@peteichor_
|
"Öyleyse bu dünyada güzel bir ruha sahip olan insandansa koca bir aileye sahip olan insan daha yalnızdı." 43.BÖLÜM: GÜZEL RUHLAR "B-Bu çok güzel... Bulutların arasındayız!" Barlas hayran hayran beni izlerken benimde bakışlarım, bir o kadar hayran olmuşçasına, bembeyaz bulutların arasında geziyordu. Şu an renkli bir balonun içinde, bulutların arasında, usulca süzülüyorduk. Bir gün önce salıncakta kurduğum hayal, yalnızca bir kaç saat sonra gerçek olmuş gibiydi. Eğer hayatınızda hayallerinize, kendini dahil eden, hayalinizi kendi hayali yapan biri varsa, hep kalmalı. çünkü o kişi hayal ettiğiniz her şeyi bir anda hayatınızın bir parçasına çevirebilir. Hayal diye kestirip attığınız bir şeyin içinde kendinizi bulabilirsiniz. "Evet öğretmen hanım. Bulutların arasındayız, gökyüzündeyiz..." Barlas'a gülümseyerek baktığımda Barlas iki elimi elleri arasına alıp dudaklarına götürdü. "Nereden aklına geldi? Bir günde nasıl..." Barlas ne demek istediğimi anlamışçasına dudağının kenarıyla gülümsedi. Gözüm gülümsemesine takılıyordu... "Aşk öğretmen hanım. Bir İnsan aşıksa yapamayacağı bir şey yoktur. Sen dün bulutların arasında olmak istedin, bende bugün seni bulutların arasına getirdim." Gülümseyerek ellerimi Barlas'ın ellerinden kurtarıp sıkıca Barlas'ın boynuna sardım. Barlas, bana hayatın verdiği sayılı hediyelerden biriydi. Gözlerimde ilk onunla tanıştığım an canlandığında gülümsedim. Sonrasında kulaklarıma Barlasla kurduğumuz hayaller doldu. Ve sonra Barlas'ın bana anlattığı hikayemiz. Bizim sonumuz yok demişti, biz sonsuzuz demişti. Biz gerçekten sonsuz muyduk? Hayat bu denli bir sonsuz mutluluğu bize sunabilir miydi? Mutlu olma sırası bu kez bizde miydi? İnanmak istiyordum, sonsuz hikayemizin sonsuzluğuna inanmak istiyordum. Hayatta bir mutluluğunda sonsuza kadar sürebileceği düşüncesine kalpten inanmak istiyordum. Ben Barlas Korhanla sonsuz bir mutluluk istiyordum. "Güzelim, iki saatimiz dolmak üzere. Bulutlara veda edelim mi?" Gülümseyerek başımı salladım. "Edelim..." Barlas gülümseyerek Bulutları izlemeye başladığında bende onun gibi bulutları izliyordum. Kısa süre sonra balondan inip, bulutlara veda etmemizin ardından Barlasla bulutları ve rengarenk balonları görebileceğimiz güzel bir tepeye çıktık. Ardından siyah takım elbiseli bir adamın Barlas'a getirdiği sepeti alarak sepetteki örtüyü yere serdik ve üzerine oturduk. Barlas her dakika beni daha da şaşırtmaya devam ediyordu. Sadece bir gün içinde her şeyi ayarlamıştı. Barlas sepetin içindeki çeşit çeşit yiyeceği beyaz örtümüze dizerken bende karşımdaki sonsuz bulutları, rengarenk balonları izliyordum. Ve tabii o balonların içindeki insanların hikayelerini düşünüyordum. Gözüme bir balon ilişmişti. Kırmızı rengin baskınlığını koruduğu bir balon. Belkide içinde bizim gibi bir çift vardı. Yada dört çocuklu bir aile. Belkide içindeki insan o kadar yalnızdı