Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.Bölüm: Kurtuluş

@peteichor_

"Benim için neden korkacaktı ki? Ben onun için neydim ki? Koca bir hiçtim..."


6. BÖLÜM: KURTULUŞ


Adel'in Ağızından;


İki gün olmuştu ve kimseden ses Seda yoktu. Artık nefes almakta zorlanıyordum. En son iki gün önce Barlas'ın sesini duymuştum. Ve bir daha kimseyle konuşmamıştık. Onlardan haber beklemekten başka çaremiz yoktu. İki gündür hiç bir şey yememiştim. Getirdikleri yemekleri içim almıyordu. tek yaptığım ara ara su içmekti. Açlıktan ve uykusuzluktan artık ölmek üzereydim. Aklıma Barlas'ın söyledikleri geliyordu. Acaba ne yapıyordu? Bizi arıyorlar mıydı? Benimle konuşurken sesi çok şeydi, korkmuş gibiydi... Benim için korktuğunu düşünmüyordum. Tüm korkusunun Deniz'den kaynaklı olduğuna emindim. Benim için neden korkacaktı ki? Ben onun için neydim ki? Koca bir hiçtim...Yada Güneş. ne haldeydi kim bilir ne kadar korkmuştu? Onu o kadar özlemiştim ki tek istediğim burdan çıkınca ona sıkı sıkı sarılmaktı. Aklıma iki gün önce olanlar gelmişti.


İki gün önce:


Gözlerimi zorlukla açtığımda başımda hissettiğim sızıyla yüzümü ekşitmiştim. Eski püskü depoya benzer bir yerdeydik. Etrafıma baktığımda yanımda elimi tutan Deniz'i gördüm. Uyandığımı fark ettiğinde heyecanla bana döndü.


"Adel! Uyandın!"


"Evet birtanem uyandım."


Deniz bana sarıldığında başımdaki sızıyı umursamadan gülümsedim. Nerede olduğumuzu bilmiyordum, Korkudan gözlerim çoktan dolmuştu bile ,ben böyleydim çabucak ağlardım özellikle de korktuğumda..


"Adel ağlama!"


Deniz, bana üzgün gözlerle bakarak konuştuğunda içim burkulmuştu. Eminim o da korkuyordu. Gözlerimi telaşla silip Deniz'e gülümsedim.


"Ağlamıyorum canım. Bak geçti."


Deniz tekrar bana sarıldığında bende ona sıkıca sarılmıştım.


"Ağlama hiç lütfen."


Deniz'e cevap bile veremeden içeri giren iri yarı adamla Deniz'i daha çok kendime çektim.


"İyi miyiz?"


Adamın yüzsüzce sorduğu bu soru beni çileden çıkartmaya yetmişti.


"Ne istiyorsunuz bizden?! Küçüğcük çocuk o daha, ne istiyorsunuz!"


Adam bana doğru eğilerek konuştu, yüzüme yaklaşması midemi bulandırmıştı.


"Önce bir sakin ol küçük hanım."


Adam eliyle saçımı geriye attığında kafamı hızla yana savurdum.


"Dokunma bana!"


"Şşş sakin olalım. Denizcim hadi babanı arayalım."


Deniz çatık kaşlara kafasını kaldırıp karşımda duran pişkin adama öfkeyle baktı ama cevap vermemişti. Adam telefonda uğraştıktan sonra konuşmaya başladı, merakla dinliyordum.


"Merhaba Demir Bey!"


Adamın konuşmasıyla Deniz iyiyce dikkatini oraya vermişti. Gerçekten aramış mıydı diye geçirdim içimden. Telefondan gelen bağırış sesiyle kafamdaki sorunun cevabını almıştım. Ne dediği anlaşılmıyordu ancak öfkeyle bağırdığını anlayabiliyordum.


"Önce bir sakin olalım mı?"


Bu adamın bu pişkinliği artık sabrımı zorluyordu. Adamın oğlunu kaçırmış şimdide hiç bir şey olmamış gibi sakin olalım diyordu. Aklıma gelen düşünceyle afalladım. Ya Barlas,o da orada mıydı? Kısa bir sessizlikten sonra karşımdaki adam tekrar ciddiyetle konuşmaya başladı.


"Ne istediğimi biliyorsun Barlas."


Barlas'ın adını duyduğumda istemsizce gözümden düşen yaşlar çoğalmıştı. Bu adamdan nefret ediyordum. Bana seneler sonra yeni yeni aştığım bir durumu tekrar yaşatmıştı, iki senedir ilk defa panik atak geçirmiştim. Sonra hiç bir şey olmamış gibi yine gelmişti, ne kadar sinir bozucu olsada içimde ona karşı gereksiz bir güven vardı. Bizi buradan sadece o kurtarabilirmiş gibi hissediyordum. Ne aptalca bir düşünce ama! Bana travma yaşatan adamdan kahramanlık beklemek. Kendimi tutamayarak telefona doğru bağırmıştım.


