@peteichor_
|
Yalnız kalmak için etrafınızda kimseniz olmaması gerekmezdi, sizi sizin kadar anlayan biri yoksa zaten yalnızdınız. 34. BÖLÜM: ÇİKOLATALI PASTA Adel'in ağzından: Batuhan ve Kübra birbirlerine şaşkınlıkla bakarlarken Batuhan'ın dudaklarından dökülen isim afallamama sebep oldu. Kübra'ya Bahar diye seslenmişti. "Bahar mı?" Kübra'nın dolu gözleri, benim şaşkın gözlerimi bulduğunda Kübra, kendini toplayarak gülümsedi. "Kübra Bahar... İki ismim var da." Başımı anlayışla salladığımda Gözlerim bu kez de Batuhan'ın dolu gözlerini buldu. İkiside dolu gözlerle birbirlerine baktığında bu bakışmayı bölen ses Sare'den başkasına ait değildi. "Siz tanışıyor musunuz?" Batuhan kitlenmiş bir şekilde karşısındaki Kübra'ya bakarken bu sorunun cevabı Kübra'nın dudaklarından dökülmüştü. "Batuhan benim-" "Eskiden arkadaştık." Batuhan Kübra'nın konuşmasını böldüğünde Kübra afallamış , bir o kadarda kırgın görünüyordu. Olanlara anlam vermesem de bu gergin havayı dağıtmam gerektiğinin farkındaydım. "Ne güzel tesadüf! Batu'da bizim çok yakın arkadaşımız. Kübra'da okuldaki en yakın arkadaşım! Harika bir tesadüf." Batuhan'ın ağzının içinde bir şeyler mırıldandığını fark etsemde umursamadan Kübra'ya koltuğu işaret ettim. "Hadi gel tatlım, otur şöyle." Kübra tedirgince gösterdiği yere doğru ilerlerken Sare kapının kenarında Kübra'yı süzmekle meşguldü. "Sare? İyi misin? Gelsene." Sare sesimle bana dönerken çok geçmeden hafifçe başını sallayıp oturduğumuz koltuğun kenarına bedenini bıraktı. "Eee nereden arkadaşsınız?" Sare'nin merakla sorduğu soru kulaklarımıza ulaştığında ilk cevap veren Batuhan olmuştu. "Lisede tanıştık. Hepsi bu, sıradan bir arkadaşım işte." Kübra'nın dudaklarından geçen gülümsemeyi anlamdıramadığımda bir anda dudaklarından sitemli bir cevap dökülüverdi. "Evet, sıradan bir arkadaştık." Batuhan başını sallayıp Kübra'dan gözlerini kaçırdığında ortamı derin bir sessizlik sarmıştı. Sare'nin bakışları ara ara Batuhan ve Kübrada gezinirken Barlas'ın bakışları ise Görkem'deydi. Ben herkesin yüzünü incelerken olanları anlamlandırmaya çalışıyordum. Neden Kübra ve Batu birbirlerine bakamıyorlardı? Acaba küs mü ayrılmışlardı? Anlam vermediğim soruları sonraya saklarken, yeniden sessizliği bozmayı denedim. "Hadi oyun oynayalım!" Barlas gülümsedi. "Ne oynamak istersin güzelim." Gülümseyerek omuz silktim. "Bilmem ki! Sizce?" Sere imayla yüksek bir sesle bize döndü. "Şişe çevirmece?" Batuhan gülümsedi. "Çocuk musun sen ufaklık? Şişe çevirmece mi kaldı?" Sare sinirle kollarını birleştirerek tek kaşını havaya kaldırdı. "Ne o Batu korkuyor musun?" Batuhan'ın tek kaşı havaya kalkarken meydan okurcasına Sare'nin yaptığı gibi kollarını birleştirdi. "Senden korkan senin gibi olsun ufaklık!" Sare ve Batu birbirlerine meydan okurcasına bakarken Barlas gülerek araya girdi. "Herkes çok hırslı! Hadi o zaman Güzelim bir şişe getirir misin?" Başımı sallayarak mutfağa ilerleyip bulduğum ilk şişeyi alarak yeniden salona döndüm. Salona girdiğimde koltukta uyuya kalan Görkem, gülümsememe sebep olurken çember kurmuş beklentiyle beni