ki o kırmızı balonda bulutların arasında tek başına süzülüyordu. Belkide bu yalnızlıktan şikayetçiydi Ya da memnuniyetle gülümsüyordu. Sahi ben ne isterdim? Kocaman bir aile içinde o balonda olmak mı yoksa bulutların arasında ruhum ve benliğimle yalnız olmak mı? Belkide ruhumuz sayesinde hiç yalnız kalmıyorduk. Bizi tek yalnız bırakmayan ruhumuzdu çünkü. Kocaman bir ailem bile olsa belki bir gün geriye hiç bir şey kalmazdı. Ama ruh öyle değildi. Ruh sizi kolay kolay bırakıp gitmezdi. Öyleyse bu dünyada güzel bir ruha sahip olan insandansa koca bir aileye sahip olan insan daha yalnızdı. Çünkü ruh hep bizimle kalırdı. Ruhumuz gitmişse bizde gitmişizdir. "Güzelim daldın gittin." Barlas'ın ilgili sesi kulaklarıma ulaştığında gülümseyerek düşüncelerimden ayrıldım. Elimde uzaktaki kırmızı balonu gösterdim. "Acaba o balonun içinde kim var? Mutlu mu? Yada neden burada? Hikayesi ne? Hiç merak etmiyor musun?" Barlas'ın gözleri elimle işaret ettiğim balonu bulduğunda hafifçe gülümsedi. "Aslında hiç merak etmedim. Şu ana kadar... Belkide bizim kadar mutlu iki insan vardır." "Belkide yalnız biridir." Barlas'ın yeşilin en güzel tonuna kaçan gözleri gözlerimi buldu. "Yalnız bir insan neden burada, o balonun içinde olsun ki?" "Belkide ruhunun kıymetini anlamış bir insandır. Belkide güzel bir ruha sahiptir ve hiç yalnız hissetmiyordur." Barlas mest olmuşçasına gözlerime bakarken yeniden kırmızı balona döndü gözlerim. "Yalnızlık çok derin bi mesele. Nasıl yalnız olduğuna bağlı. Bedenen yalnız olmak yanında kimsenin olmaması ama asıl önemlisi ruhunun yalnızlığı bence. Güzel bir ruha sahip değilsen yanında ne kadar insan olursa olsun yalnız değil misin zaten?" Gözlerim Barlas'ı bulduğunda, onunda benim gibi kırmızı balonu izlediğinde gördüm. "Haklısın. Güzel bir ruhumuz yoksa yalnızdık. Ve güzel ruhumuza eşlik edecek başka bir güzel ruh yoksa yine yalnızdık." Gülümseyerek gözlerim Barlas'dan kaçırdığımda ne kadar haklı olduğunu anlamıştım. Güzel bir ruhumuz olması yalnızlığımızı gidermeye yetmeyebilirdi. Asıl mesele Barlas'ın dediği gibi güzel ruhumuza eşlik edecek başka güzel ruhtu. "Hadi güzelim bir şeyler ye acıkmışsındır." Barlas'ın ilgili sesiyle gözlerim, önümdeki çeşitli yiyeceklerde gezinmeye başladı. Sarma, poğaça, sandviç, kek her şey vardı! Önümdeki tabağa bir kaç şey alıp iştahla yemeğe başladım. Bir süre Barlasla sohbet edip neredeyse getirdikleri her şeyi yedikten sonra yeniden bulutlara dönmüştük. "Belki bulutlar dansımıza şahit olmak ister." Barlas'ın yeniden gelen dans perileriyle, elimi, bana uzattığı elinin arasına bıraktım. Ayağa kalktığımızda Barlas cebinden çıkarttığı telefonunda oyalandıktan sonra sonunda bir şarkı bularak telefonu yeniden cebine koydu. Kulaklarıma dolan tanıdık melodiyle gülümsedim. Yedinci ev- utanıyorum halimden... Bir elim Barlas'ın elinde, bir elim omzundaydı. Barlas'ında bir eli