Yeni Üyelik
33.
Bölüm

32.Bölüm: Sürpri̇z

@peteichor_

'Hayat her zaman, bugün olduğu kadar gülümsesin bana... Her zaman umudum, hayallerimi takip etsin. Ben hayal kurdukça, umutlarım var olmaya devam etsin. Sevdiklerim hayatımdan, kalbimden hiç ayrılmasın...'


32.BÖLÜM: SÜRPRİZ


Dağılmak. Durumumu tek açıklayan sözcük buydu. Dağılmış durumdaydım. Gözlerimdeki yaşlar, umutlarım kadar kurumuştu. Kalbimdeki acı tonlarca Demir kadar ağırdı. Sanki, sanki bir uçurumun kenarındaydım. Uçurumun kenarındaysanız iki şansınız vardı; ya o uçurumdan atlayacaktınız yada uzaklaşıp kurtulacaktınız. Ne yapacaktım peki? Atlayacak mıydım? yoksa kurtulmak için savaşacak mıydım? Belkide o uçurum olucaktım. Bir savaşı kazanmak için savaşçı olmak yetmezdi, savaş olmak gerekti. Bende hayatımdaki bu savaşın içinden savaş olarak çıkacaktım. Artık yenmem gereken savaş kendimdim. Bir aydır durumum bundan ibaretti. Kafamın içi bir savaş meydanı, içindeki düşünceler birer askerdi. Görkem, Kardeşim tam bir aydır kayıptı. Ne bir haber vardı, ne de bir umut. Barlas, Batu, Demir bey herkesin tek seferberliği Görkem'i bulmak olmuştu.


"Bebeğim iyi misin?"


Saçlarımı okşayan bu endişeli ses Barlas'dan başkasına ait değildi. Hafifçe başımı salladım.


"Üşüyeceksin, hadi içeri geçelim artık uyumalısın. Çok yorgun gözüküyorsun."


Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan.


"Kötü görünüyorum..."


Barlas gülümseyerek yüzüme düşen bir kaç tutam saçımı kulaklarımın arkasına sıkıştıydı.


"Kötü görünüyorsun demedim. Yorgun görünüyorsun dedim. Hem... Yorgunken de çok güzelsin. Güzelliğini gölgeleyebilecek her hangi bir şey yok."


Dolan gözlerimi bir kenara bırakıp gülümsedim.


"Korkmuş mudur?"


Barlas'ın soran bakışları beni bulduğunda, sonradan anlamış gibi gözlerini kaçırdı.


"Görkem çok cesur bir çocuk güzelim. Tıpkı ablası gibi..."


"Dayanamıyorum Barlas..."


Barlas beni göğüsüne çekti.


"Dayanmak zorundasın güzelim. Sen çok güçlü bir kadınsın... gördüğüm en güçlü kadınsın sen."


Başımı iki yana sallayarak, Barlas'dan uzaklaştım.


"Değilim işte, güçlü falan değilim ben! Bak gözlerime görüyor musun? Mosmor! Bak ayağa kalkacak gücüm yok benim, anlıyor musun! Ellerimde, ayaklarımda derman yok."


Bağırmaya başladığımda Barlas beni yeniden kendine çekmeye çalışmış bu kez başaramamıştı.


"Yapma! Bana acıma, teselli etme, yapma Barlas. Bu kadar dağılmış Halime güzel deme, güçsüzlükten uyuşmuş bedenime rağmen bana güçlü deme. Yapma..."


Göz yaşlarım gözlerimi hızla tek etmeye başladığında Barlas sinirle omuzlarımı tuttu.


"Saçmalamayı kes artık! Sen gördüğüm en güçlü kadınsın. Acıdığım için Ya da teselli için söylemiyorum. Sen güçlüsün Adel! Kendine daha ne kadar eziyet edeceksin! Anneni kaybettin, yılmadın. Ölümden döndün, yine devam ettin. En yakın arkadaşını toprağa verdin, Pes etmedin, yaşadın. Aşkınla sınandın, yine bırakmadın. Adel, bana güçsüz olduğunu söyleyemezsin. Böyle pes edemezsin. Anladın mı beni?! Olmaz, şimdi değil!"


Barlas kollarımdan beni sararken hıçkırıklarım giderek artıyordu. Öne atılarak kollarımı Barlas'ın boynuna doladım. Barlas'ın sesi fısıltıya dönerken, elleri saçlarıma karışmıştı.