izleyen arkadaşlarımın yanına gittim. Sare'nin yanındaki boşluğa oturduğumda diğer yanımda Kübra, onun yanında Barlas, Barlas'ın yanında da Batu oturuyordu. "Kim başlamak ister?" Sare hızla şişeyi elimden çekti. "Ben!" Gülümseyerek Sare'yi izlediğimde Sare şişeyi ortaya koyarak döndürdü. Şişenin durmasını heyecanla beklediğimizde Şişenin bir ucu benim tarafımda diğer ucu Batuhan'ın tarafında durmuştu. "Doğruluk mu cesaret mi Batuş?!" Batuhan gülümseyerek ellerini birbirine vurdu. "Cesaretle başlayalım o halde." Bir elimi çeneme koyarak düşünmeye başladım. "Şarkı söyle!" Batuhan gülümseyerek omuz silkti ve bir süre gözleri kübra'da gezindikten sonra gözlerini usulca kapattı. "Başka gözlerle insanlara dokunsam Ben görünmez miyim? Aynı dillerde konuşsam yetmez mi? Kendi hikâyemi yazmaya çalışsam Ben yenilmez miyim? Hiç değilse korkmam yalnızlıktan Kapat gözlerini Seni görenler dağılsın, ah Ah-ah-ah-ah, ah-ah-ah-ah-ah Kalmaz yalanlar kimseye Bozmaz hayaller o zaman Ah-ah-ah-ah-ah Hâlâ umudum yanımda..." Batuhan şarkıya gözleri kapalı devam ettiğinde Kübra'nın mimiklerini izliyordum. Kübra dolu gözlerle Batuhan'ı izlerken Sare'nin de dolu gözlerle her ikisini izledini fark ettim. Sare'nin dudaklarından buruk bir gülümseme geçerken onaylamazca başını sallayarak gözlerini kaçırdı. Sare gibi benden olanları anlamaya başlamış gibiydim. Sare'nin Batuhan'a olan duygularını hepimiz farkındaydık, Batu hariç... Ya Kübra ve Batuhan? Onların arasındaki bu çekimde neyin nesiydi? Aklımdan geçen en mantıklı senaryo Batu ve Kübra'nın arkadaşlıklarının, Batuhan'ın dediği kadar sıradan olmamasıydı... "E hadi? Kim çeviriyor?" Batuhan'ın şarkıyı bitirdiğini yeni fark ettiğimde hızla şişeyi aldım ve bir şey söylemeden ortamıza bırakıp çevirdim. Şişenin durmasını beklediğimizde çok geçmeden şişe ,Sare ve Barlas arasında duruvermişti. "Ben soruyorum değil mi?" Sare'nin sorusuyla başımızı sallamakla yetindik. "Bugüne kadar hayatında Adel'den daha çok sevdiğin biri oldu mu?" Barlas'ın yeşilleri bana dönerken gülümseyerek başını iki yana salladı. "Yok, olmadı, olamaz, olmayacak. Aşkın tekrarı olmaz." Barlas'ın cevabıyla utanarak gözlerimi kaçırdığımda Barlas'ın dudaklarından dökülen kıkırtı kulaklarıma dolmuştu. Bu kez şişeyi Barlas alıp çevirdiğinde, şişe Sare ve Kübra arasında durdu. "Batuhan'a karşı ne hissediyorsun?" Kübra'nın sorusuyla hepimiz birbirimize baktığımızda Batuhan gülümsemişti. "Bu nasıl soru? Kardeşim o benim!" Sare dolu gözlerini Batuhan'dan kaçırarak başını salladı. "E-Evet, kardeşi sayılırım..." Kübra inanmadığını belli ederken Sare parmaklarını şakaklarında gezdirmeye başladı. "Şey... Ben pek iyi hissetmiyorum. Bugünlük noktalasak olur mu?" Anlayışla başımı salladım. "Tabii, dinlen sen tatlım. Daha sonra görüşürüz. Hadi kalkalım!" Bir anda hepimizin ayaklanmasıyla Barlas Görkem'e yöneldi. Barlas kucağındaki Görkem'le kapıya ilerlediğinde bende Batuhan'a döndüm. "Batuş iyisin değil mi? Bak yarın benim dersim yok! İstediğin zaman gelebilirsin. Hem zaten ben erkenden damlayacağım sana!" Batuhan gülümseyerek