elimde, bir eli belimdeydi. Gözlerimiz birleştiğinde kendimi Barlas'ın kollarına, şarkıdan gelen melodiye teslim etmiştim. "Satırlar bile bıktı benden Anlatamıyorum seni Yaptığım son şarkı utanıyor halinden Anlatamıyorum seni..." Barlas'a dolu gözlerle baktığımda onunda gözleri dolmaya başlamıştı. Bir zamanlar bana, dolu gözlerinle gözleri dolacak bir adama aşık olacaksın deselerdi gülerdim. Ama evet, dolu gözlerimle gözleri dolan bir adama aşıktım. "Dokundum dokundum ezberlettim tenime Kokladım kokladım doldurdum içime Dokundum dokundum ezberlettim tenime Kokladım kokladım..." Şarkı kulaklarıma dolmaya devam ederken, gözlerimden akan mutluluk göz yaşıyla gülümsedim. Bulutlar bugün burada dansımıza şahitlik ediyordu. Dün hayalini kurduğum anın misliyle gerçeğini yaşıyordum. "Hiçbir şey bulamadım seni anlatan Konuşmadı kimse yetmedi rüyalar Hiçbir şey bulamadım seni unutturan Geçemedi yerine melekler bile..." Barlas'ın bir eli elimden ayrılıp saçlarıma çıktığında gülümsedim. Kulaklarıma yaklaşıp usulca içimi tir tir titretirken, huzurla gözlerimi kapattım. "Geçemedi yerine, melekler bile..." Şarkı yavaşça sonlandığında Barlas'dan ayrıldım ama Barlas tamamen ayrılmama izin vermeden hızla koluyla belimden çekerek dudaklarını dudaklarıma kapattı. Bulutlar bugün bize şahitlik etmek için varlar gibiydi. Önce dansımıza eşlik etmişlerdi, şimdi ise öpüşümüze... Barlasla dudaklarımız usulca ayrılırken, Barlas alnını alnıma yaslayıp usulca fısıldadı. "Adel..." "Hı?" "Evlensene benimle." Barlas'ın sözleriyle gözlerim açılırken gözlerim kocaman olmuştu. Bir anda böyle bir teklif (teklif bile değildi!) beklemediğimden, şaşkınlıkla ağzım aralanmıştı. "N-Ne?" "Bildiğin. Evlen benimle. Çocuklarımız falan olur. Ne bileyim, birlikte falan yaşlanırız işte. Bilmiyorum yaparız bir şeyler!" Bir anda kahkaha atmaya başladığımda Barlas tek kaşı havada beni izliyordu. Teklif etmiş- daha doğrusu etmeye çalışmıştı ama gördüğüm en saçma evlilik teklifi olabilirdi! "Böyle teklif mi olur? Ya sabır ya!" Ben gülmeye devam ederken Barlas bozularak tepeye doğru ilerlediğinde, dudaklarımı birbirine bastırarak şaşkınlıkla, sevgilimin yanına ilerledim. "Evlenirim." Barlas'ın şaşkın bakışları gözlerime ulaştığında dudakları gülümsemeyle şaşırma arasında mekik dokuyordu. "N-Nası?" Barlas'ın elini ellerimin arasına alarak omuz silktim. "Bildiğin, evlenirim seninle. Çocuklarımız falan olur. Birlikte falan yaşlanırız. Bilmiyorum yaparız bir şeyler." Barlas'ın teklifini, Barlas'ın cümleleriyle kabul ettiğimde Barlas'ın aralanan ağzı gülümsemeye dönmüştü. Bir anda beni belimden kaldırıp döndürmeye başladığında kahkahalarım, Barlas'ın kahkahalarına eşlik ediyordu. Yeni yeni kavradığım bu gerçek iç sesim tarafından kulaklarımda tekrar tekrar yankılanmaya başladı. Barlas Korhanla evleniyorsun, Barlas Korhanla evleniyorsun, evleniyorsun, evleniyorsun! Barlas beni