"Sen, Adel Rana Arın, sen pes edersen ben ölürüm. Sen düşersen ben yok olurum. Yanacaksak Birlikte yanıp kül olacağız. Ama yanana kadar pes etmeyeceğiz."


Göz yaşlarımın arasında gülümsedim. Bir süre Barlas evinin Bahçesinde, yıldızların altında son bir aydır her akşam olduğu gibi beni sarılarak, saçlarımı okşayarak sakinleştirip uyutmuştu. Derin uykumun arasında hissettiğim, bedenimi yükselten iki kol olmuştu.


"Maviş... güzelim sabah oldu hadi uyan."


Gözlerimi Baş ucundaki Batu'nun seslenişiyle açmıştım.


"Günaydın."


Batu'nun sakin sesiyle yatağımdan usulca doğruldum.


"Günaydın Batu... Ne zaman geldin?"


Batuhan omuz silkti.


"Çok olmadı, Barlas'ın çıkması gerekiyormuş. Beni aradı bende hemen geldim! Biraz önce çıktı. Sana Kahvaltı hazırladım hadi kalk."


Omuz silktim. 


"Ben aç değilim..."


"Ama ben açım küçük hanım. Şimdi sen benimle yemezsen ben aç kalırım, ne Yani Batuş aç mı kalsın?!"


Batuhan'ın neşe saçan sesi beni afallatmıştı.


"Kalmasın, Batuş aç kalmasın..."


Gülümseyerek ayağa kalktım.


"E hadi o zaman! Sen bir elini yüzünü yıka, bende masayı kontrol edeyim."


Başımı salladım. Batuhan odadan çıktığında, çok geçmeden banyoya ilerledim. Aynadaki kendime baktığımda gözlerimden, gözlerimi kaçırdım. Hak etmiyorsun, sen bunların hiç birini hak etmiyorsun... İç konuşmamı bir kenara bırakarak başımı iki yana sallayıp avucuma aldığım buz gibi suyu yüzüme çarptım. Bir kaç kere aynı hareketimi tekrarlayarak kendime gelmeyi diledim.


"Maviş! Nerede kaldın!?"


Batuhan'ın sesiyle kendime gelerek buz gibi olmuş yüzümü kurulamaya başladım.


"Geliyorum!"


Hızla banyodan çıkıp aşağı indiğimde, elinde tavayla mutfaktan çıkan Batu'yu fark ettim.


"Hoş geldiniz maviş hanım! Buyurun."


Batuhan bir eliyle tavayı tutarken diğer eliyle de masayı işaret etmişti. Başımı sallayarak hafifçe gülümsedim. Masayı incelediğimde sekiz tabak olduğunu fark ederek afalladım.


"Batuhan? Bu tabaklar-"


"Sürpriz!"


Bir anda mutfaktan çıkan Aslı abla, Demir bey, Sare ve Deniz beni şaşırtırken onlar yanıma geldiğinde, neyin sürprizi olduğunu anlamaya çalıştım. Bozuntuya vermeden gülümsediğimde kapının sesini duymuştum.


"Kapıya sen bak istersen Maviş!"


Batuhan'ın neşeli sesiyle afallayarak titreyen dizlerimle birlikte kapıya ilerledim. Titreyen ellerim, kapı kolunu hafifçe indirdiğinde karşımda gördüğüm yüzler, gözlerimin mutlulukla dolmasına sebep oldu.


"Görkem!"


Barlas kucağında Görkem'le gülümseyerek bana bakmaya başladı. Barlas'ın kucağından hızla inip bana doğru gelen Görkem'le dizlerimin üstüne çöktüm. Görkem'in boyuna geldiğimde, yanıma ulaşan Görkem'e sıkıca sarıldığımda, çoktan ağlamaya başlamıştım.


"Abla!"


"Miniğim..."


Göz yaşlarım gözlerimi usul usul terk ederken, hıçkırıklarım göz yaşlarımı takip ediyordu. Görkem'den ayrıldığımda Barlas elimden usulca tuttu ve içeride gülümseyerek bize bakan sevdiklerimize doğru ilerlemeye başladı.


"O zaman masaya millet!"