saçlarımı karıştırdı. "İyiyim maviş! Hem damlayacaksan sen damla!" Batu'ya yalandan kızgın bakışlar attığımda bu kez beni kolunun altına alıp, yeniden saçlarımı karıştırmıştı. "Of Batu!" "Of maviş!" Batuhan beni tekrar ettiğinde, gülerek kapıya ilerliyorduk. Sare'yle kısaca hepimiz vedalaştıktan sonra Barlas'ın arabasındaki yerimizi almıştık. Batuhan, Kübra ve Görkem arkada yerini alırken bende her zamanki gibi sağ koltukta, Barlas'ın yanında oturuyordum. Barlas çok geçmeden arabayı çalıştırdığında akıp giden yolu izlemeye başladım. "Çok sessiz oldu, güzelim radyoyu açar mısın?" Barlas'ın sesi kulaklarıma ulaştığında başımı usulca sallayıp, parmaklarımı radyoda gezdirmeye başladım. "Bu kalsın." "Bu kalabilir." Kübra ve Batu aynı anda, aynı şarkıyı seçtiğinde, gülümsememi bastırmaya çalışarak elimi radyodan çektim. Gözlerim aynaya kaydığında, Batu'nun ve Kübra'nın birbirlerine attıkları kaçamak bakışları izliyordum. İkisinide aynı anda seçtiği şarkı madrigal'in seni dert etmeler şarkısıydı. Dudaklarımda istemsiz bir gülümseme belirirken Kübra'nın da benden bir farkının olmadığını fark ettim. "Kübra evini tarif eder misin?" Barlas'ın beklentili sorusuyla Kübra sağ sol diyerek evini tarif etmiş ve çok geçmeden evlerinin önüne ulaşmıştık. Kübra'yla vedalaştıktan sonra bizde kendi evimize giden yollarda ilerlediğimizde, apartmana ulaşmamız çok sürmemişti. Arabadan inip apartmana girdiğimizde Barlas her zaman olduğu gibi kucağındaki Görkem'le merdivenleri çıkmaya başladı. Bizde Batu'yla arkasından ilerlediğimizde, oturduğumuz kata gelebilmiştik. Anahtarla hızla kapıyı açtıktan sonra Gözlerim Batu'yu buldu. "Batu saat kaç olursa olsun, ne zaman istersen gel! Ben zaten sabah geleceğim. İyi geceler..." "İyiyim maviş, merak etme. Yarın bekliyorum! Hadi iyi geceler." Batu'yla sarıldıktan sonra Barlas'ın Aralık bıraktığı kapıdan girdim. Kapıdan girer girmez bir anda Barlas bir eliyle belimden çekip, diğer eliyle de sertçe kapıyı kapatıp duraklarıma yapışmıştı. Sırtım sert duvarla buluşurken karnıma giren sancıyla inledim. "Ah!" Barlas panikle geri çekilip gözlerini üzerimde gezdirmeye başladı. "Ne oldu? Canını mı yaktım? İyi misin güzelim?" Ne olduğunu anlasam da başımı sallayıp kendimde görebilmek için hızla odamdan ped alıp, tuvalete ilerledim. Barlas'ın şaşkın bakışları üzerindeyken umursamadan tuvalete girip kapıyı kilitledim. Tam da tahmin ettiğim gibi regl olmuştum. Harika(!) Karnımdaki sancılar giderek artarken iki büklüm bir şekilde tuvaletten çıkabildim. Regl ağrılarım tıpkı anneminkiler kadar ağırdı. İkimizde hastalığımızı çok ağır geçirirdik. "Güzelim?" Barlas'ın endişeli bakışları beni bulduğunda, hızla yanıma gelip bir elini belime koydu. "Adel iyi misin sen? Ne bu hal!" "Şey... Regl oldumda..." Barlas hafifçe gülümseyerek belimdeki ellerini sıkılaştırdı ve beni salona doğru ilerletmeye başladı. Salona ulaştığımızda usulca bedenimi koltuğa bıraktım. Barlas gülümseyerek yanıma oturup ellerimi elleri arasına aldı. "Ne iyi gelir sana sevgilim? Ne yapılır bilmiyorum ama... Sen bana söylersen yaparım." Gülümseyerek