bıraktığında yüzümü elleri arasına almış kocaman gülümsemesiyle gözlerime bakıyordu. "Biraz ani oldu ama... aklımda da yoktu aslında. Ama hep düşündüğüm bir şeydi." "Ne?" "Sana her baktığımda karım olsan nasıl olurdu diye düşünüyorum. Adel Rana Korhan... yakıştı dimi?" Gülümseyerek başımı salladım. "Çok yakıştı..." Barlas yeniden dudaklarını dudaklarıma bastırdığında Barlas'ın öpüşüne hızla karşılık verdim. O gün bulutlar çoğu anımıza şahitlik etmişti. Dansımıza, sevincimize, Belki de geleceğimize... Barlasla şaşkınlığımızı atlatmamızın ardından bir süre dolaşmış, akşam olduğunda ise yeniden havalimanına ulaşmıştık. Yarın akşam denizin doğum günüydü ve risk alıp bugünü de burada geçiremezdik. Barlasla uçakta yerimizi aldığımızda sürekli bakışlarını üzerimde hissediyordum. Teklifinden beri bakışları üzerimden ayrılmıyordu. Gülümseyerek Barlas'a döndüm. "Merak etme beni kimse kaçırmayacak Barlas Korhan, korkma." Barlas sanki ciddiymişim gibi kaşlarını çattığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Kaçıramaz zaten. Barlas Korhan'ın karısına kimse dokunamaz." Barlas'ın kararlı ses tonuyla dudaklarım belli belirsiz tebessüm etmişti. Barlas Korhan'ın karısı? Fena durmuyordu. "Henüz karın değilim..." Barlas yanımda durak elimin üzerine elini koyduğunda bakışlarım hiç ayrılmayacakmışçasına birleşen ellerimizi buldu. "Teklif ettim, kabul ettin. Bitmiştir." Utanarak bakışlarımı kaçırdığımda Barlas'ın ufak kırkırtısını duymuş fakat tepki vermemiştim. Bende böyle garip bir insandım. Hiç bir şeye utanmam, olur olmaz durumlarda utanasım gelirdi. Sanırım Barlas bu duruma artık alışmıştı. Sessiz geçen bir seyahatin ardından uçak havalimanına indiğinde, burada bıraktığımız, Barlas'ın arabasına ulaşmıştık. Saat gece üçe geliyordu. Bedenim uykusuzluk ve yorgunluğun verdiği halsizlikle düşecek gibiydi. Barlas hızla arabayı çalıştırdığında yarım saatlik bir yolculuğun sonunda evimin önüne gelebilmiştik. Barlas da benimle arabadan indiğinde, kollarımı sıkıca Barlas'ın boynuna doladım. Belimde hissettiğim eller, gülümsememi sağlamıştı. "Her şey için çok teşekkür ederim." "Bende, benimle olduğun için teşekkür ederim." Barlas'dan ayrıldığımda hızla dudaklarımı yanağına bastırarak apartmanın kapısına doğru koşmaya başladım. Barlas'ın bir şeyler söylediğini duysamda ne söylediğini tam olarak duymamıştım. Hızla eve çıktığımda çantamdan çıkarttığım anahtarla hızla kapıyı açarak usulca eve girdim. Odama ulaştığımda kısa bir duşun ardından yorgun bedenimi yatağa bırakabilmiştim. Gözlerim benden izinsiz kapanırken tek dileğim kesintisiz bir uykuydu... *** "İyi ki doğdun Deniz! İyiki doğdun Deniz! İyiki doğdun! İyiki doğdun! İyiki doğdun, Deniz!" Hepimiz hep bir ağızdan alkışlayarak melodiye eşlik ettiğimizde, Deniz heyecanla önünde yanan mumları üflerken kuvvetli bir şekilde alkışlamaya başladık. Neredeyse yarım gün uyumuş, daha