Batuhan'ın neşeli sesiyle hep beraber masaya ilerlediğimizde, Görkem'in elini sıkıca tutuyordum. Diğer elimi Barlas'dan ayırarak göz yaşlarımı sildim. Masaya oturduğumuzda, masadaki mutlu yüzleri incelemeye başladım. Deniz, Demir bey ve Aslı abla gülüşüyor, Sare heyecanla Batuhan'a bir şeyler anlatıyor, Barlas Görkem'i güldürmek için türlü türlü şaklabanlık yapıyordu. Gülümseyerek etrafıma baktığımda, içimdeki iç sesime kulak verdim. Biz başardık, kocaman bir aileyiz artık. Diyordu iç sesim, sanki karşımda beni gören bir ses varmışçasına başımı salladım. Evet demek istedim, biz başardık. İki eksiğimiz vardı şimdi, kocaman ailemde; Annem ve Güneş'im... Bu eksikliği tek hissedenin ben olmadığımı biliyordum. Tam Güneş'i düşündüğüm sırada Batuhan'ın gözleri Gözlerimi bulduğunda, sanki aynı şeyi hissediyorduk, sanki aynı şey geçiyordu aklımızdan. Gülümseyerek cevap verdim düşüncelerimize.


"Bugün Güneş kafe de bir kutlamamız var! Eksiksiz orada bekliyoruz sizi."


Barlas'ın konuşmasıyla düşüncelerimden ayrılıp, dikkatimi ona vermiştim.


"Görkem için mi?"


Sorduğum soruyla Barlas bilmem dercesine omuz silkti.


"Akşamı bekle güzelim."


Başımı sallayarak, aklıma takılan sorularla Barlas'a döndüm.


"Siz Görkem'i nasıl-"


Barlas ciddiyetle başını iki yana salladı.


"Şimdi bir önemi yok güzelim. Daha sonra konuşuruz. Bugün mutlu olma zamanı!"


Gözlerim Görkem'i bulduğunda sorularımı bir kenara bırakıp, yanımda gülümseyerek beni izleyen Görkem'in saçlarına dudaklarımı bastırdım.


"Bundan sonra her şey çok güzel olacak çocuklar."


Demir bey'in sesiyle minnetle ona döndüm.


"Umarım Demir bey..."


Demir bey hiç beklemediğim bir şekilde gülümseyerek başını iki yana salladı.


"Aslı'ya Aslı abla, bana neden bey bakalım. Abi de bana Adel'ciğim, fazlasını istemem."


Afallayarak gülümsedim.


"T-Tabi, abi..."


Demir abi gülümseyerek yemeğine döndüğünde, artık bir abim de olduğunu anlamıştım. Barlas'ın bana getirdiği sade bir aşktan ibaret değildi. Barlas bana bir abla, bir abi, bir kardeş getirmişti. Barlas bana kocaman bir aile armağan etmişti. Gülümseyerek yanımda oturan, aşık olduğum adamın masada duran elinin üzerine elimi bıraktım. Barlas'ın gözleri birleşmiş ellerimizi bulduğunda, bana yandan bir bakış atarak ellerimi dudaklarına götürdü ve kulağıma yaklaştı.


"Kalbim artık avucunda, ellerinde. şimdi sen ne istersen o olur. İster durdur, ister hızlandır."


Gülümseyerek gözlerimi usulca kapattım.


"Ben kaçıyorum! İşler sizde kızlar. Bizim şimdi şirkete gitmemiz gerek."


Demir abinin kalkışıyla Barlas yanağımda hafifçe öperek ayağa kalktı.


"Görüşürüz."


Gülümsedim.


"Görüşürüz..."


Barlas'ın gözleri benden zar zor ayrılırken Batuhan, Demir abi'yle birlikte kapıya ilerlemeye başladılar. Gözlerim Barlas'dan ayrılmazken Sare'nin sesiyle bakışlarım yeniden masayı buldu.


"Hey, aşık! Hu"


Gülümseyerek başımı iki yana salladım.


"Buradayım!"


Aslı abla ve Sare güldüklerinde ilk ayağa kalkan Aslı abla olmuştu.


"Hadi kızlar önce masayı toplayalım sonra da güzel bir kahve içelim. Adel senin bugün Dersin var mı tatlım?"


Gülümseyerek başımı salladım. Bugün çarşambaydı ve dersim yoktu.


"Harika! Hadi o zaman kalkın."


Sare'yle birlikte kalktığımızda, Deniz ve Görkem salonda oynarlarken bizde masayı toplamaya başladık. Hep birlikte masayı toplayıp, mutfağı da topladıktan sonra Aslı ablanın dediği üzere kahve yapmaya başlamıştık. Kahvelerimiz hazır olduğunda hep birlikte içeride, heyecanla oynayan Deniz ve Görkem'in yanına iliştik.


