@peteichor_
|
"Bazen birini öyle seviyordunuz ki hayatınızdaki yeri yerine, tek umurunuzda olan, hayatında var olmak oluyordu. Ne önemi varki diyordunuz ne olduğunuzun. Yeterki bir şey olalım." 39.BÖLÜM:ARKADAŞ Bahar'ın ağzından; Dershaneden çıktığımda eve giden yollarda usulca ilerlemeye başladım. Annemin ölümünün ardından geçen bir ayda, kendimi anneme olan sözüme adamıştım. Ölmeden önce bana öğretmen olacağıma dair söz verdirmişti. Annem öldüğünden beri, canla başla çalışıyordum. Bir dershaneye, bir annemin mezarına gidiyordum. Babam nasıl mı? Babam yıkık bir pencerenin kenarına yuva yapan kuş gibi. Çaresiz, evsiz, kimsesiz... Babamın gözü beni bile görmezken, sabah akşam tek yaptığı içmek olmuştu. İçtiğinde unutacağım sanıyordu ama yanılıyordu... düşüncelerimin arasında eve adımladığımda, hızla kapıyı açmaya koyuldum. "Baba! Ben geldim!" Yüzüme yerleştirdiğim yalandan bir tebessümle evin içince ilerlerken, her odada babamı arıyordum. En son onun odasının önün geldiğimde kapıyı yavaşça çaldım. "Gelebilir miyim? Baba?" Babamdan cevap alamayınca korkuyla titreyen elimi kapı koluna koyarak kapıyı yavaşça açtım. Karşımda gördüğüm görüntü anahtarın elimden düşmesine sebep oldu. Babam, kendini bir halatla tavandaki demire asmıştı. Suratı mosmordu, elleri, bedeni boşlukta sallanıyordu. ellerim şaşkınlıkla ağzıma gelirken, haykırışlarım boş odada yankılandı. "Baba!" Gözlerimi kan ter içinde açtığımda, her gece gördüğüm kabuslardan birini daha gördüğümü anlamam çok uzun sürmemişti. Göz yaşlarım birer birer yanaklarımdan süzülürken yatakta oturur pozisyona gelerek, dizlerim kendime çektim. Ellerim yatağın yanındaki komodine gittiğinde, çekmeceyi usulca açıp içinden babamdan kalan son şeyi aldım. Veda mektubunu... bu çekmece sadece o mektup için vardı. Elime mektubu alıp göz yaşlarımın mektupta hayat bulmasına izin vererek gözlerimi usul usul satırlarda gezdirmeye başladım. "Baban, Güzel kızım, gamzeli kızım, tıpkı annen gibi gamzelerin, gözümü alamayacağım kadar güzel. Gözlerin tıpkı anneninkiler gibi bakıyor. Seni her gördüğümde, annenin gözlerine bakıyormuşum gibi hissediyorum. Güzel kızım, belki beni affetmezsin, belki çok kızacaksın bana. ama yapamıyorum Bahar'ım, olmuyor. Ben bu dünyaya annensiz sığamıyorum. Ben bu dünyada annenle nefes aldım, annenin nefesi durmuşken ben nefes almaya devam edemem. Üzgünüm güzelim affet beni, elveda..." Göz yaşlarım birer birer kağıda dökülürken, kağıdı katlayıp yeniden çekmeceye bıraktım. Yataktan kalktığımda aklıma gelen fikirle üstümdeki pijamalara dokunmadan üzerime bir mont geçirip, saçlarımı da gelişi güzel toparlayarak, teyzemi uyandırmamaya özen göstererek hızla evden çıktım. Telefonu titreyen ellerim arasına alırken bana tek iyi gelecek kişiye, Batuhan'a mesaj atmak için ekranda oyalandı parmaklarım. "Biliyorum çok geç ama, liseye gelir misin? Ben şimdi gidiyorum. Kendimi kötü hissediyorum ve anılarımıza ihtiyacım var. Umarım gelirsin bulutcuk..." Telefonda bu kez Mehmet abinin telefon numarasını aramaya başladım. "Alo? Kübra kızım?" "Mehmet abi çok özür dilerim gece gece rahatsız ettim. Uyanıksan biraz okula gelmek istiyorum sorun olur mu?" "Gel kızım gel uyumadım tabii." "Sağ ol abi on dakikaya oradayım!" "Tamam kızım." Telefonu kapatıp cebime koyduğumda gülümseyerek karanlık ve soğuk sokaklarda yürümeye