"Barlas!"


Adam, önce bana sonra telefona çatık kaşlarla baktıktan sonra yüzünde oluşan anlamsız, rahatsız edici gülümsemeyle konuşmaya başladı.


"Ne o Barlas yoksa bir taşla iki kuş mu vurduk? Büyük abinin oğlu ve küçük kardeşin sevgilisi ha? İyiymiş sevdim bunu. Bu kızı Deniz'i bir türlü bırakmadığı için kaçırmak zorunda kaldık ama şimdi dikkatimi daha da çekmeye başladı."


Söyledikleri şey sinirimi bozmaya yetmişti. Ben ve Barlas çok anlamsızdı. Bizi sevgili sanması rahatsız ediciydi. Asıl garip olan benim bu rahatsız edici yakıştırmadan rahatsız olmamamdı...Adamın söylediklerinden sonra telefondan çıkan gür bağırışı duyabilmiştim. Ne söylediğini anlamasamda bağırdığı belliydi, sevgili olmadığımızı ısrarla söylediğini düşündüm başka ne söyleyebilirdi ki? Bu konuşmada onu rahatsız eden başka ne olabilirdi öyle değil mi? Adam derinde iç çekip bir anda telefonu Deniz'in kulağına dayamıştı.


"Baba!"


Deniz'in sesi heyecanlı ve cesur çıkmıştı. Gülümsedim. Ne kadar korksada yansıtmıyordu.


"Korkmuyorum anne! Hem Adel benden daha korkak çıktı.ağlıyor ,korkuyor."


Deniz'in söyledikleriyle gerçekten uzun zamandır ağladığımı fark ettim, bu yaptığın yanlıştı. Deniz'i daha fazla korkutabilirdi. Deniz tam konuşacakken adam telefonu Deniz'in kulağından çekip benim kulağıma koydu. Ne diyeceğimi bilememiştim. Afallamış bir sesle konuştum.


"A-Alo?"


Telefon yer değiştirir gibi olmuştu.


"Adel..."


Barlas'ın sesini duyduğumda gözüm kapanmıştı. Sebebini bilmediğim bir şekilde adımı söylerken bile 'bana güven kurtaracağım sizi.' Der gibiydi belki ben abartıyordum ama güven veriyordu. Çok merak ettiğim o soruyu sordum. Artık bir açıklamaya ihtiyacım vardı, biz neden buradaydık?


"Barlas ne oluyor?"


Barlas'ın endişeli sesi kulaklarıma dolduğunda göz yaşlarım mümkünmüşçesine hızlandı.


"Korkma Adel kurtaracağız sizi. Hem ağlama. geldiğimde ağlamaktan şişmiş gözlerle ,sümüklü ,çirkin bir kız görmek istemiyorum."


İstemsizce göz yaşlarım arasında gülümsediğimde Barlas'ında gülümsediğini hissetmiştim. Saçma bir histi, gülüşünü duymamıştım bile sadece hissetmiştim. Ona diyebilecek bir şey bulamamıştım.


"Uyuz..."


Söylediğim şeyden sonra adam telefonu elimden çekmişti, bulunduğumuz yerden uzaklaştığında artık konuşmaları duymuyordum. Tek istediğim bizi kurtarmalarıydı. Yada biz kurtulurduk.


Şimdiki zaman: 


İki gün önce olanları hatırladığımda artık toparlanma vaktimin geldiğini fark ettim. Bizi buradan kurtarmalıydım. Tüm cesaretimi toplayarak Deniz'e döndüm.


"Deniz buradan çıkacağız tamam mı?"


Deniz başını sallamış ve merakla beni dinlemeye devam etmişti. Depoyu incelemeye başladım. Büyük bir yerdi, bolca kolon vardı, iki tane kapısı vardı ve birde tuvalet. Ayağa kalktığımda Deniz'i de kaldırmıştım. Ona doğru eğildim.


"Şimdi birtanem, ben burada onları oyalayacağım sen tuvalete gideceksin. Tuvaletteki camı biraz zorlarsan açılır. oradan çık ve nerde olduğumuzu kavradıktan sonra koş tamam mı olabildiğince koş! Arabaların olduğu bir yere doğru git arabalara el salla bir şekilde durmalarını sağla. Adresini biliyor musun?"


Deniz başını salladığında anlık yapmış olduğum planı anlatmaya devam ettim.