bir elimi Barlas'ın yanağına çıkartıp okşamaya başladım. Bu hali çok masum duruyordu. "Sıcak su torbası iyi gelebilir!" Barlas yanağına yasladığım avucuma dudaklarını bastırıp ayağa kalktı. "Sıcak su torbası nerede peki?" "Mutfaktaki son çekmecede!" Barlas bir şey demeden salondan çıkarken, bende arkama yaslanıp ağrımın azalmasını diledim. Ağrımı takip eden gereksiz duygu bozukluklarım ve tatlı krizlerim bu gecenin uzun olacağının habercisi gibiydi. Her regl olduğumda aynı şeyi yaşamak beni delirtse de artık alışmıştım. Güneş'le yaşadığım zamanlarda, benim regl olduğum geceler Güneş benimle sabahlar, sabaha kadar bana katlanırdı. Her Halime, her şekilde katlanabilen tek insanı kaybetmek; savunmasız, yalnız, çaresiz kalmama sebep olmuştu. Yalnız kalmak için etrafınızda kimseniz olmaması gerekmezdi, sizi sizin kadar anlayan biri yoksa zaten yalnızdınız. İsterse çevrenizde onlarca kişi olsun bu yalnızlığı engelleyemezdiniz. Tabii ki Batuhan, Barlas, Sare, Aslı abla, Demir abi hepsi yanımda, beni anlamaya çalışıyorlardı ama Güneş çok başkaydı... Barlas'dan ayrıldığım kısa süre içinde de aynı yalnızlığı hissediyordum. Barlas'ın yokluğu bana Güneş'in yokluğu kadar yalnız hissettiriyordu... "Güzelim? Daldın gittin. Bak sıcak su torbası!" Barlas gülümseyerek elindeki torbayı yavaşça karnıma bıraktı. "Başka? Ne gerekiyor?" Omuz silkip Barlas'ın ellerini tutarak yanıma çektim. "Hiç, sadece yanıma gel. Belki bir film izleyebiliriz." Barlas gülümseyerek bedenini yanımdaki boşluğa bırakıp önümüzdeki sehpada duran kumandayı eline aldı. "Öyleyse bir film izleyebiliriz." Başımı sallayarak kumandayı Barlas'dan ve Barlas'ın filmlerinden kurtardım. "Bugün ben seçeceğim." "Seç bakalım." Kumandayla netfilix hesabıma girip filmleri gezmeye başladım. Aklıma Barlas'la ilk izlediğimiz filmin incir reçeli olması geldi. Birinci serisini izlemiş, ikinci serisini izlememiştik. Aklıma gelen düşünceyle arama motoruna incir reçeli yazdım. "Ama onu izledik." Omuz silktim. "Bu ikinci serisi!" Barlas cevap vermeden beni kolunun altına çekerek filmi açmamı bekledi. Filmi çok geçmeden bulup açtığımda, birlikte heyecanla izlemeye başladık. Bir süre göz yaşları içinde filmi izlemeye devam ettiğimde Barlas her defasında Sarılarak, saçlarımı okşayarak ağlamamı durdurmaya çalışmıştı. Ama bilmiyordu ki bu gece beni zor sustururdu... Film bittiğinde daha çok ağlamaya başladım. "Güzelim yapma ama gözünde yaş kalmadı ya! Hem sonu kötü bitmedi neden ağlıyorsun?" Omuz silkip sinirle Barlas'dan uzaklaştım. "Nasıl kötü bitmedi Ya! Bak Duygu'yu unuttu işte. Sende beni unutacaksın dimi?" Barlas gülümseyerek bana yaklaşmaya çalışsada izin vermedim çok sinirliydim. "Güzelim ne alakası var. Hem ben sana bir şey olmasına izin vermem..." Tekrar omuz silktim. "Ya olursa? Unutacaksın yani!" Barlas gülmesini bastırmaya çalıştığında daha çok sinirlenmeye başlıyordum. "Güzelim ben seni unutur muyum hiç?" "Bilmem unutur musun?" Barlas'ın dudaklarından cık sesi döküldüğünde gülümsedim. "Unutmam." "Yaaa gerçekten mi?" Ani değişimim Barlas'ı şaşırtırken