@peteichor_
|
benim gibi mutsuz bir aileye doğduysanız o kağıda çizebileceğiniz tek hayal; mutluluğunuz olurdu.
4. BÖLÜM: KAÇIRILMA "Adel, güzelim uyan hadi geç kalacaksın!" Yeni güne tabii ki Güneş'in sesiyle uyanmıştım. Beni şaşırtan Güneş'in cırlamadan, insanca uyandırmasıydı. Bugün kendimi olabildiğince bitkin hissediyordum, dün epeyce yıpranmıştım. Barlas'ın yaptığı şey geçmişimdeki yaraları hatırlatmıştı bana. Orada kapalı kalmak babamı hatırlatmıştı ,babamdan korkan annemi, hiç bir suçu olmayan kardeşimi hatırlatmıştı. Bir an önce hayatımı düzene sokup kardeşimi o evden almalıydım. Henüz dört yaşındaydı Görkem. Benim gibi büyümemeliydi, benim gibi o da kaçmalıydı, o evden. Annemi de defalarca çağırmama rağmen yanıma gelmemişti, baban bizi öldürür demişti hep. Babam zaten ruhumu yeterince öldürmüştü. Annem kendi kararıyla kalabilirdi ama kardeşime bunu yaşatmasına izin vermeyecektim. Gerekirse ölecektim ama kardeşimi kurtaracaktım. "Adel?" Daldığım düşüncelerimden kurtulmamı sağlayan Güneş'in endişeli sesiydi. Zihnimde öyle bir geriye gitmiştim ki sanki her şeyi baştan yaşıyordum. "Efendim?" Güneş, yanıma oturup eliyle saçımı geriye atmıştı. "Kuzum İyi misin sen? Yorgun görünüyorsun." "Dünün yorgunluğu... iyiyim merak etme. Hadi sen çık bende hazırlanıp çıkarım." Güneş başını sallayıp yanağımdan öptü ve ayağa kalktı. "Görüşürüz kuzum." El sallamakla yetinmiştim. Güneş odadan çıkınca saatin yedi olduğunu görerek sıcak yatağımla üzülerek vedalaştım. Artık hazırlanmalıydım. Önce kısa bir duş alıp saçlarımı tepeden topladım sonra mavi,dizime kadar olan askılı elbisemi giydim, yüzüme de hafif bir şeyler sürdüğümde hazırdım. Beyaz kot ceketimi de giyip evden çıktım. Otobüs durağına geldiğimde durağa oturup otobüs beklemeye başladım. Kulaklığımı çıkartıp kulağıma taktım, otobüs gelene kadar müzik dinlemek iyi gelirdi. Çok geçmeden gelen otobüse bindim ve cam kenarına oturup yolu izlemeye başladım. Aklıma Barlas gelmişti. Dün taksiye binerken beni camdan izliyordu, kısa da olsa bana bakarken bakışlarında bir şey yakalamıştım; pişmanlık... Bir an için pişman bakıyordu gözleri. sanki yaptığı şey onu da en az benim kadar üzmüştü. Dün ona bir şey söylemeden bağırıp çağırıp çıkmıştım evden. Haklıydım evet yaptığı berbat hissettirmişti, ona nefes alamıyorum dediğimde umursamadan beni orada bırakmıştı. Şimdi neden aklıma geliyor bilmiyordum. Onda bir şey vardı o orman gözlerde bir şey vardı, bazen dünyanın en sert en soğuk insanı gibi bakıyordu bazende bakışları insanın içini ısıtıyordu. Şu ana kadar bana bakarken sadece sert ve soğuktu bakışları. O sıcak bakışları Denize ve Aysun ablaya bakarken yakalamıştım. Belki de o bakışları soğutan yaşadığı bir şeydi ama ne? Neler düşünüyorum ben böyle? Beni ilgilendirmez. Uyuz adamın teki! hem bir daha gelmez zaten. Gelmez Yani değil mi? Evet evet gelmezdi! Düşüncelerim otobüsün durağıma yanaşmasıyla son bulmuştu. O kadar dalmışım ki az daha durağımı kaçırıyordum. "Pardon!" "Geçebilir miyim?" "Bir saniye!" Ve Sonunda zor da olsa inmiştim. Kulaklığımı çantama