"Sare'ciğim sende var bir şeyler ama..."


Aslı ablanın Sare'ye olan sorgulayıcı bakışları, beni de en az Sare kadar şaşırtmıştı.


"N-Ne gibi Aslı abla?"


Sare'nin tedirgin ve utangaç bakışları, Aslı ablayı bulduğunda Aslı abla imayla Sare'ye döndü.


"Sanki, biraz Batuhan'a, fazla mı ilgilisin acaba..."


Sare'nin yudumladığı kahve boğazına takıldığında, hızla öksürmeye başladı. Telaşla yerimden kalkıp mutfağa ilerledim. Mutfağa ulaştığımda, elime aldığım bir bardağa su koyarak hızla geri dönerek elimdeki bardağı Sare'nin dudaklarına uzattım.


"İyi misin? Sare?"


Aslı abla güldüğünde şaşkınlıkla hala öksürmekte olan Sare'yle ilgilenmeye başladım.


"Sakin ol canım. Tamam havaya bak!"


Çok geçmeden Sare sakinleştiğinde Aslı ablanın imalı bakışları yeniden Sare'yi buldu.


"Sare, tatlım tamam sormadım bir şey! Yakında çıkar kokusu..."


Sare tedirgin gülümsemesiyle bana döndü.


"Eee Adel, ne giyeceksin Akşam?"


Omuz silktim.


"Bilmem ki, giyerim bir şey..."


Sare heyecanla ayağa kalktı.


"Saçmalama! Kalk, kalk, kalk! Gidiyoruz."


Sare kolumdan tutup beni kaldırdığında duraksayarak, yerde oynayan Deniz ve Görkem'e kaydı gözlerim.


"Şşşt! Çocuklar Aslı ablayla kalırlar. Bugün gecenin en güzel kadını sen olmalısın. Şimdi alışveriş zamanı!"


Sare heyecanla beni elimden tutup döndürdüğünde gülmeye başladım. Deliydi bu kız... Sare beni kolumdan tutup sürüklemeye başladığında, mahçup bakışlarım Aslı Ablayı buldu.


"Keyfinize bakın kızlar! Bugün muazzam olacaksınız haydi çabuk."


Gülümseyerek başımı sallayıp Sare'yi takip ederek Evden ayrıldım. Sare'nin arabasına bindiğimizde, çok geçmeden büyük bir alışveriş merkezinin önünde durmuştu. Tüm gün bir çok mağazayı, ayaklarımız ağrıyana kadar gezmiştik.


"Yetmez mi?"


Sare saatine bakarak tekrar bana döndü.


"Haklısın! Zaten az vaktimiz kaldı hadi kuaföre!"


Gülümseyerek başımı iki yana salladım. Sare'nin arkasından ilerlediğimde, Sare bildiği yoldan ilerleyip alışveriş merkezinin içinde bir kuaför buldu. içeri girip çok geçmeden istediğimiz saçı ve makyajı tarif ederek koltuklara geçtik. Sare'yle kuaförde geçirdiğimiz eğlenceli bir kaç saatin sonunda, hazır bir şekilde aynaya döndüm. Saçımız yapılmadan önce elbiselerimizi giymiştik. Kendimi baştan aşağı süzdüğümde ,dolu gözlerle gülümsedim. Çok güzel görünüyordum. Üstümde; Bordo belden hafifçe bol bir elbise, ayağımda gümüş topuklu ayakkabılar vardı. Saçım ise hafif dağınık bir topuz, yüzümde pastel tonlarında bir makyaj vardı. Tekrar tekrar kendime baktığımda dikkatimi Dağıtan şey Sare'nin seslenişiydi.


"Taş gibi oldun, taş!"


Sare gülümseyerek beni süzdüğünde, bu defa bende Sare'yi süzmüştüm. Üzerinde; saten, midi, siyah bir elbise, ayağında; topuklu, siyah ayakkabılar vardı. Saçı ise iri dalgalıydı. Sare'ye doğru gülümsedim.


"Sende öyle, çok güzel görünüyorsun."


