyafetlerle üstümü değiştirmek için banyoya ilerledim. Kısa sürede üstümü değiştirip, pembe kedili pijamalarımı giyerek banyodan çıktım. Barlas gülmesini bastırmaya çalışarak beni baştan aşağı süzdü.


"G-Güzelmiş..."


Soran gözlerim Barlas'ın gözlerini buldu.


"Ne güzelmiş?"


"Kedili pijaman..."


Göz devirip tekrar odama ilerlediğimde çok geçmeden kendimi yatağa bıraktım. Yatağın bir ucuna yattığımda Barlas'ın gülme sesini duyuyordum.


"Öğretmen hanım, oldu olacak araya yastıkta koysaydınız."


Sinirle Barlas'a döndüğümde, Barlas hala gülüyordu. Bir anda yerimden kalkıp, dolaptan iki tane uzun yastık alarak yatağın ortasına yerleştirip, zaferle Barlas'a baktım.


"Haklısın! Nasıl unuturum."


Barlas'ın ağzı şaşkınlıkla açıldığında, umursamadan yastıkların sağ tarafına yatarak gözlerimi kapattım.


"Delisin sen deli."


Barlas'ın söylediklerine cevap vermeden uykuya dalmaya çalıştım ama yanımdaki hareketlilikle gözlerim açılıverdi. Barlas yastıkların sol tarafına yatmış şaşkınlıkla, uyuyan bana bakıyordu.


"Size de iyi geceler öğretmen hanım."


Cevap vermek yerine gülümsemeyle yetindiğimde çok geçmeden derin olduğunu düşündüğüm bir uykunun kollarına kendimi bıraktım.


"Abla!"


Gözlerim Görkem'in sesiyle açıldığında Barlas'la burun buruna yattığımı fark etmem çok uzun sürmemişti. Yastıkların nereye kaybolduğunu sorgulamadan yerimden doğrulduğumda, gözlerim bize gülümseyerek Bakan Görkem'i buldu.


"Okul vakti!"


Gülümseyerek yerimden kalkıp bana bakan kardeşime doğru ilerledim.


"Günaydın miniğim."


"Günaydın abla!"


Görkem gülümseyerek belime sarıldığında bende ona sarılarak dudağımı saçlarına bastırdım.


"Günaydın..."


Barlas'ın sesiyle Görkem'in minik gözleri benden ayrılıp Barlas'ı buldu. Görkem Barlas'a doğru ilerleyip onun kucağına yattığında gülümsedim. Çok geçmeden mutfağa ilerlediğimde, dolaptan bir kaç parça şey çıkartarak Kahvaltı hazırlamaya başladım. Bir süre Kahvaltı hazırladıktan sonra hazırladığım masaya bakarak gülümsedim.


"Barlas! Görkem! Kahvaltı zamanı."


Barlas kucağında Görkem'le kapıda belirdiğinde, ne zaman geldiklerini sorgulamadan Masadaki yerimi aldım.

Barlas'da Görkem'i oturtturup karşımda yerini aldığında, kapı sesiyle ayağa kalktım. Kapıya ulaştığımda usulca açtım.


"Günaydın maviş! Sıcak simitlerim ve ben geldik."


Gülümseyerek karşımda simitlerle dolu poşeti havaya kaldıran Batuhan'a baktım.


"Hoş geldin Batu! Gelsene."


Batu içeri girerken gülümseyerek kapıyı kapattım. Batuhan'la birlikte mutfağa ulaştığımızda, Barlas'ın gözleri bizi buldu.


"Hoş geldin kardeşim."


"Sende çok geldin!"


Batuhan enerji dolu sesiyle Barlas'ın çaprazındaki sandalyeye oturduğunda, onunda önüne bir tabak bıraktım.


"Hoş geldin Batuş abi!"


Görkem gülümsediğinde Batu da ona bakarak gülümseyip, Görkem'in saçlarını karıştırdı.


"Hoş buldum ufaklık!"


Yeniden yerime oturduğumda hep birlikte sohbet ederek Kahvaltı etmeye başladık. Batu, Barlas ve Görkem'le ettiğimiz uzun bir kahvaltının ardından onlar salona geçmiş, bende mutfağı toplamaya başlamıştım.


"Maviş, Görkem'i okula ben bırakırım. Sen rahat rahat hazırlan okuluna git."


Kapıya yaslanan Batuhan'a gülümsedim.


"Çok teşekkür ederim Batu."


Batuhan gülümseyerek başını sallayıp tekrar içeri döndüğünde, kalan işlerimi de bitirip salonda oyun oynayan Barlas Batu ve Görkem üçlüsünün yanına ilerledim.