koyup hızla okula yürüdüm. Okula geldiğimde okulu açtım ve içeri girdim. Cumartesi nöbetçi olduğum için anahtar bendeydi. Sınıfları havalandırdım, o günden kalan kalemleri , oyuncakları toplamaya başladım. Her şeyi topladıktan sonra kapı çaldı. Servis gelmişti. Bazı çocuklar servisle, bazı çocuklar aileleriyle gelirdi. Servisle gelen çocukları karşılamak için çıktım ve servisin önüne ilerledim. "Hoş geldiniz! Günaydın ballarım!" "Günaydın öğretmenim!" Hep bir ağızdan söyledikleri şeyle gülümsedim. Öğretmenim demelerine zar zor alışıyordum. Garip gelse de hoşuma gidiyordu hepsini sırayla içeri aldıktan sonra terliklerini giymelerini bekledim. Çantalarını da yerleştirdikten sonra hepsini kendi sınıflarına aldım. "Günaydın Adel!" "Günaydın Beyza abla!" Beyza abla burada uzun zamandır çalışan öğretmenlerden biriydi. Bugün servise o çıkmıştı. Burada en sevdiğim öğretmen o olabilirdi her zaman anlayışlı ve sıcak kanlıydı. İlk geldiğimden beri okulda olan sorunları her zaman onunla paylaşırdım ve mutlaka bir Çözüm bulurdu. Beyza abla bana gülümsedi ve sınıfına gitti şu an için üç sınıftık. Ben Beyza abla ile çalışıyordum stajyer olduğum için bir sınıfım yoktu. Kapı çaldığında diğer iki öğretmeninde geldiğini düşünerek onları karşılamaya gittim. Tahmin ettiğim gibi gelen Gamze abla ve Seray ablaydı. Gülümseyerek kapıyı açtım. "Hoş geldiniz!" "Hoş bulduk fıstık." Bunu söyleyen Seray ablaydı. Onu da çok severdim tatlı bir kadındı. "Hoş buldum canım." Gamze ablayada gülümseyip hafifçe başımı salladıktan sonra hepimiz sınıflara dağılmıştık. "Adel kapıya bakar mısın?" Beyza abla söyleyene kadar kapı çaldığını Bile fark etmemiştim. Beyza ablaya başımı sakladıktan sonra kapıya doğru ilerlemeye başladım. Deniz gelmişti ve şey... Barlas da gelmişti. Anlam verememiştim, her şeye rağmen utanmadan gelmişti yine. Beni o tuvalete kapatmasına rağmen, gece yatağında uyanmama rağmen, bağırış çağırış kavgamıza rağmen gelmişti. Karşımda simsiyah bedeniyle, yeşil gözleriyle öylece duruyordu. "Hoş geldin Deniz." Deniz gülümsemişti. Barlas bozulsa da bozuntuya veremeden gözlerini üzerimde gezdirmeye başladı. "Hoş buldum Adel!" "Bana yok mu?" Barlas'ın sesiyle ona döndüm ama göz teması kurmuyordum. Sesi biraz yumuşaktı anlayamamıştım. "Pardon?" "Bana diyorum, hoş geldin yok mu?" Başımı sallayıp belli belirsiz zoraki bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma. "Sizde hoş geldiniz." Söylediğim şey kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Yine başa döndük Yani? Peki öyle olsun bakalım." Cevap vermemiştim. "Hadi Deniz geçelim." "Görüşürüz öğretmen hanım!" Cevap vermeden kapıyı kapattım ve arkamda bakan yeşilleri bırakarak Denizle sınıfa ilerledim. "Beyza abla ne yapacağız bugün?" Beyza abla bana dönüp gülümsedi. "Bugün ilk önce çocuklara hayallerini resim çizmelerini isteyeceğiz. Hadi oturttur çocukları bende kağıtları alıp geleceğim." "Tamam!" Beyza abla kağıtları almaya giderken bende dağınık halde olan çocukları bir araya toplamak için onlara doğru döndüm. "Çocuklar! Hadi masaya! Resim