Barlas, gülümseyerek başını salladı. "Gerçekten tabii." "Yaaa salak!" Barlas'ın boynuna sarıldığımda bir anda yeniden istemsizce ağlamaya başladım. "Güzelim ne oluyor Ya sana?" Barlas'ın boynundaki kollarım daha da sıkılaştığında burnumu çektim. "Beni ne kadar seviyorsun sen Ya! yerim seni aptal." "Salak, aptal yazıyorum bunları öğretmen hanım!" Omuz silkip bu kez gülerek Barlas'dan ayrıldım. "Bunu da yaz." Dudaklarımı Barlas'ın dudaklarına bastırdığımda, Barlas'ın bir eli belime bir eli yanıma gitmişti. Tam o an gelen sancıyla ağzımın içinde bir küfür savurarak yeniden Barlas'dan ayrıldım. "En iyisi uyumak..." Mırıltımla Barlas başını sallayıp elimden tuttu. Odama geldiğimizde Barlas'a döndüm. "Ben üstümü değiştirip geliyorum." Pijamalarımı elime aldığımda, Barlas gülerek bana döndü. "Kedili olanı giy!" Sinirle Barlas'ın karnına vurup banyoya ilerlediğimde hızla kedili pijamami giyip Banyodan ayrıldım. "Çok güzel olmuş... Bende bir üstümü değiştirip geleyim güzelim." Soran gözlerim Barlas'ın gözlerini buldu. "Batuhan'a gidip geleceğim güzelim onda bana uygun kıyafet vardır, burada kalmaya devam edersem senin kedili pijamanı giymek zorunda kalacağım." Sinirle yataktaki yastığı Barlas'a fırlattığımda, Barlas çoktan odadan çıkmıştı. "Bi kere ben sana kedili pijamamı vermem!" Evin kapısının kapanış sesini duyduğumda, dudaklarımdaki gülümsemeyle başımı yastığa bıraktım. Barlas'a sorduğum soru duygu karmaşası yaşadığım anda sorduğum bir soruydu. Ama üzerinde düşünülecek de bir soruydu... Gerçekten bir gün bana bir şey olsa Barlas beni unutur muydu? Ya ben? Barlas'ı unutur muydum? Unutmazdım... Barlas'ı unutmak kalbimin yerini unutmak demekti benim için. Ben kalbimin yerin hatırladıkça Barlas'ı da hatırlayacaktım. Aklıma Batu gelmişti. Güneş'i unutmamıştı evet ama kalbini herkese kapatmak doğru muydu? Nereye kadar böyle yaşayabilirdi? Kulaklarımda incir reçelinden duyduğum bir cümle yankılandı. Sana bir sır vereyim mi adam "ölüler aldatılmaz" Gerçekten böyle miydi? Ölüler aldatılmaz mıydı? Bence öyleydi, ölüler aldatılmazdı... Ben öldüğümde Barlas'ın başka biriyle olması beni üzmezdi, kırmazdı. Aksine onu benim kadar sevebilecek biri varsa onunla olsun, mutlu olsun, yaşasın isterdim. Güneş'in de böyle istediğine emindim ama Batuhan öyle değildi. Sare'nin duygularına kör olmuş gibiydi. "Güzelim?" Barlas'ın sesiyle daldığım düşüncelerden ayrılarak siyah pijamasıyla kapıda bana gülümseyen Barlas'a baktım. "Hadi gel!" Yanımda yer açtığımda Barlas gelmiş, yanımdaki yerini almıştı. Beni göğüsüme çektiğinde hiç bir tepki vermeden başımı göğüsüme yaslayıp, kolumu beline sarmıştım. Barlas'ın elleri saçlarımda gezinirken huzurla gözlerimi kapattım... ... "Çikolatalı pasta..." Gözlerimi açtığımda, dudaklarımdan bir mırıltıyla dökülmüştü. Barlas'dan usulca ayrılıp komidinin üzerindeki telefonuma baktım. Saat 04.12 gösteriyordu. Sıkıntıyla oflayarak o pastayı yemeden uyuyamayacağımı anladım. Barlas'ı sertçe dürtmeye başladım. "Barlas! Barlas! Barlas!" Seslenerek dürtmeyi sürdürdüğümde, Barlas sonunda gözlerini açmış, bir