Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm: Dağ Evi̇

@peteichor_

Ondan kaçmak isterken şimdi onunla kaçıyordum.


8. BÖLÜM: DAĞ EVİ


Adel'in ağzından;


Hayat bazen sizi bir oyunun içine sürükler, bir anda kendinizi hiç tahmin etmediğiniz bir yerde, tahmin etmediğiniz şekilde bulursunuz. Şu an yaşadığım tam da buydu, bir arabanın sağ koltuğunda ben, sol koltuğunda günlerdir bir daha karşıma çıkmamasını dilediğim adam oturuyordu. Neresi olduğunu bilmediğim bir yere sürükleniyordum. Yaklaşık on gün öncesine kadar ,sıradan bir üniversite öğrencisiydim. Tek yaptığım; haftanın 5-6 günü çalışmak geri kalan zamanımı, hayatımda ki tek gerçek dostum olan

Güneşle vakit geçirmekti. Taki o cumartesi okula gelip beni çıldırtan, bu sol koltuktaki adamla tanışana kadar.

Hayatım tepetaklak olmuştu; panik atak geçirmem kaçırılmam derken sonunda kendimi bu arabada, onun yanında otururken bulmuştum. Ondan kaçmak isterken şimdi onunla kaçıyordum.

Hayat bu kadar garipti işte. Kafamın içindeki düşünceler beni bir çıkmaza çekerken dayanamayıp müzik açmaya karar verdim ve elimi radyoya doğru uzattım. Barlas'ın gözleri elime kaydığında tepki vermeden yola bakmaya devam etti. Barlas ve ben arabada yalnızdık. Aslı Hanım ve Deniz'i Demir bey getirecekti. Ne kadar onlarla gitmek istesem de iki araba varken benim bu arabayla gelmemin daha doğru olduğunu söylemişlerdi. Ne kadar saçma bulsamda bir şey diyemedim ve Barlasla gitmeyi kabul ettim. Radyo açıldığında duyduğum ses gülümsememe sebep olmuştu. Uzun zaman sonra beni içten gülümseten şey radyodaki huzur dolu sesti; Çağan Şengül'ün sesi.. gözlerimi kapatıp kendimi melodiye bıraktım. Arabadaki tek ses Çağan'ın sesiydi.


"Telafisi olur mu hataların

Zaman yine durur mu yanında

Ben kazanırım tüm savaşları

Sen dizimde yat soluklan


Bu gece gülümsedim bir yıldıza

Evimi gösterdi bana


Kayar mı gökyüzünden

Tutar mı dilekler

Evinin yoluydu gölgem

Durup bir nefeslen..."


Radyo bir anda kapanınca yüzümdeki gülümseme kaybolurken radyoyu kapatan ellerin sahibine, Barlas'a sinirle döndüm.


"Neden kapattın!?"


Umursamaz bir şekilde yola bakmaya devam etti. Bu adam bazen dünyanın en çekilmez adamı oluyordu.


"Cevap versene!"


Yüzüme bile bakmadan aynı umursamaz tavrıyla dudaklarını araladı.


"Müzik dinlemek istemiyorum. Başka sorun var mı?"


Açtığım müziğe bile müdahale etmesi beni oldukça sinirlendirmişti.


"Uyuzsun işte! Uyuz!"


Cevap vermeyip yola bakmaya devam etti. Oflayarak camı açıp esen rüzgarın beni rahatlatmasını diledim. Ve bilin bakalım ne oldu? Rahatlamaya başlarken tekrar sinirlenmiştim, Barlas bu seferde camı kapatmıştı.


"Derdin ne senin!?"


Artık çileden çıkmıştım. Müziğime engel olduğu yetmiyormuş gibi şimdide aldığım oksijene müdahale ediyordu.


"Sana diyorum! Ne çekilmez bir adamsın sen! Cevap ver bana!"


Bana cevap vermemesi beni iyiyce sinirlendirirken sesimi olabildiğince yükselttim.


"Ya sen nasıl bir adamsın Barlas! Neden uğraşıyorsun benimle! Konuş artık-"


Barlas'ın aniden firen yapmasıyla zar zor kendimi koltukta tutabilmiştim. Sinirden delirmiş bir ifadeyle bana dönmüştü. Ama deliren bendim, benimle uğraşan oydu. Ona ne oluyordu?


"Sus artık! Klima açık! Her hareketimi hesap verecek değilim sana ,zaten sana zor katlanıyorum daha da zorlaştırıyorsun. Ben senin ne annenim ne baban ne arkadaşın! Kaprislerini dönünce onlara yap. Şimdi sus ve beni rahat bırak!"


Cevap vermeden oturuşumu düzeltip başımı camdan dışarı çevirmiştim.