"Napıyorsunuz?"


Sorumla Görkem başta olmak üzere, üçününde gözleri bana dönerken gülümsedim.


"Görkem beye arabanın inceliklerini öğretiyoruz!"


Gülümsemem büyüdüğünde, Barlas bir anda ayaklandı.


"Hadi beyler muhabbetinize doyum olmaz. Kalkın hadi, Batu hadi abi."


Batuhan ve Görkem sorgulamadan kalktıklarında, bende kapıdan geçmeleri için izin verdim. Önce Görkem'e döndüm.


"Görüşürüz miniğim. Öğretmenini üzme ,akşam abla seni alacak."


Görkem'in boyuna indiğimde, Görkem gülümseyerek minik kollarını boynuma doladı.


"Görüşürüz abla! Geç kalma hemen gel, ben seni özlüyorum."


Gülümseyerek Görkem'i saran kollarımı daha da sıkılaştırdım.


"Söz birtanem, dersim bitince yanına geleceğim."


Görkem'den ayrıldığımda, Batu'ya döndüm.


"Görüşürüz Batu! Dikkat edin."


"Sende maviş bir şey olursa telefonum açık."


Gülümseyerek dostça Batu ya sarıldım. Batudan ayrılıp bu kez Barlas'a döndüğümde, Batuhan Görkem'le birlikte merdivenlere yönelmişti.


"Nasıl bir sıralamaydı bu? En son bana sıra geldi."


Gülerek kollarımı Barlas'ın boynuna sararak kulağına fısıldadım.


"Ben en sevdiğim yemeği sona bırakırım Barlas Korhan."


Barlas'ın belimi saran kolları sıkılaştığında, gülümsedim.


"Öyle mi?"


Barlas'ın sorusuyla Barlas'dan tam ayrılmadan biraz uzaklaştım. Ellerim Barlas'ın omzundaydı.


"'Öyle..."


Barlas gülümseyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdığında hiç beklemeden karşılık vermeye başladım. Barlas'ın öpüşü hızlandığında, Barlas'ın omuzlarındaki ellerim sıkılaşmıştı. Barlas'dan usulca ayrıldım.


"Hadi artık. Seni bekliyorlar..."


Fısıltım benim dudaklarımdan Barlas'ın dudaklarına ulaştığında, Barlas benden ayrılıp merdivenlere ilerledi.


"Görüşürüz güzelim. Dikkat et."


Gülümsedim.


"Sende dikkat et..."


Barlas merdivenlerden inmeye başladığında, kapıyı kapatıp, kapattığım kapıya yaslanarak dudaklarımı ısırmaya başladım. Çok geçmeden kapıdan ayrılıp odama ilerledim. Dolabıma yönelip gözlerimi renk renk giysilerde gezdirmeye başladım. Derse iki saat kalmıştı. Yetişmek için acele etmeliydim. Dolaptan gözüme çarpan uzun, krem rengi bol olan elbiseyi çıkarttım. Onun düzeltme giyebileceğim bir kot cekette çıkarttığımda bugün giyeceklerim hazırdı. Havlumu alıp duşa ilerledim. Kısa bir duş bana iyi gelebilirdi. Duşa girdiğimde istemsizce dudaklarımda Barlas'ın dudaklarını hissetmiştim. Bir elim dudaklarıma giderken yaptığım şeyin farkına varıp gülümseyerek başımı iki yana salladım. Aşk beni günden güne delirtiyordu. Oyalanmayı bırakarak kısa bir duş alıp banyodan ayrılarak odama döndüm. Üzerime çıkarttığım elbiseyi giyerek saçlarımı at kuyruğu yaptım. Yüzüme hafif bir şeyler sürüp kot ceketimi ğstüme giydim. Aynadaki görüntüm beni gülümsedirken yatağımın üzerinde duran telefonumu alarak, kot ceketimin cebine koydum. Çantamı da elime aldıktan sonra ayakkabılarımı giymeye başladım. Ayakkabılarımı da giydiğimde tamamen hazır bir halde evden ayrılarak, merdivenlere yöneldim. Dışarı çıktığımda okulumun yeni evime yürüme mesafesi olması beni rahatlatıyordu. Yirmi dakika kadar yürüdüğümde, okuluma ulaşacaktım. Çantamdan çıkarttığım kulaklıklarımı kulaklarıma yerleştirerek, telefonumu elime aldım. Şarkılara göz gezdirirken uzun zamandır dilemediğim Çağan Şengül gözüme çarpmıştı. Hızla bir şarkısının üzerine tıklayarak, şarkının kulaklarıma dolmasını bekledim.