"Aferin tatlım. Sonra arabasına bindiğin abiye yada ablaya adresini söyle. Bu kadar tatlım. Aynı anda kaçarsak dikkat çekeriz. Önce sen git ben oyalarım onları anlaştık mı? Eğer tuvaletteki camı açamazsan zorlama. dön ve başka bir şeyler düşünelim."


Deniz tekrar başını salladığında belime sarılmıştı.


"Ya sen gelemezsen Adel?"


Deniz'in saçlarından öpüp ondan ayrıldım.


"Geleceğim, önce sen tatlım. Sen çok cesur bir çocuksun başarabilirsin. Arabasına bindiğin kişiye nerede olduğumuzu sor ve babanlara anlat."


Belki o zaman beni daha kolay bulurlardı. Deniz'i bir şekilde buradan çıkartmalıydım. Ben başımın çaresine bakabilirdim ama o daha çocuktu. Kapıdan sesler geldiğinde Deniz'i yanıma çektim ve eski yerimize oturduk. İri yarı, adının Aslan olduğunu öğrendiğim adam, yanımıza yaklaştığında hiç bir şey olmamış gibi Aslan denen adama döndüm.


"Deniz'in tuvalete gitmesi gerekiyor."


Adam bana cevap vermeden Deniz'i yanımdan çekmiş ve tuvalete doğru ilerlemeye başlamıştı. Deniz bana küçük bi bakış atmıştı, bende gözlerimi uzunca kapatıp ona güven vermek ister gibi bakmıştım. Deniz içeri girdiğinde adam Deniz'in çıkmasını, bende kaçmasını bekliyordum. Aradan geçen on dakikanın sonunda adam sabırsızca kapıya vurdu.


"Bitmedi mi küçük bey?"


İçeriden ses gelmediğinde yüzümde oluşan gülümseme Deniz'in başardığını söylüyordu.


"Küçük bey? Giriyorum bak!"


Adamın yeniden seslendiğinde yine ses gelmemişti. Deniz'e sarılıp başardın demek istiyordum. Eminimki çıkmıştı buradan. Adam içeriye girip kontrol ettiğinde bağırarak dışarı çıktı.


"Çocuklar! Deniz yok! Kaçmış!"


Duyduğum cümleyle içim ferahlar gibi olmuştu. Adam öfkeyle önce dışarıya çıkmıştı.


"Çabuk bulun çocuğu!"


Ve sonra içer girdiğinde gözü beni buldu, öfkeyle yanıma gelip beni ayağa kaldırdı. Ve yüzüme beni yere savuracak sert bir tokat attı. Dudağımda hissettiğim sıvının kan olduğunu anlamıştım. Bu hissi çok iyi bilirdim. Ama canım acımamıştı. Deniz'in kurtulması için değerdi.


"Seni orospu! Sen mi cesaretlendirdin çocuğu! Söyle!"


Sessiz kaldığımda bir tokat daha yemiştim. Artık ne yanağımı hissediyordum ne de sesleri duyabiliyordum. Tek istediğim Deniz'in başarmasıydı. Bu tokatla yere düştüğümde adam saçımdan tutarak beni kaldırdı, işte bu canımı yakmıştı. Ağzımdan dökülen acı nidasını adam umursamadan beni kapıya doğru sürüklemeye başladı.


"Şimdi o çocuğu bulacaksın anladın mı beni! Yürü!"


Adam beni saçımdan tutarak ormana doğru sürüklerken artık acı bile hissedemiyorum. Ormanda dolandığımız on dakikanın sonunda artık dayanamayarak adamın hassas bölgesine sağlam bir tekme atmıştım ve koşmaya başlamıştım.


"Ah! Orospu! Kaçma!"


Yanımızda başkası olmadığı için çok mutluydum. Ne kadar süre koştuğumu bilmiyordum ama yola benzer bir yere çıktığımda, yolun kenarındaki ağacın arkasında ağlayan Deniz'i fark ettiğimde yanına doğru koşmaya başladım. Artık bayılmak üzereydim, ayaklarım beni taşımaz haldeydi.


"Deniz? Başardın!"


Deniz beni gördüğünde belime sarılmıştı. Gururla Deniz'e sarıldığımda Deniz yeni fark etmiş gibi benden ayrılıp acıyla yüzüme bakmaya başladı.


"Adel yanakların morarmış dudağın kanıyor ne oldu sana? Benim yüzümden mi?"


Deniz'in suçluluk duyan sesiyle ona döndüm.


"Hayır canım asla olur mu? düştüm ben!Hepsi bu tatlım. "


Deniz inanmaz gözlerle bana bakmış, ama hiç bir şey demeden tekrar sarılmıştı. Biz sarılırken uzaktan gördüğüm arabayla yerimden fırladım ve arabaya doğru ilerledim.