Sare gülümseyerek yanıma ulaşıp beni kollarının arasına aldığında, bende kollarımı çok geçmeden Sare'ye sardım. Sare'yle çok geçmeden kuaföre ödemeyi yaparak, kuaförden ayrıldık. Batuhan ve Barlas okul sürecimde maddi olarak bana çokça destek oluyorlardı. Özellikle de Batuhan, okulum bitene kadar çalışmamam için onlarca yemin ettirmişti. Her ikisine de bu destekleri için minnettardım... Düşüncelerim arasında otoparka inerek, Sare'yle birlikte çok geçmeden arabaya bindik. kafeye ulaştığımızda, kafenin ışıklarının kapalı olduğunu fark ettim.


"Erken mi geldik? Herkes nerede?"


Sare gülümseyerek arabanın kapısını açtı.


"Bilmem! Bakalım erken mi gelmişiz."


Sare arabadan indiğinde, afallamıştım. arabadan inerek kafeye ilerleyen Sare'yi takip etmeye başladım. Kafeye adımaldığımızda, bir anda patlayan konfetilerle yerimden sıçradım.


"Sürpriz!"


Günün ikinci sürprizi... Işık açıldığında karşımda bana heyecanla bakan sevdiklerime bakmaya başladım. Aslı abla, Demir abi, Batuhan, Deniz, Görkem ve diğer insanlar... Ağzım şaşkınlıkla açılırken, Gözlerim Barlas'ı aramaya başladı. Çok geçmeden herkesin arkasından bana doğru, elinde pastayla gelen Barlas'la gözlerimiz buluştu. Şaşkınlıkla Barlas'ın elindeki Pastaya baktığımda, bugünün tarihini hatırlamaya çalıştım. 18 Ekim, Doğum günüm... Gözümden akan bir damla yaşla Barlas'ın bana uzattığı pastaya döndüm. Gözlerimi kapattım ve dileğimi dilemek için düşündüm... 'Hayat her zaman bugün olduğu kadar gülümsesin bana... Her zaman umudum, hayallerimi takip etsin. Ben hayal kurdukça umutlarım var olmaya devam etsin. Sevdiklerim hayatımdan, kalbimden hiç ayrılmasın...' Gözlerimi usulca açıp ,önümde yanan mumları hızla üfledim. Alkışlar bir anda yükseldiğinde Barlas elindeki Pastayı Aslı ablaya vererek beni kollarının arasına aldı. Bir anda sahneden yükselen müzikle, Barlas benden ayrılıp bir elini bana uzatıp, diğerini de arkasına aldı.


"Güzeller güzelim, benimle dans eder misin?"


Heyecandan titreyen elimi Barlas'ın avucuna bırakıp, gülümseyerek başımı salladım. Batuhan şarkıya girdiğinde, Barlas'ın bir eli belimde bir eli elimdeydi.


"Zor günler geçirebilir her insan.

Umudun olurum eğer bana inanırsan.

Yaprakların solar da güneşi unutursan,

Işığın olurum sonsuza uzanan.

Işığın olurum sonsuza uzanan..."


Şarkı sözleri kulaklarıma dolarken dolu gözlerimle gülümsedim.


"Bugün masmavi gözleri olan hırçın, dünya güzeli bir bebek doğdu."


Barlas kulaklarıma fısıldarken, Batuhan'ın sesi kulaklarıma dolmaya devam ediyordu.


"Bu fırtına dinmek bilmez mi?

Bir öpüşsek her şey geçmez mi?

Kendimi adıyorum yoluna

Adına ,Sana..."


"Doğumunundan daha büyük bir hediye, daha anlamlı bir an yok benim için. Sen doğdun, dinlediğim şarkılar, okuduğum kitaplar, gökyüzü, yıldızlar, dünya üzerindeki her şey anlam kazandı. Benim için her gün senin doğum günün sevgilim. iyi ki doğdun..."


Barlas'ın söyledikleri gülümsememi genişlettikten, gözlerimden birer birer yaşlar süzülmeye başladı.


"Sen benim söylenmeyen sözlerim

Sen benim unutmadığım ilklerim

Sen benim içemediğim son kadeh

Uzun yolum, Şarkılarım, Sevdiğim..."


Barlas, gülümseyerek beni biraz daha kendine çekti ve kulağıma usulca fısıldamaya başladı.


"Uzun yolum, Şarkılarım, Sevdiğim..."


Şarkının son sözlerini kulaklarıma fısıldadığında, gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Bir süre Barlas'la dans ettiğimizde, şarkı bittiği an alkış sesleri yükselmiş, bir konfeti daha patlamıştı. Gülümseyerek başımızdan aşağı dağılan konseriydi izlemeye başladım. Barlas bir anda cebinden çıkarttığı kutuyu açarak, bana doğru uzattı.