başladım. Mehmet abi, okulumuzun senelerdir güvenlik görevlisiydi. Ailesini çok eskiden kaybetmiş okulu evi bilmişti. Mehmet abi liseden beri çok yakın olduğum bir abiydi. Ben gittiğimde sık sık arayıp sormuş ,döndükten sonra da zaman zaman dertleşme fırsatımız olmuştu. Ne zaman kötü hissetsem Mehmet abiyi arayarak okula gider, Batuhan'la birlikte okuduğumuz sınıfa gider oturduğumuz sıraya oturur, hayallere dalardım. Belki saçma geliyordur kulağa ama bir anıyı yaşadığınız anda o anı bitmiyordu. O anı defalarca yaşayabiliyordunuz. tekrar yaşamaya cesaret edemediğim anları hayal ederek yaşatıyordum kendime. tıpkı korkak insanlar gibi. Anılarımı yaşamaya korktuğum için eskilerle yetinmeyi öğrenmiştim. Düşüncelerimin beni çektiği derin duygulardan okulun önüne gelerek kurtulabilmiştim. Bahçe kapısından girdiğimde, Mehmet abi kapıda beni bekliyordu. Gülümseyerek Mehmet abinin yanına ulaştığımda hızla Mehmet abiye sarıldım. "Güzel kızım, hoş geldin. İyi misin?" Mehmet abiden ayrıldığımda Mehmet abi gülümsedi. "İyiyim abi çok sağ ol. Sen nasılsın? Var mı bir ihtiyacın?" Gülümseyerek sorduğum soruyla Mehmet abinin de dudakları olabildiğince kıvrılmıştı. "Yok kızım varlığın yeter." "Ben yukarıdayım abi çok sürmez bir saat sadece..." "İstediğin kadar kal kızım ben yatmaya gidiyorum." Gülümseyerek başımı salladım "İyi geceler abi." "Sana da kızım." Gülümseyerek titreyen bedenimle merdivenlere ilerledim. Batuhan'ın geleceğine be kadar inanmasam da bir yanım inanmak istiyordu. Her zaman olduğu gibi anılarımın hayat bulduğu sınıfa, sınıfımıza ilerlerken tanıdık sesi duymamla şaşkınlıkla ağzım aralanmıştı. "Olmuyor böyle, Günüm gecem bir çile. Yağmurun sesine senden bahsedeyim." Batuhan'ın gitara karışan sesi kulaklarıma her adımım da daha çok doluyor, şaşkınlıktan açılan dudaklarım giderek daha da kıvrılıyordu. "Sen canımı en çok yakansın. En kıymetli zamansın. Güzelsin ya elbet, eminim sen banasın." Gözlerim dolu dolu sınıfa yaklaştığımda sınıfın kapısından yavaşça girdim. Batuhan, birlikte oturduğumuz sırada oturup gözleri kapalı bir şekilde gitar çalıyor, şarkıya eşlik ediyordu. Şarkının her satırında bizden bir şeyler bulmaya devam ediyordum. "Dur, Yanıma öyle yanaşma. Doğru söylemem inanma. Severim seni yine elbet, Sen buna aldanma." Olduğum yerde göz yaşları içinde Batuhan'ı dinlerken gözlerimin önüne gelen anılarımızla göz yaşlarım hızlanmaya devam ediyordu. "Güzelim uykum var, biraz uyusam..." Kollarımı birbirine bağlayarak sinirle arkama yaslandım. "İyi! Birde mimar olacağım diyordun! Hıı olursun böyle yatarak." Batuhan gülerek başını sıradan kaldırdı. "Bahar, iyi misin sen? müzik dersiyle mimarlığın ne alakası var. Bırak da uyuyayım." Dudaklarımı olabildiğince büzüp yavru kedi bakışlarımı Batuhan'ı ikna etmek için kullanmaya başladım. Dün gece çok erken yattığım için hiç uykum yoktu ve bu ders tek başıma asla geçmezdi. "Ama Bulutçuk ben ne yapacağım tek? Hiç mi üzülmüyorsun? Bak bir daha gülmem sende gamzelerimi asla göremezsin!" Bu tehdidimin etkisiyle Batuhan hızla oflayarak başını sıradan kaldırdı. Zaferle sırıttığımda Batuhan'ın bıkkın yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu. Batuhan, elini yanağıma koyup baş parmağıyla gamzemin olduğu yeri okşadığında huzurla gülümsedim. "Bu gamzeler için bir ömür uyanık kalmaya razıyım. Başka