sonra Barlasla Deniz'in hediyesi için her yeri gezmiştik. Sonunda aradığımız akülü arabayı bularak memnuniyetle Aslı ablalara geçebildik. Şimdi tüm ailem koskoca bir masanın başında minik Deniz'in yeni yaşını kutluyorduk. Annem, Batu, Barlas, Kübra, Sare, Görkem, Barlas'ın babası, Demir abi, Aslı abla... Hepimiz ilgiyle yeni yaşını kutlayan Deniz'i izliyorduk. Pastayı kestikten sonra hepimiz yerimizi almış, yemek yemeğe başlamıştık. "Kader sultan, salatayı uzatır mısın?" "Al oğlum." Batu gülümseyerek annemin uzattığı tabağı aldığında bende gülümsemiştim. "Batu! Bana da uzat!" "Al bakalım ufaklık." Batuhan salatadan tabağına aldıktan sonra bu kez de tabağı Sare'ye uzatmıştı. Sare de gülümseyerek Batuhan'dan tabağı aldığında, gözlerim bu kez Barlas ve Aslı ablayı buldu. Keyifle sohbet ediyorlardı. "Adel'ciğim okul nasıl gidiyor?" "İyi Demir abi. Bitmek üzere zaten bir iki ay sonra stajlarımı tamamlarım ve mezun olurum!" "Güzel bakalım. Ben sana yardımcı olurum okul bulurken." "Sağ ol abi." Demir abi gülümseyerek yemeğine döndüğünde bakışlarım Kübra ve Görkem'i bulmuştu. Kübra çeşitli şekillere girerek Görkem'e yemek yediriyor, Aslı abla, Barlas ve Deniz gülüşüyor. Sare ve Demir abi aralarında sohbet ediyor. Annem ve Barlas'ın babası ise yemekler hakkında konuşuyordu. Ben ise mutluluktan gözleri parlayan kocaman ailemi ilgiyle izliyordum. Bir süre daha yemeğimizi yedikten sonra masadan ayrılmış, renkli ışıklarla süslenmiş bahçeye çıkmıştık. gözüme takılan ışıklı, ufak sahneyle gülümsedim. "Aslı abla? Sahne kurmuşsunuz." "Evet canım! Bugün bizimsiniz!" Ne demek istediğini anladığımda Batuhanla bakışarak birbirimize sahneyi işaret ettik ve aynı anda sahneye ilerlemeye başladık. "Millet! Bakın buraya." Batuhan'ın Söze girişine gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Müzik zamanı!" Herkes alkışlarken Batu yanında duran gitarı eline alarak ayarlamaya başladı. Çok geçmeden sahneye döndüğünde parmaklarını gitarın tellerinde usulca gezdirmeye başladı. "Bir zamanlar eski bir köy evinde Bir ana bir kız yaşar güzellik içinde Ben vurgunum o zamanlar bu yâre Kıvranıp dururum yâr bana bi çare." Batuhan şarkıya girdiğinde hangi şarkı olduğunu zorda olsa anlamıştım. Emre Fel merhabalar çalıyordu. Şarkıya hızla eşlik etmeye başladığımda herkes gülümseyerek bizi izlemeye başlamıştı. "Merhabalar ben bu yerlerden biriyim Uzunca zamandır bizim haneden firariyim Ve yolun yolum oldu ben deliyim divaneyim İzin var nazlı yâr sana kendimi eyleyim Birşey ister kalbim senden dilim varmaz diyemiyorum Dedi hayır olmaz benden birşey bir başka yâr sevemiyorum." Şarkıyı çok geçmeden tamamladığımızda, yükselen alış sesleriyle gülümsedim. Gece boyu bir çok şarkı söylediğimiz, dans ettiğimiz, sayısız oyun oynadığımız saatler sonuda geceyi tamamlamıştık. Şimdi yatağımda, yaşadıklarımızı düşünüyordum. Kocaman ailemi... Hem bedenimi hem ruhumu