"Dur! Lütfen..."


Araba yavaşladığında içinden yirmi beş yaşlarında bir adam inmişti bana merak dolu gözlerle bakarken gülümsedim.


"Bizi buradan götürebilir misin?"


Adam merakla ve çatık kaşlarla bana bakıyordu.


"Siz?"


Ne diyeceğimi bilemiyordum, bilincim açıktı ama algım kapalıydı. Deniz'i gösterdiğimde adam oraya döndü ve sonra yeniden bana döndü.


"Gelin!"


Deniz koşarak yanıma geldiğinde birlikte arabaya binmiştik.


"Ne oldu size hanımefendi!?"


Adamın sorusuyla ona kısa bir açıklama yapmam gerektiğini hissettim.


"Biz... kaçırıldık... bilmiyorum tanımadığım adamlar.. sanırım Deniz'in babası tanıyor."


Adama yaptığım saçma açıklamadan sonra bana anlamaz gözlerle yandan bir bakış attı.


"Kocanız mı?"


Kafamı iki yana salladım. Beni Deniz'in annesi sanmıştı.


"Hayır. Ben Deniz'in öğretmeniyim."


Adam başını sallayıp yolu takip etmeye devam etmişti. Deniz arabaya biner binmez ev adreslerini söylediği için adam sorgulamıyordu.


"Teşekkür ederim.."


Ağzımdan fısıltı gibi çıkan teşekkürü yanımdaki adamın duyup duymadığından emin değildim. Tek istediğim uyumaktı. Kendimi yorgun hissediyordum, en son bu kadar yorgun hissettiğim zaman babamın beni yorulana kadar dövdüğü zamandı. Yanımdaki adamın başını sakladığını gördüğümde duyduğunu anlamıştım. Sessiz geçen, uzun bir yolun ardından geldiğimizi hissettiğimde kafamı cama çevirdim. Gelmiştik.. Adama doğru döndüğümde endişeyle bana bakıyordu.

Başımı sallayarak gülümsedim.


"Teşekkür ederim.."


"Rica ederim."


Ben tam inecekken adamın sesi yeniden kulaklarıma doldu.


"Bir dakika.."


Durduğumda adam torpidodan karta benzer bir şey çıkartarak bana uzattı.


"Bir şeye ihtiyacınız olursa arayabilirsiniz."


Başımı sallayıp titreyen elimde bana uzattığı kartı aldım. Kartın üstünde Uraz Aymaz yazıyordu ve bir numara. Kartı cebime koyduğumda tam inerken adamın sesi yeniden kulaklarıma dolmuştu.


"Adım Uraz."


Elini uzattığında elimi yavaşça uzattım.


"Adel."


Ve sonra elimi çekip Denizle birlikte arabadan indim. Adam bir süre arkamızdan baktıktan sonra gitmişti. Kapıya geldiğimizde kapıyı bitkince çaldım. Artık bayılmak üzereydim ne ayaklarımı ne yanağımı ne de başımı hissediyordum. Kapıyı açan kişi Demir Beydi. Bizi gördüğünde afalladı.


"Oğlum!"


Demir beyin sesiyle Barlas , Güneş ve Aslı hanım çok geçmeden kapıya gelmişti. Barlas çatık kaşlarla bana bakarken artık ayakta duracak gücüm kalmadığını hissediyordum. Aslı hanım Deniz'i yanımdan çekip sarıldığında artık kendimi bırakabileceğimi hissetmiştim. Yere düşmeme engel olan Barlas'ın belimi saran kolladıydı. Tek hatırladığım Barlas'ın beni kucağına almasıydı.


"Adel!"


Ve son duyduğum Güneş ve Barlas'ın bir birine karışan endişeli sesleri olmuştu.


                            BÖLÜM SONU

_____________________________

Multi: Uraz Aymaz

Duyuru; Kitap hakkında konuşacağım, yeni bölümlerden sizleri haberdar edeceğim bir kanal açtım. Kanal whatsApp üzerinden katıldığınızda numaranız ve adınız kanalda gözükmeyecek. Linkini buraya bırakacağım. Hoşça kalın 💙🦋


‎WhatsApp'ta Yağmur / Petrichor🦋 kanalını takip edin: https://whatsapp.com/channel/0029VaEbQO79cDDVUw06iy0e


Eğer bu linkten ulaşamazsanız İnstagram hesabımdaki attığım hikaye de de link var💙


Yeni bölüm sizlerle! umarım seversiniz... yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm en kısa zamanda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡


TikTok: petrichor0_1 

İnstagram: peteichor_0


✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨

_____________________________

Loading...
0%