@peteichor_
|
"Bir insana kendinizi sevdirmeniz için o gülümsemenin onun çıkarı uğruna olması gerekirdi..." 40.BÖLÜM: SAVAŞ ZAMANI "Evet takımlarımızı belirledik. Birinci takım; Adel, Batuhan, Demir, ikinci takım; Barlas, Kübra, Sare, Aslı. İlk takımda zaten iki erkek olduğu için takımlar bu şekilde ayarlandı. Kurallar anlattığım gibi. Başarılar arkadaşlar!" Paintball sahasında ki görevli adam, takımları belirleyip kuralları bize anlattıktan sonra bizi koskoca paintball sahasında, boya dolu silahlarımız, kamuflaj tulumlarımızla baş başa bırakarak, sehir odasına çekilmişti. Burada ne işimiz olduğunu hala anlayamasam da bu parlak fikir tabii ki Batuhan'dan çıkmıştı! Batuhan ve Bahar hırsla birbirilerine bakarlarken gülmemek için dudaklarımı bastırıyordum. Oyun değilde savaşa gelmiş gibi bir tavırları vardı. "Batu! Hey! Buraya baksana ya hadi." Sesim Batuhan'a ulaştığında sonunda bizi fark etmiş, yanımıza gelmişti. Takım halinde bir çember oluşturduğumuzda Batuhan anlam veremediğim bir hırsla, dünyayı kurtaracak güçteki planlarını anlatmaya başladı. Evet arkadaşlar dünya için savaşacakmış gibi davranıyordu. "Arkadaşlar bu artık bir gurur meselesi! Bu oyunu kazanmadan hiç birinizi bırakmam. Alıyoruz bu oyunu! Maviş, Demir abi. Bu oyun bizimdir! Savaş zamanı." Gülmemi bastırmaya çalışırken, Demir abiye döndüm. Beni asıl şaşırtan şey ise Demir abinin yüzünde de aynı hırsı görmekti. Bir gözü Aslı ablada, hırsla birbirlerine bakıyorlardı. Biz mi? Biz Barlasla birbirimize yavru kedi bakışları atıyorduk. Sevgilimle beni farklı takımlara koymaları bir tek benim hoşuma gitmemişti. Barlas bana doğru öpcücük attığında gülümseyerek bende ellerimi kalp şeklinde birleştirip ona doğru yollarmışçasına uzattım. "Maviş! Düşman o düşman!" Batuhan'ın sesiyle bana sinirle bakan Demir abi ve Batuhan'a döndüm. "Peki ya tamam! Hadi gidelim." Barlas'ı çekiştirerek ilerlediklerinde benimde Barlas'dan bir farkım yok gibiydi. Onlarda, bizde gözden kaybolduğumuzda geniş alanda ilerlemeye başladık. "Arkadaşlar dağılıyoruz. Çok dikkatli olun bu oyunu biz kazanacağız! Aslı'yla iddiaya girdik. Bakın, bir hafta boyunca yemekleri ben yapmak zorunda kalırsam yardıma gelirsiniz! Anlaşıldı mı?" Dudaklarımı birbirine bastırarak ciddi ifademi korumak için verdiğim büyük çabayla başımı salladım. "Güzel! Dağılın." Batuhan, Demir abi ve ben bir yana dağıldığımızda, elimde boya dolu tüfekle tedirgince ilerlemeye başladım. gerçekten savaşta gibi hissediyordum. Bu his garip, bir o kadarda eğlenceli bir histi. Bir süre ormanda ilerledikten sonra Ağaca yaslanmış bir Avcı edasıyla etrafı izleyen Barlas'ı fark ettim. O kadar tatlı duruyordu ki, gidip yanaklarını sıka sıka sevmek istiyordum. Tabii düşmandık, yapamazdım... belki de yapabilirdim. Bir süre düşündükten sonra Batuhan'dan ve Demir abiden yiyeceğim azarları göze alıp Barlas'ın arkasından Barlas'a doğru ilerleyerek ayaklarımı hafifçe kaldırıp, ellerimi Barlas'ın gözlerine kapattım. "Kimim ben?" "Düşmanım?" Gülerek ellerimi Barlas'dan ayırarak Barlas'ın karşısına geçtim. "Düşmanın demek?" Barlas güldüğünde bende gülmüştüm. Birlikte ormanda ilerlemeye başladığımızda sessizliği bozan ben olmuştum. "Şimdi benim seni vurmam gerekiyor değil mi?" "Vurmadın mı zaten?" Afallayarak yerimde durup Barlas'a döndüm. "Nasıl yani?" "Kalbimden