zamanı!" "Oley!" Hep bir ağızdan sevinç nidaları attıkları sırada Beyza abla sınıfa girmişti. Bana kağıtları uzattığında hızla elinden alarak beklentiyle Beyza ablaya döndüm. "Sen herkesin önüne birer tane bırak canım." Başımı sallayıp kağıtları aldım ve herkesin önüne birer tane bıraktım. Boyaları da dağıttıktan sonra hazırlardı. "Evet çocuklar şimdi sizden istediğim bu kağıda hayalinizi çizmeniz. Sadece çizin renklendirin ve sonra onları evde ailenize göstereceksiniz! Anlaştık mı?" "Anlaştık!" Çocuklar hep bir ağızdan konuştuklarında çoktan resimlerini çizmeye başlamışlardı. O an o kağıdın kendi öndümde olduğunu hayal ediyordum. Onların yaşında olduğumu... Beş yaşındaydınız ve önünüze bir kağıt birkaç kalem koyuluyordu. Ve sizden o küçük kağıda sadece bir kaç kalemle hayallerinizi çizmeniz bekleniyordu. O yaştayken neyi hayal ederdik? Bir sürü oyuncak mı? Yoksa parkta saatlerce oyun oynamayı mı? Ya da bir sürü şeker mi? Normal bir ailede büyüdüyseniz isteyecekleriniz bunların ötesine geçemezdi. Ama eğer benim gibi mutsuz bir aileye doğduysanız o kağıda çizebileceğiniz tek hayal; mutluluğunuz olurdu. Düşüncelerimi başımı iki yana sallayarak uzaklaştırdım ve yeniden ilgiyle hayallerini resmetmeye çalışan çocuklara döndüm. Aradan geçen yarım saatin Sonunda telefonum çalmıştı. Sınıftan çıkıp telefona baktım, arayan Aslı hanımdı. Çatık kaşlarla telefonu açtım. "Alo?" "Merhaba Adel Hanım." "Merhaba." "Rahatsız ediyorum ama sizden bir şey rica edecektim." "Tabii buyurun." "Deniz'i bugün almaya gelemeyeceğiz de siz çıkışta getirebilir misiniz? Gerçekten önemli işlerimiz var. Deniz sizden başka kimseyle gelmez." "Şey... tabii getiririm Aslı hanım." "Oh, çok teşekkür ederim tatlım, ben sana adresi mesaj atacağım iyi günler !" Telefonu kapattıktan sonra Derince ofladım. Umarım Barlas yine orada olmazdı. Sınıfa gittiğimde Deniz heyecanla yanıma geldi. "Adel! Bak resmime!" Resimde bir ev ve ağaç vardı onun yanında da beş kişi duruyordu. Merakla sordum. "Çok güzel olmuş tatlım. Kim bunlar bakalım." Deniz minik parmağını resmin üstünde gezdirerek konuşmaya başladı. "Bu annem, bu babam, bu amcam, bu da sen!" Beni çizmesinden çok Barlas'ın yanında ve el ele çizmesine şaşırmıştım. Gerçi herkes el eleydi ama ben neden Barlas'ın yanındaydım ki. Ben ne diyordum Ya alt tarafı bir resim. Düşüncelerimden sıyrılıp oturduğum yerde Deniz'i yanıma çektim. "Çok beğendim tatlım hadi bunu çantana koy bakalım." Deniz başını sallayıp koşarak çantasına doğru gitti. Hala neden el ele olduğumuzu düşünüyordum. Neden bu kadar ciddiye alıp kafama taktım bilmiyordum ama garip hissetmiştim çok garip... "Adel! Çocuklar resmini bitirince çizgi film açarız biraz dinlensinler!" "Tamam Beyza abla!" Çocuklar resmini bitirdikten sonra onlara çizgi film açmıştık. Daha sonra öğle yemeğini de yediklerinde biraz bahçede oynatıp, bir kaç oyun daha oynadıktan sonra çocukları servis için hazırlamıştık. Bugün tek ailesiyle gelen Deniz olduğu için servisi yolcu ettikten sonra diğer öğretmenlerde çıkmıştı. Onlara açıklama yaptıktan sonra önce Deniz'i hazırlamış, sonrada ona beklemesini söyleyip kendim hazırlanmaya başlamıştım. Uzun bir gün olmuştu ancak keyifliydi çocuklarla vakit geçirmek her zaman için beni mutlu ederdi. Hazırlandıktan sonra sınıftan çıkıp bahçede sallanan Deniz'in yanına gittim. "Hadi tatlım gidelim!" Deniz koşarak yanıma gelmişti. Deniz'in Elini tuttum ve kapıya çıkıp okulu kapattım. Denizle Aslı hanımın gönderdiği konuma gitmek için taksi durağına yürümeye başladık. