@peteichor_
|
Bir şeye ne kadar emek verdiyseniz o kadar değer verirdiniz. 36.BÖLÜM:"ANNESİYİM." Batuhan'ın ağzından: Belkide emek verdiğimiz için bazı şeylere çok daha fazla değer veriyorduk. Bir çiçeği suluyor, onu büyütüyorduk ve o çiçek bizim için değerli oluyordu. İnsanlar böyleydi.Bir şeye ne kadar emek verdiyseniz o kadar değer verirdiniz. Benim içinde Bahar öyleydi. Bahar'a yıllarımı, sevgimi, kalbimi vermiştim. Ben Bahar'a emek vermiştim. Bahar gittiğinde hissettiğim duygu emeklerimi kaybetmek oldu. Bahar gitmişti evet ama asıl giden şey benim için, emeklerim olmuştu. Bahar benim için karşılığını alamadığım emeklerimdi, aşkımdı. Aşka inanmıyordum ama ona aşıktım... Aşk sadece bir kişilikse eğer benim bu hissettiklerim de neyin nesiydi? Bahar benim için aşksa Güneş neydi öyleyse? Kırmızı defterimin kapağını kapatarak önümden ittirdim ve masamda duran viski bardağını dudaklarıma götürdüm. Viskinin boğazımda bıraktığı acı tatla yüzüm ekşidiğinde bardağı sertçe masaya bırakarak yerimden kalktım. Yazmak beni rahatlatıyordu. Böyle zamanlarda duygularımın içimi kemirmesindense duygularımı kağıda dökmek daha cazip geliyordu. Usulca odama ilerleyerek yorgun bedenimi yatağa bıraktım. Çok geçmeden kapanan gözlerim beni derin bir uykunun beklediğinin habercisi gibiydi... Gözlerimi çalan kapının sesiyle açtığımda, hızla kapıya ilerledim. "Batuş! Çok özür dilerim uyandırdığım için... benim derse gitmem lazım da Görkem seninle-" Hızla Görkem'i yanıma çektim. "Koş maviş yetiş derse!" Adel gülümsedi. "Çok sağol Batuş! Görüşürüz." "Görüşürüz fıstık, iyi dersler." Adel el sallayarak merdivenden indiğinde uykulu Görkem'i kucağıma aldım. "Bugün beraberiz Göko!" Görkem sevinçle el çırparak kollarını boynuma sardı. "Oyunda oynar mıyız?" Görkem'in merakla sorduğu soruyla boşta kalan elimle Görkem'in saçlarını karıştırdım. "Oynarız tabi! Ama önce Kahvaltı ufaklık hadi bakalım." Kucağımda Görkem'le birlikte mutfağa ilerleyip Görkem'i mutfak manasının yanındaki sandalyeye oturtturdum. "Ne istersin bakalım?" Görkem düşünürmüş gibi elini çenesinde gezdirdi. "Nesquik'e ne dersin?" Görkem gülümsedi. "Ablam zararlı diye bana hiç izin vermez." Elimi boşver dercesine sallayarak gülümsedim. "Boşver ablanı Göko, bugün sana Batuş abinden bir kıyak yapalım!" "Oley!" Görkem sevinçle kalktığında bende Görkem'i havaya kaldırıp tezgaha oturtturdum. Dolaptan çıkarttığım nesquik pakedini iki kaseye bölüştürüp, üstüne de süt koyduktan sonra kaselerin içine birer kaşık bıraktım. Kaseleri tepsiye koyup Görkem'i tezgahtan indirdim. "Hadi bakalım ufaklık." Görkem'i indirdikten sonra elime aldığım tepsiyle birlikte salona ilerledik. Koltuğa oturup Görkem'e açtığım çizgi film eşliğinde nesquik yedikten sonra Görkem'le oyun oynamaya başladık. Bugün çocukluğuma dönmüş gibiydim. Görkem'le vakit geçirmek ruhuma en iyi gelen şeylerden bir tanesiydi. Görkem tıpkı benim gibiydi, ne annesi vardı ne de düzgün bir babası vardı. En azından harika bir ablası, Barlas abisi, Batuhan abisi bar diye geçirdim içimden... ... "Yine sen kazandın ama haksızlık Görkem bey!" Görkem'le saatlerce oyun oynamıştık. Gözlerim pencereden dışarı kaydığında havanın karardığını görerek afallamıştım. Gözlerim saatime gittiğinde şaşkınlıkla