"Senin için..."


Gözlerim Barlas'ın uzattığı kutuyu buldum. kutuda yıldız figürlü bir kolye vardı. Kolyenin açıldığını fark ettiğimde, titreyen ellerimle kolyeyi ellerimin arasına alarak içindeki minik yazıya baktım.


Sirius'um 


Gözümden akan bir damla yaş kolyeye ulaştığında, Barlas baş parmağıyla usulca gözlerimi sildi.


"Bu kolye artık senin. Senin benim için anlamını çok düşündüm. Saatlerce, günlerce, aylarca... Sen Adel Rana Arın. Sen benim en parlak yıldızımsın. Sen benim Sirius'umsun..."


Barlas'ın söyledikleri beni mest ederken, daha fazla bir şey demeden kolyeyi usulca elimden alıp arkama geçti. kolyeyi boyunuma taktı ve dudaklarını boynuma bastırarak, tekrar yanıma ulaştı.


"Sıra bende!"


Batuhan yeni olduğuna emin olduğum gitar çantasıyla yanıma gelerek gitar çantasını bana uzattı.


"Buda benden sana küçük bir hediye! İyiki doğdun maviş."


Minnetle Batuhan'ın elinden çantayı aldım.


"Batu... Çok teşekkür ederim!"


Gitarı tutması için Barlas'a verdiğimde, hızla Batuhan'a sarıldım.


"İyiki varsın!"


Batuhan'ın mırıltısıyla yüzümdeki gülümseme genişlerken Batuhan'dan ayrılıp, bana beklentiyle bakan diğer sevdiklerimi buldu gözlerim.


"Yeni gitarınla bir şarkı söylersin değil mi?"


Heyecanla başımı sallayıp gitarı çantasından çıkarttım. Gözlerim gitarın köşesindeki yazıyo buldu.


Öğretmen hanım


Şaşkınlıkla gülümsediğimde, Batuhan ellerini tıpkı yakalanmış bir suçlu gibi havaya kaldırdı.


"Bu Barlas'ın fikriydi."


Gülümseyerek başımı iki yana salladım. Dolu gözlerim yeniden gitarımı bulduğunda, çok geçmeden gitarımla birlikte sahneye ilerledim. Parmaklarım gitarın üstünde gezindiğinde, söyleyeceğim şarkıya çoktan karar vermiştim.


"Teninin üzerinden kayan bi buzdur

Uzak bakışlarım

Hiç izlememiş olsaydım bu filmi

Canımı acıtırdı..."


Herkes alkışlarla melodiye ayak uydurduğunda, gülümseyerek şarkıya devam ediyordum. Bir anda Barlas'ın sahneye çıkmasıyla Bakışlarım onu buldu.


"Ama seni bilmek

Seni bilmek

Seni bilmek

Beynimde bi kurşun."


Bu kısmı söyleyen Barlas olmuştu. Bir sonraki kısımdan devam etmeye başladım.


"Her anın aklımda

Her kıvrımın

Sanmasınlar asla

Seni benden ayrı."


Barlas'la gözlerimiz bir aradayken, şarkıya devam ettiğimizde, bu anın hiç bitmemesini istiyordum.


"Savrulur, savrulur

Saçlarında hayatın

Seni sorsunlar benden

Bi' tek ben anlarım."


Bu kısmı birlikte söylediğimizde alkışlar giderek artıyordu. Yeni yaşıma girmenin beni hiç bu kadar mutlu edeceğini düşünmemiştim. Sevdiğim herkes yanımda, gözlerimin içine bakıyordu şimdi. Sevdiğim adam yanımda benimle şarkı söylüyordu. Bu anı bir daha nasıl yaşayabilirdim ki? Yaşayabilir miydim? Hayat böyle bir anı bana yeniden sunar mıydı? Belkide... Bu anın kıymetini şu an bilecektim. Yarın çok geç olabilirdi, bugün tam zamanıydı. Bazen bazı anlara, bazı insanlara, bazı aşklara geç kalıyorduk. Geç kalmamalıydık. Bir hayatımız daha olmayabilirdi. Yarın şimdiki biz olmaya bilirdik. Geç kalmamak en iyisiydi...


BÖLÜM SONU

____________________________

Loading...
0%