vurdun diye hatırlıyorum ama, yanlış mı hatırlıyorum?" Gülerek önüme döndüğümde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Batuş beni öldürecek! Ama sana kıyamam ki ben..." "Ya demek kıyamazsın? Nasıl kıyamazsın anlatsana biraz." Barlas gülümseyerek bana doğru adımladığında tedirgince geriye doğru adım atmaya başladım. "N-Ne yapıyorsun?" "Ne yapıyorum?" Barlasla aramızdaki mesafe sıfıra indiğinde sırtım ağaçla buluşmuştu. Barlas usulca yüzüme doğru yaklaştığında gözlerimi kapattım. Dudaklarımız birleşeceği sırada, bilin bakalım ne oldu? Evet! Silah sesi... "Maviş!" Batuhan Barlas'ı vurmuş ve sinirle bize doğru gelmeye başlamıştı. "Pis hain! Neden vurmadın Barlas'ı? Düşman o kızım, düşman!" Barlas benden ayrıldığında dudaklarımı büzerek yavru kedi bakışlarımı Batuhan'a yönelttim. "Kıyamadım ki..." "Of Adel!" Tam o an bir silah sesi daha duyarak silahın sahibine döndüm. bu kez vurulan kişi Batuhan olmuştu dudaklarımı ısırıp gözlerimi kapattım. Batuhan'ı vuran Kübra'ydı ve şu an Batuhan'ın sinirini tahmin etmek çok zordu... "Adel!" "Batuş'um..." Batuhan'a ne kadar kedi gibi baksam da şu an benim bakışlarımdan daha etkili olan bakışlar, Kübra'nın Zafer bakışlarıyla. Batuhan sinirden kıp kırmızı olduğunda, bir anda sağımda Aslı ablanın sesini duydum. "Dur!" Sare silahını Demir abiye doğru döndürmüşken bir anda Aslı abla Sare'yi durdurup Demir abiyi vurmuştu. "Kocamı sadece ben vurabilirim!" Demir abinin yüz ifadesini öfkeli beklesem de vurulduğu halde, Aslı ablaya aşık aşık bakarak yanımıza iyice yaklaşmıştı. "Daha kaç kez vurulacağım sana be güzelim?" Aslı abla, Demir abiye aşık aşık bakarken bir anda oyunda olduğumuzu hatırlayıp Sare'yi vurmuştum. Sare'den sonraki durağım tabii ki Aslı abla olmuştu. Onu da vurduktan sonra herkesin bakışları beni buldu. "E kazandım galiba?" Barlas gülerek belimde kendine doğru çektiğine, Batuhan'ın sinirli bakışlarıyla gözlerimi kaçırarak tedirgince gülümsedim. "İntikamım acı olacak!" Batuhan'a dudaklarımı büzerek baktığımda bakışları ne kadar yumuşamaya hazır olsa da kendini zor tutuyormuş gibiydi. Sare gülümseyerek sessizliği bozdu. "Oyun bitti o zaman... Adel kazandı, ama sonuçta Adel'in takımı da kazanmış oldu. Bizim takımdan herkes öldü..." Batuhan yeni fark ediyormuş gibi zaferle gülümsedi. "Evet doğru! Biz kazandık." Kübra sırıtarak Batuhan'a döndü. "Ben seni vurdum Ya, gerisi önemli değil bulutcuk." Batuhan'ın yandan bakışları Kübra'yı bulduğunda gülmemek için kendini tuttuğu ortadaydı. Kaybetse de kaybetmek hoşuna gitmiş gibiydi... "Hadi gidelim." Barlas'ın sesiyle gözlerim Barlas'ı buldu. "Nereye gideceğiz?" Barlas gülümseyerek elimi elinin arasına aldı. "Dağ evine gideceğiz. İki gün ufak bir tatil yapalım dedik. İtirazı olan?" Herkes gülmeye başladığında herkesin halinden memnun olduğunu anlayarak geldiğimiz yere doğru yeniden yürümeye başladık. Çok geçmeden girişe ulaştığımızda, kabinlere giderek üstümüzü değiştirdik. Herkes arabalara dağıldığında, Aslı Abla Ve Demir abi bir arabayla, Barlas ve ben Bir arabayla, Sare, Kübra ve Batuhan da bir arabayla gidecektik. Herkes arabada yerini aldığında Barlas çok geçmeden arabayı çalıştırarak dağ evine giden yollarda ilerlemeye başladı. "Adel, Bahar Batuhan'ın-" "Biliyorum..." Barlas bildiğime şaşırmamış gibiydi. "Ne düşünüyorsun? Batu Güneş'e