Aklımdan son söyledikleri geçiyordu. Ben senin ne annenim ne baban ne arkadaşın! Kaprislerini dönünce onlara yap. Keşke dedim içimden, keşke anneme ,babama kapris yapabilsem. Keşke döndüğüm yer ,annem ve babamın yanı olsa. Gözlerimi kapattım ve annemi düşündüm, sonra Görkemi... en son ne zaman duymuştum seslerini, ne zaman annemi doyasıya öpmüştüm, sarılmıştım. Ben düşüncelerimin içinde boğulurken Barlas'ın bana baktığını hissediyordum ancak ona dönmüyordum en iyisi konuşmamaktı, bakmamaktı. Araba uzun bir yolun ardından durduğunda Barlas arabadan inmişti. Bende onu takip ettiğimde bir dağ evine gelmiştik. girdiğimizde evi incelemeye başladım. Ev üç katlı, ahşap bir evdi, başımı arkaya çevirdiğimde genişçe bir bahçe gördüm. Çift kişilik Bir salıncak, altı kişilik bahçe masası ve bir köpek kulübesi vardı. Bahçe kapısı açıldığında bahçıvana benzer tatlı bir amca Barlas'ın yanına geldi.


"Hoş geldiniz Küçük bey! Sirius bahçede sizi çok özlemiş! Ben sabah için mamasını ve suyunu koydum. Bir şeye ihtiyacınız olursa arayın! İyi tatiller!"


Bizi tatilde zannetmesi komiğime gitse de tepkisizce konuşmalarını izlemeye devam ettim. Barlas ve ben ha? Hemde tatilde! Harika değil mi? Bütün evi birbirimizin başına yıkmalı, birbirimize her bulduğumuzu fırlatmalı, bağırmalı çağırmalı harika bir tatil! Ölmeden önce yapılacaklar listeme eklemeliydim.


"Sağ ol Sabri Amca biz hallederiz sen keyfine bak, izinlisin."


Adam başını sallayıp evin ön kapısından çıktığında benim de bakışlarım bahçedeydi. Böyle bahçelere bayılırdım, evin içi de en az bahçe kadar güzel ve tatlıydı. Barlas bana döndüğünde yüzünün yumuşadığını fark ettim, ifadesiz bir şekilde Barlas'a baktığımda dudaklarını usulca araladı.


"Odan yukarıda. Sağdan ikinci oda. dolapta giyecek kıyafetler var. En üskattaki odayı açmak yasak. Şimdi gidip dinlen."


Barlas'a cevap vermeden arkamı dönüp merdivenleri çıkıp Barlas'ın tarif ettiği odaya girdim. Önce merakla dolabı açtım, nasıl olduysa bir çok benim bedenimde kıyafet vardı. Sorgulamadan içlerinden rahat bir şeyler alıp üzerime giydim ve uzandım. Biraz uyusam iyi olurdu. Uzandığımda aklıma Barlas'a sarıldığım an gelmişti. Refleks olarak sarılmıştım ona ve ona sarılmamı bile yüzüme vurmuştu. Sinirle gözlerimi açtım.


"Uyuz..."


Yatakta diğer tarafa döndüğümde bu sefer aklıma arabada yaşadıklarım geldiğinde gözlerim yine açılmıştı.


"Offf! Uykumda rahat bırak bari!"


Yataktan kalkıp odamdaki camdan dışarıya baktım. Camdan direk olarak bahçe gözüküyordu. Gördüğüm görüntü elimde olmadan yüzümde bir tebessüm oluşturmuştu. Barlas bahçede köpek kulübesinin önüne oturmuş Golden cinsinde, Sapsarı bir köpekle oyun oynuyordu. Ona bakarken yüzünde ilk defa rastladığım kocaman bir gülümseme vardı. Elindeki siyah topu ileri attı önce ,koşarak topu alıp geri dönen köpeğin başını okşadı ve okşadığı yeri öptü, yüzündeki gülümsemesi eksilmezken topu bir kez daha fırlattı. Tam o sırada kafasını yukarı kaldırdığında panikleyip yere eğilmiştim.


"Of salak Adel gördü seni işte!"


telaşla emekleyerek yatağa gittiğimde tekrar uzandım.


"Rezil oldum!"


Kendi kendime konuşurken içeri hızla giren Denizle başımı kapıya çevirdim, uzandığım yerden doğruldum. Sonunda gelmişlerdi!


"Adel!"


Deniz bana gelip sarıldığında bende oturduğum yerden ona sarılmıştım.


"Hoş geldiniz!"


Deniz yüzümü incelediğinde ne yapmak istediğini anlamaya çalıştım.


"Acıyor mu?"


Yüzümdeki yaralardan bahsettiğini anlamam çok sürmemişti.