ağzım aralandı. Saat akşam 9 olmuştu. Düşüncelerimi bölen ses Görkem'in neşeli sesiydi. "Hayır sen oynayamıyorsun bi kere." Gülerek yanımda oturan Görkem'i gıdıklamaya başladım. "Bak sen!" Görkem'le kahkaha attığımızda kapının çalmasıyla dikkatim kapıya dönmüştü. Görkem'den ayrılıp ayağa kalktım. "Göko sen dur ben geliyorum." Görkem başını salladığında Görkem'in saçlarını karıştırıp kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda gördüğüm yüz şaşkınlıktan ağzımın aralanmasana sebep oldu. Çekingen bakışlarıyla gözlerini ezbere bildiğim, çocukluğumu geçirdiğim o küçük gamzeli kız, karşımdaydı şimdi. Yine ve yeniden karşımdaydı... "Bahar?" "Şey... Rahatsız etmiyorsam biraz konuşabilir miyiz?" Afallayarak başımı sallayıp, Bahar'ın içeri geçebilmesi için kapıdan çekildim. Bahar'la birlikte sessizce içeri geçtiğimizde Görkem'in bakışları bizi buldu. "Merhaba Görkem..." Görkem bahara el salladığında gülümseyerek Görkem'e döndüm. "Abicim sen biraz benim odamda oynar mısın? Geleceğim birazdan." Görkem usulca başını sallayıp odadan çıktığında Bahar'a döndüm. "Seni dinliyorum." "Batu... Ben dönecektim..." Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan. Ellerimi iki yana açarak alayla güldüm. "Ama gelmedin?" "Gelemedim..." Sinirle ellerimi saçlarıma daldırdım. Artık bu bahaneleri duymak istemiyordum. Bahar gitmişti ve biz bitmiştik. Hepsi buydu. "Yeter Bahar, bunları dinlemek istemiyorum." "N-Ne demek istemiyorum? Sare'yi seviyorsun öyle değil mi? O yüzden istemiyorsun dinlemek!" Bahar'ın söyledikleriyle şaşkınlık ağzım aralandı. Sare nereden çıkmıştı? Sare ve ben imkansızdı. "Sare'yi sadece kardeşim olarak görüyorum, hem o da beni öyle. Aramızda bir şeyler olamaz. Sen neyin hesabını soruyorsun ki? Sen gittin Bahar, gittin!" Gözlerimi Bahar'dan kaçırdım. Bahara baktıkça onun yokluğunda çektiğim acılar, kalbimde tazeleniyor gibiydi. "Nasıl gittiysen yine git Bahar. Nasıl dönmediysen de öyle dönme..." "Batu beni dinle lütfen-" Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan. "Aşka inanmazdım ama sana aşıktım..." Bahar'ın göz yaşları yanaklarından birer birer süzülürken, göz yaşlarını elimi uzatıp silmemek için büyük bir çaba gösteriyordum. Bahar'ın ağlamasını hiç bir zaman sevmemiştim. "Bahar ne oldu güzelim?" "Bilmiyorum çok duygulandım bulutcuk, sanırım müzikten." "Ağlamanı sevmiyorum Bahar, ağlama." "Neden çok mu çirkin oluyorum?" "Hayır, içim gidiyor bakamıyorum." Yaşadıklarımız kulaklarıma dolarken başımı iki yana sallayarak anılarımızdan, kurtulmayı diledim. "Git Bahar, git..." Bahar göz yaşlarını elinin tersiyle silerek sinirle gözlerime döndü. "Yeter Batu! Dinliyeceksin beni! Annem kanserdi benim anladın mı? Gitmek zorundaydım. Ne yaşadığım hakkında bir fikrin yok senin! Annem öldü, babam intihar etti. Tek ailem ananem ve teyzem kaldı! Dönemedim Batu... yapamadım... ailemsiz gelemedim. Ama sonra geldim, gücümü toplayıp geldim..." Duyduklarım kalbimi açılırken Bahar'ında bendem bir farkı yoktu. İkimizde ağlıyorduk "Seni aradım Batu... Aradım, aylarca aradım, yıllarca aradım. Seni nasıl buldum biliyor musun? Sevgilinle öpüşürken." Bahar beni sertçe ittiğinde hareketsiz kalmıştım. "Sen aradın mı?! Aradın mı söyle?! Ben miyim tek suçlu?!" Bahar