anda yataktan fırlamıştı. "Ne oldu? İyi misin! Noldu Adel?" Utanarak Barlas'ın uykulu ve endişeli gözlerine baktım. "Şey... Çikolatalı pasta... canım çikolatalı pasta istedi de..." Barlas eliyle saçlarını karıştırarak nefes verdiğinde ellerimle oynamaya başladım. "Ah öğretmen hanım, ne yapacağım ben sizinle?" Gülümsedim. "Bilmem, çikolatalı pasta alabilirsin mesela!" Barlas gülümseyerek uzanıp dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı ve yatağın kenarındaki ceketini üstüne geçirdi. "Burada bekle hemen geleceğim. Başka istediğin bir şey var mı?" Elimi çeneme götürüp düşünmeye başladığımda aklıma bir şey daha gelmişti. "Şey... birde dondurma..." Barlas gülümseyerek kapıya ilerledi. "Hemen geleceğim!" Başımı sallayıp Barlas'ın gidişinin ardından usulca ayağa kalktım. Parmaklarım Kitaplıktaki kitaplarda usulca gezmeye başladığında, Cemal Süreyya'nın Sevda sözleri kitabı gözüme çarptı. Sayfaları karıştırdığım sırada gözüme çarpan satırlarla durdum. "Sesinde ne var biliyor musun? Ev dağınıklığı var. İki de bir elini başına götürüp Rüzgarda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun..." Rüzgarda dağılan yalnızlık... Bu cümle dudaklarımdan belli belirsiz bir gülümseme geçmesine sebep oldu. Cemal Süreyya ne demek istemişti? Yalnızlığımız rüzgarda dağılırken onu nasıl düzeltebilirdik? Düzelir miydi? Belkide... kitaptan bir kaç sayfa daha okuduğum sırada kapının sesini duyarak kitabı yerine bıraktım. Barlas çok geçmeden elinde poşetle gelip, poşeti yatağın üzerine bıraktı. Üzerindeki ceketi de çıkartıp yatağın kenarına koyduğunda gülümseyerek yatakta oturdum. "Ay hadi yiyelim çabuk!" Barlas bu heyecanıma gülümseyip poşeti ortamıza bıraktı. "Sende ister misin?" Barlas ağzından olumsuzca çık sesi çıkarttığında ohlayarak poşeti önüme çekip kutuyu açmaya başladım. "Oh! Çok korktum isteyeceksin diye, hepsini ben yiyeceğim!" Barlas kahkaha attığında daha fazla uğraşmadan kutuyu yırtıp poşetin içinden çıkan çatalla pastayı yemeye başladım. Bir süre iştahla pastayı yediğimde, gözlerim Barlas'ın hayran hayran beni izleyen gözlerini buldu. Gülümseyerek peçeteyle dudaklarımı silip poşeti yere bıraktığımda, Barlas bir anda kucağıma yattı. "Şimdi beni uyutuyorsunuz öğretmen hanım! Size pasta ararken epey yoruldum. "Memnuniyetle uyuz bey!" Barlas kucağıma yattığında hafif oturur posizyondaydım. Ellerim Barlas'ın saçlarında oyalanırken Barlas hafifçe kafasını bana döndürüp gözlerimizi birleştirdi. "Adel, bundan sonra seni benden kimse ayırmasın olur mu? Kimsenin gücü yetmesin buna. Kimseye izin vermeyelim." Ciddi bir beklentiyle gözlerime Bakan Barlas'la usulca başımı salladım. "Kimse bizi ayıramasın..." Barlas gülümseyerek saçlarında dolaşan ellerime dudaklarını bastırdı. Tekrar başını yasladığında parmaklarım Barlas'ın saçlarında dolaşmaya devam ediyordu. Çok geçmeden Barlas'ın nefesi düzene girdiğinde, uyuduğunu anlamam çok uzun sürmemişti. Hafifçe Barlas'ın kulağına yaklaştım. "Beni senden kimse ayıramaz sevgilim, söz veriyorum... İyi geceler uyuz..." BÖLÜM SONU _____________________________ |
0% |