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Biz durağa yürürken arkamda bir hareketlilik hissetmiştim. Okuldan çıktığımızdan beri arkadaki arabanın bizi takip ettiğini hissediyordum. Fazla paranoyaktım belki ama takip edilmediğinizden emin olmak için bir sokağa girdim. "Adel nereye gidiyoruz?" "Bir dakika tatlım." Deniz'i korkutmak istemediğim için beklemesini söylemiştim. Yanılmadım, araba bizimle aynı yönde dönmüştü. İçimde bir korku hayat bulurken ne yapacağımı bilemeyerek Deniz'i kucağıma aldım. "Adel! Ne oldu?" "Korkma birtanem biraz hızlanacağız sadece." Deniz cevap vermedi ama korktuğu her halinden belliydi. Bir anda hızlanıp koşmaya başladım. Arabanın durduğunu hissettim ama bu sefer bizi takip eden kalabalık ayak sesleriydi. Korkum giderek artarken gücüm azaldığını hissediyordum Bir anda önüme iki adam çıkmıştı arkamı döndüğümde iki adamın da arkamda beklediğini fark ettim. "Ne istiyorsunuz?!" "Çocuğu!" İçlerinden en iri yarısı konuşmuştu. Bu adamlar kimdi ve Deniz'den ne istiyorlardı? "Küçücük çocuktan ne istiyorsunuz!?" "Sen karışma! Çocuğu bize ver ve gidelim!" Karşımdaki adamın kararlı sesiyle Deniz'i mümkünmüş gibi daha da sardı kollarım. "Asla!" "Alp çocuğu al!" Alp denen adam üzerime doğru yürüdüğünde Deniz'e daha sıkı sarılmıştım. "Adel korkuyorum." Deniz'in endişeli sesi kulaklarıma dolduğunda iyice korkmuş ve gerilmiştim. "Korkma tatlım, bir şey olmayacak." "Uzak durun bizden!" Alp denen adam Deniz'i elimden çekiştirmeye başlayınca bağırmaya başladım. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Bağırmama son veren şey ensemde hissettim o inanılmaz acıydı. Bilincimi kaybederken son hatırladığım bir adamın beni kucağına alması olmuştu. "Kadını da alıyoruz!" Son duyduğum sesten sonra bilincim tamamen gitmişti, karanlık beni tamamen içine çekerken tek düşündüğüm Deniz'di... BÖLÜM SONU _____________________________ Duyuru; Kitap hakkında konuşacağım, yeni bölümlerden sizleri haberdar edeceğim bir kanal açtım. Kanal whatsApp üzerinden katıldığınızda numaranız ve adınız kanalda gözükmeyecek. Linkini buraya bırakacağım. Hoşça kalın 💙🦋 WhatsApp'ta Yağmur / Petrichor🦋 kanalını takip edin: https://whatsapp.com/channel/0029VaEbQO79cDDVUw06iy0e Eğer bu linkten ulaşamazsanız İnstagram hesabımdaki attığım hikaye de de link var💙 Yeni bölüm sizlerle! umarım seversiniz... yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm en kısa zamanda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡 TikTok: petrichor0_1 İnstagram: peteichor_0 ✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨ _____________________________ |
0% |