tehdit bul bunu sevmedim." "Öyle mi? Ne olucakmış gamzelerimi görmezsen?" "Ölecekmişim." Anılarımız beni seneler önceye götürürken göz yaşlarım arasında gülümsedim. Tekrar kulaklarıma dolan Batuhan'ın sesiyle adım adım yanına ilerlemeye başladım. Sıramıza... "Gel, yaralarını ben sarayım. Ömrümü ömrüne katayım. Bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım. Dur, yanıma öyle yanaşma. Doğru söylemem inanma. Severim seni yine elbet, sen buna aldanma. Ah, canımı yakıyor. Ah, beni öldürüyor." "Geldin..." Mırıltım Batuhan'a ulaştığında Batuhan usulca kapalı tuttuğu gözlerini açmış, gözünden akan bir damla yaşa rağmen gülümsemişti. "Geldim." Batuhan ayağa kalkıp gitarını sıraya bıraktığında hızla kollarımı Batuhan'nın boynuna doladım. Çok geçmeden belimi saran kollarla gülümseyerek kollarımı mümkünmüş gibi daha da sardım Batuhan'a... "Sarabilir miyiz?" Sorduğum soru Kısa bir sessizlik yarattığında, sessizliği bozan Batuhan'ın sesi olmuştu. "Neyi?" "Birbirimizin yaralarını." Batuhan'ın gülümsediğini hissettiğimde bende gülümsemiştim. "En azından deneriz." Batuhan'la usulca ayrıldığımızda birlikte tüm sınıfı görebileceğimiz tahtaya doğru ilerledik ve yere oturarak sırtımızı duvara yasladık. Bir süre sessizce etrafı izlediğimizde sessizliği bozan benim sesim olmuştu. "Hatırlıyor musun? Sen her zamanki gibi uyuyordun ve matematik hocası özellikle sana soru sormuştu yine!" Batuhan kahkaha attığında benimde kahkaham onunkine karışmıştı. "Unutur muyum o kadını? Takmıştı bana. Her defasında mavili derdi. Hiç bir zaman da mavi giymezdim! Gözüm mavi diye adımı maviliye çıkardı." "Movolo şo soroyo do son çozocokson!" Matematik hocasının taklidini yaptığımda, Batuhan olabildiğince büyük bir kahkaha atmıştı. "Aynısını yapıyorsun be kızım! Valla aynısı. Hep de sıfır verdiğini falan söylerdi bir kere bile vermedi." İkimizde güldüğümüzde yeniden derin bir sessizlik oluşmuştu. Sessizliği bölen bu kez Batuhan'dı. "Güzel günlerdi. Saf, temiz masum günler..." Buruk bir gülümsemeyle karşılık verdim Batuhan'ın söylediklerine. Haklıydı, saf temiz masum günlerdi... "Çok salaktık." "Çok masumduk." "Çok aşıktık." "Çok mutluyduk." "Çok şanslıydık." "Çok üzüldük." "Çok kaybettik." "Çok ağladık." "Çok büyüdük." "Çok değiştik." En son Batu'nun söylediğiyle bu kez susan ben olmuştum. "Bana olan duyguların kadar değişti her şey..." Söylediğim Batuhan'ı sessiz bırakırken onun sessizliği, söylediğimin gerçekliğini anlatıyor gibiydi. "Batu, Güneş öldü, hala onu nasıl seviyorsun? Sevgin nasıl bu kadar büyük, gerçek..." Batuhan hafifçe tebessüm ettiğinde İstemsizce gülümsemiştim. "Kap karanlık bir Orman düşün. Kayıpsın yolunu bulamıyorsun her yer karanlık, korkunç. Ve bir gün bir ışık tüm ormanı aydınlatıyor, her yer yemyeşil, cıvıl cıvıl... sonra yeniden tüm ışık sönüyor ve orman yeniden karanlık koca bir boşluğa dönüyor. Ama düşün, o ışık sayesinde her yeri gördün, her güzelliği ama artık yok o ışığı sevmekten vazgeçer misin? Nankörlük değil midir bu? O ışık sana renkleri vermişken gittiği için onu suçlayabilir misin? suçlayamazsın Bahar... Güneşe sevgimden daha büyük olan bir şey varsa o da özlemim. Ben o ormanın renklerini görmeyi çok özledim." Göz yaşlarım ben fark etmeden yanaklarımdan usul usul süzülürken Batuhan'ın hıçkırığı göz yaşlarıma bir yenisini daha ekliyordu. "Çok