"Çok yalnız kaldı birden

Üşüdü, yok üstünü örten

Yağmur çamur ıslanırken

Doluyordu gözleri bazen..."


Şarkı sözleri kulaklarıma dolarken, gözlerimin dolduğunu hissettim. Bu şarkı bana Güneş'i hatırlatmıştı.


"Zamanı çok geçmiş sanki

Halbuki henüz 22

Sağa sola koştururken

Dalıyordu gözleri bazen

Dokunmayın ona kırılgan bu ara

Küserse eğer gider uzaklara."


Gözümden akan bir damla yaşı silerek telefonumun ekranındaki resme çevirdim gözlerimi. Resimde Güneş ve ben vardık. Sarılıyorduk... Güneş vardı, Güneş yanımdaydı, Güneş benimleydi, umut hala vardı. O an hayatın bana getirdiği acıları düşündüm. Şiddet dolu yoksulluk içinde bir eve doğmuştum. Ya sonra? Okulu kazanıp geldiğimde her şey geçmiş miydi? Aksine acılarım katlanarak artmıştı. İlk önce annemi kaybetmiştim, sonrasında ölümden dönmüştüm... Ölümden dönmek... Ölünce mi insanın canı daha çok yanardı yoksa sevdikleri birer birer ölürken mi? Ölmek mi zordu ölenlerin ardından yaşamak mı? Gidene mi zor kalana mı sorusu yıllarca bana saçma ve anlamsız gelmişti. Aslında bu soru üzerine saatlerce, günlerce, aylarca, yıllarca düşünülmesi gereken bir soruydu. Yaşayarak cevabını bulamadığımız soruların üzerine yıllarca düşünerek cevabını bulabilirdik. Bulmalıydık. Yaşamak, sorularımıza cevap aramaktı. Her arayış nefes almamız için başka bir sebep doğururdu. Öyleyse arayacaktık. Yaşayarak öğrenemediğimiz şeyleri ömür boyu düşünerek öğrenmeyi deneyecektik, kim bilir Belkide bir gün öğrenirdik... Düşüncelerimin arasında okula geldiğimi fark ederek kulaklıklarımı kulaklarımdan usulca çıkartıp, yeniden çantama bıraktım. Önünde durduğum kampüste gezdirdim gözlerimi.


"Güneş çok güzel dimi?"

"Muhteşem güzelim! Harika bir öğretmen olacaksın!"

"Her zaman yanımda olacaksın dimi Güneş, burasını büyük. Bu şehir, bu okul..."

"Her zaman yanındayım, arkandayım... Biz bu şehirden daha büyüğüz kızım!"


Güneş'le kayıt İçin geldiğimiz ilk günü hatırladığımda, gözlerim dolmuştu. Gözlerimi usulca silip hızla kampüse adımladım.


"Adel!"


İleriden gelen tanıdık sesle, gözlerim bana seslenen Kübra'yı buldu.


"Selam Kübra..."


Kübra tüm enerjisiyle yanıma ulaştığında gülümsedim.


"Selam! Nasılsın Adel? Çok güzel görünüyorsun."


Yüzümdeki gülümseme genişlemişti.


"Teşekkür ederim canım. Sende çok güzel görünüyorsun."


"Derse geçelim mi? çok az kaldı."


Gülümseyerek başımı salladığımda, Küba'yla dersimiz olan amfiye doğru ilerlemeye başladık. Amfiye ulaştığımızda, kalabalık amfide kendimize bir yer bulup oraya geçip oturduk. Çok geçmeden hoca sınıfa geldiğinde dikkatle dersi dinlemeye başladım...


"Cuma günü görüşmek üzere, hoşça kalın."


İki saatlik bir dersin ardından ders sonunda bitmişti. Diğer dersin başlamasına ise yarım saatlik bir süre vardı.


"Birlikte bir kahve içelim mi? ne dersin?"


Gülümseyerek bana enerji dolu gülümseyen Kübra'ya başımı salladım.


"Olur, tabii."


Kübrayla birlikte kampüsün içindeki kafeye doğru ilerlemeye başladık. Kafeye ulaştığımızda, kahvelerimizi alarak cam kenarı bir masaya oturduk.


"Eee canım tatilin nasıl geçti?"


Kübra'nın sorusuyla düşünmeye başladım. Tatilin nasıl geçti? Staja başladım, staj yaparken öğrencimin velisi olan uyuz bir adamla tanıştım. Sonrasında o adamla sevgili olduk, kaçtık, kaçırıldık, ölümden döndük, ayrı kaldık, annem öldü, Güneş öldü, kardeşimle tekrar bir araya geldik, Uraz denen adam bana musallat oldu, ondan sevgilimle birlikte kurtulduk. İçimdeki cevapları bir kenara bırakarak Kübraya döndüm.