yalnız bırakmayan ailemi. Aile olmak için herhangi bir bağ gerekmediğini bir kez daha anlamıştım bu gece. Aile olmak için gereken tek şey birbirine eşlik eden güzel ruhlardı. Ve bu aileye beni sahip eden adam, güzel ruhuma eşlik eden ,güzel ruhuyla Barlas korhan'dı. Teklifin ardından geçen saatler sonucunda ne o konusunu açıyordu ne de ben. Teklif eden oysa adım atması gerekende oydu diye düşünüyordum. Başımı iki yana sallayarak evlilik meraklısı olduğumu düşüne iç sesime gözlerimi devirdim ve hızla uyumam gerektiğini fark ettim. Gözlerimi kapattığımda göreceğim rüyalardan habersizdim. "Hazır mısınız gelin hanım?" Aynadaki görüntüm gözlerimin parlamasına sebep olmuştu. Bembeyaz, kabarık bir gelinliğin içindeydim. Ve arkamda hayran bakışlarını üzerimde hissettiğim, bembeyaz bir smokinin içinde Barlas duruyordu. Birazdan kocam olacak o adam... Gülümseyerek Barlas'a döndüm. "Öğretmen hanıma ne oldu?" "Kısa bir süreliğine gelin hanım oldun." Usulca Barlas'ın yanına ilerlediğimde o da bana doğru geliyordu. Birbirimizin yanına ulaştığımızda Barlas yüzümü elleri arasısına alarak dudaklarını alnıma bastırdı. "Çok güzelsin. Sanki dünyaya benim için gönderilmiş bir melek gibisin." "Sende öyle, dünyaya benim için gönderilmiş bir prens gibisin. Beyaz atın eksik ama!" Cümlemi gülerek bitirdiğimde Barlas'da gülmüştü. "Buluruz-" "Ya hadisenize! Herkes sizi-" Güneş'in telaşlı sesiyle kapıdan bize doğru yaklaşan Güneş'e döndüm. Dudakları şaşkınlıkla aralanırken hızla yanıma ulaştı ve beyazlar içindeki bedenimi baştan aşağı süzmeye başladı. "Oha! Oha... Kızım naptın sen Ya?! Meleği istifa ettirmek mi istiyorsun! Gördüğüm en mükemmel gelinsin! Hatta bence herkesin gördüğü en mükemmel gelin olmalısın. Ay kızım ya..." Güneş bir anda bana sarılıp ağlamaya başladığında gülümseyerek kollarımı Güneş'e sardım. Kaç gelinin arkadaşı, güzel olduğu için geline sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlardı? Tabii ki bir kişinin, yani benim! Hızla Güneş'den ayrıldığımda, yalandan bir sinirle ölmüşüm gibi ağlayan arkadaşıma döndüm. "Ağlamasana kızım! Makyaj falan kalmayacak bak." Güneş makyajına zarar vermemeye özen göstererek gözlerini sildikten sonra gülümsedi. "Tamam tamam! Ağlamıyorum. Gidelim hadi!" Başımı salladıktan sonra Barlas'ın uzattığı koluna girdiğimde Güneş'de eteğimden kavramış ve yürümeme yardımcı olmuştu. Gelin odasından ayrıldığımızda kır alandan geçen ince, ahşap yolda ilerlemeye başladık. Alkış sesleri yükseldiğinde çevremdeki sevdiklerimde gezdirmeye başladım bakışlarımı. Annem, babam, Görkem bir masada, Aslı abla, Demir abi, Deniz bir masada, Barlas'ın annesi ve babası da bir masada oturuyordu. Usulca nikah masasına ulaştığımızda, Batu ve Güneş hızla şahit koltuklarına oturmuş heyecanla bizi izliyorlardı. Nikah memuru çok geçmeden geldiğinde hızla nikah törenine başlamıştı. "Durun!" Bir anda karşıdan duyduğum