korkuyorum Bahar." "N-Neyden?" "Güneş'in sesini unutmaktan..." Göz yaşlarım mümkünmüş gibi daha da artarken yaşadığım anın ağırlığıyla tüm bedenim titriyordu. Aşık olduğum adamdan aşık olduğu kadını dinliyordum. En acısı da aşık olduğu kadının ölmüş olmasıydı... "B-Bahar... Nasıl seveceksin beni böyle? Ben Güneş'i severken-" "Aşk bulutcuk, tek bir umut bile varsa beni sevmen için, ben o umutla da yaşarım. Tekrar beni sevmen için bir umut varsa o umuttan daha büyük bir sebebim yok." Batuhan başını omzuma koyduğunda göz yaşlarını omzumda hissediyordum. "Seninle olmam Güneş'e haksızlık mı Bahar?" "Güneşle olman bana haksızlık değil miydi? Ben yaşarken, senin için yaşarken..." Batuhan sessiz kaldığında boş sınıfta birbirine karşan hıçkırıklarımız, yankılanmayı sürdürüyordu. Orada ne kadar omuzunda yattı ne kadar ağladık bilmiyordum ama saat sabah olmak üzereyken gitmek için yerimizden kalktık ve usulca sınıftan ayrıldık. Batuhan'la neydim bilmiyordum ama tek istediğim yabancı olmamaktı. Batuhan'la ne olacağımız umrumda bile değildi. İster arkadaşı olurdum, ister sevgilisi, ister ailesi olurdum, ister ölmüş sevgilisinin yerine koyduğu herhangi biri. Tek istediğim Batuhan'ın hayatında olmaktı. Bazen birini öyle seviyordunuz ki hayatınızdaki yeri yerine tek umurunuzda olan hayatında var olmak oluyordu. Ne önemi varki diyordunuz ne olduğunuzun. Yeterki bir şey olalım. Batuhan'la okuldan ayrıldığımızda sessiz geçen bir yolun sonunda oturduğum evin önüne geldiğimizde Batuhan sırtındaki gitar çantasıyla elleri cebinde gülümseyerek bana bakıyordu. Ne o konuşuyor, ne de ben konuşuyordum birbirimize bakıp veda konuşması bekliyorduk. "Bir anlamı olucaksa eğer, seni seviyorum bulutcuk." "Bir anlamı olacaksa eğer, iyiki döndün gamzeli." Batuhan'a gülümseyip usulca kollarımı boynuna doladım. oda çok geçmeden kollarını belime dolamıştı. Batuhan'ın boynundan yayılan tanıdık koku burnuma ulaştığında gülümsemiştim. "Görüşürüz." "Görüşelim bulutcuk." Batuhan'a el sallayıp kapıya ilerlediğimde, ellerini yeniden cebine sokmuş geri adımlar atarak benden uzaklaşıyordu. Eve girdiğimde sırtımı kapıya yaslayıp gözlerimi usul usul kapatıp açtım. Gözlerimden akan uykuyla odama ulaştığımda, hızla üşümüş bedenimi yatağıma bırakıp başımı geçecek kadarda yorganı üzerime çektim ve hızla ısınmayı diledim. Çok geçmeden derin bir uykunun kollarına kendimi bırakmıştım. 2 Gün Sonra; "Günaydın teyzecim! Kalk hadi kalk, kalk, kalk! Bir yakışıklı kapıda seni bekliyor." Teyzemin sesi kulaklarıma dolduğunda Hızla yorganı üstümden atarak yataktan fırladım. "Y-Yakışıklı mı?" "Evet kız! Kalk hadi." Saçlarımı yüzümden çekerken hızla yataktan kalkıp penceremin önüne ulaştığımda, pencereyi açmamla başıma yediğim ufak taş bir olmuştu. "Bahar! Özür dilerim! ya şey, ben Yani özür dilerim iyi misin?" Batuhan'ın telaşlı halleriyle gülümseyerek kollarımı pencereye yasladım. "Başıma taş yememiş olsam daha iyi olabilirdim sanırım." Batuhan saçlarını karıştırıp tedirgince gülümsediğinde bu tatlı halleri onu ısırma isteğimi giderek arttırıyordu. "Uyan diye yapmıştım..." "Sorun değil. Sabah sabah ne işin var burada?" Batuhan gülümsediğinde bende gülümsemiştim. "Arkadaşımı kaçırmaya geldim olamaz mı?" Afallayarak şaşkınlıktan açılan ağzımla, tek kaşımı havaya kaldırmıştım. "A-Arkadaşın?" "Evet! Çok düşündüm bu