ihanet ettiğini düşünüyor..." Buruk bir gülümsemeyle karşılık verdim Barlas'a. "Biliyorum... Güneş'in ölümü neredeyse yedi ay oluyor Barlas ve hiç birimiz onu unutmadık evet. Ve unutmayacağız da... Ama hayat böyle bir şey, unutmak insanın doğasında var..." Barlas sessiz kaldığında dudaklarımı yeniden araladım. "Unutmasa da mutlu olmak zorunda. Güneş benim çocukluğum, hayatım, her şeyimdi ama yaşamak zorundayız. Batuhan da yaşamak zorunda. Mutlu olmak zorunda. Eninde sonunda o da bunu anlayacaktır. Zamana bırakmak en iyisi." "Haklısın sevgilim... Batuhan sadece korkuyor." "Bu bana çok tanıdık birini hatırlattı ama kimi acaba?" Barlas merakla gözlerini gözlerime çevirdi. "Ney anımsatıyor?" "Batuhan'ın korkaklığı." "Kimi?" "Seni, sende korkaktın Barlas Korhan. Sen tanıdığım en korkak adamdın." Barlas hafifçe gülümseyip kafasını iki yana sallayarak tekrardan yola odaklandığında, bakışlarımı cama çevirdim. Ortamda oluşan sessizliği bozmak için dudaklarımı araladım. "Baksana mart ayına girmek üzereyiz! Yavaş yavaş kış bitiyor... Kar da yağmadı bu sene!" Benim sitemli sesim Barlas'ı güldürmüştü. "Seneye yağar güzelim. Kar sever misin?" "Severim. Bembeyaz oluyor her yer. Bu kirli dünya beyazlara büründüğünde, çok daha masum görünüyor insana." Barlas'ın dudaklarının kıvrıldığını gördüğümde benimde dudaklarım istemsizce kıvrılmıştı. "Mart gelmiş vay be! Bir kaç ay sonra okulun bitiyor." Gülümseyerek başımı salladım. Son sınıfta neyseki çok az derse katılarak seneyi tamamlamıştım. Haziran ayında mezun oluyordum. Artık rahat bir nefes alma zamanım gelmişti. Yolun devamı sessiz geçerken çok geçmeden dağ evine ulaşmıştık. İlk ulaşan biz olmuştuk. Arabadan inip Eve doğru adımladığımızda Barlas cebinden çıkarttığı anahtarla kapıyı açmış, geçmem için izin vermişti. İçeri adımladığımda Barlasla olan anılarım birer birer gözlerimin önünden geçmeye başladı. Annemin ölümünden sonra buradan gitmeye çalışmam, Barlas'ın beni durdurması, kavgalarımız, danslarımız, korkularımız, heyecanlarımız... "Güzelim?" Barlas'ın sesiyle kendime geldiğimde Barlas beni kendine çekmiş başımı göğüsüne yaslamıştı. "İyi misin?" "İyiyim..." Barlas dudaklarını saçlarıma bastırdığında huzurla gülümsedim. "Düşünüyordum." "Ne düşünüyordun?" Başımı hafifçe kaldırıp çenemi Barlas'ın göğsüne yaslayarak gözlerimi gözleriyle buluşturdum. "Yaşadıklarımızı... Seni, beni." "Hep düşün, hep bizi düşün." Barlas bu kez yüzüme eğilip burnumu öptüğünde hafifçe gülümseyerek Barlas'dan ayrıldım. salondan usul usul arka bahçeye doğru ilerlemeye başladım. "Barlas! Sirius orada." Heyecanla Barlas'a Sirius'u gösterdiğimde gülümseyerek yanıma geldi ve arka bahçenin kapısını açarak bahçeye çıktı. Sirius, bizi görür görmez heyecanla önce Barlas'ın üzerine atlayıp ardından benim üzerime atlamıştı. Beni tanımasıyla mutlulukla gülümsedim. Bazen bir hayvanın hisleri, insanın hislerinden daha kıymetli geliyordu size. Çünkü biliyordunuz ki o hayvanın hislerinde ne kötülük vardı ne de çıkar. O sizi başını okşadığınız için hatta ona sunduğunuz bir gülümseme için bile sevebiliyordu. Ama insan öyle değildi insana kendinizi sevdirmek için bir gülümseme yetmezdi, bir insana kendinizi sevdirmeniz için o gülümsemenin onun çıkarı uğruna olması gerekirdi. "Sirius oğlum!" Barlas Sirius'un boyuna gelip onunla oynamaya