sesle bakışlarım son derece öfkeli gözlerle bizi, daha doğrusu Barlas'ı izleyen Uraz'ı buldu. "Daha bitmedi." Bir anda belinden çıkartıp Barlas'a doğrulttuğu silahla Barlas panikle ayağa kalkmıştı. Tam o an kopan gürültüyle çığlıklarım etrafta yankılanmaya başladı. Uraz'ın silahından çıkan bu kurşun, Barlas'ın kalbinde, benim için atan kalbini durdurmak için çabalıyordu. Hızla Yerde, kanlar içinde yatan Barlas'ın yanına ulaştığımda çığlıklarım haykırışlarıma eşlik ediyordu. "Barlas!" Kan ter içinde uyandığımda, yaşananların kabus olduğunu anlamıştım. Bu gördüklerimin kabus olması beni rahatlatmazken tek istediğim Barlas'ı görmek, sesini duymak, ona sıkıca sarılmaktı. Hızla yatağın kenarındaki ceketimi giyerek , anneme merak etmemesi için titreyen ellerimle evden erken çıkacağıma dair kısa bir not bırakarak seri adımlarla evden ayrıldım. Gördüklerim gözümün önünden gitmezken gecenin karanlığında, ayın aydınlattığı sokaklarda koşmaya başladım. Ne kadar koştuğumu farkında bile değildim. Tek yaptığım koşmaktı, sevdiğim adama koşmaktı... Barlas'ın evinin kapısına ulaştığımda yüzümden akan terler ve kesik kesik olan nefeslerim beni giderek daha da zorluyordu. Hızla kapıyı yumruklamaya başladığımda, çok geçmeden kapıda telaşla saçları dağılmış, gözlerini daha tam anlamıyla açamamış Barla Korhan duruyordu. Hızla Barlas'ın boynuna atladığımda neredeyse ayağım yerden kesilmiş durumdaydı. "Adel!" Barlas'ın sesi ne kadar telaşlı çıksada beni kendinden ayırmak yerine kollarını hızla belime sarmıştı. Barlas'dan ayrılığımda hızla Barlas'ın yüzünü ellerim arasına aldım. "İyi misin?" "I-İyiyim... Senin bu halin ne? Ne oldu?" "Kabus, Kabus gördüm..." Barlas şefkatle hafif Aralık gözleriyle gülümseyerek beni kendine çekip başımı göğsüne yaslamamı sağladı. Barlas'ın kalp atışları kulaklarıma dolarken gülümsedim. İşte şimdi kabus bitmişti. Bazen öyle bir seviyordunuz ki, sevdiğinizin kalp atışlarını duymak bile size sonsuz bir huzurun kapısını aralıyordu. Gülümseyerek huzurla gözlerimi kapattığımda, Barlas'ın kalp atışlarını sonsuza kadar bu şekilde dinlemeyi diledim. "Geçti güzelim. Bak yanındayım ben, gel hadi." Barlas usulca benden ayrılıp elimi elinin arasına alarak içeriye doğru ilerlemeye başladı. "Birlikte uyumak iyi gelir mi?" Gülümseyerek başımı salladığımda Barlas merdivenlere yönelmişti. "Gel bakalım." Barlasla, Barlas'ın odasına ulaştığımızda Barlas yorganı kaldırmış geçmemi bekliyordu. Gülümseyerek yavaşça yatağa adımladığımda koşmaktan yorgun düşmüş bedenimi Barlas'ın yatağına bıraktım. Barlas yanıma uzandığında kolunu açmış ve göğüsüne yatmamı sağlamıştı. O gün Barlas'ın yatağında, Barlas'ın kalp atışlarıyla uyumuştum. Hiç bir şey konuşmamıştık. Ne gördüğümü sormamıştı, nasıl geldiğimi sormamıştı sadece beni göğüsümde, kalp atışlarının verdiği eşsiz melodiyle uyutmuştu. BÖLÜM SONU __________________________ |
0% |