"Hayır canım geçti gitti sen bunları düşünme! Annen nerede?"


"Amcamın yanına gitti!"


Deniz'e başımı sallamakla yetindiğimde Deniz elimden tutup beni kaldırdı ve kapıya sürüklemeye başladı.


"Hadi Adel bizde gidelim!"


Bir şey demeden Deniz'i takip ettiğimde bahçeye çıkmıştık. Aslı hanım ve Barlas'ın gözleri bize döndüğünde Deniz, Barlas'a sarılmış, Aslı hanımda gülümseyerek bana dönmüştü.


"Nasılsın Adel?"


Aslı hanımın sorusuyla bende onun gibi gülümseyerek cevap verdim.


"İyiyim Aslı hanım teşekkür ederim."


Aslı hanım kolumu sıvazlayıp tekrar gülümseyerek dudaklarını araladı.


"Okulda değilsin canım. Lütfen bana Aslı ya da Aslı Abla de!"


Bende onun bu sıcak tavrına karşı olabildiğince sıcak bir şekilde cevap verdim. Aslı biraz fazla olurdu. Nereden baksam aramızda 6 yaş vardı ve Aslı demek beni rahatsız edebilirdi.


"Olur Aslı abla nasıl istersen!"


Aslı abla, Barlas ve Deniz'e dönmüştü.


"Hadi bakalım beyler içeri! Bizde Adelle mutfağa girelim!"


Deniz sevinç nidaları atarken onları arkamızda bırakıp Aslı Ablayla mutfağa girmiştik.


"Ne yapalım Adel?"


Bilmem der gibi başımı iki yana salladığımda Aslı abla dolabı açmıştı.


"Bakalım... sen tavuk sote yapabilir misin? Barlas ve Deniz bayılır! Bende pilav ve salata yaparım!"


Aslı ablaya başımı salladığımda dolaptan gereken malzemeleri çıkarttım. Aslı Ablayla konuşa konuşa yemek yaptıktan sonra yemekleri ocağa koyup kahve yaptık ve içeride plastation oynayan Barlas ve Deniz'in yanına geçtik. Onlar oynarken ,bizde Aslı ablayla kahve içiyorduk. Deniz ve Barlas'ın duyamayacağı bir sesle konuşmaya başladım.


"Burada ne kadar kalacağız Aslı Abla?"


Aslı abla kahvesini masaya bırakıp ciddi bir ifadeyle bana döndü.


"Kolay bir şey atlatmanız canım. Bu adamlar tehlikeli ,biliyorum hepimiz için zor. Bir süre burada kalmak zorundayız... kurtulana kadar... merak etme Demir müdürünle konuşacak bir süre idare edebilirler."


Başımı sallamakla yetinip ,bir süre sessizce oturduğumuzda kahvemden koca bir yudum alıp ayağa kalktım.


"Ben yemeklere bakayım."


Aslı abla başını salladığında hızla mutfağa gitmiştim. Yemeklerin piştiğini fark ettiğimde altını kapatıp pilav demlenmesi için peçeteyle üstünü kapattım. İçeriye döndüğümde yeniden Aslı Ablanın yanında yerimi aldım.


"Yemekler pişmiş. Altını kapattım."


"Tamam canım... Adel bu senin."


Aslı ablanın bana uzattığı kutuya merakla baktım.


"Bu ne ki?"


"Yeni telefonun. Güneş gereken numaraları kaydetti."


Aslı ablaya minnetle baktım. Hiç aklıma gelmesede telefona ihtiyacım vardı.


"Çok sağ ol."


Aslı abla gülümseyerek omzumu sıvazladığında ayağa kalktı.


"Hadi masayı hazırlayalım!"


Başımı sallayıp kahvemden son yudumumu aldığımda, Aslı ablayla birlikte mutfaktan gerekenleri alıp masayı hazırlamaya başladık. Çok geçmeden masa hazır olduğunda Aslı abla Barlas ve Deniz'i çağırdı. Geldiklerinde Barlas bana kısa bir bakış atıp karşımdaki sandalyeye oturdu. Aslı abla da herkese yemeklerini koyup oturduğunda sessizce yemek yemeğe başladık. Barlas tavuk soteden bir kaç çatal aldıktan sonra Aslı ablaya döndü.


"Eline sağlık Aslı. Güzel olmuş... farklı."


Aslı abla gülümseyip bakışlarını önce bana sonra Barlas'a çevirdi.


"Sağ ol tatlım ama bunu yapan ben değilim Adel!"


Barlas cevap vermeden tavuk sote olan tabağı ileri ittirip sadece pilav yediğinde sinirle ayağa kalktım.


"Afiyet olsun."


Aslı abla endişeyle bana döndü..


"Ne oldu tatlım? Daha tabağın duruyor!"