başladığında bahçedeki salıncağa oturup keyifle onları seyretmeye başladım. Sirius Barlas'a heyecanla pati veriyor, yüzünü yalıyordu. Barlas Sirius'dan en ufak bir rahatsızlık duymadan her hareketini gülümsemesiyle karışıyordu. "Biz geldik!" Batuhan'ın sesiyle bakışlarım bahçe kapısının önündeki Batuhan, Kübra, Sare, Aslı abla ve Demir abiyi buldu. Anlaşılan bir anahtarda Demir abide vardı. "Hoş geldiniz." Yerimden kalkıp onlara ilerlediğimde onlarda gülümseyerek bana doğru geliyorlardı. "Bugünkü planımız ne?" Heyecanla sorduğum soruya ilk tepki Aslı abladan gelmişti. "Önce bir yemek yiyelim de bakarız! Saat dört olmak üzere ve sabahtan beri bir şey yemedim!" Gülümseyerek Aslı ablanın yanına ilerledim. "Ne yesek ki?" Batuhan heyecanla, "Pizza! Pizza söyleyelim hadi." Kimseden itiraz duymadığınızda herkesin pizza yeme fikrine ikna olduğunu anlamıştık. Demir abi ve Batuhan pizza söylerlerken bizde bahçe masasına oturmuş sohbete dalmıştık. Bir süre sohbet etmeye devam ettikten sonra çok geçmeden gelen pizzalarımızı masaya bıraktık. Hep birlikte yıllardır yemek yememiş gibi pizzalara saldırdığımızda, pizzaların bitmesi on dakika bile sürmemişti. Doyduğumu hissettiğimde keyifle gülümseyip arkama yaslandım. "Doymuşsun." Barlas'ın mırıltısı kulaklarıma ulaştığında afallayarak gülümsedi. "Ne?" "Gülümsüyorsun ya, doymuşsun diyorum." Barlas gülümseyip dudaklarını yanağıma bastırdığında herkesin bize baktığını hissederek hızla doğrulup yüzümdeki gülümseyi bastırmaya çalışarak masaya yaslandım. "Hı Hı doydum." Masada oluşan sessizliğin sonunda yapmak istediğimiz şeye karar vererek salona geçmiştik. Kararan havayla yıldızlar gökyüzünde kendini belli ederken Barlas'ın bir gözünün gök yüzünde olduğunun farkındaydım. Film izlemeye karar vererek televizyonun karşısına geçtiğimizde kumanda Demir abinin elindeydi. "Ne tür izleyelim?" "Komedi." "Korku." "Korku." "Korku." "Korku." "Korku." Bilin bakalım komedi diyen kimdi? Evet doğru bildiniz! Tabii ki bendim. Ama bilin bakalım yine kimin istediği sonucu alamamıştık. Yine doğru bildiniz... Tabii ki yine ve yine benim ısrarlarım kayıtsız kalmıştı. Ben hariç herkes korku filmi istediğinden şu an ki seçeneklerin hepsi korku filmiyle sınırlıydı. Sıkıntıyla kollarımı birleştirerek koltukta yanımda oturan Barlas'a doğru yaslandım. "Korkma, ben seni korurum." "Kimden koruyacakmışsın?" "Korktuğun ne varsa, hepsinden." Gülümseyerek yanımda duran yastığı kucağıma alarak Barlas'a daha çok sokuldum "Bana değilde yastığa mı güveniyorsun?" Barlas'a göz devirip yaptığı saçmalığı anlamasını bekliyordum. Barlas yastığı kıskanmıştı. "Hayır! Yani senin yerin başka, onun yeri başka." Barlas bir anda yastığı elimden çekmeye çalıştığında şaşkınlıkla yastığımı kurtarmaya çalışmıştım. Kahramanımı elimden alıyordu. "Ya bırak! Deli misin be adam? Yastık o yastık!" "Ben varken ne yastığı?" Oflayarak pes edercesine elimdeki yastığı Barlas'ın alıp yan tarafa doğru hırsla atmasına izin verdim. Utanmasa yastığı yumruklayacaktı. "Evet Dabbeye karar verdik!" "Hepinizden nefret ediyorum!" Tabi ki bunu söyleyen bendim. Kimse beni umursamadığında filmi açıp keyifle arkalarına yaslanmışlardı. Bir yanımda Barlas, bir yanımda Batuhan oturuyordu. Batuhan'ın yanında Kübra onun yanında ise Sare oturuyordu. Bizim yanımızdaki koltukta ise Demir abi ve