ağlayarak beni iterken, giderek duvara yaklaşıyordu sırtım. "Konuşsana! Tek Suçlu ben miyim? Ne zaman aklına geldim? Ne zaman beni aradın Batu?!" Bahar'ın ellerini tuttuğumda bu kez onu duvara yaslayan bendim. "Bilemezdim!" "Acı çekiyorum Batu!" Bahar giderek güçsüzleşirken elleri ellerimden düştü. "Her şeyimi kaybettim, her şeyimi..." Bahar'ı kendime çekip sıkıca sarıldığımda, saçlarındaki tanıdık koku burnuma doldu. Saçlarının kokusunu içime çektiğimde Bahar'ı yeniden hatırlamış gibiydim. Bahardan ayrılıp yüzünü ellerim arasına aldım. "Özür dilerim, yanında olamadım..." "Özür dilerim, yanımda olmana izin vermedim..." Bahar dudaklarını dudaklarıma bastırdığında tepkisiz kalmıştım. Ne karşılık veriyor, ne de Bahar'ı itiyordum. O an gözlerimin önüne Güneş geldi ama ben yinede Bahar'ı itemedim.. Güneş kızar mıydı bana? Ya Bahar? Ona da haksızlık değil miydi? Asıl ben ne istiyordum? Bahar'ı istemiyorsam neden ona engel olmuyordum? Neden dudaklarım istemsizce hareket etmeye başlamıştı? Sorular kalbimi ve beynimi giderek zorlarken dudaklarımız usulca ayrıldı. Alnımı Bahar'ın alnına yasladım. "Hala ölü sevgilimi sevdiğimi söylesem, yine de sever misin beni?" "Her şeye rağmen seni seversem gittiğim için affedebilecek misin beni?" Usulca gülümsedim. "Kim bilir?" Bahar da gülümseyip usulca kollarını boynuma doladığında sıkıca kollarımı beline sardım. "Kaybettiğin ailen de benim artık..." Mırıltım Bahar'ın kulaklarına ulaştığında Bahar'ın boynuma doladığı kolları sıkılaşmıştı. "Seni seviyorum bulutçuk." "Seni yeniden sevmek istiyorum, gamzelim..." Gülümseyerek Bahar'dan ayrıldığımda, gözlerim Bahar'ın gamzelerini buldu. Bir zamanlar uğruna ölebileceğim gamzelerini... "Batuş abi Demir abi arıyor!" Görkem'in sesiyle bakışlarım kapıda elinde telefonla beklentiyle bize doğru bakan Görkem'i buldu. Gülümseyerek yüzümü elimin tersiyle silip Görkem'e ilerledim. "Sağ ol abicim." Görkem'in elinden telefonu alıp usulca açarak kulağıma götürdüm. "Efendim-" "Adel Batu! Adel kayıp." Şaşkınlıkla ağzım açılırken Demir abinin telaşlı sesiyle ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. "Nasıl yok? Ne diyorsun abi?" "Telefonlarını açmıyor Batu. Hiç bir yerde yok." Telefonun arkasından, panikle konuşan Demir abiyi sakinleştirmek için sesimi olabildiğince sakin tutmaya çalıştım. "Barlas nerede abi?" "Hareketsiz duruyor Batu, ne tepki veriyor ne bir şey söylüyor. Gel kendine getir şu arkaşını. Barlas'ın evindeyiz." Barlas'ın durumunu az çok tahmin ediyordum. "Geliyorum abi." "Bekliyorum." Telefonu kapatıp cebime koydum. "B-Bahar Adel nerede?" Bahar'ın şaşkınlıkla kaşları çatıldı. "Bilmiyorum ki. Okuldan birlikte çıktık ama ben sana gelmeye akşam karar verdim. Yani geldi mi onu bile bilmiyorum..." Bahar'ın belirsiz cevaplarıyla mümkünmüş gibi dahaki panik oldum. "Hemen çıkmam lazım. Şey Bahar Görkem'le sen-" "Merak etme, ben kalırım yanında sen git hemen. Hadi durma git." Başımı usulca sallayıp hızla odama ilerledim. Ceketimi elime alarak sakin tutmaya çalıştığım ses tonumla Görkem'e döndüm. "Ufaklık sen Bahar ablanla biraz kal ben hemen geleceğim." "Nereye gidiyorsun Batuş abi?" Bana merakla bakan Görkem işimi oldukça zorlaştırıyordu. Sakinliğimi korumak için verdiğim çaba azımsanacak