Aslı ablaya dönüp gülümsemeye çalıştım.


"Doydum. Eline sağlık!"


Aslı abla başını sallamakla yetindiğinde hızla bahçeye çıktım. İkili salıncağa oturduğumda Barlas'ın bu yaptığı hareketi sorgulamaya başladım.


"Neden beğendiği halde benim yaptığımı duyunca yemedi ki?"


"Benden neden bu kadar nefret ediyor? Ona bir şey yapmamıştım ki... Yoksa yapmış mıydım? Tamam tanışmamız ve yaşadıklarımız pek de iç açıcı sayılmaz ama bunları yapmasını da gerektirmez... of! Kafamı karıştırıyorsun Barlas..."


Kendi kendime sorduğum sorulara verecek bir cevabım yoktu. Barlas'ın sevdiği köpek yanıma yaklaştığında yüzümdeki tebessümü engelleyememiştim. Salıncakta yanıma oturduğunda onu sevmeye başladım. Çok güzel bir köpekti. Tasmasında ismi yazdığını fark ettiğimde okumaya çalıştım ismini Sabri denen adam söylese de hatırlamıyordum. İsmine ısrarla bakmaya çalıştım ancak göremiyordum tüyleri uzundu ve görmemi engelliyordu. Ben ismine bakmaya çalışırken Ne zaman geldiğini fark etmediğim Barlas'ın sesini duydum.


"Sirius."


Bakışlarım ona döndüğünde cevap vermeden ayağa kalktım ve tam gidecekken kolumdan tutmuştu.


"Nereye? Ben geldiğim için gidiyorsan-"


Kolumu sertçe elinden çekip kararlı bir sesle cevap verdim.


"Evet. Sen geldiğin için gidiyorum..."


Hiç bir şey demeden arkamda bana bakan bir çift yeşil gözü bırakıp eve girmiştim.Aslı Abla ve Deniz ortalıkta görünmüyordu. Odama çıkarak dinlenmeye karar verdim. Yatağıma uzandım ve olanların kafamdan film şeridi gibi geçmesine izin verdim, Çok geçmeden uyku beni içine çekmişti...

Gözlerimi açtığımda saat gece üçtü. Susadığımı fark edip mutfağa gitmek için yerimden kalktım, aşağı indiğimde mutfağın ışığı açıktı.


Aslı ablanın olduğunu düşünüp mutfağa ilerledim. Kapıdan baktığımda Barlas'ı gördüm. içeri girmeden kapıdan, arkası dönük oturan Barlas'a bakmaya başladım. Biraz daha dikkatle baktığımda, önündeki tabakta tavuk sote olduğunu fark ederek gülümsedim. Sırf bana inat yemekte yemeyip gecenin bu saatinde yiyordu. Barlas, önündeki tavuk soteyi Sanki biri elinden alacak gibi iştahla yerken, Kendimi tutamayıp mutfağa girdim.


"Afiyet olsun!"


Barlas hareketsiz kaldığında yüzümdeki gülümseme büyümüştü. Yüzü yaramazlık yapmış bir çocuğun ifadesini alırken konuşmadan bana bakıyordu.

Başka bir şey demeden su doldurdum ve içmeye başladım. Barlas bana bakarken yüzünde gördüğüm 'yakalandım' ifadesi beni daha da keyiflendiriyordu. Ona zaferle gülümseyip, mutfaktan çıktığımda yüz ifadesini merak etsem de ,daha fazla orda kalmak istemediğim için odama geri dönmüştüm. Kendimi yeniden yatağıma bıraktım. gözlerimi kapattığımda aklımdaki tek görüntü, gizli saklı tavuk sote yiyen Barlas'dı...


                          BÖLÜM SONU

_____________________________


Duyuru; Kitap hakkında konuşacağım, yeni bölümlerden sizleri haberdar edeceğim bir kanal açtım. Kanal whatsApp üzerinden katıldığınızda numaranız ve adınız kanalda gözükmeyecek. Linkini buraya bırakacağım. Hoşça kalın 💙🦋


‎WhatsApp'ta Yağmur / Petrichor🦋 kanalını takip edin: https://whatsapp.com/channel/0029VaEbQO79cDDVUw06iy0e


Eğer bu linkten ulaşamazsanız İnstagram hesabımdaki attığım hikaye de de link var💙


Yeni bölüm sizlerle! umarım seversiniz... yorumlarınızı, eleştirilerinizi, oylarınızı bekliyor olacağım. Umarım keyifle okuyorsunuzdur. Bir dahaki bölüm en kısa zamanda sizlerle olacak. Sizi seviyorum hoşça kalın🧡


TikTok: petrichor0_1 

İnstagram: peteichor_0


✨Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize ✨

_____________________________

Loading...
0%