"İyi geçti, seninki nasıldı?"


"Çok güzeldi! Erkek arkadaşımla Marmaris'te gittik sonra döndüğümde ananem ve teyzemle yazlıkta biraz kaldık falan. Harika bir tatildi kendime geldim resmen..."


Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan. Bende tatilde kendimden gitmiştim...


"Senin hayatında birileri var mı bakalım?"


Gülümsedim.


"Yani... Evet..."


Kübra gülümseyerek ellerini çenesinin altına koyup heyecanla beni dinlemeye başladı.


"Staj için gittiğim okulda bir öğrencinin amcasıydı. Öyle sıradan bir ilişki sinemaya gittik yemek yedik sonra sevgili olduk işte!"


"Ya! Çok klişeymiş ama bu!"


Kavga ederek tanışmamızın ardından bir davette beni tuvalete kilitledi, sonra ben panik atak geçirdim, beni evine götürdü, yeğeniyle birlikte kaçırıldık, döndüğümüzde birlikte dağ evine kaçmak zorunda kaldık, sonra birlikte kaçırıldık, kucağında kanlar içinde kaldım, ölümden döndükten sonra beni günlerce yalnız bıraktı, döndüğünde yeniden sevgili olduk, yıldızların altında uyuduk, yağmur altında dans ettik, defalarca ayrıldık barıştık, ayrı kaldık üzüldük, birlikte ağladık, eğlendik, en sonunda birlikte olmayı başardık...


Kendi içimde kendime verdiğim cevaplar beni güldürmüştü. Klişe? İlk defa gerçekten klişe olmak istemiştim...


"Daldın gittin? Alınmadın değil mi?"


"Yok canım! Evet evet çok klişeydi haklıydın."


Bir süre Kübra'yla birlikte sohbet edip, kahve içtikten sonra ders saatinin yaklaştığını fark ederek dersimiz olan amfiye doğru ilerlemeye başladık. Amfiye ulaştığımızda, hoca çok geçmeden derse gelmişti.yeniden tüm dikkatimi derse vermiştim.


"Çıkabilirsiniz."


Çantamdan çıkarttığım defterlerimi ve kalemlerimi topladıktan sonra Kübra'yla amfiden ayrıldık.


"Seni görmek güzeldi, hoşça kal Kübra!"


Kübra gülümsedi.


"Senide görmek çok güzeldi. Görüşürüz!"


Gülümseyerek Kübra'dan ayrılıp kapıya ilerledim. Okuldan çıktığımda heyecanla Görkem'in okuluna doğru ilerlemeye başladım. Yeniden 20 dakikalık bir yolun varlığını hatırlayarak ,çantamdan kulaklıklarımı çıkartıp kulaklarıma taktım. Bu kez kulaklarımdaki ses Ayça Özefe'nin sesiydi.


"Unutma ne olur

Unutsun yıllar, sokaklar, yollar unutma

Sorma olur mu?

Halimi, hatırımı, sen de kalan aklımı

Küstü hayalin,  gözyaşlarım terk etti gözlerimi

Bitti belki de, onunla bittim ben de

Onunla ağladım bin kere..."


Şarkı sözleri kulaklarıma dolarken gülümsedim. Her şarkıda ya Barlas ya da Güneş vardı sanki. Şarkılar bana sevdiklerimi yanımda hissettiriyordu. Olmasalarda, yanıma oldukları hissi her şeye bedeldi... Düşüncelerimin arasında, çok geçmeden Görkem'in okulunun önüne ulaşmıştım. kulaklıklarımı kulaklarımdan çıkartarak çantama bıraktım. Okulun kapısını açıp içeri ilerlediğimde, yüzümdeki gülümseme kendini koruyordu. Kapıyı çaldığımda, kapıyı soran gözlerle açan Aycan hanımdı...


"Buyurun?"


Gülümsemem yüzümden yavaşça silinirken beklentiyle Aycan hanıma döndüm.


"B-Ben Görkem'i almak için geldim."


Aycan hanım'ın tedirgin gözleri yeniden gözlerimi buldu.


"Görkem'i babası aldı ama haberiniz yok muydu?"


Duyduklarım kulaklarımda yankılanırken bedenimin ayaklarıma ağır geldiğini hissediyordum. Konuşmak zor geldiğinde, ellerim nefes almakta zorlanan boğazıma giderken, bilincim vücudumu yavaş yavaş terk ederken ,son duyduğum Aycan hanımın endişeli sesi olmuştu.


"Adel hanım!"


BÖLÜM SONU

_____________________________

Loading...
0%