türden değildi. "Geleceğim abicim." "Ablam ne zaman gelecek peki?" Görkem'in sorduğu soruyla gözlerimi kaçırmıştım. Şu an Görkem'e bir cevap verebilmeyi her şeyden çok isterdim. Ablan iyi demeyi, gelecek demeyi... "Gelecek ufaklık sen şimdi uslu uslu beni bekle." Yalandı. Bu sorunum cevabı bende yoktu. Adel nerede bilmiyordum. Ne zaman gelecek bilmiyordum. Kendime ne kadar itiraf edemesem de Adel'in bu saatte habersiz kaybolmayacağını biliyordum... "Tamam Batuş abi söz uslu duracağım." Görkem'in saçlarını karıştırdım. "Aferin sana." Odadan usulca çıktığımda kapıda beni karşılayan endişeli gözler, Bahar'dan başkasına ait değildi. "Batu sence Adel nerede?" "Bilmiyorum Bahar, keşke bilsem..." Bahar dolu gözleriyle başını salladığında elimle kolunu hafifçe sıvazladım. "Sana emanet." Kimden bahsettiğimi anlamıştı. Başını salladığında hızla kapıya ilerleyip, evden ayrıldım. Arabaya ulaştığımda hızla sol koltukta yerimi aldım. Ceketimi yanıma doğru attığımda arabayı çalıştırdım ve Barlas'ın evine giden yollarda ilerlemeye başladım. Aklımdaki tek şey Adel'in nasıl olduğuydu. Adel bana Güneş'in emanetiydi, her şeyden önce dostumdu. Ne kadar hız yaptığımı farkına bile varamamıştım ama sonunda Barlas'ın evine ulaşmıştım. Arabadan inip koşar adım da kapıya ilerledim. Kapıyı çaldığımda çok geçmeden Barlas'ın kısık, yorgun gözlerini karşımda buldum. "Kardeşim!" Endişeyle Barlas'a sarıldığımda, Sarılışıma, bitkin bedeni karşılık vermişti. "İyi misin?" Barlas cevap vermeden benden ayrıldığında içeriye adımladı. Bende arkasından adımladığımda, herkesin burada olduğunu gördüm. Aslı, Demir abi, Sare hepsi endişeyle bir yere dağılmış iyi bir haber bekliyordu. "Batu!" Sare beni gördüğünde hızla ayağa kalkıp bana doğru geldi ve boynuma sarılarak ağlamaya başladı. Neye uğradığımı şaşırsam da sarılışına karşılık vererek, titreyen ellerimi Sare'nin beline sardım. "Adel yok Batu..." Sare'nin göz yaşlarını omzumda hissettiğimde ellerim Sare'nin saçlarına karıştı. "Sakin ol ufaklık, ne sulu göz kızsın sen öyle! Bulacağız Adel'i korkma..." Sare benden ayrıldığında hafifçe gülümsedi. "Buluruz değil mi?" "Buluruz ufaklık. Buluruz..." Sare'den uzaklaşıp koltukta başını elleri arasına almış Demir abinin yanına ilerledim. "Abi durum nedir? Bir haber var mı?" Demir abi başını, elleri arasından kaldırıp usulca iki yana salladı. "Yok kardeşim, hiç bir haber yok." Korkum, endişem giderek kendini gösterirken kaşlarım istemsizce çatılmıştı. "Ne yapacağız abi! Böyle duramayız! Arayalım bir şey yapalım bir yolu olmalı!" Panikle konuştuğumda, gözlerim koltukta ruhtan farksız oturan Barlas'ı buldu. Kızarmış gözleri bir bölgeye sabitlenmiş halde sadece oraya bakıyor, gözünü bile kırpmıyordu. Öyle hareketsiz duruyordu ki nefes aldığından bile şüpheliydim. "Barlas kendine gel!" Barlas ne konuşuyor, ne tepki veriyordu hızla yanına giderek Barlas'ı sarsmaya başladım. "Barlas kendine gel! Adel yok! Kalk tepki ver!" "Boşuna uğraşma Batu. Son bir kaç saattir bu halde..." Aslı'nın sesiyle, sinirle yeniden Barlas'a döndüm. "Böyle mi koruyorsun Adel'i?! Kalk Barlas! Düşmenin sırası değil! Ne zaman tepki vereceksin? Adel ölünce mi-" Sözümü bölen şey yüzüme yediğim sert yumruktu. "Ö-Özür dilerim ben-" "Hadi