Aslı abla oturuyordu. Film başladığında daha ilk sahneden attığım çığlık tüm gözlerin bana dönmesine sebep oldu. "Siz istediniz! Katlanın şimdi." Barlas gülerek beni daha da kendine çektiğinde daha çok ona sokulmuştum. Film boyunca tek bağıran hatta onlara göre abatı tepkiler veren kişi olarak hepsi benimle dalga geçiyordu. Filmin sonunda zaferle gülümsedim. "Bakın izledim işte!" Batuhan alayla gülümsedi. "Evet güzelim, izledin sayende bizim alt yazısız izleyeceğimiz son film bu oldu. Soran gözlerle Batuhan'a döndüm. "Artık kulaklarımız yok ondan bahsediyorum. Mecbur alt yazılı izleyeceğiz." Göz devirerek Barlas'a döndüğümde bir anda elektrikler gitmişti. Korkuyla çığlık attığımda Batuhan yine gülmüştü. "Hala biraz duyuyorum sanırım tam sağır olamadım. Ha gayret maviş!" Dirseğimi Batuhan'a geçirirken Batuhan acıyla inlemişti. "Barlas çok karanlık ne yapacağız?" Barlas'ı ne kadar göremesemde Demir abiye döndüğünü hissediyordum. "Mum var mı abi? Hiç biliyor musun?" "Bir bakalım kardeşim bodrumda vardır belki ." Barlas'ın hareketliliğini hissettiğimde hızla elinden tutup durdurdum. "Gitme korkuyorum." Barlas dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Korkma güzelim hemen gelicem." Çaresizce Barlas'ın elini bıraktığımda gerçekten korktuğumu hissediyordum. Karanlığı ve kapalı alanları hiç bir zaman sevmedim. Bana her zaman babamın beni kapattığı odaları, dolapları, ondan saklanırken kaçtığım karanlık sokakları hatırlatıyordu. Dolan gözlerimi kırpıştırarak korkumu unutmayı diledim. Tam o an beni kendine doğru çeken ellerle o güven veren ses kulaklarıma ulaştı. "Buradayım maviş korkma. Barlas gelecek birazdan. Hem karanlığı düşünme sanki her yer aydınlık gibi davran." Batuhan'ın kolları beni sararken fısıldayarak konuşuyordu. "Öyle geçiyor mu?" "Geçiyor tabii. Denemek ister misin?" Hevesle gülümsedim. "Evet, ne yapacağız?" "Şimdi bir yere sabit odaklan ve şu an olmak istediğin yeri hayal et. Sanki o nokta da hayalini kurduğun yer varmış gibi düşün ve odaklan. Bir süre sonra gerçekten orada olduğunu hissedeceksin." Batuhan'ın söylediklerini uygulayarak gözlerimi bir noktaya sabitledim ve bir kumsal hayali kurmaya başladım. Barlas ben ve tüm sevdiklerim o kumsalda herkes bir yerde ağız dolusu kahkahalarla eğleniyordu. Bu görüntü gözlerimde hayat bulduğunda, Merakla Batuhan'a döndüm. "Batuş bu, bu mucize gibi. Gerçekten oldu. Karanlığı unuttum. Sen bunu nereden öğrendin?" "Küçükken en çok karanlıktan korkardım. Yetimhanede ışık açık uyumak yasaktı tabii. Orada bu taktiği kendim keşfettim. Korkuyla yüzüme yorganı çekiyor ve sanki başka bir yer görüyormuş gibi hayallere dalarak karanlığı unutuyordum. Yorgan artık benim süper kahramanım olmuştu, altındayken kendimi her şeyden koruyormuş gibi hissediyordum." "Batuş..." Buruk bir gülümseme geçti dudaklarımdan kollarımı Batuhan'ın beline sardığımda o an fark ettiğim en derin duygu kardeşlik duygusu olmuştu. Batuhan aylardır bana bir kardeşten farksız davranıyordu. Her heyecanımda, korkumda, mutluluğumda yanımda dimdik duruyor beni her şeyden koruyordu. Ve bugün beni koruduğu en tuhaf şeylerden birimde karanlık olmuştu. Batuhan beni bugün karanlıktan korumuştu. Batuhan artık benim abim gibiydi ve umarım bu dostluğunu hiç bir zaman kaybetmezdim. BÖLÜM SONU _____________________________ |
0% |