aramızdaki şeyin ismini. Bence arkadaş olsun." Sinirden yüzümün kızardığını hissederken meydan okurcasına gülümsedim. "Tamam. Arkadaşım! Beş dakikaya inerim." "Harika!" Batuhan'ın söyledikleri beni sinirlendirirken ona meydan okuyacağımı kafama koymuştum. Arkadaş mı olmak istiyordu? Arkadaş olurduk o halde. Hızla üzerime siyah kazağımı giyip altıma da bol bir pantolon giyerek, banyodaki işlerimi de kısaca hallettim. Saçlarımın sırtımdan dökülmesine izin verdiğimde yüzüme de hafif bir şeyler sürdüm ve montumu üzerime giyip odadan çıktım. Teyzeme dışarı çıktığımı söyleyerek veda ettiğimde, evden ayrılarak beni arabasına yaslanmış olarak bekleyen Batuhan'a, pardon! Arkadaşıma doğru ilerledim. Arkadaşmış! Göstereceğim ben arkadaşı! Yüzümdeki gergin ifadeyi olabildiğince silerek, Batuhan'ın yanına ulaştığımda Batuhan arabasının kapısını açarak eliyle geçmem için işaret vermişti. "Çok kibarsın." Batuhan kapıdan girdiğimde kapıyı arkamdan kapatarak, sol koltukta yerini aldığında hızla Batuhan'a döndüm. "Nereye gidiyoruz?" Batuhan hafifçe gülümseyip arabayı çalıştırdı. "Sürpriz gidince görürüsün!" "Tamam... Arkadaşım." Batuhan'ın yandan bakışlarını üstümde hissettiğimde umursamadan bakışlarımı cama doğru yönelttim ve akıp giden yolları izlemeye başladım. Batuhan anlaşılan kendi kendine verdiği kararlarla pişman olacağından habersizdi. ama ben onu pişman edecektim! her ne olursa olsun bizi böyle kestirip atamazdı. Bana verdiği umudu geri alamazdı. Madem Batuhan bey arkadaş diyor bizde arkadaş olacaktık. "Çok sessiz oldu. Müzik açsana!" Batuhan'ın söylediğiyle düşüncelerimden ayrılıp parmaklarımı radyoda gezdirmeye başladım. En son bir kanalda durduğumda Emir Can İğnek'in sesi kulaklarımıza dolmaya başladı. Elimi radyodan çekerek şarkıyı dinlemeye başladım. Radyoda çalan Ali Cabbar şarkısı, şu anki durumumun tam özeti gibiydi. Yanımda oturan bu adama aşıktım, o da ölen sevgilisine aşıktı ve bana arkadaşım diyordu. Gerçekten çok trajikomik bir an ve şarkı olmuştu. Bu şarkıyı Her an dayanabilirsen dayan Bahar Ali cabbar olarak değiştirebilirdim! Bence harika fikirdi. Sanırım bu şarkı şu an bana daha çok uyuyordu. "Ne gülüyorsun kız?" Batuhan'ın sorusuyla güldüğümü yeni yeni fark ediyordum. çok güzel şimdide çocuğun karşısında duygusal bir şarkıyı dinlerken Gülen, deli bir kız olmuştum. Biraz daha rezil olmalıydım bu kadarı yetmezdi! "H-Hiç." "Geldik!" Batuhan, neşeli sesiyle arabayı durdurduğunda etrafıma bakmaya başladım. Burası bir paintball sahasına benziyordu. "Ne işimiz var burada?" "Oyun zamanı! Hadi gel bizi bekliyorlar." Batuhan bir anda arabadan indiğinde, şaşkınlıkla açılan ağzımla arabadan indim. Batuhan'ın arkasından ilerlediğimde çok geçmeden gördüğüm görüntü şaşkınlıktan olduğum yerde kalmama sebep oldu. Adel, Barlas, Aslı abla, Demir abi, Sare hepsi burada üzerinde kamuflaj kıyafetler vardı. Batuhan'a doğru kahkaha atarak döndüğümde Batuhan'da gülüyordu. "Bu muydu sürpriz?" Batuhan yanımızda gelen adamdan aldığı silahı eline alarak havalı olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla bana doğru döndü. "Evet Bahar Kübra Karaca. Savaş zamanı." Tek kaşım havaya kalkarken meydan okurcasına elimi Batuhan'a uzattım. "İyi olan kazansın Batuhan Yalçın." "İyi olan kazansın Bahar Kübra Karaca." BÖLÜM SONU _____________________________ |
0% |