kardeşim! Şimdi gidiyoruz, Adel'i bulacağız. Buna mecburuz..." Barlas afallayarak ayağa kalktı. Gözlerini etrafta gezdirdiğinde kendine yeni gelmiş gibiydi. Hızla Barlas'ın sırtını sıvazlayıp diğer elimle de dudağımda hissettiğim sıvıyı siliyordum. Barlas'la kapıya ilerlediğimizde bir anda açtığımız kapının ardında gördüğümüz yüz, daha önce görmediğimiz bir yüzdü. Karşımdaki kadın yorgunluktan bitap düşmüş gibiydi. "Buyurun?" "Ben Kader, Adel'in annesiyim." Duyduğumuz isim afallamamıza sebep olurken. Barlas'la birbirimize bakıyorduk. "A-Annesi mi?" Bunu söyleyen ses Barlas'ın yorgun sesiydi. "Evet yavrum. Annesi..." "G-Geçin şöyle..." Barlas'ın da kapıdan kenara doğru çektiğimde Adel'in annesi olduğunu öğrendiğim kadının geçmesi için yol vermiştim. Adel'in annesi içeri adımladığında herkesin gözleri bize dönmüştü. "Merhaba..." Adel'in annesi konuştuğunda herkes merakla onu izlemeye başladı. "Ben Adel'in annesiyim." Herkes birbirine şaşkınlıkla bakarken bu kez öne atılan Barlas olmuştu. "Siz ölmüştünüz..." "Anlatacağım yavrum. Her şeyi anlatacağım." Adel'in annesi yorgun bedeniyle karşısında duran koltuğa ilerlerken Aslı yüzündeki hafif tebessümle yanına yaklaşan bu yorgun kadının oturması için ayağa kalktı. "Dinliyoruz." Barlas'ın bu aceleci tavrıyla gözlerim Aslı'yı buldu. "Aslı, Kader hanıma bir su getirir misin?" Aslı hızla başını sallayıp mutfağa ilerledi. "Her şeyi Adel'in babası yaptı. O evden, ondan kurtulmak istediğimi söyledim. İzin vermedi... günlerce beni aç susuz bir eve kapattı. Kimseyle haberleşemedim. Görkem'i de aldı gitti..." Kader hanım ağlamaya başladığında Aslı elindeki suyu Kader hanıma doğru uzattı. "Acele etmeyin, sakin anlatın." Kader hanımın gözleri sesimle bana döndüğünde güven vermek istercesine gülümsedim. "Herkese kalp krizi geçirdiğimi, öldüğümü söylemiş... halbuki ölmedim. Bir kaç gün önce bana gidebilirsin dediğinde şaşırdım. İlk önce gücümü toparlamak istedim. Sonra bana Adel'in adresini verdiğinde, ne yapmaya çalıştığını anlamasam da hızla kızımı bulmaya gittim. Ama evde yoktu..." Kader hanımın ağlaması şiddetlenirken yanına oturup elimi sırtına koyarak sakinleşmesi için ona destek vermeye çalıştım. "Sonrasında belki biliyordur diye karşı komşusuna sorayım dedim. Kapıyı bir kız açtığında Adel'i tanıdığını, gitmem gereken yerin burası olduğunu söyledi." "Bahar..." "E-Evet..." Kader hanım gözlerini uzun uzun açıp kapattı. "Buraya geldiğimde yolda bir mesaj aldım." Telefonundan bir şeylerle uğraşıp telefonu bize uzattığında titreyen elimle telefonu Kader hanımdan aldım. "Daha yeni başlıyoruz..." Mesaj'ı okuduğumuzda, Barlas sinirle ayağa kalktı. "Adel tehlikede! Kesin bir şey yaptı Kıza! Orospu çocuğu!" Barlas'ın bağırışı sessiz evde yankılandığında, Kader hanım iyice panik olmuş haldeydi. "Sakin olun. Adel'i bulacağız..." Kader hanım bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında kolumu Kader hanıma sardım. "Geç kaldım oğlum. Kızıma geç kaldım..." "Adel'i bulacağız Kader hanım lütfen böyle yapmayın." Kader hanım ağlarken, telefonun titremesiyle hepimizin bakışları yeniden telefonu buldu. Barlas hızla telefonu alıp çatık kaşlarıyla mesajı okumaya başladı. "Oğluma karşılık kızın." BÖLÜM SONU _____________________________ |
0% |